Ergenekon destanı 1549310394 1549310394 ergenekondestani5c5899c00df6aergenekondestani5c5899c00df6a http:wwwotamokacomwp01wpcontentuploads200807ergenekon300x119Ergenekon destanı, Göktürkler’in türeyişini anlatan bir Türk destanıdır çoğunlukla, düşman göre kandırma ile yenilgiye uğratılan Türklerin, Ergenekon Ovası’nda her yerde türeyip bitmiş eski yurtlarına dönerek düşmanlarıyla çarpışmalarını anlatır Efsanenin Sadeleşmiş Özet Hali: Türk illerinde Türk oku ötmeyen, Türk kolu yetmeyen, Türk’e boyun eğmeyen bir yer yoktu Bu koşul tanıdık olmayan kavimleri kıskandırıyordu Tanıdık Olmayan kavimler birleştiler, Türkler’in üstüne yürüdüler Bunun üstüne Türkler çadırlarını, sürülerini bir araya topladılar; çevresine hendek kazıp beklediler Düşman gelince vuruşma da başladı On gün savaştılar Sonuçta Türkler üstün geldi Bu yenilgileri üstüne düşman kavimlerin hanları, beğleri av uygun toplanıp konuştular Dediler ama: “Türklere aldatma yapmazsak halimiz yaman olur Tan ağaranda, baskına uğramış gibi, ağırlıklarını bırakıp kaçtılar Türkler, “Bunların gücü tükendi, kaçıyorlar deyip artlarına düştüler Düşman, Türkler’i görür görmez birden döndü Vuruşma başladı Türkler yenildi Düşman, Türkleri öldüre öldüre çadırlarına geldi Çadırlarını, mallarını böylece bir yağmaladılar ki tek kara kıl çadır bile kalmadı Büyüklerin hepsini kılıçtan geçirdiler, küçükleri esir ettiler O çağda Türkler’in başında İl Kağan vardı İl Kağan’ın da birçok oğlu vardı Ama, bu savaşta biri dışarıda bütün çocukları öldü Kayı (Kayan) adlı bu oğlunu o yıl evlendirmişti İl Kagan’ın diğer taraftan Tokuz Oguz (Dokuz Oğuz) adlı bir yeğeni vardı; o da sağ kalmıştı Kayı ile Tokuz Oguz tutsak olmuşlardı On gün daha sonra ikisi de karılarını aldılar, atlarına atlayarak kaçtılar Türk yurduna döndüler Burada düşmandan kaçıp gelen develer, atlar, öküzler, koyunlar buldular Oturup düşündüler: “Dörtbir yan düşman batmış Dağların içinde birey yolu düşmez bir yer izleyip yurt tutalım, oturalım Sürülerini alıp dağa doğru göç ettiler Geldikleri yoldan başka yolu olmayan bir yere vardılar Bu tek yol da öylesine sarp bir yoldu ancak deve olsun, at olsun güçlükle yürürdü; ayağını yanlış yere bassa, yuvarlanıp paramparça olurdu Türkler’in vardıkları ülkede akarsular, kaynaklar, türlü ot gibi yaşama, yemişler, avlar vardı Böyle bir yeri görür görmez, ulu Tanrı’ya şükrettiler Kışın hayvanlarının etini yediler, yazın sütünü içtiler Derisini giydiler Bu ülkeye Ergenekon dediler Vakit geçti, çağlar aktı; Kayı ile Tokuz Oguz’un çoğu çocukları oldu Kayı’nın fazla çocuğu oldu, Tokuz Oguz’un daha eksik oldu Kayı’dan olma çocuklara Kayat dediler Tokuz’dan olma çocukların bir bölümüne Tokuzlar dediler, bir bölümüne de Türülken Yıllar yılı bu iki yiğidin çocukları Ergenekon’da kaldılar; çoğaldılar, çoğaldılar, çoğaldılar Aradan dört yüz yıl geçti Dört yüz yıl sonradan kendileri ve süreleri o denli çoğaldı oysa Ergenekon’a sığamaz oldular Çare bulmak için kurultay topladılar Dediler ancak: “Atalarımızdan işittik; Ergenekon haricen geniş ülkeler, hoş yurtlar varmış Bizim yurdumuz da eskiden o yerlerde imiş Dağların arasını araştırıp yol bulalım Göçüp Ergenekon’dan çıkalım Ergenekon dışarıda kim bize dost olursa biz de onunla dost olalım, kim bize düşman olursa biz de onunla düşman olalım Türkler, kurultayın bu kararı üstüne, Ergenekon’dan çıkmak için yol aradılar; bulamadılar O zaman bir demirci dedi fakat: “Bu dağda bir demir madeni var Yalın kat demire aynı Demirini eritsek, şayet dağ bize geçit verir Gidip demir madenini gördüler Dağın geniş yerine bir kat odun, bir kat kömür dizdiler Dağın altını, üstünü, yanını, yönünü odunkömürle doldurdular Yetmiş deriden yetmiş büyük körük yapıp, yetmiş yere koydular Odun kömürü ateşleyip körüklediler Tengri’nin yardımıyla demir dağ kızdı, eridi, akıverdi Bir yüklü deve çıkacak denli yol oldu