nicebayan
FD Üye
- Katılım
- Ara 24, 2016
- Mesajlar
- 94,678
- Etkileşim
- 2
- Puan
- 38
- Yaş
- 36
- Web sitesi
- nicebayan.com
- F-D Coin
- 90
EBÛ ALİ DEKKÂK HAYATI
Büyük velîlerden İsmi Hasan bin Muhammed, künyesi Ebû Ali Dekkâk'tır Nişâbur'da doğdu Doğum târihi bilinmemektedir 1014 (H405) senesi Zilkâde ayında Nişabur'da vefât etti
Zamânındaki çoğu âlim ve evliyânın ders ve sohbetlerinde bulundu Fıkıh, tefsîr, hadîs ve başka ilimlerde yükseldi Bilhassa Ebü'lKâsım Nasrabâdî'nin feyz ve bereketleriyle kemâle gelip olgunlaştı İcâzet, diploma aldı Tasavvuftaki hoca silsilesi; Ebü'lKâsım Nasrabâdî, İmâmı Şiblî, Cüneydi Bağdâdî, Sırrîyi Sekatî, Ma'rûfı Kerhî, Dâvûdi Tâî, FerkadüsSencî, Hasanı Basrî, Enes bin Mâlik hazretleridir (rahmetullahi aleyhim) İnsanlara ilim ve edeb öğretip çok talebe yetiştirdi İmâmı Kuşeyrî hazretleri, talebelerinin en önde gelenlerinden olup, aynı zamanda dâmâdıydı
Ebû Ali Dekkâk hazretleri, gâyet açık, fazla tesirli ve güzel konuşurdu Her yıl başka memlekete artan bir şekilde insanlara vâz ve nasîhat verir, sonradan memleketi olan Nişâbur'a dönerdiZamânındaki âlimler, sâlihler, velîler kendisini medhettiler Evliyânın büyüklerinden Ebû Ali Fârmedî hazretleri onun hakkında; Yarın kıyâmet günü kurtuluşum için Ebû Ali Dekkâk'ın adaşıyım demekten diğer bir delilim olmayacakbuyurmuştur
Ebû Ali Dekkâk hazretleri, ilmi âlimden öğrenmeyi teşvik eder; Kendiliğinden yetişen ağaç, yaprak verir Ama meyve vermez Verse de antipatik olur İnsan da böyledir Hocası olmayan kimseden hiçbir şey hâsıl olmaz Ben söylediklerimi kendiliğimden söylemiyorum Bu anlattıklarımı hocam Nasrabâdî'den öğrendim O, Şiblî'den, o da Cüneydi Bağdâdî'den öğrendi Bizim büyüklerimize olan derin saygı ve tâzimimiz pek fazlaydı fakat, hocamın huzûruna gideceğim zaman, mutlaka gusül abdesti alıp, ondan sonra giderdim
Bir defâsında Ebû Ali Dekkâk hazretlerine birisi gelerek, büyüklerin sohbetinde bulunmanın faydasını sordu Cevâbında; Bunda iki üstünlük vardır Birincisi; eğer o kimse ilme tâlib olmuşsa, Allahü teâlâya ve O'nun dînine olan muhabbeti, bağlılığı ve sohbetin bereketiyle ilmi artar İkinci faydası; eğer sohbette bulunan kimsenin kalbinde benlik ve gurur varsa, o duygular yok olup, ilmi ve edebi artar Mânevî bakımdan yüksek derecelere kavuşurbuyurdu
Hocasına muhâlefet edenin hâli nicedir?diye soran birisine; Her kim hocasına kalbinden muhâlefet etmeye niyet etse, onunla aynı yolda bulunamaz Verdiği sözü bozmuş olur Bunun için pişmanlık etmesi vâcib olur Üstâdına saygısızlık edenler içinse tövbe yokturbuyurdu
Bir gün, meclisine bir kimse tevekkülün ne olduğunu sormak için geldi İçeri girince Ebû Ali hazretlerinin başında çok kıymetli bir sarık olduğunu fark etti O kimsenin gönlü o sarığa meyletti Bu sırada Ebû Ali hazretleri gelen kimseye dönüp; Tevekkül, Allahü teâlâya îtimâd etmek, onunbunun sarığına tama' etmemektirbuyurdu ve sarığını çıkartıp o kimseye hediye etti
Ebû Ali Dekkâk hazretleri hiçbir şeye dayanmazdı Bir gün bir yakını ona sırtını dayasın diye bir yastık getirmiş ve oturduğu yerde arkasına koymuştu Fakat o, hafifçe yastığı kendisinden uzaklaştırıp; Bir şeye dayamak âdetimiz değilbuyurdular
Kendisine edebi gözetmekten soruldu O; Edebi terk, kovulmayı îcâbettiren bir sebeptir Huzurda terbiyesizlik edeni kapıya, kapıda edepsizlik edeni ise hayvanlara görmek için ahıra koyarlar Kul, ibâdeti ve tâatıyla Cennet'e, ibâdet ve tâatteki edebiyle Allahü teâlâya vâsıl olurbuyurdu
Ebû Ali Dekkâk hazretleri anlatır: Bir gün Merv'deyken bizi sevdiğini söyleyen biri yanıma geldi ve; Uzakta bir mesâfeden geldim Sana ulaşmak için uzun yollar katettim Maksadım seninle görüşmektidedi Bunun üstüne ona; Nefsinden sefer edebilseydin, uzaktan kalsaydın, bir adım atman bile kâfiydidedim
Özgürlük nedir?diye soran birisine; Eğer nefsinin arzularına boyun eğmiş, nefsin dünyâya meyletmişse, malın kölesisinbuyurdu
Fütüvvet nedir?diye soranlara da; Fütüvvet, Peygamber efendimizin hoş ahlâkından biridir Bunun içindir ki, mahşer gününde cümbür cemaat; Ben! Ben!derken, O; Ümmetim! Ümmetim!diye yalvaracaktırbuyurdu
Allahü teâlâdan korkmak husûsunda buyurdu oysa: Korkunun havf, haşyet ve ihtişam gibi farklı alanlara yönlendirilmiş mertebeleri vardır Havf, îmânın şartındandır Bunun ispatı, Allahü teâlânın Kur'ânı kerîmde meâlen; Eğer mümin iseniz benden korkunuz(Âli İmrân sûresi: 187) buyurmuş olmasıdır Haşyet, ilmin şartındandır Allahü teâlâ bu hususta meâlen; Allah'tan ancak âlim olan kullar korkar(Fâtır sûresi: 28) buyurmuştur Heybet, mârifetin (Allahü teâlâyı tanımanın) şartıdır Bu hususta da Allahü teâlâ; Allah sizi kendinden sakındırmaktadır(Âli İmrân sûresi: 28) buyurmuştur
Bir gün kendisine; Katlanma nedir?denildi Dayanma, ismi gibidir (dayanıklılık, ilaç olarak kullanılan tadı acı bir ağacın adıdır) Sabırlılar dünyâ ve âhiret izzetine konarak necât ve kurtuluşa erdiler Çünkü onlar Allahü teâlâdan O'nunla olma şerefine nâil olmuşlardır Allahü teâlâ bunun için; Belirsizlik değil ama Allah sabredenlerle berâberdir(Tûr sûresi: 4) buyurmuştur
Sabrın târifi ve sınırı takdire îtirâz etmemektir Şikâyet yollu olmaksızın başa gelen musîbetleri açıklama yapmak sabırsızlık olmaz Allahü teâlâ, Eyyûb aleyhisselâm kıssasında; Biz onu sabırlı bulduk, o ne güzel bir kuldurbuyurmuştur Halbuki O, Eyyûb aleyhisselâmın; Başıma bu tasa geldi(Enbiyâ sûresi: 83) dediğini haber vermiştir Bu ümmetin zayıfları(ruhsatla, müsade verilen şeylerle amel ederek sıkışık kalmasınlar ve) nefes alsınlar diye Allahü teâlâ, Eyyûb aleyhisselâmın; Başıma bu tasa geldidediğini bildirmiş ve böyle şeyler söylemeyi haram kılmamıştırbuyurdu
Bir gün nasîhat isteyen birisine; Sen kimin esiri ve mülküysen onun kulusun Eğer nefsinin esiri (ve mülkü) isen nefsinin kulusun Eğer dünyânın esiriysen, dünyânın kulusun (ve kölesisin)buyurdu
zaman zaman hocası Nasrabâdî'den anlatırdı: Hocam buyurdu fakat: Kul olanın kıymeti, mâbudu olan Allahü teâlâya göredir Ârifin şerefi de mârufa (bilinene tanınana) göredir Maddeye tapanın değeri maddeye göre, Allahü teâlâya tapanın değeri de O'na göredir Kulluktan daha onurlu bir şey yoktur Mümin için ubûdiyetle, kullukla ilgili ad almaktan daha mükemmel bir isim yoktur Bundan nedeniyle Allahü teâlâ mîrac gecesi Peygamber efendimizi vasfederken meâlen; Bir gece kendisine âyetlerimizden bir kısmını gösterelim diye kulumu (Muhammed aleyhisselâmı) Mescidi Haramdan, çevresini mübârek kıldığımız Mescidi Aksâya götüren Allahü teâlâ, noksan sıfatlardan münezzehtir O, aslında işitendir, görendir(İsrâ sûresi: 1) buyurdu
Kendisine mürid kime denir?denildi O; Mürid, meşakkat ve sıkıntılara katlanan mütehammil, sabırlı kimsedir Murâd ise, taşınan kimsedirbuyurdu
Sükût, Allahü teâlânın huzûrunda olma edeplerinden bir edeptir Allahü teâlâ, Kur'ânı kerîmde meâlen; Kur'ânı kerîm okunduğu süre onu dinleyiniz ve susunuz ama rahmete nâil olasınız, kavuşasınız(A'râf sûresi: 204) buyurmuştur
Allahü teâlâ, cinlerin, Resûlullah efendimizin huzûrundaki hâlini haber verirken de; meâlen Cinler hazreti Peygamberin huzûruna gelince, birbirlerine; Susundediler(Ahkâf sûresi: 29) buyurmuştur
Vefat hakkında soru soran birisine şunu anlattı: Bir gün, hasta olan İmâm Ebû Bekr bin Fürek'i ziyârete gittim Onu görür görmez gözlerim yaşardı Ona; İnşâallah Hak teâlâ sana âfiyet ve şifâ ihsân ederdedim O zaman bana; Kardeşim korkum ölümden değil, ölüm ötesindendirdedi
Kendisine vakitten soruldu O vakit; Süre, içinde bulunduğun haldir Eğer sen dünyâda isen (yâni zihnin ve kalbin dünyevî düşüncelerle batmış ise) vaktin dünyâdır Eğer âhirette isen vaktin âhirettir Eğer neşeliysen vaktin neşedir Hüzünlüysen, vaktin hüzündürbuyurdu
Biri gelip şeytanın vesvesesinden şikâyette bulundu Ebû Ali Dekkâk hazretleri ona; Kalbini dünyâya bağlama Dünyevî alâkaları kökünden sök ancak üzerine serçe konmasın Zîrâ böyle ağaçta şeytanın yuvası bulundukça, iblisin kuşları gelip oraya konarlarbuyurdu
Ebû Ali Dekkâk hazretleri talebelerinin tâkat ve kudretine göre iş verirdi Bâzılarına ağır, bâzılarına hafif işler verirdi Niye böyle yapıyorsunuzdenildikte; Bir kimse bakkallık yapacaksa, ona bir ton sabun lâzım, değil eğer çamaşırlarımızı yıkıyacaksa, bir kilo sabun yeterderdi
Vâz ve nasîhatlerinde günahlardan çok bahsederdi Birgün; Yâ Rabbî! Biz amel defterimizi günahla siyah ettik Sen, saç ve sakalımızı günlerle beyaz ettin Ey beyazın ve siyahın yaratıcısı olan Allah'ım! Lütfun ve fadlınla günahlarımızı affeyle!
Cehennem korkusu ya da Cennet arzusu ile tövbe etmek muhtemel değildir Allahü teâlâ, Bekara sûresi 222 âyeti kerîmesinde meâlen; Emin ki Allahü teâlâ pişmanlık edenleri severbuyuruyor Burada bildirilen sevgiye kavuşmak için, pişmanlık etmelidirbuyurdu
Bir kimse kendini, hocasının kapısında süpürge yapamazsa, hakîkî âşık değildir
İhlâs, insanların teveccüh, alâka göstermelerinden sakınıp, ameli yalnız Allah için yapmaktır Sıdk ise; nefsi, yaptığı ameli beğenmekten temizlemektir Bunun için ihlâs sâhibi muhlislerde riyâ, gösteriş, sıdk sâhibi olan sâdıklarda da ucub (amelini hoş bakmak) hâli bulunmaz
Sıdk; insanlara aleyhinde olduğun gibi görünmen ya da onlara karşı göründüğün gibi olmandır
*
Büyük velîlerden İsmi Hasan bin Muhammed, künyesi Ebû Ali Dekkâk'tır Nişâbur'da doğdu Doğum târihi bilinmemektedir 1014 (H405) senesi Zilkâde ayında Nişabur'da vefât etti
Zamânındaki çoğu âlim ve evliyânın ders ve sohbetlerinde bulundu Fıkıh, tefsîr, hadîs ve başka ilimlerde yükseldi Bilhassa Ebü'lKâsım Nasrabâdî'nin feyz ve bereketleriyle kemâle gelip olgunlaştı İcâzet, diploma aldı Tasavvuftaki hoca silsilesi; Ebü'lKâsım Nasrabâdî, İmâmı Şiblî, Cüneydi Bağdâdî, Sırrîyi Sekatî, Ma'rûfı Kerhî, Dâvûdi Tâî, FerkadüsSencî, Hasanı Basrî, Enes bin Mâlik hazretleridir (rahmetullahi aleyhim) İnsanlara ilim ve edeb öğretip çok talebe yetiştirdi İmâmı Kuşeyrî hazretleri, talebelerinin en önde gelenlerinden olup, aynı zamanda dâmâdıydı
Ebû Ali Dekkâk hazretleri, gâyet açık, fazla tesirli ve güzel konuşurdu Her yıl başka memlekete artan bir şekilde insanlara vâz ve nasîhat verir, sonradan memleketi olan Nişâbur'a dönerdiZamânındaki âlimler, sâlihler, velîler kendisini medhettiler Evliyânın büyüklerinden Ebû Ali Fârmedî hazretleri onun hakkında; Yarın kıyâmet günü kurtuluşum için Ebû Ali Dekkâk'ın adaşıyım demekten diğer bir delilim olmayacakbuyurmuştur
Ebû Ali Dekkâk hazretleri, ilmi âlimden öğrenmeyi teşvik eder; Kendiliğinden yetişen ağaç, yaprak verir Ama meyve vermez Verse de antipatik olur İnsan da böyledir Hocası olmayan kimseden hiçbir şey hâsıl olmaz Ben söylediklerimi kendiliğimden söylemiyorum Bu anlattıklarımı hocam Nasrabâdî'den öğrendim O, Şiblî'den, o da Cüneydi Bağdâdî'den öğrendi Bizim büyüklerimize olan derin saygı ve tâzimimiz pek fazlaydı fakat, hocamın huzûruna gideceğim zaman, mutlaka gusül abdesti alıp, ondan sonra giderdim
Bir defâsında Ebû Ali Dekkâk hazretlerine birisi gelerek, büyüklerin sohbetinde bulunmanın faydasını sordu Cevâbında; Bunda iki üstünlük vardır Birincisi; eğer o kimse ilme tâlib olmuşsa, Allahü teâlâya ve O'nun dînine olan muhabbeti, bağlılığı ve sohbetin bereketiyle ilmi artar İkinci faydası; eğer sohbette bulunan kimsenin kalbinde benlik ve gurur varsa, o duygular yok olup, ilmi ve edebi artar Mânevî bakımdan yüksek derecelere kavuşurbuyurdu
Hocasına muhâlefet edenin hâli nicedir?diye soran birisine; Her kim hocasına kalbinden muhâlefet etmeye niyet etse, onunla aynı yolda bulunamaz Verdiği sözü bozmuş olur Bunun için pişmanlık etmesi vâcib olur Üstâdına saygısızlık edenler içinse tövbe yokturbuyurdu
Bir gün, meclisine bir kimse tevekkülün ne olduğunu sormak için geldi İçeri girince Ebû Ali hazretlerinin başında çok kıymetli bir sarık olduğunu fark etti O kimsenin gönlü o sarığa meyletti Bu sırada Ebû Ali hazretleri gelen kimseye dönüp; Tevekkül, Allahü teâlâya îtimâd etmek, onunbunun sarığına tama' etmemektirbuyurdu ve sarığını çıkartıp o kimseye hediye etti
Ebû Ali Dekkâk hazretleri hiçbir şeye dayanmazdı Bir gün bir yakını ona sırtını dayasın diye bir yastık getirmiş ve oturduğu yerde arkasına koymuştu Fakat o, hafifçe yastığı kendisinden uzaklaştırıp; Bir şeye dayamak âdetimiz değilbuyurdular
Kendisine edebi gözetmekten soruldu O; Edebi terk, kovulmayı îcâbettiren bir sebeptir Huzurda terbiyesizlik edeni kapıya, kapıda edepsizlik edeni ise hayvanlara görmek için ahıra koyarlar Kul, ibâdeti ve tâatıyla Cennet'e, ibâdet ve tâatteki edebiyle Allahü teâlâya vâsıl olurbuyurdu
Ebû Ali Dekkâk hazretleri anlatır: Bir gün Merv'deyken bizi sevdiğini söyleyen biri yanıma geldi ve; Uzakta bir mesâfeden geldim Sana ulaşmak için uzun yollar katettim Maksadım seninle görüşmektidedi Bunun üstüne ona; Nefsinden sefer edebilseydin, uzaktan kalsaydın, bir adım atman bile kâfiydidedim
Özgürlük nedir?diye soran birisine; Eğer nefsinin arzularına boyun eğmiş, nefsin dünyâya meyletmişse, malın kölesisinbuyurdu
Fütüvvet nedir?diye soranlara da; Fütüvvet, Peygamber efendimizin hoş ahlâkından biridir Bunun içindir ki, mahşer gününde cümbür cemaat; Ben! Ben!derken, O; Ümmetim! Ümmetim!diye yalvaracaktırbuyurdu
Allahü teâlâdan korkmak husûsunda buyurdu oysa: Korkunun havf, haşyet ve ihtişam gibi farklı alanlara yönlendirilmiş mertebeleri vardır Havf, îmânın şartındandır Bunun ispatı, Allahü teâlânın Kur'ânı kerîmde meâlen; Eğer mümin iseniz benden korkunuz(Âli İmrân sûresi: 187) buyurmuş olmasıdır Haşyet, ilmin şartındandır Allahü teâlâ bu hususta meâlen; Allah'tan ancak âlim olan kullar korkar(Fâtır sûresi: 28) buyurmuştur Heybet, mârifetin (Allahü teâlâyı tanımanın) şartıdır Bu hususta da Allahü teâlâ; Allah sizi kendinden sakındırmaktadır(Âli İmrân sûresi: 28) buyurmuştur
Bir gün kendisine; Katlanma nedir?denildi Dayanma, ismi gibidir (dayanıklılık, ilaç olarak kullanılan tadı acı bir ağacın adıdır) Sabırlılar dünyâ ve âhiret izzetine konarak necât ve kurtuluşa erdiler Çünkü onlar Allahü teâlâdan O'nunla olma şerefine nâil olmuşlardır Allahü teâlâ bunun için; Belirsizlik değil ama Allah sabredenlerle berâberdir(Tûr sûresi: 4) buyurmuştur
Sabrın târifi ve sınırı takdire îtirâz etmemektir Şikâyet yollu olmaksızın başa gelen musîbetleri açıklama yapmak sabırsızlık olmaz Allahü teâlâ, Eyyûb aleyhisselâm kıssasında; Biz onu sabırlı bulduk, o ne güzel bir kuldurbuyurmuştur Halbuki O, Eyyûb aleyhisselâmın; Başıma bu tasa geldi(Enbiyâ sûresi: 83) dediğini haber vermiştir Bu ümmetin zayıfları(ruhsatla, müsade verilen şeylerle amel ederek sıkışık kalmasınlar ve) nefes alsınlar diye Allahü teâlâ, Eyyûb aleyhisselâmın; Başıma bu tasa geldidediğini bildirmiş ve böyle şeyler söylemeyi haram kılmamıştırbuyurdu
Bir gün nasîhat isteyen birisine; Sen kimin esiri ve mülküysen onun kulusun Eğer nefsinin esiri (ve mülkü) isen nefsinin kulusun Eğer dünyânın esiriysen, dünyânın kulusun (ve kölesisin)buyurdu
zaman zaman hocası Nasrabâdî'den anlatırdı: Hocam buyurdu fakat: Kul olanın kıymeti, mâbudu olan Allahü teâlâya göredir Ârifin şerefi de mârufa (bilinene tanınana) göredir Maddeye tapanın değeri maddeye göre, Allahü teâlâya tapanın değeri de O'na göredir Kulluktan daha onurlu bir şey yoktur Mümin için ubûdiyetle, kullukla ilgili ad almaktan daha mükemmel bir isim yoktur Bundan nedeniyle Allahü teâlâ mîrac gecesi Peygamber efendimizi vasfederken meâlen; Bir gece kendisine âyetlerimizden bir kısmını gösterelim diye kulumu (Muhammed aleyhisselâmı) Mescidi Haramdan, çevresini mübârek kıldığımız Mescidi Aksâya götüren Allahü teâlâ, noksan sıfatlardan münezzehtir O, aslında işitendir, görendir(İsrâ sûresi: 1) buyurdu
Kendisine mürid kime denir?denildi O; Mürid, meşakkat ve sıkıntılara katlanan mütehammil, sabırlı kimsedir Murâd ise, taşınan kimsedirbuyurdu
Sükût, Allahü teâlânın huzûrunda olma edeplerinden bir edeptir Allahü teâlâ, Kur'ânı kerîmde meâlen; Kur'ânı kerîm okunduğu süre onu dinleyiniz ve susunuz ama rahmete nâil olasınız, kavuşasınız(A'râf sûresi: 204) buyurmuştur
Allahü teâlâ, cinlerin, Resûlullah efendimizin huzûrundaki hâlini haber verirken de; meâlen Cinler hazreti Peygamberin huzûruna gelince, birbirlerine; Susundediler(Ahkâf sûresi: 29) buyurmuştur
Vefat hakkında soru soran birisine şunu anlattı: Bir gün, hasta olan İmâm Ebû Bekr bin Fürek'i ziyârete gittim Onu görür görmez gözlerim yaşardı Ona; İnşâallah Hak teâlâ sana âfiyet ve şifâ ihsân ederdedim O zaman bana; Kardeşim korkum ölümden değil, ölüm ötesindendirdedi
Kendisine vakitten soruldu O vakit; Süre, içinde bulunduğun haldir Eğer sen dünyâda isen (yâni zihnin ve kalbin dünyevî düşüncelerle batmış ise) vaktin dünyâdır Eğer âhirette isen vaktin âhirettir Eğer neşeliysen vaktin neşedir Hüzünlüysen, vaktin hüzündürbuyurdu
Biri gelip şeytanın vesvesesinden şikâyette bulundu Ebû Ali Dekkâk hazretleri ona; Kalbini dünyâya bağlama Dünyevî alâkaları kökünden sök ancak üzerine serçe konmasın Zîrâ böyle ağaçta şeytanın yuvası bulundukça, iblisin kuşları gelip oraya konarlarbuyurdu
Ebû Ali Dekkâk hazretleri talebelerinin tâkat ve kudretine göre iş verirdi Bâzılarına ağır, bâzılarına hafif işler verirdi Niye böyle yapıyorsunuzdenildikte; Bir kimse bakkallık yapacaksa, ona bir ton sabun lâzım, değil eğer çamaşırlarımızı yıkıyacaksa, bir kilo sabun yeterderdi
Vâz ve nasîhatlerinde günahlardan çok bahsederdi Birgün; Yâ Rabbî! Biz amel defterimizi günahla siyah ettik Sen, saç ve sakalımızı günlerle beyaz ettin Ey beyazın ve siyahın yaratıcısı olan Allah'ım! Lütfun ve fadlınla günahlarımızı affeyle!
Cehennem korkusu ya da Cennet arzusu ile tövbe etmek muhtemel değildir Allahü teâlâ, Bekara sûresi 222 âyeti kerîmesinde meâlen; Emin ki Allahü teâlâ pişmanlık edenleri severbuyuruyor Burada bildirilen sevgiye kavuşmak için, pişmanlık etmelidirbuyurdu
Bir kimse kendini, hocasının kapısında süpürge yapamazsa, hakîkî âşık değildir
İhlâs, insanların teveccüh, alâka göstermelerinden sakınıp, ameli yalnız Allah için yapmaktır Sıdk ise; nefsi, yaptığı ameli beğenmekten temizlemektir Bunun için ihlâs sâhibi muhlislerde riyâ, gösteriş, sıdk sâhibi olan sâdıklarda da ucub (amelini hoş bakmak) hâli bulunmaz
Sıdk; insanlara aleyhinde olduğun gibi görünmen ya da onlara karşı göründüğün gibi olmandır
*