iltasyazilim
FD Üye
Alaaddin Başar
Allah Adl?dir Adaleti sonsuz kemâldedir ve onun ötesinde bir adalet düşünülemez
Nur Külliyatında adalet iki temel esasa ayrılarak incelenir: ?İhkakı hak? ve ?zalimleri cezalandırmak?
İhkakı hak, her hak sahibine hakkını en güzel şekilde vermek demektir
Allah, ağacın dallarından, güneşin gezegenlerine, Cennetin tabakalarından, Cehennemin menzillerine kadar her şeyi lâyık mevkiine koymuştur
Bunun bir küçük misalini de insanda sergilemiş, her organı yerli yerine koymuş, vazife yapması için gerekli olan bütün şartları en güzel şekilde hazırlamış ve ihtiyaçlarını görmüştür
İnsanın simasında, göz ile kulağı nasıl adaletle yerleştirmişse, ruhunda da akıl ve hafızayı aynı adalet ölçüleriyle yaratmış ve her birine uygun vazifeleri yüklemiştir
Varlık âleminde adaletini en güzel şekilde gösteren Allah, kullarının amellerine de adalet üzere karşılık verecektir
?Her kim zerre kadar hayır işlemişse onu görecektir Her kim de zerre kadar şer işlemişse onu görecektir? Zilzâl sûresi, 78
Adalet denilince bunun zıddı olan zulüm hatıra gelir Zulüm, ?başkasının mülkünde, izni olmaksızın, tasarruf etmek? demektir Allah zulümden münezzehtir; çünkü bütün mülk âleminin tek sahibi ve yaratıcısı O?dur
Bütün esmâi hüsna gibi, Adl isminin de diğer isimlerlerle yakın ilgisi vardır Bunu kısaca şöyle ifade edebiliriz:
Azîz, Cebbâr, Celîl, Kahhâr, Kadîr, Muktedir, Muntakîm olan Allah, adaleti en kâmil mânâda tatbik eder
Rahmân, Rahîm, Kerîm, Latîf, Halîm, Ğaffar olan Allah, bir kulunu Cehenneme koyarsa, o kul bunu hak etmiş demektir
Bir insanın Adl isminden feyiz alabilmesi için, öncelikle kendisine ilâhî bir ihsan olarak verilen bütün organlarını, akıl, kalb, hayal, hafıza gibi manevî cihazlarını, sevgisini, korkusunu ve daha nice hislerini yaratılış gayelerinde kullanması gerekir Ancak o zaman, ?her şeyi yerli yerine koymak ve her hak sahibine hakkını vermekle? adalet etmiş ve zulümden kurtulmuş olur
Aklını başkalarını aldatmaya ve onlara haksızlık etmeye yoran bir insan, öncelikle kendi aklına zulmetmiş olur Çünkü, o akılla nice ilimler tahsil edebilir ve faydalı işler yapabilirdi Böylece, hem dünyasını hem de ahiretini mamur etmiş olurdu Muhatabına zarar vermekle ettiği zulüm ise ikinci derecede kalır Çünkü, kendi aklına verdiği zarara karşılık muhatabının, meselâ, malına zarar vermiş olur
Yine, bir insanın âdil olabilmesi için, maddî imkânlarını da adalet üzere kullanması, israftan sakınması, fakirin hakkı olan zekâtı eksiksiz vermesi gerekir Zekât vermeyen insan, hem kendi nefsine, hem de muhtaçlara zulmetmiş demektir
Adaletin ikinci şubesine gelince, elinde hüküm ve infaz yetkisi bulunan kimseler, ?zalimlere hak ettikleri cezayı vermek? ve bunu yaparken de aşırı giderek zulme girmemek suretiyle, Adl ismine mazhar olur ve bu isimden ayrı bir feyiz alırlar
Allah Adl?dir Adaleti sonsuz kemâldedir ve onun ötesinde bir adalet düşünülemez
Nur Külliyatında adalet iki temel esasa ayrılarak incelenir: ?İhkakı hak? ve ?zalimleri cezalandırmak?
İhkakı hak, her hak sahibine hakkını en güzel şekilde vermek demektir
Allah, ağacın dallarından, güneşin gezegenlerine, Cennetin tabakalarından, Cehennemin menzillerine kadar her şeyi lâyık mevkiine koymuştur
Bunun bir küçük misalini de insanda sergilemiş, her organı yerli yerine koymuş, vazife yapması için gerekli olan bütün şartları en güzel şekilde hazırlamış ve ihtiyaçlarını görmüştür
İnsanın simasında, göz ile kulağı nasıl adaletle yerleştirmişse, ruhunda da akıl ve hafızayı aynı adalet ölçüleriyle yaratmış ve her birine uygun vazifeleri yüklemiştir
Varlık âleminde adaletini en güzel şekilde gösteren Allah, kullarının amellerine de adalet üzere karşılık verecektir
?Her kim zerre kadar hayır işlemişse onu görecektir Her kim de zerre kadar şer işlemişse onu görecektir? Zilzâl sûresi, 78
Adalet denilince bunun zıddı olan zulüm hatıra gelir Zulüm, ?başkasının mülkünde, izni olmaksızın, tasarruf etmek? demektir Allah zulümden münezzehtir; çünkü bütün mülk âleminin tek sahibi ve yaratıcısı O?dur
Bütün esmâi hüsna gibi, Adl isminin de diğer isimlerlerle yakın ilgisi vardır Bunu kısaca şöyle ifade edebiliriz:
Azîz, Cebbâr, Celîl, Kahhâr, Kadîr, Muktedir, Muntakîm olan Allah, adaleti en kâmil mânâda tatbik eder
Rahmân, Rahîm, Kerîm, Latîf, Halîm, Ğaffar olan Allah, bir kulunu Cehenneme koyarsa, o kul bunu hak etmiş demektir
Bir insanın Adl isminden feyiz alabilmesi için, öncelikle kendisine ilâhî bir ihsan olarak verilen bütün organlarını, akıl, kalb, hayal, hafıza gibi manevî cihazlarını, sevgisini, korkusunu ve daha nice hislerini yaratılış gayelerinde kullanması gerekir Ancak o zaman, ?her şeyi yerli yerine koymak ve her hak sahibine hakkını vermekle? adalet etmiş ve zulümden kurtulmuş olur
Aklını başkalarını aldatmaya ve onlara haksızlık etmeye yoran bir insan, öncelikle kendi aklına zulmetmiş olur Çünkü, o akılla nice ilimler tahsil edebilir ve faydalı işler yapabilirdi Böylece, hem dünyasını hem de ahiretini mamur etmiş olurdu Muhatabına zarar vermekle ettiği zulüm ise ikinci derecede kalır Çünkü, kendi aklına verdiği zarara karşılık muhatabının, meselâ, malına zarar vermiş olur
Yine, bir insanın âdil olabilmesi için, maddî imkânlarını da adalet üzere kullanması, israftan sakınması, fakirin hakkı olan zekâtı eksiksiz vermesi gerekir Zekât vermeyen insan, hem kendi nefsine, hem de muhtaçlara zulmetmiş demektir
Adaletin ikinci şubesine gelince, elinde hüküm ve infaz yetkisi bulunan kimseler, ?zalimlere hak ettikleri cezayı vermek? ve bunu yaparken de aşırı giderek zulme girmemek suretiyle, Adl ismine mazhar olur ve bu isimden ayrı bir feyiz alırlar