Doğum kontrolü tarihçesi oldukça eskiye dayanıyor.
Eski Yunan’da Nar tohumlarının kadınlarda doğum kontrol yöntemi olarak kullanıldığına dair söylentiler bulunmaktadır.
Milattan Önce 3000 yıllarından itibaren balık safra kesesi, keten kaputlar ve hayvan barsakları doğum kontrolü için basitçe prezervatif olarak kullanılmıştır. Bu prezervatifler bazı kimyasal solüsyonlara batırılarak sperm öldürücü özellik de kazandırılıyorlardı.
Antik Mısır'da, kadınlar bal, sodyum bikarbonat ve timsah gübresini karıştırarak cinsel ilişki öncesinde vajinaya bir halka yerleştirmişlerdir. Bununda genital organ asiditesini değiştirerek spermleri öldürdüğü düşünülmüştür.
Roma döneminde ise bugünkü Libya’dan köken alan ‘’ Silphium Grew ‘’ gebeliği önlemek için kullanılmış. Bu bitkiye talep o kadar büyümüş ki yeteri kadar üretilmediğinden 4.yüz yılda dünya üzerinden yok olmuştur.
Siri Lanka’da papaya bitkisi kadınlar gebe kalmamak için kullanmışlardır. Yıllar sonra yapılan araştırmalarda bu bitkide ‘’papain’’ diye bir madde bulunuyor ve progesteron hormonun karşı etkili olduğu bulunuyor.
İleride Papa John XXI olarak anılacak İspanyalı Peter kendi bulduğu bazı bitkisel karışımları kullanarak kadınlarda adet döneminin kontrol edilebileceğini ileri sürmüştür.
Bu kısa bilgilerden sonra konumuza geri dönelim.
Doğum kontrol hapının öyküsünde karşımıza bir kadın çıkıyor.
Bu kadın Margaret Sanger, tartışmalı bir kahraman hakkında kararı siz vereceksiniz.
Margaret Sanger 11 doğum ve beş düşük yapan bir annenin 6.çocuğu annesini tüberküloz ve rahim kanserinden kaybedince büyük bir ruhsal sıkıntı yaşamış. Babasını gebelikler ve yorucu aile hayatından dolayı sorumlu tutmuştur. Bu olayın etkisi ile Hemşirelik okumaya başlamıştır. Hemşirelik yaparken özellikle göçmen kadınların gebelik ve zor yaşam koşullarını gözleyince kendini bu konuya adamaya karar veriyor. İstenemeyen gebeliklerin kadınların sağlıklarını tehdit ettiğini fiziksel ve ruhsal olarak zarar gördüklerini hatta sağlıksız kürtaj yöntemlerine başvurarak kendilerini riske attıklarını ve kadınların eğitilmesi gerektiğini zaman zaman anarşist sayılabilecek düşünceler ile yaymaya çalışıyor. O dönemde New York’ta entelektüel bir çevrede kadın hakları konusunda çalışmaya başladı. Anarşist düşünceler ile kendini ‘’feminist’’ olarak tanımladı. Kadınları gebelik ve insan fizyolojisi hakkında aydınlatmak için 1912 yılında bir gazetede ‘’ Kızların bilmesi gereken her şey ‘’ başlıklı ilk yazısı yayınlandı. Bu yazı Amerika’da Cinsel Eğitim konusunda yapılan ilk yayınlardan birisidir. 1914 yılında ‘’Kadın İsyanı’’ adı altında bir yayın çıkarmaya başladı.’’ Gebelik kararının kadına ait olduğunu ve bunun kadını hakkı ‘’ olduğunu savundu. Bu tür bilgilerin yayınlanması 1873 yılında çıkarılan bir yasa ile yasaklanmıştır.
O tarihlerde ülkeye sokulması yasak olan ama Avrupa’da serbest olan ‘’diyafram’’ gibi bazı cihaz ve ilaçları Amerika’ya soktuğu için tutuklanmış ve hapis cezası ile karşılaşınca İngiltere’ye kaçmıştır. Eşinden boşandıktan sonra
İstenemeyen gebelikleri önlemek ve kadınların yaşam koşullarını iyileştirmek için İlk Doğum Kontrol Kliniğini 1916 yılında kurar. Kliniği açtıktan 9 gün sonra tutuklanır, kardeşi ile 30 gün hapis yatmıştır. Doğum kontrol kliniklerini ülke çapında yaygınlaştırmaya çalışmıştır. İlk kazanımı ‘’ doktorların kadınlara doğum kontrolü için bilgi verilmesinin ‘’ serbest bırakılması olmuştur.
İkinci evliliği Petrol Zengini bir iş adamı ile evlenmiştir. Kocası tüm çalışmalarına parasal destek sağlamıştır. 1936 yılında Amerikan hükümeti doğum kontrol cihazlarının ithalini serbest bırakmıştır.
Bu çalışmaları sırasında en yakın arkadaşı Katharine Dexter Mc Cormic olmuştur. Varlıklı Mc Cormick ile 1952 yılında ‘’ Aile Planlaması Vakfını ‘’ kurarlar. 1950 yılından itibaren istenmeyen gebelikleri önlemek için ‘’ mucize bir hap’’ aramaya başlarlar. New York’ta Kadın hormonları üzerinde çalışan Endokrinolog Gregory Hincus’a parasal destek sağlayarak ‘’ bir doğum kontrol hapı’’ üzerinde çalışmasını teşvik ederler. Hincus temel olarak yumurtlamanın ve gebeliğin önlenmesine yönelik progesteron üzerinde çalışır. İlk hapı üretir. Aslında aynı dönemde Meksika’da Kimyager Carl Djarassi konu üzerinde çalışmış ama parasal sıkıntılar nedeni ile ilerleyememiştir. Bazı yazarlar kendisini doğum kontrol hapının babası olarak kabul ederler.
Hapı denemek ve kullanmak için destek beklenmedik bir yerden gelir koyu bir Katolik olan Jinekolog Dr. John Rock aracılığı ile 52 kadında kullanılmaya başlanır. Fakat yasalar ile başarı derde girince Porto Riko’da çalışmalarına devam ederler. Sanger ve Mc Cormick günümüzde 18 milyon dolara denk gelen bir destek sağlarlar. Sonuçlar %100 başarılı olarak açıklanır. 1957 yılında Amerikan Gıda ve İlaç Kurumu adet düzensizliklerinde kullanımını onaylar. Bazı eyaletler doğum kontrolünü sağladığı için ilacın satışına izin vermezler. 1960 yılında doğum kontrol hapı olarak izin alır. Uzun süre sadece evli çiftlere kullanım izni verilen ilaç sonuçta evli olamayan kadınlara da satılmasına izin verilir. Bazı eyaletler ve Katolik Dünyası uzun süre bu karara direnirler.
Bu zaferin altında imzası olan Sanger pek çok açıdan eleştirilir.
Önceleri Kadın sağlığı için Aile Planlamasını savunan Sanger zihinsel özürlü olanların ve suçluların doğurmaması için yazılar yazar. Yani Nazilerden önce 1930’larda bu düşüncelerini Klu Klux Klan toplantılarında bile açıklamaktan kaçınmaz. Hatta zencilerin doğurmalarının kısıtlanması gerektiğini savunduğu için adı Irkçıya çıkar.
Sanger ayrıca ikinci kocası ile ayrı evlerde oturduğu, birbirlerini haber vermeden ziyaret etmedikleri ve ayrı hayatlar sürdürdükleri içinde eleştirilir. Kendisi ise evliliklerinin çok başarılı olduğunu savunur. Sanger ikinci eşinden iki de çocuk sahibi olmuştur.
Sanger 1960’lı yıllardan itibaren doğum kontrol haplarının kullanımın artması ile ‘’ cinsel devrim’’ konusu hayat geçiren kadın ve en etkin feminist olarak anılır ama muhafazakâr çevrelerinde tepkisini çeker.
Sanger ve Mc Cormick uzun mücadeleden başarı ile çıkarlar. İkisi 1967 yılında vefat ederler.