nicebayan
FD Üye
- Katılım
- Ara 24, 2016
- Mesajlar
- 94,678
- Etkileşim
- 2
- Puan
- 38
- Yaş
- 36
- Web sitesi
- nicebayan.com
- F-D Coin
- 90
EBÛ BEKR AYDERÛS YAŞAMSAL
Evliyânın meşhurlarından İsmi Ebû Bekr bin Abdullah Alevî Şâzilî'dir Lakabı Ayderûs'dur 1447 (H851) senesinde Terîm'de doğdu 1508 (H914)'de Aden'de vefât etti Kabri ziyâret mahallidir Peygamber efendimizin soyundan olup, seyyiddir Zamânın meşhur ve güya az görülen değerli âlim ve velîlerinden idi Babasına o doğmadan önce rüyâsında kıymetli bir evlâdı olacağı müjdelenmiştir Ufak yaşta babasından ilim öğrenmeye başladı Birincil temel bilgileri babasından öğrendikten daha sonra beldesinde bulunan âlimlerden ilim öğrendi Seyyid Muhammed bin Ali bin Hacdeb'den kırâat dersleri alıp, Kur'ânı kerîmi ezberledi Sâlim bin Numeyrî'den de ders aldı İlim tahsîlini tamamladıktan daha sonra babasından ve amcaları Şeyh Ali, Seyyid Ahmed'den, elİmâm Sa'd bin Ali bin Medhâc'dan tasavvuf ilmini öğrendi Fıkıh ilmini, Abdullah bin Abdurrahmân Belhâc bin Fadl'dan ve Allâme Seyyid Muhammed bin Abdurrahmân'dan öğrendi Ayrıca amcası Şeyh Ali'den çeşitli ilimleri öğrendi BidâyetülHidâye, MinhâcülÂbidîn, MihâdütTâlibîn, Hülâsât ve Umdetü İbni Nâkıb gibi kıymetli kitapları çok okurdu Talebelerine de bu kitapları okumalarını öğüt ederdi Bilhassa büyük İslâm âlimi İmâmı Gazâlî hazretlerinin İhyâu Ulûmiddîn kitabından her gün emin mikdâr okur ve okutup dinlerdi Evliyânın meşhurlarından Muhyiddîni ibni Arabî hazretlerinin kitaplarını da fazla okurdu
Babası onu tasavvufta yetiştirmek için halvete sokmuş, bir yerde yalnız bırakmıştı Yedi gün sonradan onu çıkarıp hâline bakarak, riyâzet ihtiyâcı kalmadı diyerek onu sohbet meclislerinde yanında oturttu Sonra da tasavvuf ve diğer ilimlerde icâzet verdi
Ebû Bekr Ayderûs hazretleri, amcasının oğlu Abdurrahmân bin Ali ile geceleri vâdiye çıkarlar, orada namaz kılarlardı Her rekatte on cüz Kur'ânı kerîm okurdu Sabahtan namazı vakti girerken şehre dönerlerdi Küçüklüğünden îtibâren geceleri uyumayıp ibâdetle meşgul olmayı âdet edinmişti Nefsini ıslâh edip, olgunluklara ermek için çok uğraşmıştır Günlerce gece ve gündüzleri hiç uyumazdı Bu halden hiç etkilenip yıpranmazdı Bir yakını; Onun otuz seneden beri geceleri üç saatten artı uyumadığına şâhid oldumdemiştir Allahü teâlânın rızâsına kavuşmak için en manâlı sebeplerden biri olan seher vakti açıkgöz bulunup, zikir, ibâdet ve tâatla meşgûl edinmek husûsunda fazla gayretliydi Başkalarına çok kuvvet gelen bu husus ona kolaylaştırılmıştı
Babasının âdeti olduğu gibi, Ebû Bekr hazretleri de, Hûd aleyhisselâmın kabrini ve evliyâ kabirlerini ziyârete fazla giderdi Bu hal üzere memleketinde bir müddet kaldıktan sonra Harameyn'e ziyârete gitti Aden'e varınca oradaki âlimlerden Allâme Abdullah bin Ahmed bin Mahreme'den ve Allâme Muhammed bin Ahmed bin Fadl'dan ilim öğrendi Zebîd şehrinde ise; Şeyhülislâm Ahmed bin Ömer elMezced'den ve İmâm Yahyâ bin Ebî Bekr Âmirî'den istifâde etti
Peygamber efendimiz rüyâsında mübârek eliyle Ebû Bekr Ayderûs'un sırtını sıvazlamış ve mübârek parmaklarının izi ömür boyu sırtında kalmıştı Yahyâ bin Ebî Bekr Âmirî büyük bir âlimdi Bu parmak izlerini göstermesi için ricâda bulununca gösterdi Bu zât ona hırka giydirip, icâzet verdi Uğradığı öteki yerlerde de öbür âlimlerle görüşüp onlardan istifâde etti ve icâzet aldı Sonradan hacca gitti Mekke'de Hâfız Muhammed bin Abdurrahmân esSehavî'den ilim öğrendi, o zâttan da, icâzet aldı Açık zihinli, aydınlık zekâlı, halden anlayan ve isâbetli görüşleriyle, karşılıştığı her zât kadar takdir ve medhedilmiştir
Ebû Bekr Ayderûs hazretleri, hal, meslek ve sözleriyle fazla hayranlık uyandıran bir zâttı Hac ibâdetini tamamladıktan sonra memleketi Terîm'e döndü İlim öğretmekle meşgûl oldu Onun ilim meclisinde ve sohbetlerinde pekçok kimse toplandı Kıymetli talebeler yetiştirdi Bu talebelerinden bâzıları, kardeşi Hüseyin, yeğeni Abdullah, Allâme Abdullah bin Muhammed Kuşeyr ve diğerleridir Tüm vakitlerini ilim öğretmekle ve kitap mütâlaası ile geçirirdi Çok kimsenin çözmekte güçlük çektiği baskı meseleleri çözer ve açık bir şekilde îzâh ederdi İlim, fazîlet sâhibi sâlih kimselerle görüşüp sohbet ederdi Dünyâya düşkün olanlardan uzakta dururdu Âriflerin; Allahü teâlâyı tanıyan kimsenin hayâtı tatlı ve yaşayışı safâlı olur Ahali arasında yalnız gibi, yalnız iken cemâat arasında gibi olur Vefâtında garîb gibi, vatanından uzakta olunca da vatanında gibi olur Bulunmadıkları yerde var gibi hissedilir, bulunduğu yerde de yok gibi hissedilir Bedeniyle halk müziği arasında fakat kalbiyle onlardan uzaktan olur Allahü teâlâyı zikretmenin, anmanın lezzetine gark olmuş halde bulunurdiye târif ettikleri gibi mübârek bir zât idi Dâimâ gülümseme ederdi Herkese güler yüzlü davranırdı Huzûrunda bulunanları hoş sohbetiyle ferahlandırırdı Bulunduğu yerde abes laf söylenmez ve anlamsız işler yapılmazdı Talebelerine ve sevenlerine tatlılar ve farklı alanlara yönlendirilmiş meyveler ikrâm ederdi Onu tanıyıp sevenler birbirlerine karşı da gâyet samîmî ve samimi davranırlar, birbirlerine yardım ve ikrâm yaparlardı Fakirlere, dul ve yetimlere, muhtaçlara dâimâ yardımda bulunur, sıkıntılarını giderirdi Zamânındaki edib ve şâirler onun üstün hâllerini, güzel vasıflarını şiirleri ve yazılarıyla dile getirmişlerdir Yaşadığı cemiyette İslâmiyete uyması, dîni anlatması insanlara aleyhinde muâmelesi ve diğer bütün münâsebetlerinde, büyükufak herkesin örnek aldığı, dâimâ kendisine baş vurduğu bir zât idi Menkıbeleri ve kerâmetleri, Allâme Muhammed bin Ömer tarafından yazılan MevâhibülKuddûs fî Menâkıbı İbnilAyderûs adlı kitapta toplanmıştır Bir kısmı şöyle anlatılmıştır:
Ebû Bekr Ayderûs, fıkıh âlimi Muhammed bin Ebî Bekr bin Sâig'in çocuklarının yanına uğradı Onlar, koyunlarını sulamak için bir kuyu başında duruyorlardı İnsanların kuyunun suyunu bitirdiklerini fark etti Ebû Bekr Ayderûs hizmetçisine; Kovayı al ve koyunları sulabuyurdu Kuyuda su tükendiği halde onun kerâmetiyle su çıktı Hizmetçi koyunları suladıktan sonradan, öteki hayvanlar da suya kandılar ve irk su kaplarını doldurdular
Tekrar bir gün Harameyn'den dönerken, Zeylâ denilen yere girdi O vakit oranın hâkimi Muhammed bin Atik idi İttifakla bildirildiğine tarafından, bu zâtın, kendisine fazla düşkün olduğu oğlu vefât etmişti Ebû Bekr Ayderûs, tâziye ve dayanıklılık nasihat etmek için hâkimin yanında vardı Bu hususta ona hiçbir şey üstünlük vermiyordu Onu büyük bir endişe içinde fark etti Devamlı ağlıyordu Ayderûs, vefât etmiş çocuğun yüzünü açtı ve onu ismiyle çağırdı Çocuk, Ayderûs'a yanıt verdi Allahü teâlâ, ona rûhunu iâde etti Kalkıp, hazırlanmış olan keşkekten onlarla berâber yedi Uzun bir müddet daha yaşadı
Ebû Bekr Ayderûs, kişinin niyetini ve içinden geçirdiği şeyi haber verirdi Bir gün birisine; Rebî'ulevvel ayında Haleb'e gittiğini, Kasırîn caddesinde filancanın evinde kaldığını hatırlıyor musun?dedi O; Evet, siz o sene Haleb'de miydiniz?dedi Orada bulunanlardan bâzıları, Ayderûs'un, Şam'a, Mısır'a, hiçbir yere gitmediğini söylediler O birey, Allah'a yemîn ederek, Ayderûs'un söylediğinin tıpkı vâki olduğunu söyledi
Sâlih bir zât olan Ahmed bin Sâlim şöyle anlatır: Muhammed bin Îsâ Bâncar, bâzı hediyelerle birlikte beni Ebû Bekr Ayderûs'a yolladı Kendisine daha ilk selâm verişte, ismimi ve yanımda neler olduğunu söyledi Ben hediyeleri ona anlatmadan; Filancaya verinbuyurdular Yanımdaki şeylerin ne olduğunu Allahü teâlâdan başka bilen yoktu
Talebeleri bir bıkkınlık ve belâya düştüklerinde, Ebû Bekr Ayderûs'tan takviye isterler ve Allahü teâlâ onları bu vesîleyle o dertten kurtarırdı Nitekim, Âmir bin Abdülvehhâb'ın emîrlerinden, Emîr Mercan bin Abdullah dedi fakat: Harpte San'ai ûlâ denilen yerde idik Düşman üzerimize yüklendi ve arkadaşlarım dağılıp bir kısmı yaralandı Her tarafımızı düşmanlar çevirdi Hocam Ebû Bekr'in ismini söyleyip, Allahü teâlâdan destek istedim Vallahi, güpegündüz ve ayan beyân gördüm ki, atımın perçeminden tuttu, onların arasından beni aldı ve evime ulaştırdı
Dâvûd bin Hüseyin Habânî şöyle anlatır: Bir yerde zâlim bir vâli bana ızdırap etti Günlerce Yâsîn sûresini, bu adamın bana olan şerrine son vermesi için Allah'a yalvararak okudum Sonradan rüyâmda, birisi bana; Ey Ebû Bekr Ayderûs, de!diyordu Böyle söyledim Zâlimin bana olan zulmü sona erdiHâlbuki Ayderûs'u tanımıyordum Onu suâl ettim; Aden'de oturduğunu söylediler Huzûruna vardığımda, başımdan geçenleri haber vermeden kendisi haber verdi
Seyyid Celîl Muhammed bin Ahmed Vatab şöyle anlatır: Habeş diyârında geziyordum Üzerime hırsızlar saldırdı Katırımı ve onun üzerindeki şeyleri aldılar Beni öldürmek istediler Şeyh Ebû Bekr'in adını söyliyerek üç kerre; Ey Ebâ Bekr Ayderûs!diye seslendim Bir zât çıkageldi Onlara saldırdı Katırımı ve üzerindeki şeyleri bana geri verdi ve; Cenâbı Hakk'ın emânında olmayı istedin, kurtuldundedi
Neîmânı Mehrî şöyle anlatır: Hindistan'a giden bir gemiye binmiştim Gemi bir yerinden su almaya başladı Gemidekiler bağrışıyor ve bâzıları kendi hocasının adını söyleyerek destek istiyordu Ben de hocam Ebû Bekr Ayderûs'u söyledim Bana bir uyuklama geldi O an hocamı gördüm Elinde bir şeyle gemideki çatlağın olduğu yere doğru yönelmişti, orayı gösteriyordu Sevinerek uyandım Avazımın çıktığı değin bağırıyor ve üzüntüden kurtulmuş bir şekilde; Ey gemidekiler sevininiz ve benden sorunuz!diyordum Onlar benim bu sevincimi görür görmez, bu hâle karşın niye sevindiğimi sordular Onlara gördüklerimi haber verdim Baktıklarında, çatlağın sağlam bir şekilde tıkanmış olduğunu gördüler
*
Evliyânın meşhurlarından İsmi Ebû Bekr bin Abdullah Alevî Şâzilî'dir Lakabı Ayderûs'dur 1447 (H851) senesinde Terîm'de doğdu 1508 (H914)'de Aden'de vefât etti Kabri ziyâret mahallidir Peygamber efendimizin soyundan olup, seyyiddir Zamânın meşhur ve güya az görülen değerli âlim ve velîlerinden idi Babasına o doğmadan önce rüyâsında kıymetli bir evlâdı olacağı müjdelenmiştir Ufak yaşta babasından ilim öğrenmeye başladı Birincil temel bilgileri babasından öğrendikten daha sonra beldesinde bulunan âlimlerden ilim öğrendi Seyyid Muhammed bin Ali bin Hacdeb'den kırâat dersleri alıp, Kur'ânı kerîmi ezberledi Sâlim bin Numeyrî'den de ders aldı İlim tahsîlini tamamladıktan daha sonra babasından ve amcaları Şeyh Ali, Seyyid Ahmed'den, elİmâm Sa'd bin Ali bin Medhâc'dan tasavvuf ilmini öğrendi Fıkıh ilmini, Abdullah bin Abdurrahmân Belhâc bin Fadl'dan ve Allâme Seyyid Muhammed bin Abdurrahmân'dan öğrendi Ayrıca amcası Şeyh Ali'den çeşitli ilimleri öğrendi BidâyetülHidâye, MinhâcülÂbidîn, MihâdütTâlibîn, Hülâsât ve Umdetü İbni Nâkıb gibi kıymetli kitapları çok okurdu Talebelerine de bu kitapları okumalarını öğüt ederdi Bilhassa büyük İslâm âlimi İmâmı Gazâlî hazretlerinin İhyâu Ulûmiddîn kitabından her gün emin mikdâr okur ve okutup dinlerdi Evliyânın meşhurlarından Muhyiddîni ibni Arabî hazretlerinin kitaplarını da fazla okurdu
Babası onu tasavvufta yetiştirmek için halvete sokmuş, bir yerde yalnız bırakmıştı Yedi gün sonradan onu çıkarıp hâline bakarak, riyâzet ihtiyâcı kalmadı diyerek onu sohbet meclislerinde yanında oturttu Sonra da tasavvuf ve diğer ilimlerde icâzet verdi
Ebû Bekr Ayderûs hazretleri, amcasının oğlu Abdurrahmân bin Ali ile geceleri vâdiye çıkarlar, orada namaz kılarlardı Her rekatte on cüz Kur'ânı kerîm okurdu Sabahtan namazı vakti girerken şehre dönerlerdi Küçüklüğünden îtibâren geceleri uyumayıp ibâdetle meşgul olmayı âdet edinmişti Nefsini ıslâh edip, olgunluklara ermek için çok uğraşmıştır Günlerce gece ve gündüzleri hiç uyumazdı Bu halden hiç etkilenip yıpranmazdı Bir yakını; Onun otuz seneden beri geceleri üç saatten artı uyumadığına şâhid oldumdemiştir Allahü teâlânın rızâsına kavuşmak için en manâlı sebeplerden biri olan seher vakti açıkgöz bulunup, zikir, ibâdet ve tâatla meşgûl edinmek husûsunda fazla gayretliydi Başkalarına çok kuvvet gelen bu husus ona kolaylaştırılmıştı
Babasının âdeti olduğu gibi, Ebû Bekr hazretleri de, Hûd aleyhisselâmın kabrini ve evliyâ kabirlerini ziyârete fazla giderdi Bu hal üzere memleketinde bir müddet kaldıktan sonra Harameyn'e ziyârete gitti Aden'e varınca oradaki âlimlerden Allâme Abdullah bin Ahmed bin Mahreme'den ve Allâme Muhammed bin Ahmed bin Fadl'dan ilim öğrendi Zebîd şehrinde ise; Şeyhülislâm Ahmed bin Ömer elMezced'den ve İmâm Yahyâ bin Ebî Bekr Âmirî'den istifâde etti
Peygamber efendimiz rüyâsında mübârek eliyle Ebû Bekr Ayderûs'un sırtını sıvazlamış ve mübârek parmaklarının izi ömür boyu sırtında kalmıştı Yahyâ bin Ebî Bekr Âmirî büyük bir âlimdi Bu parmak izlerini göstermesi için ricâda bulununca gösterdi Bu zât ona hırka giydirip, icâzet verdi Uğradığı öteki yerlerde de öbür âlimlerle görüşüp onlardan istifâde etti ve icâzet aldı Sonradan hacca gitti Mekke'de Hâfız Muhammed bin Abdurrahmân esSehavî'den ilim öğrendi, o zâttan da, icâzet aldı Açık zihinli, aydınlık zekâlı, halden anlayan ve isâbetli görüşleriyle, karşılıştığı her zât kadar takdir ve medhedilmiştir
Ebû Bekr Ayderûs hazretleri, hal, meslek ve sözleriyle fazla hayranlık uyandıran bir zâttı Hac ibâdetini tamamladıktan sonra memleketi Terîm'e döndü İlim öğretmekle meşgûl oldu Onun ilim meclisinde ve sohbetlerinde pekçok kimse toplandı Kıymetli talebeler yetiştirdi Bu talebelerinden bâzıları, kardeşi Hüseyin, yeğeni Abdullah, Allâme Abdullah bin Muhammed Kuşeyr ve diğerleridir Tüm vakitlerini ilim öğretmekle ve kitap mütâlaası ile geçirirdi Çok kimsenin çözmekte güçlük çektiği baskı meseleleri çözer ve açık bir şekilde îzâh ederdi İlim, fazîlet sâhibi sâlih kimselerle görüşüp sohbet ederdi Dünyâya düşkün olanlardan uzakta dururdu Âriflerin; Allahü teâlâyı tanıyan kimsenin hayâtı tatlı ve yaşayışı safâlı olur Ahali arasında yalnız gibi, yalnız iken cemâat arasında gibi olur Vefâtında garîb gibi, vatanından uzakta olunca da vatanında gibi olur Bulunmadıkları yerde var gibi hissedilir, bulunduğu yerde de yok gibi hissedilir Bedeniyle halk müziği arasında fakat kalbiyle onlardan uzaktan olur Allahü teâlâyı zikretmenin, anmanın lezzetine gark olmuş halde bulunurdiye târif ettikleri gibi mübârek bir zât idi Dâimâ gülümseme ederdi Herkese güler yüzlü davranırdı Huzûrunda bulunanları hoş sohbetiyle ferahlandırırdı Bulunduğu yerde abes laf söylenmez ve anlamsız işler yapılmazdı Talebelerine ve sevenlerine tatlılar ve farklı alanlara yönlendirilmiş meyveler ikrâm ederdi Onu tanıyıp sevenler birbirlerine karşı da gâyet samîmî ve samimi davranırlar, birbirlerine yardım ve ikrâm yaparlardı Fakirlere, dul ve yetimlere, muhtaçlara dâimâ yardımda bulunur, sıkıntılarını giderirdi Zamânındaki edib ve şâirler onun üstün hâllerini, güzel vasıflarını şiirleri ve yazılarıyla dile getirmişlerdir Yaşadığı cemiyette İslâmiyete uyması, dîni anlatması insanlara aleyhinde muâmelesi ve diğer bütün münâsebetlerinde, büyükufak herkesin örnek aldığı, dâimâ kendisine baş vurduğu bir zât idi Menkıbeleri ve kerâmetleri, Allâme Muhammed bin Ömer tarafından yazılan MevâhibülKuddûs fî Menâkıbı İbnilAyderûs adlı kitapta toplanmıştır Bir kısmı şöyle anlatılmıştır:
Ebû Bekr Ayderûs, fıkıh âlimi Muhammed bin Ebî Bekr bin Sâig'in çocuklarının yanına uğradı Onlar, koyunlarını sulamak için bir kuyu başında duruyorlardı İnsanların kuyunun suyunu bitirdiklerini fark etti Ebû Bekr Ayderûs hizmetçisine; Kovayı al ve koyunları sulabuyurdu Kuyuda su tükendiği halde onun kerâmetiyle su çıktı Hizmetçi koyunları suladıktan sonradan, öteki hayvanlar da suya kandılar ve irk su kaplarını doldurdular
Tekrar bir gün Harameyn'den dönerken, Zeylâ denilen yere girdi O vakit oranın hâkimi Muhammed bin Atik idi İttifakla bildirildiğine tarafından, bu zâtın, kendisine fazla düşkün olduğu oğlu vefât etmişti Ebû Bekr Ayderûs, tâziye ve dayanıklılık nasihat etmek için hâkimin yanında vardı Bu hususta ona hiçbir şey üstünlük vermiyordu Onu büyük bir endişe içinde fark etti Devamlı ağlıyordu Ayderûs, vefât etmiş çocuğun yüzünü açtı ve onu ismiyle çağırdı Çocuk, Ayderûs'a yanıt verdi Allahü teâlâ, ona rûhunu iâde etti Kalkıp, hazırlanmış olan keşkekten onlarla berâber yedi Uzun bir müddet daha yaşadı
Ebû Bekr Ayderûs, kişinin niyetini ve içinden geçirdiği şeyi haber verirdi Bir gün birisine; Rebî'ulevvel ayında Haleb'e gittiğini, Kasırîn caddesinde filancanın evinde kaldığını hatırlıyor musun?dedi O; Evet, siz o sene Haleb'de miydiniz?dedi Orada bulunanlardan bâzıları, Ayderûs'un, Şam'a, Mısır'a, hiçbir yere gitmediğini söylediler O birey, Allah'a yemîn ederek, Ayderûs'un söylediğinin tıpkı vâki olduğunu söyledi
Sâlih bir zât olan Ahmed bin Sâlim şöyle anlatır: Muhammed bin Îsâ Bâncar, bâzı hediyelerle birlikte beni Ebû Bekr Ayderûs'a yolladı Kendisine daha ilk selâm verişte, ismimi ve yanımda neler olduğunu söyledi Ben hediyeleri ona anlatmadan; Filancaya verinbuyurdular Yanımdaki şeylerin ne olduğunu Allahü teâlâdan başka bilen yoktu
Talebeleri bir bıkkınlık ve belâya düştüklerinde, Ebû Bekr Ayderûs'tan takviye isterler ve Allahü teâlâ onları bu vesîleyle o dertten kurtarırdı Nitekim, Âmir bin Abdülvehhâb'ın emîrlerinden, Emîr Mercan bin Abdullah dedi fakat: Harpte San'ai ûlâ denilen yerde idik Düşman üzerimize yüklendi ve arkadaşlarım dağılıp bir kısmı yaralandı Her tarafımızı düşmanlar çevirdi Hocam Ebû Bekr'in ismini söyleyip, Allahü teâlâdan destek istedim Vallahi, güpegündüz ve ayan beyân gördüm ki, atımın perçeminden tuttu, onların arasından beni aldı ve evime ulaştırdı
Dâvûd bin Hüseyin Habânî şöyle anlatır: Bir yerde zâlim bir vâli bana ızdırap etti Günlerce Yâsîn sûresini, bu adamın bana olan şerrine son vermesi için Allah'a yalvararak okudum Sonradan rüyâmda, birisi bana; Ey Ebû Bekr Ayderûs, de!diyordu Böyle söyledim Zâlimin bana olan zulmü sona erdiHâlbuki Ayderûs'u tanımıyordum Onu suâl ettim; Aden'de oturduğunu söylediler Huzûruna vardığımda, başımdan geçenleri haber vermeden kendisi haber verdi
Seyyid Celîl Muhammed bin Ahmed Vatab şöyle anlatır: Habeş diyârında geziyordum Üzerime hırsızlar saldırdı Katırımı ve onun üzerindeki şeyleri aldılar Beni öldürmek istediler Şeyh Ebû Bekr'in adını söyliyerek üç kerre; Ey Ebâ Bekr Ayderûs!diye seslendim Bir zât çıkageldi Onlara saldırdı Katırımı ve üzerindeki şeyleri bana geri verdi ve; Cenâbı Hakk'ın emânında olmayı istedin, kurtuldundedi
Neîmânı Mehrî şöyle anlatır: Hindistan'a giden bir gemiye binmiştim Gemi bir yerinden su almaya başladı Gemidekiler bağrışıyor ve bâzıları kendi hocasının adını söyleyerek destek istiyordu Ben de hocam Ebû Bekr Ayderûs'u söyledim Bana bir uyuklama geldi O an hocamı gördüm Elinde bir şeyle gemideki çatlağın olduğu yere doğru yönelmişti, orayı gösteriyordu Sevinerek uyandım Avazımın çıktığı değin bağırıyor ve üzüntüden kurtulmuş bir şekilde; Ey gemidekiler sevininiz ve benden sorunuz!diyordum Onlar benim bu sevincimi görür görmez, bu hâle karşın niye sevindiğimi sordular Onlara gördüklerimi haber verdim Baktıklarında, çatlağın sağlam bir şekilde tıkanmış olduğunu gördüler
*