Deniz Ustu Kopuru turkusu ve hikayesi
Deniz Ustu Kopuru hikayesi
Şu Ula'nın duğunleri duğundur hani
Erkekler oğlan evinde yiyip icip yan gelirler; kız evinde de eğlence gırla gider Bağda uzum toplayan, bahcede sebze capalayan, tarlada tutun kıran kızlar; duğun gunu, guzellik suyuna batıp cıkmış gibi olurlar Duğunluklerini giyip, saclarını tarayan kızlar, hurimelek kesiliverirler
Tef vurup cumbuş caldı mı; kendinizi duğunde değil, periler ulkesinde sanırsınız Kızlar salınır da, meydan kız gorur
Bu yuzden, Datca'lı Durmuş :
Senin cocuk karamara ama, hayli şirin yahu! diyenlere, goğsunu gere gere şu karşılığı verir:
Eee, ne olsa O'nun anası Ula'lıdır
Demesi o ki Datca'lı Durmuş'un; Ula'nın havasısuyu, guzellik
ılıcasından daha etkilidir Bundan olacak, ULA koyluklerinin koyluleri oğullarını ortaokulda okusun diye, kızlarını yorgan dikiş oğrensin diye Ula'ya yollamanın yolunu ararlar
Caydere'li Osman, dayısıoğlu Nasuh Cavuş'un gelin almasında Ula'ya geldi Alay, koca Marcal dağlarını aşıp Ula'ya geldiğinde, kız evinde calgıcengi surup gidiyordu İlcenin genc kızları halka olmuş; oyununu oynuyorlardı
Osman, hayat (avlu) kapısının yanındaki duvarın ustune dikilip, oynayan kızlara bir goz gezdirdi Gozleri bir kızın uzerinde mıhlandı kaldı Hay bakmaz olaydı! Osman'ın gonlu ırmak olup, Balcıların kızı Gulayşe'ye akıverdi
Caydere'li olanca gucuyle asıldığı halde, bakışlarını Gulayşe'den koparamıyordu Sanki herkes Osmanın kime, hangi duyguyla baktığını seziyordu Osman ne gozlerine soz gecirebiliyordu, ne de gonlune Artık gonlune kendi beyni değil; Gulayşe buyruktu
Gulayşe ile ona bakmış, gulumsemiş miydi, ne!
Osman, gelin alayıyle birlikte Caydere'ye donerken; dediği zaman, yanındaki Ciftcilerin Mehmet; demekten kendini alıkoyamadı
O gunden ote Osman, ULA duğunlerinin cağrılmayan konuğu olmuştu Cizmelerini parlatıp atına atlıyor, soluğu Ula'da alıyordu Marcal dağlarında, Kabaca Pıynar'ın dibindeki yatıra mum adayıp, Gulayşe'ye kavuşmak icin dua etmeyi unutmuyordu
Coğu duğunlerde Gulayşe'yi gormuyordu Ama bir de gordu mu, icinin tum denizleri kopuruyordu
Yine boyle bir duğunde, Gulayşe'ye diyecek cesareti toplayabilmek icin, birkac şişe rakıyı su gibi icti Neydi o oyle? Ayşe mi donuyordu, dunya mı?
Derken biri ilişti koluna:
Gel be dost, dedi,
Caydere'li Osman, kendini Ula'lı genclerin sofra kurdukları hasırın ustunde buldu Herkes dostca bakıyordu kendisine Merhabalaştıktan sonra, bir kadeh sundular ona da
Dulger Bekir'lerin Selver, bağlamasını duzenleyip, telleri uzerinde, telleri gezdirirken sordu :
Merakımı bağışla Osman arkadaş UIa duğunlerini kacırmayışının nedeni ne ola ki?
O gune dek bağlamayı eline bile almamış olan Caydere'li Osman, birden irkildi Yeniden doğmuş gibi oldu Selver'in elinden bağlamayı aldı O gun calıp cığırdığı, sevilen bir Ula turkusu olarak gunumuze kaldı Kuşkusuz yarına da kalacak :
Deniz Ustu Kopuru hikayesi
Şu Ula'nın duğunleri duğundur hani
Erkekler oğlan evinde yiyip icip yan gelirler; kız evinde de eğlence gırla gider Bağda uzum toplayan, bahcede sebze capalayan, tarlada tutun kıran kızlar; duğun gunu, guzellik suyuna batıp cıkmış gibi olurlar Duğunluklerini giyip, saclarını tarayan kızlar, hurimelek kesiliverirler
Tef vurup cumbuş caldı mı; kendinizi duğunde değil, periler ulkesinde sanırsınız Kızlar salınır da, meydan kız gorur
Bu yuzden, Datca'lı Durmuş :
Senin cocuk karamara ama, hayli şirin yahu! diyenlere, goğsunu gere gere şu karşılığı verir:
Eee, ne olsa O'nun anası Ula'lıdır
Demesi o ki Datca'lı Durmuş'un; Ula'nın havasısuyu, guzellik
ılıcasından daha etkilidir Bundan olacak, ULA koyluklerinin koyluleri oğullarını ortaokulda okusun diye, kızlarını yorgan dikiş oğrensin diye Ula'ya yollamanın yolunu ararlar
Caydere'li Osman, dayısıoğlu Nasuh Cavuş'un gelin almasında Ula'ya geldi Alay, koca Marcal dağlarını aşıp Ula'ya geldiğinde, kız evinde calgıcengi surup gidiyordu İlcenin genc kızları halka olmuş; oyununu oynuyorlardı
Osman, hayat (avlu) kapısının yanındaki duvarın ustune dikilip, oynayan kızlara bir goz gezdirdi Gozleri bir kızın uzerinde mıhlandı kaldı Hay bakmaz olaydı! Osman'ın gonlu ırmak olup, Balcıların kızı Gulayşe'ye akıverdi
Caydere'li olanca gucuyle asıldığı halde, bakışlarını Gulayşe'den koparamıyordu Sanki herkes Osmanın kime, hangi duyguyla baktığını seziyordu Osman ne gozlerine soz gecirebiliyordu, ne de gonlune Artık gonlune kendi beyni değil; Gulayşe buyruktu
Gulayşe ile ona bakmış, gulumsemiş miydi, ne!
Osman, gelin alayıyle birlikte Caydere'ye donerken; dediği zaman, yanındaki Ciftcilerin Mehmet; demekten kendini alıkoyamadı
O gunden ote Osman, ULA duğunlerinin cağrılmayan konuğu olmuştu Cizmelerini parlatıp atına atlıyor, soluğu Ula'da alıyordu Marcal dağlarında, Kabaca Pıynar'ın dibindeki yatıra mum adayıp, Gulayşe'ye kavuşmak icin dua etmeyi unutmuyordu
Coğu duğunlerde Gulayşe'yi gormuyordu Ama bir de gordu mu, icinin tum denizleri kopuruyordu
Yine boyle bir duğunde, Gulayşe'ye diyecek cesareti toplayabilmek icin, birkac şişe rakıyı su gibi icti Neydi o oyle? Ayşe mi donuyordu, dunya mı?
Derken biri ilişti koluna:
Gel be dost, dedi,
Caydere'li Osman, kendini Ula'lı genclerin sofra kurdukları hasırın ustunde buldu Herkes dostca bakıyordu kendisine Merhabalaştıktan sonra, bir kadeh sundular ona da
Dulger Bekir'lerin Selver, bağlamasını duzenleyip, telleri uzerinde, telleri gezdirirken sordu :
Merakımı bağışla Osman arkadaş UIa duğunlerini kacırmayışının nedeni ne ola ki?
O gune dek bağlamayı eline bile almamış olan Caydere'li Osman, birden irkildi Yeniden doğmuş gibi oldu Selver'in elinden bağlamayı aldı O gun calıp cığırdığı, sevilen bir Ula turkusu olarak gunumuze kaldı Kuşkusuz yarına da kalacak :