iltasyazilim
FD Üye
Edep elbisesi mümin olanın üzerine giyip bir daha üzerinden asla çıkarmayacağı en güzel elbisedir Efendimiz sav aynaya baktığı zamanlarda söylediği: “Allahım yaratılışımı güzelleştirdiğin gibi ahlâkımı da güzelleştir duasını yazımıza serlevha yaptığımız zaman görüyoruz ki, hem kalıp hem de ruh olarak müminler güzele doğru kesintisiz bir akış halindedir
‘Fazilet ve hayırlar ilmi’ diye tanımlayabiliriz ahlâkı Ahlâk, durup düşünmeksizin insandan kolayca ve kendiliğinden sürekli olarak güzelliklerin ortaya çıkmasıdır Yani davranışın ahlâk sayılması arada sırada değil, sürekli olmasıyla mümkündür İnsan olmanın, insanın eşrefi mahlukat sırrına mazhar olmasının sırrı, ahlâkın öz kardeşi olan edep elbisesindedir Dilimizde edep ve ahlâk genelde bir arada, birbirini tamamlayan bir ikileme olarak kullanılır
İnsanlar arasındaki muhabbet, saygı, müsamaha ve güven gibi duyguların gelişmesi huzurlu bir cemiyet meydana getirir Bu cemiyetin mayası da edeptir Edep İslâm’ın emrettiği, güzel saydığı bütün söz ve davranışları kapsar İyi terbiye, naziklik, usluluk, zariflik, hicap ve hayâ hep edebin anlam çerçevesi içindedir Edebin çoğulu da âdâptır
Edebe riayet etmeyen
İnsanoğlu edepten mahrum ise ‘insan’ oluş sırrını kaybetmiştir Çünkü insanı hayvandan farklı ve asil kılan edeptir “Gönül gözümüzü açıp Allah kelamına bakınca görürüz ki ayet ayet bütün Kur’an’ın manası edeptir diyen Hz Mevlâna’ya kulak verelim:
“Edep insanın kendini tanımasıdır Edebe riayet etmeyen bir kimse Allah’a yakın olamaz İlim ve tahsilin insana kazandıracağı ilk şey edep ve incelik değilse, başka bir şey olamaz Gerçek akıl ve tahsil sahiplerine hiç yakışmayan şey kontrolsüz davranışlardır ve edep dışı hareketlerdir İnandığımız nizamın ve Kutsal Kitabımız’ın özü edeptir Saygı ve edepte cimri olanın parada cömert olması bir kıymet ifade etmez
İslâm, iman ve namazla başlayıp erkân ve edeple devam eden ve derinleşen ilahi bir nizamdır Ey insan! Anla ki insanın elindeki can ne ise edep de odur İnsanın kalbindeki, göğsündeki nurlar edepten ibarettir Ayağını iblisin kafasına koymak, ona hakim olmak istiyorsan gözünü aç anla ki, şeytanı öldüren edeptir
‘Peygamberliğin kırkta biri’
Edep tacını giyen müslüman Allah Tealâ’nın razı olduğu kullara dönüşür Allah’ın razı olduğu kulların birbiriyle münasebetleri de huzurlu bir toplum meydana getirir Çünkü edep, ölçülü hareket etme, utanma, haddi aşmama, nezaket ehli olma, gönül kırmama gibi insanî eylemlerin hepsini içinde barındıran efsunlu bir güzelliktir Bu güzelliğe bürünen insan da toplum içinde takdir edilen, sevilen şahsiyetli bir insan olur
Beşeriyetin en güzel örneği Hz Peygamber sav: “Güzel hal, düşünerek hareket etmek ve iktisat (ölçülü davranmak) peygamberliğin kırkta biridir buyurur Bu sözden hareketle anlıyoruz ki insan edep tacıyla peygamberlik vasıflarından birini kazanıyor Kazanılan edep, nezaket ehli, hürmete layık, cemiyet önünde daima saygı gören insanı meydana getiriyor Edepten yoksun insan da gerçek değerini kaybediyor
Abdurrahman esSafurî, “Allah, hiçbir kimseye akıl ve edepten başka daha üstün bir bağışta bulunmamıştır O ikisi gencin güzelliğidir Şayet onları kaybederse hayatın en güzel şeyini kaybetmiş olur derken, akıl gibi büyük bir nimetle edebi yan yana zikretmesi de dikkat çekicidir
İlahi aşka bizi götüren yollar da edepten ibarettir Rabbimize varabilmek için varlığımızı edeple süslemek gerekir Bu noktada Hz Mevlâna ne güzel söyler: “Ey aşıklar nefsinizi edeple süsleyin Zira aşk yollarının hepsi de edepten ibarettir
Kulluk da edeple
Müslüman ibadetlerle, amellerle Rabbinin rızasına kavuşur Dolayısıyla dinî hayatın varlığı için de edebe tam riayet etmek gerekmektedir Enes bin Malik ra bu hususta şöyle buyurur: “Amelde edep, onun kabulune işarettir
Amellerimiz, dinî vecibelerimiz de belirli bir âdâp ile gerçekleşmeli Zira âdâba riayet etmeden amellerin tam olduğunu söyleyemeyiz Âdâba uyanlar müstehapların ecrine ulaşır, müstehapları ihmal etmeyen, sünnetlere muhalif davranmayan kişi vacibi terk etmez Vaciplerin ikmaliyle de farzlar ihsan derecesine ulaşır Velhasıl ibadetlerde edebe riayet ne kadar fazla olursa, kabulüne dair ümit de artar
Zekât ve sadakaya kadar amellerimizi gerçekleştirirken hep İslâmî edep çizgisinde bulunmamız emredilmektedir Nitekim veren verdiği için kuruntuya kapılıp alanı rencide etmemelidir Yüce Kur’an’da, “Eğer sadakaları aşikâr verirseniz o ne güzel; onları gizler, bu şekilde verirseniz işte bu sizin için daha hayırlıdır Allah, (gizli olarak vermeniz sebebiyle) günahlarınızdan bir kısmını örter Allah ne yaparsanız ondan hakkıyla haberdardır buyuran yüce Mevlâ iyiliğin nasıl yapılacağını, bunun edep ölçüsünü ne güzel verir
Celal Basrî hazretleri ibadetler konusunda edebin önemini şöyle ifade eder: “Tevhid imanı, iman da dinin hükümlerini tatbik etmeyi gerektirir Dinî hayatı olmayanın imanı da, tevhidi de olmaz
İlla edep, illa edep
İlla edep noktasından hareketle kelamın da edebini göz ardı edemeyiz Hızırzâde Said Bey bu hususta ne güzel söyler: “Sükûtu, bilmediğinden değil edebindendir Gerçi söylemez amma neler bilir aşık
Kalemin, ismin hakkını vermek davasında olan kalem ve kelam sahibi için edep, en büyük tac ve muazzam bir hazinedir Osmanlı bakiyesi mesnevihanlarımızdan merhum Tahirü’lMevlevî: “Edep hem terbiye hem edebiyat demektirder Şinasi de: “Edebiyat fennî bir marifettir ki, insana edep hasletini kazandırdığı için ona edep, edebiyatçıya da edip denmiştir tesbitlerinden hareketle edebiyatı edepten ayrı düşünemeyiz Hatta sözlük dünyamıza bir göz atın, kalıplaşmış, deyimleşmiş edeple hayat bulan yüzlerce ifade ile karşılaşırız: ‘Edep çiçeği’, ‘edep erkân’, ‘edep yâ hû’, ‘edep dahilinde’, ‘edebini bilmek’, ‘edebiyle oturmak’, ‘edebini takınmak’, ‘edebî kelam’ vs…
“Edepsiz kemal olmaz hikmetinden hareketle gerçek edip, üstün eserler vücuda getirmek istiyorsa kalemine edep suyuyla abdest aldırmak zorundadır Yoksa bayağı, çirkin, bâtıl ve argo sözlerle toplumun hoşuna gider zannıyla meydana getirilmiş eserler hem sayfayı, hem kalemi, hem de okuyanın idrakini bulandırıp kirleteceği için edebî eser kıymetine asla ulaşamayacaktır Edebiyat hazinemize yüzyıllar ötesinden ışık saçan eserlere bakınız, hep şu hakikati görürsünüz: “Ehli diller arasında aradım, kıldım talep Her hüner makbul imiş illâ edep illâ edep
O’nu ayna edinerek
Edep tacını, elbisesini giyerken kendimize çeki düzen vereceğimiz kâinatın aynası Efendimiz sav’e bakmalıyız Süleyman Çelebi merhumun ifadesiyle: “Zatıma mir’at (ayna) edindim zatını hikmetinden yola çıkmalıyız Çünkü Efendimiz sav: “Beni Rabbim terbiye etti ve ne güzel terbiye etti… buyurur Ahlâkı Kur’an olan Efendimiz, edep tacının hakiki sahibidir Nitekim Kur’anı Hakim’de Yüce Mevlâ Ahzâb suresinde şöyle buyurur: “Ey inananlar! Andolsun ki sizin için Allah’a ve ahiret gününe kavuşmayı umanlar ve Allah’ı çok anan kimseler için Rasulullah en güzel örnektir Müminlerin annesi Hz Aişe ra: “O’nun ahlâkı bütünüyle Kur’an’dı der Kalem suresinde de “Şüphesiz sen büyük bir ahlâk üzeresin buyurulur
Kur’anı Kerim’i kendine ölçü yapan, bütünüyle ona uyan, kısaca yaşayan Kur’an olan Kâinatın Efendisi’ne uyarak edep ilmini tahsil etmeliyiz Efendimiz ki, insanlara asla kırıcı söz söylemeyen, güzel söz sahibi, yetimlerin koruyucusu, kul hakkına riayette hassas terazi, muhatabına tüm cephesiyle yüzünü dönen… Edep sözcüğünün varlık sebebi Efendimiz sav’i kendimize ayna yapmalıyız, böylece edep dairesine gireriz
Sonuç olarak bir Allah dostunun ifadesiyle: “Âdemi ikmale sebep, lazım olan cümle edep hikmetince kendimizi ikmal etmiş, tamamlamış oluruz Böylece, “edep üzre olan fani cihanda, muzaffer oldu hem bunda hem anda hikmetince iki cihan saadetine ereriz İnşallah
Ali Uysal – Semerkand Dergisi , Kasım 2011
‘Fazilet ve hayırlar ilmi’ diye tanımlayabiliriz ahlâkı Ahlâk, durup düşünmeksizin insandan kolayca ve kendiliğinden sürekli olarak güzelliklerin ortaya çıkmasıdır Yani davranışın ahlâk sayılması arada sırada değil, sürekli olmasıyla mümkündür İnsan olmanın, insanın eşrefi mahlukat sırrına mazhar olmasının sırrı, ahlâkın öz kardeşi olan edep elbisesindedir Dilimizde edep ve ahlâk genelde bir arada, birbirini tamamlayan bir ikileme olarak kullanılır
İnsanlar arasındaki muhabbet, saygı, müsamaha ve güven gibi duyguların gelişmesi huzurlu bir cemiyet meydana getirir Bu cemiyetin mayası da edeptir Edep İslâm’ın emrettiği, güzel saydığı bütün söz ve davranışları kapsar İyi terbiye, naziklik, usluluk, zariflik, hicap ve hayâ hep edebin anlam çerçevesi içindedir Edebin çoğulu da âdâptır
Edebe riayet etmeyen
İnsanoğlu edepten mahrum ise ‘insan’ oluş sırrını kaybetmiştir Çünkü insanı hayvandan farklı ve asil kılan edeptir “Gönül gözümüzü açıp Allah kelamına bakınca görürüz ki ayet ayet bütün Kur’an’ın manası edeptir diyen Hz Mevlâna’ya kulak verelim:
“Edep insanın kendini tanımasıdır Edebe riayet etmeyen bir kimse Allah’a yakın olamaz İlim ve tahsilin insana kazandıracağı ilk şey edep ve incelik değilse, başka bir şey olamaz Gerçek akıl ve tahsil sahiplerine hiç yakışmayan şey kontrolsüz davranışlardır ve edep dışı hareketlerdir İnandığımız nizamın ve Kutsal Kitabımız’ın özü edeptir Saygı ve edepte cimri olanın parada cömert olması bir kıymet ifade etmez
İslâm, iman ve namazla başlayıp erkân ve edeple devam eden ve derinleşen ilahi bir nizamdır Ey insan! Anla ki insanın elindeki can ne ise edep de odur İnsanın kalbindeki, göğsündeki nurlar edepten ibarettir Ayağını iblisin kafasına koymak, ona hakim olmak istiyorsan gözünü aç anla ki, şeytanı öldüren edeptir
‘Peygamberliğin kırkta biri’
Edep tacını giyen müslüman Allah Tealâ’nın razı olduğu kullara dönüşür Allah’ın razı olduğu kulların birbiriyle münasebetleri de huzurlu bir toplum meydana getirir Çünkü edep, ölçülü hareket etme, utanma, haddi aşmama, nezaket ehli olma, gönül kırmama gibi insanî eylemlerin hepsini içinde barındıran efsunlu bir güzelliktir Bu güzelliğe bürünen insan da toplum içinde takdir edilen, sevilen şahsiyetli bir insan olur
Beşeriyetin en güzel örneği Hz Peygamber sav: “Güzel hal, düşünerek hareket etmek ve iktisat (ölçülü davranmak) peygamberliğin kırkta biridir buyurur Bu sözden hareketle anlıyoruz ki insan edep tacıyla peygamberlik vasıflarından birini kazanıyor Kazanılan edep, nezaket ehli, hürmete layık, cemiyet önünde daima saygı gören insanı meydana getiriyor Edepten yoksun insan da gerçek değerini kaybediyor
Abdurrahman esSafurî, “Allah, hiçbir kimseye akıl ve edepten başka daha üstün bir bağışta bulunmamıştır O ikisi gencin güzelliğidir Şayet onları kaybederse hayatın en güzel şeyini kaybetmiş olur derken, akıl gibi büyük bir nimetle edebi yan yana zikretmesi de dikkat çekicidir
İlahi aşka bizi götüren yollar da edepten ibarettir Rabbimize varabilmek için varlığımızı edeple süslemek gerekir Bu noktada Hz Mevlâna ne güzel söyler: “Ey aşıklar nefsinizi edeple süsleyin Zira aşk yollarının hepsi de edepten ibarettir
Kulluk da edeple
Müslüman ibadetlerle, amellerle Rabbinin rızasına kavuşur Dolayısıyla dinî hayatın varlığı için de edebe tam riayet etmek gerekmektedir Enes bin Malik ra bu hususta şöyle buyurur: “Amelde edep, onun kabulune işarettir
Amellerimiz, dinî vecibelerimiz de belirli bir âdâp ile gerçekleşmeli Zira âdâba riayet etmeden amellerin tam olduğunu söyleyemeyiz Âdâba uyanlar müstehapların ecrine ulaşır, müstehapları ihmal etmeyen, sünnetlere muhalif davranmayan kişi vacibi terk etmez Vaciplerin ikmaliyle de farzlar ihsan derecesine ulaşır Velhasıl ibadetlerde edebe riayet ne kadar fazla olursa, kabulüne dair ümit de artar
Zekât ve sadakaya kadar amellerimizi gerçekleştirirken hep İslâmî edep çizgisinde bulunmamız emredilmektedir Nitekim veren verdiği için kuruntuya kapılıp alanı rencide etmemelidir Yüce Kur’an’da, “Eğer sadakaları aşikâr verirseniz o ne güzel; onları gizler, bu şekilde verirseniz işte bu sizin için daha hayırlıdır Allah, (gizli olarak vermeniz sebebiyle) günahlarınızdan bir kısmını örter Allah ne yaparsanız ondan hakkıyla haberdardır buyuran yüce Mevlâ iyiliğin nasıl yapılacağını, bunun edep ölçüsünü ne güzel verir
Celal Basrî hazretleri ibadetler konusunda edebin önemini şöyle ifade eder: “Tevhid imanı, iman da dinin hükümlerini tatbik etmeyi gerektirir Dinî hayatı olmayanın imanı da, tevhidi de olmaz
İlla edep, illa edep
İlla edep noktasından hareketle kelamın da edebini göz ardı edemeyiz Hızırzâde Said Bey bu hususta ne güzel söyler: “Sükûtu, bilmediğinden değil edebindendir Gerçi söylemez amma neler bilir aşık
Kalemin, ismin hakkını vermek davasında olan kalem ve kelam sahibi için edep, en büyük tac ve muazzam bir hazinedir Osmanlı bakiyesi mesnevihanlarımızdan merhum Tahirü’lMevlevî: “Edep hem terbiye hem edebiyat demektirder Şinasi de: “Edebiyat fennî bir marifettir ki, insana edep hasletini kazandırdığı için ona edep, edebiyatçıya da edip denmiştir tesbitlerinden hareketle edebiyatı edepten ayrı düşünemeyiz Hatta sözlük dünyamıza bir göz atın, kalıplaşmış, deyimleşmiş edeple hayat bulan yüzlerce ifade ile karşılaşırız: ‘Edep çiçeği’, ‘edep erkân’, ‘edep yâ hû’, ‘edep dahilinde’, ‘edebini bilmek’, ‘edebiyle oturmak’, ‘edebini takınmak’, ‘edebî kelam’ vs…
“Edepsiz kemal olmaz hikmetinden hareketle gerçek edip, üstün eserler vücuda getirmek istiyorsa kalemine edep suyuyla abdest aldırmak zorundadır Yoksa bayağı, çirkin, bâtıl ve argo sözlerle toplumun hoşuna gider zannıyla meydana getirilmiş eserler hem sayfayı, hem kalemi, hem de okuyanın idrakini bulandırıp kirleteceği için edebî eser kıymetine asla ulaşamayacaktır Edebiyat hazinemize yüzyıllar ötesinden ışık saçan eserlere bakınız, hep şu hakikati görürsünüz: “Ehli diller arasında aradım, kıldım talep Her hüner makbul imiş illâ edep illâ edep
O’nu ayna edinerek
Edep tacını, elbisesini giyerken kendimize çeki düzen vereceğimiz kâinatın aynası Efendimiz sav’e bakmalıyız Süleyman Çelebi merhumun ifadesiyle: “Zatıma mir’at (ayna) edindim zatını hikmetinden yola çıkmalıyız Çünkü Efendimiz sav: “Beni Rabbim terbiye etti ve ne güzel terbiye etti… buyurur Ahlâkı Kur’an olan Efendimiz, edep tacının hakiki sahibidir Nitekim Kur’anı Hakim’de Yüce Mevlâ Ahzâb suresinde şöyle buyurur: “Ey inananlar! Andolsun ki sizin için Allah’a ve ahiret gününe kavuşmayı umanlar ve Allah’ı çok anan kimseler için Rasulullah en güzel örnektir Müminlerin annesi Hz Aişe ra: “O’nun ahlâkı bütünüyle Kur’an’dı der Kalem suresinde de “Şüphesiz sen büyük bir ahlâk üzeresin buyurulur
Kur’anı Kerim’i kendine ölçü yapan, bütünüyle ona uyan, kısaca yaşayan Kur’an olan Kâinatın Efendisi’ne uyarak edep ilmini tahsil etmeliyiz Efendimiz ki, insanlara asla kırıcı söz söylemeyen, güzel söz sahibi, yetimlerin koruyucusu, kul hakkına riayette hassas terazi, muhatabına tüm cephesiyle yüzünü dönen… Edep sözcüğünün varlık sebebi Efendimiz sav’i kendimize ayna yapmalıyız, böylece edep dairesine gireriz
Sonuç olarak bir Allah dostunun ifadesiyle: “Âdemi ikmale sebep, lazım olan cümle edep hikmetince kendimizi ikmal etmiş, tamamlamış oluruz Böylece, “edep üzre olan fani cihanda, muzaffer oldu hem bunda hem anda hikmetince iki cihan saadetine ereriz İnşallah
Ali Uysal – Semerkand Dergisi , Kasım 2011