Neden bazı çocuklar deprem sonrasında uyku, beslenme, öz bakım, okul hayatlarına devam etme… gibi işlevsel alanlarda zorlanırlar? Bazıları ise çok kolay hayatlarına devam ederler?
Çocuklar güvendeyim, dünya güvenilir bir yer düşüncesini aslında tam anlamıyla 0-3 yaş döneminde kazanmış olur. Güvenli bağlanma anne çocuk arasındaki en önemli gelişimsel faktördür. Aynı zamanda güvenli bağlanma, bir felaket karşısında annenin gözlerinden aldığı tepkiler, duyguların yansımasıdır. Eğer anne felaket karşısında bebeğine şefkat ile bakar, bebeğini sakinleştirmeye çalışırsa çocuk da annenin gözünden ‘’dünya güvenlidir’’ mesajını alır. Çocuklar annelerini izleyip tepkisinden, yüz ifadesinden, ses tonundan olayın büyük olup olmadığına, korkutucu olup olmadığına ilişkin ipuçlarını alır ve ona göre davranırlar. Anne panik içindeyse çocuk daha çok panik yaşar, anne baba karamsar ya da çökkün olursa, çocuk olumsuzluklardan daha çok etkilenir.
Yetişkinlerde olduğu gibi, deprem çocuklar için de korkutucu ve başa çıkılması zor bir yaşantıdır.
Çocuklar en çok da deprem sonrası yaşanacak belirsizliklerden korkar. Her çocukta olmasa da bazı çocuklarda deprem sonrası etkiler daha kalıcı ve kaçınılmaz bir hal almaktadır. Bu çocuklarda güven ihtiyacı çok zarar görmüş olmasından dolayı deprem gibi doğal afetleri çok daha derin ve stresli şekilde yaşarlar ve bu çocuklar travma sonrası stres bozukluğuna çok daha müsait çocuklardır.
Yaşanan deprem sonrasında çocuklarda sıkça gözlenen bazı davranışlar vardır. Bazı çocuklarda bu davranışları göremesek de bazı çocuklarda aşağıdaki maddelerdeki davranışlar gözlemlenebilir. Bu davranışların hepsi de gözlemlenebilir, birkaçı da olabilir. Bazı çocuklarda akut stres bozukluğu dediğimiz yaşanan doğal aferin hemen sonrasında görülen davranış değişiklikleri olurken bazılarında ise travma sonrası stres bozukluğu dediğimiz daha ileriye yönelik travmaların da temelini oluşturan gözle görülür davranış bozukluklarına sebep olur.
- Saldırganlık gösterme, çok kolay ve sık sık sinirlenme, huzursuzluk, ağlama
- Ani değişen davranışlar ya da yeni davranışların ortaya çıkması. Örneğin; sakin bir çocuğun bir anda saldırgan bir çocuk olması, küfür etmesi… gibi.
- Aşırı hareketlilik, konsantrasyonda bozulma.
- Uyku düzeninde ya da alışkanlığında bozulma; yalnız yatamama, kabus görme, uyuyamama, sık sık uyanma, erken uyanma ve bir daha uyuyamama, yatak ıslatma
- Gece altına kaçırma, diş gıcırdatma
- Yalnız kalmaktan, yanındakilerin uzaklaşmasından korkma, peşinizde dolanma, okula ya da kreşe gitmekten korkma, tuvalette yalnız bırakılmaktan korkma,
- Parmak emme, tırnak yeme vb. davranışlar,
- Yaşına göre daha bebeksi davranışlar gösterme,
- Fiziksel sebebi olmayan mide bulantısı, karın ağrıları, kusma, baş ağrısı, baş dönmesi, beslenme bozuklukları,
- Sessizleşip içine kapanma, yaşanan bu olaylar üzerinde konuşmaktan kaçınma,
Çocukları yaşanan olaylar hakkında bilgilendirmek, onların bu süreci anlamlandırmalarına yardımcı olmak en önemli şeydir. Çünkü çocuklar anlamadıkları şeylerden korkarkar. İşte bu yüzden travmaların çoğu bu yüzden ‘’travma’’ olarak kalır. Anlam bulan çocuk yaşadığı olumsuz anıyı travma olarak yaşamaz.
Çocuklara depremin nasıl olduğunu, nadir olan bir durum ama bir o kadar da doğal bir olay olduğu anlatılmalıdır. Örneğin, kışın nasıl kar yağıyor şimşek çakıyor ise bu olayın da bir doğal afet olduğunu iyice anlatmalıyız.
Çocuklara asla söylenmemesi gerekenler!
Sevgili anne babalar; bazen çocuklarımıza farkında olmadan onları güdülemek için, motivasyonlarını artırmak için geri dönüşü olmayan büyük hatalar yapabiliyoruz. Örneğin; ders çalışmayı sevmeyen çocuğunuza depremi bir cezalandırma gibi kullanmak. ‘’Bak gördün mü derslerine çalışmazsan böyle deprem olur işte’’ ya da anne baba olarak ‘’ Biz ölürsek çok üzülürsün, bu yüzden oku, derslerine çalış’’ gibi anlamı çok yüksek ama bir o kadar da zedeleyici ifadeler.
Bazı ebeveynler ise deprem gibi doğal afetleri dini- manevi değerlerle eşleştirerek çocuklara ciddi suçluluk duyguları yükleyebiliyorlar. Örneğin; depremlerin boşa olmadığını, insanlar için doğal bir uyarıcı olduğuna dair inançlar var. ‘’Dünyanın sonu geldi’’ ‘’Bu bir uyarıcı’’ gibi cümleler aileleri zaten olumsuz etkilemektedir ama çocukları çok daha derin etkilemekte. Bu tip ailelerde büyüyen çocuklar depremi doğal bir cezalandırıcı olarak değerlendirirler. Daha çok müslüman ülkelerde ‘’ Allah tarafından kötü çocuk olduğum için bunu hakkettim ya da ‘’Arkadaşlarıma küfür ettiğim için cezalandırıldım’’ gibi inançlar aktif olmaktadır .
Alında tam tersi; her olayda olduğu gibi çocuklara bu felaketin kendi yaptıkları herhangi bir ‘kabahat’ ile ilişkili olmadığını, bunda suçlu olmadıklarını ve söz konusu bu felaketin kendilerine verilen bir “ceza” olmadığını çok iyi anlatmalıyız. Konuşurken onlarla göz hizasına inerek, elleri tutularak konuşulması güven ihtiyaçlarının karşılanmalarına yönelik önemli davranışlardır. Çocuğa güven verici “ birlikteyiz”, seni seviyorum, seni koruyacağım”, gibi cümlelerin sıkça kullanılması ve tekrar edilmesi, fiziksel temasın kurulması rahatlatıcı eylemlerdir. Çocuğa asla korkulacak bir şey yok denilmemelidir. Çünkü ‘korku’ duygusunu yaşamasına izin verilmeli ve kendisini sakinleştirme becerilerini kazandırmalıyız.
Çok küçük yaş gruplarında ise depremden hiç etkilenmemiş bile görünse;
Yaşanan olayı tekrar tekrar konuşarak zihninde olayı anlamlandırmasına izin vermeliyiz. ‘‘Çok küçük oldukları için anlamamışlar’’ gibi düşünce yapısı tamamen yanlıştır. Çocuk yanlış giden her şeyi hisseder ve bize düşen göre bu hisleri açmak ve olayın döngüsünü tekrar tekrar anlatmak. ‘‘Eee şimdi ne oldu…? Sonra ne oldu…? Sen ne yaptın…? Nasıl hissettin…? Arkadaşların neler yapıyordu…?’’ gibi sorular yönelterek olayı zihninde canlandırarak aslında yaşanabilecek diğer travmatik yaşantıları minimize etmiş oluyoruz.
Kısacası deprem hepimizi etkiledi ve etkileri halen devam edebiliyor. Yetişkinler de çocuklar kadar etkilenmiş, bazılarımızda da eski deprem ile alakalı olumsuz yaşantıları tekrar aktif hale getirmiş olabilir. Eğer sizlerde de ummadık psikosomatik yakınmalar ve davranışlarınızda değişimler, düşünce yapınızda bozulmalar varsa bir uzman desteği almanızı önerebilirim. Aynı şekilde sadece bizler değil, deprem gibi bir afet sonrasında çocuklarınızda gözlediğimiz uyum sorunları ile baş etmede uzman yardımı gerekli ve önemlidir.