iltasyazilim
FD Üye
Dolmabahçe Camii
Mimar Garabet Balyan
Tarzı Osmanlı mimarisi
19yy ’da İstanbul ’da yapı edilen camiidir Kabataş ve Beşiktaş semtleri arasına bulunan yapının banisi Bezmialem Valide Sultan olup vefatı üzerine camii oğlu Sultan Abdülmecid göre tamamlanmıştır Camiinin kitabesi celisülüs hat ile yazılmış dört beyitten oluşmakla birlikte kitabe Batı türünden akant yaprakları ile süslenerek tepelik kısmının ortasında Abdülmecid ’in tuğrası yer almaktadır Yapının mimarı Nikogos Balyan ’dır
ÖNEMİ
Bu dönemde barok, rokoko, ampir gibi üslupların oturmuş sanat birikimi ve zevkiyle kaynaştırılması sonucunda garip bir açıklama anlayışına gidildiği, mimari açıdan bu müşteri camilerde manâlı bir buluş söz konusu olmazken belli başlı değişimin geleneksel çizginin, alışılmış oranların ve motif repertuvarının büyük ölçüde terkedilmesi suretiyle dış cephede ve süslemelerde gerçekleştirildiği görülmektedir Barok, rokoko ve ampir tarzındaki dekor özelliklerinin, geleneksel Osmanlı motiflerinin ve bezeme anlayışının yerini almaya başlaması uyarı çeker
Dönemin en manâlı karakteri, mimariye “eklektik (karma) yaklaşımın dominant olması ve Batılı unsurların herhangi bir kurala tabi kalmaksızın sınırsızca ve yer yer de Osmanlı ve İslam unsurları ile karıştırılarak kullanılmasıdır Bu bakımdan Dolmabahçe Camii, ait olduğu dönemin genel yaklaşımını ve sanat zevkini tam olarak yansıtan tipik bir örnektir
MİMARİ ÖZELLİKLERİ
Deniz kenarında bir avlunun ortasında konumlandırılan camii, kubbe ile örtülü olup kubbeye geçiş elemanı pandantiftir Yalnız farkı kubbenin büyükçe bir kaideye oturması yerine direkt duvarlar üstüne oturması ve ağırlığı taşıması için köşelere dikdörtfen biçimli yüksek ağırlık kulelerinin inşa edilmesidir Kubbenin dört yönden kemerler ile taşındığı ve aydılığının dairesel kemerli pencereler ile sağlandığı görülür
Dolmabahçe Meydanı ’nın açılması esnasında avlu çevre duvarı ile tümce kapıları ve bazı birimleri ortadan kalkan caminin, önündeki Hünkar Kasrı ile birlikte sergilediği bugünkü koşul orijinal değildir Caminin ampir üsluptaki sekizgen planlı ve kubbeli muvakkithanesi ise meydan düzenleme çalışmaları sırasında sokak üzerinden kaldırılarak deniz tarafındaki halen bulunduğu yere nakledilmiştir
Taş ve mermerden yapı edilmiş olan caminin ön cephesini uzunlamasına iki yana dışa taşan, iki katlı Hünkar Kasrı kaplamaktadır Minik bir saray görünümünde olan bu yapıya, biri cephede cami ile müşterek kullanılan, diğerleri tabi cephelerde yer alan üç kapıdan girilmektedir Birkaç basamakla ulaşılan bu kapılardan yandakilerin önlerinde sütunlu birer küçük antre bölümü bulunur Kasrın iki yan merenlerle üst kata çıkılır Bu kısımda odalar yer almakta ve hem buradan mahfillere de geçilebilmektedir
Caminin bünyesinden öbür tutulan minareler kasrın iki köşesinde yükselir İnce, uzun formları ve yivli gövdeleriyle dikkat çeken minarelerde şerefe altları akant yaprakları ile süslenmiştir
Camiinin içine baktığımızda kubbe içinin ve pandantiflerin yaldız ve yağlı boya kalem işleri ile Batı türünden süslendiği, renkli bilye işçiliğinin geldiği son noktayı, mihrap ve minberde geleneksel tarzdan uzaklaşarak barok bezemelerin varlığı görülmektedir
19481961 yılları arasında Hünkar Kasrı ile birlikte Deniz Müzesi olarak kullanılan cami, müzenin yeni binasına taşınması üstüne bitmiş ibadete açılmıştır Bugün bakımlı durumda yer alan yapı, en son 1966 yılında Vakıflar Genel Müdürlüğü kadar restore edilmiştir *
Mimar Garabet Balyan
Tarzı Osmanlı mimarisi
19yy ’da İstanbul ’da yapı edilen camiidir Kabataş ve Beşiktaş semtleri arasına bulunan yapının banisi Bezmialem Valide Sultan olup vefatı üzerine camii oğlu Sultan Abdülmecid göre tamamlanmıştır Camiinin kitabesi celisülüs hat ile yazılmış dört beyitten oluşmakla birlikte kitabe Batı türünden akant yaprakları ile süslenerek tepelik kısmının ortasında Abdülmecid ’in tuğrası yer almaktadır Yapının mimarı Nikogos Balyan ’dır
ÖNEMİ
Bu dönemde barok, rokoko, ampir gibi üslupların oturmuş sanat birikimi ve zevkiyle kaynaştırılması sonucunda garip bir açıklama anlayışına gidildiği, mimari açıdan bu müşteri camilerde manâlı bir buluş söz konusu olmazken belli başlı değişimin geleneksel çizginin, alışılmış oranların ve motif repertuvarının büyük ölçüde terkedilmesi suretiyle dış cephede ve süslemelerde gerçekleştirildiği görülmektedir Barok, rokoko ve ampir tarzındaki dekor özelliklerinin, geleneksel Osmanlı motiflerinin ve bezeme anlayışının yerini almaya başlaması uyarı çeker
Dönemin en manâlı karakteri, mimariye “eklektik (karma) yaklaşımın dominant olması ve Batılı unsurların herhangi bir kurala tabi kalmaksızın sınırsızca ve yer yer de Osmanlı ve İslam unsurları ile karıştırılarak kullanılmasıdır Bu bakımdan Dolmabahçe Camii, ait olduğu dönemin genel yaklaşımını ve sanat zevkini tam olarak yansıtan tipik bir örnektir
MİMARİ ÖZELLİKLERİ
Deniz kenarında bir avlunun ortasında konumlandırılan camii, kubbe ile örtülü olup kubbeye geçiş elemanı pandantiftir Yalnız farkı kubbenin büyükçe bir kaideye oturması yerine direkt duvarlar üstüne oturması ve ağırlığı taşıması için köşelere dikdörtfen biçimli yüksek ağırlık kulelerinin inşa edilmesidir Kubbenin dört yönden kemerler ile taşındığı ve aydılığının dairesel kemerli pencereler ile sağlandığı görülür
Dolmabahçe Meydanı ’nın açılması esnasında avlu çevre duvarı ile tümce kapıları ve bazı birimleri ortadan kalkan caminin, önündeki Hünkar Kasrı ile birlikte sergilediği bugünkü koşul orijinal değildir Caminin ampir üsluptaki sekizgen planlı ve kubbeli muvakkithanesi ise meydan düzenleme çalışmaları sırasında sokak üzerinden kaldırılarak deniz tarafındaki halen bulunduğu yere nakledilmiştir
Taş ve mermerden yapı edilmiş olan caminin ön cephesini uzunlamasına iki yana dışa taşan, iki katlı Hünkar Kasrı kaplamaktadır Minik bir saray görünümünde olan bu yapıya, biri cephede cami ile müşterek kullanılan, diğerleri tabi cephelerde yer alan üç kapıdan girilmektedir Birkaç basamakla ulaşılan bu kapılardan yandakilerin önlerinde sütunlu birer küçük antre bölümü bulunur Kasrın iki yan merenlerle üst kata çıkılır Bu kısımda odalar yer almakta ve hem buradan mahfillere de geçilebilmektedir
Caminin bünyesinden öbür tutulan minareler kasrın iki köşesinde yükselir İnce, uzun formları ve yivli gövdeleriyle dikkat çeken minarelerde şerefe altları akant yaprakları ile süslenmiştir
Camiinin içine baktığımızda kubbe içinin ve pandantiflerin yaldız ve yağlı boya kalem işleri ile Batı türünden süslendiği, renkli bilye işçiliğinin geldiği son noktayı, mihrap ve minberde geleneksel tarzdan uzaklaşarak barok bezemelerin varlığı görülmektedir
19481961 yılları arasında Hünkar Kasrı ile birlikte Deniz Müzesi olarak kullanılan cami, müzenin yeni binasına taşınması üstüne bitmiş ibadete açılmıştır Bugün bakımlı durumda yer alan yapı, en son 1966 yılında Vakıflar Genel Müdürlüğü kadar restore edilmiştir *