iltasyazilim
FD Üye
Uzun Fabl Örnekleri,
Fabl Hikayeleri Uzun
Uzun Fabl Hikayeleri
İKİ PAPAĞAN, KRAL VE OĞLU
Biri baba, biri oğlu iki papağan Kral sofrasından geçiniyorlarmış İki yarıtanrı, onlar da baba
oğul bu papağanlarsız edemiyorlarmış Dördü de yaşlarına başlarına tarafından Samimi Olarak bağlıymışlar
birbirine Dki baba canciğermiş; Uçarı yürekli iki oğul da Bağdaşıyorlarmış nasılsa Sofrada,
okulda bir prensle elde etmek Ne asalet bir genç papağan için Prens, acımasız bir cilvesiyle kaderin,
Diğer kuşları da seviyormuş: Bir serçe, çapkın mı çapkın, Çevrenin en sevdalısı, Bağlamış
kendine genç prensi İki muhalif kuş oynaşırken bir gün Bütün delikanlılar gibi Kavgaya
çevirmişler oyunu Serçe, uzunlamasına bakmadan, O Kadar gagalar yemiş papağandan, Sürtmüş kanadı
yere can çekişir gibi, Kurtulmaz sanmışlar aldığı yaradan Prens kızıp öldürmüş papağanı
Haberi yetiştirmişler babasına;
Zavallı yaşlı ciyak ciyak bağırmış;
Lakin ne dek yolunsa, yırtınsa gereksiz yere:
Konuşkan yavrusu gitmiş değişik dünyaya,
Konuşmaz olmuş daha açık konuşmak gerekirse;
Öyle olunca da bir kızmış ki babası
Saldırmış kralın oğluna,
Oymuş iki gözünü ansızın
Ve kaçmış bir çamın tepesine saklanmış
Orda, tanrıların kucağında,
Tadını çıkarıyormuş aldığı öcün,
Emniyet içinde, kimseden korkmaksızın
Kralın ta kendisi gitmiş çağırmış onu:
Gel dostum, demiş gözyaşı dökmek neye fayda? Kin, öç, matem, bitsin bundan böyle bunlar Duyduğun acı ne kadar büyük de olsa Haksızlığın bizden yanlamasına olduğunu Söylemek zorundayım sana
Oğlum sebeb oldu bütün bunlara Oğlum mu dedim? Hayır, kaderin işi bu: Çoktan yazmış oysa alınlarımıza, Ölecek birimizden birinin çocuğu, Bu yüzden de öteki kör olacak Ne olur gelsen de kafesine, Dki baba birbirimizi avutsak? Papağan demiş fakat efendisine:
Sayın kralım, nasıl güvenebilirim sana, Bu benim yaptığımı yaptıktan daha sonra? Kaderden söz ediyorsun;
Beni kandıracağını mı sanıyorsun
Senin inançlarına sığmaz uydurmalarla?
Lakin ister Tanrı yürütsün ister kader
Bu dünyanın işlerini,
Benim alnıma yazılı olan da şu ancak,
Bu çamın tepesinde
ya da karanlık bir ormanın köşesinde
Bitireceğim son günlerimi, Gözleri görmez olmuş oğlundan uzaklarda Onu gördükçe kızacaksın
elbet bana Bilmez miyim, kral lokmasıdır öç elde etmek, Tanrılar öç alır da krallar almaz mı?
Dnanmıyor değilim hemen, Sana ettiğim kötülüğü Ama çok daha güvenli geliyor bana Senin elinden, gözünden uzaktan almak Canım kralım, git, uğraşma boşu boşuna; Bana haram bundan böyle seninle yaşamak Keza ayrılık azaltır öfkeyi, kini Sevdanın da merhemi olduğu gibi
SALYANGOZ ve EVİ
Salyangozları bilir misiniz? Onlar da tıpatıp kaplumbağalar gibi evlerini sırtlarında taşırlar çok eskiden,evini sırtında taşımaktan hoşlanmayan anlayışsız bir salyangoz yaşarmışÜstelik evinin rengi de hiç hoşuna gitmezmiş
Bizim salyangoz,kelebek ve uğurböceğini çok severmişArada bir onlarla dertleşir,sırtında taşıdığı evi onlara şikayet edermişAh keşke! dermişEvimi sırtımda taşımak zorunda olmasaydımHadi taşıyorum,hiç olmazsa sizin ancak gibi bol desenli ve renkli olsaydı
Kelebek ve uğurböceği bir gün salyangoza;Sevgili arkadaşımız! demişlerHani evim renkli olsun diyorsun ya,biz çaresini buldukRessam olan bir tırtıl varSeni ona götürürsek eğer, evini rengarenk boyar
Salyangoz buna fazla sevinmişNe duruyoruz!Derhal gidelimdemişBöylece düşmüşler yola Tırtılın kapısını çalmışlarGelen misafirleri dinleyen tırtıl, boyalarını ve fırçasını alıp çalışmaya başlamışSonunda salyangozun evine fazla güzel desenler çizmişSalyangoz yeni görüntüsünü beğenmiş beğenmesine ama yine de evinin sırtında olması onu çok üzüyormuş
Dönüş yolculuğunda üç arkadaş şiddetli bir yağmura yakalanmışKelebek ve uğurböceği böylece ıslanmışlar oysa,sele kapılmaktan zor kurtulmuşlar Fakat salyangoz hemencecik evinin içine girmiş Yağmur dinip de evinden dışarı çıkınca,arkadaşlarının acınacak halde halini görüp üzülmüşSonra da kendi kendine şöyle düşünmüş:İyi ama saklanabileceğim bir evim varRengi olmasa da,Rengi olmasa da beni yağmurdan koruyor ya
Şirin salyangoz bu olaydan sonra bir daha hiç üzülmemiş
KÖLE ve ASLAN
Eskiden bir köle kaçıp ormana sığınmışEtrafta gezinirken,iniltiler içinde eziyet çeken bir aslan görmüşönce korkup kaçmaya yeltenmişFakat aslanın yerinden hiç kıpırdamadığını,yalvaran gözlerle kendisine baktığını görüp durmuşAslan kanayan pençesini uzatıyormuş onaKöle dikkatlice bakınca, aslanın pençesine büyük bir dikenin saplandığını görmüşDikeni çıkarıp yarayı temizleyen köle,gömleğinden kopardığı bezle de tamamen sarmış
Rahatlayan aslan ayağa kalkıp kölenin ellerini yalamaya başlamışSonra da önüne düşüp yaşadığı inine götürmüşHer gün yakaladığı avları ine taşıyıp,köleye destek ediyormuş
Bu beraberlikleri uzun sürmemişOrmana gelen avcılar ikisini de yakalamışlarAyrı kafeslere kapatıp günlerce aç bırakmışlar onları
Kralın da hazır bulunduğu bir gün kafesin ağzı açılmışAslanın köleyi nasıl parçalayacağını herkes ilgiyle bekliyormuşBüyük bir iştahla saldıran aslan,kölenin yanında gelince onu tanımışÖnünde bir köpek sadakatiyle durup ellerini yalamaya başlamış
Kral bu duruma fazla şaşırmışKöleyi yanında çağırıp bütün hikayeyi dilemiş ondanAnlatılanlardan çok etkilenen kral,kölenin affedilmesini,aslanın da ormana salıverilmesini emretmiş
TİLKİ İLE KEDİ
Tilki ile kedi sohbet ediyorlarmışTilki tekrar tekrar ne değin hilekar ve uyanık olduğunu anlatıyormuşSöylediğine kadar düşmanları onu daha alçak edemezmiş çünkü onlardan kurtulacak bir sürü oyun ve hile bilirmiş
Kedi birazcık da utanarak;Ben artı oyun bilmem ancak! demişDüşmanlarımın elinden kurtulmak için bir tek yol bilirim,o da kaçmaktır
Tilki;Kedi kardeş! demiş,Ben her risk aleyhinde başımın çaresine bakabilirim lakin senin durumuna üzülüyorumKorkarım bir gün düşmanların seni tez daha alçak edecek
Az sonra bir sürü tazının bağrışmalarını duymuşlarBir avcı topluluğuna ait olan bu köpekler,tüm hızlarıyla kendilerine dürüst koşuyormuşKedi anında,yan bir ağacın dallarına sıçrayarak en üst bir yaprak kümesinin içine saklanmış
Tilki ise;Acaba şu hileyi mi yapsam,yahut bu hileyi mi? diye düşünmeye başlamışÇünkü böylece fazla aldanma biliyormuş ancak,hangisini uygulamasının daha içten olacağına karar veremiyormuşTam birisini uygulayacakmış fakat,tazılar etrafını çevirip tilkinin işini bitirivermişler
Tüm olanları yukarıdan seyreden kedi,çok kandırma bilmediğine şükretmiş
ZALIM ASLAN
Bir Zamanlar ormanın birinde,canavar mı canavar bir aslan varmışÇok kan döker,canını yakmadık tek bir hayvan bile bırakmazmışO yaşadığı sürece,hiçbir hayvan bakımlı yüzü görmemişTüm hayvanlar ondan nefret edilen şey eder,ölümünü beklermiş
Bu zalim aslan sonunda yaşlanmışGücü kuvveti kalmamışAğzındaki dişler de dökülünce herkesin maskarası olmuşHiçbir hayvan ona takviye etmiyor ve onunla konuşmuyormuşHayvanlar bir gün oturup karar almışlar;Gelin daima beraber,bize bunca musibet eden bu acımasız aslanı ayrıntılarıyla bir dövelim Yaptıklarının cezasını,az da olsa gömüş olsun böylece
Sonunda bütün hayvanlar aslana saldırmışadamakıllı bir dövmüşler onuBirisi boynuz vuruyor,diğeri çifte atıyor,bir başkası ısırıyormuşBu Nedenle;yaman bir öç almışlar aslandan
KURT İLE KÖPEK
Bir köpek ormanda gezerken kurtla karşılaşmışHasta ve fazla zayıflamış olan kurt,ayakta güç durabiliyormuşKöpek kurdun bu haline fazla üzülmüşNe dek kötü görünüyorsun böyle kurt kardeş?demişHerkes bizi düşman bilse de,biz uzak akrabayızDoğrusu sana yardımcı olmak isterim
“Hiç sorma demiş kurtAğır bir hastalığa yakalandığım için uzun zaman avlanamadımŞimdi iyileştim lakin bir av yakalayacak değin gücüm kalmadı bundan böyleBen de böyle aç susuz dolaşıyorum artık
“Sen hiç üzülmedemiş köpekBen sana yardım edeceğimBu akşam sahibimin düğünü var Akşam olunca köyün dışındaki çalılıklara gelBen sana düğün yemeklerinin artıklarını taşırım
Birkaç gün baştan başa köpek kadar beslenen kurt,sonunda kendini toparlayıp eski kuvvetine kavuşmuşTeşekkür edip vedalaştıktan sonradan da ormana gitmiş
Aradan yıllar geçmişKöpek ayrıntılarıyla yaşlanınca sahibi onu dışarı atmışOrmanda aylak aylak gezen köpek,eski dostu kurtla karşılaşmışHayrola? demiş kurtFazla acınacak halde görünüyorsun
Köpek içini çekip;Yaşlandım bundan böyle! demişSahibimin işine yaramadığım için beni kovdu
Kurt;biz eski arkadaş değil miyiz? demişDerhal destek etme sırası bendeHatırlasana,benim hayatımı nasıl kurtarmıştın?Derhal bir plan yapmalıyızTamam buldum!Senin sahibinin minik bir çocuğu vardı değil mi?Şu Anda ben gidip onu kaçıracağım,sen de geri götüreceksinBöylece sahibin seni el üstünde tutacak
Bu sözleri söyleyen kurt,kaşla göz arasında gidip,çocuğu ormana getirmişKöydeki cümbür cemaat silahlanıp ormana koşmuş ancak daha ormana girmeden,ihtiyar ve işe afacan diye evden kovdukları köpeğin çocuğu geri getirdiğini görmüşler
Bu olaydan sonradan ihtiyar köpeğin itibarı o kadar artmış oysa,ahali onun kahramanlığını yüzlerce sene çocuklarına anlatmışlar
Kurtla köpek arasındaki bu danışıklı dövüşü hiç kimse anlayamamış
niz,kaplumbağa yaklaşık olarak yarışı son vermek üzereymişAnında fırlamış,rüzgar gibi koşmaya başlamışLakin ne tedavi,kaplumbağaya yetişememiş
Böylece tavşan yarışı kaybetmişAldırış etmemenin cezasını çekmişKaplumbağa ise akıcı adımlarla,tekrar tekrar yürüdüğü için yarışı kazanmış
ŞAHİN İLE HOROZ
Şahin, tatlı bir daire çizerek süzüldü, yüzyıllık çınar ağacının dalına kondu Gerçi kendisini hafif hafif esen rüzgarın kollarına bırakmıştı ama; yine de yorulmuştu inerken Bir vakit konduğu dalda soluklandı, üzerindeki tozları silkeledi ve “Birazcık kestireyim diyerek en ince ayrıntısına kadar yayıldı
Bütün bu sırada bir ses duydu Horozun biri bağırtıyla kaçıyordu Çınarın altına geldiğinde soluk soluğa kalmıştı Dönüp arkasına baktı, kimsenin gelmediğini görür görmez rahatladı
Horozun kaçışını izlemiş olan şahin:
Hah hah hah hah, diye gülmüştü
Horoz, “O da kim? diye çevresine bakınırken, şahin yukarıdan seslendi:
Benim, dostum, ben, şahin, başını yukarı kaldır
Horoz, sesin geldiği yöne kaldırdı başını, şahini fark etti
Şahin hâlâ gülüyordu:
Ne oldu, kimden kaçıyordun o kadar?
Natürel gülersin, dedi horoz, sana tarafından bir şey yok
Kim kovalıyordu seni?
Horoz:
Sahibim, dedi, kim olacak, ilerideki çiftlikte yaşıyorum
Size şaşıyorum, dedi şahin, sahipleriniz, hemen şimdi yumurtadan yeni çıkmış bir yavruyken dikkatle besleyip büyütüyorlar, sizler için güzel evcikler yapıyorlar, kümeslerde bir eliniz darıda bir eliniz arpada yaşayıp gidiyorsunuz, yine de size yaranamıyorlar… Yahu, kendisine bu değin yararı dokunan insanlardan kaçılır mı?
Horoz, şahinin alaycı sözlerini dinledikten sonradan:
Sen, dedi, bir şahini tavada kızarırken ya da şişe geçmiş közde pişerken gördün mü hiç?
Yook, dedi şahin laubali bir tutumla, ne olacak?
Ben, dedi horoz; çok horozlar, tavuklar gördüm sahibim pişirirken, ona nasıl güvenebilirim?
Beydeba, Kelile ve Dimne *
Fabl Hikayeleri Uzun
Uzun Fabl Hikayeleri
İKİ PAPAĞAN, KRAL VE OĞLU
Biri baba, biri oğlu iki papağan Kral sofrasından geçiniyorlarmış İki yarıtanrı, onlar da baba
oğul bu papağanlarsız edemiyorlarmış Dördü de yaşlarına başlarına tarafından Samimi Olarak bağlıymışlar
birbirine Dki baba canciğermiş; Uçarı yürekli iki oğul da Bağdaşıyorlarmış nasılsa Sofrada,
okulda bir prensle elde etmek Ne asalet bir genç papağan için Prens, acımasız bir cilvesiyle kaderin,
Diğer kuşları da seviyormuş: Bir serçe, çapkın mı çapkın, Çevrenin en sevdalısı, Bağlamış
kendine genç prensi İki muhalif kuş oynaşırken bir gün Bütün delikanlılar gibi Kavgaya
çevirmişler oyunu Serçe, uzunlamasına bakmadan, O Kadar gagalar yemiş papağandan, Sürtmüş kanadı
yere can çekişir gibi, Kurtulmaz sanmışlar aldığı yaradan Prens kızıp öldürmüş papağanı
Haberi yetiştirmişler babasına;
Zavallı yaşlı ciyak ciyak bağırmış;
Lakin ne dek yolunsa, yırtınsa gereksiz yere:
Konuşkan yavrusu gitmiş değişik dünyaya,
Konuşmaz olmuş daha açık konuşmak gerekirse;
Öyle olunca da bir kızmış ki babası
Saldırmış kralın oğluna,
Oymuş iki gözünü ansızın
Ve kaçmış bir çamın tepesine saklanmış
Orda, tanrıların kucağında,
Tadını çıkarıyormuş aldığı öcün,
Emniyet içinde, kimseden korkmaksızın
Kralın ta kendisi gitmiş çağırmış onu:
Gel dostum, demiş gözyaşı dökmek neye fayda? Kin, öç, matem, bitsin bundan böyle bunlar Duyduğun acı ne kadar büyük de olsa Haksızlığın bizden yanlamasına olduğunu Söylemek zorundayım sana
Oğlum sebeb oldu bütün bunlara Oğlum mu dedim? Hayır, kaderin işi bu: Çoktan yazmış oysa alınlarımıza, Ölecek birimizden birinin çocuğu, Bu yüzden de öteki kör olacak Ne olur gelsen de kafesine, Dki baba birbirimizi avutsak? Papağan demiş fakat efendisine:
Sayın kralım, nasıl güvenebilirim sana, Bu benim yaptığımı yaptıktan daha sonra? Kaderden söz ediyorsun;
Beni kandıracağını mı sanıyorsun
Senin inançlarına sığmaz uydurmalarla?
Lakin ister Tanrı yürütsün ister kader
Bu dünyanın işlerini,
Benim alnıma yazılı olan da şu ancak,
Bu çamın tepesinde
ya da karanlık bir ormanın köşesinde
Bitireceğim son günlerimi, Gözleri görmez olmuş oğlundan uzaklarda Onu gördükçe kızacaksın
elbet bana Bilmez miyim, kral lokmasıdır öç elde etmek, Tanrılar öç alır da krallar almaz mı?
Dnanmıyor değilim hemen, Sana ettiğim kötülüğü Ama çok daha güvenli geliyor bana Senin elinden, gözünden uzaktan almak Canım kralım, git, uğraşma boşu boşuna; Bana haram bundan böyle seninle yaşamak Keza ayrılık azaltır öfkeyi, kini Sevdanın da merhemi olduğu gibi
SALYANGOZ ve EVİ
Salyangozları bilir misiniz? Onlar da tıpatıp kaplumbağalar gibi evlerini sırtlarında taşırlar çok eskiden,evini sırtında taşımaktan hoşlanmayan anlayışsız bir salyangoz yaşarmışÜstelik evinin rengi de hiç hoşuna gitmezmiş
Bizim salyangoz,kelebek ve uğurböceğini çok severmişArada bir onlarla dertleşir,sırtında taşıdığı evi onlara şikayet edermişAh keşke! dermişEvimi sırtımda taşımak zorunda olmasaydımHadi taşıyorum,hiç olmazsa sizin ancak gibi bol desenli ve renkli olsaydı
Kelebek ve uğurböceği bir gün salyangoza;Sevgili arkadaşımız! demişlerHani evim renkli olsun diyorsun ya,biz çaresini buldukRessam olan bir tırtıl varSeni ona götürürsek eğer, evini rengarenk boyar
Salyangoz buna fazla sevinmişNe duruyoruz!Derhal gidelimdemişBöylece düşmüşler yola Tırtılın kapısını çalmışlarGelen misafirleri dinleyen tırtıl, boyalarını ve fırçasını alıp çalışmaya başlamışSonunda salyangozun evine fazla güzel desenler çizmişSalyangoz yeni görüntüsünü beğenmiş beğenmesine ama yine de evinin sırtında olması onu çok üzüyormuş
Dönüş yolculuğunda üç arkadaş şiddetli bir yağmura yakalanmışKelebek ve uğurböceği böylece ıslanmışlar oysa,sele kapılmaktan zor kurtulmuşlar Fakat salyangoz hemencecik evinin içine girmiş Yağmur dinip de evinden dışarı çıkınca,arkadaşlarının acınacak halde halini görüp üzülmüşSonra da kendi kendine şöyle düşünmüş:İyi ama saklanabileceğim bir evim varRengi olmasa da,Rengi olmasa da beni yağmurdan koruyor ya
Şirin salyangoz bu olaydan sonra bir daha hiç üzülmemiş
KÖLE ve ASLAN
Eskiden bir köle kaçıp ormana sığınmışEtrafta gezinirken,iniltiler içinde eziyet çeken bir aslan görmüşönce korkup kaçmaya yeltenmişFakat aslanın yerinden hiç kıpırdamadığını,yalvaran gözlerle kendisine baktığını görüp durmuşAslan kanayan pençesini uzatıyormuş onaKöle dikkatlice bakınca, aslanın pençesine büyük bir dikenin saplandığını görmüşDikeni çıkarıp yarayı temizleyen köle,gömleğinden kopardığı bezle de tamamen sarmış
Rahatlayan aslan ayağa kalkıp kölenin ellerini yalamaya başlamışSonra da önüne düşüp yaşadığı inine götürmüşHer gün yakaladığı avları ine taşıyıp,köleye destek ediyormuş
Bu beraberlikleri uzun sürmemişOrmana gelen avcılar ikisini de yakalamışlarAyrı kafeslere kapatıp günlerce aç bırakmışlar onları
Kralın da hazır bulunduğu bir gün kafesin ağzı açılmışAslanın köleyi nasıl parçalayacağını herkes ilgiyle bekliyormuşBüyük bir iştahla saldıran aslan,kölenin yanında gelince onu tanımışÖnünde bir köpek sadakatiyle durup ellerini yalamaya başlamış
Kral bu duruma fazla şaşırmışKöleyi yanında çağırıp bütün hikayeyi dilemiş ondanAnlatılanlardan çok etkilenen kral,kölenin affedilmesini,aslanın da ormana salıverilmesini emretmiş
TİLKİ İLE KEDİ
Tilki ile kedi sohbet ediyorlarmışTilki tekrar tekrar ne değin hilekar ve uyanık olduğunu anlatıyormuşSöylediğine kadar düşmanları onu daha alçak edemezmiş çünkü onlardan kurtulacak bir sürü oyun ve hile bilirmiş
Kedi birazcık da utanarak;Ben artı oyun bilmem ancak! demişDüşmanlarımın elinden kurtulmak için bir tek yol bilirim,o da kaçmaktır
Tilki;Kedi kardeş! demiş,Ben her risk aleyhinde başımın çaresine bakabilirim lakin senin durumuna üzülüyorumKorkarım bir gün düşmanların seni tez daha alçak edecek
Az sonra bir sürü tazının bağrışmalarını duymuşlarBir avcı topluluğuna ait olan bu köpekler,tüm hızlarıyla kendilerine dürüst koşuyormuşKedi anında,yan bir ağacın dallarına sıçrayarak en üst bir yaprak kümesinin içine saklanmış
Tilki ise;Acaba şu hileyi mi yapsam,yahut bu hileyi mi? diye düşünmeye başlamışÇünkü böylece fazla aldanma biliyormuş ancak,hangisini uygulamasının daha içten olacağına karar veremiyormuşTam birisini uygulayacakmış fakat,tazılar etrafını çevirip tilkinin işini bitirivermişler
Tüm olanları yukarıdan seyreden kedi,çok kandırma bilmediğine şükretmiş
ZALIM ASLAN
Bir Zamanlar ormanın birinde,canavar mı canavar bir aslan varmışÇok kan döker,canını yakmadık tek bir hayvan bile bırakmazmışO yaşadığı sürece,hiçbir hayvan bakımlı yüzü görmemişTüm hayvanlar ondan nefret edilen şey eder,ölümünü beklermiş
Bu zalim aslan sonunda yaşlanmışGücü kuvveti kalmamışAğzındaki dişler de dökülünce herkesin maskarası olmuşHiçbir hayvan ona takviye etmiyor ve onunla konuşmuyormuşHayvanlar bir gün oturup karar almışlar;Gelin daima beraber,bize bunca musibet eden bu acımasız aslanı ayrıntılarıyla bir dövelim Yaptıklarının cezasını,az da olsa gömüş olsun böylece
Sonunda bütün hayvanlar aslana saldırmışadamakıllı bir dövmüşler onuBirisi boynuz vuruyor,diğeri çifte atıyor,bir başkası ısırıyormuşBu Nedenle;yaman bir öç almışlar aslandan
KURT İLE KÖPEK
Bir köpek ormanda gezerken kurtla karşılaşmışHasta ve fazla zayıflamış olan kurt,ayakta güç durabiliyormuşKöpek kurdun bu haline fazla üzülmüşNe dek kötü görünüyorsun böyle kurt kardeş?demişHerkes bizi düşman bilse de,biz uzak akrabayızDoğrusu sana yardımcı olmak isterim
“Hiç sorma demiş kurtAğır bir hastalığa yakalandığım için uzun zaman avlanamadımŞimdi iyileştim lakin bir av yakalayacak değin gücüm kalmadı bundan böyleBen de böyle aç susuz dolaşıyorum artık
“Sen hiç üzülmedemiş köpekBen sana yardım edeceğimBu akşam sahibimin düğünü var Akşam olunca köyün dışındaki çalılıklara gelBen sana düğün yemeklerinin artıklarını taşırım
Birkaç gün baştan başa köpek kadar beslenen kurt,sonunda kendini toparlayıp eski kuvvetine kavuşmuşTeşekkür edip vedalaştıktan sonradan da ormana gitmiş
Aradan yıllar geçmişKöpek ayrıntılarıyla yaşlanınca sahibi onu dışarı atmışOrmanda aylak aylak gezen köpek,eski dostu kurtla karşılaşmışHayrola? demiş kurtFazla acınacak halde görünüyorsun
Köpek içini çekip;Yaşlandım bundan böyle! demişSahibimin işine yaramadığım için beni kovdu
Kurt;biz eski arkadaş değil miyiz? demişDerhal destek etme sırası bendeHatırlasana,benim hayatımı nasıl kurtarmıştın?Derhal bir plan yapmalıyızTamam buldum!Senin sahibinin minik bir çocuğu vardı değil mi?Şu Anda ben gidip onu kaçıracağım,sen de geri götüreceksinBöylece sahibin seni el üstünde tutacak
Bu sözleri söyleyen kurt,kaşla göz arasında gidip,çocuğu ormana getirmişKöydeki cümbür cemaat silahlanıp ormana koşmuş ancak daha ormana girmeden,ihtiyar ve işe afacan diye evden kovdukları köpeğin çocuğu geri getirdiğini görmüşler
Bu olaydan sonradan ihtiyar köpeğin itibarı o kadar artmış oysa,ahali onun kahramanlığını yüzlerce sene çocuklarına anlatmışlar
Kurtla köpek arasındaki bu danışıklı dövüşü hiç kimse anlayamamış
niz,kaplumbağa yaklaşık olarak yarışı son vermek üzereymişAnında fırlamış,rüzgar gibi koşmaya başlamışLakin ne tedavi,kaplumbağaya yetişememiş
Böylece tavşan yarışı kaybetmişAldırış etmemenin cezasını çekmişKaplumbağa ise akıcı adımlarla,tekrar tekrar yürüdüğü için yarışı kazanmış
ŞAHİN İLE HOROZ
Şahin, tatlı bir daire çizerek süzüldü, yüzyıllık çınar ağacının dalına kondu Gerçi kendisini hafif hafif esen rüzgarın kollarına bırakmıştı ama; yine de yorulmuştu inerken Bir vakit konduğu dalda soluklandı, üzerindeki tozları silkeledi ve “Birazcık kestireyim diyerek en ince ayrıntısına kadar yayıldı
Bütün bu sırada bir ses duydu Horozun biri bağırtıyla kaçıyordu Çınarın altına geldiğinde soluk soluğa kalmıştı Dönüp arkasına baktı, kimsenin gelmediğini görür görmez rahatladı
Horozun kaçışını izlemiş olan şahin:
Hah hah hah hah, diye gülmüştü
Horoz, “O da kim? diye çevresine bakınırken, şahin yukarıdan seslendi:
Benim, dostum, ben, şahin, başını yukarı kaldır
Horoz, sesin geldiği yöne kaldırdı başını, şahini fark etti
Şahin hâlâ gülüyordu:
Ne oldu, kimden kaçıyordun o kadar?
Natürel gülersin, dedi horoz, sana tarafından bir şey yok
Kim kovalıyordu seni?
Horoz:
Sahibim, dedi, kim olacak, ilerideki çiftlikte yaşıyorum
Size şaşıyorum, dedi şahin, sahipleriniz, hemen şimdi yumurtadan yeni çıkmış bir yavruyken dikkatle besleyip büyütüyorlar, sizler için güzel evcikler yapıyorlar, kümeslerde bir eliniz darıda bir eliniz arpada yaşayıp gidiyorsunuz, yine de size yaranamıyorlar… Yahu, kendisine bu değin yararı dokunan insanlardan kaçılır mı?
Horoz, şahinin alaycı sözlerini dinledikten sonradan:
Sen, dedi, bir şahini tavada kızarırken ya da şişe geçmiş közde pişerken gördün mü hiç?
Yook, dedi şahin laubali bir tutumla, ne olacak?
Ben, dedi horoz; çok horozlar, tavuklar gördüm sahibim pişirirken, ona nasıl güvenebilirim?
Beydeba, Kelile ve Dimne *