Dünya Dili Türkçe Dünya Dili Türkçe Dünya Dili Türkçe Yeniden kendine has koltuğunda oturuyordu Büyükçe salon ve salonun duvar diplerinde değişik çiçekler yarı misafirlere gülümseme ediyorlardı Gün ışığı pencereden içeriye yüce gönüllü bir gezgin gibi süzülüyordu Bazen misafirlerin saçlarını okşuyor ve bazen de koltuğunda mütebessim oturan nur adamın çehresine aydınlık sunuyordu Hayır hayır bu ona parlak sunuyor diye isimlendirilemezdi Ondan aydınlık derliyordu ışık Sonradan güneşe taşıyordu bu derlediği nurları Ya dudaklardan dökülen kelimeler Onları kim derliyordu acilen Onları kim derleyecek kuşkusuz misafirler İçi mânâ yüklü kelimeler, cümleler tuba dalı gibi ağıyor ve misafirlerin gönül dudaklarına değin uzanıyordu Misafirler bir sofradan yok, güzel söz ve belâgat dallarından topluyorlardı yemişlerini Turfanda meyvelerini Sohbet olurken bir taraftan da nehir servisi yapılıyor ve dere bardaklarında kaşıkların çıkardığı sesler havayı dağıtmamak için oldukça tiz perdeden akıp gidiyordu Misafirler bardakların çeperlerine değdirmeden sadece suyunu dalgalandırarak çaydaki şekerleri eritmeye çalışıyordu Bir ara bir genç şöyle bir soru sordu koltukta mehip bir şekilde oturan vakur adama “Türkçe’yi gelecekte dünya dili haline getirmeye mecburuz diyorsunuz Bu sözünüzü azıcık açar mısınız? Nur çehreli adam gözleriyle agnostik bir ufka bakıyor gibiydi Bakışları o an daha da derinleşti Evvelce söylemiş olduğu sözü hatırladı Bu sözün muhakkak bu gün için boyutlarını bilmek epeyce müşküldü Böyle Avrupa kapılarında dilencilik eden bir milletin boyunu aşkın bir hayaldi bu Fakat her hayal gerçekleşebilirdi Çalışılırsa aşılmayacak tepecik yoktu Kayda Değer olan azmi elden bırakmamak ve Ferhat gibi engel ve badirelere kazmayı yılmadan bir ömür boyu vurabilmekti Bu süreklilik nice dağları deler, nice tepeleri dümdüz ederdi O sıra aklına Hay bin Yakzan’ın gözlemi geldi Bir yerden damlayan suyun bir taşı nasıl deldiği gözlemi “Evet! dedi o lahza “Bu söz önemli bir vazifeyi beraberinde getiriyor Şu gün bu sözü yerine getirmeye her zamankinden daha muhtacız Belki farz gibi bir şey Türkiye’nin yeni Türk dünyası ile tanışıp kaynaşması, Avrupa, Amerika, Avustralya’da yetişen Türk nesillerinin mevcudiyeti, Türkçe’nin bir dünya dili haline gelebileceğinin emareleri sayılır Keza dilin, kültürle yakın münasebetinin olduğu, hatta onun bir buudunu teşkil ettiği düşünülecek olursa, Türkçe’nin dokuz asırdan beri bir arada yaşamış bir topluluğun karşılıklı dili olduğu avantajı da laf konusu Bu sırada gözleri daha da derinlere bakar gibiydi Tarih deyince onun yüzü bir diğer hâl alır Acıtatlı günler yarı gözünün önünden tek tek geçerdi Fakat o bir bahçeden bal almasını haberdar olan arılar, kelebekler gibi hayalini alımlılık çiçekleri üstünde dolaştırır ve alacağı balı alır gönüllere ibraz ederdi İşte tekrar aynı hâl, aynı aydınlık çehre, aynı bakışlar bu iklimden bir şeyler toplayıp, sunmanın sevinci ve hazzıyla tebessüm içindeydi Sözlerine şöyle devam etti: “Evet Türkçe Selçuklular’dan beri bu topraklar üzerindeki her ne dek o dönemde devletin resmî dili olmasa bile ahali kadar konuşulagelen bir dildir Bu bakımdan bizim, Orta Asya’daki milletlerle aramızdaki iki taraflı değerin gün yüzüne çıkartılıp, beklenen o engin kültür zenginliğinin sağlanması ve yetmiş sene süren kopuk ilişkilerin aşılarak Türkçe’nin geliştirilmesi geleceğimiz namına fazla önemlidir Burada önce, çevredeki çiçekler daha sonra misafirler üzerinde bakışlarını dolaştırdıktan sonra güya engebeli bir şeyin bizi beklediğini anlatır gibi yüzü üzücü bir hâl aldı belli ki bir aşılması zorunlu engelden söz edecekti Sözlerine şöyle devam etti: “üstelik Batı ile entegrasyon sağlanması, mesela teknolojinin gelişmesi ile elde edilen yeniliklerden haberdar olma, yani data ve teknoloji transferi ile çağın tüm varidatının benimsenmesi de yeniden Türkçe’nin müşterek dil olmasına bağlıdır Bu sırada bakışları birazcık ötede sehpanın üzerinde duran Kur’ân’a çevrildi Sözlerini şöyle sürdürdü: “Hz Musa (as) Eyke’de Şuayb (as) gibi bir söz sultanı ile tanışınca kendi kendine: ‘Rabbim, benim göğsümü aç Bana işimi kolaylaştır Dilimden düğümü çöz Ancak sözümü anlasınlar’ demişti Burada dikkatimizi çeken husus; kalbin inşiraha mazhar olması ve maksadın rahatlıkla ifade edilebilmesi için, dilin maksadı ifadede hiçbir şeye takılmaması gerektiğidir Evet bir peygamber olan Hz Musa’nın mesajını sunabilmesi için böyle bir istekte bulunması fazla uygun bir harekettir Hz Musa’da bir özlem halinde ortaya çıkan bu hususun, Efendimiz’de Allah’ın bir lütfu olarak; “Biz senin kalbine inşirah vermedik mi? ayetiyle, mevhibe ve minnet ufkunda tecellisine şahit oluruz Yani Hz Musa (as)’ın Rabbinden istediği şey, Efendimize bir nimet olarak verilmiş ve onun şükran duyguları coşturulmuştur Yeniden Efendimiz, “Beyanda büyü vardır diyerek gelecekte her şeyin gücünü beyandaki edadan alacağını haber vermiştir Her “Efendimiz sözü geçtikçe yüzünde farklı bir aydınlık tayfları dolaşıyordu nur çehreli adamın Sanki Efendimiz sözüyle maziye seyahat ediyor ve o yüce kametin ikliminden alacağını alıp misafirlere sunuyordu Bu sunuş konuşmanın içine bazen birkaç damla gözyaşı ve bazen üzgün bir çehreyle sirayet ediyordu Sözlerine şöyle devam etti: “Hem Adem (as)’e öğretilen isimler Efendimiz’de daha bir açıklığa kavuşturulmuştur Efendimiz (sas) ahir vakit peygamberi olduğuna tarafından bu da bir mânâda ahir zamanda ilmin öne çıkacağına işarettir Evet çağımızda her şey ilme bağlıdır Ve bundan böyle bizler bir ilim çağını yaşıyoruz Fakat bunun insanlığa sunulması meselesine gelince o gücünü beyandaki edadan alacaktır Günümüzde koskocaman bir Türk dünyası olarak bu fonksiyonları eda olabilmek için baştan savma bir Farsça, bir Arapça ve İngilizce ile bir şeyler yapamayız ve hedefe ulaşmamız oldukça zordur Bu itibarla Türkçenin böylesi önem talep etmesi, ilk önce edebiyatçılar olmak üzere, herkese önemli sorumluluklar yüklemektedir Bu açıdan yalnızca mevcudu öğrenipöğretmekle kalmayıp; büyük istidatlar yetiştirerek, onlara ciddi sorumluluklar yüklememiz ve dilimizin gelecekte fazla ileri bir seviyede temsil edilmesini sağlamamız gerekmektedir Bu sebepten bir taraftan dilin kendi kurallarına yerinde sözcük türetirken, diğer taraftan da asırlardan beri kullanıla kullanıla dilimize mülk olmuş kelimelerin muhafazasının zaruretine inanıyorum Evet millete mal olmuş bu kelimeler artık bizimdir ve dil zenginliğimizin bir buududur Bu sırada yeniden tarihe içten bir seyahat yaptığı her halinden belliydi Gözlerini kıstı Bir şeyleri daha iyi gerebilmek için sanki ufuklar ötesine bakıyor gibi bir hâli vardı Dudaklarından dökülen cümleler bizi zannımızda yalan çıkarmadı Bir güzide yolculuktan çiçekler gelmişti işte bize Bir tarihi hakikat önümüze serilmişti nakış nakış, rengârenk çiçekler gibi “Meselâ medreselerimizde okutulan eski kitaplara baktığımızda o dönemde kullanılan dille bir şey açıklama olabilmek için günümüzde olduğu gibi istidradi birtakım açıklamalara gereksinim duymayacak ölçüde bir derinliğe, bir zenginliğe sahip olduğunu görürüz Bana göre bunlar her tarafta gözden geçirilerek mutlaka değerlendirilmelidir Günümüzün gençleri, onu anlamıyor diye bu zenginliğin bir kenara atılması kat’iyen doğru olmaz Günümüzde her zamankinden daha geniş imkanlara sahip bulunuyoruz Bugün, Türkçeye etken ırk, konferans, seminer, panel ve sempozyumlarla meselenin önemini vurgulayabileceği gibi, gazete, TV, dergi gibi yazılı ve görsel medyayı, bu önemli neticeye ulaşmada araç olarak kullanılabilir Milletimizin kendini tüm dünyaya anlatabilmesi, tekrar isbatı beden edebilmesi bir açıdan Türkçe’nin dünya dili haline getirilmesine bağlıdır Burada çaylar her tarafta tazelendi Koltuğunda oturan adam yan sehpanın üzerindeki fağfur renkli çayını alıp, hurma ile yudumlarken bir taraftan da konuşmasına devam ediyordu “Son olarak sübjektif bir değerlendirmemi arz etmek istiyorum Benim vaktiyle beri Türkçeye aleyhinde farklı bir sevgim, hatta özlemim var Meselâ bana Arapça ki Kur’ân dilidir ile Türkçe aralarında her iki dilde de benzer ölçüde yazı yazma kabiliyeti verilseydi, ben Türkçe’yi seçer ve Sultanü’şŞuarâ, Baki’nin şairane ifadesini, Şeyh Şampiyon’in mânâdaki derinliğini, Mehmet Akif’in samimiyetini satırlarım arasında cem etmek isterdim, fakat heyhat… Hâsılı geleceğe belirlenmiş adımlarla yürüyen Türkiye ve Orta Asya dünyası, Türkçeyi mutlaka dünya dili haline getirme mecburiyetindedir Sorunun cevabı bitmişti Misafirlerin gözleri ışıl ışıl parlıyordu Şimdi karşılarında bir Türkçe aşığı zatı görmenin ve dinlemenin memnuniyeti her hallerinden kesin oluyordu Bir vakit daha sonra yerinden kalkan nur yüzlü adam odasına bu arada, misafirler aldıkları dil gıdasının ve bunun eşliğinde ledünnî hazzın doygunluğuyla ona hayranlıkla bakıyorlardı Asalet Akın