emanete hıyanet edilmiş yüreğim kursağıma ince ince işlenen bir çığlık ayrılık namelerine uyandırılmış gecenin perdelerinde ateş almış yalınayak bir yağmur’da adımlanmış ''ben'' dedim ismini hatırlayamadığım bütün şehirlerin ruhsatlı ruhların ve kaçak sürgünlerin hüznü tek bir nefeste solumuş yeminlerin ve; bir meleğin dalga saçından (hayal)en ilk heceydim kıpkızıl bir ağustos sıcağının onbeşinci teninde bir arzın sımsıkı kilitlenmiş penceresinde ve; gözlerinin toprak rengiyle yüreğimi parmak uçlarına emanet ettim ''sen'' dedim harap duvarlar arasında yeşermiş bir kır çiçeğinin turkuaz'a soyunmuş damlasının hiç tadılmamış bir tuzlu zerreciğinde sevda uçurumlarına irtifa veren bir gövde'nin ve; kim vurduya gitmiş bir ''kadın''ın ''adam'' yazgılı suretiydin arkasında zamanı geçmişin ''di'' isimli rıhtımına demir eyledim nalan bir cümlenin en sevdiğim baş harfinde bir ''sen'' daha heceledim adresimin yirmiyedinci aralığına puslu bir luna'nın kollarında bir avuç dolusu kar biriktirdim kalleş bir ayazın hançeri saklı sol cebinde ve kapısı açık bırakılmış bir tümcede sözcük kelime üşü(me)yelim! apansızlığı katık etmeden bir kez daha gel! ''ben''im avuçlarımda kar'ı kış giyinmiş taneler ''sen''in parmak uçlarında ise; emanete hıyanet edilmiş yüreğim alinti