iltasyazilim
FD Üye
Günümüze kadar gelen tarihî bilgilerin ışığında, Türk millî marşı yarışmasına 724
şiirin katılmış olduğunu biliyoruz Bu şiirlerini tamamını ihtiva eden bir dosya maalesef
mevcut değil
Yalnız bunlar arasında bir heyetin seçerek Meclis ’e ibraz ettiği yedi şiirden
biri o sırada kabul edilmiş olsaydı yalnız cılız bir millî marşımız olmakla kalmıyacak, aynı
zamanda, şayet Türkçe ’nin en güzel şiirlerinden birine sahip olamayacaktık
Birinci Büyük Ahali Meclisi hükümetinin Maarif Vekili Hamdullah Suphi de bizim
şimdiki endişemizi o günden hissetmiş olmalıydı ancak araya aracılar sokarak Mehmed Akif
Bey ’in yarışmaya mutlaka katılmasının teminini ısrarla istemiştir
Aradaki para mükâfatının kaldırılması şartıyla yarışmaya katılan Mehmed Akif ’in
İstiklâl Marşı ’nı tamamlayıp Maarif Vekâletine gönderdiği, fakat demin netice alınmadığı
günlerde manzume ilk kere Sebilürreşad dergisinde çıkar Şiirin baş tarafında bir ithaf vardır:
“Kahraman Ordumuza
İstiklâl Marşı ’nı okurken ve dinlerken bu ithafın değerini ve önemini hatırdan
çıkarmamak lâzımdır O kahraman ordu ama, marşın yazıldığı çetin çaba yıllarında bayan
erkek her ferdiyle tüm bir milletin kendisiydi Çağırmak ki “Kahraman Ordumuza ithafı, benzer
zamanda “Kahraman Milletimize manasını da taşımaktaydı
Şu Anda, Mehmed Akif ’in İstiklâl Marşı ’nı Safahat ’a neden koydurmadığı ve “O benim
değil, milletimindir dediği üstünde biraz daha durabiliriz Akif ’in bu sözünün gerçek
manası sadece bu şiiri, her ferdi kahraman birer nefer olan millete ithaf etmiş olmaktan mı
ibarettir? Yahut “O benim değil, milletimindir demesinin başka bir anlamı mı vardır?
Dünyada millî marşların güfteleri, bir şairin kaleminin mahsûlü olmakla beraber, onu
benimseyecek, yıllarca, yüzyıllarca dilinden düşürmeyecek olan milletin de karakterini
aksettirmek gibi bir özelliği beraberinde taşırlar Bu bakımdan birçok millî marş şairinin adı
fazla kere unutulur; bir milletin kuruluşunda, tarihi meçhul devirlerde teşekkül eden
destanlar gibi anonimleşir
Millî marş tabiri, bu özellikleri taşıyan şiirlerin tüm dünyada yaygın olan iki taraflı
adıdır Bazı millî marşların ayrıca isimleri de vardır Bu isimler o milletin bir vasfını veya
marşın yazıldığı, kabul edildiği sıradaki olağanüstü bir hadiseyi sinyâl eder
Bizim millî marşımızın, dünya millî marşları arasında öbür bir yeri vardır Millî
marşımızın adı “İstiklâldir Bu kavram milletimizin çok önemli bir karakterini
belirtmektedir Tarihler, aşina en eski çağlardan günümüze kadar Türklerin on altı, elli ya da yüz küsur devlet kurmuş olduğunu yazarlar Bu sayının azlığı veya çokluğu, devlet tarifinin
farklılığından kaynaklanmaktadır ve pek de kayda değer değildir Belli Başlı önemli olan, milletimizin
tarihinde, hiçbir devirde devletsiz bulunmadığıdır Yazılı en eski Türkçe metinlerden olan
Orhun Kitabeleri ’nde de sıkça vurgulanan, Türk milletinin özgür ve müstakil yaşamaya alışık
olmasıdır Akif ’in
Ben ezelden beridir bağımsızlık yaşadım, serbest yaşarım
Hangi çılgın bana zincir vuracakmış, şaşarım
Kükremiş sel gibiyim, bendimi çiğner aşarım
Yırtarım dağları, enginlere sığmaz, taşarım
mısralarında Türk milletinin tarihinin tanıdık en eski devirlerinden gelen bu değişmez
karakterine sinyâl vardır
Devletin farklı alanlara yönlendirilmiş tarifleri varsa da tüm bu tariflerin içinde değişmeyen ve tekrar tekrar
var olan öğe, istiklâldir Millî marşımız, milletimizin işte bu hiç değişmez karakterinin
yakın çağdaki tezahürü olan bir mücadelenin içinden çıkmıştır Yirminci yüzyıl başlarında,
istiklâline sahip yegâne Türk birliği Osmanlı Devleti ’ydi Hatta egemen yegâne İslâm devleti
de Osmanlıydı Millî marşımız, işte bu devletin, namına uygarlık denilen tek kadınsı kalmış bir
canavar tarafından değil edilme maksat ve teşebbüslerine aleyhinde verilmiş bir kavganın içinden
doğmuştur Onun için adı “İstiklâl Marşıdır Onun için manzume İstiklâl ’le başlar ve
İstiklâl ’le biter Hem şiirin diğer kıtalarında, başka mısralarında İstiklâl kelimesi geçmese
de zikredilmemiş bir istiklâl öbür motiflerle kendini hissettirir: “Sönmez bu şafaklarda
yüzen al sancak mısraında olduğu gibi Çünkü bayrak da sahiden bir milletin istiklâlinin
sembolüdür Marşımızın bu birincil mısraında da sancak, istiklâlin sembolü olarak, hiç
sönmeyeceği müjdesiyle birlikte gelir Ayrıca de “Korkma! haykırışıyla zihinleri, gönülleri,
yürekleri bir çığlık halinde doldurarak
Bestelenmiş iki kıtasının sonunda ve tüm manzumenin sonunda tekrarlanan mısra
“Hakkıdır Hakka tapan milletimin istiklâldir Bu mısralarda milletimizin iki önemli
karakteri bir arada belirtilmiştir Biri, birazcık önce belirttiğim, hiçbir devirde kaybetmediği
istiklâlin onun hakkı olduğu İkinci ise bu hakkın, istiklâl hakkının, iman duygusuyla beraber
doğuşudur İman duygusunu son mısradaki ikinci Hak kelimesinden çıkarıyoruz Bu Adalet,
Allah manasındadır Bu Nedenle millî marşımızda milletimizin dinî ve millî karakteri birbirinden
ayrılmaz bir tamamiyle açıklama edilmiş olmaktadır
Görüldüğü gibi, millî marşımızın adı tesadüfî değildir Hatta yazıldığı yıllardaki
şartları düşünerek, sadece şairinin ümit ve temennisinden de ibaret olmadığı söyleyelim Adalet
kelimesinin dilimizde kullanılış manalarıyla sanat halinde açıklama edilmiş bir gerçeğin ta
kendisidir
Millî marş güftelerinin bir özelliği de, içinden çıktığı milletin yaşadığı mucizevi bir
hali, bilhassa büyük felâketli zamanları, bunların arkasındaki büyük ümitleri ve zaferleri
aksettirmesidir Meselenin herkesçe tanıdık tarihî teferruatı üzerinde durmaya gerek
görmüyorum Bir millî marş güftesi yazılmasının Akif ’e teklifi ile İstiklâl Marşı ’nın Büyük
Halk Müziği Meclisi ’nce kabulü tarihleri, 1920 Aralık ayı ile 1921 Mart ’ı arasına rastlamaktadır Bu
tarihler İstiklâl Mücadelelerinin en kritik aylarıdır Millî Marşımızın, “Korkma! hitabıyla başlaması, iyi niyetli olmayan bir takım itirazlara sebep olmuştur Fiilen Akif ’in, şiirine bu
hitapla başlaması fazla manidardır Yalnız dönemin şartlarını anlayışlı olmak gerekir Batılı
devletlerin silâhlandırdığı Yunanlıların Anadolu içlerine yürümesi, Birinci İnönü Muharebesi,
iç isyanlar ve bunların bastırılması gibi olayların vuku bulduğu zamanlardır Meclis ve onunla
beraber tüm bir Türk milleti korku, ümit, ümitsizlik, zafer ve sevinç haberlerini, duygularını,
heyecanlarını sırt sırta ve birbirine karışmış halde yaşıyordu İşte bu yeis günlerinde
“Korkma! Sönmez bu şafaklarda yüzen al sancak hitabıyla başlayan ve “Daima sana değil,
ırkıma değil izmihlâl mısraıyla devam eden İstiklâl Marşı doğmaktadır Millî Marşımızın
“Korkma! diye başlaması boşu boşuna değildir Ümitsizliğin, inanç yokluğundan geldiğini haber
veren bir dinin mensubu olan Türk milleti, bu manzume ile var olma azmini, imanını,
iradesini her yerde bulmuştur Onun için İstiklâl Marşı, bir milletin vefatkalım çağının
destanıdır Millî Uğraş ’nin ne gibi zor hatta başarılması imkânsız gibi görünen şartlar
aşağıda yapıldığı malûmdur Adına uygarlık denilen ve her türlü teknik donanımı haiz
düşmanın, en enerjik ve yeni silâhlarla saldırarak yağma etmek istediği bir vatanda Türk
milletinin güvendiği en önemli silâh imanıdır Bu imanı ayrıca dinî manada vatan için şehadet
inancına, keza millî manada kendine güven olarak düşünebiliriz Millî Mücadele ’nin
kazanılmasında Türk milletinin istiklâline düşkün bir insanlar olması yanında, sadakatle tabi
olduğu dinî inançların rolü unutulmamalıdır Milletinin sinesindeki bu gücü bilen Mehmed
Akif ona bu tarafıyla seslenmektedir:
Garbın âfâkını sarmışsa çelik zırhlı duvar
Benim iman dolu göğsüm gibi serhaddim var
Ulusun, korkma, nasıl böyle bir imanı boğar
Medeniyyet dediğin tek kadınsı kalmış canavar
Nihayet millî marşların üçüncü bir hususiyeti olarak, anonim karakteri taşıması
meselesine geliyorum Yani tıpkı destanlar gibi, milletçe yaşanmış, milletçe yaratılmış, sahibi
bilinmeyen anonim karakterde bir şiir olması İstiklâl Marşı anonim bir şiir değildir Ancak
Akif ’in, bu marş için çözülmüş yarışmaya ne koşullar aşağı katıldığını, yoksa katılmayıp ısrar
üzerine daha sonra ne koşullar aşağıda şiirini gönderdiğini biliyoruz Akif ’in bu yarışmaya
katılmamasındaki felsefesi açıktır: Millî marş güftesi ısmarlama olmaz Ve marşın
yazılmasından dolayı da para gibi hasis bir üstünlük kabul edilemez
Yarışmaya katılan yüzlerce şiirin beğenilmemesi, bir milleti temsil edecek, onun
karakterinin sembolü olacak değerde bulunmaması, Akif ’in haklı olduğunu göstermiştir Her
iki durum da Akif ’in ricası üstüne kaldırılır Yani şiir ne yarışma için ısmarlanmış olacak, ne de
karşılığında para verilecektir Akif ’in şiiri zaten ısmarlama değildi O çetin günlerde,
yarışmadan çok önce tamamen arkadaşça duygularıyla zaman zaman yazdığı çoğu mısraını
parça parça dostlarına okuyordu sonradan Maarif Vekili ’nin ısrarı ve dostlarının
yoluyla yarışmaya katılmayı kabul eden Mehmed Akif, o zaman, ikamet ettiği mütevazi
Taceddin Dergâhı ’nın odasında iç sükûnetine çekildi O uhrevî hava içinde milletinin azmiyle,
iradesiyle kendi sanatını birleştirdi Âdeta “ruhunun vahyini duyarak taşa geçirircesine şiirini
tamamladı
Mehmed Akif ’in tüm Safahat ’ında, içinde yaşadığı topluma tanıdık olmayan kalmadığını,
onun dertleriyle nasıl hemdert olduğunu biliyoruz Lakin hiçbir şiirinde, İstiklâl Marşı ’nda
olduğu kadar, âdetâ gizemli bir ruhla, milletiyle beraber, milletiyle bir aynîleşme, özdeşleşme içinde olmamıştır İşte bütün bu olağanüstü şartların birleşmesiyle Mehmed Akif ’e kadar
İstiklâl Marşı artık kendisinin değil milletin ruhundan çıkmış bir şiir olmuştur, başka bir
ifadeyle şiirinde milletini konuşturmuş bir medyum gibiydi Bunun için onu Safahat ’a
almamış ve “o benim yok, milletimindir demiştir
Derhal Akif ’in bu vasiyetini ihmalkârlık etmeyerek, azıcık da onun bu şiirde gösterdiği
sanatına dokunmak istiyorum İstiklâl Marşı ’mızı, başka milletlerin millî marşlarından
ayıran özellikleri zikrederken unutulmaması gereken bir karakterini de maddeler halinde sıralamak gerekir O
da, şairinin Türkiye ’de tüm bir millet kadar tanıdık bir kişilik olmasıdır Dünyada
millî marşların birçok, adı duyulmamış ya da o milletin edebiyat tarihlerinde manâlı yeri
olmayan şairlerin yazdıklarıdır Hatta çoğunun edebî değeri zayıftır ve önemi yalnızca ortaya
çıktığı dönemin heyecanlı bir hatırasını taşımaktan ibarettir Mehmed Akif ise yalnız İstiklâl
Marşı ’nın şairi olarak yok, anında tüm şiirleriyle zamanında da, günümüzde de en fazla
tanınan şairdir Şayet tüm milletimizce en fazla benimsenen ve en çok okunan şairdir
Safahat ’ın bugün, Türkiye ’de hiçbir şiir kitabının ulaşamadığı her zaman basımıyla yüz binin
fazla üstünde tiraja ulaşmış olması bunun açık bir delilidir Akif ’in şiirinde fanteziye yer
yoktur Kendi şiiri hakkında söylediği “Bir yığın laf ancak samimiyeti fakat hüneri mısraı da
bu gerçeği gösterir Akif dek milletinin acılarını, mutluluklarını samimi olarak duyan,
yaşayan ve yazan başka ikinci bir şairden bahsetmek basit değildir
Lakin o erişilmez tevazuu ile şiiri hakkında “samimiyeti ama hüneri demekteyse de,
şiirinin, bilhassa de İstiklâl Marşı ’nın samimiyetinin açık havada başka hünerleri vardır İstiklâl
Marşı edebî bir metin olarak da Türk şiirinin en hoş örneklerindendir
İstiklâl Marşı, gerek nazım tekniği gerekse muhteva bakımından herhangi bir millî
marş güftesinin çok ilerisinde, Türk edebiyatının en güzel lirikhamasî şiirlerindendir Son
kıtası beş dize almak üzere dörder mısralık on kıtadan oluşan ve aruzla yazılmış olan şiirin
her kıtasının tüm mısraları tam kafiyelidir ve her kıtanın, temayı teşkil eden duyguyla
ahenkli ton ve vurguların yer aldığı sağlam bir nazım yapısı vardır Hece vezninin
yaygınlaştığı ve ciddi olarak rekabete giriştiği bir dönemde geleneksel şiirimizin vezni olan
aruzun Akif ’in kaleminde mucizevi bir rahatlıkla kullanıldığını tüm tenkitçiler kabul eder
Alışılmışın dışarıda, umulmayan lakin bir sehli mümteni gibi şairin kolaylıkla yakaladığı
kafiyeler, yer yer işlenen tema ile düzenli iç kafiyeler şiirin ses zenginliğini oluşturur:
Dalgalan sen de şafaklar gibi ey şanlı hilâl
Uyarıcı, vurgulu tonda hitap ifadeleri:
Korkma! Sönmez bu şafaklarda yüzen al bayrak
yahut
Arkadaş! Yurduma alçakları uğratma sakın!
ya da
Bastığın yerleri toprak diyerek geçme, tanı!mısraları gibi
Ama dua mısralarına geldiğinde Akif secdelere kapanırcasına büyük iradenin önünde
diz çöker:
Ruhumun senden İlâhi, şudur oysa emeli:
Değmesin mabedimin göğsüne namahrem eli
Bu ezanlar ancak şehadetleri dinin temeli
Ebedî yurdumun üstünde benim inlemeli
İşlenen temalar bakımından da sağlam bir yapısı olan İstiklâl Marşı ’nda birincil iki kıtada
bayrağa hitap eden şair, onun milletin varlığıyla beraber ebedî istiklâlini müjdeler Şair
üçüncü ve dördüncü kıtalarda Türk milleti namına konuşmakta, ebedî hürriyet aşkı ve imanıyla
Batılıların maddî güçlerine aleyhinde direneceğini söylemektedir Türk askerine hitap eden beşinci
ve altıncı kıtalar, üzerinde yaşadığımız yerlerin alelâde bir toprak yok vatan olduğunu, onun
düşmana çiğnetilmemesi gerektiğini telkin eder Yedinci ve sekizinci kıtalarda sevilen böylece
fazla şey kaybedilse bile vatanın kaybedilmemesini ve ezan seslerinin kesilmemesini niyaz
eder Dokuzuncu kıtada bu duası kabul edildiği takdirde kendi ruhunun da vecd içinde
yükseleceğini söyler Nihayet son kıtada tekrar bayrağa dönerek ona ve milletine ebediyen
çöküntü olmayacağını, hürriyetin ve istiklâlin daima onun hakkı olduğu müjdesini tekrar
eder
Milletin iradesine ve Allah ’ın müminlere vaad ettiği zaferin er geç gerçekleşeceğine
inanan Mehmed Akif ’in şiirindeki özelliklerinden biri de millî ve ulvî değerler ile dinî
motifleri dengelenmiş bir şekilde kıtalara yerleştirmesidir Sancak, hilâl, yıldız, adalet, bağımsızlık,
istiklâl, yurt, insanlar, ırk, vatan, mertlik gibi millî kavramlarla iman, şehâdet, helâl,
cennet, Hudâ, ezan, mâbed, vecd gibi dinî motifler birbiriyle harmoni halinde ve varlıklı bir
belâgatle kullanılmış, böylece Millî Uğraş ’yi gerçekleştiren halkın ruhunda mevcut iki
kayda değer kavram İstiklâl Marşı ’nın da iki temel temasını oluşturmuştur
Tam bir bütünlük belirten, dört başı mamur bir şiir olan İstiklâl Marşı ’nda mecazlar
ve semboller de ifade sanatı bakımından manzumeyi zenginleştirmiştir Bu kısa konuşma
içinde bunları izah etmek değil sadece bu sanatların adlarını planlamak bile mümkün değildir
Manzumenin her mısraı, her ibaresi, her kelimesi ses ve mana bakımından birbiriyle
ilişkilidir Hemen her sözcük, her kavram aslî ve mecazî manalarıyla şiirde yerlerini almıştır
Bütün bu vasıflarıyla İstiklâl Marşı tek taşı bile yerinden oynatılmayacak muhkem,
harikulâde bir ses, laf ve mana mimarîsidir
ProfDr MOrhan OKAY
E Yeni Türk Edebiyatı Profesörü *
şiirin katılmış olduğunu biliyoruz Bu şiirlerini tamamını ihtiva eden bir dosya maalesef
mevcut değil
Yalnız bunlar arasında bir heyetin seçerek Meclis ’e ibraz ettiği yedi şiirden
biri o sırada kabul edilmiş olsaydı yalnız cılız bir millî marşımız olmakla kalmıyacak, aynı
zamanda, şayet Türkçe ’nin en güzel şiirlerinden birine sahip olamayacaktık
Birinci Büyük Ahali Meclisi hükümetinin Maarif Vekili Hamdullah Suphi de bizim
şimdiki endişemizi o günden hissetmiş olmalıydı ancak araya aracılar sokarak Mehmed Akif
Bey ’in yarışmaya mutlaka katılmasının teminini ısrarla istemiştir
Aradaki para mükâfatının kaldırılması şartıyla yarışmaya katılan Mehmed Akif ’in
İstiklâl Marşı ’nı tamamlayıp Maarif Vekâletine gönderdiği, fakat demin netice alınmadığı
günlerde manzume ilk kere Sebilürreşad dergisinde çıkar Şiirin baş tarafında bir ithaf vardır:
“Kahraman Ordumuza
İstiklâl Marşı ’nı okurken ve dinlerken bu ithafın değerini ve önemini hatırdan
çıkarmamak lâzımdır O kahraman ordu ama, marşın yazıldığı çetin çaba yıllarında bayan
erkek her ferdiyle tüm bir milletin kendisiydi Çağırmak ki “Kahraman Ordumuza ithafı, benzer
zamanda “Kahraman Milletimize manasını da taşımaktaydı
Şu Anda, Mehmed Akif ’in İstiklâl Marşı ’nı Safahat ’a neden koydurmadığı ve “O benim
değil, milletimindir dediği üstünde biraz daha durabiliriz Akif ’in bu sözünün gerçek
manası sadece bu şiiri, her ferdi kahraman birer nefer olan millete ithaf etmiş olmaktan mı
ibarettir? Yahut “O benim değil, milletimindir demesinin başka bir anlamı mı vardır?
Dünyada millî marşların güfteleri, bir şairin kaleminin mahsûlü olmakla beraber, onu
benimseyecek, yıllarca, yüzyıllarca dilinden düşürmeyecek olan milletin de karakterini
aksettirmek gibi bir özelliği beraberinde taşırlar Bu bakımdan birçok millî marş şairinin adı
fazla kere unutulur; bir milletin kuruluşunda, tarihi meçhul devirlerde teşekkül eden
destanlar gibi anonimleşir
Millî marş tabiri, bu özellikleri taşıyan şiirlerin tüm dünyada yaygın olan iki taraflı
adıdır Bazı millî marşların ayrıca isimleri de vardır Bu isimler o milletin bir vasfını veya
marşın yazıldığı, kabul edildiği sıradaki olağanüstü bir hadiseyi sinyâl eder
Bizim millî marşımızın, dünya millî marşları arasında öbür bir yeri vardır Millî
marşımızın adı “İstiklâldir Bu kavram milletimizin çok önemli bir karakterini
belirtmektedir Tarihler, aşina en eski çağlardan günümüze kadar Türklerin on altı, elli ya da yüz küsur devlet kurmuş olduğunu yazarlar Bu sayının azlığı veya çokluğu, devlet tarifinin
farklılığından kaynaklanmaktadır ve pek de kayda değer değildir Belli Başlı önemli olan, milletimizin
tarihinde, hiçbir devirde devletsiz bulunmadığıdır Yazılı en eski Türkçe metinlerden olan
Orhun Kitabeleri ’nde de sıkça vurgulanan, Türk milletinin özgür ve müstakil yaşamaya alışık
olmasıdır Akif ’in
Ben ezelden beridir bağımsızlık yaşadım, serbest yaşarım
Hangi çılgın bana zincir vuracakmış, şaşarım
Kükremiş sel gibiyim, bendimi çiğner aşarım
Yırtarım dağları, enginlere sığmaz, taşarım
mısralarında Türk milletinin tarihinin tanıdık en eski devirlerinden gelen bu değişmez
karakterine sinyâl vardır
Devletin farklı alanlara yönlendirilmiş tarifleri varsa da tüm bu tariflerin içinde değişmeyen ve tekrar tekrar
var olan öğe, istiklâldir Millî marşımız, milletimizin işte bu hiç değişmez karakterinin
yakın çağdaki tezahürü olan bir mücadelenin içinden çıkmıştır Yirminci yüzyıl başlarında,
istiklâline sahip yegâne Türk birliği Osmanlı Devleti ’ydi Hatta egemen yegâne İslâm devleti
de Osmanlıydı Millî marşımız, işte bu devletin, namına uygarlık denilen tek kadınsı kalmış bir
canavar tarafından değil edilme maksat ve teşebbüslerine aleyhinde verilmiş bir kavganın içinden
doğmuştur Onun için adı “İstiklâl Marşıdır Onun için manzume İstiklâl ’le başlar ve
İstiklâl ’le biter Hem şiirin diğer kıtalarında, başka mısralarında İstiklâl kelimesi geçmese
de zikredilmemiş bir istiklâl öbür motiflerle kendini hissettirir: “Sönmez bu şafaklarda
yüzen al sancak mısraında olduğu gibi Çünkü bayrak da sahiden bir milletin istiklâlinin
sembolüdür Marşımızın bu birincil mısraında da sancak, istiklâlin sembolü olarak, hiç
sönmeyeceği müjdesiyle birlikte gelir Ayrıca de “Korkma! haykırışıyla zihinleri, gönülleri,
yürekleri bir çığlık halinde doldurarak
Bestelenmiş iki kıtasının sonunda ve tüm manzumenin sonunda tekrarlanan mısra
“Hakkıdır Hakka tapan milletimin istiklâldir Bu mısralarda milletimizin iki önemli
karakteri bir arada belirtilmiştir Biri, birazcık önce belirttiğim, hiçbir devirde kaybetmediği
istiklâlin onun hakkı olduğu İkinci ise bu hakkın, istiklâl hakkının, iman duygusuyla beraber
doğuşudur İman duygusunu son mısradaki ikinci Hak kelimesinden çıkarıyoruz Bu Adalet,
Allah manasındadır Bu Nedenle millî marşımızda milletimizin dinî ve millî karakteri birbirinden
ayrılmaz bir tamamiyle açıklama edilmiş olmaktadır
Görüldüğü gibi, millî marşımızın adı tesadüfî değildir Hatta yazıldığı yıllardaki
şartları düşünerek, sadece şairinin ümit ve temennisinden de ibaret olmadığı söyleyelim Adalet
kelimesinin dilimizde kullanılış manalarıyla sanat halinde açıklama edilmiş bir gerçeğin ta
kendisidir
Millî marş güftelerinin bir özelliği de, içinden çıktığı milletin yaşadığı mucizevi bir
hali, bilhassa büyük felâketli zamanları, bunların arkasındaki büyük ümitleri ve zaferleri
aksettirmesidir Meselenin herkesçe tanıdık tarihî teferruatı üzerinde durmaya gerek
görmüyorum Bir millî marş güftesi yazılmasının Akif ’e teklifi ile İstiklâl Marşı ’nın Büyük
Halk Müziği Meclisi ’nce kabulü tarihleri, 1920 Aralık ayı ile 1921 Mart ’ı arasına rastlamaktadır Bu
tarihler İstiklâl Mücadelelerinin en kritik aylarıdır Millî Marşımızın, “Korkma! hitabıyla başlaması, iyi niyetli olmayan bir takım itirazlara sebep olmuştur Fiilen Akif ’in, şiirine bu
hitapla başlaması fazla manidardır Yalnız dönemin şartlarını anlayışlı olmak gerekir Batılı
devletlerin silâhlandırdığı Yunanlıların Anadolu içlerine yürümesi, Birinci İnönü Muharebesi,
iç isyanlar ve bunların bastırılması gibi olayların vuku bulduğu zamanlardır Meclis ve onunla
beraber tüm bir Türk milleti korku, ümit, ümitsizlik, zafer ve sevinç haberlerini, duygularını,
heyecanlarını sırt sırta ve birbirine karışmış halde yaşıyordu İşte bu yeis günlerinde
“Korkma! Sönmez bu şafaklarda yüzen al sancak hitabıyla başlayan ve “Daima sana değil,
ırkıma değil izmihlâl mısraıyla devam eden İstiklâl Marşı doğmaktadır Millî Marşımızın
“Korkma! diye başlaması boşu boşuna değildir Ümitsizliğin, inanç yokluğundan geldiğini haber
veren bir dinin mensubu olan Türk milleti, bu manzume ile var olma azmini, imanını,
iradesini her yerde bulmuştur Onun için İstiklâl Marşı, bir milletin vefatkalım çağının
destanıdır Millî Uğraş ’nin ne gibi zor hatta başarılması imkânsız gibi görünen şartlar
aşağıda yapıldığı malûmdur Adına uygarlık denilen ve her türlü teknik donanımı haiz
düşmanın, en enerjik ve yeni silâhlarla saldırarak yağma etmek istediği bir vatanda Türk
milletinin güvendiği en önemli silâh imanıdır Bu imanı ayrıca dinî manada vatan için şehadet
inancına, keza millî manada kendine güven olarak düşünebiliriz Millî Mücadele ’nin
kazanılmasında Türk milletinin istiklâline düşkün bir insanlar olması yanında, sadakatle tabi
olduğu dinî inançların rolü unutulmamalıdır Milletinin sinesindeki bu gücü bilen Mehmed
Akif ona bu tarafıyla seslenmektedir:
Garbın âfâkını sarmışsa çelik zırhlı duvar
Benim iman dolu göğsüm gibi serhaddim var
Ulusun, korkma, nasıl böyle bir imanı boğar
Medeniyyet dediğin tek kadınsı kalmış canavar
Nihayet millî marşların üçüncü bir hususiyeti olarak, anonim karakteri taşıması
meselesine geliyorum Yani tıpkı destanlar gibi, milletçe yaşanmış, milletçe yaratılmış, sahibi
bilinmeyen anonim karakterde bir şiir olması İstiklâl Marşı anonim bir şiir değildir Ancak
Akif ’in, bu marş için çözülmüş yarışmaya ne koşullar aşağı katıldığını, yoksa katılmayıp ısrar
üzerine daha sonra ne koşullar aşağıda şiirini gönderdiğini biliyoruz Akif ’in bu yarışmaya
katılmamasındaki felsefesi açıktır: Millî marş güftesi ısmarlama olmaz Ve marşın
yazılmasından dolayı da para gibi hasis bir üstünlük kabul edilemez
Yarışmaya katılan yüzlerce şiirin beğenilmemesi, bir milleti temsil edecek, onun
karakterinin sembolü olacak değerde bulunmaması, Akif ’in haklı olduğunu göstermiştir Her
iki durum da Akif ’in ricası üstüne kaldırılır Yani şiir ne yarışma için ısmarlanmış olacak, ne de
karşılığında para verilecektir Akif ’in şiiri zaten ısmarlama değildi O çetin günlerde,
yarışmadan çok önce tamamen arkadaşça duygularıyla zaman zaman yazdığı çoğu mısraını
parça parça dostlarına okuyordu sonradan Maarif Vekili ’nin ısrarı ve dostlarının
yoluyla yarışmaya katılmayı kabul eden Mehmed Akif, o zaman, ikamet ettiği mütevazi
Taceddin Dergâhı ’nın odasında iç sükûnetine çekildi O uhrevî hava içinde milletinin azmiyle,
iradesiyle kendi sanatını birleştirdi Âdeta “ruhunun vahyini duyarak taşa geçirircesine şiirini
tamamladı
Mehmed Akif ’in tüm Safahat ’ında, içinde yaşadığı topluma tanıdık olmayan kalmadığını,
onun dertleriyle nasıl hemdert olduğunu biliyoruz Lakin hiçbir şiirinde, İstiklâl Marşı ’nda
olduğu kadar, âdetâ gizemli bir ruhla, milletiyle beraber, milletiyle bir aynîleşme, özdeşleşme içinde olmamıştır İşte bütün bu olağanüstü şartların birleşmesiyle Mehmed Akif ’e kadar
İstiklâl Marşı artık kendisinin değil milletin ruhundan çıkmış bir şiir olmuştur, başka bir
ifadeyle şiirinde milletini konuşturmuş bir medyum gibiydi Bunun için onu Safahat ’a
almamış ve “o benim yok, milletimindir demiştir
Derhal Akif ’in bu vasiyetini ihmalkârlık etmeyerek, azıcık da onun bu şiirde gösterdiği
sanatına dokunmak istiyorum İstiklâl Marşı ’mızı, başka milletlerin millî marşlarından
ayıran özellikleri zikrederken unutulmaması gereken bir karakterini de maddeler halinde sıralamak gerekir O
da, şairinin Türkiye ’de tüm bir millet kadar tanıdık bir kişilik olmasıdır Dünyada
millî marşların birçok, adı duyulmamış ya da o milletin edebiyat tarihlerinde manâlı yeri
olmayan şairlerin yazdıklarıdır Hatta çoğunun edebî değeri zayıftır ve önemi yalnızca ortaya
çıktığı dönemin heyecanlı bir hatırasını taşımaktan ibarettir Mehmed Akif ise yalnız İstiklâl
Marşı ’nın şairi olarak yok, anında tüm şiirleriyle zamanında da, günümüzde de en fazla
tanınan şairdir Şayet tüm milletimizce en fazla benimsenen ve en çok okunan şairdir
Safahat ’ın bugün, Türkiye ’de hiçbir şiir kitabının ulaşamadığı her zaman basımıyla yüz binin
fazla üstünde tiraja ulaşmış olması bunun açık bir delilidir Akif ’in şiirinde fanteziye yer
yoktur Kendi şiiri hakkında söylediği “Bir yığın laf ancak samimiyeti fakat hüneri mısraı da
bu gerçeği gösterir Akif dek milletinin acılarını, mutluluklarını samimi olarak duyan,
yaşayan ve yazan başka ikinci bir şairden bahsetmek basit değildir
Lakin o erişilmez tevazuu ile şiiri hakkında “samimiyeti ama hüneri demekteyse de,
şiirinin, bilhassa de İstiklâl Marşı ’nın samimiyetinin açık havada başka hünerleri vardır İstiklâl
Marşı edebî bir metin olarak da Türk şiirinin en hoş örneklerindendir
İstiklâl Marşı, gerek nazım tekniği gerekse muhteva bakımından herhangi bir millî
marş güftesinin çok ilerisinde, Türk edebiyatının en güzel lirikhamasî şiirlerindendir Son
kıtası beş dize almak üzere dörder mısralık on kıtadan oluşan ve aruzla yazılmış olan şiirin
her kıtasının tüm mısraları tam kafiyelidir ve her kıtanın, temayı teşkil eden duyguyla
ahenkli ton ve vurguların yer aldığı sağlam bir nazım yapısı vardır Hece vezninin
yaygınlaştığı ve ciddi olarak rekabete giriştiği bir dönemde geleneksel şiirimizin vezni olan
aruzun Akif ’in kaleminde mucizevi bir rahatlıkla kullanıldığını tüm tenkitçiler kabul eder
Alışılmışın dışarıda, umulmayan lakin bir sehli mümteni gibi şairin kolaylıkla yakaladığı
kafiyeler, yer yer işlenen tema ile düzenli iç kafiyeler şiirin ses zenginliğini oluşturur:
Dalgalan sen de şafaklar gibi ey şanlı hilâl
Uyarıcı, vurgulu tonda hitap ifadeleri:
Korkma! Sönmez bu şafaklarda yüzen al bayrak
yahut
Arkadaş! Yurduma alçakları uğratma sakın!
ya da
Bastığın yerleri toprak diyerek geçme, tanı!mısraları gibi
Ama dua mısralarına geldiğinde Akif secdelere kapanırcasına büyük iradenin önünde
diz çöker:
Ruhumun senden İlâhi, şudur oysa emeli:
Değmesin mabedimin göğsüne namahrem eli
Bu ezanlar ancak şehadetleri dinin temeli
Ebedî yurdumun üstünde benim inlemeli
İşlenen temalar bakımından da sağlam bir yapısı olan İstiklâl Marşı ’nda birincil iki kıtada
bayrağa hitap eden şair, onun milletin varlığıyla beraber ebedî istiklâlini müjdeler Şair
üçüncü ve dördüncü kıtalarda Türk milleti namına konuşmakta, ebedî hürriyet aşkı ve imanıyla
Batılıların maddî güçlerine aleyhinde direneceğini söylemektedir Türk askerine hitap eden beşinci
ve altıncı kıtalar, üzerinde yaşadığımız yerlerin alelâde bir toprak yok vatan olduğunu, onun
düşmana çiğnetilmemesi gerektiğini telkin eder Yedinci ve sekizinci kıtalarda sevilen böylece
fazla şey kaybedilse bile vatanın kaybedilmemesini ve ezan seslerinin kesilmemesini niyaz
eder Dokuzuncu kıtada bu duası kabul edildiği takdirde kendi ruhunun da vecd içinde
yükseleceğini söyler Nihayet son kıtada tekrar bayrağa dönerek ona ve milletine ebediyen
çöküntü olmayacağını, hürriyetin ve istiklâlin daima onun hakkı olduğu müjdesini tekrar
eder
Milletin iradesine ve Allah ’ın müminlere vaad ettiği zaferin er geç gerçekleşeceğine
inanan Mehmed Akif ’in şiirindeki özelliklerinden biri de millî ve ulvî değerler ile dinî
motifleri dengelenmiş bir şekilde kıtalara yerleştirmesidir Sancak, hilâl, yıldız, adalet, bağımsızlık,
istiklâl, yurt, insanlar, ırk, vatan, mertlik gibi millî kavramlarla iman, şehâdet, helâl,
cennet, Hudâ, ezan, mâbed, vecd gibi dinî motifler birbiriyle harmoni halinde ve varlıklı bir
belâgatle kullanılmış, böylece Millî Uğraş ’yi gerçekleştiren halkın ruhunda mevcut iki
kayda değer kavram İstiklâl Marşı ’nın da iki temel temasını oluşturmuştur
Tam bir bütünlük belirten, dört başı mamur bir şiir olan İstiklâl Marşı ’nda mecazlar
ve semboller de ifade sanatı bakımından manzumeyi zenginleştirmiştir Bu kısa konuşma
içinde bunları izah etmek değil sadece bu sanatların adlarını planlamak bile mümkün değildir
Manzumenin her mısraı, her ibaresi, her kelimesi ses ve mana bakımından birbiriyle
ilişkilidir Hemen her sözcük, her kavram aslî ve mecazî manalarıyla şiirde yerlerini almıştır
Bütün bu vasıflarıyla İstiklâl Marşı tek taşı bile yerinden oynatılmayacak muhkem,
harikulâde bir ses, laf ve mana mimarîsidir
ProfDr MOrhan OKAY
E Yeni Türk Edebiyatı Profesörü *