Forumda yenilikler devam etmektedir , çalışmalara devam ettiğimiz kısa süre içerisinde güzel bir görünüme sahip olduk daha iyisi için lütfen çalışmaların bitmesini bekleyiniz. Tıkla ve Git
x

Dabbetül arz nedir. Çıkmış mıdır? Yayına giren dabbe filminin doğruluk payı varmıdır.

Dabbetül arz nedir. Çıkmış mıdır? Yayına giren dabbe filminin doğruluk payı varmıdır.
0
138

iltasyazilim

FD Üye
Katılım
Ara 25, 2016
Mesajlar
0
Etkileşim
17
Puan
38
Yaş
36
F-D Coin
58
Dabbetül arz nedir Çıkmış mıdır? Yayına giren dabbe filminin doğruluk payı var mı? Dabbenin cinlerle ilişkisi var mı?


Değerli Kardeşimiz;


Kıyamet alametlerinden biri dâbbetü'l arzın çıkışıdır Peygamber efendimiz şöyle bildirir:



Onun alametlerinden biri, güneşin battığı yerden doğması ve kuşluk vakti insanların üzerine dâbbe''nin çıkmasıdır Bu alametlerden hangisi önce belirirse, ötekisi onu kısa zamanda takip edecektir(Müslim, Fiten, 118; İbn Hanbel, Müsned, II, 201)



Dâbbe, yanında Hz Musa'nın asâsı ve Hz Süleyman'ın mührü olduğu halde çıkar Mü'minin yüzünü asa ile parlatacak, kâfirin burnunu da mühürle damgalayacak O zamanda yaşayan insanlar bir araya geldiklerinde mü'min kâfir belli olacaktır(Ahmed b Hanbel, Müsned, II, 491)



Dâbbe kelimesi “canlı, hareket eden varlık anlamında kullanılır Kelime anlamından hareketle tren, otomobil gibi şeylere de “dâbbe denebilir Mesela, bin yıl önce yaşamış birisini hayalen günümüze getirsek, yüz vagonlu treni görse “işte bu dâbbetü'larzdiyebilir Ama bu kelime daha çok hayvanlar için kullanılır



Burada “Dâbbetü'l arz acaba tek bir fert midir? Yoksa bir tür müdür? sorusu hatıra gelebilir Tek bir ferdin o kadar insana muhatap olması düşünülemez Bu durumda onu bir tür olarak görmek daha uygun olacaktır



Dâbbenin ne olduğu hususunda değişik yorumlar yapılmaktadır Mesela Hz Alinin şöyle dediği nakledilir: “Bundan murat kuyruklu değil sakallı dâbbedir Böyle bir bakışta onun bazı şerli insanlara işaret ettiği anlaşılabilir



Dâbbeye “AİDS mikrobu diyenler vardır “Televizyon şeklinde değerlendirenler vardır Hatta “robotlar olabilir görüşünü ileri sürenler vardır Bu son görüşe, zaman gelecek insan eliyle yapılan ve yapay bir zekâ verilen robotlar, “efendilerinin sözünü dinlemeyecekler, insan medeniyetini alt üst edeceklerdir



Kur’anda Dâbbe



Dâbbekelimesi Kur’anda on dört defa geçer Bu kelimenin çoğulu olan “devâbb ise dört defa kullanılır Örnek olarak bunlardan bazılarına bakalım:



Yeryüzünde yaşayan bütün canlıların (her dâbbenin) rızkı ancak Allah'a aittir(Hûd, 6)



“Her canlının (dâbbenin) dizgini Allahın elindedir (Hud, 56)



Allah her canlıyı (dâbbeyi) sudan yaratmıştır Bunlardan kimi karnı üzerinde sürünür, kimi iki ayakla yürür, kimi de dört ayakla yürür Allah dilediğini yaratır Allah, şüphesiz her şeye kadirdir(Nûr, 45)



Neml suresi 82 ayette geçen dâbbetü'l arzise, müfessirlerce genelde kıyamet alameti olarak açıklanır:



Tehdit edildikleri şey başlarına geldiği zaman onlara yerden bir dâbbe çıkarırız da, insanların âyetlerimize kesin olarak inanmadıklarını kendilerine söyler



Ayetin zahirine göre, arzdan çıkacak bu dâbbe insanlara konuşacak, onların İlahi ayetlere tam inanmadıklarını söyleyecektir Buradan hareketle bu dâbbenin radyo, televizyon, hatta internet olabileceğini söyleyenler vardır Çünkü bunlar yerden çıkan hammaddelerle yapılır ve insanlarla konuşurlar Hatta bazı rivayetlerde “Dâbbenin başı bulutlara değecek denilir Bilindiği gibi, televizyonlar uydu bağlantılıdırlar ve uyduların da başı semadadır



Dinin helal – haram ölçülerine uyan insanlar bu aletlerden yararlanırlar Böyle ölçülerden mahrum olanlar ise, daha çok zarar görürler Çünkü bu aletler şerde ve günahta da kullanılabilmektedir ve hatta bu tarz kullanımları daha yaygındır



Kanaatimizce dâbbenin konuşmasını dil ile konuşmak şeklinde anlama zorunluluğu yoktur Bu konuşma “lisanı hal yani hal diliyle de olabilir Mesela trafik lambaları ve işaretlerinin dili yoktur ama insanlara çok şeyler söylerler



Dâbbe neler söylüyor?



Şu gördüğümüz âlem İlahi ayetlerle doludur Ama insanların çoğu bu ayetleri anlamaz, günlük olayların akışına kapılır, gafletle günlerini geçirir Cenabı Hak, insanları uyarmak için zaman zaman felaketler gönderir Bu, bir deprem, bir kasırga, bir sel olabildiği gibi, bazen da bir hayvan olabilir



Kur’ana baktığımızda bazı kavimlere bazı hayvanların ceza olarak gönderildiklerini görürüz Mesela Firavun ve kavmine bit, çekirge ve kurbağa gönderilmiş, bunlar her tarafı istila ederek o inatçı insanları cezalandırmışlardır Bunların benzerlerini günümüzde de görmek mümkündür “Rüzgârın dişleri denilen çekirgeler kara bir bulut halinde gelip ekin tarlasına inmekte ve tekrar havalandıklarında geride işe yarar bir şey bırakmamaktadırlar



Keza, Ka’beyi yıkmak için gelen Ebrehe ve ordusuna sürüler halinde kuşlar gönderilmiş, bunlar gaga ve ayaklarında taşıdıkları özel taşları bu zalimlere yağdırmışlar, onları darmadağın etmişlerdir Bu olay Kur’anda müstakil bir sureyle anlatılır Fil suresinde anlatılan bu olay, peygamber efendimizin dünyaya teşriflerinden kısa bir süre önce meydana gelmiştir Surede geçen “ebabil kelimesi kuşların sürüler halinde geldiklerini ifade eder Tasvir edilen tablo, tam bir “semavi bombalama olayıdır Filolar halinde gelen bombardıman uçaklarının hedefe bomba yağdırmaları gibi, bu kuşlar grup grup gelerek o insanları “kendisinden çekirge sürüsünün geçtiği bir ekin tarlasına çevirmişlerdir



Kur’an, göklerin ve yerin askerlerinin Allahın emrinde olduklarını bildirir (Müddessir 31) Allah dilediği zaman bu askerlerini inatçı kimseleri cezalandırmada kullanır Mesela su rahmettir Ama Allah dilerse, Nuhun kavmini helak eden bir tufana dönüşür Gökten bardaktan boşanırcasına yağmur indirilir, yerden sular fışkırtılır Bunun sonunda, asi ve mütemerrit bir kavim sulara gark olur, tarih sahnesinden silinir



Bazıları bu tür olayları tesadüfle açıklamaya çalışabilir Ama âlemde tesadüfe asla yer yoktur Einsteinin ifadesiyle “Allah zar atmaz Yani işini ihtimale bırakmaz Hamdi Yazır'ın da dikkat çektiği gibi, “bizim tesadüf olarak gördüğümüz şeyler, gerçekte İlâhî birer tasarruftur



Kur'anın bildirdiğine göre, Cenabı Hak her an tasarruftadır (Rahman, 29) Şu âlem yoktan var edilmesiyle Yüce Yaratıcıyı gösterdiği gibi, atomdan galaksilere varıncaya kadar her şeyde meydana gelen faaliyetlerle O'nun tasarruflarından haber verir Cenabı Hak, kâinatı yaratıp, sonra onu kurulmuş saat gibi kendi halinde işlemeye terketmiş değildir Bir zerre bile Onun izni olmadan hareket etmez Bir yaprak bile Onun ilmi dışında yere düşmez(En'am, 59) Hiçbir dişi O'nun bilgisi dışında hamile kalmaz ve doğurmaz(Fatır, 11) Deli dolu esiyor görülen rüzgâr, rast gele değil, Onun emrettiği şekilde eser Bazen meltem olur yüzümüzü okşar, bazen fırtına olur, bir azap kamçısıolarak görev yapar



Dâbbe ile ilgili rivayetler incelendiğinde bu dâbbenin ahirzamanda insanların büsbütün yoldan çıkmalarıyla onlara ceza olarak çıkacağı anlaşılır Mü’minler imanın bereketiyle ondan zarar görmezler, ama isyankâr kimseler bununla cezalandırılırlar



AİDS Dâbbe mi?



Bu noktada hatıra AİDS mikrobu gelebilir Çünkü bu mikrop daha çok gayri meşru beraberliklerin neticesinde bulaşmaktadır Tarih boyunca gayri meşru beraberlikte bulunanlar daima olmuştur ama hiçbir zaman bu beraberlikler günümüzdeki çılgınlık boyutlarına varmamıştır Bu açıdan AİDS mikrobunu İlahi bir ceza olarak değerlendirmek gayet makul görülmektedir



Hatta Hz Süleymanla alakalı Kur’anda anlatılan şu olay, dâbbenin bu cihetine bir işaret olarak görülebilir:



Hz Süleyman'ın, cinleri büyük binalar, heykeller vb yapımında çalıştırması anlatıldıktan sonra, şöyle denilmektedir:



Eceli gelip de Süleyman’ın ölümüne hükmettiğimizde asasını kemirmekte olan bir ağaç kurdu (dâbbetü'l arz) ölümünü onlara fark ettirdi Süleyman yere düşünce, cinler anladılar ki, eğer kendileri gaybı bilselerdi, o meşakkatli işe devam edip durmazlardı(Sebe, 14)



Rivayete göre Hz Süleyman onları bu işte çalıştırırken bastonuna yaslanır, bu şekilde onları kontrol ederdi Ama bu haldeyken Azrail (as) gelip ruhunu kabzetti Cinler Onun vefat ettiğini anlamadılar, çalışmaya devam ettiler Bir ağaç kurdu Onun bastonunu kemirince, bastonu kırıldı, Hz Süleyman yere düştü Cinler Onun vefatını ancak o zaman anladılar Şayet gaybı bilselerdi bu şekilde bir azap içinde çalışmaya devam etmezlerdi



(Not: Burada nazara verilen Hz Musanın bastonu, Onun kurduğu devlet sistemine ve ağaç kurdunun bunu kemirmesi, içten içe bu sistemi yıkmaya çalışan komitelere bir işaret olarak da değerlendirilmiştir Doğrusunu Allah bilir)



İşte bu dâbbe Hz Süleyman’ın bastonunu kemirdiği gibi, dâbbetü'l arz dahi AİDS mikrobu şeklinde veya başka bir şekilde haddini aşan bazı insanları kemirip onları mağlup etmesi mümkündür



Ama “dâbbe AİDS midir? denilirse “evet demek bir takım sıkıntıları beraberinde getirir Çünkü AİDS dâbbe hakikatinin bir parçası olabilir, ama onu tümüyle ifade etmeyebilir



Meseleye şu açılardan bakmakta yarar görüyoruz:



Ayette geçen dabbekelimesinin elif lamsız, yani belirsiz bir şekilde kullanılmış olması, bunun bilinmeyen, tanınmayan bir varlık olduğunu ifade eder (İngilizcede kullanılan “the takısı gibi Arapçada “el takısı vardır Dâbbe kelimesinde bu takının kullanılmaması onun tam bilinmediğine, hatta tam bilinemeyeceğine bir işaret gibidir)



Delalet etmek ayrı, tazammun etmek ayrıdır Dâbbe kelimesi AİDS veya kötüye kullanılan televizyonu içine alabilir, ama onlara kesin bir delaleti yoktur



Din bir imtihandır İmtihanda ise “akla kapı açılır, irade elinden alınmaz Böyle olunca, kıyamet alametlerinin herkesin görüp anlayacağı şekilde çıkmalarını beklemek yanlış olur Mesela alnında “bu kâfir yazan bir deccal beklemek, elinde sihirli bir değnekle birden ortalığı düzeltecek bir mehdinin zuhurunu gözlemek, Ashabı Kehfin tekrar mağaralarından çıkmalarını intizar etmek gibi rivayetleri tam anlamamak anlamına gelir (Rivayete göre ahirzamanda insanlığa çok büyük zararlar verecek biri çıkar Deccal denilen bu şahsın alnında “bu kâfirdir yazısı bulunur Peygamberimizin neslinden gelen Mehdi buna karşı mücadele eder Mehdi zamanında mağaradaki Ashabı Kehf uykudan uyanırlar Demek ki Mehdi, üçyüz yıldır uykuda olan gençliği uyandırır Onun mühim bir kuvveti gençlerden meydana gelir Çünkü Kehf suresinde Ashabı Kehfin bir takım gençler olduğu açıkça ifade edilmektedir)



Ayetlerin bir kısmı muhkem, bir kısmı müteşabihtir Yani bazı ayetlerin manası açık iken bazılarında bazı kapalı yönler vardır Benzeri bir durum hadisler için de geçerlidir Bu tür kapalı manaları “ilimde kökleşmiş zatlar anlayabilirler ve bunların tevillerini yaparlar



Te'vil, bir delile dayanarak, lafzın muhtemel manalarından birini tercih etmektir Te'vilde bir katiyet olmayıp, mümkün bir ihtimalsöz konusudur Bu cihetten, müteşabih ayetlerle ilgili te'viller, kanaat verebilirse de kesinlik ifade etmezler Bunlarla ilgili nihai hüküm ve söz, Cenabı Hakk'ındır



Müteşabih manalarda nihai söz Cenabı Hakk'ındır



Gaybın anahtarları O'nun yanındadır O'ndan başkası onları bilemez (En'âm, 59)



O gün sırlar ortaya çıkacak(Tarık, 9) ayetinin hükmüyle, sırlar kıyamet günü bildirilecek, Allah kıyamet günü, ihtilafa düştüğünüz şeyleri size açıklayacakayetinin manası görülecektir (Hacc, 69)



SONUÇ



Baştan buraya kadar yaptığımız nakiller ve değerlendirmelerde herkesin tam kanaat getireceği bir sonuca varmadığımız, konuyu bir derece muallâkta askıda bıraktığımız görülür



İnsanın ilmi sınırlıdır Mesela “zaman nedir, ruh nedir gibi sorulara çok net cevap veremeyiz Hatta bazı kevni gerçeklerde de bir derece bilinmezlik söz konusudur Sözgelimi atomun ne olduğunu tam bilmiyoruz, hayatın muammasını tam çözmüş değiliz Demek ki bazı meseleler gül goncası gibidir, bir yaprağı araladığımızda aralanmayı bekleyen başka yapraklar karşımıza çıkar Bize düşen, bilinmezleri bilme yolunda uğraşı vermek, gayret göstermektir İnsanın bu tür sırlı meseleleri araştırması sisli bir denizde yapılan seyahate benzer İnsan böyle bir seyahatte önündeki kayaları ve ilerdeki kıyıları çok net göremez Ama bu gizemlilik, bu seyahate ayrı bir güzellik katar



Kanaatimizce meselenin bu tarzda ele alınması daha isabetlidir “Bundan murat şudur diyenler yarın öyle olmadığını gördüklerinde mahcup olabilirler Kesin hüküm vermek yerine “Bundan murat şu olabilir demek daha yerindedir ve ihtiyata daha uygundur Çünkü,



“De ki: Gerçek ilim Allahın katındadır (Mülk, 26)



“Göklerde ve yerde Allahtan başkası gaybı bilemez (Neml, 65)



Doç Dr Şadi Eren
 
858,468Konular
981,187Mesajlar
29,540Kullanıcılar
kaansaddaSon üye
Üst Alt