Forumda yenilikler devam etmektedir , çalışmalara devam ettiğimiz kısa süre içerisinde güzel bir görünüme sahip olduk daha iyisi için lütfen çalışmaların bitmesini bekleyiniz. Tıkla ve Git
x

Ezoterizm Nedir?

Ezoterizm Nedir?
0
200

dreamseo

FD Üye
Katılım
Kas 11, 2018
Mesajlar
1,680
Etkileşim
6
Puan
38
Yaş
36
Konum
Adana
F-D Coin
70
Ezoterizm, bir konudaki derin bilgilerin ve sırların ehil olmayanlardan gizlenerek, bir üstad tarafından sadece ehil olanlara inisiyasyon yoluyla öğretilmesidir Ezoterizm bir din veya bir inanç sistemi değildir Çoğunlukla ezoterik yani ezoterizm ile ilgili veya ezoterizme dair şeklinde kullanılır

Ezoterizm (içe yönelik anlamileti), asıl olarak belirli kişilerin içselliği ile sınırlandırılmış felsefî öğretilerdir Bu öğretiler herkes tarafından bilinen egzoterik (dışa dönük anlamileti) öğretiler değil, tam tersine belirli kişilerin aşamalardan geçerek bilmeye hak kazandığı öğretilerdir Diğer anlamı ise içsel, tinsel farkındalığa sebep olan, Mistisizm ile eşanlamlı kabul edilen önemli ve kesin bilgilerdir Ayrıca Ezoterizm geniş, farklı öğreti ve pratik yelpazesine sahip olan bir akımdır

Grekçe iç, içselanlamındaki esoterikos sözcüğünden ya da görüyorum, içsel olan, gizli olananlamlarına gelen eisotheosözcüğünden türetilmiştir Karşıt anlamlısı egzoterizmdir 5Gizlilik ve tedriç ilkelerinin nedeni
Ezoterizme göre, ezoterik bilgiler, yani hakikatler ve sırlar, herkese açıklanmamalı, ancak belli eğitimlerden geçip o bilgileri almaya hak kazanmış, layık olmuş kişilere belirli bir zaman içerisinde derece derece açıklanmalıdır Kimseye, değerini ve anlamını anlayamayacağı böyle bilgilerin verilmemesi gerektiği gibi, kimseye kaldıramayacağı, taşıyamayacağı bilgi de verilmemelidir Çünkü taşıyamayacağı bilgi, kişiye bir yarar vermeyeceği gibi, zararlı da olabilir Bu bilgiler belirli semboller ve alegoriler vasıtasıyla aktarılırlarYüksek bilgiler insanlara anlayış düzeylerine göre ve anlayış düzeylerinin ilerlemesine göre derece derece açılan bir sembolizme bürünmüş şekilde verilirler Bu durum kutsal metinlerde de aynen geçerlidir

5Mistisizm ve semavi dinlerde ezoterizm
Ezoterizm, sık sık, yanlışlıkla mistisizm ile karıştırılarak dinsel alana da sokulmaktadır Fakat ezoterizm, Rene Guenon'un belirttiği gibi, ne bir dindir, ne de bir dinin iç kısmıdır Kaynağını herhangi bir dinden de almaz Guenon'a göre, buna karşı gösterilebilecek tek istisna, yalnızca, temel dayanak noktalarını İslâmîyet'ten almış olmakla birlikte, mistisizmle karıştırılmaması gereken İslâmî ezoterizmdir İslâmî ezoterizmde bâtınîterimi kullanılır Yahudi ezoterismine Kabbala denir Ancak, Kabbala inisiyasyon içermediği için ezoterik değildir Budizm dininin ezoterik yorumuna ise Vajrayana denir Bunun dışında Hristiyanlıkta da tarihte ezoterik yorumlar görülmüştür Bunların arasında Behmenizm, Katharizm gibi mezhepler zikredilebilir

5Ezoterizm sözcük anlamı
“Ezoterik sıfatının kullanımı antik çağlara kadar uzanmaktadır Bu kavrama ilk olarak MS 2 yüzyılda Samasota von Lukian tarafından yazılan Aristoteles felsefesinin ezoterik ve egzoterik olarak ele alındığı hicivsel eserlerde rastlanılmıştır Alexandria von Clemens de bu bağlamda ilk olarak “gizli tutma kavramını kullanmıştır Çok benzer bir anlayışla Romalı Hippolyt ile Chalkis’li İmablichos, Pisagor öğrencilerinin arasında egzoterik ile ezoterik olanları birbirinden ayırarak ezoterik olanların daha dar bir çemberde, seçici bir kurul içinde olduğunu ve belirli öğretileri ayrıcalıklı olarak dinlediklerini belirtmiştir Yine Antik Çağlarda kullanılan bir başka anlamı da Platon felsefesini ve mistiğini anlamaya yönelik olan içsel bilgidir Ezoterik kavramı, benzer ya da farklı anlamlarla ilerleyen zamanlarda da yazarlar tarafından kullanılmaya devam edilmiştir

Ezoterizm kavramının geçmişi ise bu durumun aksine çok da eskilere dayanmamaktadır Bu kavramda ilk olarak 1828 yılında Jacques Matter’ın Antik Çağ Gnostizmi (tanrıyı kabul etme, bilme) üzerine yazdığı eserinde karşılaşılmıştır Diğer yazarların da bu yeni türeyen sözcüğü kabul edip kullanmaya başlamalarının ardından Ezoterizm, 1852 yılında ilk olarak Fransızca bir sözlükte “içrek bilgi (gizli bilgi) anlamına gelen sözcük olarak yerini almıştır Daha sonra Eliphas Lévi’nin büyü konulu etkin kitapları dolayısıyla sözcük, anlamından çoğu kez uzaklaşmıştır Bu eserlerde Okültizm (kara büyücülük, müphemcilik) sözcüğüne de ilk defa yer verilmiştir O zamandan bu yana çoğu akım ya da yazarlar, sözcük hakkında kendi tanımlarını kendilerine özgü biçimde yapmışlardır


Günümüzde Ezoterizm daha farklı olarak algılanmaktadır Bilinmeyen, sır olarak kalmamalı; herkesin öğrenebileceği, öğrenme gereği duyacağı içrek bilgiler olarak algılanmalıdır

Günümüzde bu kavramın başka bir genel karşılığı ise; asıl olan, kendine özgü kesin bilgiler ve bu bilgilere ulaşmayı sağlayan farklı yollardır

Ezoterizm ve ezoterik kavramlarının bilimde iki farklı temel kullanımı vardır Bu kavramı din bilimi alışılagelmiş tipolojide tanımlar ve belli yollarla dinsel formda karakterize eder Genellikle, Ezoterizm kavramıyla bağlantılı olan içrek bilgi kavramı din biliminde yer almaktadır Bir başka, bununla yakın bağıntılı ve Mircea Eliade, Henry Corbin ve Carl Gustav Jung tarafından temsil edilen bir geleneğe göre ise “ezoterik dinin daha derini “içrek sırlarına işaret eder, bu nedenle de aynı dinin örneğin sosyal kurumları veya resmi dogmaları gibi “egzoterik boyutlarından ayrışma görülür Her iki yaklaşım da her dönemin ve bölgenin çeşitli dinlerinde uygulanabilmektedir Bu akım veya yönelimlerden ayrı tutulması gereken bir durum ise, özellikle batı kültüründe, belli benzerlikler gösteren ve tarihsel anlamda birbiriyle bağlı belli başlı akımları ezoterik olarak özetlemeye yarayan toplumbilimsel yönelimlerde söz konusu olmaktadır Bu bağlamda son zamanlarda ortaya çıkan batı Ezoterizm’inden de bahsedilebilir Ezoterizm tarihi çağlara göre de ayrılmıştır Bazı yazarlar; Yeniçağ, Ortaçağ ve eski Antik Yunan çağı olarak Ezoterizm felsefesini gruplandırmışlardır Bu gruplandırılan tanım ve kullanım alanları tamamen aynı olmasa da özde birbiriyle bağlantılıdır Bunun yeniçağdaki bir örneğini Rönesans içindeki “hermetizm (kapalılık) akımında görmekteyiz; bir başka tanımla “gizemlimüphem felsefe diye bilinen bu yönelimde çok geniş anlamıyla NeoPlatoncu bir bağlam söz konusu olmaktadır, içinde ise Simyacılık, Paracelsusculuk, Gül Haçı tarikatçılığı, Hristiyan Kabala ve teosofi geleneği, İlüminata (Işık) tarikatçılığı ve 19 ile 20 yüzyılın NewAge Hareketine kadar sayısız müphemcigizemci akımı vardır Daha eski çağların dâhil edilmesi durumunda ise antik Gnostizm ve Hermetizm, Yeni Platoncumetin okumaları ve değişik gizemci “bilimlerin yanı sıra büyücü akımlar da sayılması gerekmektedir Bunların hepsi, Rönesans döneminde iç içe geçip birbiriyle bir sentez oluşturmuştur Bu açıdan bakılınca, teolojik bazdaki iki ilkesel yaklaşıma dair önlerde vurgulanan ayrım önemsizleşir, çünkü hem gizli tutma hem de toplumbilimsel araştırmalardaki “içrek yolun boyutu ezoterik durumlarda görünebilir de, eksik olabilir de

5Batı Ezoterizm tarihi
Ön söz: “Ezoterizm Tarihi, konuyla alakalı net, kesin bir tanımlama olmadığından ve farklı tanım kullanımları olduğundan problem teşkil etmektedir

5Antik Dönemde Ezoterizm
Bugünkü Ezoterizm görüşlerinin oluşmasına yardımcı olan ilk kanıt, Antik ve Yunan dönemi öncesinden bu yana süre gelmiş sosyal yapı ve öğretilerdir Bu öğreti ve sosyal yapının çıkış noktası, kurucusu Pisagor’un olduğu dini felsefi okullar (MÖ 570–510) ve Pisagor taraftarlarının Kroton’da (bugünkü Güney İtalya’nın Calabria bölgesindedir) kurduğu tarikattır Pisagor, diğer çağdaşları gibi (orfik ve farklı mistik kültler) ruh göçü inanışına bağlı olarak ruhun ölümsüzlüğüne inanmıştır Pisagor, bedenin ruh için geçici bir yer olduğunu ve daha sonra bu tutsaklıktan kurtulup özgür olacağını savunur Manevi yönden kusursuz bir hayat şartıyla ruh bedensel varoluştan kurtulur Daha sonra bu inanışa göre; yeniden doğma daha yüksek bir mevki ile devam eder Bu yeniden doğum dizisinden sonra bedensel dünyadan tamamen uzaklaşılır Bu inanış, Homeros görüşlerine karşılık tam bir zıtlık oluşturur Iliada’da belirtilen düşüncelere göre, ruh göçünün kabul edilir olduğunu; fakat ruhun her bedende farklı karakteristik özellikler gösterdiğini savunulur Empedokles ve Platon gibi diğer önemli filozoflar da ruh göçüne (reenkarnasyon) inananlardandır

Ezoterizm akımının diğer ana konusu ise daha önce Pisagor’un da ele aldığı tüm varoluş prensiplerinin yükselen değerlere sahip olduğu ile ilgilidir Dünyanın çok sayıda karakterler armonisiyle düzenlenmiş “tek (bütün) olduğuna inanılır Ruh bir şekilde tüm evrenle genel, matematiksel ve ifade edilebilir bir uyum içerisindedir Dünyanın ahenk içerisinde oluşu, Pisagor’un da ele aldığı gibi, gezegenlerin farklı hareketlerle oluşturduğu müzikal uyumdan kaynaklanmaktadır Bu durumun asıl sebebi budur Ayrıca, adalet ve ikilik gibi tinsel nitelikler ahlâki bakış açısıyla alakalıdır


Platon, ruhun ölümsüzlüğünü tartışmacı bir şekilde kanıtlamaya çalışmıştır (Phaidon diyalogu) Bunun üzerine prensipte bedenden ayrı olarak ele alınan ruh, akıl aracılığıyla tanımlanmıştır Ruhun asıl yeri, öldükten sonra geri döneceği saf ve ebedi düşünceler ve zihinsel varlıklar dünyasıdır Pisagor’un da belirttiği gibi beden, ruhun bir dizi dönüşüm yaptığı ve saf bir yaşam sürmesi koşuluğuyla kurtulabileceği hapishanesidir Ruh, bu kurtuluş sayesinde gerçek ruhsal varoluşuna geçebilmektedir Bedensiz olarak ruh, ait olduğu sonsuz varlıksallıkları da doğrudan algılayabilir, görebilir, ancak bu bilgi bedende karanlık ve bulanık olarak durur, buna bağlı olarak da ancak kendi içine dönük ussal etkinliğin devamında bir anımsama veya hatırlama (Mnemosyne) olarak belirir Platon, canlıların yanı sıra gezegenlerin ve hatta yıldızların da bir ruhu olduğunu ve onların da yaşadıklarını iddia eder

Ezoterizm, Platon felsefesinde içe giden yol anlamına gelmektedir Platon’un da görüşlerine paralel olan Ezoterizm öğretileri aracısız ve kolay kavranabilir niteliktedir

Platon bir öğretici olarak önemli olan noktaların ipuçlarını verir ve kişi bu öğretiler ışığında kendi ezoterik bilgilerine ulaşır

Platon’un ruh üzerine verdiği bilgiler, milattan sonraki zamanlarda ortaya çıkan Neoplatonizm (Yeni Platonculuk) akımına yol gösterici olmuştur Neoplatonizm akımının Roma’daki en önemli öncüsü Plotin’dir (MS 205–270) ve antik çağ bitimine kadar felsefi görüşleri geçerliliğini korumuştur Plotin insanın içinde zaten var olan ve farkında olmayı gerektiren tanrı inancı olarak da nitelendirdiğimiz içteki “ben konusunu Platon’un öğretileri doğrultusunda ele almıştır Bu sözü edilen konu, asıl ulaşılmak istenen ruh kavramını tanımlamaktadır “Plotin düşüncelerinin en önemli özelliklerinin mistik olarak kabul edilmesi adlı eseri yazan filozof Wolfgang Röd, “archimedischen Punkt europäischer Seeleninterpratation (Avrupa Ruh Yorumlamasının Arşimet Noktası) ve “Bugünkü Ezoterizm görüşlerinin yöntemsel ve kilit noktaları adlı eserin yazarı Ezoterizm filozofu Kochu von Stuckrad bu konuda Yeni Çağ hareketini başlatmışlardır Plotin’in ele aldığından daha ayrıntılı olarak ele alınan mistik unsurlar konusu büyü konusuyla bağlantılı olarak Iamblichos (MS yaklaşık 275–330) ve Proklos (5 yy) tarafından ele alınmıştır Bu söz konusu felsefeciler kendi dönemlerinde merakın da artmasıyla mistik dinler, büyü ve kehanet üzerinde çalışmışlardır Röd, Neoplatonik felsefenin değişimi konusuyla alakalı olarak “Teosofi ve Büyücülük Neoplatonizm’in alt konusudurdemiştir

Ezoterizm’e büyük değerler kazandırmış Helenistik dönemde yaygınlık kazanan başka bir gelenek de tanrı Hermes ile bağlantılı olarak Mısır mitolojisi ve büyülerinin ve Yunan felsefesinin senteziyle ortaya çıkan Hermetizm’dir Burada daha çok YunanRoma düşüncelerinde daha az ele alınan “tanrı ve “asıl insan gibi ana konular ön plandadır Hermetizm’in bir başka ana konusu ise mikro evren ve makro evren çerçevesindeki astrolojik karşılıkların Sympathie (birleşik duyu; duyu bütünlüğü, algısal uyum) ile olan ilişkisidir Daha sonra Neoplatonik kavram çerçevesinde tüm evren ve evrene hâkim ilahi güç aracılığıyla ruhun ölümsüz olması düşüncesinin yaygınlaşması belli başlı etik yönelimlerin ve bilgilerin ortaya çıkmasını mümkün kılmıştır

Diğer önemli işaret ise Gnosis (tanrıyı bilme) olarak da tanımlanabilecek Antik Çağ’ın son dönemi, çeşitli din akımlarının etkileriyle oluşan ruhun işkenceden kurtulması düşüncesidir Bu çok yönlü dinsel hareketler MS 1 yüzyılda Mısır’da ve Doğu Roma İmparatorluğu’nda ortaya çıkmıştır Söz konusu bu hareketler, putperestlik, Yahudilik ve Hristiyanlıkta da görülmüştür Ayrıca, Yunan felsefesi de bu dini düşünceyle paralel gelişmiştir Bunun yanı sıra son derece önemli olan diğer kavram ise ikilik kavramıdır Bu kavramın ana hatları ve hareket alanı oldukça belirgin ve katıdır İkilik, tinsel bağlamda ruhsal dünyanın ve gelip geçici kabul edilen madde dünyasının birbirinden keskin bir şekilde ayrılmasıdır Bu tanıma aydınlık ve karanlık, iyi ve kötü kavramları da örnek gösterilebilir Kutsal dinler üzerinde çalışan yazarlar bu doğrultuda anahtar bulgu elde etmişlerdir Bu, geliştirilen söz konusu hava ve gazın birlikte kullanımı (Pneumatik) bulgusu ruhsal gerçekliği kolay anlaşılır kılmıştır Hristiyan Gnostisizmi’nde özellikle tek ve gerçek kabul edilen inanç olarak İsa Mesih’in ve buna bağlı olarak dünya tarihinde kabul görmüş düşünce ve görüşlerin gerçek olmadığı kabul edilir

Gnostik düşünce akımı hem felsefi açıdan hem de güçlü kurumsal içyapısı açısından merkez kiliseye karşı çıkışlarını sürdürmüştür Merkez kilisede, kilise kavramının oluşumu ve Hristiyan Gnosisi’nin farklı düşünceleri arasında keskin bir ayrılık söz konusudur

Papa Clemens’lerin (I ve II) ve Origenes’in etkili teolojik öğretileri Gnosis fikirlerine yakındır Gnosis ve bu öğretilerin yakınlığı tinsel yüce bilgilerin yayılmasını sağlamak vasıtasıyla olmuştur Bu yayılma sırasında o döneme ait talepler de bu yönde gerçekleşmiştir Origenes, o dönemki karşıtı Salamis von Epiphanes tarafından “baş sapkın olarak ilan edilmiştir Hristiyanlar arası Katolik ve Ortodoks mezhepleri kolayca tanımlanırken kilise karşıtları “Gnosis ve “Gnostisizm kavramlarını tanımlamada problem yaşamışlardır

Hristiyan eleştirmenler ve Gnostik diye adlandırılan düşünce biçimi arasındaki temel fark, kendi öğretilerinin tekliği ve tanınan nesnelerin bir güce sahip olduğu düşüncesini yaymaktır Bunun tam tersi kilise, insanın öğrenme isteğini sınırlamakta ve sadece dini hususlara değer vermektedir Kilise böyle bir bilgi otoritesi olma yetkisini, sadece kendisi tarafından resmi geçerli ilan edilip kabul gören yazı ve metinlerin içeriği ve kendisi tarafından öngörülen inanç kurallarına dayandırmaktaydı Bu tür açıklamalar somut anlamda özellikle Astroloji ve büyü kavramlarını sorgulamaya neden olmuştur MS 4 yüzyıla kadar kilisenin gücü öylesine hükmedici durumdadır ki önemsiz hatalar yüzünden yakılma ya da kılıçtan geçirilme gibi ölüm cezaları yaygınlık kazanmıştır Bu tür sapkınlıklar zaman geçtikçe etkisini kaybetmiş ve daha sonra da yok olmuştur; çünkü insanoğlu, 20 yüzyıla kadar sürekli gelişmiş ve Irenäus von Lyon gibi kilise karşıtları objektif açıklamalarla insanları aydınlatmıştır İlk olarak 1945 yılında Mısır’da (Nag Hammadi) Gnostisizm metinlerini “büyüler başlığı altında toplamış ve ilk defa kendi fikirlerini eklemeden tarafsız, açıklayıcı ve net bir bakış açısı sunmuştur Ortodoks mezhebi, toplanan bu metinleri tanımaktadır

5Ortaçağda ezoterizm
Ortaçağ’da Hristiyan camiasının Antik Dönem öğretilerinin büyük bir bölümü etkisini yitirirken, İslam dünyasında bu düşünceler geçerliliğini korumaya devam etmiştir İslam dininde ortaya çıkan bu düşünceler, farklı dinsel kültürlerden ve daha çok Musevilik dininden kaynaklanmıştır Özellikle, insanın benliğinde yaşadığı uyanış ve İncil’de bulunmayan dini ibareler Ortodoks Hristiyanlığı tarafından kabul görmemiştir Bunun yanında Akdeniz ülkelerinde Pagan dini ahmet reistarafından ortaya çıkarılmıştır; Yakın Doğu’da ise, Ortodoks Hristiyanlığının yanı sıra özellikle Mani dini, Zerdüştlük ve İslamiyet yayılmaya başlamıştır Diğer taraftan, özellikle Benedikt Tarikatı tarafından yeni kurulan 529 manastır, kuzeyde yayılmaya başlayan Mistisizm inanışını benimsemiştir Havari hikâyelerinde adından sıkça bahsettiği Pavlus ile aynı dönemde yaşayan yazar Dionysias Areopagita’nin 5 ve 6 yüzyıllarda yaygınlaşmış olan Ortaçağ Mistisizmi’nde büyük etkisi olmuştur Dionysios, Platon’un da ele aldığı “negatif Teoloji kavramı üzerinde durmuş, tanrının ulaşılmaz yüceliği konusunu incelemiştir İlk olarak tanrının tekliği hakkında şimdiye kadar süre gelen bilgilerin koşulsuz geçerliliğini ortadan kaldırmıştır Ayrıca Dionysios tanrı ile insan arasında aracı olduğuna inanılan meleklerin hiyerarşik yapısını belirlemiştir

Yaklaşık yüz yıl sonra Pavlus’un da daha önceleri kısaca değindiği 5 yüzyıl sonlarına doğru ortaya çıkmış, bugün bile geçerliliğini koruyan bu yazarın söz konusu yazıları insanlar arasında derin bir şüphe uyandırmıştır


8 yüzyıldan itibaren Güney İspanya’da hoşgörülü Arapların inanışıyla İslam, Hristiyanlık ve Musevilik dininin inanışları ortak bir paydada harmanlanarak birlik oluşturmuşlardır Bu birliğin oluşumuyla İslamiyet’te Sofizm akımı ortaya çıkmıştır Platon ve diğer filozoflar bu tarihten itibaren batı Avrupa’da daha da tanınmışlardır

12 yüzyılda Güney Fransa’da Musevilik diniyle alakalı olan Kabala, yeni mistik düşünce olarak ortaya çıkmıştır Kabala önceleri Musevilikte bilinen bir inanışken daha sonra Ezoterizm tarihinde önemli bir role sahip olmuştur İlk başta kutsal kitap olan Tevrat’ın açıklanması engellenmiş; fakat Kabala daha sonra kendine özgü mistik öğelere sahip inanışıyla bu engeli kaldırmayı başarabilmiştir Bazı Kabala inanışına sahip kişiler en tanınmışı Abraham Abulafia’dır Hristiyan Gnostikler gibi, bir kişinin sadece Tevrat’a bağlı kalmayabileceği, aynı zamanda kesin olarak kabul görmüş mistik deneyimlere de inanabileceği görüşünü savunmuştur

Bingen Hildegard, “Tanrısal eserlerin kitabı adlı eserini bu bağlamda yazmıştır İnsanların sanrı tasviri, 13 yüzyılda ‘tek evren’in bir parçası olan Hristiyanlıkta da kozmolojik öğretilerin, karşılıklarda düşünmenin, hayal gücünün ve ruh transferinin üst başlığı olarak daha sonraları Ezoterik adıyla anılacak olan resmi ve önemli bir yer edinmiştir Buna örnek olarak; Almanya’dan Mistik inanışa sahip Bingen Hildegard, Fransa’dan Chartres’de Platon’un düşüncelerini benimseyen okul, İtalya’dan hayalci Fiore Joachim ve Fransisken, İspanya’dan Mallorquiners Ramon Llull’un Yeni Platoncu yaklaşımını ortaya koyan Kabala’yı andıran öğretisi ve İngiltere’den Oxford (Robert Grosseteste’daki ışığın teozofisi ve Roger Bacon’daki simya ve astroloji) gösterilebilir 1300’lerde Teolojide, Rasyonalizmi vurgulayan ve hayalciliği reddeden Averroizm üstünlüğü görülmüştür

Özellikle Mistisizm 14 yüzyılın ilk yarısında temsilcilerinin Latince yerine şu ana ait halk diline önem vermemeleriyle hatırı sayılır gelişmeler kaydetmiş ve popüler hale gelmiştir Burada önde gelen kişiler ise Alman Dominik (rahibi) Usta Eckhart, Johannes Tauler ve Heinrich Seuse’dir Buna ek olarak; Hollanda, İngiltere, Fransa, İtalya ve İspanya’da da temsilciler olmuştur Bu Mistizistlerin deneyimlerinin ve kullandıkları kavramların çeşitliliği içinde onların hedefi; Mistisizim Birliği, mistizist birleşme ya da insanların tanrıyla ortak komünyon oluşturması “ruhun gerisinde tanrının doğuşu olmuştur Eckhart’ın mistizist düşünceleri Ortaçağ Mistisizminin tepe noktasına ulaşmıştır; aynı zamanda Mistisizm için Yeni Çağ‘ın ilk dönemlerinde uyanışa geçen yeni bir çıkış noktası da oluşturmuştur Eckhart için Mistisizm kendinden geçmiş bir hayranlığı değil, tartışmaya, sonuçlara odaklanmaya, saltlığın kavranmasına ve tek olmaya dayalı özel bir düşünce tarzını yansıtmaktadır Bu görüşle Eckhart Johannes Scotus Eriugena, Dionysios Areopagita ve Yeni Platonculuk geleneği içinde kalmıştır Çoğu zaman Almancayı kullandığından dolayı, Hristiyan teolojisi içindeki bu platonik yöneliminin en güçlü temsilcisi olarak ortaya çıkmıştır Buna karşın, ölümünden sonraki dönemde onun öğretisi bir tür İncil dışı inanış olarak yargılanmış ve görüşlerinin yayılması karmaşık teolojik ekol tartışmalara vesile olması nedeniyle eleştiri görmüştür Büyü ve Astroloji gibi Ezoterizm inanışları Ortaçağ’da yayılmıştır Ayrıca büyü o dönemde melek ve şeytanlarla (Invokation) ilişkilendirilmiş ve şeytanın varlığı teolojide iyi olarak bilinen melekler kadar kabul görmüştür Simya, İspanya’daki Arap Müslümanların öncülüğünde 12 yüzyılda kesin olarak kabul görmüştür

Tarihsel planda genel olarak, ezoterik bilgibelirli grupların, farmasonlar gibi, dışarıdakilerden (halktan) sakladığı bilgiyi tanımlamakta kullanılmıştır Son zamanlarda, okült ve mistik öğretilerin halka daha fazla yansıması ile beraber, daha farklı bir ezoterik anlayış önem kazanmıştır; ancak ferasetli ve farkında bir azınlık tarafından anlaşılabilen kompleks ve güç bir tür bilgi Bu anlayışta, ezoterik bilgi çoğunlukla dışarıya dair bilgilerden farklı ve uzak olan derin, kişinin içinde sakladığı bir tür hikmettir
 

Similar threads

Ezoterizm, bir konu hakkında epeyce derin bilgilerin ya da konuyla ilgili sırların, yine benzer konu ile ilgili yeterli düzeyde bilgiye sahip olmayanlardan saklanması ve gizlenmesi anlamına gelen bir akımdır Bu akımda, konusunda üstad bir birey tarafından, yalnızca yeterli kişilere, “inisiyasyon...
Cevaplar
0
Görüntüleme
172
Kybalion Antik Mısır ve Yunan Hermetik Felsefesi eski darı kıyafetleri antik mısır kıyafetleri antik yunan eski yunan elbiseleri Kendilerini Üç İnisiye olarak tanıtan yazarların 1912 yılında yayınlanan ve Hermesçi Öğretileri sade bir dille ifade eden bu minik kitap, o zamandan beri bir...
Cevaplar
0
Görüntüleme
70
Simya veya alşimi; (Arapça'daki alKimiyakelimesinden gelir, İngilizce'ye alchemyolarak geçmiştir) Hem doğanın ilkel yollarla araştırılmasına hem de erken dönem bir ruhani felsefe disiplinine işaret eden bir terimdir Simya; kimya, metalurji, fizik, tıp, astroloji, semiotik, mistisizm...
Cevaplar
0
Görüntüleme
136
Hermeneutik Ne çağrıda bulunmak, Hermeneutik girişim, Hermeneutik anlamı Hermeneutik Nedir? Hermeneutik (yorumsama) Antik Yunan Tanrısı Hermes, yer (ırk) ile gök (tanrılar) aralarında senet kurucu ve yer yüzünde yukarının (tanrısal olanın) yorumcusu (hermesneuta) olarak kabul görmekte idi...
Cevaplar
0
Görüntüleme
100
Mahmud Erol Kılıç SUFİ KİTAP YAYINLARI Bilgelerin ruhu Salih DEMİRHAN • 75 Sayı DİĞER YAZILAR Anadolu, Osmanlı’nın dağılma sürecinde ve sonrasında dünyanın pek çok farklı yerinde yaşayan Müslümana sığınacak son liman olmuştu Katliama uğratılan, topraklarından çıkarılan o insanlar...
Cevaplar
0
Görüntüleme
72
858,475Konular
981,251Mesajlar
29,551Kullanıcılar
Üst Alt