Evrenin ve dolayısıyla yaşamımızın bir simülasyon olduğu teorisi uzunca bir süredir tartışılıyor. Bu teori, özellikle gelişen teknolojiyi gördükçe ve bu teknolojinin neler yapabileceğini görmeye başladıkça her geçen gün daha da fazla konu oluyor. Bugünse Microsoft’ta çalışan teorik fizikçilerden oluşan bir ekip, evrene dair kendi anlayışlarını anlatan bir araştırma paylaştı.
Teorik fizikçilerin yayınladıkları araştırma, temelde simülasyon teorisine dayanıyor. Fakat bilim insanları, bu kez ‘öğrenen bir bilgisayar içinde’ yaşadığımızı öne sürdü. “Otodidaktik Evren” başlıklı 80 sayfalık makale, yeni bir teori hakkında birçok yönden iyi temellere dayanan bir argüman sunuyor. Gelin, bu teorinin detaylarına bakalım:
Evren, makine öğrenime benziyor:
Paylaşılan makalede evreni yöneten yasaların ‘evrimsel bir öğrenme sistemi’ olduğu öne sürüldü. Başka bir deyişle bilim insanlarına göre evren bir bilgisayar ve bu bilgisayar katı bir halde var olmak yerine zamanla değişen bir dizi yasayla varlığını sürdürüyor. Evren, makine öğrenme sistemlerine benzeyen bir öğrenme sistemiyle çalışıyor.
Günümüzde makinelere nasıl bazı fonksiyonların yerine getirilebilmesi için bir şeyler öğretiyorsak, dolayısıyla makineler nasıl öğrenebiliyorsa, evrenin yasaları da esasen öğrenme işlemleri biçiminde çalışan algoritmalar. Bilim insanlarının bu sonucu ortaya çıkarmalarını sağlayan soruysa şu şekildeydi:
“Örneğin, basit otodidaktik sistemlerde derin öğrenme mimarilerine benzeyen yapıların ortaya çıktığını gördüğümüzde, evrenimizin yasaları geliştirdiği işlemsel matris mimarisinin, mümkün olan en az başlangıç koşullarından ortaya çıkan bir otodidaktik sistemden evrimleştiğini hayal edebilir miyiz?”
Sürekli evrimleşen evren yasaları geri döndürülemez:
Bilim insanlarının sürekli evrimleşen evren yasalarıysa, yine kendilerine göre tamamen geri dönülemez yasalardı. Eğer kanunların evrimi gerçekse, bu muhtemelen tek yönlü olacaktı. Aksi takdirde kanunların önceki durumlara dönmesi yaygın olacak, hatta belki de yeni bir durum bulmalarından daha muhtemel olacaktı.
Bunun nedeniyse yeni bir durumun rasgele olmaması, daha ziyade belirli kısıtlamaları karşılaması gerektiğinde yatıyor. Ancak önceki durum zaten kısıtlamaları karşılayan bir durumdu. Geri döndürülebilen ancak evrim geçiren bir sistem, yakın geçmişini rasgele keşfederdi. Ancak kararlılık gösteren evrim geçiren bir sistem, muhtemelen tek yönlü olarak gelişir.
Bilim insanları, bu konu hakkında anlaşılabilir örnekli bir açıklamaya yer verdi: Belirli bir programın nasıl sonuçlandığını yeniden oluşturmak üzere bir adli tıp uzmanı çağrılıyor. Bir örnekte bu uzman, sabit diskte kalan manyetik işaretleri kolayca kontrol edebiliyor. Bu şekilde programın sonuçlarını tersine çevirebiliyor. Yani sonuçların çalıştırılmasının bir geçmişi bulunuyor.
Aynı uzman bir programın sonuçlarını, bu programın yürütülmesinden en sorumlu varlık olan işlemciyi inceleyerek belirlemeye çalışsaydı bunu yapmak çok daha zor olurdu. İşlemcinin çalıştırdığı işlemlerin kasıtlı ve dahili bir kaydı bulunmuyor. Bu noktada işlemleri sırasında mantık kapılarıyla etkileşime giren her parçacığın işlemcinin dahili olarak gözlemlenmesi yoluyla nasıl değiştiğini incelemeniz gerekiyor.
Sonuçlar:
Yayınlanan makaleye göre görelilik gibi kavramları yöneten kurallar, bundan 13,8 milyar yıl önce, 100 trilyon yıl sonra olabilecek işlevsel olarak farklı operasyonel sonuçlara sahip olabilir. Bu da “fiziğin” hareketli bir şey olduğu anlamına geliyor. Evreni geri döndüremiyoruz çünkü elimizde evrenin işlemlerine dair hiçbir kayıt bulunmuyor. Tabii evrende dolaşan bir hard disk bulmak bunu değiştirebilir. Bilim insanlarının evrene dair yeni bir bakış açısı sunduğu bu çalışma, onlara göre daha geniş bir teoriye doğru atılan bebek adımlarıydı.