Dilin önemi konulu kompozisyon

Dilin önemiyle ilgili kompozisyon
dilin önemiyle ilgili kompozisyon,
dilin önemi ilgili kompozisyon,
dilin önemi kompozisyon

DİLİN HALK MÜZIĞI HAYATINDAKİ YERİ VE ÖNEMİ

Dilciler ve genel anlamda aydınlar, dili değişik şekillerde tanımlamış ve kavrama ölçüleri çerçevesinde anlamlandırmışlardır Bu tanımlar, kişinin dile manzara açısını vermekten öteye gitmemiştir Sonuç Olarak herkes bu önemli kavramı kendi pencerelerinin görüş açısı dahilinde algılamış ve gördüklerini kelimelerle resmetmişlerdir Dil konusunda en kapsamlı tanımlama olarak şunu saptamak mümkündür:

“Dil, halk müziği arasında anlaşmayı karşılayan tabiî bir araç, kendisine kasıtlı olarak kanunları olan ve ama bu kanunlar çerçevesinde gelişen canlı bir varlık, temeli bilinmeyen zamanlarda atılmış bir bakımlı antlaşmalar sistemi, seslerden örülmüş toplumsal bir kurumdur

Milleti kenetleyen unsurların başında gelen dil, kötü kullanıldığında ve dejenere edildiğinde milletlerin parçalanmasında yaklaşık olarak bir dinamit rolü de oynayabilir Her iki özelliğin fiziksel yansımalarını irk olarak deneyim etmişiz Bu acı deneyimleri yaşamış bir milletin bu hususta daha ölçülü hareket etmesi gerekirken bizde bu hassasiyeti bakmak muhtemel değildir

Dilin zenginliği milletin kültürel zenginliğine de yansır şüphesiz Çünkü kültürün hamurunu oluşturan unsurların başında dil gelmektedir Bu hamuru yoğuran insanların el becerisi de, yarınlara aktaracağımız eserlerin vasfını ödev edecektir Eserin güzelliği ustanın maharetinin yanında, kullanılan malzemenin niteliğiyle de yakından ilgilidir

Alman filozofu Heidegger “Dil insanın evidir diyerek bu iletişim vasıtasının ehemmiyetini dobra dobra ortaya koyar Evimiz mahremiyetimizdir Orada rahatlık buluruz Toplumda taktığımız maskeler evde düşer Doğallığın sığınağıdır ev…Dil de bize evimiz kadar yakın ve sıcaktır Onunla bütünleşir benliğimiz ve kişiliğimiz… Durum bu ilken bir takım kendini bilmez insan kılıklı varlıklar, evimize saldırarak gizlilik sığınağımızı tarûmar etti

Dilin geçmişten geleceğe köprü kurma gibi önemli bir misyonu da vardır Bu köprü ama kelimelerle kurulur Bu köprünün sağlamlığı malzemenin bol ve uygun kullanılmasıyla mümkündür Bunu temin etmek da millî eğitimin görevidir Yerinde, zamanında ve dozajında bahşedilen dil eğitimi gelecekteki muhtemel olumsuzluklara set çekecektir

Uluslararası kültür savaşlarında en büyük tabanca dildir Çünkü dil bugünümüzü ve yarınlarımızı şekillendiriyor Ona vakıf olduğumuz ölçüde kendimiz olabiliyor ve de kendimiz kalabiliyoruz Huysuz halde kültürel sömürgecilik, beraberinde idareli ve siyasal sömürüyü de getiriyor

Geçmişten bugüne dek içimizde beslediğimiz hainler, dili yozlaştırmanın mücadelesini vermiştir Mevcut kavramlarımızı değiştirerek dili çağdaşlaştırdığını ve sadeleştirdiğini söyleyerek gerçek kimliklerini ve kötü emellerini gizlemişlerdir Doğu kökenli kelimelere savaş açan bu ırk, yerlilik kisvesi aşağı dili “lâl eylemişlerdir sonradan da oyunun ikinci perdesini sahneye koyarak kavram açıklarını Batı kökenli dillerden aldıkları kelimelerle kapatmayı seçim etmişlerdir Bunun namına da “çağdaşlık demişlerdir

Türkçe aslında kendi kendine yetebilen dillerden birisiydi Ama ışıklarıyla kendilerini bile aydınlatamadığı hâlde toplumu aydınlatmaya kalkan bir kısım aydınlar, dile de bariz hançerlerini sallayıp onu fütursuzca yaralamışlardır Dili siyasete cihaz edenler, bunun acı faturasını millete ödetmişlerdir

Dilin zenginliği sözcük sayısıyla ölçülür Şart böyle olduğu halde bir kavramı tedarik eden öbür kelimeler dilden atılarak teke indirilmişlerdir anlamdaş kelimelere savaş açılmıştır Bunu da dilde sadeleşme diye halka yutturmaya kalkışmışlardır
Bir dilde bir kavramı tedarik eden kelime sayısı ne değin çoksa, laf konusu dili konuşan milletin bu konuda o ölçüde seviyeli bir hayatı var demektir Dilimizde yiğitlik ifade eden şu sözcüklere dikkatinizi sürüklemek isterim: Er, eren, yiğit, yüksek dağ, mert, bahadır, cesur, kahraman, dilâver, yavuz, yaman, arslan, efe, gözü öyle, kabadayı, çılgın… Bunu öteki böylece çok sözcük için de söyleyebiliriz Bu zenginlik değil de nedir? Bu çeşitliliği dinamitlemek dilde sadeleşmek olarak sunulmuştur milletimizeBiz de yutmuşuz bu yaygaraları

Türkçe dek canlı, hareketli ve dinamik bir dil gösterebilir misiniz? Bu dille sınırsız bir akıl dağarcığı oluşturabilirsiniz Bu malzemeyi hamur gibi yoğurup çeşitli nevaleler yapabilirsiniz Nasrettin Öğretmen ’yla ilgili olarak anlatılan şu fıkra, dilimizin mevcut zenginliğini ve kıvraklığını açıklayan hoş bir misal olarak sunulabilir:
“Nasrettin Öğretmen bir gün konut taşıyacakmış Bir araba aramış, bulmuş Pazarlığa başlamış Arabacı bütün eşyanın nakli için on lira istemiş Hoca bu fiyatı çok bularak ‘Çok istedin evladım, bu kadarcık eşya için öyle para istenir mi? ’ deyince arabacı, ‘Bu kadarcık demeyin Hocam, eşya eksik değil, bakınız soba var moba var, dolap var molap var, sandalye var mandalye var… ’ diye saymaya başlayınca, Öğretmen ‘pekii ’ demiş ve razı olmuş Eşya yerine ulaşınca, Hoca tutmuş beş lira vermiş! Arabacı sormuş, ‘Hocam paranın yarısını niye kestiniz? ’ Öğretmen cevabı vermiş, ‘Evladım sen de eşyanın fakat yarısını getirdin! Sandalye geldi, mandalye nerde? Soba geldi, moba nerede? Dolap burada, molap nerede? ’ demiş

Bu gibi laf oyunları dilin zenginliğinin alâmetidir Bu fıkrayı uyduran güzel uydurmuş Bu fıkra dilin esnekliği ve kıvraklığını anlatmada güzel bir misal teşkil ediyor Daha bunun gibi yüzlerce örnek getirmek mümkündür Bu rahatlığı öteki dünya dillerinde bulmanız mümkün değildir Şart bu iken Türkçe ’nin bilim ve sanat dili olamayacağını söyleyenlere ne demeli? Söylenecek şu ancak, cümbür cemaat aklınca konuşur ve niyetini ortaya koyar

Yahya Kemal ’in dediği gibi “Bu dil ağzımda annemin sütüdür İnancımıza kadar ana sütü kutsaldır, baş tacı edilmelidir Dilini koruyan, hakkıyla konuşan ve yarınlara içeren bir nesil istiyoruz Bu neslin gelmesi yakındır Bugün güneş batmışsa bilinmelidir ancak battığı yerden doğacaktır Çünkü güneş doğmak için batar
Seçme Parça *