Forumda yenilikler devam etmektedir , çalışmalara devam ettiğimiz kısa süre içerisinde güzel bir görünüme sahip olduk daha iyisi için lütfen çalışmaların bitmesini bekleyiniz. Tıkla ve Git
x

Fatİh Sultan Mehmet

Fatİh Sultan Mehmet
0
163

iltasyazilim

FD Üye
Katılım
Ara 25, 2016
Mesajlar
0
Etkileşim
17
Puan
38
Yaş
36
F-D Coin
58
Resulullah Aleyhisselâm’ın Müjdelediği
“Güzel Kumandana,
Hoşgörücüler’in Attığı “Çirkin İftirâ




Ömürlerini papazların ve hahamların kucağında, kâfirlere yaltaklık ve ********* etmekle geçiren narcılar; hayatını at sırtında, cihâdı ekber yolunda harcayan Fâtih gibi bir İslâm hükümdarını kendileriyle aynı kefeye koymaya kalkışarak, cehâlet ve ahmaklıkta yeni bir çığır açtılar Çaldıkları minareye kılıf arayan bu şaşkın münâfıklar, küfürlerini örtbas etmek için şimdi de Fâtih’in “Bosna ahidnâmesini dillerine dolamışlar; bu “ahidnâmenin, geçmişteki müslümanların “Hoşgörü ve diyalogda ne denli ileri olduğunun bir göstergesi(1) olduğunu iddia ediyorlar!



Fâtih Bosna’ya “Hoşgörü ve “Diyalog
Niyetiyle Değil, “Gayreti İslâm’ın Galebesiyle Gitmişti:

Neşrî’nin “Kitâbı Cihânnümâsında naklettiğine göre; Fâtih Sultan Mehmed Hân “harâcını te’hîr idüb göndermemiş olan Bosna kralı Stephan’a Mihâloğlu Ali Bey’i elçi olarak göndermiş ve beraberinde yolladığı “nâmede, kendisine karşı serkeş ve isyankâr bir tavır takındığı için, “Ya harâc ver, yâhud hâzır ol, serû katına varırum! diyerek kralı tehdit etmişti(2) Şu kadar var ki, “elçi kırâla varub, pâdişâhun hükmüni kırâla gösterdiği zaman, “kırâl nâmeyi okuyub mazmûnuna vâkıf olıcak küstahlığını daha da ileriye götürerek, yanındakilere; “Tiz bu Türk’ü dutup öldürün! diye emir verdi(3)

Kral’ın tecrübe sâhibi “âkil vezîrü, Fâtih’in kâfirlere yârânlık ve yaltaklık eden bir “Hoşgörü budalası olmadığını, aksine kâfirlerin defterini düren “Yavuz bir Türk beği ve “azîm bir pâdişâh olduğunu çok iyi bildiği için, krala böyle bir cihângîre karşı yiğitlik taslamasının kendisini de, ülkesini de yıkıma sürüklemek demek olacağını hatırlatarak; “Hey kıral, neylersün? Kendü elinle kendüni helâk idüb evini yıkdın! Bu Türk’ü şimdi öldüricek, sonra Türk’ün beği ile çıkışabilür müsün?(4) deyip, kendisini ona ilişmemesi yolunda şiddetle uyardı Kral vezirden bu sözleri işitince resmen kan beynine sıçradı ve böyle bir cihângîre karşı koyamayacağını anlayarak, mecbûren tükürdüğünü yalamak zorunda kaldı Daha önce pâdişâha karşı yiğitlik tasladığı için, birdenbire sözünden geri de dönemeyen kral, “öldürmiye ikdâm edemediği elçiyi “bir nice gün habs idüb, âhirü’lemr koyuverdi Fakat bu, Fâtih’in krala duyduğu öfkeyi önlemeye yetmedi Ali Bey geriye dönüp de “hünkâra cemî’i mâcerâyı takrîr edince, pâdişâh son derece öfkelenip, bu taşkın kâfire haddini bildirmeye karar verdi(5)

Fâtih gibi bir İslâm hükümdârının, kin ve küfrünü icrâ eden böylesi bir kâfirin, İslâm medeniyetini hedef alan bunca “nâhoş cürmünü “hoş görmesi düşünülemezdi Bu nedenledir ki “pâdişâh vasfı hâle vâkıf olıcak, yüreğinde “gayreti İslâm gâlib olub derhal harekete geçti ve Mahmud Paşa emrindeki “askeri İslâm’ı cem’ idüb derhal bu kâfirin üzerine gönderdi(6) Yüreğinde küfür gayreti gâlip olup da, bu serkeş kâfirin kin ve küfrünü “Hoş gördüğünü îlân etmedi!

Mahmud Paşa akıncılarla önden, Fâtih ise ordusuyla geriden Bosna topraklarına doğru ilerlerken, birdenbire Ali Bey’den; “Bosna kırâlı Ağaçhisâr’ı yakdı deyû bir ulak geldi(7) Zâten “Kırâlı lâine pür mekrü âl bedgîrdâr olan Pâdişâh’ın öfkesi ikiye katlanarak, bu kâfire “Ağaçhisâr’ı yakdığu içün yavûz kîn duymaya başladı Nihâyet bir süre sonra, Mahmûd Paşa Bosna’ya varıp kralın bulunduğu kaleyi kuşattı Mahmud Paşa kralın gönderdiği elçiye, Fâtih’in kâfirlerle savaşmayıp sevişen, kin ve küfürlerini görmezden gelerek dostluğa girişen bir münâfık değil, bilâkis “Kostantîniyye’yi ve Tırabzon’ı ve Midilli’yi ve Lâz ilini ve Mora’yı feth idüb, pâdişâhlarun zebûn idüb, iklimlerinü darbı destle ellerinden alub kullarına veren bir İslâm cengâveri olduğunu hatırlattı, ayrıca; “Var kırâla de gelsün, hünkârın elinü öpsün ve harâca mûti’ olsun! diyerek, akıllarını başlarına devşirmeleri yolunda onları uyardı(8)

Elçiden “hünkârın evsâfını sorub bilen ve daha önce Sultân’a karşı meydan okurken, köşeye sıkıştırılınca “kafese girmüş kuzguna dönen(9) kral, Mahmud Paşa’nın “ahdü peymânını hemen kabul ederek, Pâdişâh’ın huzûruna çıkarılmak üzere Paşa ile birlikte otâğı hümâyûn’a doğru yol aldı(10)



Fâtih, Bosna Kralı’yla “Diyalog Kuran Mahmûd Paşa’ya
Niçin Gazaplandı?

Bosna kralı’na “ahdü peymân veren Mahmûd Paşa, kralla kurduğu “diyalog sâyesinde, meseleyi savaşa gerek kalmadan “âsânlığla hâlletiği için Fâtih’ten teşekkür ve iltifat bekliyordu(11) Ancak beklenenin aksine, Mahmûd Paşa’nın kralla kurduğu bu yersiz “diyalog, pâdişâhın “melâmetine ve gazâbına sebeb oldu(12) Zîrâ Fâtih Sultan Mehmed Hân, kâfirlerin tiynet ve sîretini bilemeyecek, gâye ve maksatlarını sezemeyecek kadar câhil değildi Böyle lüzumsuz “Hoşgörü ve “Diyalog safsatalarının, kâfirlerin ekmeğine yağ sürmekten, fitne ve fesâdına yol vermekten başka bir mânâya gelmeyeceğini çok iyi biliyordu Bildiği için de; “Şimdi ahd idüb bu kâfiri yine bunda koyub gidicek, fesâd yine bâkîdür!(13) diyerek, Mahmud Paşa’nın krala verdiği isâbetsiz ahdi bozdu Çünkü pâdişâh, Bosna seferine çıkarken esâsen kraldan haraç tahsil etmeyi değil, Bosna topraklarında “Fitne ortadan kalkıp, din yalnız Allâh’a âit oluncaya kadar(14) savaşmayı plânlıyordu Bunu sağlamak için de, Bosna’daki hıristiyanların “kal’alarınu darbu destle alub, kırâlını öldürüb, vilâyetini zabt itmekten başka bir yol yoktu(15)

Mahmûd Paşa’nın şeri şerîfe aykırı olan bu ahdi karşısında, “hem akıncılar dahî seğirdîme gitmişlerdi Bu durum karşısında öfkesi bir kat daha artan pâdişâh, Mahmûd Paşa’ya yersiz ve sebepsiz bir uzlaşma yolu tutup, krala gereksiz yere “emân verdiğü içün pürgazâb oldu Kendisini oraya akıncılarla birlikte, kralla “diyalogda bulunsun diye değil, savaşsın ve ülkeyi İslâm topraklarına katsın diye gönderdiğini hatırlatarak; “Mahmûd! Bu vilâyet âsânlığla hod alınırmuş, ya nîçün akıncılar gönderdün ki bu vilâyeti bozalar?! deyip fenâ hâlde azarladı(16) Bu sözüyle ne yaptığını bilmeyen Paşa’ya, kâfirlere karşı böyle bir tavır sergilenemeyeceğini hatırlattı

Krala tatbik edilecek şer’î hükmü öğrenmek için “ulemâyı cem’ idüb, ‘Bunlarun kanları ve mâlları mübâh mıdur, nedür?’ deyû soran pâdişâha cevap, ulemâ içindeki “bir azîz, âlim kişi olan ve soyu Bâyezîdi Bistâmî kuddise sırruh Hazretleri’ne dayanan “Ali Bistâmî adlı zâttan geldi(17) Bu zât, narcıların yıllardır “İslâm âlimi diye yutturmaya çalıştıkları, ortalıkta kucaklamadık kâfir başı bırakmayan “hocaefendilerine “zokayı yutturan; ipini pazara, sahtekârlığını su yüzüne çıkaran bir fetvâ verip, kralın ve adamlarının “hoş görülmesine değil, “katl edilmesine hükmederek; “Bunlarun gibi kâfirlerü öldürmek ğazâyı ekberdür!(18) dedi Ardından hemen “kılıcın çıkarub, evvel kendü çaldı ve böylece verdiği hükmü bizzat kendisi icrâ ederek “kıralı depeledi Orada hazır bulunan askerler de “Pâdişâh kralı hoş görmedi, bâri biz yanındakileri hoş görelim! demeyip, hemen kılıçlarını çıkararak, kralın yanındaki “ol iki kâfirün dahî kayıdların gördüler(19) Kralla yapılan ahdi geçersiz sayan Fâtih Sultan Mehmed Hân, böylelikle kralın ve adamlarının canını cehenneme ısmarlamış, Bosna ülkesini Osmanlı topraklarına katmış oluyordu



Fâtih Sultan Mehmed “Diyalog Meraklısı Olsaydı,
Mahmud Paşa’yı Îdâm Ettirmezdi!

Bosna seferi esnâsında krala gösterdiği yersiz ve sebepsiz müsâmahadan dolayı, Mahmûd Paşa’ya “pürgazâb olan Fâtih Sultan Mehmed Hân, Paşa’ya; “Seni katletdürmemek Bosnâ vilâyetine mâlik olmamayı iktizâ eder!(20) diyecek kadar çok öfkelenmiş; Paşa’nın akla mantığa sığmayan bu tuhaf hareketini bir türlü içine sindirememişti Nihâyet Fâtih, “kırâlla ahd itdüği hâtırına hôş gelmediği için(21) Mahmûd Paşa’yı îdâm ettirdi! Hâlbuki Mahmûd Paşa Fâtih’e bütün fetihlerinde yardım etmiş ve küfür beldelerine İslâm’ın yayılmasında büyük fedâkârlıklar göstermişti Üstelik narcılar gibi, ne küffârla “el ele verme ve “kucak kucağa binme tavırları sergilemiş; ne de “kâfirlerle cihâdın gereksiz olduğunu iddiâ etmişti “Kâfirlere karşı sert ve çetin(22) olması gereken bir durumda, onlara karşı gösterdiği bu kadarcık bir “hoşgörü ve kurduğu küçücük bir “diyalog yüzünden, pâdişâhın gazâbını üstüne çekmiş ve bu cürmünün cezâsını canı ile ödemişti Onun kâfirlerle kurduğu bu kadarcık bir “diyaloğu dahî “hoş görmeyen, hattâ hıncını yenemeyip Paşa’nın katline bile hükmeden Fâtih’in, kâfirlerin bizzat kendisini “hoş gördüğünü, veyâ onlarla “diyalogda bulunduğunu iddiâ eden beyinsizlere, bu iddiâ ve iftirâlarından ötürü artık ne dense yeridir!



Bosna “Ahidnâmesi Kimlere Verildi?

Fâtih’in Bosna’daki hıristiyanlara verdiği “ahidnâme, adından da anlaşılacağı üzere, “Din husûsunda savaşmayan(23) kâfirlerle yapılan bir “sözleşmeden ibâretti Üstelik Fâtih Sultan Mehmed Hân bu ahidnâmeyi; narcılar gibi Allah’a ve Resûl’üne kafa tutan, İslâm’a ve müslümanlara açıktan açığa düşmanlıkta bulunan kâfirleri “Hoş gördüğü, veya onlarla “Diyalogda bulunmayı düşündüğü için de vermemişti Verdiğini iddiâ ediyorlarsa, hani bunun delîli? O, kâfirlerin karşısında eğilip bükülen, onlarla savaşmayıp sevişmeyi yeğleyen münâfıklardan olsaydı, Bosna kralıyla savaşıp da ülkesini topraklarına katar mıydı?

Nitekim Fâtih Sultan Mehmed hâli hazırda İslâm’a saldıran, zımmîlik hükmü taşımayan kâfirlere böyle bir ahid verilemeyeceği için, Bosna kralı’na verilen ahdi geçersiz saymıştı Orada yaşayan hıristiyan halka ise, ülkelerini zaptettikten, fitne ve fesadlarını tesirsiz hâle getirdikten sonra, İslâm’ın zımmîler hakkındaki hükmü çerçevesinde; can, mal, inanç ve ibâdet emniyeti sağlayan sözkonusu “ahidnâmeyi vermişti Narcıların iddiâ ettikleri gibi; bu ahidnâme müslümanların kâfirleri “hoş görmesi, “dinlerini üç hak dinden biri olarak kabul etmesi, yâhut “onlarla ele ele verip, sevgi göstermesi gibi zırvalıkları aslâ içermediği gibi; müslümanların kâfirlerle ebediyyen savaşı terk etmesi gibi bir hüküm de taşımıyordu Şu hâlde kâfirlerin dostları olan narcılar, çaldıkları minâreye kılıf yapmak için bu büyük yalanı nereden uydurdular?

Dikkat ederseniz bu münâfıklar, Fâtih’in bu “Ahidnâmeyi vermesine sebep olan, Bosna kralına karşı “darbı destle(24) yaptığı savaştan hiç sözetmezler de, nedense hep savaştan sonra verdiği hakk ve hürriyetlerden bahsederler Çünkü bunlar savaşı sevmezler Fâtih’in Bosna’daki kâfirlere uyguladığı şiddet ve adâvetten bahsetmek bunların işine gelmez Halbuki o verdiği her ahidnâmeyi, kâfirlerle İslâm uğruna yaptığı savaşlardan sonra vermemiş miydi? Fâtih Sultan Mehmed Hân mâdem ki sizin gibi kâfirleri “Hoş görmekten, meseleyi şiddetle değil de “diyalogla hâlletmekten yanaydı; onlarla bunca savaşı ve cihâdı neden yapmıştı?

Onlarda bu inceliği ayırt edebilecek îmân, bunu idrâk edebilecek şuur ve iz’ân olsaydı, böyle çirkin bir iftirâya kalkışmazlardı Fakat hayâtını papazların kucağında geçiren bu münâfıklar, ömrünü at sırtında geçiren bu İslâm hükümdârına utanmadan bu çirkin iftirâyı attılar!



Fâtih “Bosna Ahidnâmesini,
İslâm’ın Hükmü ve Boyunduruğu
Altına Giren Zımmîlere Vermişti:

Fâtih Sultan Mehmed Hân Bosna’daki hıristiyan halka, başlarındaki râhiplerin şahsında; İslâm’ın zımmîlere tanıdığı haklar çerçevesinde can, mal, inanç ve ibâdet serbestliği tanırken, bu “Ahidnâmeyi onlara, kendi zimmeti altına girdikleri, emrine itâatkâr oldukları ve boyun eğdikleri için verdiğini açıkça ifâde ediyordu:

“Ben ki Sultan Mehmed Hân’um Cümle avâmmü havâss’a ma’lûm ola ki, iş bu dârendegânı fermânı hümâyûna, Bôsna râhiblerine mezîdi inâyetüm zuhûra gelüb buyurdum ki; mezbûrlarına ve kenîselerine kimesne mâni’ ve müzâhim olmayub, ihtiyâtsuz memleketümde duranlar ve kaçûb gidenler dahî emn ve emânla duranlara geçüb, benüm hâssa memleketimün havfsız sâkini olub, kenîselerinde mütemekkin olalar Ve yüce hazretimden ve vezîrlerimden ve reâyâmdan ve cemî’i memleketüm halkından kimesne mezbûrlara dahl ve taarruz itmeyüb incitmeyeler Kendülere ve cânlarına ve mâllarına ve kenîselerine ve dahî yabândan hâssa memleketümüze âdem getirürler ise yemînü muğallâza ederüm ki, yeri ve göği yaradan Perverdigâr hakkı içün ve yedi mushaf hakkı içün ve ulu Peygamber’imiz hakkı içün ve yüz yigirmi dört bin peygamberler hakkı içün ve kuşandığım kılıç hakkı içün, bu yazılanlara bir ferd muhâlefet eylemiye Mâdâm ki bunlar benim emrime mutî’ ve münkâd olalar Şöyle bilesiz

Tahrîren fî Muharremü’lharâm, sene: 883 Beyurdu Serîrei Dırâc



(1) Zaman; “Turkuaz, 26 Eylül 2004, s8

(26) Neşrî, “Kitâbı Cihânnümâ, 213a yp

(7) Hoca Sa’deddîn Efendi, “Tâcü’tTevârîh, s493

(8) Âşık Paşazâde, “Tevârîhi Âli Osmân, s160

(9) Neşrî, age, 214b yp; Ahmed Bahaüddîn, 218 yp

(1013) Neşrî, age, 214b yp

(14) Enfâl (8): 39

(15) Neşrî, age, 214b yp

(16) Kemâl Paşazâde, “Tevârîhi Âli Osmân, 121yp

(1719) Neşrî, age, 214b215a yp

(20) Ahmed Bahaüddîn, age, 218 yp

(21) Neşrî, age, 214b yp

(22) Mâide (5): 54

(23) Mümtehine (60): 8

(24) Neşrî, age, 214b yp

Linkleri sadece kayıtlı üyelerimiz görebilirForumTR üyesi olmak için tıklayınız

sayı 135
 

Similar threads

Hızır Bey, İstanbul kâdısı ve belediye başkanı olarak vazifeye başladıktan bir müddet sonra, bir hıristiyan mîmâr geldi Hızır Beyi buldu Kâdı efendiye hâlini arzedip, pâdişâh Fâtih Sultan Mehmed Hândan şikâyetçi olduğunu söyledi O zamanlar, Avrupa ülkelerinde değil kralı mahkemeye vermek...
Cevaplar
0
Görüntüleme
66
AYASOFYA’DA İLK CUMA Fetih salı günüdür Cum’aya kadar mimarlar hummalı bir çalışma ile Ayasofya’yı, namaz kılınabilir hâle getirmişlerdir Surlar üzerinde okunan fetih ezanından sonra Ayasofya’da da Ezanı Muhammedî ve cum’a hutbesi okunacaktır Bu ruha inşirah veren hadiseyi Ahmet Muhtar...
Cevaplar
0
Görüntüleme
72
Fatih Sultan Mehmet Kimdir? İstanbul’un fatihi, İstanbul’u fetheden komutan; Fatih Sultan Mehmet’in (2. Mehmet) hayatı, dönemi ve yaptıkları... Fatih Sultan Mehmet Kimdir? Fatih Sultan Mehmet nasıl bir şehzadelik ve eğitim hayatı yaşadı? Fatih Sultan Mehmet tahta ne zaman ve nasıl çıktı...
Cevaplar
0
Görüntüleme
127
HIZIR ÇELEBİ (Hızır Bey) Osmanlı evliyâ ve âlimlerinin büyüklerinden İsmi, Hızır Çelebi bin Celâleddîn'dir Nasreddîn Hoca'nın torunlarındandır 1407 (H810) senesi Rebî'ulevvel ayının birinde Eskişehir'e alt Sivrihisar kasabasında doğdu 1458 (H863) senesinde İstanbul'da vefât etti Vefâ ile...
Cevaplar
0
Görüntüleme
202
Molla Gürani hakkında veri Molla Gürani biyografi Molla Gürani ( 09101409) (28101487) Osmanlı âlimlerinden ve büyük velî Dördüncü Osmanlı şeyhulislâmı İsmi, Ahmed bin İsmâil bin Osman Gürânî, lakabı Şerefüddîn, Şihâbüddîn ve Molla Gürânî'dir Daha çok Molla Gürânî lakabıyla tanınıp, meşhûr...
Cevaplar
0
Görüntüleme
107
858,462Konular
981,121Mesajlar
29,532Kullanıcılar
Üst Alt