Forumda yenilikler devam etmektedir , çalışmalara devam ettiğimiz kısa süre içerisinde güzel bir görünüme sahip olduk daha iyisi için lütfen çalışmaların bitmesini bekleyiniz. Tıkla ve Git
x

Son konular

Doğmadan Önce Meydana Gelen ve Peygamberliğine Müjde Olan Alametler [İSLAM TİM]

Doğmadan Önce Meydana Gelen ve Peygamberliğine Müjde Olan Alametler [İSLAM TİM]

iltasyazilim

FD Üye
Katılım
Ara 25, 2016
Mesajlar
0
Etkileşim
17
Puan
38
Yaş
36
F-D Coin
58
Muhammed aleyhisselâm doğmadan önce meydâna gelen ve peygamberliğine müjde olan alâmetler:

• Irbâz bin Sâriye “radıyallahü teâlâ anh şöyle rivâyet etmişdir: Hazreti Resûli ekrem “sallallahü teâlâ aleyhi ve sellem buyurdu ki: Âdem aleyhisselâmın cesedi toprak hâlinde ve henüz rûh verilmemiş hâlde iken, Allahü teâlâ katında benim adım “Hâtemünnebiyyîn diye yazılmışdı Size hâlimin başlangıcından bahsedeyim diyerek buyurdular ki: Hazreti İbrâhîm aleyhisselâm şöyle düâ etmişdir, Bekara sûresi 129cu âyetinde meâlen (Yâ Rabbî! Onlara senin âyetlerini okuyacak bir resûl gönder) Îsâ aleyhisselâm da şöyle müjde vermişdir: Saf sûresi 6cı âyetinde meâlen (Ey İsrâîl oğulları! Ben size Allahın peygamberiyim Tevrâtın tasdîkcisi ve benden sonra gelecek bir peygamberin müjdecisi olarak geldim ki, o peygamberin ismi “Ahmeddir)

Resûlullah “sallallahü aleyhi ve sellem yine şöyle buyurdu: Annem Âmine kendisinden bir nûrun doğuya ve batıya yayıldığını görmüşdür O nûrun aydınlığında Şâmın köşkleri ve serâyları görünmüşdür

• Tevrâtın ilk âyeti: “Allahü teâlâ önce mu’azzâm bir nesneyi yaratdı Sonra gökleri, sonra da yeri yaratdı Bu âyetde geçen “Vehîm kelimesi büyük şân sâhibi ma’nâsında olup, Muhammed aleyhisselâmın rûhu demekdir Nitekim hadîsi şerîfde şöyle buyrulmuşdur: (Allahü teâlânın ilk yaratdığı şey benim rûhum veyâ nûrumdur) Eğer yehûdîler derlerse ki bundan murâd neden Muhammedin “aleyhisselâm rûhu olsun? Cevâb olarak deriz ki, size göre harflerle hesâb mu’teberdir Nitekim Tevrâtda bir âyetde geçen “Bezât kelimesinin dörtyüzon demek olduğunu söylersiniz Bununla Süleymân aleyhisselâmın Beyti mukaddesi binâ etmesinden dörtyüzon sene sonra harâb olur diye söylemeniz gerçekleşdi Bunun birçok başka misâlleri de vardır Rivâyet olunur ki, Muhammed aleyhisselâma yehûdî âlimlerinden bir gurup geldiler ve yâ Muhammed! İşitdik ki, sana “Elif lâm mîm âyeti gelmiş Bu senin ümmetinin yetmişbir sene hükm süreceğine işâretdir dediler Bunun üzerine Muhammed aleyhisselâm buyurdu ki: Bana sâdece “Elif lâm mîm gelmedi “Hâ mîm ayn sîn kaf ve “Kaf ha yâ ayn sâd ve “Elif lâm ra ve “Elif lâm mîm sâd âyeti kerîmeleri de geldi Yehûdî âlimleri bunları işitince işimiz çok zorlaşdı yâ Muhammed “aleyhisselâm, diyerek ayrılıp gitdiler

Tevrâtın ilk âyetinde geçen “El vehîm kelimesini harf hesâbıyla hesâb ederek doksaniki çıkdığını gördük Bu rakam “Muhammed ismine uygundur

Yine i’tirâz ederek (El vehîm) kelimesi Tevrâtın ilk âyetinde geçen mu’azzâm bir nesne kelimesinin mef’ulü değil fâilidir Ya’nî mu’azzâm nesne yaratandır, yaratılan değildir derlerse iki dürlü cevâb veririz Birincisi, cümlede geçen “gökleri yaratdı ifâdesinin mu’azzâm nesneye atf edilmesi yanlış olur İkincisi, yaratma fi’linin fâili içinde gizlidir Ya’nî yaratan Allahü teâlâdır Nitekim, Tevrâtda bu ifâdenin birkaç satır altında açıkca “Allahü teâlâ bir mu’azzâm nesneyi gökleri ve yerleri yaratdı Allah en iyi bilen ve en iyi hükm sâhibidir yazılıdır

• Muhammed aleyhisselâmın peygamberliğine önceden müjde olan haberlerden biri de şöyledir: Tevrâtın beşinci sifrinin ikinci cüz’ünde, yehûdî âlimlerinden yetmiş kişinin doğruluğunda ittifak etdikleri bir âyetde, iki yönden Muhammed aleyhisselâmın peygamberliğine delîl vardır Bu âyetin ma’nâsı şudur: “Yâ Mûsâ! Muhakkak ki, Benî İsrâîlin kardeşlerinin oğullarından senin gibi bir peygamber göndereceğim Kelâmımı onun diliyle bildiririm O Peygamber emrlerimi kavmine bildirir Kabûl etmeyenlerden elbette intikâm alırım Bundaki delîllerden biri şöyledir: İsrâîl Ya’kûb aleyhisselâmın ismidir Benî İsrâîl de onun kavminin ismidir Ya’kûb aleyhisselâmın babası İshak “aleyhisselâmdır İshak “aleyhisselâmın kardeşi ise İsmâ’îl aleyhisselâmdır Benî İsrâîlin kardeşlerinin oğulları, amcalarının oğulları demekdir Mûsâ “aleyhisselâmdan sonra İsmâ’îl aleyhisselâmın soyundan sâdece Muhammed aleyhisselâm peygamber olarak gelmişdir İkinci yönden ise âyeti kerîmede geçen “Senin gibi ifâdesinden maksad, peygamberlik bakımındandır Bütün vasflarda değildir Nitekim Tevrâtda bu âyetden önce ve sonraki âyetleri bu ma’nâyı kuvvetlendirerek, Benî İsrâîlin kardeşlerinin oğullarından ya’nî İsmâ’îl aleyhisselâm neslinden gelen peygamberin ülül’azm, din ve kitâb sâhibi olduğu bildirilmekdedir Mûsâ aleyhisselâmdan sonra, bu vasfda sâdece Muhammed aleyhisselâm gelmişdir Bu peygamber yehûdî âlimlerinin zan etdiği gibi, Yûşâ bin Nûn olamaz Çünki o, Beni İsrâîldendir ve din sâhibi değildir Yine Nasrânî patriklerinin zan etdikleri gibi Mûsâ aleyhisselâmdan sonra gelen din sâhibi peygamber Îsâ aleyhisselâm da değildir O da İsrâîl oğullarındandır ve din sâhibi değildir Nitekim İncîlde Îsâ aleyhisselâmın şöyle dediği yazılıdır “Ben Mûsânın “aleyhisselâm dînini değişdirmek için gelmedim, temâmlamak için geldim

• Tevrâtda şöyle bildirilmişdir: Ya’kûb aleyhisselâm kavminin toplanmasını emr etdi ve onlara âhir zemânda gelecek bir Peygamberden şöyle haber verdi “Hâkimin hükmü ve râsimin resmi ancak bütün kabîlelerin ve cemâ’atlerin etrâfında toplanacağı kimsenin gelmesiyle yürürlükden kalkar Ya’kûb aleyhisselâm kavmine söylediği hâkim sözüyle, din ve hükm sâhibi Mûsâ aleyhisselâmı, Râsim sözüyle de Onun dînini temâmlayan Îsâ aleyhisselâmı kasdetmişdir Hazreti Mûsâ ve hazreti Îsâdan “aleyhimesselâm sonra etrâfında bütün insanların toplandığı din sâhibi peygamber şeksiz şübhesiz bizim peygamberimiz Muhammed aleyhisselâmdır O sâdece bir kavme değil, bütün insanlara gönderildi Ondan başka bütün insanlara gönderilen bir Peygamber yokdur

· Tevrâtda hazreti İbrâhîme “aleyhisselâm şöyle hitâb olunmakdadır: “Ben senin düânı İsmâ’îl aleyhisselâm için kabûl etdim İsmâ’îli “aleyhisselâm de Bemâdmâd ile bereketlendirdim Bemâdmâd kelimesindeki harfler hesâb edilince Muhammed kelimesindeki harfler gibi doksan iki çıkıyor O hâlde Tevrâtdaki bu âyetde “İsmâ’îli “aleyhisselâm Muhammed ile “aleyhisselâm bereketlendirdim demekdir Allahü teâlâ Tevrâtda İsmâ’îl aleyhisselâmın bereketinden bahsetdiği her âyetde hep Bemâdmâd kelimesine uygun getirmişdir Eğer i’tirâz ederek, Bemâdmâd kelimesindeki (bâ) harfi sıla içindir, ile ma’nâsınadır Bâ harfi kelimenin kendi harfi değildir Mâdmâd ile İsmâ’îli bereketlendirdim demekdir Mâdmâd kelimesinin harf sayısı Muhammed kelimesine denk değildir derlerse bunun cevâbı şöyledir: İbrânî dili kâidelerine göre aynı iki harf bir kelimede gelirse ve biri zâid biri de kelimenin aslından olursa telâffûz zor olacağından zâid olan harf kaldırılır Nitekim yehûdî âlimleri Tevrâtın tefsîrlerinde bunu beyân etmişlerdir İşte bemâdmâd kelimesinde de ile ma’nâsına gelen (be) harfi kaldırılmış, kelimenin aslından olan (be) harfi kalmışdır

• Tevrâtın son âyetinde: “Allahü teâlâ Sînâdan geldi Sâiri şereflendirdi, Fârân dağından göründü buyrulmakdadır Burada gelmek, şereflendirmek ve görünmek, Allahü teâlânın zâtının değil, ismi câmi’inin zuhûrundan bir zuhûrdur Sînâ kelimesi ile Mûsâ aleyhisselâmın makâmı olan Tûr dağı kasdedilmişdir Sâir Şâm dağlarında bir yerin adıdır O makâmda Ya’kûb nebînin “aleyhisselâm kardeşi Veîs pâdişâhlık yapmışdı Nasarâ onun neslindendir Fârândan murâd Mekkede bir dağdır ki, Muhammed aleyhisselâmın makâmıdır Orası İsmâ’îl aleyhisselâmın da makâmı idi Peygamber efendimiz “sallallahü aleyhi ve sellem, hazreti İsmâ’îlin “aleyhisselâm neslindendir

• Haykuk nebî “aleyhisselâm şöyle buyurmuşdur: Tevrâtda şöyle yazılıdır: “Allahü teâlâ Fârân dağından bir peygamber getirir Gökler Ahmed tesbîhi ile dolar Onun ümmeti karada olduğu gibi, denizde de ata biner O yeni bir kitâb ile gelir Beyti mukaddesin yıkılmasından sonra tanınır

• Şu’yâ nebî “aleyhisselâm şöyle buyurmuşdur: “Biri merkeb üzerinde, biri de deve üzerinde iki kimse gördüm ki, yeryüzünü aydınlatıyorlardı Merkeb üzerindeki Îsâ aleyhisselâmdır Deve üzerindeki Peygamber Efendimizdir “sallallahü aleyhi ve sellem Yine o şöyle buyurmuşdur: “Ben deve üzerine binen bir zât gördüm Onun yüzü ay gibidir Hazreti Mûsâ Benî İsrâîle vasıyyetinde “Size, kardeşleriniz oğullarından bir peygamber gelecekdir Onu tasdîk ediniz ve sözlerini dinleyiniz buyurdu

İbni Abbâsdan “radıyallahü anhümâ şöyle rivâyet edilmişdir: “Peygamber efendimizin “sallallahü teâlâ aleyhi ve sellem Tevrâtda, Ahmed, Dâhûk, Kattal, deveye binici ve yün hırka giyen, kırıntılarla iktifâ eden, kılıcı yanında gibi ism ve sıfatlar ile geçdiği haber verilmişdir Dâhûk kelimesinin ma’nâsı; güler yüzlü, herşeye üzülmeyen demekdir Ba’zen mubârek azı dişleri görününceye kadar gülerdi (Ben latîfe ederim, amma, doğrudan gayri söylemem!) buyurmuşdur Yalan söylemeden şaka yapardı Bir gün bir ihtiyâr kadına, ihtiyâr kadınlar Cennete giremez, buyurdu O ihtiyâr kadın ağladı Bunun üzerine ihtiyâr kadınlar gençleşirler, sonra Cennete girerler buyurdu Bu ma’nâya işâretdir ki, Allahü teâlâ Âli İmrân sûresi 159cu âyetinde meâlen (Sen Allahdan gelen bir merhamet sâyesindedir ki, onlara (Eshâbına) yumuşak davrandın Eğer sert, katı yürekli olsaydın, muhakkak onlar etrâfından dağılıp gitmişlerdi) buyurdu Kattâl kelimesinin ma’nâsı, Allahü teâlânın düşmânlarıyla harb etmeğe son derece hâris demekdir Kılıcı yanında demek, kılıcını kullanmakda behâdır ve şeca’ât sâhibidir ve tek başına gazâ eyler demekdir Emîrül mü’minîn Alî “radıyallahü anh ve kerremallahü vecheh şöyle buyurmuşdur: “Biz savaşın en şiddetli anlarında Resûlullaha “sallallahü aleyhi ve sellem sığınırdık Hepimizden önce düşmâna O yaklaşırdı

• Zebûrda, Dâvüd aleyhisselâmın şöyle düâ etdiği bildirilmişdir: “Yâ Rabbî! Fetret, câhiliyyet devrinden sonra sünneti ikâme edecek din sâhibi bir Peygamber gönder Dâvüd aleyhisselâmdan ve Tevrâtda bildirilen dînin yok olmasından sonra, bizim peygamberimiz Muhammed aleyhisselâmdan başka peygamber gelmemişdir Îsâ aleyhisselâm, Tevrâtın hükmüne muvâfık ve Mûsâ aleyhisselâmın dînini tekmîl için gönderilmişdir

• İmâmı Abdürrahmân Cevzî “rahmetullahi aleyh “Kitâbülvefâ fîfadâililMustafâ kitâbında şöyle yazmışdır Ebû Nu’aym “rahmetullahi aleyh Sa’d bin Abdürrahmân Mugâfirînin şöyle rivâyet etdiğini naklen bildirmişdir: Bir gün Ka’bülAhbâr “radıyallahü anh bir yehûdî âliminin ağladığını gördü Niçin ağlıyorsun diye sordu Ba’zı şeyleri hâtırladım, o sebeble ağlıyorum, dedi Bunun üzerine Ka’b “radıyallahü anh istersen seni ağlatan şeyleri sana söyleyeyim, beni tasdîk edeceksin, dedi Yehûdî âlimi söyle deyince, şöyle dedi: Mûsâ “aleyhisselâm Tevrâtdan okuyarak: Yâ Rabbî! Ben bir ümmet gördüm ki, onlar ümmetlerin hayrlısıdır Îmân etmeleri için insanlara emri ma’rûf ve nehyi münker yaparlar İlk ve son kitâba inanırlar Dalâlet ehline karşı cihâd ederler Bir gözü kör olan Deccâl ile savaşırlar Bunları bana ümmet eyle dedi Allahü teâlâ; yâ Mûsâ! Onlar Ahmedin “sallallahü teâlâ aleyhi ve sellem ümmetidir, buyurdu Bunları dinleyen yehûdî âlimi doğru söyledin yâ Ka’b diyerek, onu tasdîk etdi Ka’b “radıyallahü anh sözlerine devâm ederek şöyle dedi: Mûsâ aleyhisselâm Tevrâtdan okuyarak: Yâ Rabbî! Bir ümmet buldum ki, onlar çok hamd ederler ve hükm edicidirler Bir iş yapmak isteyince inşâallah derler Onları bana ümmet eyle, dedi Allahü teâlâ, yâ Mûsâ! Onlar Ahmedin “aleyhisselâm ümmetidir, buyurdu Yehûdî âlimi, doğru söyledin yâ Ka’b, dedi Yine Ka’b “radıyallahü anh şöyle devâm etdi: Mûsâ aleyhisselâm Tevrâta bakıp, yâ Rabbî, ben bir ümmet görüyorum ki, onlar yükseğe çıksa tekbîr getirirler, alçak yere inseler hamd ederler Onlar için yeryüzünün toprağı temiz kılındı O toprakla necâsetden ve hadesden, cünüblükden, su ile temizlendikleri gibi temizlenirler Yeryüzü onların mescidleridir Ya’nî nerede dilerlerse orada ibâdet ederler Onları bana ümmet eyle, dedi Allahü teâlâ, yâ Mûsâ! Onlar Ahmedin “aleyhisselâm ümmetidir, buyurdu Yehûdî âlimi, doğru söylüyorsun ey Ka’b, dedi Yine şöyle anlatdı: Mûsâ “aleyhisselâm Tevrâtda okuyup, yâ Rabbî, bir ümmet gördüm ki, onlar merhamet edilmiş ve za’îf kimselerdir Kitâbullaha vârisdirler ve seçilmişdirler Allahü teâlâ Fâtır sûresi 32ci âyetinde meâlen ( Onlardan da kimi nefslerine zulm edicidir, kimi kötülük ve iyiliğe müsâvî gidendir, kimi de Allahın izniyle hayrlarda ileri geçendir İşte bu (Kur’âna vâris olmak), büyük ihsândır) buyurdu Onlardan merhamet edilmemiş kimse görmedim Onları bana ümmet eyle, dedi Allahü teâlâ, Onlar Ahmedin “aleyhisselâm ümmetidir, buyurdu Yehûdî, Ka’ba “radıyallahü anh doğru söyledin, dedi Yine şöyle anlatdı: Mûsâ aleyhisselâm, Tevrâtda görerek, yâ Rabbî, ben bir ümmet buldum ki, onların mushafları kalblerindedir Nemâz kılarken melekler gibi saf tutarlar Mescidlerinde bal arısı gibi sesleri işitilir Onlardan pek azı Cehenneme gider Onları bana ümmet eyle deyince, Allahü teâlâ, yâ Mûsâ “aleyhisselâm, onlar Ahmedin “aleyhisselâm ümmetidir, buyurdu Yehûdî âlimi, doğru söyledin yâ Ka’b dedi Mûsâ aleyhisselâm, Muhammed aleyhisselâmın ümmetine verilen hayrları ve üstünlükleri görünce, Onun ümmetinden olmak istedi Allahü teâlâ Mûsâ aleyhisselâma şu üç âyeti bildirerek onu tesellî eyledi: Birincisi A’râf sûresi 144cü âyetinde meâlen (Yâ Mûsâ, ben (seni) peygamber göndermekle ve (seninle vâsıtasız) kelâm etmekle, seni asrının insanları üzerine seçdim Şimdi şu sana verdiğim emr ve yasakları al da şükr edenlerden ol), ikincisi A’râf sûresi 145ci âyetinde meâlen (Biz Mûsâ için Tevrâtın levhalarında herşeyden yazdık: Nasîhatlara ve din hükmlerinin açıklanmasına âid her şeyi), üçüncüsü A’râf sûresi 159ci âyetinde meâlen (Mûsânın kavminden insanları doğru yola götürür ve hak ile adâlet yapar bir topluluk vardı) buyuruldu

Bu anlatılan şeyler, Resûlullah “sallallahü teâlâ aleyhi ve sellem tarafından da bildirildiği, hadîsi şerîf kitâblarında vardır Tafsilâtı o kitâblardadır
 
858,512Konular
980,892Mesajlar
30,749Kullanıcılar
Üst Alt