nicebayan
FD Üye
- Katılım
- Ara 24, 2016
- Mesajlar
- 94,678
- Etkileşim
- 2
- Puan
- 38
- Yaş
- 36
- Web sitesi
- nicebayan.com
- F-D Coin
- 90
Ebu Bekr bin Ebu Vefa Hayatı
Halep bölgesinde yetişen velîlerden Hayâtı hakkında artı data yoktur Doğum yeri ve târihi belirlenmiş değildir Babası Halep'te bir câmide müezzinlik yapan sâlih bir zât idi Zamânın âlimlerinden ve velîlerinden ders alarak kemâle geldi Küçükbüyük herkese Allahü teâlânın rızâsı için öğüt etmeye başladı Âlimlerden, sâlihlerden ve devlet adamlarından birçoğu sohbetlerine gelirdi Bir ara Şam'a gitti Orada Muhammed Zağbî ile görüştü Muhammed Zağbî, dünyâ sevgisini kalbinden çıkarmasını tavsiye etti O da dünyâlık neyi varsa fakirlere dağıttı Sohbetlerinde çoğu talebe yetişti
Halep âlimlerinden Şeyh Ömer Faradî, talebeleri ile mantık ilmini anlatan Şerhüşşemsiye isimli kitabı okutuyordu Mevzû karmakarışık hükümler olup, mantık ilminin en baskı konularından idi Şeyh Ömer bir yere gelince durakladı, uzun müddet düşündü Sonradan talebelerine; Birlikte Şeyh Ebû Bekr'in ziyâretine gidelim de gönlümüz, zihnimiz açılsındedi Talebeleri ile berâber Şeyh Ebû Bekr'in huzûruna gitti Şeyh Ömer daha bir şey sormadan Şeyh Ebû Bekr bir şeyler anlatmaya başladı Şeyh Ömer başı önünde anlatılanları dinledi Şeyh Ebû Bekr'in konuşması bitince, Şeyh Ömer talebeleri ile berâber medreseye döndü Talebelerine; Şeyhin anlattıklarını anladınız mı?diye sordu Talebeler anlamadık deyince; Şeyh Ebû Bekr bana takıldığımız dersi anlattı Karmakarışık kâidelerin şekillerini açıkladıdedikten sonra onun anlattıklarını talebelerine îzâh etti
Bir gün Şeyh Ebû Bekr dergâhda uyuyordu Yanına bir zât vardı O sırada bir seveni bir mikdar balmumu getirdi ve; Bu, Şeyh Efendinindirdedi Şeyhin yanındaki kişi, Şeyhe gelen mumu kimse görmeden ateşte ısıtıp yumuşattıktan sonradan beline koydu Biraz sonradan Ebû Bekr Efendi uyandı O zâta; Elbisenin altındaki nedir?diye sordu O zât korkup, elbisesini açtı ve belinde bir yılanın sarılı olduğunu fark etti Büyük bir nefret edilen şey ile elbisesini çıkarıp attı Bu sırada yılan mum olarak yere düştü Bunun üstüne Şeyh; Eğer onu alsaydın, seni sokardıdedi
DOMUZ ÇOBANI
Kilis beldesinden bir kadının oğlu Frenk memleketinde tutsak düşmüştü Kadın, Ebû Bekr Efendiye gelip oğlunun kurtulması için duâ istedi
Ebû Bekr Efendi;
Çağırmak ki oğlunun kurtulmasını istiyorsun? Öyleyse bana pirinç ile bir tavuk pişir getir, dedi
Kadın, pirinç ile bir tavuğu uygunca pişirip, getirdi
Ebû Bekr Efendi; Kızıl Hamûr!diye seslendi Yanına kızıl bir köpek geldi Tavuğu onun önüne atıp;
Ye! dedi
Köpek tavuğu yedi Bayan bunu görünce, itina göstererek hazırladığı yemeğin köpeğe verilmesine üzüldü Köpek tavuğu bitirince, Ebû Bekr Efendi, asâsiyle işâret ederek;
Haydi derhal git! dedi
Köpek dağlara içten şipşak gitti Aradan bir vakit geçince Ebû Bekr Efendi kadına;
Evine dön! buyurdu
Kadın evine gidince oğlunun kapı önünde durduğunu fark etti Nasıl kurtulduğunu sordu O da:
Frenk memleketinde esirdim Onlar beni domuz çobanı yaptılar Domuzların başında çobanlık yaparken, kırmızı bir köpek gelip bana hücûm etti Korkup kaçmaya başladım Düşe kalka kaçıyordum Nihâyet düşüp bayıldım Ayıldığımda kendimi Kilis yakınlarında buldum, dedi
Akrabâları ve annesi çok sevinçli idi Annesi bâzı hediyeler alıp, Şeyhin yanında varmak için yola çıktı Yolda talebeleri onu geri çevirerek, Şeyhin yanında girmesine müsade vermediler Çünkü Ebû Bekr Efendi bu sırrın yayılmasını istemiyordu
Ebû Bekr Efendi, 1583 (H991) senesinde vefât etti Namazı fazla topluluk bir cemâat tarafından kılındı Vefât ettiğinde seksen yaşlarında idi Iri vücutlu, yuvarlak yüzlü, sevimli bir simâya sâhipti İleri yaşlarında kaslı ve dipdiri idi Talebelerini yalnız sözleri ile değil, halleri ve işleri ile de nezaket ederdi Terbiyesi daha ziyâde hal ile olurdu
ALLAHÜ TEÂLÂDAN HAYÂ ETMİYOR MUSUN?
Halep'te Şeyh Hâlid isminde bir zât vardı Şeyh Ebû Bekr'in büyüklüğüne inanmazdı Kendisi fakir olup, Ulvâniyye tarîkatı üzere câmide insanlara tavsiye ederdi Lakin Şeyh Ebû Bekr'in hallerini iyi görmez; O, şerîate tutarsız hareket ediyor, onun yanında gitmeyindiye sürekli kötülerdi Bir gün Haleb'e yeni bir vâli tâyin edildi Vâli, Şeyh Hâlid'in vâzlarını ve iyi hallerini duyunca, onun ziyâretine gitti Görüştüklerinde ona hâlini, ne ile geçindiğini sorunca, Şeyh Hâlid, serveti, bir maaşı olmadığını, sevenlerin, dostların yardımı ile geçindiğini, kimseden de bir şey istemediğini, mescidde müslümanlara öğüt etmekle meşgul olduğunu söyledi Bunun üstüne vâli kulağına; Beni dinlersen İstanbul'a git Sultan, hâlini öğrenirse sana ücret bağlardedi Bu teklif Şeyh Hâlid'in hoşuna gitti Yol hazırlıklarını yaptığı sırada Şeyh Ebû Bekr ziyâretine geldi Şeyh Ebû Bekr kimseye gitmezdi Fakat o gün talebelerine; Kalkın Hâlidciğin ziyâretine gidelimdedi Mescidin önüne gelince, içeri girmeden kapının önünde durdu Şeyh Hâlid bu ziyârete çok şaşırdı Şeyh Ebû Bekr ona; Sana yaşını sormaya geldim Bana söyle kaç yaşındasın?diye sorunca; Seksen yaşındayımdedi Bunun üzerine Şeyh Ebû Bekr; Ey Hâlid! Sen bu zamâna değin hangi gün aç ve çıplak kaldın Nereye gidiyorsun Allahü teâlâdan hayâ etmiyor musun?deyince, Şeyh Hâlid'in gözünden yaşlar akmaya başladı ve; Beni ayıplama! Ben kararımdan vazgeçtimdedi Şeyh Ebû Bekr'in büyüklüğünü, Allahü teâlânın velî bir kulu olduğunu anlayıp, o günden sonra çok hürmet gösterdi O güne değin söylediklerinden tövbe etti
*
Halep bölgesinde yetişen velîlerden Hayâtı hakkında artı data yoktur Doğum yeri ve târihi belirlenmiş değildir Babası Halep'te bir câmide müezzinlik yapan sâlih bir zât idi Zamânın âlimlerinden ve velîlerinden ders alarak kemâle geldi Küçükbüyük herkese Allahü teâlânın rızâsı için öğüt etmeye başladı Âlimlerden, sâlihlerden ve devlet adamlarından birçoğu sohbetlerine gelirdi Bir ara Şam'a gitti Orada Muhammed Zağbî ile görüştü Muhammed Zağbî, dünyâ sevgisini kalbinden çıkarmasını tavsiye etti O da dünyâlık neyi varsa fakirlere dağıttı Sohbetlerinde çoğu talebe yetişti
Halep âlimlerinden Şeyh Ömer Faradî, talebeleri ile mantık ilmini anlatan Şerhüşşemsiye isimli kitabı okutuyordu Mevzû karmakarışık hükümler olup, mantık ilminin en baskı konularından idi Şeyh Ömer bir yere gelince durakladı, uzun müddet düşündü Sonradan talebelerine; Birlikte Şeyh Ebû Bekr'in ziyâretine gidelim de gönlümüz, zihnimiz açılsındedi Talebeleri ile berâber Şeyh Ebû Bekr'in huzûruna gitti Şeyh Ömer daha bir şey sormadan Şeyh Ebû Bekr bir şeyler anlatmaya başladı Şeyh Ömer başı önünde anlatılanları dinledi Şeyh Ebû Bekr'in konuşması bitince, Şeyh Ömer talebeleri ile berâber medreseye döndü Talebelerine; Şeyhin anlattıklarını anladınız mı?diye sordu Talebeler anlamadık deyince; Şeyh Ebû Bekr bana takıldığımız dersi anlattı Karmakarışık kâidelerin şekillerini açıkladıdedikten sonra onun anlattıklarını talebelerine îzâh etti
Bir gün Şeyh Ebû Bekr dergâhda uyuyordu Yanına bir zât vardı O sırada bir seveni bir mikdar balmumu getirdi ve; Bu, Şeyh Efendinindirdedi Şeyhin yanındaki kişi, Şeyhe gelen mumu kimse görmeden ateşte ısıtıp yumuşattıktan sonradan beline koydu Biraz sonradan Ebû Bekr Efendi uyandı O zâta; Elbisenin altındaki nedir?diye sordu O zât korkup, elbisesini açtı ve belinde bir yılanın sarılı olduğunu fark etti Büyük bir nefret edilen şey ile elbisesini çıkarıp attı Bu sırada yılan mum olarak yere düştü Bunun üstüne Şeyh; Eğer onu alsaydın, seni sokardıdedi
DOMUZ ÇOBANI
Kilis beldesinden bir kadının oğlu Frenk memleketinde tutsak düşmüştü Kadın, Ebû Bekr Efendiye gelip oğlunun kurtulması için duâ istedi
Ebû Bekr Efendi;
Çağırmak ki oğlunun kurtulmasını istiyorsun? Öyleyse bana pirinç ile bir tavuk pişir getir, dedi
Kadın, pirinç ile bir tavuğu uygunca pişirip, getirdi
Ebû Bekr Efendi; Kızıl Hamûr!diye seslendi Yanına kızıl bir köpek geldi Tavuğu onun önüne atıp;
Ye! dedi
Köpek tavuğu yedi Bayan bunu görünce, itina göstererek hazırladığı yemeğin köpeğe verilmesine üzüldü Köpek tavuğu bitirince, Ebû Bekr Efendi, asâsiyle işâret ederek;
Haydi derhal git! dedi
Köpek dağlara içten şipşak gitti Aradan bir vakit geçince Ebû Bekr Efendi kadına;
Evine dön! buyurdu
Kadın evine gidince oğlunun kapı önünde durduğunu fark etti Nasıl kurtulduğunu sordu O da:
Frenk memleketinde esirdim Onlar beni domuz çobanı yaptılar Domuzların başında çobanlık yaparken, kırmızı bir köpek gelip bana hücûm etti Korkup kaçmaya başladım Düşe kalka kaçıyordum Nihâyet düşüp bayıldım Ayıldığımda kendimi Kilis yakınlarında buldum, dedi
Akrabâları ve annesi çok sevinçli idi Annesi bâzı hediyeler alıp, Şeyhin yanında varmak için yola çıktı Yolda talebeleri onu geri çevirerek, Şeyhin yanında girmesine müsade vermediler Çünkü Ebû Bekr Efendi bu sırrın yayılmasını istemiyordu
Ebû Bekr Efendi, 1583 (H991) senesinde vefât etti Namazı fazla topluluk bir cemâat tarafından kılındı Vefât ettiğinde seksen yaşlarında idi Iri vücutlu, yuvarlak yüzlü, sevimli bir simâya sâhipti İleri yaşlarında kaslı ve dipdiri idi Talebelerini yalnız sözleri ile değil, halleri ve işleri ile de nezaket ederdi Terbiyesi daha ziyâde hal ile olurdu
ALLAHÜ TEÂLÂDAN HAYÂ ETMİYOR MUSUN?
Halep'te Şeyh Hâlid isminde bir zât vardı Şeyh Ebû Bekr'in büyüklüğüne inanmazdı Kendisi fakir olup, Ulvâniyye tarîkatı üzere câmide insanlara tavsiye ederdi Lakin Şeyh Ebû Bekr'in hallerini iyi görmez; O, şerîate tutarsız hareket ediyor, onun yanında gitmeyindiye sürekli kötülerdi Bir gün Haleb'e yeni bir vâli tâyin edildi Vâli, Şeyh Hâlid'in vâzlarını ve iyi hallerini duyunca, onun ziyâretine gitti Görüştüklerinde ona hâlini, ne ile geçindiğini sorunca, Şeyh Hâlid, serveti, bir maaşı olmadığını, sevenlerin, dostların yardımı ile geçindiğini, kimseden de bir şey istemediğini, mescidde müslümanlara öğüt etmekle meşgul olduğunu söyledi Bunun üstüne vâli kulağına; Beni dinlersen İstanbul'a git Sultan, hâlini öğrenirse sana ücret bağlardedi Bu teklif Şeyh Hâlid'in hoşuna gitti Yol hazırlıklarını yaptığı sırada Şeyh Ebû Bekr ziyâretine geldi Şeyh Ebû Bekr kimseye gitmezdi Fakat o gün talebelerine; Kalkın Hâlidciğin ziyâretine gidelimdedi Mescidin önüne gelince, içeri girmeden kapının önünde durdu Şeyh Hâlid bu ziyârete çok şaşırdı Şeyh Ebû Bekr ona; Sana yaşını sormaya geldim Bana söyle kaç yaşındasın?diye sorunca; Seksen yaşındayımdedi Bunun üzerine Şeyh Ebû Bekr; Ey Hâlid! Sen bu zamâna değin hangi gün aç ve çıplak kaldın Nereye gidiyorsun Allahü teâlâdan hayâ etmiyor musun?deyince, Şeyh Hâlid'in gözünden yaşlar akmaya başladı ve; Beni ayıplama! Ben kararımdan vazgeçtimdedi Şeyh Ebû Bekr'in büyüklüğünü, Allahü teâlânın velî bir kulu olduğunu anlayıp, o günden sonra çok hürmet gösterdi O güne değin söylediklerinden tövbe etti
*