iltasyazilim
FD Üye
DİNDE REFORMUN ÖNCÜLERİ
Hıristiyan Batı âlemi, asırlardır yaptıkları “Haçlı Seferleriyle bir yere varamayacaklarını, İslamiyeti kılıç kuvveti ile yok edemeyeceklerini anlayınca, dini bozmak, aslından uzaklaştırmak için, “Dinde reform“ fitnesini çıkarttılar Maksatlarına ulaşabilmek için de içeriden elde ettikleri veya el altından destek verdikleri; Kursavi, ŞMercani, Fazlurrahman, Abduh, Reşid Rıza, Efgani, Hasan el Benna, SKutup, Mevdudi, Mİkbal, Hamidullah gibi sözde din adamı kimselerle reformu, yenilikleri devamlı gündeme getirdiler Bunlara eskiyi kötülettiler
Geçmişte de bugün de, maksatlarına uygun olarak kullanabilecekleri her kuruluşa sızmayı, onlardan görünerek bunları kullanmayı çok iyi becerdiler Geçmişte bu maksatla kullandıkları örgütten biri de, masonların yönlendirdiği İttihat ve Terakki örgütü idi Burada da “Türkçülük maskesi altında, dinde reform çalışmaları yaptırdılar Bu çalışmalarda, İttihatçıların önde gelenlerinden ve genel merkez azası Ziya Gökalp ve İsmail Gaspıralı, Yusuf Akçura, Musa Carullah gibi reformcu kimseleri öne çıkarttılar
İSLAMI MODAYA UYDURMAK!
1917’de Moskova’da Musa Carullah’ın an üyesi olarak katıldığı Reform hareketlerinin tartışıldığı toplantıda “Kur’an’ın bazı kuralları eskimiştir Bunları tarihin malı saymak lazım (Rusya’da Birinci Müslümanlar Kongresi TutanaklarıKültür Bakanlığı Yayınları sh394) türü fikirlerin tartışılması bunun ne denli bir “yenilikçi reformcu olduğunu göstermektedir Bu çalışmalar ile İslamın temel kitapları ve emirlerini, her asrın modasına, gidişine göre değiştirmeye kalkıştılar Böyle değişiklikleri de, Kur’anı kerimi ve hadisi şerifleri kendilerine göre yorumlayarak yapmak istediler Örneğin, “Müminler mâruf olan şeyleri emreder âyeti kerimesindeki “mâruf kelimesine Ziyâ Gökalp ve benzerleri, “örf, âdet diyerek, İslâmiyeti âdete, modaya göre değiştirmeye kalkıştılar
Âyeti kerimedeki (Mâruf) kelimesi, (İslâmiyetin kabûl ettiği iyilikler) demektir İslâmın emirlerinin, yasaklarının zamana göre değişeceğini sanmak, İslâm dîninin hakîkatine inanmamak olur İslamiyet kötü âdetleri yok etmek için gönderildi Zamana uydurulan, değiştirilen din zamanla yok olur
Ziyâ Gökalp, (Din ve İlim) adındaki şiirinde, “Nikâh, talâk, miras, bu üç işte gerek müsâvât!Bir kız, irste yarım erkek, izâçta dörtte bir,Bulundukça, ne âile, ne memleket yükselir! mısraları ile Kur’anı kerimin aile ve miras ile ilgili açık emirlerini değiştirerek zamana uydurmaya çalışmıştır Bugün, malum reformcu kimseler tarafından ikide bir ortaya atılan, Türkçe ibadet, Türkçe Kur’an, Türkçe ezan düşüncesinin de fikir babası budur: “Bir ülke ki, camiinde Türkçe ezan okunurKöylü anlar manasını namazdaki duanınBir ülke ki, mektebinde Türkçe Kur’an okunur Mısraları günümüz reformcularına ilham kaynağı olmuştur
TÜRKÇE İBADET ÇALIŞMALARI
Ziya Gökalp’nin fikir babalığını yaptığı bu görüşleri tatbik için daha sonraki yıllarda (1928’de), İstanbul İlâhiyât Fakültesi profesörleri bir rapor hazırlamışlar bazı camilerde bunu tatbik etmişlerdir Köprülü Fuâd, İzmirli İsmâîl Hakkı, Şerâfeddîn Yaltkaya, Mehmed Ali Aynî ve arkadaşlarının imzalarını taşıyan bu rapor özetle şöyle idi: “Din de, diğer sosyal teşekküller gibi, hayatın akıntısına uymalıdır Din, eski şekillere bağlı kalamaz Türk demokrasisinde, din de, muhtaç olduğu inkişâfı göstermelidir Câmilerimiz kâbili iskân hâle getirilmeli, sıralar, elbise askıları konmalı, içeriye ayakkabı ile girilmelidir İbâdet lisanı Türkçe olmalı, âyetler, hutbeler Türkçe okunmalıdır Câmilere müzik âletleri koymalıdır Hutbeleri imamlar değil din filozofları vermelidir
Reformcuların çoğu dine inanmadıkları halde, inanıyor görünerek; dinî şiirler yazdılar, ateşli vaazlar verdiler İnanmadıkları, mason oldukları bilindiği takdirde kimse onları ciddiye almayacaktı Bunun için hep ikiyüzlü davrandılar
Mehmet Oruç
Gönül Bahçesi Yazısından
Bir gün Hazreti Huzeyfe, Resulullah efendimize sordu:
— Yâ Resulallah, acaba Müslümanlar İslamiyet’ten önceki hallerine döner mi?
— Hayır, dönmezler; ama bizden sonra bulanık bir zaman gelir
— Bulanık ne demektir yâ Resulallah?
— Yani iyiler olur, kötüler olur, âlimler olur, zalimler olur, karışık bir zaman olur Ondan sonra, daha kötü bir zaman gelir
— O zaman neler olur ya Resulallah?
— O zaman, dini anlatanların peşine gidenler Cehenneme gidecek
— Din diye neyi anlatacaklar?
— Kur’anı kerimden, hadisi şeriften bahsederler Ancak Allah’ın, Resulullahın bildirdiklerini değil, kendi düşüncelerini Allah’ın, peygamberin emri gibi anlatırlar İşte onların peşinden gidenler felakete uğrayacaktır
— Yâ Resulallah, o zamanda ben dünyaya gelmiş olsam ne yapmam gerekir?
— Dünyada hak yolda olan bir cemaat kıyamete kadar bulunur Bu cemaati bul, onlara uy ve kurtul!
— Yâ Resulallah, o cemaati de bulamazsam ne yapmalıyım?
— Onu da bulamazsan evinde otur, kimseye karışma! (Mişkatülmesabih)
Hıristiyan Batı âlemi, asırlardır yaptıkları “Haçlı Seferleriyle bir yere varamayacaklarını, İslamiyeti kılıç kuvveti ile yok edemeyeceklerini anlayınca, dini bozmak, aslından uzaklaştırmak için, “Dinde reform“ fitnesini çıkarttılar Maksatlarına ulaşabilmek için de içeriden elde ettikleri veya el altından destek verdikleri; Kursavi, ŞMercani, Fazlurrahman, Abduh, Reşid Rıza, Efgani, Hasan el Benna, SKutup, Mevdudi, Mİkbal, Hamidullah gibi sözde din adamı kimselerle reformu, yenilikleri devamlı gündeme getirdiler Bunlara eskiyi kötülettiler
Geçmişte de bugün de, maksatlarına uygun olarak kullanabilecekleri her kuruluşa sızmayı, onlardan görünerek bunları kullanmayı çok iyi becerdiler Geçmişte bu maksatla kullandıkları örgütten biri de, masonların yönlendirdiği İttihat ve Terakki örgütü idi Burada da “Türkçülük maskesi altında, dinde reform çalışmaları yaptırdılar Bu çalışmalarda, İttihatçıların önde gelenlerinden ve genel merkez azası Ziya Gökalp ve İsmail Gaspıralı, Yusuf Akçura, Musa Carullah gibi reformcu kimseleri öne çıkarttılar
İSLAMI MODAYA UYDURMAK!
1917’de Moskova’da Musa Carullah’ın an üyesi olarak katıldığı Reform hareketlerinin tartışıldığı toplantıda “Kur’an’ın bazı kuralları eskimiştir Bunları tarihin malı saymak lazım (Rusya’da Birinci Müslümanlar Kongresi TutanaklarıKültür Bakanlığı Yayınları sh394) türü fikirlerin tartışılması bunun ne denli bir “yenilikçi reformcu olduğunu göstermektedir Bu çalışmalar ile İslamın temel kitapları ve emirlerini, her asrın modasına, gidişine göre değiştirmeye kalkıştılar Böyle değişiklikleri de, Kur’anı kerimi ve hadisi şerifleri kendilerine göre yorumlayarak yapmak istediler Örneğin, “Müminler mâruf olan şeyleri emreder âyeti kerimesindeki “mâruf kelimesine Ziyâ Gökalp ve benzerleri, “örf, âdet diyerek, İslâmiyeti âdete, modaya göre değiştirmeye kalkıştılar
Âyeti kerimedeki (Mâruf) kelimesi, (İslâmiyetin kabûl ettiği iyilikler) demektir İslâmın emirlerinin, yasaklarının zamana göre değişeceğini sanmak, İslâm dîninin hakîkatine inanmamak olur İslamiyet kötü âdetleri yok etmek için gönderildi Zamana uydurulan, değiştirilen din zamanla yok olur
Ziyâ Gökalp, (Din ve İlim) adındaki şiirinde, “Nikâh, talâk, miras, bu üç işte gerek müsâvât!Bir kız, irste yarım erkek, izâçta dörtte bir,Bulundukça, ne âile, ne memleket yükselir! mısraları ile Kur’anı kerimin aile ve miras ile ilgili açık emirlerini değiştirerek zamana uydurmaya çalışmıştır Bugün, malum reformcu kimseler tarafından ikide bir ortaya atılan, Türkçe ibadet, Türkçe Kur’an, Türkçe ezan düşüncesinin de fikir babası budur: “Bir ülke ki, camiinde Türkçe ezan okunurKöylü anlar manasını namazdaki duanınBir ülke ki, mektebinde Türkçe Kur’an okunur Mısraları günümüz reformcularına ilham kaynağı olmuştur
TÜRKÇE İBADET ÇALIŞMALARI
Ziya Gökalp’nin fikir babalığını yaptığı bu görüşleri tatbik için daha sonraki yıllarda (1928’de), İstanbul İlâhiyât Fakültesi profesörleri bir rapor hazırlamışlar bazı camilerde bunu tatbik etmişlerdir Köprülü Fuâd, İzmirli İsmâîl Hakkı, Şerâfeddîn Yaltkaya, Mehmed Ali Aynî ve arkadaşlarının imzalarını taşıyan bu rapor özetle şöyle idi: “Din de, diğer sosyal teşekküller gibi, hayatın akıntısına uymalıdır Din, eski şekillere bağlı kalamaz Türk demokrasisinde, din de, muhtaç olduğu inkişâfı göstermelidir Câmilerimiz kâbili iskân hâle getirilmeli, sıralar, elbise askıları konmalı, içeriye ayakkabı ile girilmelidir İbâdet lisanı Türkçe olmalı, âyetler, hutbeler Türkçe okunmalıdır Câmilere müzik âletleri koymalıdır Hutbeleri imamlar değil din filozofları vermelidir
Reformcuların çoğu dine inanmadıkları halde, inanıyor görünerek; dinî şiirler yazdılar, ateşli vaazlar verdiler İnanmadıkları, mason oldukları bilindiği takdirde kimse onları ciddiye almayacaktı Bunun için hep ikiyüzlü davrandılar
Mehmet Oruç
Gönül Bahçesi Yazısından
Bir gün Hazreti Huzeyfe, Resulullah efendimize sordu:
— Yâ Resulallah, acaba Müslümanlar İslamiyet’ten önceki hallerine döner mi?
— Hayır, dönmezler; ama bizden sonra bulanık bir zaman gelir
— Bulanık ne demektir yâ Resulallah?
— Yani iyiler olur, kötüler olur, âlimler olur, zalimler olur, karışık bir zaman olur Ondan sonra, daha kötü bir zaman gelir
— O zaman neler olur ya Resulallah?
— O zaman, dini anlatanların peşine gidenler Cehenneme gidecek
— Din diye neyi anlatacaklar?
— Kur’anı kerimden, hadisi şeriften bahsederler Ancak Allah’ın, Resulullahın bildirdiklerini değil, kendi düşüncelerini Allah’ın, peygamberin emri gibi anlatırlar İşte onların peşinden gidenler felakete uğrayacaktır
— Yâ Resulallah, o zamanda ben dünyaya gelmiş olsam ne yapmam gerekir?
— Dünyada hak yolda olan bir cemaat kıyamete kadar bulunur Bu cemaati bul, onlara uy ve kurtul!
— Yâ Resulallah, o cemaati de bulamazsam ne yapmalıyım?
— Onu da bulamazsan evinde otur, kimseye karışma! (Mişkatülmesabih)