adanali
FD Üye
- Katılım
- Eki 20, 2019
- Mesajlar
- 2,792
- Etkileşim
- 0
- Puan
- 36
- Yaş
- 36
- Konum
- Adana
- Web sitesi
- bilgilihocam.com
- F-D Coin
- 69
Dua ile Kaderimizi Değiştirebilir miyiz ?
Bir şey hakkında verilen karar, kader demektir. O kararın infazı, kaza demektir. O kararın ibtaliyle hükmü kazadan afvetmek, ata demektir.
Evet yumuşak bir otun damarları katı taşı deldiği gibi, ata da kaza kanununun kat'iyyetini deler. Kaza da ok gibi kader kararlarını deler. Demek atanın kazaya nisbeti, kazanın kadere nisbeti gibidir. Ata, kaza kanununun şümulünden ihraçtır. Kaza da kader kanununun külliyetinden ihracıdır. Bu hakikate vakıf olan arif: "Ya İlahi! Hasenatım senin ata'ndandır. Seyyiatım da senin kaza'ndandır. Eğer ata'n olmasa idi, helak olurdum" der. (Mesnevi-i Nuriye, 206)
Yani, Ata, bir şey hakkında verilen kararın iptali ve hükmün kaza edilmekten afvedilmesi, şeklinde tarif edilmektedir. Ata denilince, o Rahim-i Kerim'in ve Gafuru'r-Rahim'in af ve ihsanı anlaşılır.
örneğin bir musibetin başımıza gelmesi kaderimizde belli bir tarihde tayin edilmiş var, eğer bu kaderdeki tarihde başımıza gelecek musibet yerine gelirse bu kaza olur. Ancak belirlenen tarihten önce yaptığımız bir iyilik, bir dua o kazanın hükmünü kaldırır, Cenab-ı Allah' ın bu hükmü kaldırma fiiline ata denir.
Atanın Kaza kanununu, Kazanın da Kaderi bozmasını şöyle açıklayabiliriz: Bir padişahın umumi kanunları yanında bir de belli günlerde tatbik ettiği af ve ata kanunu vardır. Padişah o günlerde, suçlulardan bir kısmını afveder, diğer bir kısmının cezalarını hafifleştirir, bir kısım raiyetinin ise rütbelerini yükseltir ve maaşlarını artırır. İşte, daha önce umumi kanunla takdir edilen ceza, rütbe ve maaşlar bu ata kanunuyla yürürlükten kaldırılmış olur.
Mesela, bir şakinin işlediği bir suça karşılık on yıl hapis yatması takdir edilmiş olsun.
Ata kanunuyla bu cezanın afvedilmesi halinde artık ceza infaz edilmez ve ata, kaza kanununu bozmuş olur.
Cezanın kaza edilmemesiyle de kader kanunu, yani onun suçuna mukabil takdir edilen on yıllık hapis cezası bozulmuş olmaktadır.
İşte, bu misal gibi, insanların işledikleri günahlara karşılık, kendilerine takdir edilen uhrevi cezalar Cenab-ı Hakk'ın Ata kanunuyla, yani O'nun af ve ihsanıyla kaza edilmekten alıkonmakta ve böylece Ata kanunu Kaza kanununu bozmaktadır. Aynı şekilde, Kazanın bozulmasıyla Kader kanunu da bozulmuş, takdir edilen ceza değişikliğe uğramış olmaktadır.
Bir başka misal, kul bir günah yerine gitmek niyet ve meyliyle evden çıkar. O bu niyetle irade düğmesine dokunduğu için, Allah da meylinin neticesini yaratacak ve onu irade ettiği yere götürecektir. Fakat, o kulun güzel bir hali, Allah (c.c)'ın hoşuna gidecek bir tarafı, sözgelimi gecesinin zülüfünde iki damla gözyaşı ya da arabasıyla bir-iki arkadaşını bir sohbete götürüşü vardır da, bunlar Rahmet-i İlahi'yi ihtizaza getirmiştir ve Allah (c.c) da yolda o kulun karşısına kendisini günah mahalline değil de gülzara götürecek bir arkadaş çıkarır ve kulun iradesiyle hak ettiği hükmü değiştirir. İşte, Allah (c.c)'ın sebepli sebepsiz kulu hakkındaki bir hükmü veya bir kazayı onun lehinde değiştirmesi, O'na ait bir atadır.
Diğer taraftan, Ata, Kaza kanununun şümulünden ihraçtır, denmektedir. Şöyle ki, bir günah için takdir edilen ceza külli bir kanun iledir. Yani, şu suçu işleyene şu ceza verilir, şeklindeki takdir, küllidir. Sözkonusu suçu işleyen bir kimsenin tevbe etmesi halinde, günahının afvedilmesi ile Kaza kanununun şümulünden bir ihraç durumu hasıl olmaktadır. Bu ise aynı zamanda, Kader kanununu külliyetinden bir ihraç manasındadır.
Yukarıda açıklamaya çalıştığımız kaide, kaderin değişip değişmediği sorusunu hatıra getirmektedir. Bu nokta da şunu ifade edelim ki, İlm-i İlahi'nin değişmesi muhaldir. Ezelden ebede kadar olmuş ve olacak bütün hadiseler gibi, Ata kanununun tatbikatı da o ilmin şümulündedir. Bu kader değişmez. Değişiklikler sabit ve derin olan Levh-i Mahfuz'un daire-i mümkinatta bir defteri ve yazar bozar tahtası hükmündeki Levh-i Mahv ve isbat'ta olmaktadır. önce takdir edilen nice cezalar, daha sonra tevbe vesilesiyle ve ata kanunu ile afvedilmekte, Levh-i Mahv ve isbat'tan silinmekte ve kaza edilmemektedir. Nitekim bir ayet-i kerimede şöyle buyurulmaktadir: Allah dilediği şeyi mahveder ve dilediğini isbat eder. Nezdinde kitabın aslı olan Levh-i Mahfuz vardır. (Ra'd suresi, 39)
Bir şey hakkında verilen karar, kader demektir. O kararın infazı, kaza demektir. O kararın ibtaliyle hükmü kazadan afvetmek, ata demektir.
Evet yumuşak bir otun damarları katı taşı deldiği gibi, ata da kaza kanununun kat'iyyetini deler. Kaza da ok gibi kader kararlarını deler. Demek atanın kazaya nisbeti, kazanın kadere nisbeti gibidir. Ata, kaza kanununun şümulünden ihraçtır. Kaza da kader kanununun külliyetinden ihracıdır. Bu hakikate vakıf olan arif: "Ya İlahi! Hasenatım senin ata'ndandır. Seyyiatım da senin kaza'ndandır. Eğer ata'n olmasa idi, helak olurdum" der. (Mesnevi-i Nuriye, 206)
Yani, Ata, bir şey hakkında verilen kararın iptali ve hükmün kaza edilmekten afvedilmesi, şeklinde tarif edilmektedir. Ata denilince, o Rahim-i Kerim'in ve Gafuru'r-Rahim'in af ve ihsanı anlaşılır.
örneğin bir musibetin başımıza gelmesi kaderimizde belli bir tarihde tayin edilmiş var, eğer bu kaderdeki tarihde başımıza gelecek musibet yerine gelirse bu kaza olur. Ancak belirlenen tarihten önce yaptığımız bir iyilik, bir dua o kazanın hükmünü kaldırır, Cenab-ı Allah' ın bu hükmü kaldırma fiiline ata denir.
Atanın Kaza kanununu, Kazanın da Kaderi bozmasını şöyle açıklayabiliriz: Bir padişahın umumi kanunları yanında bir de belli günlerde tatbik ettiği af ve ata kanunu vardır. Padişah o günlerde, suçlulardan bir kısmını afveder, diğer bir kısmının cezalarını hafifleştirir, bir kısım raiyetinin ise rütbelerini yükseltir ve maaşlarını artırır. İşte, daha önce umumi kanunla takdir edilen ceza, rütbe ve maaşlar bu ata kanunuyla yürürlükten kaldırılmış olur.
Mesela, bir şakinin işlediği bir suça karşılık on yıl hapis yatması takdir edilmiş olsun.
Ata kanunuyla bu cezanın afvedilmesi halinde artık ceza infaz edilmez ve ata, kaza kanununu bozmuş olur.
Cezanın kaza edilmemesiyle de kader kanunu, yani onun suçuna mukabil takdir edilen on yıllık hapis cezası bozulmuş olmaktadır.
İşte, bu misal gibi, insanların işledikleri günahlara karşılık, kendilerine takdir edilen uhrevi cezalar Cenab-ı Hakk'ın Ata kanunuyla, yani O'nun af ve ihsanıyla kaza edilmekten alıkonmakta ve böylece Ata kanunu Kaza kanununu bozmaktadır. Aynı şekilde, Kazanın bozulmasıyla Kader kanunu da bozulmuş, takdir edilen ceza değişikliğe uğramış olmaktadır.
Bir başka misal, kul bir günah yerine gitmek niyet ve meyliyle evden çıkar. O bu niyetle irade düğmesine dokunduğu için, Allah da meylinin neticesini yaratacak ve onu irade ettiği yere götürecektir. Fakat, o kulun güzel bir hali, Allah (c.c)'ın hoşuna gidecek bir tarafı, sözgelimi gecesinin zülüfünde iki damla gözyaşı ya da arabasıyla bir-iki arkadaşını bir sohbete götürüşü vardır da, bunlar Rahmet-i İlahi'yi ihtizaza getirmiştir ve Allah (c.c) da yolda o kulun karşısına kendisini günah mahalline değil de gülzara götürecek bir arkadaş çıkarır ve kulun iradesiyle hak ettiği hükmü değiştirir. İşte, Allah (c.c)'ın sebepli sebepsiz kulu hakkındaki bir hükmü veya bir kazayı onun lehinde değiştirmesi, O'na ait bir atadır.
Diğer taraftan, Ata, Kaza kanununun şümulünden ihraçtır, denmektedir. Şöyle ki, bir günah için takdir edilen ceza külli bir kanun iledir. Yani, şu suçu işleyene şu ceza verilir, şeklindeki takdir, küllidir. Sözkonusu suçu işleyen bir kimsenin tevbe etmesi halinde, günahının afvedilmesi ile Kaza kanununun şümulünden bir ihraç durumu hasıl olmaktadır. Bu ise aynı zamanda, Kader kanununu külliyetinden bir ihraç manasındadır.
Yukarıda açıklamaya çalıştığımız kaide, kaderin değişip değişmediği sorusunu hatıra getirmektedir. Bu nokta da şunu ifade edelim ki, İlm-i İlahi'nin değişmesi muhaldir. Ezelden ebede kadar olmuş ve olacak bütün hadiseler gibi, Ata kanununun tatbikatı da o ilmin şümulündedir. Bu kader değişmez. Değişiklikler sabit ve derin olan Levh-i Mahfuz'un daire-i mümkinatta bir defteri ve yazar bozar tahtası hükmündeki Levh-i Mahv ve isbat'ta olmaktadır. önce takdir edilen nice cezalar, daha sonra tevbe vesilesiyle ve ata kanunu ile afvedilmekte, Levh-i Mahv ve isbat'tan silinmekte ve kaza edilmemektedir. Nitekim bir ayet-i kerimede şöyle buyurulmaktadir: Allah dilediği şeyi mahveder ve dilediğini isbat eder. Nezdinde kitabın aslı olan Levh-i Mahfuz vardır. (Ra'd suresi, 39)