iltasyazilim
FD Üye
Manaların inceliği ve ilimlerinin gizliliği sebebiyle bazen faziletler ile onlardan daha düşük ameller karıştırılabilir Mesela kulun başka bir amel yerine, daha gerekli olduğuna inanarak nafile namaz kılması gibi Buna şu durumu örnek olarak verebiliriz:
Sahâbei Kirâmdan biri nafile namaz kılmaktaydı Resûlullah sav onu çağırdı Fakat o sahabi namazı bırakıp Resûlullah’ın sav çağrısına icabet etmedi O sahabi, Allahu Teala’nın huzurunda ibadet etmenin Resûlullah’ın sav davetine icabet etmekten daha faziletli olduğunu düşündü Namazını bitirip selam verdikten sonra gelince, Resûlullah sav, kendisine:
“Seni çağırdığım anda yanıma gelmene engel olan ne idi? diye sordular; Sahabî:
“Namaz kılıyordum! diye cevap verdi Bunun üzerine Rasûli Ekrem (sav):
“Sen Allahu Teala’nın “Ey iman edenler! Size hayat verecek şeylere çağırdığı zaman, Allah ve Resûlüne uyun Bilin ki, Allah kişi ile onun kalbi arasına girer Siz mutlaka onun huzurunda toplanacaksınız buyurduğunu işitmedin mi? buyurdular
O sahabinin Resûlullah’a (sav) icabet etmesi daha faziletli idi; çünkü kıldığı namaz nafile iken, Resûlullah’a (sav) icabet etmesi bir farz idi
Büyüklerden biri şöyle der: “Faziletleri işlemeye farzları işlemekten daha fazla önem veren kişi aldanmıştır Kendi nefsini bırakıp başkalarının kusurlarını araştıran kişi kendi kendine tuzak kurmuştur
Süfyanı Sevrî (rah) şöyle der: “Usulü (temel farzları) terk edenler, vusûlden mahrum olurlar!
Kul için faziletli olanlar sırasıyla şunlardır:
• Kul öncelikle nefsini, yani kendini tanımalı,
• Haddini bilmeli, haddi aşmamalı,
• Bulunduğu makamdaki hâlini sağlamlaştırmalı,
• Sonra kendisine ihsan edilen ilmin gereğini yerine getirmeli
Bu durumda olan kul, bilgisinin eriştiği ve gücünün yettiği kadarıyla öncelikle haramlardan kaçındıktan sonra, üzerine farz olan amelleri yerine getirmekle işe başlar Farzları sağlam ve mükemmel bir şekilde yerine getirmeden faziletlerle meşgul olmaz; çünkü faziletler, sermaye üzerine gelen kâr gibidir ve sermaye olmadan kâr da olmaz Her faziletin mutlaka afetleri de vardır Ancak o afetlerden kurtulanlar, faziletin kârını elde edebilirler Her güzel amelin bir sıkıntısı ve zorluğu vardır; bunlara katlananlar o güzellikleri elde ederler Bu faziletlerin afetlerinden kurtulmayı başaramayanlar, o büyük faziletleri elde edemezler Bunlar için gerekli sabır ve tahammülü gösteremeyenler, faziletlerin sağladığı yüce makamlara çıkamazlar
İhlaslı görünme çabası ve ilmini gösterme gayreti de, bu amellerle övünme şeklinde kendini gösterir Süfyanı Sevrî (rah) der ki: “Nefsini ilimle süsle; ama onunla (insanlar için) süslenme!
Süfyanı Sevrî (rah) bu sözüyle şunu söylemek istemiştir: Nefsini, Allahu Teala’nın rızasını kazanmak için eğit, terbiye et Böyle yaparsan, Allahu Teala’nın dostları içinde bir süs gibi olursun Ancak ilmi, insanların nazarında övgü kazanmak maksadıyla bir süs eşyası gibi görme!
Karıştırılan konulardan biri de sınama (ihtibâr) ile seçme (ihtiyâr) mefhumlarıdır Sınama, ihtiyaç hâlinde meydana gelir ve kulu Allahu Teala’ya yaklaştırır İhtiyâr ise, kişinin arzu ve hevesini arttırarak onu Hakk’ın rızasından halka yönelten bir basamak vazifesi görür
Bu duruma giyinme hususundaki şu karışıklığı örnek verebiliriz Setri avret, yani görünmesi haram olan yerleri örtmek için giyinmek ile, insanlara karşı övünmek ve varlıklı olduğunu göstermek maksadıyla süslü ve pahalı elbiseler giyinmek bir birine karıştırılan bir husustur
Bazen kul, gönüllü olarak yapmak istediği nafile bir ibadet yüzünden farzı zayi edebilir Halbuki farzları sağlam ve şartlarına riayet ederek yerine getirmek en büyük fazilettir
Rasûli Ekrem’den (sav) rivayet edildiğine göre o şöyle buyurmuştur:
“Biriniz yemeğe davet edildiğinde oruç değilse davete icabet etsin Eğer oruç ise “Ben oruçluyum! desin!
Nafile ibadeti gizlemek daha faziletli olduğu hâlde Hazreti Peygamber bu hadisi şerif ile, nafile ibadetin açıklanmasını emir buyurmuşlardır
Müminin gizlediği amelin, davet yapandan daha değerli olmadığını göstermek ve kardeşinin kalbinin kırılmasını önlemek için böyle davranılması istenmiştir Ayrıca ameli işleyen kişi amelden daha üstündür ve ameller amel sahiplerine bağlıdır Bu sebeple ecir, amele göre değil, amel sahibinin derecesine göre verilir Böylece Allahu Teala (cc), aynı ameli işleyenlerden dilediğine kat kat sevap verir
Bütün bunlar, müminin kişiliğinin amelinden üstün olduğunu gösterir, İşte bu sebeple, “Seni davet eden kardeşine oruçlu olduğunu söyleyerek onu rencide etmekten ve kalbini kırmaktan kurtul! denilmek istenmiştir
Zira bir mümin kardeşin, özellikle senin için hazırladığı bir yemeğe davet ettiğinde ona icabet etmez ve kabul edilebilir bir mazeret göstermezsen, elbette onun kalbini kırmış olursun Davet edenin samimiyeti bilindiğinde ise bu kırgınlık daha da artar
İbnu Şübrüme (rah) der ki: “Kürz b Vebre, dünyevî bir maksad için kullanmamak şartıyla Rabbinden İsmi A‘zam’ı öğretmesini istedi; Allahu Teala (cc) da kendisine isteğini verdi O, ayrıca Yüce Allah’tan bir günde Kur’ânı Kerîm’i üç defa hatmetme gücünü istedi
Onun ibadete bu derece düşkün olduğunu görenler: “Ey Kürz, ibadet için neden kendini bu kadar yoruyorsun? diye sordular O da: “Dünyanın ömrü ne kadardır? diye sordu: “Yedi bin yıl! denilince: “Bir günü elli bin sene olan ahiret günündeki azaptan kurtulmak için yedi bin sene ibadet etmeye hangi kul razı olmaz! dedi
Seriy esSakatî (rah) şöyle der: “İhlasla iki rekat namaz kılmak, yetmiş hadis yazmaktan daha hayırlıdır Diğer bir sözünde ise, yedi yüz hadis yazmaktan hayırlı olduğunu söyler
En doğrusunu Yüce Allah bilir
Kalplerin Azığı (Kutu'l Kulüp)
Sahâbei Kirâmdan biri nafile namaz kılmaktaydı Resûlullah sav onu çağırdı Fakat o sahabi namazı bırakıp Resûlullah’ın sav çağrısına icabet etmedi O sahabi, Allahu Teala’nın huzurunda ibadet etmenin Resûlullah’ın sav davetine icabet etmekten daha faziletli olduğunu düşündü Namazını bitirip selam verdikten sonra gelince, Resûlullah sav, kendisine:
“Seni çağırdığım anda yanıma gelmene engel olan ne idi? diye sordular; Sahabî:
“Namaz kılıyordum! diye cevap verdi Bunun üzerine Rasûli Ekrem (sav):
“Sen Allahu Teala’nın “Ey iman edenler! Size hayat verecek şeylere çağırdığı zaman, Allah ve Resûlüne uyun Bilin ki, Allah kişi ile onun kalbi arasına girer Siz mutlaka onun huzurunda toplanacaksınız buyurduğunu işitmedin mi? buyurdular
O sahabinin Resûlullah’a (sav) icabet etmesi daha faziletli idi; çünkü kıldığı namaz nafile iken, Resûlullah’a (sav) icabet etmesi bir farz idi
Büyüklerden biri şöyle der: “Faziletleri işlemeye farzları işlemekten daha fazla önem veren kişi aldanmıştır Kendi nefsini bırakıp başkalarının kusurlarını araştıran kişi kendi kendine tuzak kurmuştur
Süfyanı Sevrî (rah) şöyle der: “Usulü (temel farzları) terk edenler, vusûlden mahrum olurlar!
Kul için faziletli olanlar sırasıyla şunlardır:
• Kul öncelikle nefsini, yani kendini tanımalı,
• Haddini bilmeli, haddi aşmamalı,
• Bulunduğu makamdaki hâlini sağlamlaştırmalı,
• Sonra kendisine ihsan edilen ilmin gereğini yerine getirmeli
Bu durumda olan kul, bilgisinin eriştiği ve gücünün yettiği kadarıyla öncelikle haramlardan kaçındıktan sonra, üzerine farz olan amelleri yerine getirmekle işe başlar Farzları sağlam ve mükemmel bir şekilde yerine getirmeden faziletlerle meşgul olmaz; çünkü faziletler, sermaye üzerine gelen kâr gibidir ve sermaye olmadan kâr da olmaz Her faziletin mutlaka afetleri de vardır Ancak o afetlerden kurtulanlar, faziletin kârını elde edebilirler Her güzel amelin bir sıkıntısı ve zorluğu vardır; bunlara katlananlar o güzellikleri elde ederler Bu faziletlerin afetlerinden kurtulmayı başaramayanlar, o büyük faziletleri elde edemezler Bunlar için gerekli sabır ve tahammülü gösteremeyenler, faziletlerin sağladığı yüce makamlara çıkamazlar
İhlaslı görünme çabası ve ilmini gösterme gayreti de, bu amellerle övünme şeklinde kendini gösterir Süfyanı Sevrî (rah) der ki: “Nefsini ilimle süsle; ama onunla (insanlar için) süslenme!
Süfyanı Sevrî (rah) bu sözüyle şunu söylemek istemiştir: Nefsini, Allahu Teala’nın rızasını kazanmak için eğit, terbiye et Böyle yaparsan, Allahu Teala’nın dostları içinde bir süs gibi olursun Ancak ilmi, insanların nazarında övgü kazanmak maksadıyla bir süs eşyası gibi görme!
Karıştırılan konulardan biri de sınama (ihtibâr) ile seçme (ihtiyâr) mefhumlarıdır Sınama, ihtiyaç hâlinde meydana gelir ve kulu Allahu Teala’ya yaklaştırır İhtiyâr ise, kişinin arzu ve hevesini arttırarak onu Hakk’ın rızasından halka yönelten bir basamak vazifesi görür
Bu duruma giyinme hususundaki şu karışıklığı örnek verebiliriz Setri avret, yani görünmesi haram olan yerleri örtmek için giyinmek ile, insanlara karşı övünmek ve varlıklı olduğunu göstermek maksadıyla süslü ve pahalı elbiseler giyinmek bir birine karıştırılan bir husustur
Bazen kul, gönüllü olarak yapmak istediği nafile bir ibadet yüzünden farzı zayi edebilir Halbuki farzları sağlam ve şartlarına riayet ederek yerine getirmek en büyük fazilettir
Rasûli Ekrem’den (sav) rivayet edildiğine göre o şöyle buyurmuştur:
“Biriniz yemeğe davet edildiğinde oruç değilse davete icabet etsin Eğer oruç ise “Ben oruçluyum! desin!
Nafile ibadeti gizlemek daha faziletli olduğu hâlde Hazreti Peygamber bu hadisi şerif ile, nafile ibadetin açıklanmasını emir buyurmuşlardır
Müminin gizlediği amelin, davet yapandan daha değerli olmadığını göstermek ve kardeşinin kalbinin kırılmasını önlemek için böyle davranılması istenmiştir Ayrıca ameli işleyen kişi amelden daha üstündür ve ameller amel sahiplerine bağlıdır Bu sebeple ecir, amele göre değil, amel sahibinin derecesine göre verilir Böylece Allahu Teala (cc), aynı ameli işleyenlerden dilediğine kat kat sevap verir
Bütün bunlar, müminin kişiliğinin amelinden üstün olduğunu gösterir, İşte bu sebeple, “Seni davet eden kardeşine oruçlu olduğunu söyleyerek onu rencide etmekten ve kalbini kırmaktan kurtul! denilmek istenmiştir
Zira bir mümin kardeşin, özellikle senin için hazırladığı bir yemeğe davet ettiğinde ona icabet etmez ve kabul edilebilir bir mazeret göstermezsen, elbette onun kalbini kırmış olursun Davet edenin samimiyeti bilindiğinde ise bu kırgınlık daha da artar
İbnu Şübrüme (rah) der ki: “Kürz b Vebre, dünyevî bir maksad için kullanmamak şartıyla Rabbinden İsmi A‘zam’ı öğretmesini istedi; Allahu Teala (cc) da kendisine isteğini verdi O, ayrıca Yüce Allah’tan bir günde Kur’ânı Kerîm’i üç defa hatmetme gücünü istedi
Onun ibadete bu derece düşkün olduğunu görenler: “Ey Kürz, ibadet için neden kendini bu kadar yoruyorsun? diye sordular O da: “Dünyanın ömrü ne kadardır? diye sordu: “Yedi bin yıl! denilince: “Bir günü elli bin sene olan ahiret günündeki azaptan kurtulmak için yedi bin sene ibadet etmeye hangi kul razı olmaz! dedi
Seriy esSakatî (rah) şöyle der: “İhlasla iki rekat namaz kılmak, yetmiş hadis yazmaktan daha hayırlıdır Diğer bir sözünde ise, yedi yüz hadis yazmaktan hayırlı olduğunu söyler
En doğrusunu Yüce Allah bilir
Kalplerin Azığı (Kutu'l Kulüp)