nicebayan
FD Üye
- Katılım
- Ara 24, 2016
- Mesajlar
- 94,678
- Etkileşim
- 2
- Puan
- 38
- Yaş
- 36
- Web sitesi
- nicebayan.com
- F-D Coin
- 90
EBÛ BEKR BENZERŞELÎ HAYATI
Yemen'in büyük velîlerinden ve Şâfiî mezhebi fıkıh âlimlerinden İsmi, Ebû Bekr bin Ahmed bin Ebû Bekr'dir Meşreü'rRevî kitabının müellifi olan Muhammed bin Ebû Bekir'in babasıdır Hazreti Hüseyin'in neslinden olup, seyyiddir Hazreti Ali'nin soyuna mensûb olanlar mânâsına kullanılan Benî Alevî ve hazreti Hüseyin'in soyuna mensûb olanlar için kullanılan Benî Hüseyin nisbeleriyle anıldı Bu terkipler sonra mahallî olarak Ba'levî ve BâHüseyin biçiminde değiştirilerek de kullanılmıştır 1582 (H990) senesinde Yemen'in Terîm beldesinde doğdu 1643 (H1053) senesinde aynı yerde vefât etti Kabri, Zenbel kabristanındadır
Asîl, temiz ve âlim bir âileye mensûb olan Ebû Bekr benzerŞelî, küçük yaştan îtibâren ilim tahsîline başladı Kısa zamanda Kur'ânı kerîmin tamâmını ezberledi Babası Seyyid Ahmed bin Ebû Bekr onun terbiyesine özel îtinâ gösterdi Fakat büluğ, buluğ çağı çağına ulaşmadan önce babası Seyyid Ahmed bin Ebû Bekr vefât etti Babasının vefâtından sonradan hocası Ömer bin Abdullah elHatîb onun tahsîl ve terbiyesiyle ilgili her türlü mesûliyetini üstüne aldı Onu nezaket edip yetiştirdi Sonra Şeyhülislâm Abdurrahmân bin Şihâbüddîn'in yanında tahsîline devâm eden Ebû Bekr benzeşenŞelî, esas dînî ilimleri tahsîl etti Fıkıh, hadîs, tefsîr ve tasavvuf ilimlerini ondan okudu Arapça lisânıyla ilgili sarf, nahiv, meâni ve belâgat ilimlerini öğrendi Hocası Şeyhülislâm Abdurrahmân bin Şihâbüddîn ve zamânının diğer âlimlerinden, Abdurrahmân bin Muhammed esSekkâf, Ebû Bekr bin Ali elMuallim, Muhammed bin Ali bin Ukayl gibi zâtların ilim meclislerinde ve sohbetlerinde bulundu Bunlar onun ilim ve fazîletteki yüksekliğini görüp icâzet verdiler Büyük velî Abdullah Ayderûs'un sohbetlerinde, ders halkasında ve hizmetinde de bulundu Onun huzûrunda yüzden artı meşhûr kitabı okudu Şeyh Abdullah ona tasavvuf yolunda hırka giydirdi ve öteki ilimlerde icâzet verdi
Ebû Bekr eşŞelî, icâzetini, diplomasını aldıktan sonradan farklı alanlara yönlendirilmiş beldelere gezi ederek, âbid ve velîlerle görüşüp sohbet etti İlimdeki ve tasavvuf yolundaki derecesi böylece yüksek oldu sonra kendi memleketi Terîm'e döndü
Terîm'e geldikten kısa bir vakit sonradan bir gece rüyâsında Peygamber efendimizi fark etti Peygamber efendimiz ona kendisini ziyârete gelmesini işâret buyurdu Bu mânevî işâret üzerine Mekkei mükerremeye artan bir şekilde hac ibâdetini yerine getiren Ebû Bekr benzerŞelî, orada da pekçok âlim ve velî ile görüşüp sohbette bulundu Daha Sonra Medînei münevvereye giderek Ceddi muhteremi olan sevgili Peygamberimizin mübârek kabri şerîflerini ziyâret etti Medînei münevverede dört sene mücâvir olarak kaldı Başta Uhud Şehitleri almak üzere Cennetü'lBakî' kabristanında bulunan Eshâbı kirâmın ve diğer âlim ve velîlerin kabirlerini ziyâret etti
Lüzum Mekkei mükerremede, gerekse Medînei münevverede bulunduğu sırada Seyyid Ömer bin Abdürrahîm, Ahmed bin Allân, Ahmed elHatîb, Abdülkâdir etTaberî, Muhammed Menûfî, Ebü'lFeth bin Hacer, Abdülmelik elİslâmî ve daha birçok âlimin sohbetlerinde bulundu Onlardan ilim, nezaket ve fazilet bakımından istifâde edip yüksek mânevî derecelere kavuştu Daha Sonra Hicaz'dan ayrılıp Yemen'deki Aden limanına ulaştı Oradan Hindistan diyârına gitmeye gaye etti Hocası Ahmed bin Ömer elAyderûs ile istişâre etti O gitmemesini söyleyince, önceki niyetinden vazgeçti ve Terîm'e dürüst yola çıktı 1605 (H1014) senesinde, Terîm'e gelişinden bir müddet sonradan evlendi
Hocalarından olan Ebû Bekr bin Ali elMu'allim'in vefâtından sonradan, âlimler Ebû Bekr benzeyenŞelî'ye gelerek, Ebû Bekr bin Ali'nin yerine geçmesini ve onun yerine talebe okutmasını söylediler O da kabûl ederek yatsıdan daha sonra mahallenin mescidinde ders okutmaya başladı Derslerine ilim ve fazîlet sâhibi, büyük zâtlar da gelip hazır bulunurlardı Sohbetine gelenlerin sayısı günden güne çoğaldı Bu hâli haber bölge ŞeyhulVelî Abdullah Bâ'levî (rahmetullahi aleyh) ilim meclisini genişletmesini, kalbindeki yüksek ilimleri etrâfa yaymasını emretti O da meclisini genişletti Hemencecik her sene İmâmı Gazâlî hazretlerinin İhyâülUlûm isimli ünlü eserini bir uçtan bir uca okuturdu Halk ondan fazla istifâde ettiler Yüzlerce talebe yetiştirdi Seyyid Abdullah bin Akîl bin Abdullah, Seyyid Abdurrahmân bin Ahmed bin Abdullah, Câferi Sâdık bin Zeynüddîn Ayderûs, Seyyid Abdullah bin Hüseyin ondan ilim öğrenenlerden birkaçıdır
Yemen'de yer alan büyük İslâm âlimlerinin en önde gelenlerinden olan Seyyid Ebû Bekr benzerŞelî; aklı, zekâsı, hâfızası kaslı, dikkatli ve fazla kurnaz bir zât idi Sîmâ olarak yüksek dedelerine benzerdi Gayet nûrlu, çok hoş bir zât olup, kendisini görenin kalbinde ona aleyhinde muhabbet hâsıl olurdu Her hâlinde istikâmet üzere olup, Resûlullah'ın sallallahü aleyhi ve sellem sünneti seniyyesine bütün emrindeki idi Selefi sâlihîn denilen birincil iki asrın âlimleri ile halefi sâdıkîn denilen sonra gelen âlimlere tâbi olmak esas olduğu için, onların ve onlardan sonradan gelen büyük âlimlerin hallerini çok anlatırdı
Rivâyet edilir ancak: Seyyid Ebû Bekr bâzan dostlarıyla birlikte oturur, binlerce tesbih çeker, sevâbını mevtâlara armağan ederlerdi
Talebelerine ve sevenlerine şöyle buyurdu: Abdullah ibni Abbâs'ın (ranhümâ) rivâyet ettiği bir hadîsi şerîfte buyruldu ama: Bir kimse sabaha çıktığında bin defâ Sübhânellahi ve biHamdihîderse, nefsini Allahü teâlâdan satın almış olurBir fazla velî de; Bunu söylemeye devâm etmelidirbuyurmuşlar, kendileri söyledikleri gibi talebeleri ile sevenlerine de söylemeyi emir buyurmuşlardır
Seyyid Ebû Bekr benzeşenŞelî, çoğu kez zikreder ve Kur'ânı kerîm okurdu Teheccüd, uyanıklık namazını hiç kaçırmaz, vitr namazını teheccüd için, gecenin üçte ikisi geçtikten sonra kalktığında kılardı Talebelerine teheccüde kalkmalarını, bunu ihmâl etmemelerini tenbih ederdi
Kendisi herkesle birlikte bulunmak yerine yalnızlığı seçim ederdi Talebelerine olan şefkat ve yakınlığı, âlimler ve velîlere olan derin saygı ve tâzimi pekçok idi Sohbet esnâsında olsun, dağıtılmış yazışmalarda olsun, kendisinin medhedilmesini katiyyen istemezdi Kerâmet göstermeyi sevmez, kendisinden fevkalâde bir hal sâdır olup kerâmet meydana gelirse bundan üzülüp mahcûb olurdu Bir şey için bir kimseye duâ etse, Allahü teâlâ duâsını kabûl ederdi Bir kimse Seyyid Ebû Bekr'in büyüklüğünü, üstünlüğünü bilip, kabûl ederek, inanarak ve onu vesîle ederek, onun hürmetine duâ etse, Allahü teâlânın izni ile murâdına kavuşurdu Bir kimse Seyyid Ebû Bekr'e düşmanlık edecek olsa, sonunda pişman olur, düşmanlığından vazgeçerek, gelip özür dilerdi Tekrar birisi ona hîle etmeyi düşünse, sonunda pişman olur, hîlesinden vazgeçerdi Bu hâl defâlarca vâki olmuştur
Seyyid Ebû Bekr'in oğlu şöyle anlatır: Bir zaman Hindistan memleketine gitmek için babamdan izin istedim Babam; Pek anlıyorum ancak, müddet işlenmiş oldu Vefâtım yaklaştı Vefâtımda yanımda bulunmanı isterdimdedi Yâni Hindistan'a gitmemi istemiyor musunuz?dedim Bir nevî gitmekte ısrar etmiş gibi oldum Bunun üstüne; Sefere git! Allahü teâlânın emânında (emniyeti aşağıda, korumasında) ol Allahü teâlâ ne dilerse o olurdedi Ben sefere gitmekten vazgeçtim Hakîkaten de dediği gibi oldu Bundan az bir zaman sonradan 1643 (H1053) senesi Safer ayının yirmi beşinde ikindi vaktine yakın bir sırada vefât etti Vefâtı esnasında herhangi bir rahatsızlığı görülmedi Terîm'deki Bâ'levî Mescidinin yakınındaki evinde gecegündüz kavuşmayı arzu ettiği Rabbine kavuştu O gece defin için zorunlu hazırlıklar yapıldı, kefenlendi Talebeleri ve sevenleri o gün sabaha dek rûhu için Kur'ânı kerîm ve hatmi tehlîl okudular Ertesi günü sabah namazından daha sonra cenâze namazı kılınıp, seyyidlerin, şerîflerin ve pekçok mübârek velînin medfûn bulunduğu Zenbel kabristanına defnedildi Kabri ziyâret edilmektedir
KERÂMETİNİ BAKMAK İSTERDİM
Seyyid Ebû Bekr hazretlerinin oğlu anlatır: Demin çocuk yaşta idim ve babamın kerâmetlerini görmeyi arzu ettim Bundan sonradan ben ne süre ibâdetlerimi yerine getirdikten daha sonra babamın huzûruna girseydim, benim hâlimi bilir, hoş muâmelede bulunurdu Eğer ibâdetlerimi yerine getirmeden onun huzûruna girseydim, hemen kerâmet olarak hâlimi anlar ve beni azarlardı Ne süre oyun ile meşgul olup ondan daha sonra huzûruna varsam, beni oyun oynarken görmediği halde yine kerâmet olarak hâlimi anlar; karamsar, mahzûn görünürdü
HATMİ TEHLİL
Ebû Bekr benzeşenŞelî hazretleri hatmi tehlîlin fazîletiyle ilgili olarak buyurdu ki: Âlimler, tasavvuf büyükleri bu hatmi tehlîl okunmasına fazla ehemmiyet verirlerdi Bu hoş ve mühim âdeti devâm ettirmeleri ve ihmâl etmemeleri için de dostlarına, tanıdıklarına tavsiyelerde bulunurlardı Âlimlerimiz, bir mevtânın rûhuna hatmi tehlîl sevâbı hediye edilince, o mevtâ îmân ile vefât etmiş ise, Allahü teâlânın o mevtânın günahlarını affedip, Cehennem'den âzâd edeceğini bildirmişlerdir Bu hususta İmâmı Râfi'î'nin bildirdiği bir hâdise şöyledir: Keşf sâhibi bir genç vardı Bir gün bu gencin annesi vefât etti O genç ağlayıp sızlamaya, büyük üzüntü ile gözyaşları dökmeye başladı Bu hâlin sebebini soranlara da; Annemi Cehennem'e götürdüler Elemim bunun içindirdedi Gencin orada yer alan dostlarından birisi ellerini açarak dedi ama: Yâ Rabbî! Ben yetmiş bin sözcüki tevhîd okumuştum Sen şâhid ol ancak, o hatmi tehlîlin sevâbını (bu gencin annesi olan o mevtâya hediye ettimGenç keşf yoluyla annesinin durumunu murâkabe edip anladı ve sevinçle; Bu hediye hürmetine annemi Cehennem'den çıkardılar ve Cennet'e koydulardedi Bâzı büyük âlimler, bu hâdisenin ve gencin keşfinin içten olduğunu haber vermişlerdir
Ebû Bekr eşŞelî'nin bu özendirme ve nasihatlarını dinleyen Terîm ahâlisi, fecr ve tan yerinin ağarması ile güneşin doğması arasında, hatmi tehlîl yâni yetmiş bin sözcüki tevhîd okuyup, sevâbını ölmüş kimselerin ruhlarına armağan ederlerdi Terîm ahâlisi bu kadar tesbih ve hatmi tehlîli bu kadar kısa zamanda nasıl okuduklarına şaşkınlık ederlerdi Bunu, Ebû Bekr benzerŞelî hazretlerinin kerâmeti bilirlerdi
*
Yemen'in büyük velîlerinden ve Şâfiî mezhebi fıkıh âlimlerinden İsmi, Ebû Bekr bin Ahmed bin Ebû Bekr'dir Meşreü'rRevî kitabının müellifi olan Muhammed bin Ebû Bekir'in babasıdır Hazreti Hüseyin'in neslinden olup, seyyiddir Hazreti Ali'nin soyuna mensûb olanlar mânâsına kullanılan Benî Alevî ve hazreti Hüseyin'in soyuna mensûb olanlar için kullanılan Benî Hüseyin nisbeleriyle anıldı Bu terkipler sonra mahallî olarak Ba'levî ve BâHüseyin biçiminde değiştirilerek de kullanılmıştır 1582 (H990) senesinde Yemen'in Terîm beldesinde doğdu 1643 (H1053) senesinde aynı yerde vefât etti Kabri, Zenbel kabristanındadır
Asîl, temiz ve âlim bir âileye mensûb olan Ebû Bekr benzerŞelî, küçük yaştan îtibâren ilim tahsîline başladı Kısa zamanda Kur'ânı kerîmin tamâmını ezberledi Babası Seyyid Ahmed bin Ebû Bekr onun terbiyesine özel îtinâ gösterdi Fakat büluğ, buluğ çağı çağına ulaşmadan önce babası Seyyid Ahmed bin Ebû Bekr vefât etti Babasının vefâtından sonradan hocası Ömer bin Abdullah elHatîb onun tahsîl ve terbiyesiyle ilgili her türlü mesûliyetini üstüne aldı Onu nezaket edip yetiştirdi Sonra Şeyhülislâm Abdurrahmân bin Şihâbüddîn'in yanında tahsîline devâm eden Ebû Bekr benzeşenŞelî, esas dînî ilimleri tahsîl etti Fıkıh, hadîs, tefsîr ve tasavvuf ilimlerini ondan okudu Arapça lisânıyla ilgili sarf, nahiv, meâni ve belâgat ilimlerini öğrendi Hocası Şeyhülislâm Abdurrahmân bin Şihâbüddîn ve zamânının diğer âlimlerinden, Abdurrahmân bin Muhammed esSekkâf, Ebû Bekr bin Ali elMuallim, Muhammed bin Ali bin Ukayl gibi zâtların ilim meclislerinde ve sohbetlerinde bulundu Bunlar onun ilim ve fazîletteki yüksekliğini görüp icâzet verdiler Büyük velî Abdullah Ayderûs'un sohbetlerinde, ders halkasında ve hizmetinde de bulundu Onun huzûrunda yüzden artı meşhûr kitabı okudu Şeyh Abdullah ona tasavvuf yolunda hırka giydirdi ve öteki ilimlerde icâzet verdi
Ebû Bekr eşŞelî, icâzetini, diplomasını aldıktan sonradan farklı alanlara yönlendirilmiş beldelere gezi ederek, âbid ve velîlerle görüşüp sohbet etti İlimdeki ve tasavvuf yolundaki derecesi böylece yüksek oldu sonra kendi memleketi Terîm'e döndü
Terîm'e geldikten kısa bir vakit sonradan bir gece rüyâsında Peygamber efendimizi fark etti Peygamber efendimiz ona kendisini ziyârete gelmesini işâret buyurdu Bu mânevî işâret üzerine Mekkei mükerremeye artan bir şekilde hac ibâdetini yerine getiren Ebû Bekr benzerŞelî, orada da pekçok âlim ve velî ile görüşüp sohbette bulundu Daha Sonra Medînei münevvereye giderek Ceddi muhteremi olan sevgili Peygamberimizin mübârek kabri şerîflerini ziyâret etti Medînei münevverede dört sene mücâvir olarak kaldı Başta Uhud Şehitleri almak üzere Cennetü'lBakî' kabristanında bulunan Eshâbı kirâmın ve diğer âlim ve velîlerin kabirlerini ziyâret etti
Lüzum Mekkei mükerremede, gerekse Medînei münevverede bulunduğu sırada Seyyid Ömer bin Abdürrahîm, Ahmed bin Allân, Ahmed elHatîb, Abdülkâdir etTaberî, Muhammed Menûfî, Ebü'lFeth bin Hacer, Abdülmelik elİslâmî ve daha birçok âlimin sohbetlerinde bulundu Onlardan ilim, nezaket ve fazilet bakımından istifâde edip yüksek mânevî derecelere kavuştu Daha Sonra Hicaz'dan ayrılıp Yemen'deki Aden limanına ulaştı Oradan Hindistan diyârına gitmeye gaye etti Hocası Ahmed bin Ömer elAyderûs ile istişâre etti O gitmemesini söyleyince, önceki niyetinden vazgeçti ve Terîm'e dürüst yola çıktı 1605 (H1014) senesinde, Terîm'e gelişinden bir müddet sonradan evlendi
Hocalarından olan Ebû Bekr bin Ali elMu'allim'in vefâtından sonradan, âlimler Ebû Bekr benzeyenŞelî'ye gelerek, Ebû Bekr bin Ali'nin yerine geçmesini ve onun yerine talebe okutmasını söylediler O da kabûl ederek yatsıdan daha sonra mahallenin mescidinde ders okutmaya başladı Derslerine ilim ve fazîlet sâhibi, büyük zâtlar da gelip hazır bulunurlardı Sohbetine gelenlerin sayısı günden güne çoğaldı Bu hâli haber bölge ŞeyhulVelî Abdullah Bâ'levî (rahmetullahi aleyh) ilim meclisini genişletmesini, kalbindeki yüksek ilimleri etrâfa yaymasını emretti O da meclisini genişletti Hemencecik her sene İmâmı Gazâlî hazretlerinin İhyâülUlûm isimli ünlü eserini bir uçtan bir uca okuturdu Halk ondan fazla istifâde ettiler Yüzlerce talebe yetiştirdi Seyyid Abdullah bin Akîl bin Abdullah, Seyyid Abdurrahmân bin Ahmed bin Abdullah, Câferi Sâdık bin Zeynüddîn Ayderûs, Seyyid Abdullah bin Hüseyin ondan ilim öğrenenlerden birkaçıdır
Yemen'de yer alan büyük İslâm âlimlerinin en önde gelenlerinden olan Seyyid Ebû Bekr benzerŞelî; aklı, zekâsı, hâfızası kaslı, dikkatli ve fazla kurnaz bir zât idi Sîmâ olarak yüksek dedelerine benzerdi Gayet nûrlu, çok hoş bir zât olup, kendisini görenin kalbinde ona aleyhinde muhabbet hâsıl olurdu Her hâlinde istikâmet üzere olup, Resûlullah'ın sallallahü aleyhi ve sellem sünneti seniyyesine bütün emrindeki idi Selefi sâlihîn denilen birincil iki asrın âlimleri ile halefi sâdıkîn denilen sonra gelen âlimlere tâbi olmak esas olduğu için, onların ve onlardan sonradan gelen büyük âlimlerin hallerini çok anlatırdı
Rivâyet edilir ancak: Seyyid Ebû Bekr bâzan dostlarıyla birlikte oturur, binlerce tesbih çeker, sevâbını mevtâlara armağan ederlerdi
Talebelerine ve sevenlerine şöyle buyurdu: Abdullah ibni Abbâs'ın (ranhümâ) rivâyet ettiği bir hadîsi şerîfte buyruldu ama: Bir kimse sabaha çıktığında bin defâ Sübhânellahi ve biHamdihîderse, nefsini Allahü teâlâdan satın almış olurBir fazla velî de; Bunu söylemeye devâm etmelidirbuyurmuşlar, kendileri söyledikleri gibi talebeleri ile sevenlerine de söylemeyi emir buyurmuşlardır
Seyyid Ebû Bekr benzeşenŞelî, çoğu kez zikreder ve Kur'ânı kerîm okurdu Teheccüd, uyanıklık namazını hiç kaçırmaz, vitr namazını teheccüd için, gecenin üçte ikisi geçtikten sonra kalktığında kılardı Talebelerine teheccüde kalkmalarını, bunu ihmâl etmemelerini tenbih ederdi
Kendisi herkesle birlikte bulunmak yerine yalnızlığı seçim ederdi Talebelerine olan şefkat ve yakınlığı, âlimler ve velîlere olan derin saygı ve tâzimi pekçok idi Sohbet esnâsında olsun, dağıtılmış yazışmalarda olsun, kendisinin medhedilmesini katiyyen istemezdi Kerâmet göstermeyi sevmez, kendisinden fevkalâde bir hal sâdır olup kerâmet meydana gelirse bundan üzülüp mahcûb olurdu Bir şey için bir kimseye duâ etse, Allahü teâlâ duâsını kabûl ederdi Bir kimse Seyyid Ebû Bekr'in büyüklüğünü, üstünlüğünü bilip, kabûl ederek, inanarak ve onu vesîle ederek, onun hürmetine duâ etse, Allahü teâlânın izni ile murâdına kavuşurdu Bir kimse Seyyid Ebû Bekr'e düşmanlık edecek olsa, sonunda pişman olur, düşmanlığından vazgeçerek, gelip özür dilerdi Tekrar birisi ona hîle etmeyi düşünse, sonunda pişman olur, hîlesinden vazgeçerdi Bu hâl defâlarca vâki olmuştur
Seyyid Ebû Bekr'in oğlu şöyle anlatır: Bir zaman Hindistan memleketine gitmek için babamdan izin istedim Babam; Pek anlıyorum ancak, müddet işlenmiş oldu Vefâtım yaklaştı Vefâtımda yanımda bulunmanı isterdimdedi Yâni Hindistan'a gitmemi istemiyor musunuz?dedim Bir nevî gitmekte ısrar etmiş gibi oldum Bunun üstüne; Sefere git! Allahü teâlânın emânında (emniyeti aşağıda, korumasında) ol Allahü teâlâ ne dilerse o olurdedi Ben sefere gitmekten vazgeçtim Hakîkaten de dediği gibi oldu Bundan az bir zaman sonradan 1643 (H1053) senesi Safer ayının yirmi beşinde ikindi vaktine yakın bir sırada vefât etti Vefâtı esnasında herhangi bir rahatsızlığı görülmedi Terîm'deki Bâ'levî Mescidinin yakınındaki evinde gecegündüz kavuşmayı arzu ettiği Rabbine kavuştu O gece defin için zorunlu hazırlıklar yapıldı, kefenlendi Talebeleri ve sevenleri o gün sabaha dek rûhu için Kur'ânı kerîm ve hatmi tehlîl okudular Ertesi günü sabah namazından daha sonra cenâze namazı kılınıp, seyyidlerin, şerîflerin ve pekçok mübârek velînin medfûn bulunduğu Zenbel kabristanına defnedildi Kabri ziyâret edilmektedir
KERÂMETİNİ BAKMAK İSTERDİM
Seyyid Ebû Bekr hazretlerinin oğlu anlatır: Demin çocuk yaşta idim ve babamın kerâmetlerini görmeyi arzu ettim Bundan sonradan ben ne süre ibâdetlerimi yerine getirdikten daha sonra babamın huzûruna girseydim, benim hâlimi bilir, hoş muâmelede bulunurdu Eğer ibâdetlerimi yerine getirmeden onun huzûruna girseydim, hemen kerâmet olarak hâlimi anlar ve beni azarlardı Ne süre oyun ile meşgul olup ondan daha sonra huzûruna varsam, beni oyun oynarken görmediği halde yine kerâmet olarak hâlimi anlar; karamsar, mahzûn görünürdü
HATMİ TEHLİL
Ebû Bekr benzeşenŞelî hazretleri hatmi tehlîlin fazîletiyle ilgili olarak buyurdu ki: Âlimler, tasavvuf büyükleri bu hatmi tehlîl okunmasına fazla ehemmiyet verirlerdi Bu hoş ve mühim âdeti devâm ettirmeleri ve ihmâl etmemeleri için de dostlarına, tanıdıklarına tavsiyelerde bulunurlardı Âlimlerimiz, bir mevtânın rûhuna hatmi tehlîl sevâbı hediye edilince, o mevtâ îmân ile vefât etmiş ise, Allahü teâlânın o mevtânın günahlarını affedip, Cehennem'den âzâd edeceğini bildirmişlerdir Bu hususta İmâmı Râfi'î'nin bildirdiği bir hâdise şöyledir: Keşf sâhibi bir genç vardı Bir gün bu gencin annesi vefât etti O genç ağlayıp sızlamaya, büyük üzüntü ile gözyaşları dökmeye başladı Bu hâlin sebebini soranlara da; Annemi Cehennem'e götürdüler Elemim bunun içindirdedi Gencin orada yer alan dostlarından birisi ellerini açarak dedi ama: Yâ Rabbî! Ben yetmiş bin sözcüki tevhîd okumuştum Sen şâhid ol ancak, o hatmi tehlîlin sevâbını (bu gencin annesi olan o mevtâya hediye ettimGenç keşf yoluyla annesinin durumunu murâkabe edip anladı ve sevinçle; Bu hediye hürmetine annemi Cehennem'den çıkardılar ve Cennet'e koydulardedi Bâzı büyük âlimler, bu hâdisenin ve gencin keşfinin içten olduğunu haber vermişlerdir
Ebû Bekr eşŞelî'nin bu özendirme ve nasihatlarını dinleyen Terîm ahâlisi, fecr ve tan yerinin ağarması ile güneşin doğması arasında, hatmi tehlîl yâni yetmiş bin sözcüki tevhîd okuyup, sevâbını ölmüş kimselerin ruhlarına armağan ederlerdi Terîm ahâlisi bu kadar tesbih ve hatmi tehlîli bu kadar kısa zamanda nasıl okuduklarına şaşkınlık ederlerdi Bunu, Ebû Bekr benzerŞelî hazretlerinin kerâmeti bilirlerdi
*