iltasyazilim
FD Üye
İslam dinini bildiren Hazreti Muhammed kudsal kitap Kur'anı Kerim ile TANRIkavramını reddeder; tanrının varolmayıp sadece ALLÂH'ın mevcudolduğunu vurgular! Bu gerçeğin farkında mıyız?
Bu bölümde, Kur'anı Kerim'in bildirdiği ALLÂHkavramının bütün inançlardaki TANRIkavramından niçin son derece farklı olduğunu açık seçik göreceksiniz…
* * *
En ilkelinden gelişmişine kadar, hemen herkesin, düşüncesinde bir TANRIkavramı vardır… O'na kızar, O'nu sever, O'nu yargılar, Zaman zaman yaptığı yanlış (!) işleri yüzünden O'nu itham eder; adeta O'nu yukarıda bir yıldızda ya da galaksinin herhangi bir yerinde boşlukta oturmakta olan tonton bir dede, ya da celalli bir sultan gibi hayal ederiz!
Biraz daha geniş düşünenler ise, bu hayalimizde var kabul ettiğimiz TANRInın gerçekte varolmasının mümkün olmadığını belirterek; biz tanrıya inanmıyoruzderler ve bu yüzden de ateisttanrı tanımazolarak adlandırılırlar…
Oysa gerçekte, ne tanrı tanımazların (ateistlerin), ne de duyduklarına göre hiç düşünmeden şatlanma yollu bir tanrı var sananların; Hz Muhammed'in açıkladığı ALLÂHtan haberleri yoktur!
Bu yüzdende Tanrıile ALLÂHkavramlarını aynı zannedip hatta sanki iyi bir iş yapıyor sanısı ile ALLÂHyerine dillerine TANRIkavramını dolarlar… Aslında yaptıkları doğrudur; zira onlar gerçekten ALLÂHtan ve ALLÂHkavramından sözetmeyip, hayallerinde varsaydıkları TANRILARINDANbahsetmektedirler…
Şunu kesinlikle bilelim ki…
Resulullah Muhammed Mustafa aleyhisselam ve Kur'anı Kerim şu çok önemli gerçeği vurgulamaktadır;
ÖTEDE ya da ÖTENDE bir TANRI yoktur; SADECE ALLÂHvardır!
ALLÂHı hakkıyla idraka çalışmadılar…(2274)
Ayeti bizim bu konudaki ihmalimize işaret eder…
Biline ki…
Dilimizdeki TANRI, İLAH, MABUDkelimeleri ile bunların İngilizce'deki karşılığı olan GOD, Fransızca'da karşılığı olan DİYÖ, Almanca'da karşılığı olan GOTkelimeleri hep TAPINILACAK bir varlıkkavramını ifade eden kelimelerdir…
Yani, insanlar, bu kelimeler ile ÖTEDEKİ bir mabuda, ilaha, tanrıya işaret ederler!
ALLÂHkelimesi ise ÖZEL olarak bir varlığın ismidir!Ki biz,O varlığa işaret etmek ve O varlığı tanıtmak için, ya çeşitli vasıflarıyla tarif ederiz; ya da bu vasıflarını çeşitli isimlerle işaret ederiz…Ancak, bütün bu isimler, hep, O varlığın, sadece ve sadece çeşitli vasıflarına işaret eder; ve o vasfı yönünden O'nu tarif eder…
Mesela, bu fakire HULUSİderler…Bu isim, O'nun özel ismidir…Herhangi bir lisana bu ismi çeviremezsiniz…İngilizce de olsa, Fransızca da olsa hep gene HULUSİdenmek zorunluluğu vardır…
İşte bunun gibi, ALLÂHisminin de, ÖZEL bir varlığın ÖZEL ismi olması nedeniyle, başka bir kelimeye çevrilmesi, veya başka bir kelimeyle anılması mümkün değildir…
Esasen, yukarıda belirttiğimiz gibi, diğer kelimeler tanrısallık kavramınaişaret ederken; ALLÂHkelimesi ise tamamiyle ÖZEL bir VARLIĞA işaret eden ÖZEL bir isimdir…
Bu sebebledir ki, tanrısallık ifade eden hiç bir kelime, asla ALLÂHkelimesinin yerini tutamaz!
ALLÂHyerine TANRIkelimesini kullananlar, bunu ya cahillikten, bilgisizlikten kullanmaktadırlar; ya da kavranış yani idrak yetersizliğinden konuyu değerlendirmedikleri için yapmaktadırlar…
İşte, böyle özel bir ismi olan ve CÜZkavramından dahi münezzeh bulunan varlığa kişi ALLÂHdediği zaman, bu kavram yanısıra bir de CÜZtasavvur ederse; ya da bir CÜZkabul ederse, bu hangi isim ve kavram altında olursa olsun, o kişi ALLÂHa şirk koşmuş olur; yani ALLÂHgerçeğini örtmüş ve bir TANRIkabullenmiş olur!
Ki bu durumda da şu ayetle uyarılır:
— ALLÂH YANISIRA TANRI OLUŞTURMA!
Sonra aşağılanmış ve kendi başına bırakılmış olursun… (1722)
İşte bu konuda ikinci bir uyarı daha:
— ALLÂHYANISIRA TANRI EDİNME! (2888)
Yani varolan gerçek mutlak varlık ALLÂHiken; sen ALLÂHkavramından gaflete düşüp, ALLÂHismiyle işaret edilen varlığı ötende bir TANRI sanıp; böylece bir TANRI edinmiş durumuna düşme!
Ötede, ya da ötende bir tanrı kabul etmek suretiyle, farkında olmadan ALLÂHkavramı ve anlamı dışına çıkarak tanrıkavramı içine girersin…
Böylece de Kur'anı Kerim'in açıklamış olduğu vahdetidrakından kendini mahrum etmiş olursun…
Ve böylece de nefsine en büyük zulmü yapmış olursun
Hazreti Muhammed aleyhisselam, ALLÂH RESULUolduğunu, almış olduğu vahiy sonucu olarak açıklayıp, artık insanların tanrıya tapmaması için elinden gelen gayreti göstermeye başladı…
TANRI YOKTUR, SADECE ALLÂH VARDIRmesajıyla insanlara gerçeği anlatmaya başlayan Hazreti Muhmmed'in vurguladığı bu gerçek, KELİME'İ TEVHİD şeklinde formüle edilmişti…
İslam Dininin temelini, LA İLAHE İLLALLÂHsözünün manası oluşturur
La İlahe İllAllâhne demektir?
Bu söz basit olarak ele alınırsa;
TANRI yoktur sadece ALLÂH vardıranlamında değerlendirilir…
Eğer kelimelerin anlamı üzerinde durursak…
La İlahe; Layoktur; İlahe, TANRI demektir, yani tapınılacak tanrı yoktur, demektir
Şimdi burada şu noktaya dikkat edelim…
Kelimei Tevhid, La ilaheile başlıyor… Ve başlangıçta, kesin bir hüküm vurgulanıyor Yoktur tapınalacak varlık!;
Lâ ilâhe!
Akabinde, bir açıklama geliyor… İllâsadece, ALLÂHvardır!
İLLÂ ALLÂHyani sadece ALLÂH!
Birinci mana olarak, bu cümleden açığa çıkan gerçek şudur…
Tapınalacak TANRI yoktur… Evet, burada, kesin olarak, tapınılacak bir öte tanrı olmadığını vurguladıktan sonra, İLLA ALLÂHdiyor…
İLLA, yukarıda açıklamaya çalıştığımız üzere, ancakmanasına anlaşılabileceği gibi, buradaki kullanım şeklinde görüldüğü üzere SADECEanlamında dahi kullanılır…
Evet, İLLA, ALLÂHkelimesiyle birarada kullanıldığı zaman kesinlikle SADECEanlamında algılamak zorundadır; zira ALLÂHtan gayrı vücud sahibi yoktur ki, ALLÂHona kıyaslansın veya o şeyle benzer kefeye konarak ona nisbetle tarif edilsin! Bu hususu da geniş şekilde Hz MUHAMMED NEYİ OKUDUisimli kitabımızda açıkladık
İşte bu sebepten dolayıdır ki, İLLÂkelimesi ALLÂHismiyle yanyana kullanıldığı zaman bunu daima SADECEkelimesiyle tercüme etmek zorundayız…
Nitekim bu mana İngilizceye tercüme edilirken:
There is no god BUT ALLÂH
şeklinde değil;
There is no god ONLY ALLÂH
şeklinde tercüme edilmelidir…
Ki böylece, İslam Dini'nin getirmiş olduğu VAHDETTEKLİK inanç veya düşünce sistemi farkedilebilsin
Evet, sadece ALLÂHvardır ki, O ALLÂH, tapılacak bir tanrı değildir, anlamı mevcuttur bu açıklamada…Çünkü başta, kesin olarak LA İLAHEyani tapılacak TANRI yoktur; hükmü veriliyor!
Öyle ise ALLÂH, İnsanın dışında, ötesinde; ve hatta bu vargördüğümüz varlıkların dışında ve ötesinde tapınılacak bir TANRI değildir!
ALLÂHın AHADolşunu şayed iyice idrak edersek, görürüz ki basiretle, bir ALLÂH, bir de, yanısıra kainat gibi, iki ayrı yapı mevcut değildir!
Yani bir ALLÂHvar, bir de alemler mevcut, değil!
Başka bir deyişle, bir içinde yaşadığımız alemler, kainat mevcut; bir de bunların ötesinde, bunlardan ayrı, bunların dışında bir TANRI mevcutanlayışı, tümüyle batıldır!
Hazreti MUHAMMED'İN açıkladığı ALLÂHbir TANRI değildir !
Hazreti MUHAMMED'in açıkladığı ALLÂH, AHAD'dır!
Hazreti MUHAMMED'in açıkladığı ALLÂH, sonsuz manalara sahip olup, her an bunları seyir halindedir!
İSLAM'ın Tevhidinancı, yani, Hazreti Muhammed'in açıkladığı inanç sistemi, TAPILACAK TANRI OLMADIĞI; ALLÂH'ın AHAD olduğu ve dolayısıyla bir TANRI'nın mevcut olmadığı; insanların, bütün yaşamları boyunca kendilerinden meydana gelecek fiillerin neticelerine katlanacağı esasına dayanır!
Nitekim Kur'anı Kerim'in çeşitli ayetlerinde hep, insanın bilfiil kendi çalışmalarının, yaptıklarının karşılığını alacağı şöyle vurgulanır:
İnsan için kendi çalışmalarının karşılığı dışında hiç birşey yoktur!(5339)
Yaptıklarınızdan başka bir şeyden dolayı karşılık göremezsiniz(3739)
Yaptıklarınızın karşılığına (neticesine) ereceksiniz(3654)
Herkes için yaptıklarına göre dereceler vardır Bu da kendilerine haksızlık edilmeyerek, çalışmalarının karşılığını almaları içindir(4619)
Siz çok büyük ızdırap verecek azabı tadacaksınız; ancak bu, yaptıklarınızın neticesi olarak başınıza gelecektir!(3739)
Yukarıdaki ayetlerde de görüldüğü üzere, insan dünyada yaptığı çalışmalarının karşılığını göreceğine göre, acil olarak ilk yapması gereken şey ölümötesi yaşamın ne olduğunu araştırmak ve ALLÂHın ne olduğunu idrak etmektir…
Hazreti Muhammed aleyhisselama ALLÂH nedirdiye soranlara cevab, ALLÂHtarafından bizzat veriliyor Kur'anı Kerim'de, İHLASSuresinde:
De ki, O ALLÂH AHAD'dır;
ALLÂH SAMED'dir;
LEM YELİD ve LEM YULED'dir;
ve LEM YEKUN LEHU KÜFUVEN AHAD'dır!
Hz MUHAMMED'İN açıkladığı ALLÂHın ne olduğunu açıklayan bu surede öncelikle, kelimelerin geniş manası üzerinde duralım… Ve sonra da bu manaların getirmekte olduğu sonuçlar üzerinde düşünmeye başlayalım…
ALLÂH AHADdır…Yani, sınırsız, sonsuz, cüzlere ve zerrelere bölünmesi sözkonusu olmayan TEK'dir…
Şimdi bu tanımlamayı iyi düşünelim!
Cüzlere, zerrelere bölünüp parçalanması mümkün olmayan AHAD, ya sonlu sınırlı bir tektir, ki bu takdirde evrenin herhangi bir yerinde oturmaktadır (!); ya da sonsuz, sınırsız cüzlere ayrılmaz TEK'tir ki, bu takdirde de ancak ve sadece, tekrar ediyorum ancak ve sadece KENDİSİmevcuttur!
AHADolan ALLÂHın dışında herhangi bir varlığın mevcudiyetini ileri sürmek önce akıl ve mantığa, sonra da iz'an ve insafa sığmaz!
Düşünelim…
Şayed ALLÂHtan ayrı, ALLÂHın dışında bir varlık var ise… Bu varlık ile ALLÂHarasındaki sınır nerededir? Bu sınırı nerede çizeceksiniz?
Ya varlık, mevcud, sınırsız sonsuz TEK'tir, ikinci bir varlık yoktur!
Ya da sınırlı sonlu, evrenin içinde bir yerde, veya evrenin dışında MEKANI OLAN bir TANRI mevcuttur (!)?
Burada idrak edilmesi en önemli olan şey SINIRSIZLIKSONSUZLUKkavramıdır…
Şimdi bu sınırsızlıksonsuzlukkavramını en boy derinlik olarak değil, boyutsal olarak kavramaya çalışalım…
GERÇEKTE, mevcud olan TEK, bölünmez, parçalanmaz, sınırsızsonsuz olan TEK'tir! AHAD'dır! Eşi, misli, benzeri, mikro ya da makro planda kendisinin dışında hiç birşey olmayan ALLÂH AHADdır!
Ancak biz, mevcut algılama araçlarımıza bağımlı olarak, o TEK yapıyı, çok parçalardan oluşmuş bir bütün gibi değerlendirme yanılgısı içindeyiz! Çünki, beynimiz kesitsel algılama araçlarına göre hüküm vermekte!
Oysa beyin, kesitsel algılama araçlarının yani beş duyusunun son derece sınırlı değerlendirme kapasitesi ile kayıtlı kalmasa… Bu sınırlar içinde algıladığı verileri, sadece, evrendeki sayısız varlıklardan birer kesit veya birer örnek kabul etse…
Sonra derin bir tefekkür ile, algılayabildiği örneklerden; daha nelerin mevcut olabileceğini tespit edebilse… Ve sonra, onların yapısal derinliklerine doğru, boyutsal bir seyahat yaparak, evrensel ÖZ ile karşılaşsa… Ve nihayet kendi benliğinin dahi o evrensel ÖZiçinde yokoluşunu farkedebilse…
İşte bu işin çok önemli bir yanı…
* * *
Konunun ikinci önemli yanı da şurası…
Hazreti MUHAMMED'in açıkladığı ALLÂH, AHADyani sınırsızsonsuz, zerrelere ayrılmaz olduğuna ve bu durum her yöne ve her BOYUTA şamil bulunduğuna göre; bu takdirde O'nun varlığı yanısıra, varolabilecek ikinci bir varlık, nerede, hangi BOYUTTA veya hangi başlangıç noktasında O'nun varlığına bir sınır çizerek, kendine yer açabilecektir?!
AHAD ALLÂHdışında var kabul edilecek ikinci bir varlığın, TANRI'nın yeri neresidir?
ALLÂHın içinde mi, yoksa dışında mı?!
ALLÂH, sonsuzsınırsızdır, dedik…
ALLÂHın sınırsızsonsuz oluşu dolayısıyla bir MERKEZİ olması da muhaldir!
Bir şeyin merkezi olması için, onun sınırları olması, bu sınırların köşelerinin kesiştiği noktanında merkez kabul edilmesi gerekir…
Halbuki, ALLÂHın sınırı yoktur…
Sınırı olmayan şeyin, merkezi de olmaz! Merkezi olmayan şeyin özü, içi ve dışı da olmaz!
Bizim beş duyusal yaşamımıza ve beş duyudan ileri gelen madde kabulümüze göre, bir nesnenin içi ve dışı vardır; özü vardır kabuğu vardır! Oysa, merkezi olmayan şeyin özü ve kabuğundan, içi ve dışından sözedilemez!
Nitekim bu mana Kur'anı Kerim'de bir ayette şöyle vurgulanmaktadır:
HU ve'l evvelü vel ahirü ve zahiru vel batın
O, evvel, ahir, zahir, batın'dır
Yani, Zahir, Batın, Evvel ve Ahir diye bildiğin hep Odur! Bunlar, gerçekte TEK bir şeydir! Yani, zahir ve batın diye iki ayrı şey yoktur!
Evvel, Ahir, Zahir, Batınkelimeleri ile işaret ettiğin şey hep Odur!
Sen, Ona, ister Zahirde, ister de, Batınde, ister Ahirde, ister Evvelde; dediğin, işaret ettiğin, tarif ettiğin hep Odur!
Zira, zahirbatınayırımı senin beş duyundan doğmaktadır! Beş duyu ile algılayabildiğine zahirdiyorsun, algılayamadığına batın!
Oysa altı, yedi, oniki duyu ile algılama durumundan olsaydın, senin için zahirler de değişecekti, batınlar da! Ve sen, bugün zahir dediğine batın, batın dediğine zahir demek durumunda olacaktın
ALLÂHise sınırsızsonsuz TEK olması hasebiyle, ZAHİRVE BATINkavramlarından beridir, münezzehtir!
Evet, merkezi, içidışı, zahiribatını, başısonu olmayan; bu gibi anlamlardan ve oluşlardan beri olan varlığın, bir yerde son bulup; o noktadan sonra, ikinci bir ayrı varlığın başlamasından sözedebilir misiniz?
Elbette hayır!
İşte, bu yüzden farkederiz ki, düşünebilen, hayal edebilen her noktada, tüm özellikleriyle; ve ZATıyla ve dolayısıyla tüm özellikleriyle ancak ve ancak, sadece ve sadece KENDİSİ yani, AHADolan ALLÂHmevcuttur!
Onun dışında, ikinci bir varlığın vücudundan sözeden ise, tümüyle derin düşünce yetersizliğinden doğan yanılgı içerisindedir! Ki bu durumun dindeki adı da ŞİRKtir!
ALLÂH, AHADolduğuna göre… Kendi varlığı yanısıra ikinci bir varlıktan sözedilemez!
Ve gene, Onun zerrelere ayrılması şeklinde zaman boyutuna girmesi de sözkonusu değildir…
ALLÂH SAMED'dir…
SAMEDkelimesinin anlamında derinlemesine bir araştrma yaparsak, şu manalar ile karşılaşırız bilebildiğimiz kadarıyla:
Hiç boşluğu olmayan, eksiksiz, gediksiz, deliksiz, nüfuz edilemiyen… Bir şey girmez, bir şey çıkmaz! Som…Hani som altın deriz ya; işte öyle… Yani bir diğer ifade ile sırf!
Görüldüğü gibi bütün bu manalar esas itibariyle AHADisminin manasını bütünleyen, ışıklayan, açıklamalar şeklindedir
Öyle ise ALLÂH DOĞURMAMIŞTIRuyarısı hangi manalarda anlaşılacaktır?
İlk anlıyacağınız mana şudur:
ALLÂHkendisinden ikinci bir varlık meydana getirmemiştir!
Ya da başka bir ifade şekliyle; ALLÂHın varlığından meydana gelmiş ikinci bir varlık mevcut değildir!
Çünki O, cüzlere, zerrelere bölünmesi parçalanması mümkün olmayan TEK'tir, yani AHADtır!
1 Sınırsız sonsuzdur ki, bu yüzden ikinci bir varlığı kendi içinde veya dışında meydana getirmesi sözkonusu olamaz
2 AHADoluşu dolayısıyla cüzlere, zerrelere ayrılmaz ki, O'ndan meydana gelen ikinci bir parça olsun!
İşte bu yüzden, ALLÂHtan meydana gelmiş, O'nun doğurduğu, O'nun özellikleri ile de olsa, ikinci bir varlığın mevcudiyetinden asla sözedilemez!
Netice…
ALLÂHne başka bir varlık tarafından doğurulmuş yani meydana gelmiştir; ne de O'nun doğurduğu, yani O'nun varlığından meydana gelmiş ikinci bir varlık mevcuttur!
Bu arada açıklamadığımız bir husus daha var…
Onu da görelim…
Şimdi de LEM YULEDi anlayalım…
Doğmamıştırdendiğine göre burada bize şu idrak ettirilmek isteniyor demektir
ALLÂH, başka bir varlıktan meydana gelmemiştir!
ALLÂHın başka bir varlık tarafından meydana getirilmesi nasıl düşünülebilir ki? Zira O, AHADdır!
Yani, sınırsızsonsuz, cüzlere bölünme kabul etmez TEK'tir!
ALLÂHı, meydana getirecek bir varlık düşünebilmek için, ALLÂHın ister yönsel, ister BOYUTSAL bir SINIRI olması gerekir ki; o sınırın ötesinde O'nu meydana getirecek ikinci bir varlık olsun!!! Ve sonra da o ikinci varlık kendisinden ALLÂHı meydana getirsin!!!
ALLÂH, AHADdır!
AHADolan ALLÂHise, sınırsızsonsuz, zerrelere bölünmezdir…
Bu sebeble de, kendisinin bir noktada bitip, o noktadan sonra ikinci bir varlığın başlamasından sözedilemez!
Bu yüzden de ALLÂHı meydana getiren, DOĞURAN, ikinci bir varlıktan bahsedilemez, böyle bir şey düşünülemez!
İşte, LEM YULEDuyarısının bize anlatmak istediği, anlayışımız kadarıyla budur…
* * *
Geldik bu tarif metnindeki son uyarıya…
LEM YEKUN LEHU KÜFÜVEN AHAD
O'nun dengi, misli, mikro ya da makro benzeri mevcut değildir, AHAD'tır
Burada şu ayeti de hatırlayalım:
…LEYSE KEMİSLİHİ ŞEY'A…(4211)
İster mikro, ister makro planda O'nun misli olabilecek hiç bir şey mevcut değildir
Bu arada, konuya vukufu olmayanların düşecekleri bir hatayı önleme amacıyla, şu hususu da belirtmeden geçmeyelim…
Kur'anı Kerim'de çeşitli yerlerde İlahımız, İlahınızgibi ifadeler geçmekte; ancak akabindede İLAHın, ALLÂHolduğu vurgulanmaktadır…
Peki bu duruma göre, ALLÂHın, bir İlahyani tanrıolduğu ileri sürülemez mi?
Sürülemez!
Bu gibi tanımlamalar, İlaha yani tanrıya tapanlara yapılan açıklamalardır
Yani onlara denilmektedir ki;
Sizin, İLAH sandığınız, TANRI dediğiniz şey mevcut değildir; gerçekte var olan SADECE ALLÂHtır! Sizin ve bizim İlahımız hep aynı ve tektir…Ve dahi, O da ALLÂHtır
Evet, bu açıklamalardan gaye, o kişilerin belirli bir tanrıvarsayımından kurtulup, ALLÂHı idrak etmeye çalışmalarıdır…
Şimdi, elimizi vicdanımıza koyarak düşünelim…
Varlığına iman ettiğimiz, ya da inanmadığımız, ancak her iki halde de ALLÂHadını verdiğimiz TANRI ile; burada tarif edilen Hazreti MUHAMMED'in açıkladığı ALLÂHaynı mıdır?
Hazreti MUHAMMED'in açıkladığı ALLÂHiçin TANRIkelimesi kullanılabilir mi, ya da TANRILIKmefhumu kabul edilebilir mi?Düşünülebilir mi?!
Yani, gerçekte, dün bugün yarın varolan ve sonsuza dek varolmakta devam edecek olan, BAKİVECHtir
VECHin perdesi olan yegane şey ise, o şeye ait olan İSİMdir…Ki o isim, sonradan VECHin bir manası üzerine konmuş bir perdedir… Perdedin ardındaki varlık ve onu meydana getiren manalar ise ALLÂHisimlerinden varlıklarını alırlar…
Sonuç olarak şunu kesinlikle bilelim ki…
Kur'anı Kerim'de ve Hz Muhammed'in açıkladığı ALLÂHkavramında ötede ya da ötende, yani senin dışında bir tanrı kavramından sözedilmeyip; sadece kendisi var olan sonsuzSINIRSIZ TEKfarkettirilmeye çalışılmaktadır…
AHMED HULÛSİ
Bu bölümde, Kur'anı Kerim'in bildirdiği ALLÂHkavramının bütün inançlardaki TANRIkavramından niçin son derece farklı olduğunu açık seçik göreceksiniz…
* * *
En ilkelinden gelişmişine kadar, hemen herkesin, düşüncesinde bir TANRIkavramı vardır… O'na kızar, O'nu sever, O'nu yargılar, Zaman zaman yaptığı yanlış (!) işleri yüzünden O'nu itham eder; adeta O'nu yukarıda bir yıldızda ya da galaksinin herhangi bir yerinde boşlukta oturmakta olan tonton bir dede, ya da celalli bir sultan gibi hayal ederiz!
Biraz daha geniş düşünenler ise, bu hayalimizde var kabul ettiğimiz TANRInın gerçekte varolmasının mümkün olmadığını belirterek; biz tanrıya inanmıyoruzderler ve bu yüzden de ateisttanrı tanımazolarak adlandırılırlar…
Oysa gerçekte, ne tanrı tanımazların (ateistlerin), ne de duyduklarına göre hiç düşünmeden şatlanma yollu bir tanrı var sananların; Hz Muhammed'in açıkladığı ALLÂHtan haberleri yoktur!
Bu yüzdende Tanrıile ALLÂHkavramlarını aynı zannedip hatta sanki iyi bir iş yapıyor sanısı ile ALLÂHyerine dillerine TANRIkavramını dolarlar… Aslında yaptıkları doğrudur; zira onlar gerçekten ALLÂHtan ve ALLÂHkavramından sözetmeyip, hayallerinde varsaydıkları TANRILARINDANbahsetmektedirler…
Şunu kesinlikle bilelim ki…
Resulullah Muhammed Mustafa aleyhisselam ve Kur'anı Kerim şu çok önemli gerçeği vurgulamaktadır;
ÖTEDE ya da ÖTENDE bir TANRI yoktur; SADECE ALLÂHvardır!
ALLÂHı hakkıyla idraka çalışmadılar…(2274)
Ayeti bizim bu konudaki ihmalimize işaret eder…
Biline ki…
Dilimizdeki TANRI, İLAH, MABUDkelimeleri ile bunların İngilizce'deki karşılığı olan GOD, Fransızca'da karşılığı olan DİYÖ, Almanca'da karşılığı olan GOTkelimeleri hep TAPINILACAK bir varlıkkavramını ifade eden kelimelerdir…
Yani, insanlar, bu kelimeler ile ÖTEDEKİ bir mabuda, ilaha, tanrıya işaret ederler!
ALLÂHkelimesi ise ÖZEL olarak bir varlığın ismidir!Ki biz,O varlığa işaret etmek ve O varlığı tanıtmak için, ya çeşitli vasıflarıyla tarif ederiz; ya da bu vasıflarını çeşitli isimlerle işaret ederiz…Ancak, bütün bu isimler, hep, O varlığın, sadece ve sadece çeşitli vasıflarına işaret eder; ve o vasfı yönünden O'nu tarif eder…
Mesela, bu fakire HULUSİderler…Bu isim, O'nun özel ismidir…Herhangi bir lisana bu ismi çeviremezsiniz…İngilizce de olsa, Fransızca da olsa hep gene HULUSİdenmek zorunluluğu vardır…
İşte bunun gibi, ALLÂHisminin de, ÖZEL bir varlığın ÖZEL ismi olması nedeniyle, başka bir kelimeye çevrilmesi, veya başka bir kelimeyle anılması mümkün değildir…
Esasen, yukarıda belirttiğimiz gibi, diğer kelimeler tanrısallık kavramınaişaret ederken; ALLÂHkelimesi ise tamamiyle ÖZEL bir VARLIĞA işaret eden ÖZEL bir isimdir…
Bu sebebledir ki, tanrısallık ifade eden hiç bir kelime, asla ALLÂHkelimesinin yerini tutamaz!
ALLÂHyerine TANRIkelimesini kullananlar, bunu ya cahillikten, bilgisizlikten kullanmaktadırlar; ya da kavranış yani idrak yetersizliğinden konuyu değerlendirmedikleri için yapmaktadırlar…
İşte, böyle özel bir ismi olan ve CÜZkavramından dahi münezzeh bulunan varlığa kişi ALLÂHdediği zaman, bu kavram yanısıra bir de CÜZtasavvur ederse; ya da bir CÜZkabul ederse, bu hangi isim ve kavram altında olursa olsun, o kişi ALLÂHa şirk koşmuş olur; yani ALLÂHgerçeğini örtmüş ve bir TANRIkabullenmiş olur!
Ki bu durumda da şu ayetle uyarılır:
— ALLÂH YANISIRA TANRI OLUŞTURMA!
Sonra aşağılanmış ve kendi başına bırakılmış olursun… (1722)
İşte bu konuda ikinci bir uyarı daha:
— ALLÂHYANISIRA TANRI EDİNME! (2888)
Yani varolan gerçek mutlak varlık ALLÂHiken; sen ALLÂHkavramından gaflete düşüp, ALLÂHismiyle işaret edilen varlığı ötende bir TANRI sanıp; böylece bir TANRI edinmiş durumuna düşme!
Ötede, ya da ötende bir tanrı kabul etmek suretiyle, farkında olmadan ALLÂHkavramı ve anlamı dışına çıkarak tanrıkavramı içine girersin…
Böylece de Kur'anı Kerim'in açıklamış olduğu vahdetidrakından kendini mahrum etmiş olursun…
Ve böylece de nefsine en büyük zulmü yapmış olursun
Hazreti Muhammed aleyhisselam, ALLÂH RESULUolduğunu, almış olduğu vahiy sonucu olarak açıklayıp, artık insanların tanrıya tapmaması için elinden gelen gayreti göstermeye başladı…
TANRI YOKTUR, SADECE ALLÂH VARDIRmesajıyla insanlara gerçeği anlatmaya başlayan Hazreti Muhmmed'in vurguladığı bu gerçek, KELİME'İ TEVHİD şeklinde formüle edilmişti…
İslam Dininin temelini, LA İLAHE İLLALLÂHsözünün manası oluşturur
La İlahe İllAllâhne demektir?
Bu söz basit olarak ele alınırsa;
TANRI yoktur sadece ALLÂH vardıranlamında değerlendirilir…
Eğer kelimelerin anlamı üzerinde durursak…
La İlahe; Layoktur; İlahe, TANRI demektir, yani tapınılacak tanrı yoktur, demektir
Şimdi burada şu noktaya dikkat edelim…
Kelimei Tevhid, La ilaheile başlıyor… Ve başlangıçta, kesin bir hüküm vurgulanıyor Yoktur tapınalacak varlık!;
Lâ ilâhe!
Akabinde, bir açıklama geliyor… İllâsadece, ALLÂHvardır!
İLLÂ ALLÂHyani sadece ALLÂH!
Birinci mana olarak, bu cümleden açığa çıkan gerçek şudur…
Tapınalacak TANRI yoktur… Evet, burada, kesin olarak, tapınılacak bir öte tanrı olmadığını vurguladıktan sonra, İLLA ALLÂHdiyor…
İLLA, yukarıda açıklamaya çalıştığımız üzere, ancakmanasına anlaşılabileceği gibi, buradaki kullanım şeklinde görüldüğü üzere SADECEanlamında dahi kullanılır…
Evet, İLLA, ALLÂHkelimesiyle birarada kullanıldığı zaman kesinlikle SADECEanlamında algılamak zorundadır; zira ALLÂHtan gayrı vücud sahibi yoktur ki, ALLÂHona kıyaslansın veya o şeyle benzer kefeye konarak ona nisbetle tarif edilsin! Bu hususu da geniş şekilde Hz MUHAMMED NEYİ OKUDUisimli kitabımızda açıkladık
İşte bu sebepten dolayıdır ki, İLLÂkelimesi ALLÂHismiyle yanyana kullanıldığı zaman bunu daima SADECEkelimesiyle tercüme etmek zorundayız…
Nitekim bu mana İngilizceye tercüme edilirken:
There is no god BUT ALLÂH
şeklinde değil;
There is no god ONLY ALLÂH
şeklinde tercüme edilmelidir…
Ki böylece, İslam Dini'nin getirmiş olduğu VAHDETTEKLİK inanç veya düşünce sistemi farkedilebilsin
Evet, sadece ALLÂHvardır ki, O ALLÂH, tapılacak bir tanrı değildir, anlamı mevcuttur bu açıklamada…Çünkü başta, kesin olarak LA İLAHEyani tapılacak TANRI yoktur; hükmü veriliyor!
Öyle ise ALLÂH, İnsanın dışında, ötesinde; ve hatta bu vargördüğümüz varlıkların dışında ve ötesinde tapınılacak bir TANRI değildir!
ALLÂHın AHADolşunu şayed iyice idrak edersek, görürüz ki basiretle, bir ALLÂH, bir de, yanısıra kainat gibi, iki ayrı yapı mevcut değildir!
Yani bir ALLÂHvar, bir de alemler mevcut, değil!
Başka bir deyişle, bir içinde yaşadığımız alemler, kainat mevcut; bir de bunların ötesinde, bunlardan ayrı, bunların dışında bir TANRI mevcutanlayışı, tümüyle batıldır!
Hazreti MUHAMMED'İN açıkladığı ALLÂHbir TANRI değildir !
Hazreti MUHAMMED'in açıkladığı ALLÂH, AHAD'dır!
Hazreti MUHAMMED'in açıkladığı ALLÂH, sonsuz manalara sahip olup, her an bunları seyir halindedir!
İSLAM'ın Tevhidinancı, yani, Hazreti Muhammed'in açıkladığı inanç sistemi, TAPILACAK TANRI OLMADIĞI; ALLÂH'ın AHAD olduğu ve dolayısıyla bir TANRI'nın mevcut olmadığı; insanların, bütün yaşamları boyunca kendilerinden meydana gelecek fiillerin neticelerine katlanacağı esasına dayanır!
Nitekim Kur'anı Kerim'in çeşitli ayetlerinde hep, insanın bilfiil kendi çalışmalarının, yaptıklarının karşılığını alacağı şöyle vurgulanır:
İnsan için kendi çalışmalarının karşılığı dışında hiç birşey yoktur!(5339)
Yaptıklarınızdan başka bir şeyden dolayı karşılık göremezsiniz(3739)
Yaptıklarınızın karşılığına (neticesine) ereceksiniz(3654)
Herkes için yaptıklarına göre dereceler vardır Bu da kendilerine haksızlık edilmeyerek, çalışmalarının karşılığını almaları içindir(4619)
Siz çok büyük ızdırap verecek azabı tadacaksınız; ancak bu, yaptıklarınızın neticesi olarak başınıza gelecektir!(3739)
Yukarıdaki ayetlerde de görüldüğü üzere, insan dünyada yaptığı çalışmalarının karşılığını göreceğine göre, acil olarak ilk yapması gereken şey ölümötesi yaşamın ne olduğunu araştırmak ve ALLÂHın ne olduğunu idrak etmektir…
Hazreti Muhammed aleyhisselama ALLÂH nedirdiye soranlara cevab, ALLÂHtarafından bizzat veriliyor Kur'anı Kerim'de, İHLASSuresinde:
De ki, O ALLÂH AHAD'dır;
ALLÂH SAMED'dir;
LEM YELİD ve LEM YULED'dir;
ve LEM YEKUN LEHU KÜFUVEN AHAD'dır!
Hz MUHAMMED'İN açıkladığı ALLÂHın ne olduğunu açıklayan bu surede öncelikle, kelimelerin geniş manası üzerinde duralım… Ve sonra da bu manaların getirmekte olduğu sonuçlar üzerinde düşünmeye başlayalım…
ALLÂH AHADdır…Yani, sınırsız, sonsuz, cüzlere ve zerrelere bölünmesi sözkonusu olmayan TEK'dir…
Şimdi bu tanımlamayı iyi düşünelim!
Cüzlere, zerrelere bölünüp parçalanması mümkün olmayan AHAD, ya sonlu sınırlı bir tektir, ki bu takdirde evrenin herhangi bir yerinde oturmaktadır (!); ya da sonsuz, sınırsız cüzlere ayrılmaz TEK'tir ki, bu takdirde de ancak ve sadece, tekrar ediyorum ancak ve sadece KENDİSİmevcuttur!
AHADolan ALLÂHın dışında herhangi bir varlığın mevcudiyetini ileri sürmek önce akıl ve mantığa, sonra da iz'an ve insafa sığmaz!
Düşünelim…
Şayed ALLÂHtan ayrı, ALLÂHın dışında bir varlık var ise… Bu varlık ile ALLÂHarasındaki sınır nerededir? Bu sınırı nerede çizeceksiniz?
Ya varlık, mevcud, sınırsız sonsuz TEK'tir, ikinci bir varlık yoktur!
Ya da sınırlı sonlu, evrenin içinde bir yerde, veya evrenin dışında MEKANI OLAN bir TANRI mevcuttur (!)?
Burada idrak edilmesi en önemli olan şey SINIRSIZLIKSONSUZLUKkavramıdır…
Şimdi bu sınırsızlıksonsuzlukkavramını en boy derinlik olarak değil, boyutsal olarak kavramaya çalışalım…
GERÇEKTE, mevcud olan TEK, bölünmez, parçalanmaz, sınırsızsonsuz olan TEK'tir! AHAD'dır! Eşi, misli, benzeri, mikro ya da makro planda kendisinin dışında hiç birşey olmayan ALLÂH AHADdır!
Ancak biz, mevcut algılama araçlarımıza bağımlı olarak, o TEK yapıyı, çok parçalardan oluşmuş bir bütün gibi değerlendirme yanılgısı içindeyiz! Çünki, beynimiz kesitsel algılama araçlarına göre hüküm vermekte!
Oysa beyin, kesitsel algılama araçlarının yani beş duyusunun son derece sınırlı değerlendirme kapasitesi ile kayıtlı kalmasa… Bu sınırlar içinde algıladığı verileri, sadece, evrendeki sayısız varlıklardan birer kesit veya birer örnek kabul etse…
Sonra derin bir tefekkür ile, algılayabildiği örneklerden; daha nelerin mevcut olabileceğini tespit edebilse… Ve sonra, onların yapısal derinliklerine doğru, boyutsal bir seyahat yaparak, evrensel ÖZ ile karşılaşsa… Ve nihayet kendi benliğinin dahi o evrensel ÖZiçinde yokoluşunu farkedebilse…
İşte bu işin çok önemli bir yanı…
* * *
Konunun ikinci önemli yanı da şurası…
Hazreti MUHAMMED'in açıkladığı ALLÂH, AHADyani sınırsızsonsuz, zerrelere ayrılmaz olduğuna ve bu durum her yöne ve her BOYUTA şamil bulunduğuna göre; bu takdirde O'nun varlığı yanısıra, varolabilecek ikinci bir varlık, nerede, hangi BOYUTTA veya hangi başlangıç noktasında O'nun varlığına bir sınır çizerek, kendine yer açabilecektir?!
AHAD ALLÂHdışında var kabul edilecek ikinci bir varlığın, TANRI'nın yeri neresidir?
ALLÂHın içinde mi, yoksa dışında mı?!
ALLÂH, sonsuzsınırsızdır, dedik…
ALLÂHın sınırsızsonsuz oluşu dolayısıyla bir MERKEZİ olması da muhaldir!
Bir şeyin merkezi olması için, onun sınırları olması, bu sınırların köşelerinin kesiştiği noktanında merkez kabul edilmesi gerekir…
Halbuki, ALLÂHın sınırı yoktur…
Sınırı olmayan şeyin, merkezi de olmaz! Merkezi olmayan şeyin özü, içi ve dışı da olmaz!
Bizim beş duyusal yaşamımıza ve beş duyudan ileri gelen madde kabulümüze göre, bir nesnenin içi ve dışı vardır; özü vardır kabuğu vardır! Oysa, merkezi olmayan şeyin özü ve kabuğundan, içi ve dışından sözedilemez!
Nitekim bu mana Kur'anı Kerim'de bir ayette şöyle vurgulanmaktadır:
HU ve'l evvelü vel ahirü ve zahiru vel batın
O, evvel, ahir, zahir, batın'dır
Yani, Zahir, Batın, Evvel ve Ahir diye bildiğin hep Odur! Bunlar, gerçekte TEK bir şeydir! Yani, zahir ve batın diye iki ayrı şey yoktur!
Evvel, Ahir, Zahir, Batınkelimeleri ile işaret ettiğin şey hep Odur!
Sen, Ona, ister Zahirde, ister de, Batınde, ister Ahirde, ister Evvelde; dediğin, işaret ettiğin, tarif ettiğin hep Odur!
Zira, zahirbatınayırımı senin beş duyundan doğmaktadır! Beş duyu ile algılayabildiğine zahirdiyorsun, algılayamadığına batın!
Oysa altı, yedi, oniki duyu ile algılama durumundan olsaydın, senin için zahirler de değişecekti, batınlar da! Ve sen, bugün zahir dediğine batın, batın dediğine zahir demek durumunda olacaktın
ALLÂHise sınırsızsonsuz TEK olması hasebiyle, ZAHİRVE BATINkavramlarından beridir, münezzehtir!
Evet, merkezi, içidışı, zahiribatını, başısonu olmayan; bu gibi anlamlardan ve oluşlardan beri olan varlığın, bir yerde son bulup; o noktadan sonra, ikinci bir ayrı varlığın başlamasından sözedebilir misiniz?
Elbette hayır!
İşte, bu yüzden farkederiz ki, düşünebilen, hayal edebilen her noktada, tüm özellikleriyle; ve ZATıyla ve dolayısıyla tüm özellikleriyle ancak ve ancak, sadece ve sadece KENDİSİ yani, AHADolan ALLÂHmevcuttur!
Onun dışında, ikinci bir varlığın vücudundan sözeden ise, tümüyle derin düşünce yetersizliğinden doğan yanılgı içerisindedir! Ki bu durumun dindeki adı da ŞİRKtir!
ALLÂH, AHADolduğuna göre… Kendi varlığı yanısıra ikinci bir varlıktan sözedilemez!
Ve gene, Onun zerrelere ayrılması şeklinde zaman boyutuna girmesi de sözkonusu değildir…
ALLÂH SAMED'dir…
SAMEDkelimesinin anlamında derinlemesine bir araştrma yaparsak, şu manalar ile karşılaşırız bilebildiğimiz kadarıyla:
Hiç boşluğu olmayan, eksiksiz, gediksiz, deliksiz, nüfuz edilemiyen… Bir şey girmez, bir şey çıkmaz! Som…Hani som altın deriz ya; işte öyle… Yani bir diğer ifade ile sırf!
Görüldüğü gibi bütün bu manalar esas itibariyle AHADisminin manasını bütünleyen, ışıklayan, açıklamalar şeklindedir
Öyle ise ALLÂH DOĞURMAMIŞTIRuyarısı hangi manalarda anlaşılacaktır?
İlk anlıyacağınız mana şudur:
ALLÂHkendisinden ikinci bir varlık meydana getirmemiştir!
Ya da başka bir ifade şekliyle; ALLÂHın varlığından meydana gelmiş ikinci bir varlık mevcut değildir!
Çünki O, cüzlere, zerrelere bölünmesi parçalanması mümkün olmayan TEK'tir, yani AHADtır!
1 Sınırsız sonsuzdur ki, bu yüzden ikinci bir varlığı kendi içinde veya dışında meydana getirmesi sözkonusu olamaz
2 AHADoluşu dolayısıyla cüzlere, zerrelere ayrılmaz ki, O'ndan meydana gelen ikinci bir parça olsun!
İşte bu yüzden, ALLÂHtan meydana gelmiş, O'nun doğurduğu, O'nun özellikleri ile de olsa, ikinci bir varlığın mevcudiyetinden asla sözedilemez!
Netice…
ALLÂHne başka bir varlık tarafından doğurulmuş yani meydana gelmiştir; ne de O'nun doğurduğu, yani O'nun varlığından meydana gelmiş ikinci bir varlık mevcuttur!
Bu arada açıklamadığımız bir husus daha var…
Onu da görelim…
Şimdi de LEM YULEDi anlayalım…
Doğmamıştırdendiğine göre burada bize şu idrak ettirilmek isteniyor demektir
ALLÂH, başka bir varlıktan meydana gelmemiştir!
ALLÂHın başka bir varlık tarafından meydana getirilmesi nasıl düşünülebilir ki? Zira O, AHADdır!
Yani, sınırsızsonsuz, cüzlere bölünme kabul etmez TEK'tir!
ALLÂHı, meydana getirecek bir varlık düşünebilmek için, ALLÂHın ister yönsel, ister BOYUTSAL bir SINIRI olması gerekir ki; o sınırın ötesinde O'nu meydana getirecek ikinci bir varlık olsun!!! Ve sonra da o ikinci varlık kendisinden ALLÂHı meydana getirsin!!!
ALLÂH, AHADdır!
AHADolan ALLÂHise, sınırsızsonsuz, zerrelere bölünmezdir…
Bu sebeble de, kendisinin bir noktada bitip, o noktadan sonra ikinci bir varlığın başlamasından sözedilemez!
Bu yüzden de ALLÂHı meydana getiren, DOĞURAN, ikinci bir varlıktan bahsedilemez, böyle bir şey düşünülemez!
İşte, LEM YULEDuyarısının bize anlatmak istediği, anlayışımız kadarıyla budur…
* * *
Geldik bu tarif metnindeki son uyarıya…
LEM YEKUN LEHU KÜFÜVEN AHAD
O'nun dengi, misli, mikro ya da makro benzeri mevcut değildir, AHAD'tır
Burada şu ayeti de hatırlayalım:
…LEYSE KEMİSLİHİ ŞEY'A…(4211)
İster mikro, ister makro planda O'nun misli olabilecek hiç bir şey mevcut değildir
Bu arada, konuya vukufu olmayanların düşecekleri bir hatayı önleme amacıyla, şu hususu da belirtmeden geçmeyelim…
Kur'anı Kerim'de çeşitli yerlerde İlahımız, İlahınızgibi ifadeler geçmekte; ancak akabindede İLAHın, ALLÂHolduğu vurgulanmaktadır…
Peki bu duruma göre, ALLÂHın, bir İlahyani tanrıolduğu ileri sürülemez mi?
Sürülemez!
Bu gibi tanımlamalar, İlaha yani tanrıya tapanlara yapılan açıklamalardır
Yani onlara denilmektedir ki;
Sizin, İLAH sandığınız, TANRI dediğiniz şey mevcut değildir; gerçekte var olan SADECE ALLÂHtır! Sizin ve bizim İlahımız hep aynı ve tektir…Ve dahi, O da ALLÂHtır
Evet, bu açıklamalardan gaye, o kişilerin belirli bir tanrıvarsayımından kurtulup, ALLÂHı idrak etmeye çalışmalarıdır…
Şimdi, elimizi vicdanımıza koyarak düşünelim…
Varlığına iman ettiğimiz, ya da inanmadığımız, ancak her iki halde de ALLÂHadını verdiğimiz TANRI ile; burada tarif edilen Hazreti MUHAMMED'in açıkladığı ALLÂHaynı mıdır?
Hazreti MUHAMMED'in açıkladığı ALLÂHiçin TANRIkelimesi kullanılabilir mi, ya da TANRILIKmefhumu kabul edilebilir mi?Düşünülebilir mi?!
Yani, gerçekte, dün bugün yarın varolan ve sonsuza dek varolmakta devam edecek olan, BAKİVECHtir
VECHin perdesi olan yegane şey ise, o şeye ait olan İSİMdir…Ki o isim, sonradan VECHin bir manası üzerine konmuş bir perdedir… Perdedin ardındaki varlık ve onu meydana getiren manalar ise ALLÂHisimlerinden varlıklarını alırlar…
Sonuç olarak şunu kesinlikle bilelim ki…
Kur'anı Kerim'de ve Hz Muhammed'in açıkladığı ALLÂHkavramında ötede ya da ötende, yani senin dışında bir tanrı kavramından sözedilmeyip; sadece kendisi var olan sonsuzSINIRSIZ TEKfarkettirilmeye çalışılmaktadır…
AHMED HULÛSİ