iltasyazilim
FD Üye
Ebû Saidi Farûki Hayatı
Ebû Saidi Farûki hakkında bilgi
Ebû Saidi Farûki, 1782 (H1196) senesinde Râmpûr'da doğdu Hindistan'da yetişen meşhûr velîlerdendir Babasının ismi Sâfî'dir Ebû Saidi Farûki İmâmı Rabbânî hazretlerinin torunlarındandır Ebû Saîd Fârûkî, daha çocuk iken, sâlih ve değerli bir zât olacağının alâmetleri yüzünden okunuyordu Çocukluğunda, çocukların düşkün oldukları oyun ve eğlenceler ile hiç meşgûl olmadı On yaşında Kur'ânı kerîmi ezberledi Kur'ânı kerîmi tertîl üzere o kadar güzel okurdu ancak, dinleyenler kendilerinden geçerdi Tecvîd ilmini, kırâat âlimlerinden olan Kârî Nesîn'den öğrendi Kur'ânı kerîmi ezberledikten daha sonra, aklî ve naklî ilimleri öğrenmeye başladı Manâlı ders kitaplarını Müftî Şerefüddîn'den okudu Şâh Veliyyullah Dehlevî'nin oğlu Mevlânâ Refîüddîn'den hadîs ilminde ders aldı Kâdı Beydâvî Tefsîri'ni, Sahîhi Müslim şerhini de ondan okudu Sahîhi Buhârî'yi ise yine Mevlânâ Refîuddîn'den, hocası Abdullahı Dehlevî hazretlerinden ve kendi dayısı Sirâc Ahmed'den okuyup rivâyet ve nakletme icâzeti aldı
Ebû Saîd Fârûkî hazretleri, aklî ve naklî ilimleri öğrendikten sonradan, tasavvuf ilmini öğrenip bu yolda yetişti Tasavvufta, önce babasından feyz aldı Babası onu tasavvufda bir müddet yetiştirdikten sonradan; Ey oğlum! Senin himmet kuşun fazla yükseklere uçmaktadırdedi Bundan sonradan Kâdirî yolunun o zamanki meşhûr şeyhi Şâh Dergâhî'nin hizmetine gidip, on iki sene, derslerine ve sohbetlerine devâm etti Nefsini ve kalbini ıslâh için çok gayret göstererek nefsin isteklerini yapmayıp, nefsin istemediklerini yaptı Dünyâdan yüz çevirdi Çok oruç tuttu Yetişmek için ne lâzımsa yaptı Nihâyet hocası Şah Dergâhî ona Kâdirî yolundan icâzet ve hilâfet verdi
Ebû Saîd Fârûkî, bundan sonraki hâlini şöyle anlatmıştır: İmâmı Rabbânî hazretlerinin Mektûbât'ını okurken anladım oysa, tasavvufta bu derecelere ulaşmama rağmen, henüz kemâlâtı nisbeti Ahmedî'ye kavuşamamışım Bu sebeple Dehli'ye gidip oradan, Pânipüt şehrinde yer alan Senâullahı Pânipütî'ye bir mektup gönderip, bu nisbete kavuşma arzumu bildirdim Buna cevâben gönderdiği mektupta, Şâh Gulâm Ali'nin yâni Abdullahı Dehlevî hazretlerinin sohbetine gitmemi yazmıştı
1810 (H1225) senesinde Muharrem ayının yedinci günü Abdullahı Dehlevî hazretlerinin sohbetine kavuştu Fevkalâde izzet ve ikrâm fark etti Abdullahı Dehlevî hazretleri, ondan talebe yetiştirmesini isteyince; Efendim ben buraya istifâde etmek için geldimcevâbını verdi Bunun üzerine daha ziyâde iltifât ve teveccühe kavuşup, Abdullahı Dehlevî'nin meşhûr talebelerinden oldu Birkaç ay sohbetlerinde bulunduktan sonradan, Müceddidiyye, Çeştiyye, Kâdiriyye yollarından icâzet verip mezun eyledi Talebelerinin çoğunu ona havâle etti Mevlânâ Hâlidi Bağdâdî ve Seyyid İsmâil Medenî gibi âlim zâtlar, ondan istifâde ettiler Hocası Abdullahı Dehlevî hazretleri talebelerine hitâben; Talebenin irâdesi (kendi açlık ve isteği), Ebû Saîd'in irâdesi gibi olmalı Zîrâ hocalığı bırakıp talebeliği tercih ettibuyurdu
Ebû Saîdi Fârûkî hazretleri, tam on beş sene Abdullahı Dehlevî hazretlerinin sohbetine devâm etti Onun vefâtından sonra, yerine geçerek talebe yetiştirmeye başladı Adalet âşıklarının, susamışların kalblerini Allahü teâlânın mârifeti ile doldurdu Tüm ecdâdı gibi İslâm dînini yaymağa çalıştı Bâzı talebelerinin ricâsı üstüne yazdığı, HidâyetütTâlibîn kitabı Fârisî olup, o kadar kıymetlidir Ebû Saîdi Fârûkî hazretleri, daha önce yaşayan insanların din ve dünyâ seâdetleri için her şeylerini fedâ etmiş olan büyüklerin yaşayış ve ahlâkı ile ahlâklanmıştı
Ebû Saîd Fârûkî hazretlerinin talebelerinden birinin karşısına bir gün bir arslan çıktı, hemencecik hocasını hatırlayıp imdâdına yetişmesini istedi Ebû Saîd Fârûkî hazretleri pat diye gözüküp elinde tuttuğu bir sopa ile arslana vurup oradan uzaklaştırdı
Nevvâb Ahmed Yâr Hân'ın hanımının hiç çocuğu olmazdı Çocuğu olması için Ebû Saîd Fârûkî hazretlerinden duâ istedi Duâsı bereketiyle çoğu çocuğu oldu
Ebû Saîd Fârûkî hazretleri, bir kimseye evinin yanacağını işâret etmişti Gerçekte evi yandı
Ebû Saîd Fârûkî hazretleri bir defâsında Râmpûr'dan Sünbül'e gidiyordu Yolu gece vakti sâhile ulaştı Karşıya geçirmek için gemi kalmamıştı Kendisini oraya kadar bir arabacı götürmüştü Kirâladığı arabanın sâhibi gayri müslim idi Sâhile gelip durduklarında arabacıya; Arabayı suya sür!buyurdu O da heybeti karşı korkup arabayı suya sürdü Ebû Saîd Fârûkî hazretlerinin kerâmetiyle otomobil suya batmadı Adi bir yolda gibi sürüp karşıya geçtiler Gayri müslim arabacı onun bu kerâmeti karşı şaşkınlık edip, müslüman oldu
Meyân Ahmed Asgar anlatır: Bâzan uyuyup kalır, teheccüd namazı kılamazdım Bu hâlimi Ebû Saîd Fârûkî hazretlerine talep ettim Buyurdu fakat: Bizim hizmetçiye söyleyin, teheccüd zamânında bize hatırlatsın, sizi kaldıralım Bu kadarı bize, diğeri size âid olsunBundan sonra teheccüd saati gelince, benzeri birisi gelip beni kaldırırdı Bu Nedenle bir daha teheccüd namazımı kaçırmadım
1833 (H 1249) senesinde hacca gitti Oğlu Şâh Ahmed Saîd'i kendi yerine bıraktı Her uğradığı büyük kasaba, gelişini itibar, nîmet ve bereket bilip, rahatlık ve sohbetine koştu Ramazânı şerîfte Bander Münebbî'de idiler Burada terâvih namazında bir hatim okudu Şevval'in başında gemiye binip Zilhicce'nin başında Cidde'ye ulaştılar Mevlânâ Muhammed Cân (raleyh) o vakit sözde Harem'in en büyük âlimi idi Karşılamaya geldi Zilhicce'nin ikisi veyâ üçünde Mekke'ye gitti
Haremeyn halkı, kâdıları, müftîleri, ümerâ ve ulemâsı ile birlikte son derece tâzim ve hürmetle huzûruna geldiler Şeyh Abdullah Sirâc, Şâfiî müftîsi Şeyh Ömer, Müftî Seyyid Abdullah Mirgânî Hanefî, amcası Şeyh Yâsîn Hanefî, Şeyh Muhammed Âbid Sindî ve öteki meşhûr zâtlar onunla görüşmeye geldiler
Haremeyni şerîfeyni ziyâretten sonra, vatanına dönmek üzere yola çıktı Yolda hastalığı azar azar şiddetlendi Ramazânı şerîfin ilk günü oruç tutup, zarar vermezse hepsini tutarım buyurdu Ramazanın yirmi ikisinde Tunk beldesine geldi Nevvab Vezîrüddevle çok hürmet ve ikram gösterdi Bayram günü sekarât ve ölüm hâli görüldü Öğle namazından daha sonra, hâfızın Yâsîni şerîf okumasını emretti Üç defâ dinledi Daha Sonra Yeterbuyurdu Eksik kaldı dedi ve; Bugün Nevvâb eve gelmesin Ümerânın gelmesinden zulmet hâsıl oluyorbuyurdu 1834 (H1250) senesinde elli üç yaşında iken Ramazan bayramı günü öğle ile ikindi arası vefât eyledi Günlerden Cumartesi idi Nevvâb ve şehir gelip toplandılar
Mevlevî Habîbullah Sâhib ve kâfilede olan diğerleri gasl işi ile meşgûl oldular Şehrin kâdısı Mevlevî Halîlurrahmân imâm oldu Cenâze namazını kıldırdı Cenâzesini Dehli'ye naklettiler Hocası Abdullahı Dehlevî hazretlerinin batı tarafına defnedildi
Vefâtında, Mâte kutbulvera'(İnsanların kutbu, Allahü teâlânın emri ile vefât etti) mânâsında bir cümle, ebced hesabına kadar vefât târihi olarak düşürüldü
Ebû Saîd hazretlerinin üç oğlu vardı Birincisi Ahmed Saîd'dir İkincisi Abdülganî Müceddidî, üçüncüsü de Abdülmugnî'dir
Şâh Ebû Saîd Fârûkî hazretleri buyurdu fakat: Allahü teâlânın sonsuz ihsânı, kullarından birine eriştiği zaman, o kulunu kendi dostlarından birinin hizmetine ulaştırır O da nefsinin isteklerine uymamağı ve ona ağır gelen şeyleri yapmayı, yâni İslâmiyete uymağı dikte buyurur Bu Nedenle onun bâtınını yâni kalbini ve nefsini temizler Bu zamanda talebenin hizmetleri kusurlu ve dağınık olduğu için, bu yolun büyükleri önce talebeye zikretmeyi, yâni Allahü teâlâyı kalbi ile anmayı emrederler Amel ve ibâdetlerde ve her işte orta yolda olmayı emredip nice kırk günlük çilelere değerinde olan teveccühlerini dâimâ talebeleri üstünde bulundururlar Talebelerine, Ehli sünnet îtikâdına kadar inanmayı, sünneti seniyyeye uymayı, tüm bid'atlerden sakınmayı emrederler Mümkün oldukça azîmetle amel edip ruhsatlara kapılmamalarını tenbih ederler
AĞIR HASTAYIM
Abdullahı Dehlevî hazretleri vefâtı hastalığında, Luknov'da yer alan Ebû Saîd Müceddidî'yi Dehli'ye aramak için birkaç mektup yazdı Maksatları onu kendi makam ve yerlerine vermek idi Bu mektuplardan biri şöyledir:
Sâhibzâde, nesebi ve hasebi yüksek, Şâh Ebû Saîd Sâhib hazretleri: Allahü teâlâ size selâmet versin Esselâmü aleyküm ve rahmetullah! Bugünlerde kaşıntım, zaîfliğim ve nefes darlığım arttı Oturmak ve kalkmak fazla güçleşti Keza bel ağrıları da bunlara eklendi Namazları ayakta kılamıyorum hemen ağır hastayım Oturmaya bile tâkatim yoktur Sizin gelmeniz fazla uygun olur Mevlevî Beşâretullah Sâhib, evindekiler hasta olduğu için, evine gitti Gelip gelmeyeceği kesin olmaz Bundan önce, tekrar sizi buraya çağıran birkaç mektup yazıp göndermiştim Buraya gelmeyi düşünmediğinize hayret ettim Fakîrin anlaşılan düzelmesi, sağlık durumu bulması imkânsız gibidir Çok eyvah fakat, siz bu dek gecikebiliyorsunuz
Mısra':
Bu işte güzeller naza çekerler
Görüyorum fakat, bu yüksek hânedânın makâmına oturmak bizden sonra size verildi Önceki hastalığım esnâsında sizin, bizim makâmımızda oturduğunuzu ve kayyumluğun size verildiğini gördüm Bu garib teveccühlere kâbiliyetli sizden başka biri yoktur Bu mektubumu alır almaz bu tarafa hareket ediniz ve olgun oğlumuz Ahmed Sâîd'i, orada kendi yerinize bırakınız
Ebû Saîd Fârûkî hazretleri, hocasının bu emri üzerine kendi yerine oğlu Ahmed Saîd Fârûkî'yi bırakıp Delhi'ye gitti Hocası Abdullahı Dehlevî'nin vefâtından daha sonra yerine geçip irşâd, insanlara adalet ve hakikatları bildirme makâmına oturdu Dokuz yıl kadar tâliblerin irşâd ve hidâyeti ile meşgûl oldu Hoş yollarının îcâbı olan acıları, şiddetleri, sefalet ve darlıkları hep çekti
1) Tam İlmihâl Seâdeti Ebediyye (49 baskı), s1072
2) Makâmâtı Mazhariyye; s167
3) Makâmâtı Ahyâr; s64
4) HadîkatülEvliyâ; s134
5) Rehber Ansiklopedisi; c4, s314
6) İslâm ÂlimleriAnsiklopedisi; c18, s8 *
Ebû Saidi Farûki hakkında bilgi
Ebû Saidi Farûki, 1782 (H1196) senesinde Râmpûr'da doğdu Hindistan'da yetişen meşhûr velîlerdendir Babasının ismi Sâfî'dir Ebû Saidi Farûki İmâmı Rabbânî hazretlerinin torunlarındandır Ebû Saîd Fârûkî, daha çocuk iken, sâlih ve değerli bir zât olacağının alâmetleri yüzünden okunuyordu Çocukluğunda, çocukların düşkün oldukları oyun ve eğlenceler ile hiç meşgûl olmadı On yaşında Kur'ânı kerîmi ezberledi Kur'ânı kerîmi tertîl üzere o kadar güzel okurdu ancak, dinleyenler kendilerinden geçerdi Tecvîd ilmini, kırâat âlimlerinden olan Kârî Nesîn'den öğrendi Kur'ânı kerîmi ezberledikten daha sonra, aklî ve naklî ilimleri öğrenmeye başladı Manâlı ders kitaplarını Müftî Şerefüddîn'den okudu Şâh Veliyyullah Dehlevî'nin oğlu Mevlânâ Refîüddîn'den hadîs ilminde ders aldı Kâdı Beydâvî Tefsîri'ni, Sahîhi Müslim şerhini de ondan okudu Sahîhi Buhârî'yi ise yine Mevlânâ Refîuddîn'den, hocası Abdullahı Dehlevî hazretlerinden ve kendi dayısı Sirâc Ahmed'den okuyup rivâyet ve nakletme icâzeti aldı
Ebû Saîd Fârûkî hazretleri, aklî ve naklî ilimleri öğrendikten sonradan, tasavvuf ilmini öğrenip bu yolda yetişti Tasavvufta, önce babasından feyz aldı Babası onu tasavvufda bir müddet yetiştirdikten sonradan; Ey oğlum! Senin himmet kuşun fazla yükseklere uçmaktadırdedi Bundan sonradan Kâdirî yolunun o zamanki meşhûr şeyhi Şâh Dergâhî'nin hizmetine gidip, on iki sene, derslerine ve sohbetlerine devâm etti Nefsini ve kalbini ıslâh için çok gayret göstererek nefsin isteklerini yapmayıp, nefsin istemediklerini yaptı Dünyâdan yüz çevirdi Çok oruç tuttu Yetişmek için ne lâzımsa yaptı Nihâyet hocası Şah Dergâhî ona Kâdirî yolundan icâzet ve hilâfet verdi
Ebû Saîd Fârûkî, bundan sonraki hâlini şöyle anlatmıştır: İmâmı Rabbânî hazretlerinin Mektûbât'ını okurken anladım oysa, tasavvufta bu derecelere ulaşmama rağmen, henüz kemâlâtı nisbeti Ahmedî'ye kavuşamamışım Bu sebeple Dehli'ye gidip oradan, Pânipüt şehrinde yer alan Senâullahı Pânipütî'ye bir mektup gönderip, bu nisbete kavuşma arzumu bildirdim Buna cevâben gönderdiği mektupta, Şâh Gulâm Ali'nin yâni Abdullahı Dehlevî hazretlerinin sohbetine gitmemi yazmıştı
1810 (H1225) senesinde Muharrem ayının yedinci günü Abdullahı Dehlevî hazretlerinin sohbetine kavuştu Fevkalâde izzet ve ikrâm fark etti Abdullahı Dehlevî hazretleri, ondan talebe yetiştirmesini isteyince; Efendim ben buraya istifâde etmek için geldimcevâbını verdi Bunun üzerine daha ziyâde iltifât ve teveccühe kavuşup, Abdullahı Dehlevî'nin meşhûr talebelerinden oldu Birkaç ay sohbetlerinde bulunduktan sonradan, Müceddidiyye, Çeştiyye, Kâdiriyye yollarından icâzet verip mezun eyledi Talebelerinin çoğunu ona havâle etti Mevlânâ Hâlidi Bağdâdî ve Seyyid İsmâil Medenî gibi âlim zâtlar, ondan istifâde ettiler Hocası Abdullahı Dehlevî hazretleri talebelerine hitâben; Talebenin irâdesi (kendi açlık ve isteği), Ebû Saîd'in irâdesi gibi olmalı Zîrâ hocalığı bırakıp talebeliği tercih ettibuyurdu
Ebû Saîdi Fârûkî hazretleri, tam on beş sene Abdullahı Dehlevî hazretlerinin sohbetine devâm etti Onun vefâtından sonra, yerine geçerek talebe yetiştirmeye başladı Adalet âşıklarının, susamışların kalblerini Allahü teâlânın mârifeti ile doldurdu Tüm ecdâdı gibi İslâm dînini yaymağa çalıştı Bâzı talebelerinin ricâsı üstüne yazdığı, HidâyetütTâlibîn kitabı Fârisî olup, o kadar kıymetlidir Ebû Saîdi Fârûkî hazretleri, daha önce yaşayan insanların din ve dünyâ seâdetleri için her şeylerini fedâ etmiş olan büyüklerin yaşayış ve ahlâkı ile ahlâklanmıştı
Ebû Saîd Fârûkî hazretlerinin talebelerinden birinin karşısına bir gün bir arslan çıktı, hemencecik hocasını hatırlayıp imdâdına yetişmesini istedi Ebû Saîd Fârûkî hazretleri pat diye gözüküp elinde tuttuğu bir sopa ile arslana vurup oradan uzaklaştırdı
Nevvâb Ahmed Yâr Hân'ın hanımının hiç çocuğu olmazdı Çocuğu olması için Ebû Saîd Fârûkî hazretlerinden duâ istedi Duâsı bereketiyle çoğu çocuğu oldu
Ebû Saîd Fârûkî hazretleri, bir kimseye evinin yanacağını işâret etmişti Gerçekte evi yandı
Ebû Saîd Fârûkî hazretleri bir defâsında Râmpûr'dan Sünbül'e gidiyordu Yolu gece vakti sâhile ulaştı Karşıya geçirmek için gemi kalmamıştı Kendisini oraya kadar bir arabacı götürmüştü Kirâladığı arabanın sâhibi gayri müslim idi Sâhile gelip durduklarında arabacıya; Arabayı suya sür!buyurdu O da heybeti karşı korkup arabayı suya sürdü Ebû Saîd Fârûkî hazretlerinin kerâmetiyle otomobil suya batmadı Adi bir yolda gibi sürüp karşıya geçtiler Gayri müslim arabacı onun bu kerâmeti karşı şaşkınlık edip, müslüman oldu
Meyân Ahmed Asgar anlatır: Bâzan uyuyup kalır, teheccüd namazı kılamazdım Bu hâlimi Ebû Saîd Fârûkî hazretlerine talep ettim Buyurdu fakat: Bizim hizmetçiye söyleyin, teheccüd zamânında bize hatırlatsın, sizi kaldıralım Bu kadarı bize, diğeri size âid olsunBundan sonra teheccüd saati gelince, benzeri birisi gelip beni kaldırırdı Bu Nedenle bir daha teheccüd namazımı kaçırmadım
1833 (H 1249) senesinde hacca gitti Oğlu Şâh Ahmed Saîd'i kendi yerine bıraktı Her uğradığı büyük kasaba, gelişini itibar, nîmet ve bereket bilip, rahatlık ve sohbetine koştu Ramazânı şerîfte Bander Münebbî'de idiler Burada terâvih namazında bir hatim okudu Şevval'in başında gemiye binip Zilhicce'nin başında Cidde'ye ulaştılar Mevlânâ Muhammed Cân (raleyh) o vakit sözde Harem'in en büyük âlimi idi Karşılamaya geldi Zilhicce'nin ikisi veyâ üçünde Mekke'ye gitti
Haremeyn halkı, kâdıları, müftîleri, ümerâ ve ulemâsı ile birlikte son derece tâzim ve hürmetle huzûruna geldiler Şeyh Abdullah Sirâc, Şâfiî müftîsi Şeyh Ömer, Müftî Seyyid Abdullah Mirgânî Hanefî, amcası Şeyh Yâsîn Hanefî, Şeyh Muhammed Âbid Sindî ve öteki meşhûr zâtlar onunla görüşmeye geldiler
Haremeyni şerîfeyni ziyâretten sonra, vatanına dönmek üzere yola çıktı Yolda hastalığı azar azar şiddetlendi Ramazânı şerîfin ilk günü oruç tutup, zarar vermezse hepsini tutarım buyurdu Ramazanın yirmi ikisinde Tunk beldesine geldi Nevvab Vezîrüddevle çok hürmet ve ikram gösterdi Bayram günü sekarât ve ölüm hâli görüldü Öğle namazından daha sonra, hâfızın Yâsîni şerîf okumasını emretti Üç defâ dinledi Daha Sonra Yeterbuyurdu Eksik kaldı dedi ve; Bugün Nevvâb eve gelmesin Ümerânın gelmesinden zulmet hâsıl oluyorbuyurdu 1834 (H1250) senesinde elli üç yaşında iken Ramazan bayramı günü öğle ile ikindi arası vefât eyledi Günlerden Cumartesi idi Nevvâb ve şehir gelip toplandılar
Mevlevî Habîbullah Sâhib ve kâfilede olan diğerleri gasl işi ile meşgûl oldular Şehrin kâdısı Mevlevî Halîlurrahmân imâm oldu Cenâze namazını kıldırdı Cenâzesini Dehli'ye naklettiler Hocası Abdullahı Dehlevî hazretlerinin batı tarafına defnedildi
Vefâtında, Mâte kutbulvera'(İnsanların kutbu, Allahü teâlânın emri ile vefât etti) mânâsında bir cümle, ebced hesabına kadar vefât târihi olarak düşürüldü
Ebû Saîd hazretlerinin üç oğlu vardı Birincisi Ahmed Saîd'dir İkincisi Abdülganî Müceddidî, üçüncüsü de Abdülmugnî'dir
Şâh Ebû Saîd Fârûkî hazretleri buyurdu fakat: Allahü teâlânın sonsuz ihsânı, kullarından birine eriştiği zaman, o kulunu kendi dostlarından birinin hizmetine ulaştırır O da nefsinin isteklerine uymamağı ve ona ağır gelen şeyleri yapmayı, yâni İslâmiyete uymağı dikte buyurur Bu Nedenle onun bâtınını yâni kalbini ve nefsini temizler Bu zamanda talebenin hizmetleri kusurlu ve dağınık olduğu için, bu yolun büyükleri önce talebeye zikretmeyi, yâni Allahü teâlâyı kalbi ile anmayı emrederler Amel ve ibâdetlerde ve her işte orta yolda olmayı emredip nice kırk günlük çilelere değerinde olan teveccühlerini dâimâ talebeleri üstünde bulundururlar Talebelerine, Ehli sünnet îtikâdına kadar inanmayı, sünneti seniyyeye uymayı, tüm bid'atlerden sakınmayı emrederler Mümkün oldukça azîmetle amel edip ruhsatlara kapılmamalarını tenbih ederler
AĞIR HASTAYIM
Abdullahı Dehlevî hazretleri vefâtı hastalığında, Luknov'da yer alan Ebû Saîd Müceddidî'yi Dehli'ye aramak için birkaç mektup yazdı Maksatları onu kendi makam ve yerlerine vermek idi Bu mektuplardan biri şöyledir:
Sâhibzâde, nesebi ve hasebi yüksek, Şâh Ebû Saîd Sâhib hazretleri: Allahü teâlâ size selâmet versin Esselâmü aleyküm ve rahmetullah! Bugünlerde kaşıntım, zaîfliğim ve nefes darlığım arttı Oturmak ve kalkmak fazla güçleşti Keza bel ağrıları da bunlara eklendi Namazları ayakta kılamıyorum hemen ağır hastayım Oturmaya bile tâkatim yoktur Sizin gelmeniz fazla uygun olur Mevlevî Beşâretullah Sâhib, evindekiler hasta olduğu için, evine gitti Gelip gelmeyeceği kesin olmaz Bundan önce, tekrar sizi buraya çağıran birkaç mektup yazıp göndermiştim Buraya gelmeyi düşünmediğinize hayret ettim Fakîrin anlaşılan düzelmesi, sağlık durumu bulması imkânsız gibidir Çok eyvah fakat, siz bu dek gecikebiliyorsunuz
Mısra':
Bu işte güzeller naza çekerler
Görüyorum fakat, bu yüksek hânedânın makâmına oturmak bizden sonra size verildi Önceki hastalığım esnâsında sizin, bizim makâmımızda oturduğunuzu ve kayyumluğun size verildiğini gördüm Bu garib teveccühlere kâbiliyetli sizden başka biri yoktur Bu mektubumu alır almaz bu tarafa hareket ediniz ve olgun oğlumuz Ahmed Sâîd'i, orada kendi yerinize bırakınız
Ebû Saîd Fârûkî hazretleri, hocasının bu emri üzerine kendi yerine oğlu Ahmed Saîd Fârûkî'yi bırakıp Delhi'ye gitti Hocası Abdullahı Dehlevî'nin vefâtından daha sonra yerine geçip irşâd, insanlara adalet ve hakikatları bildirme makâmına oturdu Dokuz yıl kadar tâliblerin irşâd ve hidâyeti ile meşgûl oldu Hoş yollarının îcâbı olan acıları, şiddetleri, sefalet ve darlıkları hep çekti
1) Tam İlmihâl Seâdeti Ebediyye (49 baskı), s1072
2) Makâmâtı Mazhariyye; s167
3) Makâmâtı Ahyâr; s64
4) HadîkatülEvliyâ; s134
5) Rehber Ansiklopedisi; c4, s314
6) İslâm ÂlimleriAnsiklopedisi; c18, s8 *