Aldatma denilince genellikle ilk olarak aklımıza ilişki dışında olan üçüncü bir şahıs ile yaşanan cinsel birliktelik aklımıza gelir.
Peki sadece cinsel bir birliktelik yaşayınca mı aldatmış oluyoruz?
Partnerimiz dışında karşı cinse hoşlanma,sevgi,arzu gibi duygular beslenilirse aldatmış olunur mu?
Peki,çiftler için duygusal aldatma mı yoksa cinsel aldatma mı daha yaralayıcı?
Araştırmalara göre, aldatmaların 2/3’ü hem duygusal hem de cinsel aldatmadan oluştuğunu belirtmektedirler.
Bireyin devam eden bir ilişkisi varken bir başkasıyla duygusal bir yakınlık yaşaması, bir başkasına âşık olması, bir başkasıyla özel bir paylaşımda bulunması duygusal aldatma; yine romantik bir ilişki yaşarken bir başkasıyla cinsel ilişkiye girmesi ise cinsel aldatma olarak tanımlanmaktadır. Daha önce yapılan araştırmalarda, erkeklerde cinsellik odaklı aldatma daha fazla olmakla birlikte, kadınlarda duygusal ve cinsellik odaklı aldatma daha fazla olduğunu ifade etmektedirler.
Birçok çalışmalar, toplumsal cinsiyetin bireylerin evlilik dışı ilişkiler için yaptıkları nedensel yüklemelerdeki etkisini incelemiştir. Bu çalışmalara göre, erkekler ilişkilerini daha çok cinsel, kadınlar ise duygusal olarak betimlemektedir. Aynı zamanda, erkekler arasında cinsel birlikteliğin daha fazla olduğu bulunmuştur ve daha fazla erkek evlilik dışı cinsel birliktelik yaşadığını belirtmiştir. Kadınlarda ise duygusal birliktelik daha yüksek bulunmuştur. Evlilik dışı ilişki yaşamış katılımcılar arasında erkekler kadınlara göre daha az bağlanma yaşadıklarını ya da hiç duygusal bağlanma yaşamadıklarını belirtmişlerdir.
Toplumuzda kadınlar evlilik dışı ilişkilere sunulabilecek cinsel birliktelik ile değil, aşkla ilgili olmasını daha kabul edilebilir gördüklerini belirtirler. Genellikle erkekler aşkı ve cinsel birlikteliği birbirinden ayırırlar, fakat kadınlar çoğu zaman aşkın ve cinselliğin birlikte yürüdüğüne inandıkları gözlemlenebiliyor. Eşinin cinsel bir ilişki içinde olduğunu anlayan bir kadın, otomatik olarak eşinin artık kendisine değil de başka birine âşık olduğu düşüncesine kapılmaktadır. Çünkü aşk, evlilik dışı bir ilişki yaşamak için kendilerinin kullanacağı bir gerekçedir. Erkekler ise, eşinin başka biriyle duygusal yakınlık içinde olduğunu anladığında, bu ilişkinin cinsel bir yanı olmadığına inanmakta zorlanmaktadır. Bu, kadınlardaki aşk atfı gibi, erkeklerdeki cinsellik atfı da kendi eğilimlerinden kaynaklanmaktadır.
2004 yılında yapılmış “yakın ilişkilerde kıskançlık” adlı araştırmada kadınların duygusal, erkeklerin ise cinsel aldatılma karşısında daha çok kıskançlık duyduğu sonucuna varılmıştır. Erkekler, kadınların cinselliğe duygusal yakınlık yüklediklerinin fark ettiklerinde, cinsel aldatılma durumunda daha çok kıskançlık duyabilmekte, kadınlar da erkeklerin cinselliği genelde heyecan ve fiziksel rahatlamayla ilişkilendirdikleri için cinsel aldatılmadan çok duygusal aldatılma durumunda kıskançlık duymaktadırlar.
Erkeklerin eşlerinin kendilerini cinsel olarak aldattıklarından şüphelenmeleri ya da evlilik dışı ilişkinin varlığından haberdar olmaları bile, malesef bazen aile içi şiddet ve cinsel zorlamaya neden olmaktadır.
Heteroseksüel üniversite öğrencileri arasında yapılan çeşitli çalışmalarla da, erkeklerin cinsel aldatmaya, kadınların ise duygusal aldatmaya daha sert tepki verecekleri hipotezi kanıtlanmıştır.
Günümüzde cinsel aldatma, birçok toplum için toplumsal bir sorun haline gelmiştir. Bu sorun önceki tarih dönemlerinin hiç birinde modern dünyadaki kadar yaygın olmamıştır. Özetle, kadınların duygusal yoksunluktan dolayı sadakatsizlik yaşarken, erkeklerin cinsel istek sebebiyle aldattıklarını genel olarak söyleyebiliriz.