iltasyazilim
FD Üye
ESMÂU'L HÜSNÂ HAKKINDA GENEL BİLGİ
Arapça'da isimkelimesinin çoğulu olan esmâile güzel, en güzelanlamındaki hüsnâkelimelerinden oluşan esmâu'l hüsnâterimi Kur'ânı Kerîm ve Hadisi Şerîflerde Allahü Teala'ya nisbet edilen isimleri ifade eder Sadece Kur'ân'da geçen ilâhî isimler 100'den fazladır; muhtelif hadislerde Allah'a nisbet edilen başka isimler de mevcuttur Esmâu'l hüsnâ terkibinin, geniş anlamıyla bunların hepsini kapsamakla birlikte terim olarak daha çok doksan dokuz ismi içerdiği kabul edilir
Esmâu'l hüsnâ terkibinde yer alan hüsnâ kelimesi güzelmânasında sıfat veya en güzelanlamında ismi tafdîl (üstünlük sıfatı) sayılmıştır Her iki halde de buradaki güzellik bir gerçeği vurgulamakta olup Allah'ın güzel olmayan bir isminden söz edilemeyeceği için mefhûmi muhalifini hatıra getirmez İlâhî isimlerin güzellikle nitelendirilmesinin sebeplerini Ebû Bekir İbnü'lArabî şöyle sıralamaktadır:
1 Esmâu'l hüsnâ Allah hakkında yücelik ve aşkınlık ifade eder ve kullarda saygı hissi uyandırır
2 Zikir ve duada kullanılmaları halinde kabule vesile olur ve sevap kazandırır
3 Kalplere huzur ve sükûn verir, lütuf ve rahmet ümidi telkin eder
4 Bilginin değeri bilinenin değerine bağlı bulunduğu ve bilinenlerin en şereflisi de Allah olduğu için esmâ'ul hüsnâ bilgisine sahip olanlara bu bilgi meziyet ve şeref kazandırır
5 Esmâu'l hüsnâ Allah için vacip (olması gereken), caiz (olması uygun) ve mümteni' (olması imkansız) olan sıfatları içermesi sebebiyle O'nun hakkında yeterli ve doğru bilgi edinmemize imkân verir
İnsanların büyük çoğunluğu kâinatın bir yaratıcı ve yöneticisinin bulunduğunu kabul etmekle birlikte madde özelliği taşımadığından O'nu duyularıyla idrak etmeleri mümkün değildir Şu halde yaratıcı ancak kâinat ve insanla olan ilişkisi bakımından tanınabilir Bundan dolayı esmâ'ul hüsnâ bilgisi, Allahâlem ilişkisine ışık tutması ve sonuçta Allah'ı tanıtması açısından önem taşımaktadır
Şunu da belirtmek gerekir ki evrenin bir parçasını oluşturan insan, aklî istidlalleri yanında gönül hayatı bakımından da yaratıcı ile münasebet kurmak ihtiyacındadır Bu münasebetin sağlanmasında esmâ'ul hüsnânın vazgeçilmez bir rolü vardır İsimlerin kelimeler ve seslerle ifade edilmesi ve bu seslerin kulaklarda yankılanması söz konusu iletişimi geliştiren ve güçlendiren sebeplerdir Kur'ânı Kerîm'de dua ve zikrin ısrarla tavsiye edilmesinin bir sebebi de bu olmalıdır Hz Peygamber'den rivayet edilen duâ metinlerinde esmâ'ul hüsnânın çokça yer alması dikkat çekicidir
İbnü'lArabî'nin de belirttiği gibi her dindar insanın manevî yöneliş ve ibadetlerinin yüce yaratıcının bizzat kendisine olduğu şüphesizdir O'nunla iletişim kurmak ve söyleşmek dindar için vazgeçilmez bir ihtiyaç, paha biçilmez bir haz olup bu iletişime zihinle kalbin yanında bunlarla etkileşim halinde bulunan dilin ve kulağın da katılması lâzımdır Dil O'nun isimlerini zikreder, kulak da bu zikri algılar
En önemli konusunu Allah bilgisinin oluşturduğu ilâhî dinler içinde İslâmiyet Allah'ın isim ve sıfatlarına ayrı bir önem vermiş, tevhid inancının açık bir şekilde anlaşılabilmesi için yaratanla yaratılmışların niteliklerinin açıklığa kavuşturulmasını fevkalâde gerekli görmüştür Allah'ın zâtının bilinmesi isimleri ve sıfatlarıyla mümkün olacağından Kur'ânı Kerim'de Allah'ın güzel isimlerinin bulunduğu, O'na bu isimlerle dua, niyaz ve ibadette bulunulması gerektiği, bu konuda doğru yoldan ayrılanlara itibar edilmemesi lâzım geldiği (A'râf 7180), ayrıca esmâ'ul hüsnânın hangisiyle olursa olsun dua edilebileceği (İsrâ 17 110) belirtilmiş ve son inen sûrelerden birinde de on altı kadar isim bir arada zikredilmiştir (Haşr 592224)
Esmâu'l hüsnâ ve sayısı konusunda ilk akla gelen şeylerden biri de, sayıyı doksan dokuz olarak belirleyen ve esmâu'l hüsnâyı ard arda sayan meşhur hadistir Sahabi Ebû Hüreyre'ye (ra) ulaşan rivayetlerin muhtevası iki kısma ayrılır: Bütün rivayetlerin kaydettiği birinci kısmın meali şöyledir: Allah'ın doksan dokuz yüzden bir eksik ismi vardır Kim bunları sayarsa (ihsâ) Cennet'e girer Hadisin bu kısmını içeren bazı rivayetlerin sonunda, O tektir, tek olanı severşeklinde bir ilâve de mevcuttur Hadis metnindeki kim onu sayarsa (men ahsâhâ)lafzı bazı rivayetlerde kim onu ezberlerse (men hafizahâ)ibaresiyle nakledilmiştir Hadiste Cennet'e girmeye vesile olarak gösterilen ihsâkelimesinin buradaki anlamı üzerinde Buhârî'den itibaren önemle durulmuş ve kelimenin saymak, ezberlemek, anlamakşeklindeki sözlük anlamının ötesinde bir mâna taşıdığı görüşü ağırlık kazanmıştır Öyle anlaşılıyor ki bu kelime İslâm'ın ulûhiyyet inancını naslara başvurmak suretiyle tesbit edip anlamak, benimsemek ve bu inanca uygun bir ruhî yetkinlik kaydetmekanlamını içermektedir
Konuya bir de şu yönden bakabiliriz:
Yüce Allah Kur'ânı Kerim'de şöyle buyurmaktadır: Allah'ı anmak elbette (ibadetlerin) en büyüğüdür Allah yaptıklarınızı bilir(Ankebut 2945) Bunlar, iman edenler ve gönülleri Allah'ın zikriyle sükûnete erenlerdir Bilesiniz ki, kalpler ancak Allah'ı anmakla huzur bulur(Ra'd 1328)
Peygamber Efendimiz de ashabını ve ümmetini kalplerinin her zaman Allah'ı hatırlama ile nurlanması yönünde eğitmiş ve tavsiyelerde bulunmuştur O bir hadisinde şöyle buyurmuştur: Dikkat edin! İnsan bedeninde öyle bir et parçası vardır ki o iyi olursa bütün beden iyi olur; o kötü olursa bütün beden bozulur: O et parçası kalptir
Bunlar ışığında düşünecek olursak kalp iyi ve kötü düşünce ve davranışların yönledirildiği bir kaynaktır Eğer inanmış kişinin kalbinde Allah'ı hatırlama yönünde bir gevşeklik olursa burada kötü düşünce ve fikirler daha kolay oluşacaktır Fakat bu kalpte Allah'ı hatırlama kuvvetli ise bu takdirde kötü düşünce ve fikirler dağılacak bu durum da güzel davranışlara sebep olacaktır
Yukarıdaki ayete (Ankebut 2945) tekrar bakacak olursak Allah'ı hatırlama ve bunun sebep olduğu davranışlar arasıdaki ilişkiyi sezebiliriz: Allah kendisini anmaktan bahsettikten sonra Allah YAPTIKLARINIZI bilirbuyurmaktadır
Öyle ise esmâu'l hüsnâyı saymak veya ezberlemek bize Allah'ı hatırlatacak, Allah'ı hatırlamak kalbimizi aydınlatacak ve güzelleştirecek, bu güzel kalp güzel davranışlara sebep olacak ve bu güzel davranışlar da Allah'ın izniyle insanın Cennet'e girmesine sebep olacaktır
Allah'ı birden fazla isimle anmak veya bazı sıfatlarla nitelendirmek acaba İslâm'ın çok önem verdiği tevhid ilkesini zedeler mi? Zâtı ilâhiyyeye (Allah'ın zâtına) nisbet edilen mânaşeklinde tarif edilebilen isim veya sıfatlar zihnin dışında müstakil bir varlığa sahip bulunmadıkları için böyle bir endişeye mahal görülmemiştir Mâtürîdî'nin de belirttiği gibi insanlar ancak duyularıyla idrak ettikleri konularda bilgi sahibi olabilirler Bu sebeple duyular ötesi olan Allah kendisini duyular âleminin kavramlarıyla tanıtmıştır Ancak Allah ile diğer şeyler arasında benzerlik kurulamayacağını bildiren âyet (Şûrâ 4211), Allah hakkında akıl ve hayale gelebilecek her türlü yaratılmışlık özelliğini bertaraf eder Aslında yaratılmışlar arasındaki benzetmeler sadece bir isimlendirmeden kaynaklanmaz İki şey arasındaki benzerlik genellikle duyular yoluyla tesbit edildikten sonra ortak bir kelime ile adlandırılır Halbuki Allah hakkında böyle bir tesbitten söz etmek mümkün değildir
Allah'ın isim veya sıfatları O'nun zâtına nisbet edilen mâna ve kavramlardan ibarettir Bu kavramlar şekil itibariyle isim, fiil veya zarf olabileceği gibi tamlama veya başka yollarla oluşmuş bir terkip halinde de bulunabilir Kur'ânı Kerîm'in edebî üslûbu gereği aynı kökten gelen veya ayrı köklerden olmakla birlikte eş anlamlar taşıyan isimler de az değildir İslâm'a mahsus ulûhiyyet inancında ilim, kudret ve yaratıcılık büyük bir yer tutar ve Kur'ân âyetlerinin temel örgüsünü oluşturur Bundan dolayı çeşitli kalıplarla Allah'a nisbet edilen fiillerden birçok isim ve sıfat türetmek mümkündür Konuyla ilgili çalışmalarda Kur'ânı Kerîm'den değişik sayılarda esmâ'ul hüsnâ tesbit edilmiştir Esmâu'l hüsnâ ile ilgili âyetlerden ilham alan birçok âlim eski dönemlerden itibaren Kur'ân'da bulunan isimleri doksan dokuz sayısına bağlı kalmadan araştırıp listeler düzenlemeyi denemişlerdir
Esmâu'l hüsnânın yüzlerle ifade edilecek kadar çok oluşu İslâm ilâhiyatı alanında zengin bir malzeme oluşturmuş, ulûhiyet inancının açıklık kazanmasına, kulun dua, niyaz ve zikirlerle Allah'a yaklaşmasına yardımcı olmuştur
Esmâu'l hüsnânın İslâm inancında sahib olduğu bu önemden dolayı İslâm alimleri tarafından (Allah hepsinden razı olsun) esmâu'l hüsnâ ile ilgili yüzlerce eser yazılmış ve internet ortamı da dahil olmak üzere
hala da yazılmaktadır Önde gelen İslâm alimlerinden birçoğu kitap serilerine belki de manevi bir bereket umuduyla esmâu'l hüsnâ ile ilgili bir kitap eklemişlerdir Sadece esmâu'l hüsnâ ile ilgili eserleri inceleyen kitaplar bile mevcuttur
Ve Müslüman bir hattatın eserleri arasında mutlaka bir esmâu'l hüsnâ kolleksiyonu vardır Birçok müslüman hoca ve annebaba yukarıda geçen ayet ve hadislerin manevi yönlendirmesi sonucunda öğrencilerine ve çocuklarına çeşitli hediyeler vaad ederek esmâu'l hüsnâyı ezberlemelerini isterler Yine ellerinden öpülesi birçok iyi müslüman da manevi yükselişleri ve Peygamber Efendimizin müjdelediği Cennet'e girmeyi ümid ederek hergün özellikle sabah namazından sonra esmâu'l hüsnâyı okurlar
Hattatlar tarafından yazılan esmâu'l hüsnâ tablolarında genellikle şöyle bir plan uygulanır: En üste bir Bismillâhirrahmânirrahîm yazılır Altına esmâu'l hüsnâ ile ilgili ayet ve hadis yazılır Daha sonra meşhur olan hadiste sayıldığı sıra ile 99 isim yazılır Her ismin soluna Celle Celâluh(Şânı Yüce) şeklinde okunan bir saygı ifadesi yazılır; okunurken de her ismin ardından veya bazen belli aralıklarla Celle Celâluh denilir
Arapça'da isimkelimesinin çoğulu olan esmâile güzel, en güzelanlamındaki hüsnâkelimelerinden oluşan esmâu'l hüsnâterimi Kur'ânı Kerîm ve Hadisi Şerîflerde Allahü Teala'ya nisbet edilen isimleri ifade eder Sadece Kur'ân'da geçen ilâhî isimler 100'den fazladır; muhtelif hadislerde Allah'a nisbet edilen başka isimler de mevcuttur Esmâu'l hüsnâ terkibinin, geniş anlamıyla bunların hepsini kapsamakla birlikte terim olarak daha çok doksan dokuz ismi içerdiği kabul edilir
Esmâu'l hüsnâ terkibinde yer alan hüsnâ kelimesi güzelmânasında sıfat veya en güzelanlamında ismi tafdîl (üstünlük sıfatı) sayılmıştır Her iki halde de buradaki güzellik bir gerçeği vurgulamakta olup Allah'ın güzel olmayan bir isminden söz edilemeyeceği için mefhûmi muhalifini hatıra getirmez İlâhî isimlerin güzellikle nitelendirilmesinin sebeplerini Ebû Bekir İbnü'lArabî şöyle sıralamaktadır:
1 Esmâu'l hüsnâ Allah hakkında yücelik ve aşkınlık ifade eder ve kullarda saygı hissi uyandırır
2 Zikir ve duada kullanılmaları halinde kabule vesile olur ve sevap kazandırır
3 Kalplere huzur ve sükûn verir, lütuf ve rahmet ümidi telkin eder
4 Bilginin değeri bilinenin değerine bağlı bulunduğu ve bilinenlerin en şereflisi de Allah olduğu için esmâ'ul hüsnâ bilgisine sahip olanlara bu bilgi meziyet ve şeref kazandırır
5 Esmâu'l hüsnâ Allah için vacip (olması gereken), caiz (olması uygun) ve mümteni' (olması imkansız) olan sıfatları içermesi sebebiyle O'nun hakkında yeterli ve doğru bilgi edinmemize imkân verir
İnsanların büyük çoğunluğu kâinatın bir yaratıcı ve yöneticisinin bulunduğunu kabul etmekle birlikte madde özelliği taşımadığından O'nu duyularıyla idrak etmeleri mümkün değildir Şu halde yaratıcı ancak kâinat ve insanla olan ilişkisi bakımından tanınabilir Bundan dolayı esmâ'ul hüsnâ bilgisi, Allahâlem ilişkisine ışık tutması ve sonuçta Allah'ı tanıtması açısından önem taşımaktadır
Şunu da belirtmek gerekir ki evrenin bir parçasını oluşturan insan, aklî istidlalleri yanında gönül hayatı bakımından da yaratıcı ile münasebet kurmak ihtiyacındadır Bu münasebetin sağlanmasında esmâ'ul hüsnânın vazgeçilmez bir rolü vardır İsimlerin kelimeler ve seslerle ifade edilmesi ve bu seslerin kulaklarda yankılanması söz konusu iletişimi geliştiren ve güçlendiren sebeplerdir Kur'ânı Kerîm'de dua ve zikrin ısrarla tavsiye edilmesinin bir sebebi de bu olmalıdır Hz Peygamber'den rivayet edilen duâ metinlerinde esmâ'ul hüsnânın çokça yer alması dikkat çekicidir
İbnü'lArabî'nin de belirttiği gibi her dindar insanın manevî yöneliş ve ibadetlerinin yüce yaratıcının bizzat kendisine olduğu şüphesizdir O'nunla iletişim kurmak ve söyleşmek dindar için vazgeçilmez bir ihtiyaç, paha biçilmez bir haz olup bu iletişime zihinle kalbin yanında bunlarla etkileşim halinde bulunan dilin ve kulağın da katılması lâzımdır Dil O'nun isimlerini zikreder, kulak da bu zikri algılar
En önemli konusunu Allah bilgisinin oluşturduğu ilâhî dinler içinde İslâmiyet Allah'ın isim ve sıfatlarına ayrı bir önem vermiş, tevhid inancının açık bir şekilde anlaşılabilmesi için yaratanla yaratılmışların niteliklerinin açıklığa kavuşturulmasını fevkalâde gerekli görmüştür Allah'ın zâtının bilinmesi isimleri ve sıfatlarıyla mümkün olacağından Kur'ânı Kerim'de Allah'ın güzel isimlerinin bulunduğu, O'na bu isimlerle dua, niyaz ve ibadette bulunulması gerektiği, bu konuda doğru yoldan ayrılanlara itibar edilmemesi lâzım geldiği (A'râf 7180), ayrıca esmâ'ul hüsnânın hangisiyle olursa olsun dua edilebileceği (İsrâ 17 110) belirtilmiş ve son inen sûrelerden birinde de on altı kadar isim bir arada zikredilmiştir (Haşr 592224)
Esmâu'l hüsnâ ve sayısı konusunda ilk akla gelen şeylerden biri de, sayıyı doksan dokuz olarak belirleyen ve esmâu'l hüsnâyı ard arda sayan meşhur hadistir Sahabi Ebû Hüreyre'ye (ra) ulaşan rivayetlerin muhtevası iki kısma ayrılır: Bütün rivayetlerin kaydettiği birinci kısmın meali şöyledir: Allah'ın doksan dokuz yüzden bir eksik ismi vardır Kim bunları sayarsa (ihsâ) Cennet'e girer Hadisin bu kısmını içeren bazı rivayetlerin sonunda, O tektir, tek olanı severşeklinde bir ilâve de mevcuttur Hadis metnindeki kim onu sayarsa (men ahsâhâ)lafzı bazı rivayetlerde kim onu ezberlerse (men hafizahâ)ibaresiyle nakledilmiştir Hadiste Cennet'e girmeye vesile olarak gösterilen ihsâkelimesinin buradaki anlamı üzerinde Buhârî'den itibaren önemle durulmuş ve kelimenin saymak, ezberlemek, anlamakşeklindeki sözlük anlamının ötesinde bir mâna taşıdığı görüşü ağırlık kazanmıştır Öyle anlaşılıyor ki bu kelime İslâm'ın ulûhiyyet inancını naslara başvurmak suretiyle tesbit edip anlamak, benimsemek ve bu inanca uygun bir ruhî yetkinlik kaydetmekanlamını içermektedir
Konuya bir de şu yönden bakabiliriz:
Yüce Allah Kur'ânı Kerim'de şöyle buyurmaktadır: Allah'ı anmak elbette (ibadetlerin) en büyüğüdür Allah yaptıklarınızı bilir(Ankebut 2945) Bunlar, iman edenler ve gönülleri Allah'ın zikriyle sükûnete erenlerdir Bilesiniz ki, kalpler ancak Allah'ı anmakla huzur bulur(Ra'd 1328)
Peygamber Efendimiz de ashabını ve ümmetini kalplerinin her zaman Allah'ı hatırlama ile nurlanması yönünde eğitmiş ve tavsiyelerde bulunmuştur O bir hadisinde şöyle buyurmuştur: Dikkat edin! İnsan bedeninde öyle bir et parçası vardır ki o iyi olursa bütün beden iyi olur; o kötü olursa bütün beden bozulur: O et parçası kalptir
Bunlar ışığında düşünecek olursak kalp iyi ve kötü düşünce ve davranışların yönledirildiği bir kaynaktır Eğer inanmış kişinin kalbinde Allah'ı hatırlama yönünde bir gevşeklik olursa burada kötü düşünce ve fikirler daha kolay oluşacaktır Fakat bu kalpte Allah'ı hatırlama kuvvetli ise bu takdirde kötü düşünce ve fikirler dağılacak bu durum da güzel davranışlara sebep olacaktır
Yukarıdaki ayete (Ankebut 2945) tekrar bakacak olursak Allah'ı hatırlama ve bunun sebep olduğu davranışlar arasıdaki ilişkiyi sezebiliriz: Allah kendisini anmaktan bahsettikten sonra Allah YAPTIKLARINIZI bilirbuyurmaktadır
Öyle ise esmâu'l hüsnâyı saymak veya ezberlemek bize Allah'ı hatırlatacak, Allah'ı hatırlamak kalbimizi aydınlatacak ve güzelleştirecek, bu güzel kalp güzel davranışlara sebep olacak ve bu güzel davranışlar da Allah'ın izniyle insanın Cennet'e girmesine sebep olacaktır
Allah'ı birden fazla isimle anmak veya bazı sıfatlarla nitelendirmek acaba İslâm'ın çok önem verdiği tevhid ilkesini zedeler mi? Zâtı ilâhiyyeye (Allah'ın zâtına) nisbet edilen mânaşeklinde tarif edilebilen isim veya sıfatlar zihnin dışında müstakil bir varlığa sahip bulunmadıkları için böyle bir endişeye mahal görülmemiştir Mâtürîdî'nin de belirttiği gibi insanlar ancak duyularıyla idrak ettikleri konularda bilgi sahibi olabilirler Bu sebeple duyular ötesi olan Allah kendisini duyular âleminin kavramlarıyla tanıtmıştır Ancak Allah ile diğer şeyler arasında benzerlik kurulamayacağını bildiren âyet (Şûrâ 4211), Allah hakkında akıl ve hayale gelebilecek her türlü yaratılmışlık özelliğini bertaraf eder Aslında yaratılmışlar arasındaki benzetmeler sadece bir isimlendirmeden kaynaklanmaz İki şey arasındaki benzerlik genellikle duyular yoluyla tesbit edildikten sonra ortak bir kelime ile adlandırılır Halbuki Allah hakkında böyle bir tesbitten söz etmek mümkün değildir
Allah'ın isim veya sıfatları O'nun zâtına nisbet edilen mâna ve kavramlardan ibarettir Bu kavramlar şekil itibariyle isim, fiil veya zarf olabileceği gibi tamlama veya başka yollarla oluşmuş bir terkip halinde de bulunabilir Kur'ânı Kerîm'in edebî üslûbu gereği aynı kökten gelen veya ayrı köklerden olmakla birlikte eş anlamlar taşıyan isimler de az değildir İslâm'a mahsus ulûhiyyet inancında ilim, kudret ve yaratıcılık büyük bir yer tutar ve Kur'ân âyetlerinin temel örgüsünü oluşturur Bundan dolayı çeşitli kalıplarla Allah'a nisbet edilen fiillerden birçok isim ve sıfat türetmek mümkündür Konuyla ilgili çalışmalarda Kur'ânı Kerîm'den değişik sayılarda esmâ'ul hüsnâ tesbit edilmiştir Esmâu'l hüsnâ ile ilgili âyetlerden ilham alan birçok âlim eski dönemlerden itibaren Kur'ân'da bulunan isimleri doksan dokuz sayısına bağlı kalmadan araştırıp listeler düzenlemeyi denemişlerdir
Esmâu'l hüsnânın yüzlerle ifade edilecek kadar çok oluşu İslâm ilâhiyatı alanında zengin bir malzeme oluşturmuş, ulûhiyet inancının açıklık kazanmasına, kulun dua, niyaz ve zikirlerle Allah'a yaklaşmasına yardımcı olmuştur
Esmâu'l hüsnânın İslâm inancında sahib olduğu bu önemden dolayı İslâm alimleri tarafından (Allah hepsinden razı olsun) esmâu'l hüsnâ ile ilgili yüzlerce eser yazılmış ve internet ortamı da dahil olmak üzere
Ve Müslüman bir hattatın eserleri arasında mutlaka bir esmâu'l hüsnâ kolleksiyonu vardır Birçok müslüman hoca ve annebaba yukarıda geçen ayet ve hadislerin manevi yönlendirmesi sonucunda öğrencilerine ve çocuklarına çeşitli hediyeler vaad ederek esmâu'l hüsnâyı ezberlemelerini isterler Yine ellerinden öpülesi birçok iyi müslüman da manevi yükselişleri ve Peygamber Efendimizin müjdelediği Cennet'e girmeyi ümid ederek hergün özellikle sabah namazından sonra esmâu'l hüsnâyı okurlar
Hattatlar tarafından yazılan esmâu'l hüsnâ tablolarında genellikle şöyle bir plan uygulanır: En üste bir Bismillâhirrahmânirrahîm yazılır Altına esmâu'l hüsnâ ile ilgili ayet ve hadis yazılır Daha sonra meşhur olan hadiste sayıldığı sıra ile 99 isim yazılır Her ismin soluna Celle Celâluh(Şânı Yüce) şeklinde okunan bir saygı ifadesi yazılır; okunurken de her ismin ardından veya bazen belli aralıklarla Celle Celâluh denilir