iltasyazilim
FD Üye
18 Mart 2019 Cuma 00:10:00
Müslümanlar için Mekke'de yaşanan hayat, kelimenin tam manasıyla çile ve ızdırap mevsimiydi Böyle bir dönemde Allah Resûlü (sas), ashabına salih amel, sabır ve sadakati tavsiye ediyor ve onlara ileride yaşanacak güzel günlerin müjdesini veriyordu
Efendimiz (sas), peygamber olmasıyla beraber her fırsatı değerlendiriyor ve adeta arkasında, oturup konuşmadığı, muhatap olup da elinden tutmadığı ve gemisine alıp da kurtarmadığı bir tek insan bırakmak istemiyordu Ancak Mekkeliler bu içten çağrıya kulaklarını kapatıyor, Allah Resûlü'nün yanında olanlara ise akla hayale gelmedik zulümler yapıyorlardı Artık Müslümanlar için Mekke'de yaşanan hayat, kelimenin tam manasıyla çile ve ızdırap mevsimiydi Zalimler sistemli bir şekilde zulümlerini artırıyor ve bu şekilde İslam güneşini söndüreceklerini düşünüyorlardı Böyle bir dönemde Allah Resûlü (sas), ashabına sabır tavsiye ediyor ve onlara ileride yaşanacak güzel günlerin müjdesini veriyordu
SABREDİN EY YÂSİR AİLESİ!
Hz Habbab İbn Eret'in (ra) ifadesiyle Mekke'de eza ve cefanın doruğa ulaştığı günler yaşanıyordu Bütün ashab inim inim inliyordu İşte yine böyle bir günde Resûlü Ekrem (sas), yanlarından geçerken kendisine dolu dolu gözlerle bakan Hazreti Yâsir'e, “Sabredin ey Yâsir ailesi! buyurarak onlara sabır telkin ediyordu İman davasında ağır imtihan geçirenlerden ve müşriklerin şiddetinden nasibini alanlardan biri de Habbab İbni Eret'ti (ra) Çıplak halde dikenler içerisinde sürüklenir, Hazreti Bilal gibi (ra) demir gömlek giydirilip günün en sıcak vakitlerinde güneş altında tutulup adeta vücudunun yağları eritilir, güneşte veya ateşle kızdırılmış kayaların üzerine ya da yakılan ateşin içerisine çıplak halde sırtüstü yatırılıp üzerine bastırılır, kaya soğuyuncaya veya ateş sönünceye kadar öylece tutulurdu
İMTİHAN NE ZAMAN BİTECEK?
Bazen de Ümmü Enmar tarafından kızgın demirle başı dağlanırdı Fakat o, yapılan bütün bu işkenceler karşısında direnip sabreder, yüce davasından dönmez, müşriklerin baskılarına boyun eğmez ve şirk düşüncesini ifade eden sözler söylemezdi Müşriklerin yaptıkları eza ve cefalar öylesine tahammülü zor bir hâl almıştı ki Hazreti Habbab, kendisi gibi işkenceye maruz kalan Müslümanları alıp Beytullah'ın gölgesinde bürdesine bürünmüş oturan Allah Resûlü'nün (sas) yanına giderek hallerini arz etmiş ve “Yâ Resûlallah! Bizi dinimizden döndürmelerinden korktuğumuz şu kavme karşı bizim için Yüce Allah'tan yardım dilemez ve dua etmez misin? demişti
SİZ DE EZA VE CEFAYA MI MARUZSUNUZ?
Resûli Ekrem Efendimiz ise ona tenbih edalı bir tonla: “Siz de eza ve cefaya mı maruzsunuz? Sizden evvel fert, inandığından dolayı alınırdı, hendeğin içine atılırdı Testere ile ortadan kesilirdi Sonra da demir taraklarla eti kemiğinden ayrılırdı da dininden dönmezdi Allah bu işi tamamlayacaktır ama siz acele ediyorsunuz Gün gelecek herhangi bir kadın, San'a'dan Hadramut'a kadar tek başına seyahat edecektir de Yüce Allah'tan başka hiçbir şeyden korkmayacak; ancak varsa koyunu hakkında kurt saldırmasından kaygı duyacaktır! (Buhârî, Menâkıb 25) diyerek onlara gelecekteki güzel günleri müjdelemiş, ardından da yardım etmesi için Allah'a dua etmişti İnsanoğlu bu dünyaya imtihan için gönderilmiştir Bu imtihan sayesindedir ki, yetenekleri gelişir ve böylece cennete, Allah'ın hoşnutluğuna ve O'nun cemâlini görmeye layık hale gelir Bu yolda imtihan gereği zorluk ve sıkıntı aşamalarını geçmek ancak sabırla mümkün olur Sabır, mümini Allah'la beraber olma ufkuna ulaştıracak, Allah'ın müjdesine kavuşma mutluluğuna eriştirecek bir ahlâki sıfattır
SÖZÜN ÖZÜ
1 Efendimiz (sas) zor zamanlarda sahabilerine sabır ve sadakati tavsiye ediyor
2 Sabır, mücadele etmenin başka bir adıdır
3 Huzura giden yollar sabır taşlarıyla örülüdür
ÖRNEK HAYATLAR
HAYRA MEYYAL FITRATI HAYRA ZORLAMAK LAZIM!
Fakir öğrencilerin barınacakları yurdun inşası için yapılan yardım toplantısında ilk defa para veren bir tanıdık anlatıyor: “İlk defa böyle bir yardım yaptığım gece eve geldiğimde, şeytan kulağıma çok para verdiğimi söylüyor; ertesi gün bu miktarı yarıya düşürmemi telkin ediyordu İşin doğrusu, iyi miktarda yardım vaad etmiştim Hatta o gece paranın miktarından olsa gerek kalbime ağrılar giriyordu Sonraki yardımlardaysa bu işin manevi hazzına ermekten olsa gerek artık insanların hayrına işlerde bir himmetim olmazsa yani para vermesem, himmet etmezsem rahatsız oluyordum
Evet, hayra meyyal fıtratı hayra zorlamak lazım İşlenmeyen demirin pas tutması mukadderdir Fıtrat başta nezih olsa da insan güzelliklere ruhunu kapatır, ben değişmem derse, egonun ve nefsin rehberliğini kabullenirse elbette hayra doğru yol alamaz En kötü işlerin faili olan insanlarda dahi hayra ait meyillerin görülmesi, işlenen suçlardan pişmanlık duyulması insanın zamanla kirlenen, kirletilebilen temiz yaratılışına işaret eder
HAYIRLI İŞLERDE ISRARCI OLUNMALI
Ödüllü bir yabancı filmde ki konusu gerçek hayattan alınmaydı, yani film bir insanın belgeseliydi yedi kişiyi öldüren bir kadının hayatı anlatılıyordu Filmde, idama mahkûm edilen kadın, en yakın arkadaşına hayatta iyi kalabilmek için verdiği mücadeleyi gözyaşlarıyla anlatıyordu Belki bizler de manevi cinayetlerimizle kalbimize ve ruhumuza zehirli hançerler saplıyor ve sonsuz âleme, Allah'ın rızasına ait çok şeyler kaybediyoruz Nezih yaratılan fıtratımızı zirveye ulaştırmak, ölmeden önce ölmek için nefse hayırlı işlerde ısrar etmek gerekir İkinci bir fıtrat kazanma, “nefsi emareden kurtulmak demektir Emmareden kurtulmak içinse nefse sürekli ısrar etmek gerekiyor
BİR SORU BİR CEVAP
Cemaatle namaz kılarken saf düzeni nasıl olmalı?
Bu soruyu bize Zekeriya Kaya Bey soruyor: Öncelikle “İki ve daha yukarısı cemaattir (Buhârî, Ezan 35) hadisi şerifinin gereğince en az iki kişinin olması cemaatin oluşması için yeterlidir Hatta imamın yanında bir kadın veya büluğ çağına ermiş bir çocuk da bulunsa cemaat olur Eğer namaz bu şekilde iki kişiyle kılınacak olursa, ikinci kişi imamın sağ arka tarafına durur Ancak bu kişi imamdan geride olmalıdır
İMAM ÖNDE VE ORTADA DURUR
Şayet cemaat olarak bir erkek ve bir de kadın varsa, erkek imamın sağ gerisine dururken kadın da o erkeğin arkasına durur Cemaat sadece bir kadından ibaret olursa kadın imamın arkasına durur İmamın arkasında iki veya daha fazla erkek cemaat bulunacak olursa, bunlar imamın arkasında saf bağlarlar Şöyle ki, bunlardan birincisi imamın tam arkasına dururken diğeri onun sağına durur Üçüncü kişi birincinin soluna, dördüncü ikincinin sağına vs olmak üzere saf tutarlar İmam devamlı ortada bulunur İmamın arkasına önce erkekler saf olur, onların arkasına çocuklar ve eğer varsa onların da arkasına kadınlar durur
SAFLARDA BOŞLUK OLMAMALI
Bir saf dolmadan arka safa durulmaz ve mümkün olduğunca saflar arasında boşluk bırakmamaya özen gösterilir Öyle ki omuzlar birbirine değecek şekilde saflar sık bağlanır Ve safta duranların hepsinin aynı hizada intizamlı bir şekilde durmasına itina gösterilir İmamın da safların sık ve düzgün olması için cemaati uyarması ve gerektiğinde mü dahil olması güzel bir davranıştır Nitekim Peygamber Efendimiz (sas) cemaatin saflarını kontrol eder ve saflardaki bozukluğa bizzat müdahalede bulunurdu Namazda safların düzgün tutulmasını emreder ve safların karışık ve düzensiz olmasının saf tutan müminlerin kalplerine ihtilaf ve karışıklık sokacağını ifade buyururlardı (Müslim, Salât 122)
TEFEKKÜR ATLASI
“Ben kendimi beğenmiyorum beni beğenenleri de beğenmiyorum!
Bediüzzaman Hazretleri: “Ben kendimi beğenmiyorum Beni beğenenleri de beğenmiyorum der Belki insan; yaratılışını, bunda ne kadar iradesi ve dahli olduğunu ciddi manada düşünse kendini beğenmez En azından gurura, kibre kapılmaz Kur'an'ın ifadesiyle “Atılan bir sudan yaratılan insan kul olduğunu, yaratılmış olduğunu bilir Bunu hayatının bütün anlarında hissetmese de kalbi ve zihni bu fikre inandığı sürece manevi huzur içinde olur
BEN NE DERSEM O OLUR!
İstisnaları hariç bütün beşeri ihtirasların, kavgaların, psikolojik travmaların temelinde “ben vardır Her şeyi en iyi bilen “Ben Ben duygusu yüksek olan insanlardan fazla hazzedilmediğini, iş gereği bazı münasebetlerin hoşça tutulduğunu görürsü nüz Bazen de ciddi tavırlar takınılır ve bu insanlardan uzak durulur İnsanların bu kadar mesafeli yaklaştığı bir insanın acaba Hak katındaki değeri nedir? Hele de bu insanlara Hak dostları uzaksa, maddeten değil manen böyle bir uzaklık varsa
BİR ÂYET
“Ey iman edenler! Allah'ın hukukunu gözetin, onun hukukunu ihlal etmekten sakının, O'na yaklaşmaya vesile arayın ve O'nun yolunda mücahede edin ki korktuğunuzdan kurtulup umduğunuza kavuşasınız (Maide, 535)
BİR HADİS
Peygamber Efendimiz, bir hadislerinde şöyle buyuruyor: “Ölüyü mezara kadar üç şey takip eder: Çoluk çocuğu, malı ve ameli Bunlardan ikisi döner, biri kalır Çoluk çocuğu ve malı döner, ameli ise kendisiyle kalır (Buhârî, Rikak 42)
Müslümanlar için Mekke'de yaşanan hayat, kelimenin tam manasıyla çile ve ızdırap mevsimiydi Böyle bir dönemde Allah Resûlü (sas), ashabına salih amel, sabır ve sadakati tavsiye ediyor ve onlara ileride yaşanacak güzel günlerin müjdesini veriyordu
Efendimiz (sas), peygamber olmasıyla beraber her fırsatı değerlendiriyor ve adeta arkasında, oturup konuşmadığı, muhatap olup da elinden tutmadığı ve gemisine alıp da kurtarmadığı bir tek insan bırakmak istemiyordu Ancak Mekkeliler bu içten çağrıya kulaklarını kapatıyor, Allah Resûlü'nün yanında olanlara ise akla hayale gelmedik zulümler yapıyorlardı Artık Müslümanlar için Mekke'de yaşanan hayat, kelimenin tam manasıyla çile ve ızdırap mevsimiydi Zalimler sistemli bir şekilde zulümlerini artırıyor ve bu şekilde İslam güneşini söndüreceklerini düşünüyorlardı Böyle bir dönemde Allah Resûlü (sas), ashabına sabır tavsiye ediyor ve onlara ileride yaşanacak güzel günlerin müjdesini veriyordu
SABREDİN EY YÂSİR AİLESİ!
Hz Habbab İbn Eret'in (ra) ifadesiyle Mekke'de eza ve cefanın doruğa ulaştığı günler yaşanıyordu Bütün ashab inim inim inliyordu İşte yine böyle bir günde Resûlü Ekrem (sas), yanlarından geçerken kendisine dolu dolu gözlerle bakan Hazreti Yâsir'e, “Sabredin ey Yâsir ailesi! buyurarak onlara sabır telkin ediyordu İman davasında ağır imtihan geçirenlerden ve müşriklerin şiddetinden nasibini alanlardan biri de Habbab İbni Eret'ti (ra) Çıplak halde dikenler içerisinde sürüklenir, Hazreti Bilal gibi (ra) demir gömlek giydirilip günün en sıcak vakitlerinde güneş altında tutulup adeta vücudunun yağları eritilir, güneşte veya ateşle kızdırılmış kayaların üzerine ya da yakılan ateşin içerisine çıplak halde sırtüstü yatırılıp üzerine bastırılır, kaya soğuyuncaya veya ateş sönünceye kadar öylece tutulurdu
İMTİHAN NE ZAMAN BİTECEK?
Bazen de Ümmü Enmar tarafından kızgın demirle başı dağlanırdı Fakat o, yapılan bütün bu işkenceler karşısında direnip sabreder, yüce davasından dönmez, müşriklerin baskılarına boyun eğmez ve şirk düşüncesini ifade eden sözler söylemezdi Müşriklerin yaptıkları eza ve cefalar öylesine tahammülü zor bir hâl almıştı ki Hazreti Habbab, kendisi gibi işkenceye maruz kalan Müslümanları alıp Beytullah'ın gölgesinde bürdesine bürünmüş oturan Allah Resûlü'nün (sas) yanına giderek hallerini arz etmiş ve “Yâ Resûlallah! Bizi dinimizden döndürmelerinden korktuğumuz şu kavme karşı bizim için Yüce Allah'tan yardım dilemez ve dua etmez misin? demişti
SİZ DE EZA VE CEFAYA MI MARUZSUNUZ?
Resûli Ekrem Efendimiz ise ona tenbih edalı bir tonla: “Siz de eza ve cefaya mı maruzsunuz? Sizden evvel fert, inandığından dolayı alınırdı, hendeğin içine atılırdı Testere ile ortadan kesilirdi Sonra da demir taraklarla eti kemiğinden ayrılırdı da dininden dönmezdi Allah bu işi tamamlayacaktır ama siz acele ediyorsunuz Gün gelecek herhangi bir kadın, San'a'dan Hadramut'a kadar tek başına seyahat edecektir de Yüce Allah'tan başka hiçbir şeyden korkmayacak; ancak varsa koyunu hakkında kurt saldırmasından kaygı duyacaktır! (Buhârî, Menâkıb 25) diyerek onlara gelecekteki güzel günleri müjdelemiş, ardından da yardım etmesi için Allah'a dua etmişti İnsanoğlu bu dünyaya imtihan için gönderilmiştir Bu imtihan sayesindedir ki, yetenekleri gelişir ve böylece cennete, Allah'ın hoşnutluğuna ve O'nun cemâlini görmeye layık hale gelir Bu yolda imtihan gereği zorluk ve sıkıntı aşamalarını geçmek ancak sabırla mümkün olur Sabır, mümini Allah'la beraber olma ufkuna ulaştıracak, Allah'ın müjdesine kavuşma mutluluğuna eriştirecek bir ahlâki sıfattır
SÖZÜN ÖZÜ
1 Efendimiz (sas) zor zamanlarda sahabilerine sabır ve sadakati tavsiye ediyor
2 Sabır, mücadele etmenin başka bir adıdır
3 Huzura giden yollar sabır taşlarıyla örülüdür
ÖRNEK HAYATLAR
HAYRA MEYYAL FITRATI HAYRA ZORLAMAK LAZIM!
Fakir öğrencilerin barınacakları yurdun inşası için yapılan yardım toplantısında ilk defa para veren bir tanıdık anlatıyor: “İlk defa böyle bir yardım yaptığım gece eve geldiğimde, şeytan kulağıma çok para verdiğimi söylüyor; ertesi gün bu miktarı yarıya düşürmemi telkin ediyordu İşin doğrusu, iyi miktarda yardım vaad etmiştim Hatta o gece paranın miktarından olsa gerek kalbime ağrılar giriyordu Sonraki yardımlardaysa bu işin manevi hazzına ermekten olsa gerek artık insanların hayrına işlerde bir himmetim olmazsa yani para vermesem, himmet etmezsem rahatsız oluyordum
Evet, hayra meyyal fıtratı hayra zorlamak lazım İşlenmeyen demirin pas tutması mukadderdir Fıtrat başta nezih olsa da insan güzelliklere ruhunu kapatır, ben değişmem derse, egonun ve nefsin rehberliğini kabullenirse elbette hayra doğru yol alamaz En kötü işlerin faili olan insanlarda dahi hayra ait meyillerin görülmesi, işlenen suçlardan pişmanlık duyulması insanın zamanla kirlenen, kirletilebilen temiz yaratılışına işaret eder
HAYIRLI İŞLERDE ISRARCI OLUNMALI
Ödüllü bir yabancı filmde ki konusu gerçek hayattan alınmaydı, yani film bir insanın belgeseliydi yedi kişiyi öldüren bir kadının hayatı anlatılıyordu Filmde, idama mahkûm edilen kadın, en yakın arkadaşına hayatta iyi kalabilmek için verdiği mücadeleyi gözyaşlarıyla anlatıyordu Belki bizler de manevi cinayetlerimizle kalbimize ve ruhumuza zehirli hançerler saplıyor ve sonsuz âleme, Allah'ın rızasına ait çok şeyler kaybediyoruz Nezih yaratılan fıtratımızı zirveye ulaştırmak, ölmeden önce ölmek için nefse hayırlı işlerde ısrar etmek gerekir İkinci bir fıtrat kazanma, “nefsi emareden kurtulmak demektir Emmareden kurtulmak içinse nefse sürekli ısrar etmek gerekiyor
BİR SORU BİR CEVAP
Cemaatle namaz kılarken saf düzeni nasıl olmalı?
Bu soruyu bize Zekeriya Kaya Bey soruyor: Öncelikle “İki ve daha yukarısı cemaattir (Buhârî, Ezan 35) hadisi şerifinin gereğince en az iki kişinin olması cemaatin oluşması için yeterlidir Hatta imamın yanında bir kadın veya büluğ çağına ermiş bir çocuk da bulunsa cemaat olur Eğer namaz bu şekilde iki kişiyle kılınacak olursa, ikinci kişi imamın sağ arka tarafına durur Ancak bu kişi imamdan geride olmalıdır
İMAM ÖNDE VE ORTADA DURUR
Şayet cemaat olarak bir erkek ve bir de kadın varsa, erkek imamın sağ gerisine dururken kadın da o erkeğin arkasına durur Cemaat sadece bir kadından ibaret olursa kadın imamın arkasına durur İmamın arkasında iki veya daha fazla erkek cemaat bulunacak olursa, bunlar imamın arkasında saf bağlarlar Şöyle ki, bunlardan birincisi imamın tam arkasına dururken diğeri onun sağına durur Üçüncü kişi birincinin soluna, dördüncü ikincinin sağına vs olmak üzere saf tutarlar İmam devamlı ortada bulunur İmamın arkasına önce erkekler saf olur, onların arkasına çocuklar ve eğer varsa onların da arkasına kadınlar durur
SAFLARDA BOŞLUK OLMAMALI
Bir saf dolmadan arka safa durulmaz ve mümkün olduğunca saflar arasında boşluk bırakmamaya özen gösterilir Öyle ki omuzlar birbirine değecek şekilde saflar sık bağlanır Ve safta duranların hepsinin aynı hizada intizamlı bir şekilde durmasına itina gösterilir İmamın da safların sık ve düzgün olması için cemaati uyarması ve gerektiğinde mü dahil olması güzel bir davranıştır Nitekim Peygamber Efendimiz (sas) cemaatin saflarını kontrol eder ve saflardaki bozukluğa bizzat müdahalede bulunurdu Namazda safların düzgün tutulmasını emreder ve safların karışık ve düzensiz olmasının saf tutan müminlerin kalplerine ihtilaf ve karışıklık sokacağını ifade buyururlardı (Müslim, Salât 122)
TEFEKKÜR ATLASI
“Ben kendimi beğenmiyorum beni beğenenleri de beğenmiyorum!
Bediüzzaman Hazretleri: “Ben kendimi beğenmiyorum Beni beğenenleri de beğenmiyorum der Belki insan; yaratılışını, bunda ne kadar iradesi ve dahli olduğunu ciddi manada düşünse kendini beğenmez En azından gurura, kibre kapılmaz Kur'an'ın ifadesiyle “Atılan bir sudan yaratılan insan kul olduğunu, yaratılmış olduğunu bilir Bunu hayatının bütün anlarında hissetmese de kalbi ve zihni bu fikre inandığı sürece manevi huzur içinde olur
BEN NE DERSEM O OLUR!
İstisnaları hariç bütün beşeri ihtirasların, kavgaların, psikolojik travmaların temelinde “ben vardır Her şeyi en iyi bilen “Ben Ben duygusu yüksek olan insanlardan fazla hazzedilmediğini, iş gereği bazı münasebetlerin hoşça tutulduğunu görürsü nüz Bazen de ciddi tavırlar takınılır ve bu insanlardan uzak durulur İnsanların bu kadar mesafeli yaklaştığı bir insanın acaba Hak katındaki değeri nedir? Hele de bu insanlara Hak dostları uzaksa, maddeten değil manen böyle bir uzaklık varsa
BİR ÂYET
“Ey iman edenler! Allah'ın hukukunu gözetin, onun hukukunu ihlal etmekten sakının, O'na yaklaşmaya vesile arayın ve O'nun yolunda mücahede edin ki korktuğunuzdan kurtulup umduğunuza kavuşasınız (Maide, 535)
BİR HADİS
Peygamber Efendimiz, bir hadislerinde şöyle buyuruyor: “Ölüyü mezara kadar üç şey takip eder: Çoluk çocuğu, malı ve ameli Bunlardan ikisi döner, biri kalır Çoluk çocuğu ve malı döner, ameli ise kendisiyle kalır (Buhârî, Rikak 42)