elektronikci
FD Üye
Diyanet İşleri Başkanlığı, 18 Mart Çanakkale Zaferi ve Şehitleri Anma Günü için hazırladığı cuma namazı hutbesinde Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucu başkanı Mustafa Kemal Atatürk’ü anmadı.
Diyanet’in bugünkü “Çanakkale Zaferi: Bir milletin tekrar dirilişi” konulu hutbesinde Çanakkale Anafartalar Kumandanı Mustafa Kemal Atatürk’ten kelam edilmedi.
Diyanet'in sitesinde yayımlanan hutbenin tam metni şöyle:
Muhterem Müslümanlar! Okuduğum ayet-i kerimede Ulu Rabbimiz şöyle buyuruyor: “Sonra Allah, Resûlü’nün ve müminlerin üzerine iç huzuru ve itimat duygusu veren rahmetini indirdi, ayrıyeten göremediğiniz ordular gönderdi ve o inkârcıları ağır bir mağlubiyete uğrattı. Kâfirlerin cezası işte budur!” 1 Okuduğum hadis-i şerifte Sevgili Peygamberimiz (s.a.s) şöyle buyuruyor: “Cennete giren hiçbir kimse, yeryüzündeki her şey kendisinin olsa bile dünyaya geri dönmeyi istek etmez. Yalnızca şehit, gördüğü prestij ve ikram sebebiyle tekrar dünyaya dönmeyi ve onlarca sefer yine şehit olmayı ister.”2 Aziz Müminler! Ulu tarihimiz kahramanlık destanlarıyla doludur. Ecdadımız, i’lâ-yi kelimetullah için kaç beldeleri ve gönülleri fethetmiştir. İslam’ın izzetini, Müslümanların haysiyetini ve kutsal kıymetlerini müdafaa etmek için canından, cananından, bütün varından vazgeçmiştir. Fakat tarihin hiçbir devrinde özgürlüğünden ve bağımsızlığından ödün vermemiştir. Zulme istek göstermemiş, zalime boyun eğmemiştir. İşte, bundan tam 107 yıl evvel kazandığımız Çanakkale Zaferi de, Rabbimizin lütuf ve inayeti, milletimizin iman, cüret ve fedakârlığıyla verdiği eşsiz bir imtihanın, çetin bir uğraşın ismidir. Annelerin dualarıyla cepheye koşan, vatanı uğruna canından geçmeyi canına minnet sayan kınalı kuzuların, dünya durdukça unutulmayacak destanıdır. Değerli Müslümanlar! Çanakkale, zulmün ve küfrün her türlü imkân ve silahına rağmen, iman dolu yüreklerin kıyâm ettiği, yerin ve göğün “Allah-u Ekber” nidalarıyla inlediği bir şahlanıştır. Çanakkale, “Vurulup tertemiz alnından uzanmış yatıyor; Bir hilâl uğruna, yâ Rab, ne güneşler batıyor!” dizelerinin beden bulmuş hali, Allah yolunda cihad ve şehadet ruhudur. Çanakkale, Anadolu’nun her konutundan, Rumeli’nin her bölgesinden, İslâm coğrafyasının her beldesinden imanı, gayesi ve duygusu bir olan müminlerin sıradağlar üzere omuz omuza vererek gösterdiği ümmet olma şuurudur. Çanakkale, düşman askerinin yarasını gömleğiyle saran, kendi yarasına ise toprak basan, kırbasındaki suyu düşmanıyla paylaşan kahraman Mehmetçiğin dünyaya öğrettiği İslam’ın savaş hukukudur. Pahalı Müminler! Bugün bize düşen, Çanakkale’de şahlanan bu muazzam ruhu canlı tutmaktır. Birliğimizi, beraberliğimizi ve kardeşliğimizi korumaktır. Ulusal ve manevi kıymetlerimize sıkı sıkıya sarılmaktır. Ecdadımızın aziz anısına, şehit ve gazilerimizin emanetine sahip çıkmaktır. Çanakkale Zaferi’nin gerisindeki diriliş ruhunu gelecek kuşaklarımıza aktarmaktır. Bu vesileyle tarih boyunca hak ve hakikat uğruna canından geçen aziz şehitlerimizi, İstiklal ve istikbalimiz için uğraş eden kahraman gazilerimizi, hürmet, rahmet ve şükranla yâd ediyorum. Hutbemi Çanakkale şehitlerine ithaf edilen şu dizelerle bitiriyorum: Âsım’ın kuşağı... diyordum ya... nesilmiş gerçek: İşte çiğnetmedi nâmûsunu, çiğnetmeyecek… Ey, bu topraklar için toprağa düşmüş, asker! Gökten ecdâd inerek öpse o pâk alnı paha. Ne büyüksün ki kanın kurtarıyor Tevhîd’i... Bedr’in arslanları fakat, bu kadar ulu idi... Ey şehîd oğlu şehîd, isteme benden makber, Sana âgûşunu açmış duruyor Peygamber.
Gelen yansılardan kimileri şöyle...