nicebayan
FD Üye
- Katılım
- Ara 24, 2016
- Mesajlar
- 94,678
- Etkileşim
- 2
- Puan
- 38
- Yaş
- 36
- Web sitesi
- nicebayan.com
- F-D Coin
- 90
EBÛ BEKR TAMİSTÂNÎ HAYATI
Onuncu yüzyılda İran'da yaşamış büyük velîlerden İsmi Ebû Bekr'dir Tamistânî nisbesiyle meşhur olmuştur Doğum târihi bilinmemektedir 951 (H340) senesinde Nişâbur'da vefât etti
Zamânındaki âlim ve velîlerin ilim meclislerinde ve sohbetlerinde bulunarak ilimde ve tasavvufta yetişti Şiblî ve İbrâhim Debbâğ'ın sohbetlerinde bulunarak tasavvuf yolunda yüksek bir velî oldu Zamânındaki evliyâların en yükseklerinden idi Halleri ve hoş sohbetleriyle insanlara fazla güzel misal oldu Uzakta yakından gelip etrâfında toplananlara İslâmiyetin dikte ve yasaklarını anlatarak onların dünyâ ve âhiret saâdetine kavuşmaları için çaba etti Talebe yetiştirdi Sohbetleri sırasında nefsin ve isteklerinin kötülüklerini anlattı Bir sohbetinde buyurdu fakat:
Nefis, bir ateş gibidir Yanar durur Bir yanlamasına söndürülse de diğer taraftan parlar Nefis daima böyledir Bir taraftan yola getirilse, değişik yandan fena iz tekrar görünür Nefse uymaktan kurtulmak, dünyâ nîmetlerinin en büyüğüdür Çünkü leziz, Allahü teâlâ ile kul arasındaki perdelerin en büyüğüdür
İnsanın nefsi ölmeden kalbi hayat bulmaz Hakîkat, nefsin ölümünden ibârettir
Talebelerine şöyle nasîhatta bulundu:
Allahü teâlâyı hatırasına yapmak, O'nunla berâber olmak ve O'na ibâdet etmek husûsunda çalışkan olunuz Eğer bunu kendi kendinize başaramıyorsanız, O'nunla berâber olmak ve O'na ibâdet etmek husûsunda başarılı olan kimselerle yâni velîlerle sohbet ediniz, birlikte olunuz Bunların sohbetindeki bereket ve feyz, sizi azîz ve celîl olan Allahü teâlâya yaklaştırır
Bir defâsında büyük velîlerin hallerinden bahsediyordu Şöyle buyurdu: Bir kimse, Allahü teâlâ ile arasındaki geçen mânevî haller âleminde, sadâkatı, doğruluğu ve bağlılığı alırsa, bu sadâkatı onu halka, yaratılmışlara meyletmekten korur
Ebû Bekr Tamistânî hazretlerinin dünyâ ve âhirette tek gâyesi, Allahü teâlânın rızâsına kavuşmaktı O, zâtı ilâhîden diğer şeyleri kendine düşman sayıyordu Bu düşüncesini bir sohbetinde şöyle ifâde etmiştir: Ne yapabilirim ama? Bu daha sonra yaratılmış olanlar hep bana düşmandır
Ölümü, Allahü teâlâya kavuşturan bir kapı olarak vasıflandıran Ebû Bekr Tamistânî hazretleri; Ölüm, âhiret kapılarından bir kapıdır Bu kapıdan geçmeyen Allahü teâlâya kavuşamazbuyururdu
Dünyâya ve dünyâda bulunanlara aslâ meyletmeyen Ebû Bekr Tamistânî hazretleri, dünyâyı îmâr etmenin gaflet ehlinin işi olduğunu bildirerek buyurdu oysa: Gaflet, gaflet ehlinin işi olduğu gibi, dünyâya önem tahsis etmek ve ona bel bağlayarak îmâr etmek de gaflet ehlinin işidir
Oysa her dünyâya çalışan gaflet ehli sayılmaz Dünyâ ehli bir sanat ehlidir Bir sanat ehli, yaptığı sanatla kullara yararlı olmayı niyetine almalıdır Iş böyle olunca, ona gaflet ehli denmez Oysa dünyâya gönül verip, onu elinde toplamak isterse, dünyâ ehli olur ve gaflet ehli sayılır Yaptığı sanatla kullara faydalı olmayı niyetine bölge kimse, keza dünyâyı hem de âhireti îmâr etmiş olur
Çok ibâdet eden, kerem sâhibi ve eli açık olan Ebû Bekr Tamistânî'nin kendine has yüksek halleri vardı
Bir sohbetinde; İnsanların en hayırlısı, haklı olsa bile, karşısındakine sen haklısın diyebilendirbuyurdu
Aklı olan kimse, ihtiyâcı olduğu dek konuşur, fazlasından vaz geçer Kim kendine konuşmayı âdet edinmişse, ne kadar sussa tekrar konuşan kimselerden sayılır
İslâm dîninin emirlerine uygunluk ve yasaklarından sakınma husûsunda da şöyle buyurdu: Kim kitaba yâni Kur'ânı kerîme ve Peygamber efendimizin sünnetine tâbi olursa ve diğer taraftan bütün işlerinde Eshâbı kirâma uyarsa, sevab alma işinde az daha Eshâbı kirâm ile bir olur Eshâbı kirâmın üstünlüğü Peygamber efendimizi görmüş olmaları sebebiyledir
Ömrünün sonuna içten Nişâbur bölgesine gelen Ebû Bekr Tamistânî orada insanlara İslâmiyetin emir ve yasaklarını anlattı 951 (H340) senesinde Nişâbur'da ya da bu bölgedeki Herat'ta (Hire) vefât etti
Ebû Bekr Tamistânî hazretlerinin kabrinin durumuyla ilgili olarak Ebû Bekr Saydalânî şöyle anlattı: Birçok defâ Ebû Bekr Tamistânî'nin Hire'deki mezarının taşını düzeltmiş, üstüne ismini yazmıştım Ama her defâsında bu taş sökülüyor ve çalınıyordu Diğer mezar taşlarında ise bu hal görülmüyordu Onun için bu hâdiseye şaşıyordum Bir gün bu husûsu üstad Ebû Ali Dekkâk'a (rahmetullahi aleyh) anlattım ve sebebini sordum Ebû Ali Dekkâk dedi oysa: Bu Şeyh, dünyâda iken bakımlı kalmayı tercih etmişti Sen ise düzeltmeye uğraştığın taşlarla mezarını meşhûr etmek istiyorsun Hak sübhânehü ve teâlâ ise bu mezarın gizli kalmasından başka bir şeye râzı olmamaktadır Nitekim bana kalırsa Şeyh de sağlığında dar kalmayı tercih etmişti
*
Onuncu yüzyılda İran'da yaşamış büyük velîlerden İsmi Ebû Bekr'dir Tamistânî nisbesiyle meşhur olmuştur Doğum târihi bilinmemektedir 951 (H340) senesinde Nişâbur'da vefât etti
Zamânındaki âlim ve velîlerin ilim meclislerinde ve sohbetlerinde bulunarak ilimde ve tasavvufta yetişti Şiblî ve İbrâhim Debbâğ'ın sohbetlerinde bulunarak tasavvuf yolunda yüksek bir velî oldu Zamânındaki evliyâların en yükseklerinden idi Halleri ve hoş sohbetleriyle insanlara fazla güzel misal oldu Uzakta yakından gelip etrâfında toplananlara İslâmiyetin dikte ve yasaklarını anlatarak onların dünyâ ve âhiret saâdetine kavuşmaları için çaba etti Talebe yetiştirdi Sohbetleri sırasında nefsin ve isteklerinin kötülüklerini anlattı Bir sohbetinde buyurdu fakat:
Nefis, bir ateş gibidir Yanar durur Bir yanlamasına söndürülse de diğer taraftan parlar Nefis daima böyledir Bir taraftan yola getirilse, değişik yandan fena iz tekrar görünür Nefse uymaktan kurtulmak, dünyâ nîmetlerinin en büyüğüdür Çünkü leziz, Allahü teâlâ ile kul arasındaki perdelerin en büyüğüdür
İnsanın nefsi ölmeden kalbi hayat bulmaz Hakîkat, nefsin ölümünden ibârettir
Talebelerine şöyle nasîhatta bulundu:
Allahü teâlâyı hatırasına yapmak, O'nunla berâber olmak ve O'na ibâdet etmek husûsunda çalışkan olunuz Eğer bunu kendi kendinize başaramıyorsanız, O'nunla berâber olmak ve O'na ibâdet etmek husûsunda başarılı olan kimselerle yâni velîlerle sohbet ediniz, birlikte olunuz Bunların sohbetindeki bereket ve feyz, sizi azîz ve celîl olan Allahü teâlâya yaklaştırır
Bir defâsında büyük velîlerin hallerinden bahsediyordu Şöyle buyurdu: Bir kimse, Allahü teâlâ ile arasındaki geçen mânevî haller âleminde, sadâkatı, doğruluğu ve bağlılığı alırsa, bu sadâkatı onu halka, yaratılmışlara meyletmekten korur
Ebû Bekr Tamistânî hazretlerinin dünyâ ve âhirette tek gâyesi, Allahü teâlânın rızâsına kavuşmaktı O, zâtı ilâhîden diğer şeyleri kendine düşman sayıyordu Bu düşüncesini bir sohbetinde şöyle ifâde etmiştir: Ne yapabilirim ama? Bu daha sonra yaratılmış olanlar hep bana düşmandır
Ölümü, Allahü teâlâya kavuşturan bir kapı olarak vasıflandıran Ebû Bekr Tamistânî hazretleri; Ölüm, âhiret kapılarından bir kapıdır Bu kapıdan geçmeyen Allahü teâlâya kavuşamazbuyururdu
Dünyâya ve dünyâda bulunanlara aslâ meyletmeyen Ebû Bekr Tamistânî hazretleri, dünyâyı îmâr etmenin gaflet ehlinin işi olduğunu bildirerek buyurdu oysa: Gaflet, gaflet ehlinin işi olduğu gibi, dünyâya önem tahsis etmek ve ona bel bağlayarak îmâr etmek de gaflet ehlinin işidir
Oysa her dünyâya çalışan gaflet ehli sayılmaz Dünyâ ehli bir sanat ehlidir Bir sanat ehli, yaptığı sanatla kullara yararlı olmayı niyetine almalıdır Iş böyle olunca, ona gaflet ehli denmez Oysa dünyâya gönül verip, onu elinde toplamak isterse, dünyâ ehli olur ve gaflet ehli sayılır Yaptığı sanatla kullara faydalı olmayı niyetine bölge kimse, keza dünyâyı hem de âhireti îmâr etmiş olur
Çok ibâdet eden, kerem sâhibi ve eli açık olan Ebû Bekr Tamistânî'nin kendine has yüksek halleri vardı
Bir sohbetinde; İnsanların en hayırlısı, haklı olsa bile, karşısındakine sen haklısın diyebilendirbuyurdu
Aklı olan kimse, ihtiyâcı olduğu dek konuşur, fazlasından vaz geçer Kim kendine konuşmayı âdet edinmişse, ne kadar sussa tekrar konuşan kimselerden sayılır
İslâm dîninin emirlerine uygunluk ve yasaklarından sakınma husûsunda da şöyle buyurdu: Kim kitaba yâni Kur'ânı kerîme ve Peygamber efendimizin sünnetine tâbi olursa ve diğer taraftan bütün işlerinde Eshâbı kirâma uyarsa, sevab alma işinde az daha Eshâbı kirâm ile bir olur Eshâbı kirâmın üstünlüğü Peygamber efendimizi görmüş olmaları sebebiyledir
Ömrünün sonuna içten Nişâbur bölgesine gelen Ebû Bekr Tamistânî orada insanlara İslâmiyetin emir ve yasaklarını anlattı 951 (H340) senesinde Nişâbur'da ya da bu bölgedeki Herat'ta (Hire) vefât etti
Ebû Bekr Tamistânî hazretlerinin kabrinin durumuyla ilgili olarak Ebû Bekr Saydalânî şöyle anlattı: Birçok defâ Ebû Bekr Tamistânî'nin Hire'deki mezarının taşını düzeltmiş, üstüne ismini yazmıştım Ama her defâsında bu taş sökülüyor ve çalınıyordu Diğer mezar taşlarında ise bu hal görülmüyordu Onun için bu hâdiseye şaşıyordum Bir gün bu husûsu üstad Ebû Ali Dekkâk'a (rahmetullahi aleyh) anlattım ve sebebini sordum Ebû Ali Dekkâk dedi oysa: Bu Şeyh, dünyâda iken bakımlı kalmayı tercih etmişti Sen ise düzeltmeye uğraştığın taşlarla mezarını meşhûr etmek istiyorsun Hak sübhânehü ve teâlâ ise bu mezarın gizli kalmasından başka bir şeye râzı olmamaktadır Nitekim bana kalırsa Şeyh de sağlığında dar kalmayı tercih etmişti
*