“Bekletme ne olur gelmek zamanı gel Gitme gel! Eylulde gel…
Ne guzel bir şarkıydı: “Eylulde gel Hala ilk gunku gibi huzunle dinlerim ve kaybolur yiterim, icimin sararmış okul yollarında O yollar ki, her eylulun anlamı ve sonbaharın ilk merhabasıydı “Beklerim seni okul yolunda Eylulde gel derken şair, bizi icli bir mısra ile anılarımıza gomup, sonbaharın huznuyle mest etmek miydi kastı, bilinmez
Aylardan eylul…
Leylekler de terk ediyor artık, bir bir bu şehri Nedendir bilmem, vefasızlıkla sucladım hepsini Ve kapadım tum pencereleri, icimden bir şeyler koparken peşlerinden Kim bilir neler yukludur hatıra heybelerinde şimdi Ne garip! Seyyah olan ruhuma, bir gocmen kuş huznunu duşurdu ayrılığın Buralardan cekip giderken, ayrılık yeniden dokuldu dilime
İcimde kırık bir veda, leyleklerden bana arta kalan yukleriyle aldım eylulu iceri Sırtımda gencliğimden kalma ağır imtihan yukleri… O yorgun, ben yorgun; bakıştık saatlerce Sahi; ağaran saclarımın, yuzumde biraz daha derinleştirdiği cizgiler, “Genclik, cocukluğu erken kovmuş mu? diyor
Biliyordum zira, sonbahar “dipten ve derinden gelir Olgun, ağırbaşlı… Değişmiş, yenilenmiş bulur bizi; huznu bundandır belki
Eylul geldi… Mevsim hazan…
Semadan birkac damla yağmur değdi gozlerime Ve anlaşılan, şehir de huzunlenmiş bu duruma Yapraklar yavaş ve sessizce duşuyor dalından Ağaclar mahzun, ellerinden kayıp giderken yapraklar, bir başka duruyorlar yalnızlıktan
Eylul geldi… Mevsim huzun…
Goklerden yağan, toprağın gozyaşıydı İcimde gencliğin tarifsiz yangını, dallarım sarkmış ve sarıya durmuş her yanım Dokulmuşum tane tane, icimin yollarına Mevsim hazan, başımda genclik ruzgarı eserken, mevsim değişmiyor şimdilerde bende Yureğim lebalep sarı, hışır hışır sesler geliyor, ben gectiğim zaman Tozu dumana katan bir ruzgar esiyor buralarda Dağıtıyor kumdan şatolarımı, acımadan
Eylul geldi… Mevsim hazan…
Şair ne guzel soylemiş: Eylule girdim eylule girdim her omrun bir eylulu vardır onca yaşadım şimdi bildim(Murathan Mungan) Ey omrumun eylulu, hoşgeldin Nasıl gecti yıllar, bilmem Ey benim on beş yaşım, ey benim yirmi yaşım! Artık sormuyorum, “Nerdesin?… İbretle bakmaktır bana duşen bugun, ihtiyarlığın akşam guneşinde ardınızdan…
Kucuk bir cocuk gorurum koşuşturan, kahkahalarıyla gecip gider onumden Konfeti sanır dokulen yaprakları Toplayıp sonra, saclarından aşağı doker tum sarıları O guldukce, damlalarım ıslatır yanaklarımı
Omrumun keşkesi bekler sokak başında: “Ah hep cocuk kalsam, hic buyumesem…
Oysa, ne cabuk buyumuşum! Duşup dizlerimi kanattığım gunler, gerilerde kaldı Şimdi, yureğim duşup duşup kabuk bağlıyor Kardan adam yaptığım gunleri, penceremden başkalarınkine bakarak anıyorum Merenlerden inmeyi henuz oğrendim, kayarken demirlerinden
Saklambac oynarken, “elma dediklerinde hep cıkmıştım saklandığım yerlerden Şimdilerde ne derlerse desinler; hic cıkmıyorum Saklandığım yerde buyumuşum ben
Cocukluğumu oylece bırakıp yurudum, genclik kollarımdan cekiştirirken… Sonrası, Sessiz bir fısıltı: Kimseyi; ama hic kimseyi hayat boyu yanında tutamazsın
Duşmeye hazır bir damla, gozumde donup kalır
Eylul geldi… Mevsim huzun…
Yaz desem değil, ama guneş var hala… Yakmasa da ısıtıyor Kış desem değil, ruzgar esiyor; ama uşutmuyor Butun mevsimlerin toplamı bu: Beşinci mevsim
Her şey adım adım yol alır Yapraklar birden sararmaz, guller bir anda dokulmez Oyle sessiz olur ki her şey, şaşar kalırsınız Her ne kadar rengiyle anılsa da eylul, sarı oyle hemen gostermez kendini Sanki bir anda gelir; ancak zamanlıdır gelişi Tıpkı cocukluğumuzla yer değişen gencliğimiz gibidir eylul
Ne zaman ki okul yollarının bitişini haber verir; o zaman insan anlar, genclik zamanı değildir Yıllar hangi arada gecti, hangi gecede ağarmıştı saclarım? Yuzumdeki cizgiler daha derin şimdi…
Mevsim karışık…
Ne yaz diyorum, ne kış İkisinin ortasında kalmışım Sanki Araf’tayım
Tıpkı omrum gibi Ne yaşlılık bu halin adı, ne taptaze bir genclik… Ve genclikten arta kalan bir omrun hazanındayım Omrum kurumuş bir dal mı artık? Uc vermez mi artık, zamansız esen boranın avuclarında? Ah deli gonul! Ne kadar uğraşırsan uğraş, bu mevsim hep icimde bir genclik yorgunu…
Eylul geldi…
Huzun davetsiz misafir, keyfince gelip yerleşti suveydasına kalbimin Birkac damla yanaklarımda, gokler ağlamaklı, teselli edilen toprakta yas var Tum şehirde yaprak oluleri… Ey ruzgar! Yanı başımda dururken pervasız yazlarım… Daha ılık serinliğin yuzumdeyken, şimdi ayrılık cığlığıyla ansızın beni urpertmek neden?
Eylul geldi; eylul gibi geldi: Kırılgan, dokunaklı… Bir kampana sesinin cığlığında ayrılık vagonları diziyor sonbahar Bir “Sessiz Gemi gercekliği, cepecevre sarar zihnimin en dip ve derinden uğuldayan sis yelkenlerini Sarsılıyorum… Gamlı bir eylul vagonunda pazara cıkardığım can! Nabzın atıyor, diyarını terk eden kuşların ardından Sahi, pazarın pazar m’ola?
Mevsim huzun
Bir ağacın golgesine duşer sessizce bir yaprak Yiter ağacın kollarından, renginde buruk bir veda… Ve ben, hicbir mevsim eylul kadar uşumem! Bilirim, vedalar uşutur insanı; soğuktur
Ey omrumun, vaveylasıyla titrediği genclik yanım!
Bu kacgocler dunyasında eylul sana, sen eylul firakına gebesin, unutma!
imageseyluldustugonlume5add1daf84628
Ne guzel bir şarkıydı: “Eylulde gel Hala ilk gunku gibi huzunle dinlerim ve kaybolur yiterim, icimin sararmış okul yollarında O yollar ki, her eylulun anlamı ve sonbaharın ilk merhabasıydı “Beklerim seni okul yolunda Eylulde gel derken şair, bizi icli bir mısra ile anılarımıza gomup, sonbaharın huznuyle mest etmek miydi kastı, bilinmez
Aylardan eylul…
Leylekler de terk ediyor artık, bir bir bu şehri Nedendir bilmem, vefasızlıkla sucladım hepsini Ve kapadım tum pencereleri, icimden bir şeyler koparken peşlerinden Kim bilir neler yukludur hatıra heybelerinde şimdi Ne garip! Seyyah olan ruhuma, bir gocmen kuş huznunu duşurdu ayrılığın Buralardan cekip giderken, ayrılık yeniden dokuldu dilime
İcimde kırık bir veda, leyleklerden bana arta kalan yukleriyle aldım eylulu iceri Sırtımda gencliğimden kalma ağır imtihan yukleri… O yorgun, ben yorgun; bakıştık saatlerce Sahi; ağaran saclarımın, yuzumde biraz daha derinleştirdiği cizgiler, “Genclik, cocukluğu erken kovmuş mu? diyor
Biliyordum zira, sonbahar “dipten ve derinden gelir Olgun, ağırbaşlı… Değişmiş, yenilenmiş bulur bizi; huznu bundandır belki
Eylul geldi… Mevsim hazan…
Semadan birkac damla yağmur değdi gozlerime Ve anlaşılan, şehir de huzunlenmiş bu duruma Yapraklar yavaş ve sessizce duşuyor dalından Ağaclar mahzun, ellerinden kayıp giderken yapraklar, bir başka duruyorlar yalnızlıktan
Eylul geldi… Mevsim huzun…
Goklerden yağan, toprağın gozyaşıydı İcimde gencliğin tarifsiz yangını, dallarım sarkmış ve sarıya durmuş her yanım Dokulmuşum tane tane, icimin yollarına Mevsim hazan, başımda genclik ruzgarı eserken, mevsim değişmiyor şimdilerde bende Yureğim lebalep sarı, hışır hışır sesler geliyor, ben gectiğim zaman Tozu dumana katan bir ruzgar esiyor buralarda Dağıtıyor kumdan şatolarımı, acımadan
Eylul geldi… Mevsim hazan…
Şair ne guzel soylemiş: Eylule girdim eylule girdim her omrun bir eylulu vardır onca yaşadım şimdi bildim(Murathan Mungan) Ey omrumun eylulu, hoşgeldin Nasıl gecti yıllar, bilmem Ey benim on beş yaşım, ey benim yirmi yaşım! Artık sormuyorum, “Nerdesin?… İbretle bakmaktır bana duşen bugun, ihtiyarlığın akşam guneşinde ardınızdan…
Kucuk bir cocuk gorurum koşuşturan, kahkahalarıyla gecip gider onumden Konfeti sanır dokulen yaprakları Toplayıp sonra, saclarından aşağı doker tum sarıları O guldukce, damlalarım ıslatır yanaklarımı
Omrumun keşkesi bekler sokak başında: “Ah hep cocuk kalsam, hic buyumesem…
Oysa, ne cabuk buyumuşum! Duşup dizlerimi kanattığım gunler, gerilerde kaldı Şimdi, yureğim duşup duşup kabuk bağlıyor Kardan adam yaptığım gunleri, penceremden başkalarınkine bakarak anıyorum Merenlerden inmeyi henuz oğrendim, kayarken demirlerinden
Saklambac oynarken, “elma dediklerinde hep cıkmıştım saklandığım yerlerden Şimdilerde ne derlerse desinler; hic cıkmıyorum Saklandığım yerde buyumuşum ben
Cocukluğumu oylece bırakıp yurudum, genclik kollarımdan cekiştirirken… Sonrası, Sessiz bir fısıltı: Kimseyi; ama hic kimseyi hayat boyu yanında tutamazsın
Duşmeye hazır bir damla, gozumde donup kalır
Eylul geldi… Mevsim huzun…
Yaz desem değil, ama guneş var hala… Yakmasa da ısıtıyor Kış desem değil, ruzgar esiyor; ama uşutmuyor Butun mevsimlerin toplamı bu: Beşinci mevsim
Her şey adım adım yol alır Yapraklar birden sararmaz, guller bir anda dokulmez Oyle sessiz olur ki her şey, şaşar kalırsınız Her ne kadar rengiyle anılsa da eylul, sarı oyle hemen gostermez kendini Sanki bir anda gelir; ancak zamanlıdır gelişi Tıpkı cocukluğumuzla yer değişen gencliğimiz gibidir eylul
Ne zaman ki okul yollarının bitişini haber verir; o zaman insan anlar, genclik zamanı değildir Yıllar hangi arada gecti, hangi gecede ağarmıştı saclarım? Yuzumdeki cizgiler daha derin şimdi…
Mevsim karışık…
Ne yaz diyorum, ne kış İkisinin ortasında kalmışım Sanki Araf’tayım
Tıpkı omrum gibi Ne yaşlılık bu halin adı, ne taptaze bir genclik… Ve genclikten arta kalan bir omrun hazanındayım Omrum kurumuş bir dal mı artık? Uc vermez mi artık, zamansız esen boranın avuclarında? Ah deli gonul! Ne kadar uğraşırsan uğraş, bu mevsim hep icimde bir genclik yorgunu…
Eylul geldi…
Huzun davetsiz misafir, keyfince gelip yerleşti suveydasına kalbimin Birkac damla yanaklarımda, gokler ağlamaklı, teselli edilen toprakta yas var Tum şehirde yaprak oluleri… Ey ruzgar! Yanı başımda dururken pervasız yazlarım… Daha ılık serinliğin yuzumdeyken, şimdi ayrılık cığlığıyla ansızın beni urpertmek neden?
Eylul geldi; eylul gibi geldi: Kırılgan, dokunaklı… Bir kampana sesinin cığlığında ayrılık vagonları diziyor sonbahar Bir “Sessiz Gemi gercekliği, cepecevre sarar zihnimin en dip ve derinden uğuldayan sis yelkenlerini Sarsılıyorum… Gamlı bir eylul vagonunda pazara cıkardığım can! Nabzın atıyor, diyarını terk eden kuşların ardından Sahi, pazarın pazar m’ola?
Mevsim huzun
Bir ağacın golgesine duşer sessizce bir yaprak Yiter ağacın kollarından, renginde buruk bir veda… Ve ben, hicbir mevsim eylul kadar uşumem! Bilirim, vedalar uşutur insanı; soğuktur
Ey omrumun, vaveylasıyla titrediği genclik yanım!
Bu kacgocler dunyasında eylul sana, sen eylul firakına gebesin, unutma!
imageseyluldustugonlume5add1daf84628