Forumda yenilikler devam etmektedir , çalışmalara devam ettiğimiz kısa süre içerisinde güzel bir görünüme sahip olduk daha iyisi için lütfen çalışmaların bitmesini bekleyiniz. Tıkla ve Git
x

Divan Edebiyatı konu anlatımı

Divan Edebiyatı konu anlatımı
0
101

iltasyazilim

FD Üye
Katılım
Ara 25, 2016
Mesajlar
0
Etkileşim
17
Puan
38
Yaş
36
F-D Coin
14
Divan Edebiyatı nedir
Divan Edebiyatı
an edebiyatı şairleri
an edebiyatı nazım şekilleri
an edebiyatı özellikleri


DİVAN EDEBİYATI

DİVAN EDEBİYATI
Arap ve Fars edebiyatlarının tesirinde çoğalan bu edebiyatın ilk ürünlerinin daha Ortaasya ’da iken verildiğini (Kutadgu Bilig, Atabet ’ül Hakayık) anlatmıştık Onun devamı olarak Türkler Anadolu ’ya göçtüklerinde, yeni yurtlarında yeni bir edebiyat oluşturdular Şüphesiz bu edebiyatın temelinde İslam kültürü vardır Ama iyice dini konuları işleyen an şiirleri, Tasavvuf Edebiyatı adı aşağı incelenir Bunu Divan edebiyatından belli hatlarla dağıtmak muhtemel değildir
Şimdi Anadolu ’da gelişen Divan edebiyatını yüzyıllarına göre inceleyelim

13 Yüzyıl
Bu yüzyılda Türk edebiyatının, ünü sınırları aşan sanatçısı Mevlana yetişmiştir Ortaasya ’da , Horasan ’da doğmuş ve ufak yaşta ailecek oradan ayrılıp Konya ’ya yerleşmişlerdir İslam ilminin temelini babasından almıştır
İlmini, Şemsi Tebrizi adlı hocasından aldığı duygu ve tasavvufla birleştiren Mevlana asırlarca sürecek Mevlevi tarikatını bu anlayışla kurdu
Mevlana, eserlerini, o dönemin edebiyat dili sanılan Farsça ile yazmıştır Kuşkusuz bu, edebiyatımız açısından bir kayıptır En kayda değer eseri, Mesnevi adlı 25618 beyitlik kitabıdır Bu, tasavvufu eğitici bir kitaptır bunun dışında Divanı Kebir, Fîhi Mâfîh adlı eserleri de vardır Divanında Türkçe, Farsça karışık olarak söylenmiş beyitler de vardır
Mevlana, insanlara anlayışla yaklaşması, bütün insanları sevmesi yönüyle evrensel bir sanatçıdır
Bu dönemin bir öteki büyük şairi, Mevlana ’nın oğlu Sultan Veled ’dir Hemen her sahada onun izinden gitmiştir Farsça şiirleri de olmakla birlikte Türkçe şiirleri daha çoktur
Bu dönemin öteki tasavvuf şairleri Ahmet Fakîh ve Yusuf ü Züleyha mesnevisinin yazarı Şeyyad Hamza ’dır
13 Asır bununla birlikte tasavvufi olmayan Divan şiirlerinin de verilmeye başlandığı bir dönemdir Bu türde tanınan ilk şair Hoca Dehhani ’dir
Şiirlerini pak bir Türkçeyle ve sanatlı bir üslupla yazmıştır Şiirlerinde tasavvufa hiç yer vermemiş; devrinin sosyal hayatını, ahlak ve çekicilik anlayışını aksettirmiştir

14 Asır
Bu yüzyılda bundan böyle edebiyat dili olarak Farsçanın kabul edilmesi terk edilmiş, Türkçeye dönüş hareketi hızlanmıştır
Türkçeyi bir sanat dili haline getirmek isteyen en kayda değer kişi Gülşehri ’dir Bu şair Mantık ’ut Tayr adlı tasavvufi eserinde Türkçeye bir kuş dili inceliği, ahengi kazandıracağını söylemektedir Eserde kuşlar arasında geçen tasavvufi konulara yer verilmiştir
Devrin Türk dili için çalışan öteki şairi Aşık Paşa ’dır Onun şöhreti şairliğinden çok şeyhliğinden gelir O, çağdaşı Gülşehri gibi yalnızca Türkçeyi kullanmakla kalmamış, onu şuurunu da taşımıştır
Onun en tanınmış eseri Garipname adlı, tasavvufi didaktik mesnevisidir Mevlana ’nın Mesnevi ’sinden esinlenmiş görünen şair, keza Yunus tarzı şiirler de söylemiştir
Devrin diğer meşhur sanatçısı Kadı Burhaneddin ’dir Doğu Anadolu ’da hükümdar olmaya çalışan ihtiraslı bir devlet ve siyaset adamıdır Keza derin fıkıh bilgisi de vardır Bir Divan ’ı vardır, bu eserde özellikle tuyug nazım şekliyle yazılan şiirler önemlidir Çünkü edebiyatımızda bunu en fazla kullanan şair odur
Bu asrın yazınsal sahada en meşhur siması Ahmedi ’dir İslami ilimlerin yanına tıp, astronomi ve geometri alanlarında bilgi sahibidir Sanat açısından en kıymetli eseri Divan ’ıdır Laf sanatlarını çok ince bir zevkle işlediği şiirlerinde insanlar diline geniş yer vermiştir
Öteki manâlı eseri İskendername adlı 8200 beyitlik mesnevisidir Bu eserde Büyük İskender ’in hayatına, idealine, fetihlerine dair rivayetler anlatılır Eser, konusunu İran edebiyatından almış fakat söyleyişiyle yeni bir eser ortaya konmuştur
Ahmedi ’nin diğer eserleri Cemşid ü Hurşit adlı aşk konulu mesnevi, Tervih ’ül Ervah adlı tıp kitabıdır

15 Asır
Bu görev, devletin gücünün çabucak arttığı, Anadolu Türk birliğinin sağlandığı, İstanbul ’un fethiyle imparatorluk haline gelindiği bir dönemdir Dahası bu asırda başa geçen hükümdarların kendilerinin de şiirle ilgilenmeleri,şiir söylemeleri sanatçıların gelişmesini özendirme etmiştir II Murat ’ın “Muradi Fatih ’in “Avni, II Bayezid ’in “Adli mahlasıyla yazdığı Türkçe şiirler, bu hükümdarların sanat yönlerini ortaya koymuştur
Öteki yana ömrünün büyük bir kısmını Avrupa ülkelerinde sürgün hayatıyla geçiren Cem Sultan da, vatan hasretiyle yazdığı şiirlerde kuvvetli bir sanatkâr olduğunu göstermiştir
Bu dönemin dikkate değer büyük şairi Şeyhi ’dir Onun fazla kaslı bir eğitimi vardır İran ’da mükemmel bir tıp eğitimi görmüştür Saraya gelişi ise Çelebi Sultan Mehmet ’in hastalığını çare edişiyle gerçekleşir
Şeyhi ’de tasavvufun derin izleri vardır Keza alışılmış Divan kültürüne son derece vakıftır Bu gücünü Divan ’ında göstermiştir Ama onun adını en çok duyuran eser Harname adlı hiciv türündeki mesnevisidir Şeyhi bu eserde tanı ve intak sanatlarını kullanmıştır Çok sade bir dille yazılan eserde yaratılış bakımından öbür olan şahısların birbiriyle yarışmasının uygunsuzluğu anlatılmıştır Şeyhi ’nin öteki meşhur eseri Hüsrev ü Sevimli adlı aşk konulu mesnevisidir
Asrın öteki önemli şahsiyeti, çağında “Şairler Sultanı farzedilen Ahmet Paşa ’dır
Ressam kibar söyleyişleri olan nüktedan biridir İstanbul ’un fethi sırasında Fatih ’in yanına bulunması, onun Fatih göre sevildiğini gösterir Devrinde Birçok sanatçıya aylık bağlanmasında etkili olmuştur
Türkçeye son derece vakıftı Lisanı akıcı, pak ve ölçülüydü Söylediği dizeler 16 yüzyıl Divan şiirinin çok iyi olacağını müjdeliyordu Ahmet Paşa nazirecilik denen, takdire değer şiirlere aynı şiir yazma sanatını son derece geliştirmiş, kendinden sonrakilere bunu bir sanat olarak bırakmıştır Keza şiir içinde, yaşadığı olayların tarihlerini “Ebced Hesabı denen bir yöntemle ifade etmesi, onun tarih düşürme işini bir sanat haline getirdiğini de gösterir Elimizde bulunan tek eseri Divan ’ı dır
Asrın üçüncü büyük sanatçısı Necati ’dir Kastamonu ’da nakkaşlık yapan şairin şiirleri Fatih ’e dek gelince, o, Necati ’yi saraya almış ve ona katiplik görevi vermiştir
Irk içinde yetişen ve manâlı bir medrese eğitimi olmayan şair, şiirlerinde sade insanlar Türkçesini kullanmıştır Bu yönüyle keza Sonsuz hem Fuzuli göre şiirlerine nazireler söylenmiştir Elimizde şaire ait sadece Divan ’ı vardır
Bu asrın, ünü çağları aşan ve eseriyle ölümsüzleşen öteki şairi Süleyman Çelebi ’dir Peygamberimizin doğumunu anlattığı “Mevlid adlı mesnevisi, şairinin adını unutturacak değin halka mülk olmuştur
15 asırda, Anadolu Türk edebiyatına dahil olmayan ancak öneminden nedeniyle bilinmesi gereken bir usta da Ali Şir Nevai ’dir
Mükemmel bir medrese tahsili gören sanatçı, devlet işlerinden el çektiği dönemde hükümdarların düşünce danıştığı, sanatçıların ona kasideler sunduğu, alimlerin adına kitap ithaf ettikleri kayda değer bir kişilik olmuştur
Ali Şir Nevai, herzamanki Divan şiirinin bütün ölçülerini kullanmış keza bütün bir olgunluğa eriştirdiği “Tuyug nazım şeklini ulusal bir şekil olarak geliştirmiş, cinasları, redifleri bir müsamaha unsuru haline getirmiştir
Şiirde olduğu değin, tarih, tenkit, yaşam öyküsü, sahalarında da üstün galibiyet göstermiştir Nevai ’nin en manâlı özelliklerinden birisi de Türk dilini tanıdık olmayan dillere karşısında korumak yolunda gösterdiği gayrettir O bütün anlamıyla şuurlu bir dilcidir Bu dilcilik, öztürkçecilik olmaktan çok, ahali Türkçeciliği olarak söylenebilir
Muhakemet ’ül Lugateyn adlı eserinde Türkçe ile Farsçayı karşılaştırmış ve Türkçenin fiiller, cinaslar bakımından Farsçadan üstün olduğunu söylemiş ve örnekleriyle bunu ispatlamıştır Bu eser Divanı Lügat ’it Türk ’deri daha sonra ikinci önemli dil kitabıdır
Bunlar dışarıda onun dört Divan ’ı vardır Ayrıca beş mesneviden oluşan bir hamseyle, edebiyatımızda birincil hamseyi oluşturmuştur Mecalis ’ün Nefais adlı şairler tezkiresi, edebiyatımızda ilk tezkire sayılır
Dostlarıyla ilgili yazdığı hatıra yazılarıyla, nazım şekillerini tanıttığı edebiyat bilgileri kitabıyla da çoğu ilke imza atmıştır

16 Yüzyıl
Bu dönemde, imparatorluğun tarihi gelişimine uygun bir şekilde edebi sahada da en üstün seviyeye gelinmiştir Edebiyatımızın en enerjik şairleri bu dönemde görülür Bunlardan biri şüphesiz Fuzuli ’dir
Fuzuli, sanatının üstünlüğü, içtenliği ve tüm insanlığa seslenebilecek dek engin olması dolayısıyla her dönemde sevilmiştir Adaleli bir medrese tahsili görmemekle beraber kendini her alanda yetiştirmiş olan sanatkâr, şiirlerinde Azeri Türkçesini kullanmıştır İçinde yaşadığı romantik hal, onu ince ruhlu, ızdıraplı, hassas biri yapmıştır Arapça, Farsça ve Türkçeyi mükemmel bildiğini bu üç dilde Divan ’lar vererek de göstermiştir
Bir aşk şairi olan Fuzuli ’nin muhakkak en çok kullandığı nazım şekli de gazeldir İlahi aşkla yoğrulmuş bu gazeller edebiyatımızın en lirik şiirlerindendir Bu şiirlerde şiirin bir musıki olduğunu hissettirecek ses uyumu görülür
Şiirlerinde ırk Türkçesini kullanmıştır Kesinlikle yaşadığı bölgede üç kültürün kaynaşmış olması, onun şiirinde de kendini hissettirir Türkçenin bir şiir dili olmasını arzulayan ve bunun için çalışan şair, Türkçenin fazla az konuşulduğu Kerbela dolaylarında en güzel Türkçe şiirler söylemiştir
Fuzuli ’nin anlarından başka nesirle yazdığı Hadikat ’üs Süeda adlı Kerbela olayını anlatan eseri, Şikayetname adlı devrin yöneticilerini eleştiren mektubu ünlüdür
Ayrıca Leyla vü Mecnun adlı mesnevisi edebiyatımızın baki bir eseridir
Bu yüzyılın Anadolu ’da yetiştirdiği en kayda değer ressam ise devrin “Şairler Sultanı sanılan Ebedi ’dir
Sonsuz, şiirinin iç ve dış ahenginde Osmanlı saltanatının görkemli sesini duyurmuştur Osmanlı şiir dili Sonsuz ile zengin ve olağan bir dil haline gelmiştir İyi bir tahsil gören Sonsuz nükteli, canlı ve neşe saçan kişiliğini şiirlerine yansıtmıştır Fazla pak ve uyumlu bir üslubu vardır Şiirlerinde halk söyleyişlerine geniş yer vermiştir Yabancı sözcüklerin yoğun olduğu dizelerde bile Türkçenin tümce yapısını korumuştur Şiirde sözcük seçimine büyük layık vermiş, oluşturduğu ses ahengiyle, kendinden sonraki şairlere misal olmuş, bundan sonra gelenler bundan böyle Fars şiirine değil, Ölümsüz ’ye özenmişlerdir
Şiirlerinde tasavvufa hiç yer vermemiştir Aşk, hoşgörü ve şarap alemleriyle ilgili şen şiirler söylemiştir Üstün şiir yeteneğine karşın çok fazla eser bırakmayan şairin yalnızca Divan ’ı vardır Özellikle gazel türünde başarılıdır Ayrıca Divan ’daki “Kanuni Mersiyesi önemlidir
Dönemin öteki şairleri, gür ve pervasız söyleyişleriyle Gerçek Dışı, mesnevi alanındaki üstünlüğüyle Taşlıcalı Yahya Bey sayılabilir Yahya Bey hamse oluşturan önemli şairlerdendir Hamseyi yaratıcı beş mesnevi arasında yer alan “Yusuf u Züleyha mesnevisi, aynı adı içeren benzerlerinden en üstün olanıdır

17 Asır
Bu asır Osmanlı Devleti ’nin en karmakarışık dönemidir Devletin geçirdiği siyasi yıkıma rağmen sanatta gelişme devam etmiştir Şiirde artık İstanbul dışında da büyük şairler yetişmiştir
Dönemin en büyük şairi hicivleriyle ünlenen Nef ’i ’dir Erzurumlu olan şairin dili, estetik olduğu değin kırıcıdır da Iltifat ve yergilerinde ölçü tanımayan şair, övdüğünü göklere çıkardığı değin, yerdiğini yerin dibine batırır
İstanbul ’a geldiğinde içine düştüğü saray entrikaları, sus payı, iki yüzlülük ortamında daha da sert bir mizacı olmuş, aşırı tepkiler göstermiştir
Şiirinde işaret birincil nitelik ahenktir Sözcüklerin musıkiliğini hayal gücünün zenginliğiyle birleştiren şair son derece güzel şiirler söylemiştir Gazelleri ve kasideleri epeyce liriktir Bunları Türkçe Divan ’da toplamıştır Ayrıca üstelik hicivlerini topladığı Sihamı Kaza adlı kitabı vardır
Dönemin diğer büyük sanatçısı Nabi ’dir O, ayrıca bir alim hem bir dindar hem de iyi bir şairdir Nabi toplumcu bir şairdir Kötülükleri, fakirliği, mevki düşkünlüklerini eleştirir Sanatta güzeli aramaktan fazla, doğruyu bulmak amacını güder Şiirde açıklığa büyük tartı verir
En önemli eseri “Hayriyye adlı didaktik bir mesnevidir Eserde İslami bilgilerin yanı sıra, ahlaki öğütler de vardır
Kibirli olmamak, yalancıktan uzaktan durmak, yöneticilere artı yaklaşmamak, devlet memurluğuna özenmemek öğütlerden birkaçıdır

18 Asır
Osmanlı Devleti ’nin artık yıkılmaya yüz tuttuğu, siyasi açıdan kuvvet günler geçirdiği bu asırda Divan şiiri de son parlak şahsiyetlerini yetiştirmiştir Bunlar Nedim ve Şeyh Şampiyon ’tir
Nedim Lale Devri ’nin müsamaha safa alemlerini şiirine en hoş şekilde almıştır Onun şiiri Divan edebiyatı geleneğini çoğu noktadan aşmıştır Divan şiirinin idealize ettiği hoş tipini bir kenara bırakmış, yaşayan güzellerin peşine düşmüştür Nedim, sanatına günlük hayatı, kendi yaşayışını ve çevresini koymuş, halkın söyleyişini, dilini, deyimlerini çoğu kez kullanmıştır Bu yönüyle “Mahallileşme Cereyanı denen halka inmeyi başlatmış sayılır
Sözü kullanmada marifetli olduğunu gazelleriyle ortaya koyan Nedim, eğlenceye düşkünlüğünü de şarkılarında göstermiştir Şarkı tarzı Nedim ’le zirveye çıkmıştır Kasidelerinde son derece varlıklı bir düş dünyası olduğunu göstermiştir Müderris olmasına karşın dini konulardan hiç söz etmeyen şairin şiirleri Divan ’ındadır Nedim ’in mesnevisi yoktur
Divan edebiyatının son büyük şairi Şeyh Galip ’tir Mevlevi tarikatına mensup olan şair 40 yıllık ömrüne büyük şeyler sığdırmıştır
Şeyh Galip, Sebki Hindi denen sıcacık, kapalı şiire yönelmiştir bu nedenle bazı şiirlerini bilmek zordur Şiirleri sayesinde mecazlar, hayallerle örülüdür Soyutlama zevki, renk ve düş cümbüşü şiirleri adamakıllı sembolik ışık halkası getirir
Şeyh Şampiyon ’in en kayda değer eseri ise ona hayatını adadığı Hüsn ü Aşk mesnevisidir Iyice sembolik olan bu eserini yazarken, Mevlana ’nın mesnevisi ’nden etkilenmiştir
• • •
Divan şiiri 19 yüzyılda birkaç şairle sürdürülmüş olsa bile Batı edebiyatı etkisi artık onun etkisini büyük ölçüde azaltmıştır

DİVAN EDEBİYATINDA NESİR
Nesir (düzyazı), edebiyatımızda Batı etkisine gelinceye değin şiirin yanında daima gölgede kalmıştırVerilen örnekler de bir düşünceyi iletmekten çok sanat yerine getirmek nedeniyle ortaya koyulmuştur
Divan edebiyatı döneminde iki cins nesir örneği görülür Birincisi bazı tercüme eserlerle, halk için yazılan kitaplarda, bilhassa tarihlerde kullanılan sade nesirdir Gerçi mecazlı, cinaslı ve secili nesir Türk edebiyatında öteden beri görülen ve sevilen bir nesirdi En hoş örneklerini ise Dede Korkut Hikayelerinde görmekteyiz Diğeri ise özellikle Sinan Paşa ’yla başlayan süslü nesirdir
15 yüzyılda Sinan Paşa ’nın oluşturduğu nesirde İran edebiyatının etkisi görülür
Sinan Paşa Fatih ’in sadrazamlığını yapan ilim sahibi biridir En manâlı eseri Tazarruname adlı münacat (Allah ’a yalvarma) eseridir Ağır, sanatlı bir söyleyişi vardır Bundan daha sade ama tekrar secilerle yüklü diğer eseri ise didaktik, ahlaki bir eser olan Marifname ’dir Bir Takım evliyaların menkıbelerini anlattığı Tezkiret ’ül Evliya adlı eseri de önemlidir
Bu asırda Sinan Paşa ’nın süslü nesrine karşı sade nesirle eserler yazan diğer bir artist Mercimek Ahmet ’tir Eserlerinde söylev diline yakın bir dil görülür Yazarın en önemli eseri Farsça aslından çevirdiği Kaabusname adlı didaktik bir öğüt eseridir Eserde sosyal hayatla ilgili öğütler vardır
Bu asırda hem tarih kitapları da yazılmıştır
Nesir alanında manâlı yazınsal eserlerin verildiği diğer bir dönem de 17 yüzyıldır Bu dönemde genel olarak sade nesir kullanılmıştır Dönemin en önemli yazınsal eseri ise Evliya Çelebi ’nin “Seyahatname adlı eseridir Osmanlı Devleti ’nin sınırları içinde çoğu yer gezen Çelebi, gördüklerini azıcık abartılı bir üslupla yazıya geçirmiş ve 10 ciltlik bir eser meydana getirmiştir
Devrin öteki nesircisi Katip Çelebi ’dir Yazar bir edebiyatçı olmaktan çok, bilim adamıdır Tarih, coğrafya, tıp, yaşam öyküsü gibi çoğu alanda eser vermiştir Eserlerinde daha fazla Arapçayı kullanan yazarın Fezleke adlı Türkçe tarih kitabı vardır
Divan edebiyatının son dönemi olan 18 yüzyılda nesir alanında daha çok seyahat yazıları görülür Bunlar da bilhassa Batı ’ya giden aydınların gezdikleri yerlerle ilgilidir Bunlardan en önemlisi 28 Çelebi Mehmet ’in yazdığı Sefaretnamei Fransa adlı eseridir
Edebiyatımızda modern anlamda nesir 19 yüzyılda Tanzimat Edebiyatı ile başlar
Tarihi gelişimini bu şekilde gösterebileceğimiz Divan edebiyatının genel özelliklerini şöyle maddeleştirebiliriz:

1 Temelinde İslam dininin bulunduğu Türk, Arap ve İran edebiyatlarının karışımı, müşterek kültürün bir ürünüdür
2 Dil, tümce yapısı bakımından Türkçe olmasına karşın sözcükleri bakımından Arapça, Farsça, Türkçe karışımıdır
3 Şiirde aruz ölçüsü kullanılmıştır
4 Nazım birimi olarak beyit kullanılmıştır; fakat tuyug, şarkı ve rübailerde dörtlük kullanılır
5 Daha fazla tam ve varlıklı kafiye kullanılmıştır
6 Konuya değil konunun işleniş biçimine yük verildiğinden aynı konu değişik dönemlerde çoğu şair tarafından işlenmiştir Bu yüzden Leyla vü Mecnun, Yusuf u Züleyha adını içeren birkaç eser vardır
7 Divan şiirinde Arap ve Fars edebiyatlarından alınan belirli semboller vardır Mazmun adı bahşedilen bu semboller hiç değiştirilmeden kullanılır Gül deyince sevgili, bülbül deyince aşığın anlaşılması gibi Bunlar haricen Türklerin oluşturduğu semboller de vardır
8 Şiirde bütün güzelliğine yok parça güzelliğine değerinde verilir Hatta birçok şair “Dizei berceste adı verilen en hoş dizeyi oluşturmaya çabalar
9 Divan şiirinde hakiki hayat veya insan, olduğu gibi yok idealize edilerek anlatılır Şiirin anlaşılması için sözcüklerin ötesindeki anlamlara dikkat edilmelidir
10 Gazel, kaside, mesnevi, rübai gibi iki taraflı nazım şekilleri kullanılır
11 Daha çok aşk, ayrılık, hasret, vefat, doğa sevgisi gibi bireysel konulara değerinde verilir
12 Temelinde din olan Allah aşkını, Peygamber sevgisini anlatan Divan şiirleri Tasavvuf edebiyatı adıyla incelenir


DİVAN EDEBİYATI NAZIM ŞEKİLLERİ
Türklerin, İslamiyetin kabulünden daha sonra Arap ve Fars edebiyatlarından alarak kullanmaya başladıkları nazım şekilleridir Bunlara sonra sadece Türklerin kullandığı nazım şekilleri de eklenmiştir
Divan edebiyatı nazım şekilleri, mısra sayılarına göre üç grupta toplanır Bunları şema halinde gösterelim

Hemen bunları en ince ayrıntısına kadar görelim

GAZEL
Aşk, ayrılık, hasret, açlık gibi lirik konularda yazılan şiirlerdir Bir Takım dini gazellerde Allah aşkı, peygamber sevgisi de işlenebilir Türk edebiyatına İran edebiyatından girmiştir
Gazel 5 15 beyit aralarında yazılabilir Gazelin birincil beyitine matla denir Bu beyitte dizeler kendi arasında kafiyelidir Bundan sonraki beyitlerin ilk dizeleri özgür, ikinci dizeleri matla (birincil) beyitiyle kafiyelidir Yani aa, ba, ca
Gazelin son beyitine makta denir Gazelde şairin mahlası genel olarak son beyitte bulunur Ara Sıra son beyitten bir önceki beyitte de geçebilir
Çoğunlukla gazelin beyitleri arasında manâ bütünlüğü bulunmaz Ama bazı gazeller bir konu bütünlüğü içinde yazılır Bunlara yekuyum gazel denir Eğer şair anlam bütünlüğünün yanına dahası benzer güçte beyitler yazabilmişse bunlara da yek avaz gazel denir
Kimi vakit ise gazeli oluşturan beyitlerin mısra ortalarında iç uyak oluşturulduğu görülür Bunlara musammat gazel denir
Gazeller aruzun her kalıbıyla yazılabilir Bu sahada Fuzuli, Baki, Nedim, Ahmet Paşa başarılı eserler vermişlerdir

KASİDE
Çoğunlukla din ve devlet büyüklerini methetmek için söylenen şiirlerdir Ama diğer konularda yazılan kasideler de vardır Kafiye dizilişi yönünden gazelle aynıdır Yani aa, ba, ca
Kaside minimum 20 azami 99 beyit olur Kasidenin birincil beyitine matla son beyitine makta denir Şairin mahlasının geçtiği beyite taç beyit, kasidenin en hoş beyitine beytül kasid denir
Kaside belirlenmiş bölümler halinde yazılır Bunları altı grupta toplayabiliriz
1 birim, nesib veya teşbib bölümüdür Bu bölümde bahar mevsimi, kış manzaraları betimlenir veya bayram günleri anlatılır
Bunlardan diğer köşklerin, kervansarayların, camilerin betimlendiği nesib bölümleri de görülür
2 bölüm, girizgah bölümüdür Nesib bölümünden esas konuya geçiş açıklayan bir veya birkaç beyittir Girizgah bölümü rasgele söylenmez Nükteli, ince sözlerle konuya geçilir
3 birim, medhiye bölümüdür Bu bölümde belli başlı anlatılmak, övülmek istenen birey için ne denecekse açıklanır Bu, kasidenin asıl bölümüdür
4 bölüm, fahriye bölümüdür Bu bölümde şair kendinin yeteneğini, anlatımını göklere çıkarır Birçok zaman kendini diğer şairlerle karşılaştırır ve üstünlüğünü ortaya koyar
5 bölüm tegazzül bölümüdür Bu bölümde kasideyle aynı ölçüde ve uyakta gazel yazılır Şair yerinde bir sözle gazel söyleyeceğini açıklama eder
6 bölüm dua bölümüdür Kasidenin son bölümüdür Bu bölümde şair övdüğü kişinin başarılarının sürekli olması, ömrünün uzun olması için dualar eder, iyi dileklerde bulunurKasideler konularına göre de öbür adlar alır
Tevhid : Allah ’ın birliğini anlatan kasidelerdir
Münacaat : Allah ’a yalvarmak, dua etmek nedeniyle yazılan kasidelerdir
Naat : Peygamberimizi methetmek için yazılan kasidelerdir
Medhiye : Devrin ileri gelenlerini methetmek için yazılan kasidelerdir
Hicviye : Devrin yöneticilerini kusur bulmak için yazılan kasidelerdir
– Mersiye – Cülûsiyye

MESNEVİ
Edebiyata İranlıların kazandırdığı bir nazım şeklidir Mesnevilerde her beyit kendi arasında kafiyelidir: aa, bb, cc böylece en uzun şiirler mesnevi türüyle yazılmıştır
Mesnevilerde konu birliği vardır Olay kaynaklı eserler yani Leyla vü Mecnun, Hüsn ü Aşk gibi hikayeler mesnevi ile yazılmıştır Firdevsi ’nin 60000 beyit tutarındaki Şehname adlı destanı da mesnevi türündedir
Bir şair beş mesnevisini bir araya getirerek hamse oluşturur Hamse sahibi edinmek şair için bir iftihar kaynağıdır
Mesneviler ayrı bir kitap halinde yayınlanır, şairin diğer şiirleri ise Divan ’da toplanır
Edebiyatımızda Ali Şir Nevai, Şeyhi, Fuzulî, Nabî, Şeyh Galip mesnevileriyle tanınır Baki, Nef ’i, Nedim gibi şairler ise mesneviyi hiç kullanmamışlardır

KIT ’A
Genellikle iki beyit olarak yazılan ara sıra daha fazla olabilen gazele aynı nazım şeklidir Gazelin matla beyiti kıt ’ada bulunmaz Yani beyitler xa, xa olarak kafiyelenir
Kıt ’ada şairin mahlası birçok süre yoktur Daha fazla felsefi ve toplumsal fikirler anlatılır Beyitler arasında amaç bağlantısı görülür

MÜSTEZAT
Bir uzun bir kısa dizelerden oluşan nazım şeklidir Kısa dizeler kaldırıldığında ortaya gazel çıkar Kısa dizelere “ziyade denir Müstezat, aruzun tek kalıbıyla yazılır Ziyadeler de bu kalıba uyar

RÜBAİ
Tek dörtlükten oluşan nazım şeklidir Kendine özgü bambaşka bir ölçüsü vardır aaxa şeklinde kafiyelenir Çoğu vakit şair dünya görüşünü, felsefesini, tasavvufi düşüncesini rübaiyle ortaya koyar

TUYUG
Divan edebiyatına Türklerin kazandırdığı bir türdür Şekil olarak rübaiye benzer Tek dörtlüktür, aaxa kafiye düzeni vardır
Halk Müziği edebiyatındaki mani ve İran edebiyatındaki rübainin etkisiyle oluşmuş denebilir Aruzun yalnızca fâilâtün fâilâtün fâilün kalıbıyla yazılır Hem 11'li hece ölçüsüne de çoğu süre uyduğundan şairlerimizce güzel bulunmuş olabilir Rübaiden sadece ölçüsü yönüyle ayrılır Bazı tuyuglarda dört mısra de uyaklı olabilir

MURABBA
Dörder dizelik bölümlerle kurulan nazım biçimidir en az üç, azami 7 mısra olur Kafiye örgüsü aaaa, bbba, ccca şeklindedir Ara Sıra dörtlüklerin son dizeleri nakarat biçiminde olabilir Konu olarak gazele aynı

ŞARKI
Türklerin Divan edebiyatına kazandırdığı bir nazım şeklidir Bestelenmek nedeniyle yazılır bu nedenle musikiye yatkındır Kafiye örgüsü murabbaya benzerse de ilk dörtlüğün aaab şeklinde olduğu şarkılar da vardır
Edebiyatımızda şarkı denince akla Nedim kazanç Gayet sade bir dille yazdığı şarkılar kendinden sonrakilere örnek olmuştur Özellikle Yahya Kemal, Nedim tipi şarkılar yazmıştır Bu şarkılarda nakarat kullanılmıştır

MUHAMMES
Beş dizelik bölümler halinde söylenen nazım şeklidir Bir muhammesin birincil beşliğindeki son dizenin, aynı beşlikteki diğer dört dize ile uyaklı olması durum değildir Beşlik sayısı bir kayda yan değildir

MÜSEDDES
Altı dizelik bölümler halinde oluşturulan nazım şeklidir Müseddeslerde, her bölümün yalnız son dizesi yok, sondan iki dizesi birden, birincil bölümün son iki dizesine yerinde söylenir, ya da bu iki mısra her birim sonunda tekrarlanır

TAŞTİR
Bir beyitin birinci ve ikinci dizeleri arasına iki ya da daha pozitif yeni mısra ilave edilerek oluşturulan nazım şeklidir Yeni eklenen dizelerin kafiyesi beyitin kafiyesiyle aynı olmalıdır

TERKİBİ BEND
10 ila 20 dizelik bentlerden oluşan nazım şeklidir Bent sayısı 5 ile 10 arasında değişir Bentleri yaratıcı dizeler genelde gazeldeki gibi kafiyelenir Bendin son beyitine araç beyti denir Bu beyit her bendin sonunda değişir ve mutlaka bentten ayrı ayrı kendi aralarında kafiyelenir
Terkibi bendin uyak düzeni aaxaxaxaxabb şeklindedir Bentler beyitlere ayrılarak sıralanır
Bu nazım biçiminde talihten, hayattan şikayetler, dini, tasavvufi, felsefi görüşler anlatılır
Edebiyatımızda Bağdatlı Ruhi ve Ziya Paşa bu nazım şeklindeki şiirleriyle tanınır

TERCİİ BEND
Biçim ve kafiye yönünden terkibi bende benzer Ancak her bendin sonundaki vasıta beyitleri aynıdır yani nakarat şeklindedir
• • •
Divan edebiyatı, önceden de söylediğimiz gibi 19 yüzyılın başlarında bundan böyle yavaş yavaş yerini Batı ’dan gelen yeni edebiyata bırakmaya başlamıştı Keza fazla enerjik Divan şairlerinin bulunmaması, hem de her tarafta ede ede kalıplaşan bir söyleyişin bundan böyle bıkkınlık vermesi yeni edebiyatın yerleşmesini hızlandırmıştır
Kesinlikle bu, bir anda olmamış, şekil ve dil olarak 20 yüzyılın başına dek etkisini sürdürmüştür *
 
858,500Konular
982,387Mesajlar
32,979Kullanıcılar
kara kartalSon üye
Üst Alt