Forumda yenilikler devam etmektedir , çalışmalara devam ettiğimiz kısa süre içerisinde güzel bir görünüme sahip olduk daha iyisi için lütfen çalışmaların bitmesini bekleyiniz. Tıkla ve Git
x

Son konular

Ehlİ Kİtap İle AmentÜ'de İttİfakimiz Yoktur

Ehlİ Kİtap İle AmentÜ'de İttİfakimiz Yoktur

iltasyazilim

FD Üye
Katılım
Ara 25, 2016
Mesajlar
0
Etkileşim
17
Puan
38
Yaş
36
F-D Coin
58
EHLİ KİTAP İLE AMENTÜ'DE İTTİFAKIMIZ YOKTUR


Bazıları ısrar ile ehli kitâb ile âmentü’de ittifakımızın olduğunu ileri sürüyorlar Bu bağlamda diyorlar ki;

“İslam’a göre ilk peygamberin tebliğ ettiği din ile daha sonra gelen peygamberlerin ve son Peygamber Hz Muhammed’in tebliğ ettiği din, temel nitelikleriyle aynıdır! Allah’a iman, peygamberlik müessesesi ve ahiret inancı hepsinde vardır! Evet, bunlar semavi dinlerin hepsinde de değişmez doğrulardır Bir bakıma ehli kitabın değişmeyen amentüleridir Bizler de bu amentüde müttefikiz “Ehli kitapla Amentüde ittifakımız var derken de bu değişmeyen doğruları saymıştım geçmişteki bir yazımda Çünkü biz de Allah’a, peygamberlere, meleklere, ahirete iman ediyoruz Yani ehli kitapla bu değişmez doğrularda ittifak ediyoruz Ancak ehli kitabın bazılarının bu doğruları tarif ve tavsif ederken yanlışa düştüklerini de görüyor, Allah’a babalık, peygambere de oğulluk ve krallık sıfatını isnat etmeleri gibi yanılgılarına da şahit oluyoruz Onlardan bazılarının bu gibi yanlış tarif ve tavsiflerinin doğrusunu anlatma görevi de yine bize düşüyor Uzaktan seyirci kalma yerine, yaklaşıp kendi doğrularımızı anlatma imkanı aramamız icap ediyor Bunun için de diyaloga, konuşmaya ihtiyaç oluyor (A Şahin Zaman Gazetesi 15 Mart 05)

Fakat dikkat olunsun Bu ifadelerin gerisinde gözlerden saklanmağa çalışılmış, uzaktan bakıldığında karaltıda kalıp fark edilmeyen, örtüyü şurasından burasından hafifçe kaldırıp baktığımızda ise hemen ortaya çıkacak olan bir gerçek

O gerçek nedir?

Ehli kitabın bugün üzerinde oldukları milletin, rasûllerinin getirdikleri İbrâhim milleti olmadığı gerçeğidir

Yani ne yehûd’un Hz Musa’nın milleti üzere, ne de nasârânın Hz İsâ milleti üzere olduğu gerçeği

Hz İsâ ve Hz Mûsâ aleyhisselâmlar, milleti İbrâhim üzere idiler, bizim peygamberimiz Hz Muhammed sallallâhu aleyhi ve sellem de, milleti İbrâhim üzeredir Yani hem Mûsâ hem İsâ aleyhimesselâm hem de Muhammed sallallâhu aleyhi ve sellem şüphesiz âmentü’de ittifak hâlinde idiler Velâkin ümmeti Mûsâ, Uzeyr as için, ümmeti İsâ da Meryem’in oğlu İsâ as için Allâh’ın oğludur diyerek İbrâhim milletinden, yani rasûllerinin üzerinde olduğu milletten ayrıldılar

Ayrılmaları bununla da kalmadı Yehûd, ahbârını, nasârâ da ruhbanını Allah’ın dûnundân rabbler edindiler Bunları bize Tevbe sûresinin 30 ve 31inci âyetleri açıkça bildiriyor(1) Demek ki Hz Mûsâ ve Hz İsâ ile olan âmentü ittifakımız artık onların yolundan ayrılmış olan şu iki ümmet, yehûd ve nasâra ile yoktur Başka bir ifâde ile ehli kitaptaki imân, artık Hz Mûsâ’daki, Hz İsâ’daki imân değildir

Bunun için onlara Hz Muhammed sallallâhu aleyhi ve sellem ile yapılan çağrı, aramızda ortak olan bir kelimeye yani lâ ilâhe illallâh’a oluyor (bk Âli İmrân 64) Eğer onlar rasûlleri ile aramızda ortak olan o kelime ile olsa idiler onlara aramızda ortak olan bir kelimeye gelin denilmez, onlara böyle bir çağrı yapılmaz idi

Onlar bu çağrıya icâbet edecekler mi?

Etmeyecekler Bakara 120 ve 145 buna yeter delildir Çünkü Hz Muhammed sallallâhu aleyhi ve sellem onların milletine tâbi olmadıkça ondan râzı olmayacakları haber veriliyor ki Hz Muhammed sallallâhu aleyhi ve sellemin üzerinde olduğu millet şüphesiz milleti İbrahim yani tevhiddir Demek ki onlar tevhide gelmeyecekler Peygamberimiz onlara hangi âyeti getirirse getirsin kıblesine de tâbi olmayacak olduklarına göre demek İslâm’a da gelmeyecekler

Öyle ise neden çağrılıyorlar?

İlâhi beyana göre nâsın bir tek ümmet olma durumu olmadığı halde yine de her fert nasıl İslâm’a çağrılıyor ise ehli kitâb da gelmeyecek olsa bile yine de İslâm’a çağrılmaları gerektiği için çağrılıyorlar

Her nefse çağrı var, velâkin yapılan o çağrıya her nefis için icâbet etmek yok Çünkü cennet yani Allah’ın rahmeti nasıl hak ise cehennem yani Allah’ın azâbı da öylece hak, ikisine de ehil bulunacak Bu sebepten herkes hidâyet olunmamıştır Allah dilediğine mağfiret eder dilediğine de azâb Burada bunun niçinini sorgulamağa gerek yok Çünkü bu sır burada değil âhirette çözülecektir Kur’ân okuyanlar bilirler ki ehli nâr, nârda kendi nefislerini ayıplamaktan başkasını işlemiyorlar Cehenemdeki nefislerden o gün levvâme olmamış, kendini kınamamış hiçbir nefis yoktur Diyorlar ki, ‘Rabbimiz bizi geri çevir de iman edip sâlihat işleyenlerden olalım’ Demek o gün onlarda hâsıl olan bilinç onlara dünya hayatlarında iken icâbetin yolunun kapalı olmadığı bilincidir ‘Oysa döndürülse idiler işlediklerinden başkasını işleyecek değildiler’ buyruluyor Dediğimiz gibi bu kader meselesi olup bunun sırrı bu dünyada değil âhirette çözülecektir

Ehli kitâb ile âmentü meselesine döner isek

Yazar bizde de Allah’a peygamberlere meleklere ve âhirete iman var, ehli kitapta da var diyor Âmentüde ittifaktan bunu kastettiğini ileri sürüyor

Ne var ki insana doğru gibi gelen bu yaklaşım aldatıcı bir görüntüden ibârettir Çünkü ehli kitâbda Allah’a îman yoktur Hemen nasıl olur denilmesin Yoktur Çünkü Allah’a îman Allâh vardır demekten ibâret bir îman değildir Bazı şartları vardır Evvelâ Allah’a îman O’nun birliğinde olmalıdır, yani Allâh’a lâ ilâhe illallâh kelimesi ile îman edilmiş olmalıdır Bunun gayrinde ona nasıl îman edilmiş olunur ise olunsun Allâh’a îman edilmiş olmaz Çünkü Allah birdir

Sonra onun rasûllerinin hepsine aralarını ayırmadan îman edilmelidir Çünkü onlardan birini tanımayan Allah’ın risâletini ve ba’s ettiğine indirdiği âyetleri tanımamıştır Bu da onu küfre sokmuştur Çünkü Allah’a îmanın olduğu yerde O’nun âyetlerine de îman vardır Onun âyetlerine, velev onlardan bir kısmına olsun îmanın olmadığı yerde Allâh’a îman da yoktur

Sonra Allah’a îman etmiş olmak için onun indirdiği kitapların hepsine de îman edilmesi lâzımdır Tâ suhuflara kadar kitapların tamamına îman edilmeden yine Allâh’a îman edilmiş olmaz

ine îman ile kazâ ve kadere îman da bunlara eklenince şart, bildiğimiz beşe bâliğ olur Demek ki Kitabımızda bahsi geçen Allah’a îman bu beş şartın bir icmâlidir Kur’ân bu icmâli bir çok âyetinde tefsir ile tafsil etmiştir Kimse “Allâh’a îman lafzının içini bu tafsilden sarfı nazâr ederek keyfince dolduramaz Doldurur ise o dolgu reddolunur

İmdi ehli kitabda Allah’a îman O’nun vahdetinde değildir Bu cihet, Kur’ânın Tevbe 30 ve 31inci âyetleri ile sâbit bulunuyor Aksi ileri sürülemez Sonra rasûllerine îman yoktur Çünkü yehûd, Hz İsâ ve Hz Muhammed sallallahu aleyhi ve selleme îman etmeyerek, nasârâ da Hz Muhammed sallallâhu aleyhi ve selleme îman etmeyerek, Allâh’ın rasullerinin arasını ayırıyorlar Oysa bütün rasûllerin hepsi bir tek ümmettirler (Mü’minun 2352) Hepsine îman yok ise hiçbirine îman yoktur Hz Mûsâ hem Hz İsâ’yı hem de Hz Muhammed sallallahu aleyhi ve sellemi kavmine haber vermiş iken bu ikiye îman etmemiş yehûd için nasıl denilebilir ki Hz Mûsâ’ya îman etmiştir Kezâ Hz İsâ Hz Muhammed sallallâhu aleyhi ve sellemi haber vermiş iken nasıl denilebilir ki ona îman etmemiş nasârâ Hz İsâ’ya îman etmiştir

Îmanın altıncı şartı âhir güne îmandır Kişi eğer Allah’a, birliğinde îman etmemiş ise onda âhiret inancı da yoktur Çünkü âhiret demek hesap demektir Bu da ancak ilâhı birleyenlerin inancında söz konusu olur Çünkü ilâh iki olsa sorgu da iki olur, bu da kul için iki cezâ demek ve binâenaleyh iki âhiret demek olur Bu ikiden biri diğerini iptal edeceğinden Allah’a inancı O’nun birliğinde olmayanda, âhiret inancı sahihen vücut bulamaz

Nitekim Tevbe 29 ehli kitabı “Allah’a ve âhir güne îman etmeyenler“ olarak niteliyor

Görülüyor ki Hz Musa ve Hz İsâ ile olan âmentü ittifakımız onların yolunda olduklarını ileri süren ehli kitâb ile yoktur

Ehli kitâb ile âmentü ittifakımızın olduğunu ileri sürenler bu kavilleri ile ehli kitâbın bize olan nikmetini izâh sadedinde gelmiş şu âyete açıkça teâruz etmiş olduklarını görmüyor veya görüyor iseler bundan ürkmüyorlar mı?

“De ki ey ehli kitâb! Siz bizden ancak bizim inanmamız var diye hoşlanmıyorsunuz Allah’a ve bize indirilenlere ve önceden indirilenlere Ve çoğunuz fasıklarsınız (yani terki itâat etmiş, yoldan çıkmış kimselersiniz, böyle olup gideceksiniz) (Maide 59)

“Ve çoğunuz fâsıklârsınız denilir iken bunun ile onlara, hiç şüphesiz onların o gün üzerinde oldukları ile ölüp gidecekleri yani Hz Muhammed sallallâhu aleyhi ve sellem ile yapılan İslâm olun çağrısına içlerinden bir azınlık hâriç icâbet etmeyecekleri, bunun önceden bilindiği ve onlardan İslâm için bundan başkasının beklenmediği ve beklenmeyeceği iş’âr edilmiş oluyor

İmdi câyi suâldir (yani sormanın yeri); fasıklar ile bizim, âmentü’de nasıl ittifakımız olabilir? Öyle fasıklar ile ki bizden nikmetleri (yani hoşlanmamaları) sırf, bizim Allah’a ve bize indirilenlere ve önceden indirilenlere inanmamız var diyedir

İslâm kavi bir dindir, kimse onu yerinden oynatamaz O kimsenin kaleminin veya dilinin ucunda bir fırıldak değildir Kimse onu istediği yöne çekip götüremez Kimse onun vaatlerinin önünü kesemez, onun aziz ettiğini kimse hakarete düşüremez Bir fitne ve istidracdır yaşanan, bunda ehli kitâbı gâlib sanan ve izzeti onların katında görüp onların muhabbetini ve rızâsını arayanlar yaman bir aldanış ile aldanıyorlar



1 “Yahudiler, Uzeyir Allah'ın oğludediler, Hıristiyanlar da Mesih Allah'ın oğlu, dediler Bu onların kendi ağızlarıyla uydurdukları sözlerdir Daha önce inkâra sapmış olanların sözlerine benzetiyorlar Allah onları kahretsin, nasıl da saptırıyorlar!

Onlar, Allah'dan başka bilginlerini ve rahiplerini de kendilerine Rab edindiler, Meryem oğlu Mesih'i de Oysa onlar bir olan Allah'a ibadet etmekle emrolunmuşlardı Allah'dan başka hiçbir ilâh yoktur O, müşriklerin ortak koştuğu şeylerden de münezzehtir(Tevbe 3031)


Celaleddin Alioğlu ilkadimdergisi
 
858,496Konular
981,657Mesajlar
29,727Kullanıcılar
KaramsarSon üye
Üst Alt