Major depresyon toplumda oldukça sık görülen ve gitgide yaygınlığı artan bir ruh sağlığı problemidir. Hastalığın kişide yarattığı yaşam zorlukları açısından tüm hastalıklar arasında dördüncü sırada yer almaktadır. Bu hastalığın yaygınlığını saptamak adına yapılmış çalışmalarda major depresyonun toplumdaki yaygınlığı yaklaşık %3-5 olarak bulunmuştur. Türkiye Ruh Sağlığı Profili Çalışması’nda 1 yılda
major depresyon atağı yaygınlığı kadınlarda % 5.4, erkeklerde % 2.3, tüm nüfusta %
4.0 olarak verilmektedir. Kadınlarda bu hastalığın görülme riski 2 kat daha fazladır. Major depresyon tekrarlayan özellikle bir hastalık olup, 1 defa major depresyon atağı geçirmiş olan kişilerin %15’inde daha sonraki dönemlerde hastalık tekrarlar.
Major Depresyonun Ana Belirtileri Nelerdir?
Günboyu süren çökkün duygudurum
Etkinliklere karşı ilginin kaybı, yaşamdan keyif alamama
İştah azalması veya artması/kilo değişikliği
Uyku düzeninde bozulmalar
Hareketlerde ve zihinde yavaşlama veya tahammülsüzlük 6 )Neredeyse hergün halsizlik veya çabuk yorulma
Kendini değersiz hissetme ve/veya suçluluk duyguları
Dikkati – düşünceleri toparlamakta güçlük, karar vermekte zorlanma
Tekrarlayan ölüm düşünceleri, intihar girişimi planları yapmak
Major depresyon hastalığı; bir kişide yukarıdaki belirtilerin en az 5 tanesinin son 2 haftadır hemen hemen hergün, günlerin çoğunda mevcut olması ve bu belirtilerin
tıbbi bir hastalığa, sevilen birinin ölümüne, alkol-uyuşturucu veya ilaç kullanımına bağlı oluşmuş olmamasıdır. Yukarıda sayılan ana belirtilere ek olarak bu hastalık tablosuna hiçbir nedeni bulunamayan ağrılar, mide barsak yakınmaları gibi çeşitli bedensel yakınmalar eşlik edebilir. Ayrıca DİABET, YÜKSEK TANSİYON, KOLESTEROL YÜKSEKLİĞİ gibi kronik hastalıklara ek olarak kişide major depresyon tablosu da
görülürse var olan bedensel hastalıkların gidişi kötüleşebilir (Örn: Tansiyon ve şeker düzeyleri bozulabilir, mevcut ağrıların hissedilmesinde bir artış olabilir).
Kimlerin depresyon geçirme riski vardır?
Major depresyon hastalığı her insanda hayatının bir döneminde oluşabilir. Ancak bazı durumlarda kişinin depresyona girme riski artmaktadır. Riski arttıran etkenler aşağıda sıralanmıştır.
Biyolojik etkenler
Kişinin akrabalarında depresyon veya diğer psikiyatrik hastalıkların varlığı
Kadın olmak
Titiz ve alıngan kişilik yapısı
Çeşitli bedensel hastalıkların varlığı (Özellikle tiroid hormon dengesizlikleri, kansızlık, hormonal diğer hastalıklar vb.)
Daha önceden depresyon geçirmiş olmak
Mevcut bedensel hastalığın tedavisi için kullanılması gereken bazı grup ilaçlar
Çevresel etkenler
Erken yaşta anne-baba kaybı
Stresli yaşam koşulları, İşsizlik
Evlilik problemleri veya boşanmış olma
Düşük sosyoekonomik düzey
Alkol veya diğer uyuşturucu maddelerin kullanımı
Çocukluk döneminde cinsel, fiziksel veya ruhsal istismara uğramış olmak
Bu risk faktörlerinin varlığının dikkate alınması bu hastalığın erken tanısında ve oluşmasının veya şiddetlenmesinin
önlenmesinde yardımcıdır.
Depresyon tedavisi hakkında bunları biliyormusunuz?
Depresyon tedavi edilebilir bir hastalıktır.
Orta ve ağır şiddetli depresyonlarda ilaç tedavisi gerekir.
Karaciğer veya böbrek hastalığınız varsa antidepresan ilaç seçiminde dikkatli olunmalıdır.
Depresyon mevcut kronik hastalığın seyrini kötüleştirir.
Antidepresan ilaçlara yanıt en erken 3. haftada başlar. Bu nedenle
antidepresan ilaçlara ilk günlerde yanıt alınamaması durumunda ilaç hemen kesilmemelidir.
Antidepresan ilaçlar bağımlılık yapmaz.
Antidepresan tedavi en az 12 ay süreli olmalıdır.
Antidepresan ilaçlar hemen kesilmemeli; doz azaltılarak kesilmelidir.
Depresyon tedavisi mutlaka hekimler tarafından düzenli aralıklı kontrollerle yapılmalıdır.
Depresyonda Psikoterapinin (Psikolojik tedavinin) Yeri:
Orta ve ağır şiddetteki depresyonların ilaç tedavisi olmaksızın düzelmesi beklenmemektedir. Bu nedenle hafif depresyon dışındaki depresyonlarda ilaç tedavisi şarttır ancak; hastalar ilaca ek olarak aldıkları psikoterapilerden de yarar görecektir.
Depresyonun alevli dönemde nedenleri araştırmaktan çok destekleyici psikoterapiler kullanılmaktadır. Bu psikoterapi görüşmelerinde hedef, kriz yaratan sorunun çözümü değil sorunla başa çıkma becerilerinin kazanılmasıdır. Bunların dışında depresyonla ilgili bilgiler verilerek kişinin depresyonunu tanımasına yönelik bilişsel girişimler de uygundur. Günlük işleyiş ve davranışların değişimini hedefleyen davranışçı yöntemler de yararlı olmaktadır. Depresyonun alevli dönemindeki psikoterapilerde dikkat edilmesi gereken önemli bir nokta da hastalığın ağırlığıdır. Psikiyatri uzmanı hastanın durumunun ağırlığına göre görüşmelerin hızını belirleyecektir.
Kadın ve Depresyon
Depresyon toplumda sık görülen psikiyatrik hastalıklardan biridir. Bu hastalık hakkında fikir sahibi olmak en etkili baş etme yöntemlerinden biridir. Bu bölümde depresyonun kadın cinsiyetinde nasıl seyrettiği ve çeşitli yaş gruplarında nelere dikkat edilmesi gerektiğinden kısaca bahsedilmeye çalışılmıştır.
Depresyon kadınlarda erkeklere göre iki kat daha sık görülmektedir. Kadınlarda genç yaş grupları depresyon açısından daha risklidir. Bu hastalığa yatkın olan bireyler özellikle 15-45 yaşları arasındaki doğurganlık döneminde ilk ataklarını yaşarlar. İlk atak sonrası yaşamdaki stresli olaylarla ilgili olarak depresyon atakları tekrarlayabilir.
Kadının çalışma hayatı, aileye bakım verme, eşiyle iyi geçinme, sağlıklı yaşama gibi alanlarda toplum tarafından başarılı olması beklentisi denge kurmasını zorlaştırmıştır. Çocukluk çağı-erişkin cinsel travmalar, ev içi şiddet gibi faktörlerin depresyon sıklığını arttırdığı gözlenmiştir. Bunların yanı sıra gebelik, ergenliğe geçiş, menopoz ve adet dönemlerindeki hormonal değişiklikler kadınlarda depresyona yatkınlığı açıklayan biyolojik etmenlerdir.
Depresyon, yaşamda anahtar roller üstlenen kadınların önemli alanlarda işlevselliğini bozan bir hastalıktır. Bu hastalıkla kadınlarda sosyal hayattan çekilme, sinirlilik, cinsel isteksizlik, aileye bakım verememe gibi yeti yitimleri görülmektedir. Bunun sonucunda gebelik sonrası depresyonda bebeğe bakım verememe, evlilik sorunları, ailede parçalanma gibi çok önemli kişisel ve toplumsal problemler ortaya çıkmaktadır. Bu nedenlerden dolayı kadınlarda depresyon çabuk tanınması ve etkin tedavi edilmesi gereken bir hastalıktır. Kadınların çoğunun depresyonla baş etmede tıbbi yardım yerine alkol, ağrı kesici, esrar, uyku ilaçları gibi olayı daha karmaşıklaştıran ve bağımlılık gibi ek sorunlara neden olan yollar kullandığı bilinmektedir.
Gebelik ve sonrası çoğu kadın için depresyonu başlatan veya kötüleştirebilen riskli bir dönemdir. Doğumu takip eden günlerde % 80 kadında ‘blues’ denilen çabuk ağlama, sinirlilik, duygusal olarak kırılgan olan 3-5 gün süren ve çoğunlukla kendiliğinden geçen dönem görülmektedir. Sosyal destekle atlatılabilen bu dönem geçmezse ciddi bir hastalık olan gebelik sonrası depresyonun başlangıcı olabilir. Bu durumda tıbbi yardım almak şiddetle tavsiye edilir.
Gebelik Sonrası Depresyon İçin Risk Faktörleri:
Önceki gebelik sonrası depresyon öyküsü
Adet öncesi huzursuzluk (premenstürel disforik bozukluk) öyküsü
Ailede depresyon görülmesi
Doğum kontrol haplarına (oks) bağlı depresyon belirtileri görülmesi.
Stresli yaşam olayları (Ekonomik, aile desteği, eşin işsizliği gibi)
Kırılgan kişilik yapısı (Endişeli, mükemmeliyetçi yapı)
Gebelik Sonrası Depresyon Belirtileri:
Bedensel yakınmalar (baş ağrısı, göğüs ağrısı, çarpıntı gibi)
Endişelilik, duygusal oynaklık, takıntılı davranışlar (anlamsız korkular, kontrol davranışları, aynı konuyu düşünüp durma), bebeğe zarar verme korkusu
Kontrolsüz ağlamalar, bebeğe ilgide azalma, toplumdan çekilme, sinirlilik ve aileyle çatışma
Menopoz Dönemi Depresyon İçin Risk Faktörleri:
Depresyon, şiddetli adet öncesi huzursuzluk belirtileri, gebelik sonrası depresyon, oks kullanımına bağlı duygudurum değişiklikleri
Diğer tıbbi hastalıklar (Kalp hastalıkları, inme, diabet gibi)
Kötü fiziksel sağlık (Kronik ağrı, düşük egzersiz toleransı, obezite)
Şiddetli menopoz yakınmaları (Sıcak basmaları, terleme)
Tedavilere bağlı erken menopoz yaşama
Eş kaybı, boşanma, ayrılık, toplumdan izolasyon, işsizlik, düşük eğitim düzeyi, zorlu bakım verme dönemleri
Menopoz Dönemi Depresyon Belirtileri:
Sıcak basmaları, gece terlemeleri, halsizlik, uyku düzensizlikleri, baş ağrıları, duygusal felç, dudaklarda karıncalanma, göğüs ağrısı, çarpıntı
Endişe, konsantrasyon zorluğu, cinsel istekte azalma
Kontrolsüz ağlamalar, sinirlilik
Adet Öncesi Huzursuzluk (Premenstürel Disforik Bozukluk) Riskler:
Geçirilmiş gebelik sonrası veya herhangi bir dönem depresyon
Doğum kontrol haplarına (oks) bağlı depresyon belirtileri görülmesi
Ailede Adet öncesi huzursuzluk (premenstürel disforik bozukluk) öyküsü
Adet Öncesi Huzursuzluk (Premenstürel Disforik Bozukluk) Belirtiler:
Şişkinlik hissi, karında gerginlik, halsizlik, iştah değişiklikleri, aşermeler, ağrılar ve göğüste gerginlik
Endişelilik, gerginlik, duygusal değişkenlik, depresyon, boğulma hissi veya kontrol kaybı
Çabuk ağlama ve sinirlilik
Bu belirtiler adetten önceki hafta başlayıp adet görme ile azalması beklenmektedir.
major depresyon atağı yaygınlığı kadınlarda % 5.4, erkeklerde % 2.3, tüm nüfusta %
4.0 olarak verilmektedir. Kadınlarda bu hastalığın görülme riski 2 kat daha fazladır. Major depresyon tekrarlayan özellikle bir hastalık olup, 1 defa major depresyon atağı geçirmiş olan kişilerin %15’inde daha sonraki dönemlerde hastalık tekrarlar.
Major Depresyonun Ana Belirtileri Nelerdir?
Günboyu süren çökkün duygudurum
Etkinliklere karşı ilginin kaybı, yaşamdan keyif alamama
İştah azalması veya artması/kilo değişikliği
Uyku düzeninde bozulmalar
Hareketlerde ve zihinde yavaşlama veya tahammülsüzlük 6 )Neredeyse hergün halsizlik veya çabuk yorulma
Kendini değersiz hissetme ve/veya suçluluk duyguları
Dikkati – düşünceleri toparlamakta güçlük, karar vermekte zorlanma
Tekrarlayan ölüm düşünceleri, intihar girişimi planları yapmak
Major depresyon hastalığı; bir kişide yukarıdaki belirtilerin en az 5 tanesinin son 2 haftadır hemen hemen hergün, günlerin çoğunda mevcut olması ve bu belirtilerin
tıbbi bir hastalığa, sevilen birinin ölümüne, alkol-uyuşturucu veya ilaç kullanımına bağlı oluşmuş olmamasıdır. Yukarıda sayılan ana belirtilere ek olarak bu hastalık tablosuna hiçbir nedeni bulunamayan ağrılar, mide barsak yakınmaları gibi çeşitli bedensel yakınmalar eşlik edebilir. Ayrıca DİABET, YÜKSEK TANSİYON, KOLESTEROL YÜKSEKLİĞİ gibi kronik hastalıklara ek olarak kişide major depresyon tablosu da
görülürse var olan bedensel hastalıkların gidişi kötüleşebilir (Örn: Tansiyon ve şeker düzeyleri bozulabilir, mevcut ağrıların hissedilmesinde bir artış olabilir).
Kimlerin depresyon geçirme riski vardır?
Major depresyon hastalığı her insanda hayatının bir döneminde oluşabilir. Ancak bazı durumlarda kişinin depresyona girme riski artmaktadır. Riski arttıran etkenler aşağıda sıralanmıştır.
Biyolojik etkenler
Kişinin akrabalarında depresyon veya diğer psikiyatrik hastalıkların varlığı
Kadın olmak
Titiz ve alıngan kişilik yapısı
Çeşitli bedensel hastalıkların varlığı (Özellikle tiroid hormon dengesizlikleri, kansızlık, hormonal diğer hastalıklar vb.)
Daha önceden depresyon geçirmiş olmak
Mevcut bedensel hastalığın tedavisi için kullanılması gereken bazı grup ilaçlar
Çevresel etkenler
Erken yaşta anne-baba kaybı
Stresli yaşam koşulları, İşsizlik
Evlilik problemleri veya boşanmış olma
Düşük sosyoekonomik düzey
Alkol veya diğer uyuşturucu maddelerin kullanımı
Çocukluk döneminde cinsel, fiziksel veya ruhsal istismara uğramış olmak
Bu risk faktörlerinin varlığının dikkate alınması bu hastalığın erken tanısında ve oluşmasının veya şiddetlenmesinin
önlenmesinde yardımcıdır.
Depresyon tedavisi hakkında bunları biliyormusunuz?
Depresyon tedavi edilebilir bir hastalıktır.
Orta ve ağır şiddetli depresyonlarda ilaç tedavisi gerekir.
Karaciğer veya böbrek hastalığınız varsa antidepresan ilaç seçiminde dikkatli olunmalıdır.
Depresyon mevcut kronik hastalığın seyrini kötüleştirir.
Antidepresan ilaçlara yanıt en erken 3. haftada başlar. Bu nedenle
antidepresan ilaçlara ilk günlerde yanıt alınamaması durumunda ilaç hemen kesilmemelidir.
Antidepresan ilaçlar bağımlılık yapmaz.
Antidepresan tedavi en az 12 ay süreli olmalıdır.
Antidepresan ilaçlar hemen kesilmemeli; doz azaltılarak kesilmelidir.
Depresyon tedavisi mutlaka hekimler tarafından düzenli aralıklı kontrollerle yapılmalıdır.
Depresyonda Psikoterapinin (Psikolojik tedavinin) Yeri:
Orta ve ağır şiddetteki depresyonların ilaç tedavisi olmaksızın düzelmesi beklenmemektedir. Bu nedenle hafif depresyon dışındaki depresyonlarda ilaç tedavisi şarttır ancak; hastalar ilaca ek olarak aldıkları psikoterapilerden de yarar görecektir.
Depresyonun alevli dönemde nedenleri araştırmaktan çok destekleyici psikoterapiler kullanılmaktadır. Bu psikoterapi görüşmelerinde hedef, kriz yaratan sorunun çözümü değil sorunla başa çıkma becerilerinin kazanılmasıdır. Bunların dışında depresyonla ilgili bilgiler verilerek kişinin depresyonunu tanımasına yönelik bilişsel girişimler de uygundur. Günlük işleyiş ve davranışların değişimini hedefleyen davranışçı yöntemler de yararlı olmaktadır. Depresyonun alevli dönemindeki psikoterapilerde dikkat edilmesi gereken önemli bir nokta da hastalığın ağırlığıdır. Psikiyatri uzmanı hastanın durumunun ağırlığına göre görüşmelerin hızını belirleyecektir.
Kadın ve Depresyon
Depresyon toplumda sık görülen psikiyatrik hastalıklardan biridir. Bu hastalık hakkında fikir sahibi olmak en etkili baş etme yöntemlerinden biridir. Bu bölümde depresyonun kadın cinsiyetinde nasıl seyrettiği ve çeşitli yaş gruplarında nelere dikkat edilmesi gerektiğinden kısaca bahsedilmeye çalışılmıştır.
Depresyon kadınlarda erkeklere göre iki kat daha sık görülmektedir. Kadınlarda genç yaş grupları depresyon açısından daha risklidir. Bu hastalığa yatkın olan bireyler özellikle 15-45 yaşları arasındaki doğurganlık döneminde ilk ataklarını yaşarlar. İlk atak sonrası yaşamdaki stresli olaylarla ilgili olarak depresyon atakları tekrarlayabilir.
Kadının çalışma hayatı, aileye bakım verme, eşiyle iyi geçinme, sağlıklı yaşama gibi alanlarda toplum tarafından başarılı olması beklentisi denge kurmasını zorlaştırmıştır. Çocukluk çağı-erişkin cinsel travmalar, ev içi şiddet gibi faktörlerin depresyon sıklığını arttırdığı gözlenmiştir. Bunların yanı sıra gebelik, ergenliğe geçiş, menopoz ve adet dönemlerindeki hormonal değişiklikler kadınlarda depresyona yatkınlığı açıklayan biyolojik etmenlerdir.
Depresyon, yaşamda anahtar roller üstlenen kadınların önemli alanlarda işlevselliğini bozan bir hastalıktır. Bu hastalıkla kadınlarda sosyal hayattan çekilme, sinirlilik, cinsel isteksizlik, aileye bakım verememe gibi yeti yitimleri görülmektedir. Bunun sonucunda gebelik sonrası depresyonda bebeğe bakım verememe, evlilik sorunları, ailede parçalanma gibi çok önemli kişisel ve toplumsal problemler ortaya çıkmaktadır. Bu nedenlerden dolayı kadınlarda depresyon çabuk tanınması ve etkin tedavi edilmesi gereken bir hastalıktır. Kadınların çoğunun depresyonla baş etmede tıbbi yardım yerine alkol, ağrı kesici, esrar, uyku ilaçları gibi olayı daha karmaşıklaştıran ve bağımlılık gibi ek sorunlara neden olan yollar kullandığı bilinmektedir.
Gebelik ve sonrası çoğu kadın için depresyonu başlatan veya kötüleştirebilen riskli bir dönemdir. Doğumu takip eden günlerde % 80 kadında ‘blues’ denilen çabuk ağlama, sinirlilik, duygusal olarak kırılgan olan 3-5 gün süren ve çoğunlukla kendiliğinden geçen dönem görülmektedir. Sosyal destekle atlatılabilen bu dönem geçmezse ciddi bir hastalık olan gebelik sonrası depresyonun başlangıcı olabilir. Bu durumda tıbbi yardım almak şiddetle tavsiye edilir.
Gebelik Sonrası Depresyon İçin Risk Faktörleri:
Önceki gebelik sonrası depresyon öyküsü
Adet öncesi huzursuzluk (premenstürel disforik bozukluk) öyküsü
Ailede depresyon görülmesi
Doğum kontrol haplarına (oks) bağlı depresyon belirtileri görülmesi.
Stresli yaşam olayları (Ekonomik, aile desteği, eşin işsizliği gibi)
Kırılgan kişilik yapısı (Endişeli, mükemmeliyetçi yapı)
Gebelik Sonrası Depresyon Belirtileri:
Bedensel yakınmalar (baş ağrısı, göğüs ağrısı, çarpıntı gibi)
Endişelilik, duygusal oynaklık, takıntılı davranışlar (anlamsız korkular, kontrol davranışları, aynı konuyu düşünüp durma), bebeğe zarar verme korkusu
Kontrolsüz ağlamalar, bebeğe ilgide azalma, toplumdan çekilme, sinirlilik ve aileyle çatışma
Menopoz Dönemi Depresyon İçin Risk Faktörleri:
Depresyon, şiddetli adet öncesi huzursuzluk belirtileri, gebelik sonrası depresyon, oks kullanımına bağlı duygudurum değişiklikleri
Diğer tıbbi hastalıklar (Kalp hastalıkları, inme, diabet gibi)
Kötü fiziksel sağlık (Kronik ağrı, düşük egzersiz toleransı, obezite)
Şiddetli menopoz yakınmaları (Sıcak basmaları, terleme)
Tedavilere bağlı erken menopoz yaşama
Eş kaybı, boşanma, ayrılık, toplumdan izolasyon, işsizlik, düşük eğitim düzeyi, zorlu bakım verme dönemleri
Menopoz Dönemi Depresyon Belirtileri:
Sıcak basmaları, gece terlemeleri, halsizlik, uyku düzensizlikleri, baş ağrıları, duygusal felç, dudaklarda karıncalanma, göğüs ağrısı, çarpıntı
Endişe, konsantrasyon zorluğu, cinsel istekte azalma
Kontrolsüz ağlamalar, sinirlilik
Adet Öncesi Huzursuzluk (Premenstürel Disforik Bozukluk) Riskler:
Geçirilmiş gebelik sonrası veya herhangi bir dönem depresyon
Doğum kontrol haplarına (oks) bağlı depresyon belirtileri görülmesi
Ailede Adet öncesi huzursuzluk (premenstürel disforik bozukluk) öyküsü
Adet Öncesi Huzursuzluk (Premenstürel Disforik Bozukluk) Belirtiler:
Şişkinlik hissi, karında gerginlik, halsizlik, iştah değişiklikleri, aşermeler, ağrılar ve göğüste gerginlik
Endişelilik, gerginlik, duygusal değişkenlik, depresyon, boğulma hissi veya kontrol kaybı
Çabuk ağlama ve sinirlilik
Bu belirtiler adetten önceki hafta başlayıp adet görme ile azalması beklenmektedir.