iltasyazilim
FD Üye
Öbür Milletlere Ait Doğal Destanlar ,
Ulusal Destanlar Hakkında Bilgi
DÜnya Destanlari DÜNYA DESTANLARI
İLYADA
Eski Yunan ’da şair Homeros ’un yazdığı varsayılan büyük bir destandır Bir diğer Homeros destanı olan Odeysseia ile birlikte batı edebiyatının en eski örneği ve bütün zamanların en güzel şiirlerinden sayılır
Keza İlyada ayrıca de Oysseisa Truva Savaşı ve bu savaşta yer alan insanlarla ilgili söylenceleri dile getiren koşukla yazılı destanlardır Tarihçiler Yunanistan ’tandaki Akhalar ile Batı Anadolu ’da yaşamış olan Truvalılar arasındaki bu savaşın takriben İÖ 1199 ’da geçtiği görüşündedir Akhalar ’ın Truva ’yı kuşatmalarının ise10 yıl sürdüğü sanılmaktadır Bu konuda öyle fazla hikaye ve söylence vardır ancak hangisinin gerçek hangisinin uydurma olduğunu bilme olanağı yoktur
Yunanca ’da Truva ’nın bir adının da İlios olmasından dolayı Homeros ’un destanı İlyada adını aldı Homeros yaşadığı dönemde herkesin bu öyküyü bildiğini düşünerek Truva kuşatmasını baştan sona anlatmaz ;savaşın 10yılında sadece dört gün içinde geçen olayları anlatır Savaş hemen hemen bitmek üzeredir Truva efsanesinin bu bölümü “ Aşil ’in Öfkesi olarak bilinir
İlyada ’nın Öyküsü
Kral Agamemnon Truva Savaşı sırasında Akhalar ’ın başkomutanıydı Kralın en yiğit ve başına buyruk savaşçısı olan Aşil kimseye boyun eğmeden kendi bildiğince hareket ediyordu Aşil ’in savaşta kaçırdığı Briseis adında Truvalı bir kız yüzünden Aşil ile Agamemnon aralarında uyuşmazlık çıktı Tutsağı olan bir kızı babasına geri vermeye razı olan Agamemnon onun yerine Aşil ’in sevdiği Briseis ’i istiyordu Agamemnon ’a boyun eğmek zorunda kalan Aşil kızı ona verdi Ne var ki hırsını alamayarak savaştan çekildi Agamemnon ’u cezalandırması için deniz tanrıçası olan annesi Thetis ’i çağırdı Thetis tanrıların kralı Zeus ’tan takviye istedi Böylece fazla geçmeden yalnızca Aşil ve Agamemnon değil tanrı ve tanrıçalarda kavgaya karıştı
Tanrıların işe karışması Yunan askerlerini telaşlandırdı Agamemnon gördüğü bir düşe aldanarak ordusuna artık Yunanistan ’a dönüleceğini bildirdi Askerlerin Truva ’yı ele geçirmeden dönmek istemeyeceklerini sanarken onların gitmeye can attıklarını bakmak onu hayal kırıklığına uğrattı Yunanlı komutanlar orduyu her yerde savaş düzenine sokmakta zorluk çektiler Tüm bu olaylar Yunan ordusunun savaş gücünü ve birliğini zayıflatmıştı
İki ordu aralarında savaş her yerde başlarken Paris ’in kardeşi Hektor savaşın nedeni Paris ’in Sparta Kralı Menelaos ’un karısı Helen ‘i kaçırması olduğuna göre anlaşmazlığın Paris ile Menelaos aralarında dövüşle çözümlenmesini önerdi Bu dövüşte tam Paris yenilecekken annesi olan tanrıça Afrodit onu son anda kaçırarak kurtardı Böylece ordular arasında bir defa daha savaş başladı
Truva alanında her iki tarafın savaşçıları göğüs göğüse cesurca çarpıştılar Ne var oysa esas kahramanlar besbelli yoktu Aşil savaşa katılmama kararında diretiyordu; Truvalı Paris ise yenilginin acısını dindirmeye çalışıyordu Truvalılar ’ın en yiğit savaşçısı Hektor kardeşi Paris ’deri hesap sormak ve karısını bakmak için geri çekilmişti Hektor ve Paris sonunda savaş alanına döndükleri zaman Truvalılar Akhalar ’dan birazcık daha zinde durumdaydı Cesareti kırılan Agamemnon Aşil ’in savaşa dönmesini sağlamaya karar verdi Aralarındaki anlaşmazlığı gidermek amacıyla ona bir mektup gönderdiyse de Aşil onun isteğini reddetti
Aşil olmasa da Yunanlıların savaşı devam etmek zorundaydı Şart en ince ayrıntısına kadar kötüye gidiyordu Agamemnon ’la birlikte birçok savaşçı yaralanmıştı Truvalılar ’ın kıyıdaki Yunan gemilerine ulaşması lahza meselesiydi Bütün bu sırada Yunanlılar ’ı koruyan tanrılar işe karışarak onları engelledi Bunlardan yılmayan Truvalılar sonunda bir Yunan gemisini ateşe vermeyi başardı Aşil ’in çok sevdiği dostu Patroklos doğaüstü bir yiğitçe Truvalılar ’ın gemilerini tümünü yakmasını engelledi Bunun üzerine Aşil kendi zırhını Potroklos ’a vererek onun bu zırhla savaşa katılmasını önerdi Geri çekileceklerini düşündükleri Truvalılar ’ı izlememesi için uyardı Ne var oysa Patroklos savaş heyecanıyla onların peşine düştü ve Hektor insanların yazgısını belirleyen tanrıların yardımıyla onu öldürdü Truvalılar zaferin coşkusuyla Patroklos ’un zırhını kentte dolaştırdılar YunanlılarPatroklos ’un ölüsünü onların elinden almaya başardı
Patroklos ’un ölümünden fazla acı duyan Aşil bunun hesabını Truvalılar ’a ödetmeye kararlıydı Onu avutmak için gelen annesi Thetis Aşil ’e yeni bir zırh hediye etti ve öcünü almasına takviye edeceğine laf verdi Aşil süre geçirmeden savaşa katıldı Bu amansız savaşa tüm tanrılar karışmıştı Aşil fazla sayıda düşmanını öldürdükten sonra sonunda Truva surlarının dibinde Hektor ’la aleyhinde karşıya geldi Bu son vuruşmada Hektor yenilerek öldürüldü Aşil Hektor ’un ölüsünü ardından sürükleyerek arabasıyla Truva ’nın çevresinde üç defa dolaştı
Homeros ’un öyküsü Yunan tarafında Patroklos ’un cenaze töreniyle ve Truva ’da ihtiyar Kral Priamos ’un oğlu Hektor ’un ölüsünü fidye karşılığı geri alışıyla son bulur İlyada bu nedenle sona erse de Homeros ’un okuyucuları Paris ’in daha sonra Aşil ’i öldüreceğini ve Truva ’nın öyküsünün kentin yerle bir olmasıyla son bulacağını bildikleri için yüreklerinde gelecekteki acıların ve sorunların ağırlığını duyarlar
Destanın Yazılışı
Günümüze ulaşan en eski yapıt olsa da Homeros ’un büyük Truva efsanesinin yalnızca bir bölümünü anlatmış olması ve sonrasını okuyucuların bildiğini varsayması İlyada ’nın Yunanca yazılmış ilk edebiyat ürünü olmadığını gösterir Homeros ’un bu destanında yıllar önce Truva savaşına ilişkin öyle fazla öykünün anlatıldığı sanılmaktadır Bu konuyla ilgilenen bir takım uzmanlar İlyada ’nın kabiliyetli bir yazarın derlediği bir balatlar veya destanlar bütünü olduğunu ileri sürer Homeros diye birinin hiçbir vakit yaşamadığı Homeros adının destanda yer alan balatları söyleyen adı belirli olmayan kişiler için kullanıldığı kanısında olanlar da vardır Ne var oysa yapıtın tamamını okuyanlar bunu yazarın yalnızca bir kişi olabileceğini kavramakta zorluk çekmezler
yaklaşık olarak İÖ 8 yüzyılda yazılan 24 bölümlük İlyada destanı altılı ölçüyle yazılmış toplam 15 bin dizeden oluşur
ODYSSEİA
Eski Yunan ’da şair Homeros ’un yazdığı varsayılan iki büyük destandan biridir Destana adını veren kahraman Odysseus ’un bir başka adı da Ulysses ’tir Homeros ’un değişik destanı bildiğimiz gibi İlyada ’dır Gerek İlyada gerek OdysseiaYunanlılar ’la Truvalı ’lar arasındaki savaş üstüne Yunanlılar ’ın anlattığı bir dizi efsaneden oluşur
Bu savaşta Yunan orduları Truva kentini on yıllık bir kuşatmadan daha sonra ele geçirerek yerle bir ettiler Homeros İlyada ’da kuşatmanın onuncu yılında olup bitenleri anlatır ancak Odysseia ’nın öyküsü sonra uzun savaşın bitiminde bütün Yunanlı kahramanlar evlerine dönerken başlar Bu türden çoğu dönüş öyküsü yazıldıysa da Homeros Odysseus ’un aşılması zorlama engeller ve serüvenler dolu öyküsünü fazla hoş bir şiir diliyle kaleme aldığı için Odysseia zamanımıza kadar gelebilmiştir
Odysseus ’u Yunanistan Yarımadası ’nın batı kıyısı açıklarındaki İthake Adası ’ndaki evinde karısı Penelope ile oğlu Telemakhos beklemektedir O dönemde Anadolu ’nun kuzeybatısındaki Truva kentinden minik bir gemiyle yelken açıp kara görünceye dek hareket etmek olsa olsa iki ya da üç hafta sürerdi Ne var ki bu yolculuk Odysseus ’un on yılını aldı Odysseia sahiden onun evine dönmesini geciktiren olayların öyküsüdür Homeros öyküyü yolculuğun başlangıcında değil sona epeyce yakın aniden su perisi Kalypso ’nun Odysseus ’u birkaç sene alıkoyduğu ada da başlatır
Destan tanrıların gökyüzündeki toplantılarında Odysseus ’un bundan böyle Kalypso ’nun yanından ayrılarak evine dönmesine karar vermeleriyle başlar Eski Yunan efsanelerinde tanrılar defalarca insanların yaşantılarına karışır ve bazen pek de adaletli sayılmayacak kararlar verirlerdi Tanrıların bazıları Odysseus ’tan yanayken bazıları da ondan korku ediyor ve ona musibet etmek istiyordu Baş düşmanıysa deniz tanrısı Poseidon ’du Odysseus ’un gemisinin durmadan kazaya uğraması ve rotasını şaşırması her zaman bu yüzdendir Tanrılar Odysseus ’u eve dönmesine izin vermeyi kararlaştırdıkları zaman bile Poseidon ’un ona duyduğu öfke sürmektedir
öte taraftan Odysseus ’tan yanlamasına olan Savaş Tanrıçası Athena Odysseus ’un oğlu Telemakhos ’a nasihat devretmek için toplantıdan sonradan doğru İthake ’ye gider Telemakhos ile Penelope birtakım sorunlarla yüz yüzedir Odysseus ’un evine yerleşen komşu ülkenin ileri gelenleri Penelope ’ye bundan böyle kocası öldüğüne tarafından aralarından birini kendisine koca seçmesi için bakı yapmaktadır Penelope fakat Odysseus ’un ihtiyar babası için dokuduğu kefeni bitirdikten sonradan karar vereceğini söyleyerek onları oyalar Gündüzleri dokuduğu kumaşları geceleri sökerek vakit kazanmaya çalışır Kılık değiştirip kendisini Odysseus ’un eski bir arkadaşı olarak tanıtan Athena ’nın gelişi Penelope ’yi büyük ölçüde rahatlatır Athena Telemakhos ’a babasını araması için yola çıkmasını salık verir Athena ’nın da onunla birlikte çıktığı bu yolculuk Penelophe ’nin kararını daha da geciktirmesini sağlar Penelope ile evlenmek isteyenler çok öfkelenerek döndüğü zaman Telemakhos ’u öldürmeyi planlarlar
Yunanistan ’ı her tarafında dolaşan Telemakhos sonunda Truva Savaşı ’nın çıkmasına niçin olan Helen ’in kocası Sparta Kralı Menelaos ’tan Odysseus ’un bir ada da Kalypso ’nun yanına olduğunu öğrenir Fakat tam bu sırada tanrılar Kalypso ’nun Odysseus ’u bağımsızlık bırakmasına karar vermişlerdir Odysseus Kalypso ’nun yardımıyla bir sal yapıp denize açılır lakin Poseidon ’un nefreti bir kere daha felaketine neden olur Deniz tanrısı bir fırtınayla salı batırır Odysseus boğulmaktan kurtulur ve yüzerek bir adaya çıkar Adanın kralı olan Alkinoos ’un kızı Nausikaa Odysseus ’u bulur ve ona takviye eder giderken ona gönlünü kaptıran ve orada kalması için yalvaran Nausikaa Odysseus ’u alıp babasının sarayına ***ürür Odysseus Kral Alkinoos ’a ve tüm saraylara bu adaya but basıncaya kadar başından geçenleri anlatır
Odysseus ’un Serüvenleri
Odysseus Truva Savaşı ’ndan daha sonra İthake ’ye dönmek için gemisine binip yola çıktığını fakat fazla geçmeden sert bir fırtına yüzünden Lotophagoi (Lotus Yiyenler) ülkesine sürüklendiğini anlatır Bir Takım denizciler orada Lotus ’un meyvesini yedikleri için yolculuğun amacını unutur arkadaşlarını bile tanımazlar Odysseus onları zorla gemilere bindirip yeniden yola çıkarır Derken dev soyundan tepegöz yaratıklar olan Kikloplar ’ın yaşadığı bir adaya çıkarlar Orada Polyphemos adlı dev Odysseus ’un altı arkadaşını öldürerek yer ama dev uyurken Odysseus bir sopayla onun gözünü âmâ ederek kaçmayı başarır
Polyphemos ’un elinden canlarını kıl payı kurtardıktan sonradan rüzgarlar tanrısının adasına varırlar; tanrı onlara dönüş yolculuklarını engelleyebilecek tüm rüzgarların içinde hapis tutulduğu bir torba verir On gün sonra bütün İthake ’ye yaklaşırken meraklarını yenemeyen tayfalar Odysseus uykudayken içinde ne olduğunu bakmak için torbayı açınca ne dek rüzgar varsa dışarı çıkar ve korkunç bir fırtına kopar Gemiler İthake ’den fazla uzaklara sürüklenir Çok geçmeden de Laistrygon adlı dev yamyamların yaşadığı bir ülkeye varırlar Yamyamların saldırısına uğrayan gemicilerden yalnızca Odysseus ’un gemisindekiler canını kurtarabilir Kalan bu tek gemideki denizciler acı ve ümidini yitirme içinde tanrıça Kirke ’nin yaşadığı adaya varırlar Büyücü olan Kirke sarayında düzenlediği şölene çağırdığı denizcilerin çoğunu domuza dönüştürür Ne var oysa Odysseus Tanrı Hermes ’in verdiği sihirli bir otun yardımıyla onların imdadına yetişir Kirke de büyüyü bozmaya razı olur Odysseus ile arkadaşları bir sene Kirke ’nin sarayında kalırlar Lakin sonunda İthake ’ye dönme istekleri ağır basar ve her yerde denize açılırlar Oysa önce İthake ’ye değil bilge kahin Teiresias ’ın ruhuna fikir danışmak için ölüler ülkesine yola çıkarlar Teriesias Odysseus ’u seyahat esnasında karşısına çıkacak tehlikelere karşısında uyarır bunlarla başa çıkabilmesi için öğütler verir
Sahiden de serüvenler birbirini kovalar fakat Odysseus hepsinden de sağ çıkmayı başarır Şarkılarıyla erkekleri sarhoş edip ölüme sürükleyen güzel sesli Sirenler ’in güvenli olmayan büyüsünden kurtulduktan sonradan bir yanda canavar Skylla ’nın öte yanda Kharybdis anaforun bulunduğu boğazı da sağ salim geçer Sicilya kıyılarına çıktıklarında Odysseus arkadaşlarını koyun ve sığır sürülerine dokunmamaları için uyarırsa da onlar bu uyarıya kulak asmaz Ne var ancak kesip yedikleri koyunlar reel ve Işık Tanrısı Apollon ’un malıdır ve Apollon onları tam adadan ayrılırken dehşet bir fırtınayla cezalandırır Gemi bir yıldırımla paramparça olur tayfaların tümü boğulur kimsesiz kurutulan Odysseus dokuz gün denizle boğuştuktan sonradan bu günkü Malta Adası olduğu farzedilen Kalypso ’nun yaşadığı adada karaya çıkar
Eve Dönüş
Bu acılı öyküden Kral Alkinoos pek duygulanır kiyurduna geri dönebilmesi için Odysseus ’a hem bir gemi ayrıca de tayfa verir Bu defa Odysseus sağ salim İthake ’ye varır Derin bir uykudayken arkadaş denizciler onu yavaşça kumun üzerine yatırırlar Uyanınca Athena ona Penelope ile evlenmekten isteyenlerden laf eder ve Telemakhos ’u öldürmeyi planladıklarını anlatır Tanınmasın diye Odysseus ’u dilenci kılığına sokar ve ona takviye etmesi için el altından Telemakhos ’u getirir Yalnızca Telemakhos ve sadık bir uşak Odysseus kim olduğunu bilmektedir Odysseus ne yapacaklarını planlarken hep birlikte uşağın kulübesine sığınırlar Penelope ’yle evlenmek isteyenler Odysseus ’u dilenci sanarak kendi sarayında aşağılarlar
Penelope sonundaher kim Odysseus ’un büyük yayını germeyi başarırsa onunla evlenebileceğini söyler Cümbür Cemaat dener lakin bu işi kolayca başaran hala dilenci kılığındaki Odysseus olur Üzerindeki yırtık pırtık giysileri atınca kim olduğu ortaya çıkan Odysseus Telemakhos ’un yardımıyla Penelope ile evlenmek isteyenleri birer birer öldürür Penelope ’nin bile tanımakta zorluk çektiği Odysseus ’un çilesi son bulur karısına ve evine kavuşur
FİRDEVSİ VE ŞEHNAME ’Sİ
Divan edebiyatın da içten etkilemiş büyük bir İran ’lı şairidir Günümüze Şehname adlı yapıtı kalmıştır
Esas adı Ebu ’lKasım Mansur olan Firdevsi ’nin yaşamı hakkında tatmin edici belli veri yoktur Yaşamı değişik söylencelere karışmış eski kaynaklarda bir masal havasında anlatılmıştır Firdevsi Tus kentinde soylu bir ailenin çocuğu olarak doğdu Şehname ’den iyi bir öğrenim gördüğü eski Farsça ile Arapça ’yı ustalıkla kullanacak derecede öğrendiği anlaşılmaktadır Daha gençlik yıllarında İran Tarihine büyük bir ilgi duydu Irk aralarında anlatılan efsane ve öyküleri de kapsayan büyük bir destan kâğıda dökmek istiyordu 974 yılında Şehname ’yi yazmaya konuldu
Şairin bundan sonraki yaşamı üzerine değişik öyküler anlatılmaktadır Yaygın olan öyküye tarafından Firdevsi Şehname ’yi Gazneli Sultan Mahmud ’a sunmak için Gazne ’ye gider; fakat saraya girmekte zorluk çeker Sarayın çevresinde dolaşırken üç saray şairi ile karşılaşır Onlara dileğini söyler Şairler Firdevsi ’yi denemek için küçük bir deneme yaparlar Denemenin amacı şudur: Dizeleri “ neşeli hecesiyle biten bir dörtlük söylemek Buna kadar her biri sırayla bir dize söyleyecektir Farsça ’da “ keyifli “ hecesiyle biten üçten artı sözcük bulunmadığını düşünen saray şairleri Firdevsi ’nin uyak bulamayacağından emindirler Saray şairleri sırayla üç mısra söyledikten sonradan sıra Firdevsi ’ye kazanç Firdevsi İran ’ın eski kahramanlarından Poşen ’in adını dördüncü dizeye kafiye yaparak dörtlüğü tamamlar Bu kahramanın kim olduğunu bilmeyen şairler Firdevsi ’nin açıklamalarına hayran kalırlar ve Firdevsi ’yi Sultan Mahmud ’a tanıtırlar
Firdevsi kısa zamanda Sultan Mahmud ’un hayranlığını kazanır Sarayda kendisine özel bir yer ayrılır ve Şehname ’yi yazmayı burada sürdürür Firdevsi ’nin yazdığı bölümleri okudukça hayranlığı büyüyen Sultan Mahmud şairin her beyti için bir altı ödenmesini buyurur Ama vezir Firdevsi ’yi kıskandığı için ve bu ödemenin bütçeye büyük getireceği gerekçesiyle buyruğu savsaklayıp ödemeyi yapmaz Firdevsi ise kişiliğine yediremediği için veziri Sultana şikayet edemez giderken şairin yazdığı bölümler elden ele dolaşmakta ünü yaygınlaşmaktadır Lakin bu durum şaire düşman kazandırır sarayda onu çekemeyenler artar Bu kişiler Firdevsi ’nin din yolundan sapmış biri olduğunu ileri sürerler ve söylentiler Sultana dek ulaşır Sonunda Firdevsi 60 bin beyitten oluşan Şehname ’yi Sultan Mahmud ’a sunar Sultan şaire 60 bin altı yerine 60 bin gümüş verince Firdevsi kendisini aşağılanmış hissederek saraydan ayrılır Bir söylentiye tarafından aldığı paranın yarısını bir hamamcıya yarısını da içtiği şerbetin karşılığı olarak şerbetçiye verir daha sonra Herat kentinde bir dostunun yanında sığınır
Bazı kaynaklar Firdevsi ’nin Herat ’tayken Sultan Mahmud için ağır bir taşlama şiiri yazdığından laf eder Bir Takım kaynaklarda ise şairin Herat ’ta büyük bir caminin duvarına Sultan Mahmud için yazdığı övgü şiirini astığını ve bu övgüyü duyan Sultan Mahmud ’un yapılan haksızlığı öğrendiği yazılıdır Sultan Mahmud hemencecik 60 bin altını Firdevsi ’ye gönderir Lakin altınları getiren ulak kentin bir kapısından girerken Firdevsi ’nin cenazesi de öbür kapıdan çıkmaktadır Şairin kızı da gönderilen altınları bir hayır kurumuna bağışlar
Firdevsi ’nin Şehnamesi İran ’ın Arap egemenliğine girene kadarki tarihini içerir İran tarihi ve mitolojisi eldeki eski kitaplara dilden dile dolaşan söylencelere ve öykülere dayanılarak yazılmıştır Yapıt mesnevi biçimde düzenlenmiş 60 bin beyitlik bir şiirdir Firdevsi yapıtını yazarken bir tarihçi gibi çalışmış lakin tarihsel bilgileri dinç şiir yeteneği ile işlemiştir Yapıtın yazıldığı dönemde Arapça ’nın fazla yaygın olmasına rağmen Firdevsi Arap dili ve kültürünün egemenliği altındaki İran ulusuna büyük bir tarih ve kültür zenginliğine sahip olduğunu kullanmak istercesine kendi dillerinde bir yapıt sunmuştur Yapıt fazla yalın bir dille yazılmıştır Şehname lüzum şiirsel gücüyle lüzum bilgi zenginliğiyle Divan şairlerinin başyapıtlarından biridir Bunu yanı sıra bir ulusun tarihi üstüne tek bir şair kadar yazılı aynı bir yapıt yoktur Şehname dünya şiirinin bilhassa destan türünün büyük klasikleri arasındadır Dünyanın birçok diline çevrilmiş olan yapıt Türkçe ’ye ilk önce 16yüzyılda Tatar Ali Efendi kadar eksiksiz olarak çevrilmiştir Günümüz Türkçe ’sine ise Necati Lugal kadar aktarılmıştır
GILGAMIŞ DESTANI
Ölümsüzlüğü arayan bir kralın öyküsüdür Destana konu olan kral Gılgamış İÖ 3000 yıllarının birincil yarısında Mezopotamya ’daki Uruk kentinde hüküm sürmüştür Ölümsüzlüğün ve bilginin peşindeki insanı yücelterek anlatan Gılgamış Destanı günümüze kalabilmiş bilinen en eski destandır
Gılgamış Destanı Akat ve Sümer dillerinde yazılmış tabletlerden derlenmiştir Bunlardan günümüze 12 tablet kalabilmiştir Ama bu tabletler eksik olduğu için destan metninin bütünü elde edilememiştir 1855 ’te Ninova ’da yapılan kazılarda Asur Kralı Asurbanipal ’in yer alan bu tabletlere sonradan Türkİran sınırında ve Irak ’taki Nippur kenti kazılarında bulunan tabletler eklenmiştir Ayrıca Türkiye ’de Sultan Yığın ve Boğazköy ’de yapılan kazılarda da destanını bir takım bulunmuşsa da hemen şimdi tümü gün ışığına çıkarılmamıştır
Bu tabletlerdeki metne kadar destan Gılgamış ’ın özelliklerini övgüyle anlatarak başlar Sözde insan benzeri tanrı olan Gılgamış karada ve denizde olan biten her şeyi bilen başarılı bir yapı ustası ve yenilmez bir savaşçıdır Destanının öbür bölümlerinde Gılgamış ’ın başından geçen serüvenler anlatılır Birincil macera Gılgamış ile Gök tanrısı Anu arasında geçer Halkına zalim davrandığı için Gılgamış ’a öfkelenen Anu onu öldürmek için vahşi bir hayvan olan Enkidu ’yu üzerine salar Enkidu ile Gılgamış arasındaki savaşta Gılgamış üstün kazanç sonra Enkidu Gılgamış ’ın en yakın dostu ve yardımcısı olur Bunun ardındaki gelen macera Gılgamış ile aşk tanrıçası İştar arasında yaşanır İştar Gılgamış ’a evlenme önerisinde bulunur Gılgamış bunu inkar eder Onuru kırılan İştar Gılgamış ’ı öldürmek için yeryüzüne bir boğa gönderir Gılgamış Enkidu ’nun da yardımıyla boğayı öldürür Enkidu rüyasında boğayı öldürdüğü için tanrılar tarafından ölüme mahkum edildiğini görür Destanın bundan sonraki bölümüyle ilgili tabletler bulunamamıştır Ama destanın devamının yer aldığı Gılgamış ’ın Enkidu için yaktığı ağıtı düzenlediği görkemli cenaze törenini sonunda Enkidu ’nun ölüler dünyasına göçtüğünü anlatan tabletler bulunabilmiştir Destanda Enkidu ’nun ölümünü Tufan öyküsü izler Tufan yeryüzünün sularla dolup taşmasının öyküsüdür Gılgamış destanında Tufan ’ı tanrıça İştar ve Bel ’in başlattığı anlatılır Gılgamış Tufan ’dan kurtularak sağ kaldığını öğrendiği Utnapiştim ’i bulmak üzere yola çıkar Utnapiştim ölümsüzlüğün sırrını haberdar olan bir bilgedir Utnapiştim ’i bulan Gılgamış onun verdiği ebediyet otuyla gençliğine her tarafta dönecek ve ölümsüzlüğe kavuşacaktır Ama destanının ahali için en üzücü bölümü burada başlar Çünkü Gılgamış ebediyet otunu yemeye fırsat bulamadan onu bir yılana kaptırır ve Uruk ’a eli boş döner Bir Takım kaynaklar Gılgamış ’ın ebediyet otunu halkıyla birlikte yemek istediğini belirtir Destan Gılgamış ’ın ölüm karşısında acı yenilgisiyle biter
RAMAYANA
Bir Hint destanıdır 24 bin kıtadan meydana gelir Onun kahramanı Rama ’nın hikayesidir Rama prensin kızı ile Sita ile evlenmek ister Prens kızına Tanrı Şiva ’nın yayını çekebilecek savaşçıya vereceğine laf vermiştir Bu savaşçı başka şehirde tutulmaktadır; dönüşünde Rama onun mirasçısı olacaktır Bu anlaşma Kralın ikinci karısı tarafında kabul edilemez Rama nişanlısı ve kardeşi sürülür Hepsi Hindistan2ı kaplayan büyük ormana yola çıkarlar; devlerle çoğu çarpışmaları olur birçok felaketlere uğrarlar Seylan ’ın dev kralının eline düşen Sita ’yı kurtarmak için Seylan ’la Hindistan arasında deniz üzerinde bir köprü kurulur; Sita türlü çetin tecrübelerden geçer ve sonunda Rama ile evlenir
VİRJİL
Latin şairlerinin en büyüğü ve onun büyük eseri Aeneid Virjil öldüğü zaman bu eser hemen şimdi bitmemişti Şairin eserindeki gaye İmparator Ağustos vaktinde Roma ’nın yükselişini ve yükselmek için kendini nasıl feda etmek gerektiğini anlatır 12 kitaptan meydana gelen bu destan Trojan ’ın tarihini anlatır; kendi maceralarını ve İtalya ’ya ulaşmadan önce başından geçenleri ve seyahatlerini orada yeni bir şehir halkı bulmak için savaşlarını işler
KALEVELA
Fin milli destanıdır Birçok Kalevela ’da Elios Lönnrot kadar yığılmış olan halk şarkılarından oluşur Fin bilginleri bu destanın işlenmesini üç aşamaya ayırmışlardır:
1 Orijinal olarak yayınlanmamış (ProtaKalevela) 5052 beyit 16 şarkı
2 Eski Kalevela (yayımı : 18351836)12078 beyit12 şarkı
3 yeni Kalevela (ikinci yayımı: 1849) 22795 beyit 50 şarkı
Kalevela ’tı meydana getiren şarkılar beş kahramanın civarda toplanır Bunlar saz şairi
demirmaceraperest avcı demirbaş köle
Dünyanın Esas Doğal Destanları
Sümer destanı : Gılgamış
Yunan destanları : İlyada ve Odissea
İran destanı : Şehname
Fin destanı : Kalevala
Hint destanları : Mahabharata ve Ramayana
Alman destanı : Nibelungen
İngiliz destanı : Boewulf
Rus destanı : İgor
İspanyol destanı : Le Cid
Fransız destanı : Chansen de Röland
Japon destanı : Şinto
Alıntı *
Ulusal Destanlar Hakkında Bilgi
DÜnya Destanlari DÜNYA DESTANLARI
İLYADA
Eski Yunan ’da şair Homeros ’un yazdığı varsayılan büyük bir destandır Bir diğer Homeros destanı olan Odeysseia ile birlikte batı edebiyatının en eski örneği ve bütün zamanların en güzel şiirlerinden sayılır
Keza İlyada ayrıca de Oysseisa Truva Savaşı ve bu savaşta yer alan insanlarla ilgili söylenceleri dile getiren koşukla yazılı destanlardır Tarihçiler Yunanistan ’tandaki Akhalar ile Batı Anadolu ’da yaşamış olan Truvalılar arasındaki bu savaşın takriben İÖ 1199 ’da geçtiği görüşündedir Akhalar ’ın Truva ’yı kuşatmalarının ise10 yıl sürdüğü sanılmaktadır Bu konuda öyle fazla hikaye ve söylence vardır ancak hangisinin gerçek hangisinin uydurma olduğunu bilme olanağı yoktur
Yunanca ’da Truva ’nın bir adının da İlios olmasından dolayı Homeros ’un destanı İlyada adını aldı Homeros yaşadığı dönemde herkesin bu öyküyü bildiğini düşünerek Truva kuşatmasını baştan sona anlatmaz ;savaşın 10yılında sadece dört gün içinde geçen olayları anlatır Savaş hemen hemen bitmek üzeredir Truva efsanesinin bu bölümü “ Aşil ’in Öfkesi olarak bilinir
İlyada ’nın Öyküsü
Kral Agamemnon Truva Savaşı sırasında Akhalar ’ın başkomutanıydı Kralın en yiğit ve başına buyruk savaşçısı olan Aşil kimseye boyun eğmeden kendi bildiğince hareket ediyordu Aşil ’in savaşta kaçırdığı Briseis adında Truvalı bir kız yüzünden Aşil ile Agamemnon aralarında uyuşmazlık çıktı Tutsağı olan bir kızı babasına geri vermeye razı olan Agamemnon onun yerine Aşil ’in sevdiği Briseis ’i istiyordu Agamemnon ’a boyun eğmek zorunda kalan Aşil kızı ona verdi Ne var ki hırsını alamayarak savaştan çekildi Agamemnon ’u cezalandırması için deniz tanrıçası olan annesi Thetis ’i çağırdı Thetis tanrıların kralı Zeus ’tan takviye istedi Böylece fazla geçmeden yalnızca Aşil ve Agamemnon değil tanrı ve tanrıçalarda kavgaya karıştı
Tanrıların işe karışması Yunan askerlerini telaşlandırdı Agamemnon gördüğü bir düşe aldanarak ordusuna artık Yunanistan ’a dönüleceğini bildirdi Askerlerin Truva ’yı ele geçirmeden dönmek istemeyeceklerini sanarken onların gitmeye can attıklarını bakmak onu hayal kırıklığına uğrattı Yunanlı komutanlar orduyu her yerde savaş düzenine sokmakta zorluk çektiler Tüm bu olaylar Yunan ordusunun savaş gücünü ve birliğini zayıflatmıştı
İki ordu aralarında savaş her yerde başlarken Paris ’in kardeşi Hektor savaşın nedeni Paris ’in Sparta Kralı Menelaos ’un karısı Helen ‘i kaçırması olduğuna göre anlaşmazlığın Paris ile Menelaos aralarında dövüşle çözümlenmesini önerdi Bu dövüşte tam Paris yenilecekken annesi olan tanrıça Afrodit onu son anda kaçırarak kurtardı Böylece ordular arasında bir defa daha savaş başladı
Truva alanında her iki tarafın savaşçıları göğüs göğüse cesurca çarpıştılar Ne var oysa esas kahramanlar besbelli yoktu Aşil savaşa katılmama kararında diretiyordu; Truvalı Paris ise yenilginin acısını dindirmeye çalışıyordu Truvalılar ’ın en yiğit savaşçısı Hektor kardeşi Paris ’deri hesap sormak ve karısını bakmak için geri çekilmişti Hektor ve Paris sonunda savaş alanına döndükleri zaman Truvalılar Akhalar ’dan birazcık daha zinde durumdaydı Cesareti kırılan Agamemnon Aşil ’in savaşa dönmesini sağlamaya karar verdi Aralarındaki anlaşmazlığı gidermek amacıyla ona bir mektup gönderdiyse de Aşil onun isteğini reddetti
Aşil olmasa da Yunanlıların savaşı devam etmek zorundaydı Şart en ince ayrıntısına kadar kötüye gidiyordu Agamemnon ’la birlikte birçok savaşçı yaralanmıştı Truvalılar ’ın kıyıdaki Yunan gemilerine ulaşması lahza meselesiydi Bütün bu sırada Yunanlılar ’ı koruyan tanrılar işe karışarak onları engelledi Bunlardan yılmayan Truvalılar sonunda bir Yunan gemisini ateşe vermeyi başardı Aşil ’in çok sevdiği dostu Patroklos doğaüstü bir yiğitçe Truvalılar ’ın gemilerini tümünü yakmasını engelledi Bunun üzerine Aşil kendi zırhını Potroklos ’a vererek onun bu zırhla savaşa katılmasını önerdi Geri çekileceklerini düşündükleri Truvalılar ’ı izlememesi için uyardı Ne var oysa Patroklos savaş heyecanıyla onların peşine düştü ve Hektor insanların yazgısını belirleyen tanrıların yardımıyla onu öldürdü Truvalılar zaferin coşkusuyla Patroklos ’un zırhını kentte dolaştırdılar YunanlılarPatroklos ’un ölüsünü onların elinden almaya başardı
Patroklos ’un ölümünden fazla acı duyan Aşil bunun hesabını Truvalılar ’a ödetmeye kararlıydı Onu avutmak için gelen annesi Thetis Aşil ’e yeni bir zırh hediye etti ve öcünü almasına takviye edeceğine laf verdi Aşil süre geçirmeden savaşa katıldı Bu amansız savaşa tüm tanrılar karışmıştı Aşil fazla sayıda düşmanını öldürdükten sonra sonunda Truva surlarının dibinde Hektor ’la aleyhinde karşıya geldi Bu son vuruşmada Hektor yenilerek öldürüldü Aşil Hektor ’un ölüsünü ardından sürükleyerek arabasıyla Truva ’nın çevresinde üç defa dolaştı
Homeros ’un öyküsü Yunan tarafında Patroklos ’un cenaze töreniyle ve Truva ’da ihtiyar Kral Priamos ’un oğlu Hektor ’un ölüsünü fidye karşılığı geri alışıyla son bulur İlyada bu nedenle sona erse de Homeros ’un okuyucuları Paris ’in daha sonra Aşil ’i öldüreceğini ve Truva ’nın öyküsünün kentin yerle bir olmasıyla son bulacağını bildikleri için yüreklerinde gelecekteki acıların ve sorunların ağırlığını duyarlar
Destanın Yazılışı
Günümüze ulaşan en eski yapıt olsa da Homeros ’un büyük Truva efsanesinin yalnızca bir bölümünü anlatmış olması ve sonrasını okuyucuların bildiğini varsayması İlyada ’nın Yunanca yazılmış ilk edebiyat ürünü olmadığını gösterir Homeros ’un bu destanında yıllar önce Truva savaşına ilişkin öyle fazla öykünün anlatıldığı sanılmaktadır Bu konuyla ilgilenen bir takım uzmanlar İlyada ’nın kabiliyetli bir yazarın derlediği bir balatlar veya destanlar bütünü olduğunu ileri sürer Homeros diye birinin hiçbir vakit yaşamadığı Homeros adının destanda yer alan balatları söyleyen adı belirli olmayan kişiler için kullanıldığı kanısında olanlar da vardır Ne var oysa yapıtın tamamını okuyanlar bunu yazarın yalnızca bir kişi olabileceğini kavramakta zorluk çekmezler
yaklaşık olarak İÖ 8 yüzyılda yazılan 24 bölümlük İlyada destanı altılı ölçüyle yazılmış toplam 15 bin dizeden oluşur
ODYSSEİA
Eski Yunan ’da şair Homeros ’un yazdığı varsayılan iki büyük destandan biridir Destana adını veren kahraman Odysseus ’un bir başka adı da Ulysses ’tir Homeros ’un değişik destanı bildiğimiz gibi İlyada ’dır Gerek İlyada gerek OdysseiaYunanlılar ’la Truvalı ’lar arasındaki savaş üstüne Yunanlılar ’ın anlattığı bir dizi efsaneden oluşur
Bu savaşta Yunan orduları Truva kentini on yıllık bir kuşatmadan daha sonra ele geçirerek yerle bir ettiler Homeros İlyada ’da kuşatmanın onuncu yılında olup bitenleri anlatır ancak Odysseia ’nın öyküsü sonra uzun savaşın bitiminde bütün Yunanlı kahramanlar evlerine dönerken başlar Bu türden çoğu dönüş öyküsü yazıldıysa da Homeros Odysseus ’un aşılması zorlama engeller ve serüvenler dolu öyküsünü fazla hoş bir şiir diliyle kaleme aldığı için Odysseia zamanımıza kadar gelebilmiştir
Odysseus ’u Yunanistan Yarımadası ’nın batı kıyısı açıklarındaki İthake Adası ’ndaki evinde karısı Penelope ile oğlu Telemakhos beklemektedir O dönemde Anadolu ’nun kuzeybatısındaki Truva kentinden minik bir gemiyle yelken açıp kara görünceye dek hareket etmek olsa olsa iki ya da üç hafta sürerdi Ne var ki bu yolculuk Odysseus ’un on yılını aldı Odysseia sahiden onun evine dönmesini geciktiren olayların öyküsüdür Homeros öyküyü yolculuğun başlangıcında değil sona epeyce yakın aniden su perisi Kalypso ’nun Odysseus ’u birkaç sene alıkoyduğu ada da başlatır
Destan tanrıların gökyüzündeki toplantılarında Odysseus ’un bundan böyle Kalypso ’nun yanından ayrılarak evine dönmesine karar vermeleriyle başlar Eski Yunan efsanelerinde tanrılar defalarca insanların yaşantılarına karışır ve bazen pek de adaletli sayılmayacak kararlar verirlerdi Tanrıların bazıları Odysseus ’tan yanayken bazıları da ondan korku ediyor ve ona musibet etmek istiyordu Baş düşmanıysa deniz tanrısı Poseidon ’du Odysseus ’un gemisinin durmadan kazaya uğraması ve rotasını şaşırması her zaman bu yüzdendir Tanrılar Odysseus ’u eve dönmesine izin vermeyi kararlaştırdıkları zaman bile Poseidon ’un ona duyduğu öfke sürmektedir
öte taraftan Odysseus ’tan yanlamasına olan Savaş Tanrıçası Athena Odysseus ’un oğlu Telemakhos ’a nasihat devretmek için toplantıdan sonradan doğru İthake ’ye gider Telemakhos ile Penelope birtakım sorunlarla yüz yüzedir Odysseus ’un evine yerleşen komşu ülkenin ileri gelenleri Penelope ’ye bundan böyle kocası öldüğüne tarafından aralarından birini kendisine koca seçmesi için bakı yapmaktadır Penelope fakat Odysseus ’un ihtiyar babası için dokuduğu kefeni bitirdikten sonradan karar vereceğini söyleyerek onları oyalar Gündüzleri dokuduğu kumaşları geceleri sökerek vakit kazanmaya çalışır Kılık değiştirip kendisini Odysseus ’un eski bir arkadaşı olarak tanıtan Athena ’nın gelişi Penelope ’yi büyük ölçüde rahatlatır Athena Telemakhos ’a babasını araması için yola çıkmasını salık verir Athena ’nın da onunla birlikte çıktığı bu yolculuk Penelophe ’nin kararını daha da geciktirmesini sağlar Penelope ile evlenmek isteyenler çok öfkelenerek döndüğü zaman Telemakhos ’u öldürmeyi planlarlar
Yunanistan ’ı her tarafında dolaşan Telemakhos sonunda Truva Savaşı ’nın çıkmasına niçin olan Helen ’in kocası Sparta Kralı Menelaos ’tan Odysseus ’un bir ada da Kalypso ’nun yanına olduğunu öğrenir Fakat tam bu sırada tanrılar Kalypso ’nun Odysseus ’u bağımsızlık bırakmasına karar vermişlerdir Odysseus Kalypso ’nun yardımıyla bir sal yapıp denize açılır lakin Poseidon ’un nefreti bir kere daha felaketine neden olur Deniz tanrısı bir fırtınayla salı batırır Odysseus boğulmaktan kurtulur ve yüzerek bir adaya çıkar Adanın kralı olan Alkinoos ’un kızı Nausikaa Odysseus ’u bulur ve ona takviye eder giderken ona gönlünü kaptıran ve orada kalması için yalvaran Nausikaa Odysseus ’u alıp babasının sarayına ***ürür Odysseus Kral Alkinoos ’a ve tüm saraylara bu adaya but basıncaya kadar başından geçenleri anlatır
Odysseus ’un Serüvenleri
Odysseus Truva Savaşı ’ndan daha sonra İthake ’ye dönmek için gemisine binip yola çıktığını fakat fazla geçmeden sert bir fırtına yüzünden Lotophagoi (Lotus Yiyenler) ülkesine sürüklendiğini anlatır Bir Takım denizciler orada Lotus ’un meyvesini yedikleri için yolculuğun amacını unutur arkadaşlarını bile tanımazlar Odysseus onları zorla gemilere bindirip yeniden yola çıkarır Derken dev soyundan tepegöz yaratıklar olan Kikloplar ’ın yaşadığı bir adaya çıkarlar Orada Polyphemos adlı dev Odysseus ’un altı arkadaşını öldürerek yer ama dev uyurken Odysseus bir sopayla onun gözünü âmâ ederek kaçmayı başarır
Polyphemos ’un elinden canlarını kıl payı kurtardıktan sonradan rüzgarlar tanrısının adasına varırlar; tanrı onlara dönüş yolculuklarını engelleyebilecek tüm rüzgarların içinde hapis tutulduğu bir torba verir On gün sonra bütün İthake ’ye yaklaşırken meraklarını yenemeyen tayfalar Odysseus uykudayken içinde ne olduğunu bakmak için torbayı açınca ne dek rüzgar varsa dışarı çıkar ve korkunç bir fırtına kopar Gemiler İthake ’den fazla uzaklara sürüklenir Çok geçmeden de Laistrygon adlı dev yamyamların yaşadığı bir ülkeye varırlar Yamyamların saldırısına uğrayan gemicilerden yalnızca Odysseus ’un gemisindekiler canını kurtarabilir Kalan bu tek gemideki denizciler acı ve ümidini yitirme içinde tanrıça Kirke ’nin yaşadığı adaya varırlar Büyücü olan Kirke sarayında düzenlediği şölene çağırdığı denizcilerin çoğunu domuza dönüştürür Ne var oysa Odysseus Tanrı Hermes ’in verdiği sihirli bir otun yardımıyla onların imdadına yetişir Kirke de büyüyü bozmaya razı olur Odysseus ile arkadaşları bir sene Kirke ’nin sarayında kalırlar Lakin sonunda İthake ’ye dönme istekleri ağır basar ve her yerde denize açılırlar Oysa önce İthake ’ye değil bilge kahin Teiresias ’ın ruhuna fikir danışmak için ölüler ülkesine yola çıkarlar Teriesias Odysseus ’u seyahat esnasında karşısına çıkacak tehlikelere karşısında uyarır bunlarla başa çıkabilmesi için öğütler verir
Sahiden de serüvenler birbirini kovalar fakat Odysseus hepsinden de sağ çıkmayı başarır Şarkılarıyla erkekleri sarhoş edip ölüme sürükleyen güzel sesli Sirenler ’in güvenli olmayan büyüsünden kurtulduktan sonradan bir yanda canavar Skylla ’nın öte yanda Kharybdis anaforun bulunduğu boğazı da sağ salim geçer Sicilya kıyılarına çıktıklarında Odysseus arkadaşlarını koyun ve sığır sürülerine dokunmamaları için uyarırsa da onlar bu uyarıya kulak asmaz Ne var ancak kesip yedikleri koyunlar reel ve Işık Tanrısı Apollon ’un malıdır ve Apollon onları tam adadan ayrılırken dehşet bir fırtınayla cezalandırır Gemi bir yıldırımla paramparça olur tayfaların tümü boğulur kimsesiz kurutulan Odysseus dokuz gün denizle boğuştuktan sonradan bu günkü Malta Adası olduğu farzedilen Kalypso ’nun yaşadığı adada karaya çıkar
Eve Dönüş
Bu acılı öyküden Kral Alkinoos pek duygulanır kiyurduna geri dönebilmesi için Odysseus ’a hem bir gemi ayrıca de tayfa verir Bu defa Odysseus sağ salim İthake ’ye varır Derin bir uykudayken arkadaş denizciler onu yavaşça kumun üzerine yatırırlar Uyanınca Athena ona Penelope ile evlenmekten isteyenlerden laf eder ve Telemakhos ’u öldürmeyi planladıklarını anlatır Tanınmasın diye Odysseus ’u dilenci kılığına sokar ve ona takviye etmesi için el altından Telemakhos ’u getirir Yalnızca Telemakhos ve sadık bir uşak Odysseus kim olduğunu bilmektedir Odysseus ne yapacaklarını planlarken hep birlikte uşağın kulübesine sığınırlar Penelope ’yle evlenmek isteyenler Odysseus ’u dilenci sanarak kendi sarayında aşağılarlar
Penelope sonundaher kim Odysseus ’un büyük yayını germeyi başarırsa onunla evlenebileceğini söyler Cümbür Cemaat dener lakin bu işi kolayca başaran hala dilenci kılığındaki Odysseus olur Üzerindeki yırtık pırtık giysileri atınca kim olduğu ortaya çıkan Odysseus Telemakhos ’un yardımıyla Penelope ile evlenmek isteyenleri birer birer öldürür Penelope ’nin bile tanımakta zorluk çektiği Odysseus ’un çilesi son bulur karısına ve evine kavuşur
FİRDEVSİ VE ŞEHNAME ’Sİ
Divan edebiyatın da içten etkilemiş büyük bir İran ’lı şairidir Günümüze Şehname adlı yapıtı kalmıştır
Esas adı Ebu ’lKasım Mansur olan Firdevsi ’nin yaşamı hakkında tatmin edici belli veri yoktur Yaşamı değişik söylencelere karışmış eski kaynaklarda bir masal havasında anlatılmıştır Firdevsi Tus kentinde soylu bir ailenin çocuğu olarak doğdu Şehname ’den iyi bir öğrenim gördüğü eski Farsça ile Arapça ’yı ustalıkla kullanacak derecede öğrendiği anlaşılmaktadır Daha gençlik yıllarında İran Tarihine büyük bir ilgi duydu Irk aralarında anlatılan efsane ve öyküleri de kapsayan büyük bir destan kâğıda dökmek istiyordu 974 yılında Şehname ’yi yazmaya konuldu
Şairin bundan sonraki yaşamı üzerine değişik öyküler anlatılmaktadır Yaygın olan öyküye tarafından Firdevsi Şehname ’yi Gazneli Sultan Mahmud ’a sunmak için Gazne ’ye gider; fakat saraya girmekte zorluk çeker Sarayın çevresinde dolaşırken üç saray şairi ile karşılaşır Onlara dileğini söyler Şairler Firdevsi ’yi denemek için küçük bir deneme yaparlar Denemenin amacı şudur: Dizeleri “ neşeli hecesiyle biten bir dörtlük söylemek Buna kadar her biri sırayla bir dize söyleyecektir Farsça ’da “ keyifli “ hecesiyle biten üçten artı sözcük bulunmadığını düşünen saray şairleri Firdevsi ’nin uyak bulamayacağından emindirler Saray şairleri sırayla üç mısra söyledikten sonradan sıra Firdevsi ’ye kazanç Firdevsi İran ’ın eski kahramanlarından Poşen ’in adını dördüncü dizeye kafiye yaparak dörtlüğü tamamlar Bu kahramanın kim olduğunu bilmeyen şairler Firdevsi ’nin açıklamalarına hayran kalırlar ve Firdevsi ’yi Sultan Mahmud ’a tanıtırlar
Firdevsi kısa zamanda Sultan Mahmud ’un hayranlığını kazanır Sarayda kendisine özel bir yer ayrılır ve Şehname ’yi yazmayı burada sürdürür Firdevsi ’nin yazdığı bölümleri okudukça hayranlığı büyüyen Sultan Mahmud şairin her beyti için bir altı ödenmesini buyurur Ama vezir Firdevsi ’yi kıskandığı için ve bu ödemenin bütçeye büyük getireceği gerekçesiyle buyruğu savsaklayıp ödemeyi yapmaz Firdevsi ise kişiliğine yediremediği için veziri Sultana şikayet edemez giderken şairin yazdığı bölümler elden ele dolaşmakta ünü yaygınlaşmaktadır Lakin bu durum şaire düşman kazandırır sarayda onu çekemeyenler artar Bu kişiler Firdevsi ’nin din yolundan sapmış biri olduğunu ileri sürerler ve söylentiler Sultana dek ulaşır Sonunda Firdevsi 60 bin beyitten oluşan Şehname ’yi Sultan Mahmud ’a sunar Sultan şaire 60 bin altı yerine 60 bin gümüş verince Firdevsi kendisini aşağılanmış hissederek saraydan ayrılır Bir söylentiye tarafından aldığı paranın yarısını bir hamamcıya yarısını da içtiği şerbetin karşılığı olarak şerbetçiye verir daha sonra Herat kentinde bir dostunun yanında sığınır
Bazı kaynaklar Firdevsi ’nin Herat ’tayken Sultan Mahmud için ağır bir taşlama şiiri yazdığından laf eder Bir Takım kaynaklarda ise şairin Herat ’ta büyük bir caminin duvarına Sultan Mahmud için yazdığı övgü şiirini astığını ve bu övgüyü duyan Sultan Mahmud ’un yapılan haksızlığı öğrendiği yazılıdır Sultan Mahmud hemencecik 60 bin altını Firdevsi ’ye gönderir Lakin altınları getiren ulak kentin bir kapısından girerken Firdevsi ’nin cenazesi de öbür kapıdan çıkmaktadır Şairin kızı da gönderilen altınları bir hayır kurumuna bağışlar
Firdevsi ’nin Şehnamesi İran ’ın Arap egemenliğine girene kadarki tarihini içerir İran tarihi ve mitolojisi eldeki eski kitaplara dilden dile dolaşan söylencelere ve öykülere dayanılarak yazılmıştır Yapıt mesnevi biçimde düzenlenmiş 60 bin beyitlik bir şiirdir Firdevsi yapıtını yazarken bir tarihçi gibi çalışmış lakin tarihsel bilgileri dinç şiir yeteneği ile işlemiştir Yapıtın yazıldığı dönemde Arapça ’nın fazla yaygın olmasına rağmen Firdevsi Arap dili ve kültürünün egemenliği altındaki İran ulusuna büyük bir tarih ve kültür zenginliğine sahip olduğunu kullanmak istercesine kendi dillerinde bir yapıt sunmuştur Yapıt fazla yalın bir dille yazılmıştır Şehname lüzum şiirsel gücüyle lüzum bilgi zenginliğiyle Divan şairlerinin başyapıtlarından biridir Bunu yanı sıra bir ulusun tarihi üstüne tek bir şair kadar yazılı aynı bir yapıt yoktur Şehname dünya şiirinin bilhassa destan türünün büyük klasikleri arasındadır Dünyanın birçok diline çevrilmiş olan yapıt Türkçe ’ye ilk önce 16yüzyılda Tatar Ali Efendi kadar eksiksiz olarak çevrilmiştir Günümüz Türkçe ’sine ise Necati Lugal kadar aktarılmıştır
GILGAMIŞ DESTANI
Ölümsüzlüğü arayan bir kralın öyküsüdür Destana konu olan kral Gılgamış İÖ 3000 yıllarının birincil yarısında Mezopotamya ’daki Uruk kentinde hüküm sürmüştür Ölümsüzlüğün ve bilginin peşindeki insanı yücelterek anlatan Gılgamış Destanı günümüze kalabilmiş bilinen en eski destandır
Gılgamış Destanı Akat ve Sümer dillerinde yazılmış tabletlerden derlenmiştir Bunlardan günümüze 12 tablet kalabilmiştir Ama bu tabletler eksik olduğu için destan metninin bütünü elde edilememiştir 1855 ’te Ninova ’da yapılan kazılarda Asur Kralı Asurbanipal ’in yer alan bu tabletlere sonradan Türkİran sınırında ve Irak ’taki Nippur kenti kazılarında bulunan tabletler eklenmiştir Ayrıca Türkiye ’de Sultan Yığın ve Boğazköy ’de yapılan kazılarda da destanını bir takım bulunmuşsa da hemen şimdi tümü gün ışığına çıkarılmamıştır
Bu tabletlerdeki metne kadar destan Gılgamış ’ın özelliklerini övgüyle anlatarak başlar Sözde insan benzeri tanrı olan Gılgamış karada ve denizde olan biten her şeyi bilen başarılı bir yapı ustası ve yenilmez bir savaşçıdır Destanının öbür bölümlerinde Gılgamış ’ın başından geçen serüvenler anlatılır Birincil macera Gılgamış ile Gök tanrısı Anu arasında geçer Halkına zalim davrandığı için Gılgamış ’a öfkelenen Anu onu öldürmek için vahşi bir hayvan olan Enkidu ’yu üzerine salar Enkidu ile Gılgamış arasındaki savaşta Gılgamış üstün kazanç sonra Enkidu Gılgamış ’ın en yakın dostu ve yardımcısı olur Bunun ardındaki gelen macera Gılgamış ile aşk tanrıçası İştar arasında yaşanır İştar Gılgamış ’a evlenme önerisinde bulunur Gılgamış bunu inkar eder Onuru kırılan İştar Gılgamış ’ı öldürmek için yeryüzüne bir boğa gönderir Gılgamış Enkidu ’nun da yardımıyla boğayı öldürür Enkidu rüyasında boğayı öldürdüğü için tanrılar tarafından ölüme mahkum edildiğini görür Destanın bundan sonraki bölümüyle ilgili tabletler bulunamamıştır Ama destanın devamının yer aldığı Gılgamış ’ın Enkidu için yaktığı ağıtı düzenlediği görkemli cenaze törenini sonunda Enkidu ’nun ölüler dünyasına göçtüğünü anlatan tabletler bulunabilmiştir Destanda Enkidu ’nun ölümünü Tufan öyküsü izler Tufan yeryüzünün sularla dolup taşmasının öyküsüdür Gılgamış destanında Tufan ’ı tanrıça İştar ve Bel ’in başlattığı anlatılır Gılgamış Tufan ’dan kurtularak sağ kaldığını öğrendiği Utnapiştim ’i bulmak üzere yola çıkar Utnapiştim ölümsüzlüğün sırrını haberdar olan bir bilgedir Utnapiştim ’i bulan Gılgamış onun verdiği ebediyet otuyla gençliğine her tarafta dönecek ve ölümsüzlüğe kavuşacaktır Ama destanının ahali için en üzücü bölümü burada başlar Çünkü Gılgamış ebediyet otunu yemeye fırsat bulamadan onu bir yılana kaptırır ve Uruk ’a eli boş döner Bir Takım kaynaklar Gılgamış ’ın ebediyet otunu halkıyla birlikte yemek istediğini belirtir Destan Gılgamış ’ın ölüm karşısında acı yenilgisiyle biter
RAMAYANA
Bir Hint destanıdır 24 bin kıtadan meydana gelir Onun kahramanı Rama ’nın hikayesidir Rama prensin kızı ile Sita ile evlenmek ister Prens kızına Tanrı Şiva ’nın yayını çekebilecek savaşçıya vereceğine laf vermiştir Bu savaşçı başka şehirde tutulmaktadır; dönüşünde Rama onun mirasçısı olacaktır Bu anlaşma Kralın ikinci karısı tarafında kabul edilemez Rama nişanlısı ve kardeşi sürülür Hepsi Hindistan2ı kaplayan büyük ormana yola çıkarlar; devlerle çoğu çarpışmaları olur birçok felaketlere uğrarlar Seylan ’ın dev kralının eline düşen Sita ’yı kurtarmak için Seylan ’la Hindistan arasında deniz üzerinde bir köprü kurulur; Sita türlü çetin tecrübelerden geçer ve sonunda Rama ile evlenir
VİRJİL
Latin şairlerinin en büyüğü ve onun büyük eseri Aeneid Virjil öldüğü zaman bu eser hemen şimdi bitmemişti Şairin eserindeki gaye İmparator Ağustos vaktinde Roma ’nın yükselişini ve yükselmek için kendini nasıl feda etmek gerektiğini anlatır 12 kitaptan meydana gelen bu destan Trojan ’ın tarihini anlatır; kendi maceralarını ve İtalya ’ya ulaşmadan önce başından geçenleri ve seyahatlerini orada yeni bir şehir halkı bulmak için savaşlarını işler
KALEVELA
Fin milli destanıdır Birçok Kalevela ’da Elios Lönnrot kadar yığılmış olan halk şarkılarından oluşur Fin bilginleri bu destanın işlenmesini üç aşamaya ayırmışlardır:
1 Orijinal olarak yayınlanmamış (ProtaKalevela) 5052 beyit 16 şarkı
2 Eski Kalevela (yayımı : 18351836)12078 beyit12 şarkı
3 yeni Kalevela (ikinci yayımı: 1849) 22795 beyit 50 şarkı
Kalevela ’tı meydana getiren şarkılar beş kahramanın civarda toplanır Bunlar saz şairi
demirmaceraperest avcı demirbaş köle
Dünyanın Esas Doğal Destanları
Sümer destanı : Gılgamış
Yunan destanları : İlyada ve Odissea
İran destanı : Şehname
Fin destanı : Kalevala
Hint destanları : Mahabharata ve Ramayana
Alman destanı : Nibelungen
İngiliz destanı : Boewulf
Rus destanı : İgor
İspanyol destanı : Le Cid
Fransız destanı : Chansen de Röland
Japon destanı : Şinto
Alıntı *
Türkiye'nin en güncel forumlardan olan forumdas.com.tr'de forumda aktif ve katkısı olabilecek kişilerden gönüllü katkıda sağlayabilecek kişiler aranmaktadır.