nicebayan
FD Üye
- Katılım
- Ara 24, 2016
- Mesajlar
- 94,677
- Etkileşim
- 2
- Puan
- 38
- Yaş
- 37
- Web sitesi
- nicebayan.com
- F-D Coin
- 61
EBÛ ALİ RODBÂRÎ YAŞAMSAL
Dokuzuncu asrın sonlarında, onuncu asrın başlarında Bağdât'ta ve Mısır'da yaşayan evliyânın büyüklerinden İsmi Ahmed bin Muhammed'dir Künyesi Ebû Ali olup Rodbârî nisbesiyle meşhurdur Doğum târihi bilinmemektedir Bağdât'ta doğdu 933 (H321) senesinde Darı'da vefât etti Kabri, Karafe kabristanında Zünnûnı Mısrî'nin kabri yakınındadır
Zamânının ilim ve mârifet merkezlerinden olan Bağdât'ta dünyâya gelen Ebû Ali Rodbârî, minik yaşından îtibâren ilim öğrenmeye başladı Âlim ve velîlerin ilim meclislerinde ve sohbetlerinde bulunarak kendini yetiştirdi Ebü'lAbbas bin Süreyc'den fıkıh ilmini tahsîl etti Hadîs ilmini İbrâhim Hasbî'den öğrendi Tasavvufa karşısında alâka duydu
Ebû Ali Rodbârî'nin tasavvufa yönelişinin sebebi şöyle nakledilir: Cüneydi Bağdâdî hazretleri
mescidde birisi ile sohbet ediyordu Bir ara o kimseye; Ey kardeşim, iyi dinle!diye îkâzda bulundu Bu îkâzın kendine yapıldığını kabûl eden Ebû Ali Rodbârî, Cüneydi Bağdâdî hazretlerini dinlemeye başladı Cüneydi Bağdâdî'nin sohbeti pek tatlı ve tesirli idi fakat, sözleri Ebû Ali Rodbârî'nin gönlünde yer etti Bundan sonra kendini tasavvuf yoluna verip Cüneydi Bağdâdî'nin sohbetlerine devâm etti
Uzun müddet Cüneydi Bağdâdî'nin hizmetinde ve sohbetlerinde bulunarak tasavvuf yolunda ilerledi Ayrıca, Ebü'lHüseyin Nûrî, Ebû Hamza, Mes'ûd erRemlî, Sa'leb, İbrâhim Ceyzî ve diğer zâtların sohbetlerinde bulunup, yüksek ilimlerinden istifâde etti ve feyz aldı Şam'da Ebû Abdullah Celâ ile görüşüp sohbet etti Ebû Bekr edDekkâk ile görüştü Fıkıh ilminde derin âlim, hadîs ilminde hâfız olan Ebû Ali Rodbârî hazretleri, tasavvufta yüksek bir velî oldu Tasavvufun inceliklerine vâkıf oldu Mücâhede ve riyâzet yâni nefsinin istediklerini yapmamak ve istemediklerini gerçekleştirmek sûretiyle mânevî derecesi gitgide yükseldi İnsanlara Allahü teâlânın emir ve yasaklarını anlatarak onların bu dünyâda ve âhirette saâdete, mutluluğa kavuşmaları için çaba etti Sohbetlerinde bulunan çoğu kimse, yüksek âlim ve evliyâlık derecelerine ulaştı Muhammed bin Abdullah erRâzî yetiştirdiği âlimlerdendir Nasrâbâdî ve Ebû Ali bin Kâtip gibi zâtlar da sohbetlerinde bulundular
Bütün Bağdâtlılar, Ebû Ali Rodbârî'nin ilimdeki ve tasavvuftaki derecesini anlayıp, etrâfında toplandılar O, vâz ve nasihatlarıyla insanların saâdeti için gayret etti
Tüm Bğdâtlılar onun üstünlüğünü bilir, fazîletlerini anlatırlardı Ebû Ali Kâtib diyor ki: Ben, İslâmiyeti iyi bilmekte ve tasavvufun yüksek derecelerine kavuşmakta Ebû Ali Rodbârî gibi birisini görmedim
Bir sohbeti sırasında şöyle buyurdu:
İnsanlara facia şu üç yoldan kazanç Hasta tabiat ve mîzac, alışkanlıklara sıkı sadakât ve kötü arkadaşlık
Hasta tabiatla neyi kasdediyorsun?diye sorulunca;
Haram yemeyi kasdediyorumbuyurdu
Alışkanlıklara sıkı bağlılık ile neyi kasdediyorsun?diye sorulunca da;
Harama bakmayı ve gıybet dinlemeyi kasdediyorumbuyurdu
İnsana facia getiren kötü arkadaşlıktan maksad nedir?diye sorulunca da;
Nefiste şehvet coşunca ona uymayı, yâni nefisle arkadaşlık yapmayıdiye yanıt verdi
Ebû Ali Rodbârî'ye; Sofi kimdir?diye sorulunca; Nefsinin özlem ve arzularına karşı meydana çıkan, ona eziyetin tadını tattıran, dünyâyı arkasına atan ve Muhammed Mustafa'nın sallallahü aleyhi ve sellem yoluna sıkı sarılan kimsedirbuyurdu
Bir başka biri; Tasavvuf nedir?diye sorunca da; Tasavvuf sevgilinin kapısına çökmektir İsterse kovsun Tasavvuf, uzaklığın kederlerini, acı tadını tattıktan daha sonra yakınlığın tadına ermektir Sâfiyetini saflığını, temizliğini bulmaktır Biz bu tasavvuf konusunda, kılıcın bariz tarafı gibi bir hadde ulaştık Azıcık meyl ve sapma göstersek ateşe düşeriz Bizim bu mezhebimiz yâni tasavvuf yolu, doğruca ciddiyettir Ona şaka nâmına bir şey karıştırmayızbuyurdu
Ebû Ali Rodbârî hazretleri, Allahü teâlâya çok ibâdet ve duâ eder, kendisine ihsân edilen nîmetlerin şükründen âciz olduğunu söyleyerek şöyle niyâzda bulunurdu: Her âzâm ve organımın bir dili olsa da bununla verdiğin nîmetler için sana hamd ve senâ etsem, bu benim şükrümün ziyâdeleşmesinden çok, senin nîmet ve ihsânının artmasına delâlet ederdi Zîrâ nîmetine şükretmeyi nasîb faktör de bir nîmettir
Fazla ibâdet ve tâatta bulunan, Allahü teâlâyı hatırlamaktan bir lahza gâfil olmayan Ebû Ali Rodbârî hazretleri, nefsinin isteklerine karşı çıkar, riyâzet ve mücâhedede bulunurdu Bu hususta buyurdu ancak: Kalp, rûh ve nefs dıştan gelen kötü tesirlerden belirlenmiş olunca, kalpten hikmet, nefsten hizmet ve ruhtan mükâşefe yâni bakımlı sırların açılması zuhur eder Bu üç şeyden sonradan da Allahü teâlânın sıfatlarının tecellilerini görme, mânevî sırlarını mütâlaa etme ve O'na âit hakîkatleri anlayışlı olmak nasîb olur Söylediklerinizin alâmeti nedir? denilecek olursa deriz oysa; sağa sola bakmamak, Allahü teâlâyı hatırlamaya mâni olan şeylerden kaçınmaktır Nefsine bir defâ olsun lâyık olduğundan pozitif kıymet vererek bakan kimse, kâinâttaki eşyânın hiçbirine ibret nazarıyla bakamaz
Ebû Ali Rodbârî rahmetullahi aleyh çok cömertti Dostlara olan ikrâmları fevkalâde idi Allahü teâlânın rızâsı için, dostlarına verdiği bir yemek yemek ziyâfetinde, birçok gaz lambası yakmıştı Birisi gelip kendisine; Bu kadarı da isrâf olmuyor mu?diye sorunca; İçeri gir de bak Allah rızâsı için olmayıp, gösteriş için yanan bir kandil varsa onu söndürbuyurdu O kimse içeri girip, kandillerin hepsine baktı, herbirinin gerekli yerlerde yandığını, hiçbirisinin söndürülecek halde olmadığını gördü
Kendisi tevâzu sâhibi olan Ebû Ali Rodbârî hazretleri;
Yükselen oysa tevâzû ile yükselir, alçalan da ama kibirle alçalırbuyurdu
Ebû Abdullahı Rodbârî Bağdat'ta bulunduğu bir gün Fırat Nehri kenarında yürüyordu Canı balık çekti Hemen kıyıya bir balık çıktı O sırada bir kimse görünüp; Ben balığı kızartırımdedi Kızarttı ve kendisine verdi Daha Sonra gözden kayboldu
Zamânındaki âlim ve velîlerle sohbet eden Ebû Ali Rodbârî hazretleri, Peygamber efendimizin, Eshâbı kirâmın ve diğer âlim ve velî zâtların hayatlarını okur, insanlara anlatırdı Bir gün Amr bin Sinân'a, Sehl bin Abdullahı Tüsterî'den bir menkıbe naklet dedi Amr bin Sinân dedi fakat: Sehl şöyle derdi: Tevekkülün yâni her şeyi Allahü teâlâdan beklemenin, O'na güvenmenin alâmeti üçtür Kimseden bir şey istememek, dilenmemek, verileni reddetmemek ve ele geçeni biriktirmemektir
Uzun müddet Bağdât'ta kalıp insanlara İslâmiyetin emir ve yasaklarını anlatan ve onların kurtuluşu için çalışan Ebû Abdullahı Rodbârî, Mısır'a giderek yerleşti Onun büyüklüğünü ve şöhretini duyan Darı halkı etrâfında toplanarak istifâde etmeye çalıştılar
Bir sohbetinde; Muhabbetin alâmeti muvâfakat, yâni emredilene uyup, peki demektir Sevgi, kendini büsbütün sevgiliye hîbe ettiğin için sana senden hiçbir şeyin kalmamasıdırbuyurdu
Sohbet edilecek ve berâber bulunulacak kimseyle alâkalı olarak; Ehil olmayan bir kimse ile oturmak; insanı, rahat bir zindanda olmaktan daha çok sıkarbuyurdu
*
Dokuzuncu asrın sonlarında, onuncu asrın başlarında Bağdât'ta ve Mısır'da yaşayan evliyânın büyüklerinden İsmi Ahmed bin Muhammed'dir Künyesi Ebû Ali olup Rodbârî nisbesiyle meşhurdur Doğum târihi bilinmemektedir Bağdât'ta doğdu 933 (H321) senesinde Darı'da vefât etti Kabri, Karafe kabristanında Zünnûnı Mısrî'nin kabri yakınındadır
Zamânının ilim ve mârifet merkezlerinden olan Bağdât'ta dünyâya gelen Ebû Ali Rodbârî, minik yaşından îtibâren ilim öğrenmeye başladı Âlim ve velîlerin ilim meclislerinde ve sohbetlerinde bulunarak kendini yetiştirdi Ebü'lAbbas bin Süreyc'den fıkıh ilmini tahsîl etti Hadîs ilmini İbrâhim Hasbî'den öğrendi Tasavvufa karşısında alâka duydu
Ebû Ali Rodbârî'nin tasavvufa yönelişinin sebebi şöyle nakledilir: Cüneydi Bağdâdî hazretleri
mescidde birisi ile sohbet ediyordu Bir ara o kimseye; Ey kardeşim, iyi dinle!diye îkâzda bulundu Bu îkâzın kendine yapıldığını kabûl eden Ebû Ali Rodbârî, Cüneydi Bağdâdî hazretlerini dinlemeye başladı Cüneydi Bağdâdî'nin sohbeti pek tatlı ve tesirli idi fakat, sözleri Ebû Ali Rodbârî'nin gönlünde yer etti Bundan sonra kendini tasavvuf yoluna verip Cüneydi Bağdâdî'nin sohbetlerine devâm etti
Uzun müddet Cüneydi Bağdâdî'nin hizmetinde ve sohbetlerinde bulunarak tasavvuf yolunda ilerledi Ayrıca, Ebü'lHüseyin Nûrî, Ebû Hamza, Mes'ûd erRemlî, Sa'leb, İbrâhim Ceyzî ve diğer zâtların sohbetlerinde bulunup, yüksek ilimlerinden istifâde etti ve feyz aldı Şam'da Ebû Abdullah Celâ ile görüşüp sohbet etti Ebû Bekr edDekkâk ile görüştü Fıkıh ilminde derin âlim, hadîs ilminde hâfız olan Ebû Ali Rodbârî hazretleri, tasavvufta yüksek bir velî oldu Tasavvufun inceliklerine vâkıf oldu Mücâhede ve riyâzet yâni nefsinin istediklerini yapmamak ve istemediklerini gerçekleştirmek sûretiyle mânevî derecesi gitgide yükseldi İnsanlara Allahü teâlânın emir ve yasaklarını anlatarak onların bu dünyâda ve âhirette saâdete, mutluluğa kavuşmaları için çaba etti Sohbetlerinde bulunan çoğu kimse, yüksek âlim ve evliyâlık derecelerine ulaştı Muhammed bin Abdullah erRâzî yetiştirdiği âlimlerdendir Nasrâbâdî ve Ebû Ali bin Kâtip gibi zâtlar da sohbetlerinde bulundular
Bütün Bağdâtlılar, Ebû Ali Rodbârî'nin ilimdeki ve tasavvuftaki derecesini anlayıp, etrâfında toplandılar O, vâz ve nasihatlarıyla insanların saâdeti için gayret etti
Tüm Bğdâtlılar onun üstünlüğünü bilir, fazîletlerini anlatırlardı Ebû Ali Kâtib diyor ki: Ben, İslâmiyeti iyi bilmekte ve tasavvufun yüksek derecelerine kavuşmakta Ebû Ali Rodbârî gibi birisini görmedim
Bir sohbeti sırasında şöyle buyurdu:
İnsanlara facia şu üç yoldan kazanç Hasta tabiat ve mîzac, alışkanlıklara sıkı sadakât ve kötü arkadaşlık
Hasta tabiatla neyi kasdediyorsun?diye sorulunca;
Haram yemeyi kasdediyorumbuyurdu
Alışkanlıklara sıkı bağlılık ile neyi kasdediyorsun?diye sorulunca da;
Harama bakmayı ve gıybet dinlemeyi kasdediyorumbuyurdu
İnsana facia getiren kötü arkadaşlıktan maksad nedir?diye sorulunca da;
Nefiste şehvet coşunca ona uymayı, yâni nefisle arkadaşlık yapmayıdiye yanıt verdi
Ebû Ali Rodbârî'ye; Sofi kimdir?diye sorulunca; Nefsinin özlem ve arzularına karşı meydana çıkan, ona eziyetin tadını tattıran, dünyâyı arkasına atan ve Muhammed Mustafa'nın sallallahü aleyhi ve sellem yoluna sıkı sarılan kimsedirbuyurdu
Bir başka biri; Tasavvuf nedir?diye sorunca da; Tasavvuf sevgilinin kapısına çökmektir İsterse kovsun Tasavvuf, uzaklığın kederlerini, acı tadını tattıktan daha sonra yakınlığın tadına ermektir Sâfiyetini saflığını, temizliğini bulmaktır Biz bu tasavvuf konusunda, kılıcın bariz tarafı gibi bir hadde ulaştık Azıcık meyl ve sapma göstersek ateşe düşeriz Bizim bu mezhebimiz yâni tasavvuf yolu, doğruca ciddiyettir Ona şaka nâmına bir şey karıştırmayızbuyurdu
Ebû Ali Rodbârî hazretleri, Allahü teâlâya çok ibâdet ve duâ eder, kendisine ihsân edilen nîmetlerin şükründen âciz olduğunu söyleyerek şöyle niyâzda bulunurdu: Her âzâm ve organımın bir dili olsa da bununla verdiğin nîmetler için sana hamd ve senâ etsem, bu benim şükrümün ziyâdeleşmesinden çok, senin nîmet ve ihsânının artmasına delâlet ederdi Zîrâ nîmetine şükretmeyi nasîb faktör de bir nîmettir
Fazla ibâdet ve tâatta bulunan, Allahü teâlâyı hatırlamaktan bir lahza gâfil olmayan Ebû Ali Rodbârî hazretleri, nefsinin isteklerine karşı çıkar, riyâzet ve mücâhedede bulunurdu Bu hususta buyurdu ancak: Kalp, rûh ve nefs dıştan gelen kötü tesirlerden belirlenmiş olunca, kalpten hikmet, nefsten hizmet ve ruhtan mükâşefe yâni bakımlı sırların açılması zuhur eder Bu üç şeyden sonradan da Allahü teâlânın sıfatlarının tecellilerini görme, mânevî sırlarını mütâlaa etme ve O'na âit hakîkatleri anlayışlı olmak nasîb olur Söylediklerinizin alâmeti nedir? denilecek olursa deriz oysa; sağa sola bakmamak, Allahü teâlâyı hatırlamaya mâni olan şeylerden kaçınmaktır Nefsine bir defâ olsun lâyık olduğundan pozitif kıymet vererek bakan kimse, kâinâttaki eşyânın hiçbirine ibret nazarıyla bakamaz
Ebû Ali Rodbârî rahmetullahi aleyh çok cömertti Dostlara olan ikrâmları fevkalâde idi Allahü teâlânın rızâsı için, dostlarına verdiği bir yemek yemek ziyâfetinde, birçok gaz lambası yakmıştı Birisi gelip kendisine; Bu kadarı da isrâf olmuyor mu?diye sorunca; İçeri gir de bak Allah rızâsı için olmayıp, gösteriş için yanan bir kandil varsa onu söndürbuyurdu O kimse içeri girip, kandillerin hepsine baktı, herbirinin gerekli yerlerde yandığını, hiçbirisinin söndürülecek halde olmadığını gördü
Kendisi tevâzu sâhibi olan Ebû Ali Rodbârî hazretleri;
Yükselen oysa tevâzû ile yükselir, alçalan da ama kibirle alçalırbuyurdu
Ebû Abdullahı Rodbârî Bağdat'ta bulunduğu bir gün Fırat Nehri kenarında yürüyordu Canı balık çekti Hemen kıyıya bir balık çıktı O sırada bir kimse görünüp; Ben balığı kızartırımdedi Kızarttı ve kendisine verdi Daha Sonra gözden kayboldu
Zamânındaki âlim ve velîlerle sohbet eden Ebû Ali Rodbârî hazretleri, Peygamber efendimizin, Eshâbı kirâmın ve diğer âlim ve velî zâtların hayatlarını okur, insanlara anlatırdı Bir gün Amr bin Sinân'a, Sehl bin Abdullahı Tüsterî'den bir menkıbe naklet dedi Amr bin Sinân dedi fakat: Sehl şöyle derdi: Tevekkülün yâni her şeyi Allahü teâlâdan beklemenin, O'na güvenmenin alâmeti üçtür Kimseden bir şey istememek, dilenmemek, verileni reddetmemek ve ele geçeni biriktirmemektir
Uzun müddet Bağdât'ta kalıp insanlara İslâmiyetin emir ve yasaklarını anlatan ve onların kurtuluşu için çalışan Ebû Abdullahı Rodbârî, Mısır'a giderek yerleşti Onun büyüklüğünü ve şöhretini duyan Darı halkı etrâfında toplanarak istifâde etmeye çalıştılar
Bir sohbetinde; Muhabbetin alâmeti muvâfakat, yâni emredilene uyup, peki demektir Sevgi, kendini büsbütün sevgiliye hîbe ettiğin için sana senden hiçbir şeyin kalmamasıdırbuyurdu
Sohbet edilecek ve berâber bulunulacak kimseyle alâkalı olarak; Ehil olmayan bir kimse ile oturmak; insanı, rahat bir zindanda olmaktan daha çok sıkarbuyurdu
*
Türkiye'nin en güncel forumlardan olan forumdas.com.tr'de forumda aktif ve katkısı olabilecek kişilerden gönüllü katkıda sağlayabilecek kişiler aranmaktadır.