Forumda yenilikler devam etmektedir , çalışmalara devam ettiğimiz kısa süre içerisinde güzel bir görünüme sahip olduk daha iyisi için lütfen çalışmaların bitmesini bekleyiniz. Tıkla ve Git
x

Dünya gözü ileAllah görülür mü?...

Dünya gözü ileAllah görülür mü?...

iltasyazilim

FD Üye
Katılım
Ara 25, 2016
Mesajlar
0
Etkileşim
17
Puan
38
Yaş
36
F-D Coin
14
Dünya gözü ile
Allah görülür mü?

Bir zamanlar Buhârâ'da bazı âlimler arasında, Allah–ü Teâlâ'nın görülüp görülemeyeceği konuşulmuştu Bu âlimlerden bir kısmı Allah–ü Teâlâ'nın görülmesi mümkündürderken diğer bir kısmı mümkün değildirdiye ısrar ediyordu Bu âlimlerin hepsi de Alâeddin–i Attâr hazretlerine bağlı kimselerdi Aralarında bir karara varamayınca, bir kısmı gelip, meseleyi Alâeddin Attar Hazretlerine açarak, bize doğru yolu gösterinizdediler Alâeddin–i Attâr hazretleri onlara:
–Üç gün aralıksız sohbetlerimize devam edin, tam bir ihlâs ve hulusu kalp ile sükût üzere meclisimizde oturun Üçüncü günün sonunda hüküm veririz inşallah, buyurdu Onlar da, üç gün, devamlı Alâeddin–i Attâr Hazretlerinin sohbetine gelip, sükût üzere oturdular Üçüncü günün sonunda, onlarda değişik haller meydana gelmeye başladı Yere düşüp kendilerinden geçtiler Aradan zaman geçip kendilerine gelince, kalkıp tam bir tevazu ile:
–Rü'yetin hak olduğuna inandık, deyip, bir daha Alâeddin–i Attâr hazretlerinin hizmetinden ve huzurlarından ayrılmadılar

BİRİ ÇAĞRILIR DİĞERİ ONUN
YERİNE OTURUR
İmam–ı Rabbanî Hazretleri ömrünün son günlerinde, oğlu Muhammed Masum'u yanına çağırarak kendisinden sonraki görevini haber verir:
–Evladım! Benim bu dünyaya bağlılığım yalnız bu kayyumluk vazifesi ve muamelesi sebebiyle idi Benden sonra görev sana verildi Bütün mahlûkat tam bir şevk ile yüzünü sana dönüyor Bu fani dünyada ki, görevim sona erdi Aşağı ve hakir dünyadan göç etme zamanı yaklaşmıştır
Muhammed Masum Hazretleri derki:
Babamdan gizli müjdeyi duyduğum hâlde kalbim parçalandı Gözlerim yaşla doldu Büyük bir elem ve üzüntü ile kendimden geçtim Ne dilimde konuşacak kuvvet, ne kulağımda dinleyecek kudret kaldı Bendeki bu değişmeyi görünce, şefkat ve merhametinin çokluğundan beni teselli etmek için:
–Allah–ü Teâlâ'nın âdeti şöyledir ki; birini kendine çağırır, diğerini onun yerine oturtur, dedi

OĞLUMU KURTAR
Bir gün, Hemedân'dan bir kadın, ağlayarak Yusuf Hemedânî'nin yanına gelerek ona dedi ki:
–Oğlumu Bizanslılar esir aldı, bana yardım edin Yusuf Hemedânî:
–Sabredin, buyurdu Kadın:
–Sabredecek hâlim kalmadı, dedi Bunun üzerine Yusuf Hemedânî hazretleri:
–Ya Rabbi, bu kadının oğlunu esirlikten kurtar Üzüntüsünü neşeye çevir! diye duâ etti Kadın dönünce oğlunu evde buldu Sevinç, hayret içinde oğluna sordu:
–Anlat evlâdım! Buraya nasıl geldin? dedi Oğlu;
–Biraz evvel Bizans'taydım Ayaklarım bağlı, başımda muhafız vardı Anîden bir kimse geldi Beni kaptığı gibi, buraya getirdi, dedi

ALLAH DOSTU KIBLEYE KARŞI TÜKÜRMEZ
Bir gün talebeleri Bâyezîd–i Bistâmî Hazretlerine sorar:
–Efendimiz, filan yerde fazilet ve keramet sahibi bir veli var, dedikten sonra daha başka sözlerle o zatı çok methi sena ettiler Bunun üzerine Bâyezîd–i Bistâmî Hazretleri:
–Madem öyledir Büyük zatı ziyaret etmemiz lâzım oldu, buyurdular Talebelerinden bazıları ile birlikte bahsedilen zatın bulunduğu yere gittiler Bahsi geçen zat ile yolda karşılaştılar Bu adam mescide doğru hızlı adımlarla yürüyordu Bâyezîd–i Bistâmî bu zatın, kıbleye karşı tükürdüğünü gördü Yanı başında ki talebelere görüşmekten vazgeçtiğini derhal geri döneceklerini söyledi Talebeleri şaşkınlığını gidermek için o zat hakkında şöyle buyurdu:
–Dinîn hükümlerini yerine getirmekte, sünnet–i seniyyeye uymakta ve edebe riayette zayıf birisine, nasıl olur da keramet sahibi denilebilir? Böyle bir kimsenin, Allah–ü Teâlâ'nın evliyasından olması mümkün değildir, buyurdu
Kıbleye karşı tükürmesini hoş karşılamadı

KARDEŞİNİN HATIRINA AFFEDİLEN
Ebü'l–Hasan–ı Harkânî Hazretleri şöyle bir hadise anlatır:
Bir zaman iki kardeş vardı Her gece sırayla annelerinin hizmetini yapar, bir gece hizmette bulunan, diğer gece Allah–ü Teâlâ'ya ibadet ederdi Bir akşam, Allah–ü Teâlâ'ya ibadet eden kardeş, yaptığı ibadetten, duyduğu hazdan dolayı çok mutludur Ertesi gün kardeşine:
–Bu gece de anneme sen hizmet et, ben ibadet edeyim, dedi Kardeşi kabul etti İbadet ederken secdede uyuya kaldı ve o anda bir rüya gördü Rüyasında bir ses ona:
–Kardeşini affettik, seni de onun hatırı için bağışladık, denildi Genç:
–Ben, Allah–ü Teâlâ'ya ibadet ediyorum Kardeşim ise anneme hizmet ediyor Fakat beni, onun yaptığı amel yüzünden bağışlıyorsunuz, dedi Ona:
–Evet, senin yaptığın ibadetlere Allah'ın hiç ihtiyacı yok Fakat kardeşinin annene yaptığı hizmetlere, annenin ihtiyacı vardı, denildi

BÜTÜN ORGANLAR ZİKRETMEYE BAŞLAR
Bir gün Mevlâna Şeyh Bedreddîn Meydanî hazretleri, Ali Râmitenî hazretlerinin yanına gelerek ona şu soruyu sordu:
–Allah–ü Teâlâ Ahzâb suresi 41 ayetinde;Ey iman edenler! Allah'ı çokça zikredinizbuyurmaktadır Bu zikirden murat dil zikri midir, kalb zikri midir? Ali Râmitenî hazretleri bu soruyu şöyle cevapladı:
–Tasavvuf yoluna ilk girenler için dil zikridir İşin sonuna varanlar için de kalb zikridir Bu yola ilk giren kimse yüce Allah'ı kendini zorlayarak da olsa zikretmeye çalışır Yolun sonuna varan kimsenin durumu ise öyle değildir Kalb zikirden etkilenince onun bu etkisi bütün bedene yayılır, hemen her organ zikr etmeye başlar İşte o zaman çokça zikir başlar Yine o zaman bir günlük ibadet, bir senelik ibadet yerine geçer

HÜKÜMDARINIZ DEĞİŞECEK
Übeydullah–ı Ahrâr Hazretlerine rüyasında şöyle denildi:
İslâmiyet, senin hizmetinle, gayretlerinle kuvvet bulacakBu söz üzerine Übeydullah Hazretleri, bu işin avamı irşadın yanında, havasında irşat edilmesi ile olacağını düşünerek, hükümdarları da uyarmanın zamanı olduğunu düşünür İlk iş olarak zamanın hükümdarı ile görüşmek üzere Semerkand'a hareket eder Yolculuğunda yanına Mevlâna Nâsıruddîn Etrârî'yı de alır Nâsıruddin bundan sonrasını şöyle anlattı:
O zaman hükümdarlık makamında Mirza Abdullah bulunuyordu Semerkand'a vardığımız zaman, Mirzâ Abdullah'ın beylerinden biri, Übeydullah Hazretlerini karşıladı Übeydullah hazretleri ona dedi ki:
–Bizim buralara kadar gelmekten maksadımız, sizin hükümdarınızla görüşmektir
Karşılamaya gelen zat, edepsiz bir tavır takınarak şöyle cevap verdi:
–Bizim hükümdarımız, pervasız bir gençtir Onunla görüşmek o kadar kolay olacak bir iş değildir Hem dervişlerin hükümdarla görüşmek istemesinin maksadı ne olabilir?
Übeydullah–ı Ahrâr Hazretleri bu sözden sıkıldı ve hükümdarın adamına:
–Bize Hükümdar ile görüşmek emredilmiştir Ben buraya kendi irademle gelmiş değilim Sizin hükümdarınız eğer pervasız ise, onu değiştirip yerine pervalı olan birini getirirler! dedi Bunun üzerine karşılamaya gelen o zat yanımızdan ayrılıp gitti O gidince Übeydullah–ı Ahrâr Hazretleri onun ismini, oradaki bir duvara yazıp, sonra yazıyı duvardan sildi:
–Bizim işimiz, o hükümdardan ve onun adamlarından beklenemez, gidelim! dedi O gün Taşkent'e döndük Bu olayın üzerinden bir hafta geçti Übeydullah–ı Ahrar Hazretlerine saygısızlık eden zat öldü Aradan iki ay daha geçti ki, bu defa da Ebû Saîd diye biri ortaya çıktı, Hükümdar Abdullah'ı ortadan kaldırdı, mülküne de el koyarak, zamanın hükümdarı oldu

KIZIMI CİNLERDEN KURTAR
Bir gün ihtiyar bir kadın, Nur Muhammed Bedâyûnî hazretlerinin huzuruna gelip:
–Cinler kızımı kaçırdılar! Ne yaptıysak bir çare bulup onların elinden kurtaramadık Sizden istirham ediyorum, kızımın cinlerin elinden kurtulması için bir çare bulunuz! dedi Bunun üzerine Nur Muhammed Bedâyûnî hazretleri bir müddet murakabeye daldı Sonra o ihtiyar kadına:
–İnşallah kızın falan vakit gelecek! dedi Buyurduğu gibi oldu, cinlerin kaçırdığı kız işaret ettiği vakitte geldi Cinlerin elinden kurtulup gelen kıza nasıl kurtulup geldin? diye sorduklarında:
–Sahrada cinlerin elinde esirdim Birden bire mübarek bir zat gözüküp beni onların elinden kurtardı ve bir anda buraya getirdi, dedi Bu hâdiseye şâhid olan bir zat, Nur Muhammed Bedâyûnî hazretlerine:
–Neden oturup murakabeye daldıktan sonra, kadına, kızın falan vakit gelecek dediniz de murakabeye dalmadan hemen söylemediniz? diye sorunca:
–O kızın kurtulması için himmet gösterip Allah–ü Teâlâ'ya dua ettim Sonra bana ilham–ı ilâhî ile kurtulacağı bildirildi Bu fakirin teveccühü ve himmeti bu işe tesir etti, buyurdu
 
858,500Konular
982,396Mesajlar
32,982Kullanıcılar
yeumedısaSon üye
Üst Alt