iltasyazilim
FD Üye
Dünya Kültüründe Kilim ile ilgili veri
Dünya Kültüründe Kilim
Kilim, tanıdık en eski tekstil türlerinden biri olarak kabul ediliyor Yapılan incelemeler, insanların döşeme, örtü ve yaygı gereksinimlerini karşılama nedeniyle, yün ipliklerini birbirinin arasından bir alt, bir üst geçirerek ilk olarak kilim yaptıklarını, sonradan bu ipliklerin arasına yün iplikleri düğümleyerek halıyı oluşturdukları görüşünü güçlendiriyor
Selçuklular döneminde çok gelişmiş olan dokumacılığın en yaygın türlerinden birinin de kilim olduğu sanılmaktadır Dokumalar dış etkenlerden kolay çürüdükleri için, bu el sanatı ürünlerinin en eski örneklerine ilişkin fazla eksik semptom vardır Anadolu kilim sanatının ele geçebilen ilk örnekleri XVI yy'a aittir
Geleneksel Türk el sanatlarından olan kilim, enine ve dikey, iki veya daha çok iplik grubunun öbür şekilleri birbiri arasından geçmesiyle ortaya çıkan bir tekstil sanatıdır Hiç bir mekanik operasyon olmaksızın tamamıyla insan emeği ile örülür
Tarihçesine baktığımızda; Türk yörüklerinin yanlız kendi ihtiyaçlarını yerine getirmek için kilim dokuduklarını görüyoruz Eski çağlardan beri, Orta Asya, İran, Anadolu ve Kafkasya'da hayvancılıkla yaşayan göçebe aşiretlerin yapıp kullandıkları bu tekstil günümüzde de devam etmektedir Bu ülkelerin dışında Avrupa'da, Balkan ve İskandinav ülkelerinde Kuzey Amerika'da navajo adı verilen Kızılderili aşiretlerinde ve Güney Amerika'da Peru halkı aralarında, dokunuş ve desen yönünden benzer tarz dokumalara karşılaşmak mümkündür
Yörükler geçimlerini koyun yetiştiriciliği ile sağladıklarından, kilimlerin hammaddesi koyun yünü veya keçi kılıdır Boyaları ise doğal kök boyalardır Göçebe yörükler bu yaptıkları dokumaları ara sıra heybe olarak, ara sıra de beşik örtüsü ya da çuval olarak öbür ihtiyaçlarına cevap belirlemek için kullanmışlardır Ama; aşina o fakat, Türk kilimleri lüzum desen gerekse renk canlılığı ve çeşitliliği ile dünyaca meşhurdur Çin'e veya İran'a ait bir kilime baktığımızda genelinde monotonluk hakimdir; az kalsın tümü birbirine benzer
Kilim Anadolu'nun derhal her yöresinde dokunmuş ve dokunmaktadır Anadolu'da yaşayan etnik gruplar ve kültürler nedeniyle bu kilimlerin desenleri birbirinden fazla farklıdır Kilim, köylerde ve göçebe aşiretlerde genel olarak kadınlar tarafından istar denilen ilkel ve basit portatif tezgahlarda dokunur Bu tezgahlar tepede olan ya da eğik olarak yerleştirilir Atış ve argaç denen düşey ve yatay iplik atkıların meydana getirdiği ana kasnak üzerinde, motiften motife geçilerek dokunan kilimlerde, gerek atkı, lüzum çözgü telleri defalarca yündendir Kök boyalarla boyanan iplikler zamanla solmama ve hatta daha güzel bir parlaklık kazanma özelliğine de sahiptirler
Tekstil tekniğinin başlangıçta ne zaman ve nerede başladığı bütün olarak bilinmese de hiç kuşku yok ki tekstil sanatı, genel bağlamda, Orta Asya'da başlamıştır Bu bölgede yaşayan yerliler, ki göç eden bu kabilelere yörük ya da göçebe kabileler denilmektedir, büyük bir nüfus patlaması neticesinde Asya'nın batılarına göç edip kendilerine yaşamak için daha yerinde alanlar aramaya başladıklarında göçebeler şiddetli bir çok hava koşullarına maruz kalmışladır bu nedenle çadırlarını hazırlamak için keçi yünü kullanmaya başlamışlardır Keçi yünü koyun yününe nazaran çok daha uzun ve sıkıdır Düz dokuma tekniği bu anlamda birincil kez göçebe tenteleri gerçekleştirmek için kullanılmıştır
Ufak bir kızın saç örgüsü beygir kuyruğundaki kısa ve sıkı saçların dışarı çıkması gibi keçi yünü de dokuma kumaşın dışına çıkarak düz dokuma çadırındaki delikleri kapar ve çadırı az daha su geçirmez bir halde getirir Daha sonraları, bu göçebe insanlar çadırlarının toprak zeminindeki rutubetten kendilerini gözetmek ihtiyacı duymuşlardır Bu yüzden düz tekstil tekniğinin aynısını kullanarak Kilim adını verdikleri zemin kaplamalarını üretmişlerdir Yaşadıkları bu alanda pagan inanışlar etken olduğu için düz tekstil motiflerinin çoğu tapınılan bazı amblem betimlemeleri yansıtır
Bir süre daha sonra dokuma sanatı gelişti ve jurnal yaşamda kullanılan bir çok eşya; mesela ulaşımda kullanılan beygir veya develerin eyer çantası gibi, dokumaydı
Yörükler keçi yününden kilimler dokuyarak bunları sıcak battaniyeler olarak kullanıyorlardı Kilimler ayrıca çadırların içinde bölmeler yaratmak için kullanıldığı gibi bebek beşiklerinde de kullanıldır Kilim kenarlarından çadır direklerine bağlanarak beşiğin öne ve arkaya sallanmasına ve bu sayede de bebeğin uyuması sağlanırdı Bu tür dağıtılmış dokumalar vakit içerisinde bir takım ilave kullanımların oluşmasıyla evrimsel temelde gelişmiştir Çadırlarda yaşayan bu göçebeler ilk başlarda kuru yaprak yığınlarını çadırlarının köşelerine dizmiş ve bunları yatak olarak kullanmışlardır Fakat karoser ağırlığı altındaki bu yatakların toz toprak olmaları, fazla eksik konfor sağlamaları ve çoğunlukla değiştirilmek zorunda olmaları gibi dezavantajları bulunmaktaydı Daha sonraları hayvan postlarının kullanımını model alarak, göçebeler bu düz dokumalarına (pile) eklemeye başladılar Bu birincil pile kilimleri oldukça esneklerdi Göçebeler bu kilimleri kolaylıkla katlayıp atların sırtlarına atarak bunları uzun yolculukları esnasında uyku çantaları olarak kullanmaktaydılar
Daha önce de belirttiğimiz gibi, birincil düğüm atılmış pile halıların ne zaman ve nerede dokunduğunu hiç kimse tam olarak bilmemektedir Ama hayatta kalmayı başaran en eski pile halı Altay dağlarının Pazyryk vadisindeki bir Sycthian prensinin mezarında keşfedilmiştir başta Sibirya'da bir rus kazıbilimci göre 1947'de segilenmiş ve acilen da Leningrad'daki Hermitage Müzesi'nde sergilenmektedir Bu halı Türk çift düğümü ile dokunmuş olup metrekaresinde 347000 düğüm bulunmaktadır Boyutları 3,62 m2 olan bu halıya yapılmış olan incelemeler neticesinde İsa'dan Önce 5 yüzyıla ait olduğu ortaya çıkmıştır Pazyryk, öteki ismiyle Altay halısı epeyce gelişmiş bir görünüme sahiptir ve bu sebeple de dokumacılığın uzun bir geçmişe sahip olduğunun kanıtı niteliğindedir
Türk halıları, ister düğümlü ister düz tekstil olsun, Türkler tarafından yapılmış aşina en çok iyi sanat şeklidir Orta Asya'dan Türkiye'ye değin tüm Türkler aralarında halı tekstil sanatının yaygınlaşmasının çevresel, sosyal, idareli ve dinsel nedenleri vardır Yüzyıllar boyu Türklerin yaşayan olduğu coğrafi bölgeler ılıman hava ikliminin bulunduğu alanlardı Gündüz ve gece, yaz ve kış sıcaklık farkları oldukça değişkendi Türk göçebeler, tarımsal alanlarda ya da kasabalarda kurdukları çadırlarda ya da büyük şehirlerdeki büyük evlerde yaşıyorlardı ve kendilerini soğuk havanın etkilerinden gözetmek için yerleri ara sıra de duvar ve girişleri halılarla kaplıyorlardı Halılar daima pamuk veya yün, ara sıra de ipekli eklemeleri el işi olurdu Bu halılar soğuğa karşı doğal duvar görevini görmekteydiler Düz tekstil kilimler ise sıklıkla batteniye, perde ya da koltukların üstüne konulan kaplamalar olarak kullanılırdı
Türk halıları, tüm dünyadaki konut eşyaları arasında en fazla satılanlarıdır Varlıklı renkleri, sıcak tonları ve mucizevi dokuları ile geleneksel motifleri Türk halılarının 13 yüzyıldan bu yana koruduğu mevkide büyük bir paya sahiptir 13 yüzyılda Anadolu'yu dolaşmış olan Marco Polo, bu halıların güzelliği ve sanatsal değeri üstüne yorumlarda bulunmuştur Bu dönemden kalan ve Selçuk halıları olarak bilinen diğer bir kaç halı, orta Anadolu'daki bir çok camide keşfedilmiştir Selçuk Halıları bugün Konya ve İstanbul'daki müzelerde sergilenmektedir Marco Polo'nun 1272 senesinde övmüş olduğu halıların aynısına bakıyor olabileceğimiz düşüncesi oldukça heyecan vericidir
Türk Kilim ve Halı dokumacılığının Anadolu'daki yayılması ve gelişmesi Selçuklu İmparatorluğu dönemine rastlamaktadır Tekstil sanatı Anadolu'ya 11 yüzyılın sonları ve 12 yüzyılın başlarına içten en zinde dönemini yaşamış olan Selçuklular tarafından tanıtılmıştır Bir çoğu halen belgelenememiş sayısız halı parçasının yanı sıra, Selçuklu kökenli 18 adet halı ve parçası bulunmaktadır Tanıdık en eski Selçuklu halıları 13 ve 14 yüzyıllardan kalmadır Bu halıların 8'i Selçukluların başkenti olan Konya'daki Alaattin Camisi'nde 1905 yılında Alman Konsolosluğu üyesi Loytred göre bulunmuştur Yer Alan bu halıların 1220 ile 1250 yılalrı aralarında Selçuklu bölgesinde dokunmuş olduğu bilinmektedir
3 büyük eksiksiz kilim, diğer bir takım küçük kilimlerden kalmış 3 büyük parça ve büyük kilimlerden kalmış 2 epeyce minik parçadan oluşan 8 çarpıcı kilim 1930 yılında Beyşehir'deki Esrefoğlu Camisinde bulunmuştur Günümüzde, bu kilimler Konya'daki Mevlana Müzesi'nde ve Londra'daki Kier Kolleksiyonunda sergilenmektedir Üçüncü bir grup halı kalıntısı ise 19351936 yıllarında Fostad'da ( Eski Kaire) bulunmuştur Fostad'da bulunmuş bu 7 kilimin 14 yüzyılda Anadolu'da dokunmuş olduğu belgelenmiştir Bahsettiğimiz bu 18 kilimin müşterek tasarım özelliği Kufic kenarları, 8 uçlu yıldız ve geometrik motifleridir Orta Asya kökenli Türk kilimleri 14 yüzyıla dek bütün karakteristik özelliklerini korumuştur Osmanlıların bütün Anadolu'da kontrolü ele geçirmelerinden daha sonra motiflerin karakteristik özellikleri ve ölçülerinde bir takım değişimler olmaya başlamıştır
Osmanlı Hükümdarlığı sırasında bir çok Türk kabile beraber yerleşip bir dizi kasaba ve ufak şehir kurmaya karar vermiştir Hereke şehri Marmara Denizi'nin kıyısında İstanbulun 60 km kadar doğusunda kurulmuştur Ilk saray halısı atölyesi Hereke'de tesis edilmiştir ve Osmanlı saraylarını donatmak üzere değişik ölçülerde halı dokumacılığına başlanmıştır Bu istisnai güzellikteki kilimler bununla beraber barıştırma ve savaş dönemlerinde Avrupa ülkeleriyle ilişkileri pekiştirmek adına kral ve kraliçelere, ordu komutanlarına armağan olarak da yollanmıştır 14 yüzyıl sonlarına doğru bu kilimler Avrupa evlerine, kiliselerine ve şatolarına girmeye başlamıştır
1416 yüzyıllar boyunca Türk kilim tasarımları Holbein, Lotto, Memling ve Van Eyck gibi Avrupalı birçok meşhur sanatçının resimlerinde yer almıştır 16 asır başlarında Avrupalı hemen hemen her prensin kendine özel bir koleksiyonu vardı Viyena'da insanların kilim almasına ise ancak 1671'den sonra müsade verilmeye başlanmıştır Türklerin Viyena'yı terketmesinden sonradan çoğu Türk kilimi çadırlar içinde bırakılmıştır Bu sayede hoş Türk halıları Avrupa halkı göre tanınmıştır Bir zaman sonradan ise Avrupalı kral ve kraliçeler şatolarını ve saraylarını ziyarete açmışlardır Bu da Türk kilimlerine olan ilgiyi arttırmış ve bu sayede kilimlere olan istek de artmıştı
19 yüzyılda İstanbul'un Kumkapı, Topkapı ve Üsküdar gibi bölgelerinde saray halısı atölyeleri açılmaya başlanmıştır 1891 de ise Sultan Abdülhamit II Hereke'deki atölyelerin sayısını ve büyüklüğünü arttırmıştır Bu Nedenle Hereke'deki halı dokumacılığı çeşitlilik kazanmıştır Bu gelişim boyunca Orta Asya'dan Anadolunun ovalarına ve kıyı şeritlerine dek Anadolu kilimleri saflığını ve karakteristik özelliklerini korumuştur Türk saray kilimleri Türk egemenliğideki kaynaklardan esinlenmiş olup Türk standart ve gereksinimlerine göre değişikliklere uğramıştır Bu süreç içerisinde kilimler Avrupa'da da hakettikleri yere ulaşmıştır Hereke, Uşak ve Bergama gibi bölgelerin kilimleri süre içinde ünlenmiştir Anadolu kilimlerinin tasarım, renk ve sembolleri fantastik bir şekilde zengindir Bu kilimler günümüzde 750den fazla köyde dokunmaktadır
Orta Asya Kilimleri
Irak'ın yanısıra Afganistan, Hindistan ve Pakistan gibi diğer ülkeler de ihracat için el tekstil kilimleri üretmektedir Keza Pakistan keza de Hindistan epeyce çağdaş kilim ve dokuma endüstrisi geliştirmişken Afganistan'ın kilim ihraç endüstrisi epeyce kısıtlı kalmıştır
Hindistan
Kilim dokumacılığı Hindistan'da İran'da olduğu dek eski bir gelenek değildir Kilim dokumacılığı Hindistan'a 16 yüzyılda İran İmparatorluğu tarafında tanıtılmıştır 15261530 yılları aralarında İran kilim tekstil endüstrisi gelişmeye başlamıştı 15 yüzyıl sonunda İran'daki Mongol hakimiyeti sona erdiğinde Hindistan kilim dokuması konusunda bir hayli ilerlemişti 1501 yılında İran yönetimi Hindistan'da dokumacılık için profesyonel atölyeler açmış ve bu konuda bilirkişi kişileri denetleyeci olarak atamıştır
neticede az kalsın tüm Hint tasarımları ünlü İran tasarımlarının birer imitasyonudur Bu kilimleri birbirinden ayırın tek nitelik yünün ve dokumanın ayrı nitelileridir
15 yüzyıldan 17 yüzyıla değin Hindistanda üretilmiş kilimlerin çoğu nerdeyse İran dokumaclığı dek iyidi fakat 17 yüzyılın sonunda bu sanat neredeyse sona erdi Dokuma endüstrisi 1800li yıllardan İngilizler göre her yerde kuruldu oysa bu tarihten daha sonra üretilen halılar eskisi gibi olamadı
Hint kilimlerinde kullanılan yünün İran halılarında kullanılandan daha kalındı Keza Hint kilimlerini sertliklerinden ötürü katlamak fazla daha zordur
gerçi hoş görünümleri ile zeminlerinizi süsleyip uzun seneler yıpranmayan kilimledir
Pakistan
Hindistan'daki gibi Pakistan'ın kilim endüstrisi de İran İmparatorluğu'ndan etkilenmiştir İran yönetiminin 16 ve 17 yüzyıllarda Pakistan'a kilim üretim olanakları getirmesiyle dokumacılık bu bölgede de önemli ölçüde gelişmiştir
Pakistan'ın bugünkü stil ve desenleri ya İran, ya Türk ya da Buhara tasarımlarını örnek alır niteliktedir Buhara kilimleri oldukça yumuşak ve aydınlık bir yün yapısına sahiptir Bu kilimlere doğaüstü bir yumuşaklık kazandırmak amacıyla saf koyun yünü kullanılmaktadır Bu tasarımlarda sadece 2 ya da 4 renk kullanıır ve bu renkler de genellikle yeşil, mavi ya da kırmızının tonlarından oluşmaktadır İran kilimlerine aynı olan çeşitleri ise ayrıca kalite bakımından keza de fiyat açısından yüksektir
Bugün Pakistan dünya çapındaki en büyük 4 halı üreticisidir
Afganistan
Afganistan'ın halı endüstrisi, ülkenin politik sorunlarla karşılaşmasından önce olduğu kadar iyi değildir Günümüzde ülkede bir fazla kilim üretiliyor olmasına rağmen ihracat epeyce azdır bu nedenle Afganistan halılarını diğer dünya ülkelerine Pakistan ve İran aracılığıyla pazarlamaktadır
Afgan kilimleri çoğunlukla Buhara kilimlerine ve Türkiye'de üretilenlerle doğu Türkmenistan kilimlerine benzemektedir Afgan kilimlerinde kullanılan renkler heyecan verici ve kilimin tarzına özel renklerdir Çeçen kabileleri gibi Afgan göçebeleri günümüzde halen kilim üretmektedir ama bunlar çok az miktarda olduklarından ötürü oldukça nadir ve güç bulunurlar
Umuyoruz ancak bu politik karışıklık içerisinde Afganistan kilimleri ebediyen yol olmaz
Avrupa Kilimleri
Avrupa'daki kilim tekstil sanatının kökeni süresiz olmaklaberaber bir takım Avrupa ülkelerinin az daha 1000 sene evvel düz dokumalar ve duvar halıları üretmiş olduğu bilinmektedir Kanıtlar göstermektedir ama doğu kilimleri başlangıçta MS 1000 yılı sonrasında ithal edilmiştir Bu da pileknotting tekniğinin derhal taklit edilmesiyse eğer daha önceden biliniyor olduğu anlamına gelmektedir
Şile halıların Avrupa'da yayılması 11 ve 13 yüzyıllarda sürmüş Haçlı Seferleri, Marco Polo'nun (12541324) seyehatleri ve Venedik'teki elçilikler bir uçtan bir uca gerçekleşmiştir Hem Portekiz'in 14 yüzyılda başlamış olan koloni genişlemesi da etkenlerden biriolarak kabul edilir
Avrupa pile halılarından kalan en eski parça Harz Dağı bölgesindeki Quedlinburg'daki Schlosskirche'de korunmaktadır Bu kilim tek pile düğüm ile dokunmuş olup bu özelliği ile İspanyol halılarına benzemektedir oysa yapılan araştırmalarda bu kilimin İspanyol dokumacılığı ile bir bağlantısı bulunamıştır
1255 yılında Castilelı Eleanor İngiltereli Edward I ile evlendiğinde yanına bir çok İspanyol kilimi getirmiştir
İngiltere'nin büyük bir bölümünde17 asır başlarına dek saraylarda ve büyük evlerde bile hasır ve samanlar zemin kaplaması olarak kullanılmaktaydı Britanya süre içerisinde zenginleştikçe bütün bu saman ve hasır kilimlerin yerini pile kilimler aldı
Eski Avrupa tablolarında betimlenmiş tüm zemin kaplamaları doğu kilimlerine benzemektedir Bu da fazla şaşırtıcı bir koşul değildir çünkü Avrupalılar bu sanatı kendileri öğrenmeden çok önce İran halıları ihtal etmekteydiler
Bir çokları Venedik'in 15 yüzyılda Asya'dan kilimler ithal ettiğine ve Avrupalıların özellikle doğu kilimlerini tercih ettiklerine inanmaktadır 17 asır sonlarında iran ve Türk halıları Avrupa'nın azami bedel görebilen halılarıydı Krallar diğer politik liderlere müttefik elde etmek için ipekli İran halıları armağan etmketeydiler
18 yüzyılın ortalarından 19 yüzyıla dek Avrupalı az kalsın her ülke kendi kilim dokuma sanatına başlamıştı En iyi üreticiler İspanya, Fransa, Polonya, İtalya, İngiltere, Almanya, Avusturya, Hollanda ve Romanya'ydı
Günümüzde Avrupa el tekstil kilimleri sanayinin işçilik maaliyeleri ile yarışmaması sebebiyle oldukça nadir üretilmektedir Bunun yerine Belçika gibi kimi Avrupa ülkeleri bilhassa II Dünya Savaşı ardından kayda değer makina dokuma halı sanayileri geliştirmişlerdir *
Dünya Kültüründe Kilim
Kilim, tanıdık en eski tekstil türlerinden biri olarak kabul ediliyor Yapılan incelemeler, insanların döşeme, örtü ve yaygı gereksinimlerini karşılama nedeniyle, yün ipliklerini birbirinin arasından bir alt, bir üst geçirerek ilk olarak kilim yaptıklarını, sonradan bu ipliklerin arasına yün iplikleri düğümleyerek halıyı oluşturdukları görüşünü güçlendiriyor
Selçuklular döneminde çok gelişmiş olan dokumacılığın en yaygın türlerinden birinin de kilim olduğu sanılmaktadır Dokumalar dış etkenlerden kolay çürüdükleri için, bu el sanatı ürünlerinin en eski örneklerine ilişkin fazla eksik semptom vardır Anadolu kilim sanatının ele geçebilen ilk örnekleri XVI yy'a aittir
Geleneksel Türk el sanatlarından olan kilim, enine ve dikey, iki veya daha çok iplik grubunun öbür şekilleri birbiri arasından geçmesiyle ortaya çıkan bir tekstil sanatıdır Hiç bir mekanik operasyon olmaksızın tamamıyla insan emeği ile örülür
Tarihçesine baktığımızda; Türk yörüklerinin yanlız kendi ihtiyaçlarını yerine getirmek için kilim dokuduklarını görüyoruz Eski çağlardan beri, Orta Asya, İran, Anadolu ve Kafkasya'da hayvancılıkla yaşayan göçebe aşiretlerin yapıp kullandıkları bu tekstil günümüzde de devam etmektedir Bu ülkelerin dışında Avrupa'da, Balkan ve İskandinav ülkelerinde Kuzey Amerika'da navajo adı verilen Kızılderili aşiretlerinde ve Güney Amerika'da Peru halkı aralarında, dokunuş ve desen yönünden benzer tarz dokumalara karşılaşmak mümkündür
Yörükler geçimlerini koyun yetiştiriciliği ile sağladıklarından, kilimlerin hammaddesi koyun yünü veya keçi kılıdır Boyaları ise doğal kök boyalardır Göçebe yörükler bu yaptıkları dokumaları ara sıra heybe olarak, ara sıra de beşik örtüsü ya da çuval olarak öbür ihtiyaçlarına cevap belirlemek için kullanmışlardır Ama; aşina o fakat, Türk kilimleri lüzum desen gerekse renk canlılığı ve çeşitliliği ile dünyaca meşhurdur Çin'e veya İran'a ait bir kilime baktığımızda genelinde monotonluk hakimdir; az kalsın tümü birbirine benzer
Kilim Anadolu'nun derhal her yöresinde dokunmuş ve dokunmaktadır Anadolu'da yaşayan etnik gruplar ve kültürler nedeniyle bu kilimlerin desenleri birbirinden fazla farklıdır Kilim, köylerde ve göçebe aşiretlerde genel olarak kadınlar tarafından istar denilen ilkel ve basit portatif tezgahlarda dokunur Bu tezgahlar tepede olan ya da eğik olarak yerleştirilir Atış ve argaç denen düşey ve yatay iplik atkıların meydana getirdiği ana kasnak üzerinde, motiften motife geçilerek dokunan kilimlerde, gerek atkı, lüzum çözgü telleri defalarca yündendir Kök boyalarla boyanan iplikler zamanla solmama ve hatta daha güzel bir parlaklık kazanma özelliğine de sahiptirler
Tekstil tekniğinin başlangıçta ne zaman ve nerede başladığı bütün olarak bilinmese de hiç kuşku yok ki tekstil sanatı, genel bağlamda, Orta Asya'da başlamıştır Bu bölgede yaşayan yerliler, ki göç eden bu kabilelere yörük ya da göçebe kabileler denilmektedir, büyük bir nüfus patlaması neticesinde Asya'nın batılarına göç edip kendilerine yaşamak için daha yerinde alanlar aramaya başladıklarında göçebeler şiddetli bir çok hava koşullarına maruz kalmışladır bu nedenle çadırlarını hazırlamak için keçi yünü kullanmaya başlamışlardır Keçi yünü koyun yününe nazaran çok daha uzun ve sıkıdır Düz dokuma tekniği bu anlamda birincil kez göçebe tenteleri gerçekleştirmek için kullanılmıştır
Ufak bir kızın saç örgüsü beygir kuyruğundaki kısa ve sıkı saçların dışarı çıkması gibi keçi yünü de dokuma kumaşın dışına çıkarak düz dokuma çadırındaki delikleri kapar ve çadırı az daha su geçirmez bir halde getirir Daha sonraları, bu göçebe insanlar çadırlarının toprak zeminindeki rutubetten kendilerini gözetmek ihtiyacı duymuşlardır Bu yüzden düz tekstil tekniğinin aynısını kullanarak Kilim adını verdikleri zemin kaplamalarını üretmişlerdir Yaşadıkları bu alanda pagan inanışlar etken olduğu için düz tekstil motiflerinin çoğu tapınılan bazı amblem betimlemeleri yansıtır
Bir süre daha sonra dokuma sanatı gelişti ve jurnal yaşamda kullanılan bir çok eşya; mesela ulaşımda kullanılan beygir veya develerin eyer çantası gibi, dokumaydı
Yörükler keçi yününden kilimler dokuyarak bunları sıcak battaniyeler olarak kullanıyorlardı Kilimler ayrıca çadırların içinde bölmeler yaratmak için kullanıldığı gibi bebek beşiklerinde de kullanıldır Kilim kenarlarından çadır direklerine bağlanarak beşiğin öne ve arkaya sallanmasına ve bu sayede de bebeğin uyuması sağlanırdı Bu tür dağıtılmış dokumalar vakit içerisinde bir takım ilave kullanımların oluşmasıyla evrimsel temelde gelişmiştir Çadırlarda yaşayan bu göçebeler ilk başlarda kuru yaprak yığınlarını çadırlarının köşelerine dizmiş ve bunları yatak olarak kullanmışlardır Fakat karoser ağırlığı altındaki bu yatakların toz toprak olmaları, fazla eksik konfor sağlamaları ve çoğunlukla değiştirilmek zorunda olmaları gibi dezavantajları bulunmaktaydı Daha sonraları hayvan postlarının kullanımını model alarak, göçebeler bu düz dokumalarına (pile) eklemeye başladılar Bu birincil pile kilimleri oldukça esneklerdi Göçebeler bu kilimleri kolaylıkla katlayıp atların sırtlarına atarak bunları uzun yolculukları esnasında uyku çantaları olarak kullanmaktaydılar
Daha önce de belirttiğimiz gibi, birincil düğüm atılmış pile halıların ne zaman ve nerede dokunduğunu hiç kimse tam olarak bilmemektedir Ama hayatta kalmayı başaran en eski pile halı Altay dağlarının Pazyryk vadisindeki bir Sycthian prensinin mezarında keşfedilmiştir başta Sibirya'da bir rus kazıbilimci göre 1947'de segilenmiş ve acilen da Leningrad'daki Hermitage Müzesi'nde sergilenmektedir Bu halı Türk çift düğümü ile dokunmuş olup metrekaresinde 347000 düğüm bulunmaktadır Boyutları 3,62 m2 olan bu halıya yapılmış olan incelemeler neticesinde İsa'dan Önce 5 yüzyıla ait olduğu ortaya çıkmıştır Pazyryk, öteki ismiyle Altay halısı epeyce gelişmiş bir görünüme sahiptir ve bu sebeple de dokumacılığın uzun bir geçmişe sahip olduğunun kanıtı niteliğindedir
Türk halıları, ister düğümlü ister düz tekstil olsun, Türkler tarafından yapılmış aşina en çok iyi sanat şeklidir Orta Asya'dan Türkiye'ye değin tüm Türkler aralarında halı tekstil sanatının yaygınlaşmasının çevresel, sosyal, idareli ve dinsel nedenleri vardır Yüzyıllar boyu Türklerin yaşayan olduğu coğrafi bölgeler ılıman hava ikliminin bulunduğu alanlardı Gündüz ve gece, yaz ve kış sıcaklık farkları oldukça değişkendi Türk göçebeler, tarımsal alanlarda ya da kasabalarda kurdukları çadırlarda ya da büyük şehirlerdeki büyük evlerde yaşıyorlardı ve kendilerini soğuk havanın etkilerinden gözetmek için yerleri ara sıra de duvar ve girişleri halılarla kaplıyorlardı Halılar daima pamuk veya yün, ara sıra de ipekli eklemeleri el işi olurdu Bu halılar soğuğa karşı doğal duvar görevini görmekteydiler Düz tekstil kilimler ise sıklıkla batteniye, perde ya da koltukların üstüne konulan kaplamalar olarak kullanılırdı
Türk halıları, tüm dünyadaki konut eşyaları arasında en fazla satılanlarıdır Varlıklı renkleri, sıcak tonları ve mucizevi dokuları ile geleneksel motifleri Türk halılarının 13 yüzyıldan bu yana koruduğu mevkide büyük bir paya sahiptir 13 yüzyılda Anadolu'yu dolaşmış olan Marco Polo, bu halıların güzelliği ve sanatsal değeri üstüne yorumlarda bulunmuştur Bu dönemden kalan ve Selçuk halıları olarak bilinen diğer bir kaç halı, orta Anadolu'daki bir çok camide keşfedilmiştir Selçuk Halıları bugün Konya ve İstanbul'daki müzelerde sergilenmektedir Marco Polo'nun 1272 senesinde övmüş olduğu halıların aynısına bakıyor olabileceğimiz düşüncesi oldukça heyecan vericidir
Türk Kilim ve Halı dokumacılığının Anadolu'daki yayılması ve gelişmesi Selçuklu İmparatorluğu dönemine rastlamaktadır Tekstil sanatı Anadolu'ya 11 yüzyılın sonları ve 12 yüzyılın başlarına içten en zinde dönemini yaşamış olan Selçuklular tarafından tanıtılmıştır Bir çoğu halen belgelenememiş sayısız halı parçasının yanı sıra, Selçuklu kökenli 18 adet halı ve parçası bulunmaktadır Tanıdık en eski Selçuklu halıları 13 ve 14 yüzyıllardan kalmadır Bu halıların 8'i Selçukluların başkenti olan Konya'daki Alaattin Camisi'nde 1905 yılında Alman Konsolosluğu üyesi Loytred göre bulunmuştur Yer Alan bu halıların 1220 ile 1250 yılalrı aralarında Selçuklu bölgesinde dokunmuş olduğu bilinmektedir
3 büyük eksiksiz kilim, diğer bir takım küçük kilimlerden kalmış 3 büyük parça ve büyük kilimlerden kalmış 2 epeyce minik parçadan oluşan 8 çarpıcı kilim 1930 yılında Beyşehir'deki Esrefoğlu Camisinde bulunmuştur Günümüzde, bu kilimler Konya'daki Mevlana Müzesi'nde ve Londra'daki Kier Kolleksiyonunda sergilenmektedir Üçüncü bir grup halı kalıntısı ise 19351936 yıllarında Fostad'da ( Eski Kaire) bulunmuştur Fostad'da bulunmuş bu 7 kilimin 14 yüzyılda Anadolu'da dokunmuş olduğu belgelenmiştir Bahsettiğimiz bu 18 kilimin müşterek tasarım özelliği Kufic kenarları, 8 uçlu yıldız ve geometrik motifleridir Orta Asya kökenli Türk kilimleri 14 yüzyıla dek bütün karakteristik özelliklerini korumuştur Osmanlıların bütün Anadolu'da kontrolü ele geçirmelerinden daha sonra motiflerin karakteristik özellikleri ve ölçülerinde bir takım değişimler olmaya başlamıştır
Osmanlı Hükümdarlığı sırasında bir çok Türk kabile beraber yerleşip bir dizi kasaba ve ufak şehir kurmaya karar vermiştir Hereke şehri Marmara Denizi'nin kıyısında İstanbulun 60 km kadar doğusunda kurulmuştur Ilk saray halısı atölyesi Hereke'de tesis edilmiştir ve Osmanlı saraylarını donatmak üzere değişik ölçülerde halı dokumacılığına başlanmıştır Bu istisnai güzellikteki kilimler bununla beraber barıştırma ve savaş dönemlerinde Avrupa ülkeleriyle ilişkileri pekiştirmek adına kral ve kraliçelere, ordu komutanlarına armağan olarak da yollanmıştır 14 yüzyıl sonlarına doğru bu kilimler Avrupa evlerine, kiliselerine ve şatolarına girmeye başlamıştır
1416 yüzyıllar boyunca Türk kilim tasarımları Holbein, Lotto, Memling ve Van Eyck gibi Avrupalı birçok meşhur sanatçının resimlerinde yer almıştır 16 asır başlarında Avrupalı hemen hemen her prensin kendine özel bir koleksiyonu vardı Viyena'da insanların kilim almasına ise ancak 1671'den sonra müsade verilmeye başlanmıştır Türklerin Viyena'yı terketmesinden sonradan çoğu Türk kilimi çadırlar içinde bırakılmıştır Bu sayede hoş Türk halıları Avrupa halkı göre tanınmıştır Bir zaman sonradan ise Avrupalı kral ve kraliçeler şatolarını ve saraylarını ziyarete açmışlardır Bu da Türk kilimlerine olan ilgiyi arttırmış ve bu sayede kilimlere olan istek de artmıştı
19 yüzyılda İstanbul'un Kumkapı, Topkapı ve Üsküdar gibi bölgelerinde saray halısı atölyeleri açılmaya başlanmıştır 1891 de ise Sultan Abdülhamit II Hereke'deki atölyelerin sayısını ve büyüklüğünü arttırmıştır Bu Nedenle Hereke'deki halı dokumacılığı çeşitlilik kazanmıştır Bu gelişim boyunca Orta Asya'dan Anadolunun ovalarına ve kıyı şeritlerine dek Anadolu kilimleri saflığını ve karakteristik özelliklerini korumuştur Türk saray kilimleri Türk egemenliğideki kaynaklardan esinlenmiş olup Türk standart ve gereksinimlerine göre değişikliklere uğramıştır Bu süreç içerisinde kilimler Avrupa'da da hakettikleri yere ulaşmıştır Hereke, Uşak ve Bergama gibi bölgelerin kilimleri süre içinde ünlenmiştir Anadolu kilimlerinin tasarım, renk ve sembolleri fantastik bir şekilde zengindir Bu kilimler günümüzde 750den fazla köyde dokunmaktadır
Orta Asya Kilimleri
Irak'ın yanısıra Afganistan, Hindistan ve Pakistan gibi diğer ülkeler de ihracat için el tekstil kilimleri üretmektedir Keza Pakistan keza de Hindistan epeyce çağdaş kilim ve dokuma endüstrisi geliştirmişken Afganistan'ın kilim ihraç endüstrisi epeyce kısıtlı kalmıştır
Hindistan
Kilim dokumacılığı Hindistan'da İran'da olduğu dek eski bir gelenek değildir Kilim dokumacılığı Hindistan'a 16 yüzyılda İran İmparatorluğu tarafında tanıtılmıştır 15261530 yılları aralarında İran kilim tekstil endüstrisi gelişmeye başlamıştı 15 yüzyıl sonunda İran'daki Mongol hakimiyeti sona erdiğinde Hindistan kilim dokuması konusunda bir hayli ilerlemişti 1501 yılında İran yönetimi Hindistan'da dokumacılık için profesyonel atölyeler açmış ve bu konuda bilirkişi kişileri denetleyeci olarak atamıştır
neticede az kalsın tüm Hint tasarımları ünlü İran tasarımlarının birer imitasyonudur Bu kilimleri birbirinden ayırın tek nitelik yünün ve dokumanın ayrı nitelileridir
15 yüzyıldan 17 yüzyıla değin Hindistanda üretilmiş kilimlerin çoğu nerdeyse İran dokumaclığı dek iyidi fakat 17 yüzyılın sonunda bu sanat neredeyse sona erdi Dokuma endüstrisi 1800li yıllardan İngilizler göre her yerde kuruldu oysa bu tarihten daha sonra üretilen halılar eskisi gibi olamadı
Hint kilimlerinde kullanılan yünün İran halılarında kullanılandan daha kalındı Keza Hint kilimlerini sertliklerinden ötürü katlamak fazla daha zordur
gerçi hoş görünümleri ile zeminlerinizi süsleyip uzun seneler yıpranmayan kilimledir
Pakistan
Hindistan'daki gibi Pakistan'ın kilim endüstrisi de İran İmparatorluğu'ndan etkilenmiştir İran yönetiminin 16 ve 17 yüzyıllarda Pakistan'a kilim üretim olanakları getirmesiyle dokumacılık bu bölgede de önemli ölçüde gelişmiştir
Pakistan'ın bugünkü stil ve desenleri ya İran, ya Türk ya da Buhara tasarımlarını örnek alır niteliktedir Buhara kilimleri oldukça yumuşak ve aydınlık bir yün yapısına sahiptir Bu kilimlere doğaüstü bir yumuşaklık kazandırmak amacıyla saf koyun yünü kullanılmaktadır Bu tasarımlarda sadece 2 ya da 4 renk kullanıır ve bu renkler de genellikle yeşil, mavi ya da kırmızının tonlarından oluşmaktadır İran kilimlerine aynı olan çeşitleri ise ayrıca kalite bakımından keza de fiyat açısından yüksektir
Bugün Pakistan dünya çapındaki en büyük 4 halı üreticisidir
Afganistan
Afganistan'ın halı endüstrisi, ülkenin politik sorunlarla karşılaşmasından önce olduğu kadar iyi değildir Günümüzde ülkede bir fazla kilim üretiliyor olmasına rağmen ihracat epeyce azdır bu nedenle Afganistan halılarını diğer dünya ülkelerine Pakistan ve İran aracılığıyla pazarlamaktadır
Afgan kilimleri çoğunlukla Buhara kilimlerine ve Türkiye'de üretilenlerle doğu Türkmenistan kilimlerine benzemektedir Afgan kilimlerinde kullanılan renkler heyecan verici ve kilimin tarzına özel renklerdir Çeçen kabileleri gibi Afgan göçebeleri günümüzde halen kilim üretmektedir ama bunlar çok az miktarda olduklarından ötürü oldukça nadir ve güç bulunurlar
Umuyoruz ancak bu politik karışıklık içerisinde Afganistan kilimleri ebediyen yol olmaz
Avrupa Kilimleri
Avrupa'daki kilim tekstil sanatının kökeni süresiz olmaklaberaber bir takım Avrupa ülkelerinin az daha 1000 sene evvel düz dokumalar ve duvar halıları üretmiş olduğu bilinmektedir Kanıtlar göstermektedir ama doğu kilimleri başlangıçta MS 1000 yılı sonrasında ithal edilmiştir Bu da pileknotting tekniğinin derhal taklit edilmesiyse eğer daha önceden biliniyor olduğu anlamına gelmektedir
Şile halıların Avrupa'da yayılması 11 ve 13 yüzyıllarda sürmüş Haçlı Seferleri, Marco Polo'nun (12541324) seyehatleri ve Venedik'teki elçilikler bir uçtan bir uca gerçekleşmiştir Hem Portekiz'in 14 yüzyılda başlamış olan koloni genişlemesi da etkenlerden biriolarak kabul edilir
Avrupa pile halılarından kalan en eski parça Harz Dağı bölgesindeki Quedlinburg'daki Schlosskirche'de korunmaktadır Bu kilim tek pile düğüm ile dokunmuş olup bu özelliği ile İspanyol halılarına benzemektedir oysa yapılan araştırmalarda bu kilimin İspanyol dokumacılığı ile bir bağlantısı bulunamıştır
1255 yılında Castilelı Eleanor İngiltereli Edward I ile evlendiğinde yanına bir çok İspanyol kilimi getirmiştir
İngiltere'nin büyük bir bölümünde17 asır başlarına dek saraylarda ve büyük evlerde bile hasır ve samanlar zemin kaplaması olarak kullanılmaktaydı Britanya süre içerisinde zenginleştikçe bütün bu saman ve hasır kilimlerin yerini pile kilimler aldı
Eski Avrupa tablolarında betimlenmiş tüm zemin kaplamaları doğu kilimlerine benzemektedir Bu da fazla şaşırtıcı bir koşul değildir çünkü Avrupalılar bu sanatı kendileri öğrenmeden çok önce İran halıları ihtal etmekteydiler
Bir çokları Venedik'in 15 yüzyılda Asya'dan kilimler ithal ettiğine ve Avrupalıların özellikle doğu kilimlerini tercih ettiklerine inanmaktadır 17 asır sonlarında iran ve Türk halıları Avrupa'nın azami bedel görebilen halılarıydı Krallar diğer politik liderlere müttefik elde etmek için ipekli İran halıları armağan etmketeydiler
18 yüzyılın ortalarından 19 yüzyıla dek Avrupalı az kalsın her ülke kendi kilim dokuma sanatına başlamıştı En iyi üreticiler İspanya, Fransa, Polonya, İtalya, İngiltere, Almanya, Avusturya, Hollanda ve Romanya'ydı
Günümüzde Avrupa el tekstil kilimleri sanayinin işçilik maaliyeleri ile yarışmaması sebebiyle oldukça nadir üretilmektedir Bunun yerine Belçika gibi kimi Avrupa ülkeleri bilhassa II Dünya Savaşı ardından kayda değer makina dokuma halı sanayileri geliştirmişlerdir *