nicebayan
FD Üye
- Katılım
- Ara 24, 2016
- Mesajlar
- 94,678
- Etkileşim
- 2
- Puan
- 38
- Yaş
- 37
- Web sitesi
- nicebayan.com
- F-D Coin
- 95
Cumanın edasının şartları neler kısaca
Cumanın edası için şu altı koşul vardır:
1) Cuma namazını bulunulan yerdeki idarecinin veya onun göstereceği kimsenin kıldırmasıdır Şöyle ancak: Cuma namazını en büyük yönetici ya da onun izni ile diğer bir kişi kıldırmalıdır Yönetici veya onun görevlendirdiği bir kişi bulunmayan bir yerde, müslüman cemaatın tayini ile içlerinden biri cuma namazını kıldırabilir İslam hükümlerinin uygulanmadığı (daru'lharb gibi) yerlerde cuma namazı böyle kılınır
2) Hutbe okumaya müsade, namaz kıldırmaya da izindir Huysuz de böyledir Bu her iki görevi yapmaya yetkili olan zat, bir özür olsun, olmasın, yerine başkasını tahsis edebilir Başkasını devir için kendisine yetki verilmemiş olsa da yeniden yapabilir Lakin hatibin huzurunda izin almaksızın başkasının hatiblik görevini yapması caiz değildir
3) Genel izindir Emin bir yerde müslümanların toplanıp cuma namazını kılmaları için yönetici tarafından müsaade edilmiş olmalıdır Bazı şahıslara özel bir şekilde tahsis edilen ve kapısı başkalarına kapatılan yerlerde cuma namazını kılmak caiz olmaz Fakat mabedin kapısı açık bırakılarak insanların girmesine müsade verildiği takdirde, başkaları gelmemiş olsa da, cuma namazları sahih olur
4) Vaktin devamıdır Şöyle ama: Cuma namazını kılabilmek için öğle vakti sürdürmek üzere olmalıdır Bu zaman çıktı mı, artık cuma namazını kılmak ya da kaza etmek caiz olmaz O günün öğle namazı da kılınmamış ise, yalnız onu kaza etmek gerekir
Daha cuma namazı kılınmakta iken vakit çıkacak olsa, tekrar öğle namazını kaza olarak kılmak gerekir
(İmam Malik'e kadar, cuma namazı öğle vakti çıktıktan sonra da kılınabilir İmam Ahmed'den bir rivayete kadar de, cuma namazı zeval vaktinden önce de kılınabilir)
5) Cemaat bulunmasıdır Şöyle ama: Cuma namazı için cemaatın asgari mikdarı, imamdan diğer üç kişidir İmam Ebû Yusuf'a kadar, imamdan diğer iki kişidir
(İmam Malik'den bir rivayete tarafından otuz, İmam Şafiî ile İmam Ahmed'in mezheblerine tarafından de kırk kişidir)
Cemaatın aklı uygun ve erkek olması ve asgari bu üç kişinin birinci secdeye kadar hazır bulunması da İmamı Azam'a kadar şarttır Buna kadar yalnız kadınların ya da çocukların cemaatiyle ya da birinci secdeden önce dağılıp da azınlıkta kalan cemaatle cuma namazı kılınamaz
Cemaatın huzuru, iki İmama kadar tahrimeye değin şarttır İmam Züfer'e kadar, bari ka'dede teşehhüd mikdarı duruncaya değin cemaatın hazır bulunması şarttır Cemaat bundan önce dağılacak olsa, geriye doğru kalan bir veya iki kişinin öğle namazını kılması gerekir Cemaatın mukim ya da serbest olmaları durum değildir Öyle fakat, konuk veya esir olan bir müslüman cuma namazını kıldırabilir
6) Cumanın farz olan namazından önce hutbe okumaktır Şöyle ama: Vaktin girmesinden daha sonra mevcut cemaatın huzurunda bir hutbe okunması gerekir Bunun içindir oysa, hutbe okunurken cemaat bulunmayıp da daha sonra namazda bulunacak olsalar, namazları caiz olmaz
* Cemaatin hutbeyi işitmesi şart değildir Sadece hazırlanmış bulunmaları yeterlidir Hutbe esnasında bir mükellef erkeğin, konuk olsa dahi, bulunması yeterli görülmektedir
Cuma hutbesinin rüknü, İmamı Azam'a göre, Allah'ı zikirden ibarettir Onun için hutbe niyeti ile yalnız: Elhamdü lillahyahut Sübhanallahyoksa La ilahe illalahdenilecek olsa, yeterli olur İki İmama (İmam Ebû Yusuf ve İmam Muhammed'e) kadar, hutbe denilecek derecede uzunca bir zikirden ibarettir Bunun asgari olan derecesi, Tahiyyat mikdarı hamd ve Salavat ile müslümanlara duadır
* Hutbenin vacibleri, hatibin taharet üzere bulunması, avret sanılan yerlerin örtülü olması ve hutbeyi ayakta okumasıdır
Hutbenin sünnetleri de, hutbeyi iki kısma parçalamak ve bunlar arasında bir tesbih ya da üç ayet okunacak değin bir zaman oturmaktır Bu bakımdan buna iki hutbe denir Bu iki hutbeden her biri hamdi, kelimei şehadeti, salât ve selâmı kapsamalı Birinci hutbe, bir ayetin okunması ile insanlara tavsiye vermeyi, ikinci hutbe de müslümanlara duayı kapsamalıdır Hem imamın sesi, ikinci hutbede olan birinci hutbedekinden daha hafif olmalıdır İşte bunlar hutbenin sünnetlerindendir
* Her iki hutbeyi uzatmamak da sünnettir Hatta hutbeyi Hücuratsüresi ile Bürucsüresine dek olan sürelerin herhangi birinden uzunca okumak, özellikle kış mevsiminde, mekruhtur Cemaatı bıktırmak yerinde değildir Cemaatın acele görülecek işleri olabilir Onları camide pozitif yetişmek, cuma namazlarına devamlarına engel olacağından gereksiz bir iş olur Hatib olan kişi bunları düşünmelidir Sözlerinin sonu, önceki sözleri unutturacak ve kıymetten düşürecek şekilde hutbesi uzun olmamalıdır Hutbenin kısa ve cemaata yararlı bir tarzda hazırlanması, hatibin sürücü ehliyeti ve faziletine delildir Bu konudaki bir hadisi şerifin anlamı şöyledir:
Namazının uzun, hutbesinin kısa olması bir kimsenin halden anlayan bir din alimi olduğunun alametidir Artık namazı (cemaata ağır gelmeyecek şekilde) uzatınız, hutbeyi de kısa okuyunuz Fiilen bir takım sözler, büyü gibi kalbleri etkiler
İşte böylece hutbeler, belâgat ve mana bakımından ruhları kazanacak bir halde bulunmalıdır
Ashabı kiramdan (Câbir bin Semüre'den) söylenti edildiğine kadar, Peygamber efendimizin namazı da, hutbesi de orta bir halde idi Çok kısa ve çok uzun olmaktan beri idi
* Hatib, ezan okunup tamamlanıncaya değin minberde oturur Sonradan ayağa kalkar Daha Sonra el altından Euzüçekerek aşikâra hamd ve sena'da bulunur Hutbesini cemaata karşısında söyler Savaşla küskün bir beldede hatib sol elinde tutacağı bir kılıca dayanarak hutbesini okur Bu şart İslamın gücünü, İslam mücahidlerinin dayandıkları kuvveti hatırlatır Milletin kahramanlığını arttırır Hutbe bitince ikamet yapılır Bunlar da hutbenin sünnetlerindendir Hatibin hutbe sünnetlerini gözetmemesi ya da dünyalık konuşmalarda bulunması mekruhtur
7) Cuma namazının bir beldede veya belde hükmünde yer alan bir yerde kılınmasıdır Beldeden maksad, valisi, hakimi, yolları ve mahalleleri yer alan herhangi bir şehirdir Bu beldeye bitişik olup asker toplamak, at bağlantı kurmak, silah atmak, cenaze namazı kılmak, ölüleri gömmek gibi beldenin ihtiyaçlan için hazır olan yerler de, belde hükmündedir Bu yerlere Finai beldedenilir Onun için bir belde camilerinde cuma namazı kılınabileceği gibi, böyle yerlerde de kılınabilir Önceleri şehirlerin dıştan böyle namaz kılma yerleri (Musallâ) vardı Halk cuma ve bayram günlerinde orada toplanarak namazlarını kılarlardı Bu Nedenle beraberliklerini, güçlerini ve hakka olan bağlılıklarını göstermeye çalışırlardı Pek ancak, İmamı Azam'a tarafından, bir beldede yalnız bir camide veya bir Musallâ'da cuma namazı kılınır, birkaç camide kılınmaz
Fakat İmam Muhammed ve İmamı Azam'dan öteki bir rivayete kadar cuma namazı, bir beldede yer alan çoğu camilerde kılınabilir Doğru olan da budur Dilekçe da böyle yapılmaktadır
İmam Ebû Yusuf'dan bir rivayete tarafından, şehirde fakat iki yerde cuma namazı kılınabilir Diğer bir rivayete tarafından de, aralarında bir ırmak bulunmadıkça iki yerde de cuma namazı kılınmaz
Cuma namazının çoğu camide kılınmasını caiz görmeyenlere göre, bir beldede kılınan çoğu cuma namazlarından hangisine daha önce tekbir alınarak başlanmışsa o namaz sahih olur, diğerleri olmaz
İşte böyle bir ihtilaftan kurtulabilmek içindir oysa, cumanın dört rekat son sünnetinden sonra Zühri ahîradı ile dört rekat namaz daha kılınmaktadır Şöyle ancak: Vaktine yetişip henüz üzerimden düşmeyen son öğle namazınadiye hedef edilir ve bütün öğle namazının dört rekat farzı veya dört rekat sünneti gibi, dört rekat namaz kılınır üstüne sünnet namazı şeklinde kılmaktır Çünkü cuma namazı sahih olmamışsa, bu dört rekat ile o günün öğle namazı kılınmış olur Bu namazın son iki rekatına ek edilen sure ve ayetler, farzın sıhhatine hasar vermez Eğer cuma namazı sahih olmuşsa, bu dört rekat kazaya kalmış bir öğle namazı yerine geçer Kazaya kalmış böyle bir namaz bulunmayınca da nafile bir namaz olur
Sonuç: Bu şekilde namaz kılınması ihtiyata yerinde olduğundan, alimlerin birçok tarafından güzel görülmüştür Şafiî alimlerinden bir çokları da bunu yerinde görmektedirler Çünkü İmam Şafiî'ye kadar de, bir beldede ilk kılınmaya başlanan cuma namazı geçerlidir, öteki cuma namazları sahih olmaz O halde cuma namazına sonra başlamış olanların öğle namazını kılmaları gerekir
bununla beraber bu başvuru bir içtihad meselesi olduğundan İmam Şafiî Hazretleri, Bağdad'da çoğu camide cuma namazının kılındığını gördüğü halde buna itiraz etmemiştir *
Cumanın edası için şu altı koşul vardır:
1) Cuma namazını bulunulan yerdeki idarecinin veya onun göstereceği kimsenin kıldırmasıdır Şöyle ancak: Cuma namazını en büyük yönetici ya da onun izni ile diğer bir kişi kıldırmalıdır Yönetici veya onun görevlendirdiği bir kişi bulunmayan bir yerde, müslüman cemaatın tayini ile içlerinden biri cuma namazını kıldırabilir İslam hükümlerinin uygulanmadığı (daru'lharb gibi) yerlerde cuma namazı böyle kılınır
2) Hutbe okumaya müsade, namaz kıldırmaya da izindir Huysuz de böyledir Bu her iki görevi yapmaya yetkili olan zat, bir özür olsun, olmasın, yerine başkasını tahsis edebilir Başkasını devir için kendisine yetki verilmemiş olsa da yeniden yapabilir Lakin hatibin huzurunda izin almaksızın başkasının hatiblik görevini yapması caiz değildir
3) Genel izindir Emin bir yerde müslümanların toplanıp cuma namazını kılmaları için yönetici tarafından müsaade edilmiş olmalıdır Bazı şahıslara özel bir şekilde tahsis edilen ve kapısı başkalarına kapatılan yerlerde cuma namazını kılmak caiz olmaz Fakat mabedin kapısı açık bırakılarak insanların girmesine müsade verildiği takdirde, başkaları gelmemiş olsa da, cuma namazları sahih olur
4) Vaktin devamıdır Şöyle ama: Cuma namazını kılabilmek için öğle vakti sürdürmek üzere olmalıdır Bu zaman çıktı mı, artık cuma namazını kılmak ya da kaza etmek caiz olmaz O günün öğle namazı da kılınmamış ise, yalnız onu kaza etmek gerekir
Daha cuma namazı kılınmakta iken vakit çıkacak olsa, tekrar öğle namazını kaza olarak kılmak gerekir
(İmam Malik'e kadar, cuma namazı öğle vakti çıktıktan sonra da kılınabilir İmam Ahmed'den bir rivayete kadar de, cuma namazı zeval vaktinden önce de kılınabilir)
5) Cemaat bulunmasıdır Şöyle ama: Cuma namazı için cemaatın asgari mikdarı, imamdan diğer üç kişidir İmam Ebû Yusuf'a kadar, imamdan diğer iki kişidir
(İmam Malik'den bir rivayete tarafından otuz, İmam Şafiî ile İmam Ahmed'in mezheblerine tarafından de kırk kişidir)
Cemaatın aklı uygun ve erkek olması ve asgari bu üç kişinin birinci secdeye kadar hazır bulunması da İmamı Azam'a kadar şarttır Buna kadar yalnız kadınların ya da çocukların cemaatiyle ya da birinci secdeden önce dağılıp da azınlıkta kalan cemaatle cuma namazı kılınamaz
Cemaatın huzuru, iki İmama kadar tahrimeye değin şarttır İmam Züfer'e kadar, bari ka'dede teşehhüd mikdarı duruncaya değin cemaatın hazır bulunması şarttır Cemaat bundan önce dağılacak olsa, geriye doğru kalan bir veya iki kişinin öğle namazını kılması gerekir Cemaatın mukim ya da serbest olmaları durum değildir Öyle fakat, konuk veya esir olan bir müslüman cuma namazını kıldırabilir
6) Cumanın farz olan namazından önce hutbe okumaktır Şöyle ama: Vaktin girmesinden daha sonra mevcut cemaatın huzurunda bir hutbe okunması gerekir Bunun içindir oysa, hutbe okunurken cemaat bulunmayıp da daha sonra namazda bulunacak olsalar, namazları caiz olmaz
* Cemaatin hutbeyi işitmesi şart değildir Sadece hazırlanmış bulunmaları yeterlidir Hutbe esnasında bir mükellef erkeğin, konuk olsa dahi, bulunması yeterli görülmektedir
Cuma hutbesinin rüknü, İmamı Azam'a göre, Allah'ı zikirden ibarettir Onun için hutbe niyeti ile yalnız: Elhamdü lillahyahut Sübhanallahyoksa La ilahe illalahdenilecek olsa, yeterli olur İki İmama (İmam Ebû Yusuf ve İmam Muhammed'e) kadar, hutbe denilecek derecede uzunca bir zikirden ibarettir Bunun asgari olan derecesi, Tahiyyat mikdarı hamd ve Salavat ile müslümanlara duadır
* Hutbenin vacibleri, hatibin taharet üzere bulunması, avret sanılan yerlerin örtülü olması ve hutbeyi ayakta okumasıdır
Hutbenin sünnetleri de, hutbeyi iki kısma parçalamak ve bunlar arasında bir tesbih ya da üç ayet okunacak değin bir zaman oturmaktır Bu bakımdan buna iki hutbe denir Bu iki hutbeden her biri hamdi, kelimei şehadeti, salât ve selâmı kapsamalı Birinci hutbe, bir ayetin okunması ile insanlara tavsiye vermeyi, ikinci hutbe de müslümanlara duayı kapsamalıdır Hem imamın sesi, ikinci hutbede olan birinci hutbedekinden daha hafif olmalıdır İşte bunlar hutbenin sünnetlerindendir
* Her iki hutbeyi uzatmamak da sünnettir Hatta hutbeyi Hücuratsüresi ile Bürucsüresine dek olan sürelerin herhangi birinden uzunca okumak, özellikle kış mevsiminde, mekruhtur Cemaatı bıktırmak yerinde değildir Cemaatın acele görülecek işleri olabilir Onları camide pozitif yetişmek, cuma namazlarına devamlarına engel olacağından gereksiz bir iş olur Hatib olan kişi bunları düşünmelidir Sözlerinin sonu, önceki sözleri unutturacak ve kıymetten düşürecek şekilde hutbesi uzun olmamalıdır Hutbenin kısa ve cemaata yararlı bir tarzda hazırlanması, hatibin sürücü ehliyeti ve faziletine delildir Bu konudaki bir hadisi şerifin anlamı şöyledir:
Namazının uzun, hutbesinin kısa olması bir kimsenin halden anlayan bir din alimi olduğunun alametidir Artık namazı (cemaata ağır gelmeyecek şekilde) uzatınız, hutbeyi de kısa okuyunuz Fiilen bir takım sözler, büyü gibi kalbleri etkiler
İşte böylece hutbeler, belâgat ve mana bakımından ruhları kazanacak bir halde bulunmalıdır
Ashabı kiramdan (Câbir bin Semüre'den) söylenti edildiğine kadar, Peygamber efendimizin namazı da, hutbesi de orta bir halde idi Çok kısa ve çok uzun olmaktan beri idi
* Hatib, ezan okunup tamamlanıncaya değin minberde oturur Sonradan ayağa kalkar Daha Sonra el altından Euzüçekerek aşikâra hamd ve sena'da bulunur Hutbesini cemaata karşısında söyler Savaşla küskün bir beldede hatib sol elinde tutacağı bir kılıca dayanarak hutbesini okur Bu şart İslamın gücünü, İslam mücahidlerinin dayandıkları kuvveti hatırlatır Milletin kahramanlığını arttırır Hutbe bitince ikamet yapılır Bunlar da hutbenin sünnetlerindendir Hatibin hutbe sünnetlerini gözetmemesi ya da dünyalık konuşmalarda bulunması mekruhtur
7) Cuma namazının bir beldede veya belde hükmünde yer alan bir yerde kılınmasıdır Beldeden maksad, valisi, hakimi, yolları ve mahalleleri yer alan herhangi bir şehirdir Bu beldeye bitişik olup asker toplamak, at bağlantı kurmak, silah atmak, cenaze namazı kılmak, ölüleri gömmek gibi beldenin ihtiyaçlan için hazır olan yerler de, belde hükmündedir Bu yerlere Finai beldedenilir Onun için bir belde camilerinde cuma namazı kılınabileceği gibi, böyle yerlerde de kılınabilir Önceleri şehirlerin dıştan böyle namaz kılma yerleri (Musallâ) vardı Halk cuma ve bayram günlerinde orada toplanarak namazlarını kılarlardı Bu Nedenle beraberliklerini, güçlerini ve hakka olan bağlılıklarını göstermeye çalışırlardı Pek ancak, İmamı Azam'a tarafından, bir beldede yalnız bir camide veya bir Musallâ'da cuma namazı kılınır, birkaç camide kılınmaz
Fakat İmam Muhammed ve İmamı Azam'dan öteki bir rivayete kadar cuma namazı, bir beldede yer alan çoğu camilerde kılınabilir Doğru olan da budur Dilekçe da böyle yapılmaktadır
İmam Ebû Yusuf'dan bir rivayete tarafından, şehirde fakat iki yerde cuma namazı kılınabilir Diğer bir rivayete tarafından de, aralarında bir ırmak bulunmadıkça iki yerde de cuma namazı kılınmaz
Cuma namazının çoğu camide kılınmasını caiz görmeyenlere göre, bir beldede kılınan çoğu cuma namazlarından hangisine daha önce tekbir alınarak başlanmışsa o namaz sahih olur, diğerleri olmaz
İşte böyle bir ihtilaftan kurtulabilmek içindir oysa, cumanın dört rekat son sünnetinden sonra Zühri ahîradı ile dört rekat namaz daha kılınmaktadır Şöyle ancak: Vaktine yetişip henüz üzerimden düşmeyen son öğle namazınadiye hedef edilir ve bütün öğle namazının dört rekat farzı veya dört rekat sünneti gibi, dört rekat namaz kılınır üstüne sünnet namazı şeklinde kılmaktır Çünkü cuma namazı sahih olmamışsa, bu dört rekat ile o günün öğle namazı kılınmış olur Bu namazın son iki rekatına ek edilen sure ve ayetler, farzın sıhhatine hasar vermez Eğer cuma namazı sahih olmuşsa, bu dört rekat kazaya kalmış bir öğle namazı yerine geçer Kazaya kalmış böyle bir namaz bulunmayınca da nafile bir namaz olur
Sonuç: Bu şekilde namaz kılınması ihtiyata yerinde olduğundan, alimlerin birçok tarafından güzel görülmüştür Şafiî alimlerinden bir çokları da bunu yerinde görmektedirler Çünkü İmam Şafiî'ye kadar de, bir beldede ilk kılınmaya başlanan cuma namazı geçerlidir, öteki cuma namazları sahih olmaz O halde cuma namazına sonra başlamış olanların öğle namazını kılmaları gerekir
bununla beraber bu başvuru bir içtihad meselesi olduğundan İmam Şafiî Hazretleri, Bağdad'da çoğu camide cuma namazının kılındığını gördüğü halde buna itiraz etmemiştir *