iltasyazilim
FD Üye
Dünya su günü ile ilgili kompozisyon,
Dünya su günü konulu hitabe metni,
Dünya su günü ile ilgili yazı,
Dünya su günü,
Dünya Yiyecek Günü konulu Kompozisyon örneği ,
Yaşam İçin Su
BM Genel Kurulu Aralık 2003'te yaptığı 58 oturumunda aldığı karar ile 2005 yılının 22 Mart gününden başlayarak 2019 yılına kadar on sene süreyle dünya su günü temasının Water For Life( Yaşam İçin Su ) olmasını kararlaştırmıştır BM ayrıca bu on takvim sürenin Eylem İçin On Yılolmasını tavsiye ederek bu zaman içerisinde konunun seminer ve konferans gündemlerinden suyu korumaya karşın etkin eylemlere aktarılmasını sağlamayı amaçlamıştır Yeryüzündeki suyun %97 ’si tuzludur Geriye Doğru kalan ve büyük bir bölümü Kuzey ve Güney Kutuplarında buzullar içinde donmuş olan %3 ’lük tatlı su kaynakları için insanlar, bitkiler, yaban hayat, tarım ve sanayi rekabet etme durumundadırlar Son 10 yılda bu kısıtlı su arzı üzerindeki küresel su talebi 6 – 7 kat artmıştır; bu oran dünya nüfusu çoğaltma oranının iki katından fazladır öte yandan, dünya nüfusunun 2025 ’de 8,3 milyara, 2050 ’de ise 10–12 milyara ulaşacağı varsayım edilmektedir Halen, yoksullar başta almak üzere, dünyada 2,4 milyar insan yetkisiz ve kalitesiz su sebebiyle sağlıksız koşullarda yaşamaktadır Dünyanın birçok bölgesinde yaşanmakta olana kırsal alanlardan kentlere göç, fazla sayıda insanın yeterli afiyet hizmetlerinden, tehlikesiz içme suyundan, çevresel olarak güvenli hayat koşullarından yoksun alanlarda yaşamalarına sebep olmaktadır Milletlerarası kuruluşlar, yukarıda bir kısmı sözü edilen sorunlara çözüm arayışları çerçevesinde insan sağlığı, yiyecek güvenliği, endüstriyel gelişme ve yankısistemlerin korunması için su kaynaklarının daha etkili bir biçimde kullanılması ve yönetilmesinin gerekliliğine uyarı çekmiştir BM sistemi içinde yer alan birçok uzman kuruluşun (UNDP, FAO, UNICEF, UNESCO, WHO, WMO) girişimi ile bir çabuk uluslararası konferans çerçevesinde etkili ve adil su kaynakları kullanımı tartışılmış ve gözden geçirilmiştir Bu konferanslar arasında: 1972 Stockholm BM İnsan ve Çevre Konferansı, 1977 Mar del Plata BM Su Konferansı, 1991 Delft BM Yeniden Yapılanma Programı Sempozyumu: Su Sektöründe Kapasite Geliştirme, 1992 Dublin Su ve Çevre Milletlerarası Konferansı, 1992 BM Çevre ve Yeniden Yapılanma Konferansı sayılabilir Birbirini peşine düşüp takip eden bütün bu konferansların sonucunda su kaynaklarının etkin ve adil kullanımına ilişkin bir dizi prensip ve normlar ortaya çıkmıştır Bir yandan tarım, içme suyu ve sanayi aralarında bir yanlamasına da bu sektörler ve doğal hayat arasında su kullanımına ilişkin rekabet giderek artmaktadır 1990 ’ların ortalarına gelindiğinde artan bir şekilde daha çok bölge ve ülkenin su kıtlığı ile karşılaşması ile dünyada su kaynakları yönetiminde bütüncül yaklaşımların benimsenmesinin gerekliliği ortaya çıkmıştır Dublin ve Rio ilkelerini ve Bütüncül Su Kaynakları Yönetimiolarak tanımlanan bir dizi ilkeyi eyleme dönüştürmek nedeniyle Dünya Su Konseyi (WWC) ve Küresel Su Ortaklığı (GWP) gibi uluslararası sivil toplum kuruluşları kurulmuştur Bu kuruluşlar, politikayapıcılar ve kullanıcılar gibi paydaşlar aralarında su ile ilgili sorunlara yönelik ilgiyi artırmaya; ilgili aktörler arasında ortaklıklar kurulmasına ve ulusal, yöresel ve lokal düzeyde totaliter su kaynakları yönetimine ilişkin eylemlerin gerçekleşmesine yönelik faaliyetlerde bulunmaktadırlar Türkiye su zengini bir ülke değildir Uzmanlar ülkemizin 107 milyar m3 su arzına sahip olduğunu vurgulasalar da, mevcut su kaynakları vakit ve mekâna göre baştan savma dağılmıştır öte yandan sıradan 1300 m3 birey başına düşen su miktarı ile ülkemiz milletlerarası ölçütlere kadar su sıkıntısı çeken ülkeler içinde değerlendirilebilmektedir Türkiye, sosyoidareli yeniden yapılanma hedefleri doğrultusunda su kaynaklarını geliştirme projelerine öncelik vermiştir Güneydoğu Anadolu Projesi (GAP) ülkemizin görece fakir ve geri kalmış bir bölgesinde su, toprak ve insan kaynaklarının yeniden yapılanma amacına karşın geliştirilmesi ve kullanılmasına dönük bir dizi somut, sosyal, hesaplı ve kültürel proje ve faaliyetleri kapsamaktadır Dünyada birçok bölgede, son elli yılda, hesaplı çoğaltma hedefleri doğrultusunda ileri teknolojilerin, yöntemlerin ve tekniklerin kullanımına karşın girişimleri gözlemledik öte yandan bu çabuk artış süreci içinde aynı girişimler, sosyal eşitsizlik, çevresel facia ve ekolojik dengenin temelden sarsılması gibi olgularla mücadelede başarısız kaldılar Küresel düzeyde kalkınmaya karşın gözlemlediğimiz bu gelişmeler, kalkınmaya ilişkin genel yaklaşımlarımızda ve GAP ’a özgü olarak izlediğimiz kalkınma politikalarında yeni anlayışların benimsenmesine yol açmıştır Nitekim 1990 ’ların ilk yıllarından buyana, GAP bölgesinde kalkınmaya ilişkin etkinlikler GAP Alan Kalkınma İdaresi ’nin öncülüğünde sürdürülebilir kalkınmayaklaşımı doğrultusunda yürütülmektedir Güneydoğu Anadolu Projesi ’nin nihai hedefi, bölgede yaşayan halkın potansiyel ve tercihlerini eksiksiz bir biçimde yaşama geçirebilecekleri bir ortam yaratmaktır GAP, su ve toprak kaynakları gibi bölgede yaşamın her unsuruna temel teşkil eden kaynakları etkin ve adil bir biçimde geliştirmeye ve kullanmaya karşın etkinlikler çerçevesinde kadın, erkek, genç, çocuk, mevcut tüm bölge halkı ve gelecek kuşaklar için seçenekleri ve olanakları genişletmeyi hedeflemektedir Sadece hesaplı artma hedefli kalkınma yaklaşımlarından ayrı olarak, sürdürülebilir yeniden yapılanma, insanı, kalkınmanın hem arabulucu ayrıca de amacı olarak odak noktaya koyar Alan halkının sosyal ve hesaplı gönence erişimine karşın projelere öncelik verir GAP çerçevesindeki eşdeğer, adil, cinsiyet dengeli proje uygulamaları, suyun etkin kullanımına ve katılımcılığa dayalı sulandırma modelleri, kalkınmanın alt yapısını yaratıcı maddesel projelerin, sosyal yapıya, çevreye ve kültür varlıklarına yönelik zararlarını minimuma indirmeye çalışan projeler, kadınlar, baraj göllerinden etkilenen nüfus, çocuklar, gençler, toprakları sulandırma alanı dıştan bulunan çiftçiler gibi dezavantajlı grupların, kalkınmadan negatif etkilenmemelerini ve yaratılacak refahın idareli geçerliliğini gözeten uygulamaların tümü sürdürülebilir insani yeniden yapılanma yaklaşımı içinde değerlendirilmelidir Öyleyse haydi bizler de suyumuza sahip çıkalım Onu tedbirli kullanmaya, israf etmemeye ve onu korumaya çalışalım *
Dünya su günü konulu hitabe metni,
Dünya su günü ile ilgili yazı,
Dünya su günü,
Dünya Yiyecek Günü konulu Kompozisyon örneği ,
Yaşam İçin Su
BM Genel Kurulu Aralık 2003'te yaptığı 58 oturumunda aldığı karar ile 2005 yılının 22 Mart gününden başlayarak 2019 yılına kadar on sene süreyle dünya su günü temasının Water For Life( Yaşam İçin Su ) olmasını kararlaştırmıştır BM ayrıca bu on takvim sürenin Eylem İçin On Yılolmasını tavsiye ederek bu zaman içerisinde konunun seminer ve konferans gündemlerinden suyu korumaya karşın etkin eylemlere aktarılmasını sağlamayı amaçlamıştır Yeryüzündeki suyun %97 ’si tuzludur Geriye Doğru kalan ve büyük bir bölümü Kuzey ve Güney Kutuplarında buzullar içinde donmuş olan %3 ’lük tatlı su kaynakları için insanlar, bitkiler, yaban hayat, tarım ve sanayi rekabet etme durumundadırlar Son 10 yılda bu kısıtlı su arzı üzerindeki küresel su talebi 6 – 7 kat artmıştır; bu oran dünya nüfusu çoğaltma oranının iki katından fazladır öte yandan, dünya nüfusunun 2025 ’de 8,3 milyara, 2050 ’de ise 10–12 milyara ulaşacağı varsayım edilmektedir Halen, yoksullar başta almak üzere, dünyada 2,4 milyar insan yetkisiz ve kalitesiz su sebebiyle sağlıksız koşullarda yaşamaktadır Dünyanın birçok bölgesinde yaşanmakta olana kırsal alanlardan kentlere göç, fazla sayıda insanın yeterli afiyet hizmetlerinden, tehlikesiz içme suyundan, çevresel olarak güvenli hayat koşullarından yoksun alanlarda yaşamalarına sebep olmaktadır Milletlerarası kuruluşlar, yukarıda bir kısmı sözü edilen sorunlara çözüm arayışları çerçevesinde insan sağlığı, yiyecek güvenliği, endüstriyel gelişme ve yankısistemlerin korunması için su kaynaklarının daha etkili bir biçimde kullanılması ve yönetilmesinin gerekliliğine uyarı çekmiştir BM sistemi içinde yer alan birçok uzman kuruluşun (UNDP, FAO, UNICEF, UNESCO, WHO, WMO) girişimi ile bir çabuk uluslararası konferans çerçevesinde etkili ve adil su kaynakları kullanımı tartışılmış ve gözden geçirilmiştir Bu konferanslar arasında: 1972 Stockholm BM İnsan ve Çevre Konferansı, 1977 Mar del Plata BM Su Konferansı, 1991 Delft BM Yeniden Yapılanma Programı Sempozyumu: Su Sektöründe Kapasite Geliştirme, 1992 Dublin Su ve Çevre Milletlerarası Konferansı, 1992 BM Çevre ve Yeniden Yapılanma Konferansı sayılabilir Birbirini peşine düşüp takip eden bütün bu konferansların sonucunda su kaynaklarının etkin ve adil kullanımına ilişkin bir dizi prensip ve normlar ortaya çıkmıştır Bir yandan tarım, içme suyu ve sanayi aralarında bir yanlamasına da bu sektörler ve doğal hayat arasında su kullanımına ilişkin rekabet giderek artmaktadır 1990 ’ların ortalarına gelindiğinde artan bir şekilde daha çok bölge ve ülkenin su kıtlığı ile karşılaşması ile dünyada su kaynakları yönetiminde bütüncül yaklaşımların benimsenmesinin gerekliliği ortaya çıkmıştır Dublin ve Rio ilkelerini ve Bütüncül Su Kaynakları Yönetimiolarak tanımlanan bir dizi ilkeyi eyleme dönüştürmek nedeniyle Dünya Su Konseyi (WWC) ve Küresel Su Ortaklığı (GWP) gibi uluslararası sivil toplum kuruluşları kurulmuştur Bu kuruluşlar, politikayapıcılar ve kullanıcılar gibi paydaşlar aralarında su ile ilgili sorunlara yönelik ilgiyi artırmaya; ilgili aktörler arasında ortaklıklar kurulmasına ve ulusal, yöresel ve lokal düzeyde totaliter su kaynakları yönetimine ilişkin eylemlerin gerçekleşmesine yönelik faaliyetlerde bulunmaktadırlar Türkiye su zengini bir ülke değildir Uzmanlar ülkemizin 107 milyar m3 su arzına sahip olduğunu vurgulasalar da, mevcut su kaynakları vakit ve mekâna göre baştan savma dağılmıştır öte yandan sıradan 1300 m3 birey başına düşen su miktarı ile ülkemiz milletlerarası ölçütlere kadar su sıkıntısı çeken ülkeler içinde değerlendirilebilmektedir Türkiye, sosyoidareli yeniden yapılanma hedefleri doğrultusunda su kaynaklarını geliştirme projelerine öncelik vermiştir Güneydoğu Anadolu Projesi (GAP) ülkemizin görece fakir ve geri kalmış bir bölgesinde su, toprak ve insan kaynaklarının yeniden yapılanma amacına karşın geliştirilmesi ve kullanılmasına dönük bir dizi somut, sosyal, hesaplı ve kültürel proje ve faaliyetleri kapsamaktadır Dünyada birçok bölgede, son elli yılda, hesaplı çoğaltma hedefleri doğrultusunda ileri teknolojilerin, yöntemlerin ve tekniklerin kullanımına karşın girişimleri gözlemledik öte yandan bu çabuk artış süreci içinde aynı girişimler, sosyal eşitsizlik, çevresel facia ve ekolojik dengenin temelden sarsılması gibi olgularla mücadelede başarısız kaldılar Küresel düzeyde kalkınmaya karşın gözlemlediğimiz bu gelişmeler, kalkınmaya ilişkin genel yaklaşımlarımızda ve GAP ’a özgü olarak izlediğimiz kalkınma politikalarında yeni anlayışların benimsenmesine yol açmıştır Nitekim 1990 ’ların ilk yıllarından buyana, GAP bölgesinde kalkınmaya ilişkin etkinlikler GAP Alan Kalkınma İdaresi ’nin öncülüğünde sürdürülebilir kalkınmayaklaşımı doğrultusunda yürütülmektedir Güneydoğu Anadolu Projesi ’nin nihai hedefi, bölgede yaşayan halkın potansiyel ve tercihlerini eksiksiz bir biçimde yaşama geçirebilecekleri bir ortam yaratmaktır GAP, su ve toprak kaynakları gibi bölgede yaşamın her unsuruna temel teşkil eden kaynakları etkin ve adil bir biçimde geliştirmeye ve kullanmaya karşın etkinlikler çerçevesinde kadın, erkek, genç, çocuk, mevcut tüm bölge halkı ve gelecek kuşaklar için seçenekleri ve olanakları genişletmeyi hedeflemektedir Sadece hesaplı artma hedefli kalkınma yaklaşımlarından ayrı olarak, sürdürülebilir yeniden yapılanma, insanı, kalkınmanın hem arabulucu ayrıca de amacı olarak odak noktaya koyar Alan halkının sosyal ve hesaplı gönence erişimine karşın projelere öncelik verir GAP çerçevesindeki eşdeğer, adil, cinsiyet dengeli proje uygulamaları, suyun etkin kullanımına ve katılımcılığa dayalı sulandırma modelleri, kalkınmanın alt yapısını yaratıcı maddesel projelerin, sosyal yapıya, çevreye ve kültür varlıklarına yönelik zararlarını minimuma indirmeye çalışan projeler, kadınlar, baraj göllerinden etkilenen nüfus, çocuklar, gençler, toprakları sulandırma alanı dıştan bulunan çiftçiler gibi dezavantajlı grupların, kalkınmadan negatif etkilenmemelerini ve yaratılacak refahın idareli geçerliliğini gözeten uygulamaların tümü sürdürülebilir insani yeniden yapılanma yaklaşımı içinde değerlendirilmelidir Öyleyse haydi bizler de suyumuza sahip çıkalım Onu tedbirli kullanmaya, israf etmemeye ve onu korumaya çalışalım *