iltasyazilim
FD Üye
Yunanca hikmet sevgisianlamındaki bu kelime, insanlığın düşünce tarihi için kullanılmaktadır
Felsefenin başlıca üç bölümü vardır:
1 Ontoloji (varlık)
2 Epistemoloji (bilgi)
3 Değerler Felsefesi (Etik (ahlak) ve Estetik)
Varlık felsefesi, Varlık var mıdır? Varlığın sebebi var mıdır? Eşyanın hakikati nedir? gibi sorular üzerinde durur
Bilgi felsefesi, Bilgi nedir? Eşya hakkında kesin bilgiye ulaşılabilir mi? Bilginin kaynakları nelerdir? Bilginin değeri nedir?gibi soruları ele alır
Ahlak felsefesi, ahlakın menşeini(temelini), kurallarını araştırır Estetik ise, sanatla ilgili meseleler üzerinde yorumlar yapar
Dikkat edilirse, felsefenin araştırdığı konularla, dinin ele aldığı meselelerin çoğu aynıdır Yani, bu konular, aynı zamanda dinin de konularıdır Ancak din bunları vahiy merkezli olarak cevaplandırırken, felsefe akıl merkezli olarak bunlara cevap arar
İslam dini, menşeinde vahye dayanmakla beraber, akla çok büyük önem verir Fakat aklı her şey olarak da görmez Zira, akla dayanan felsefecilerin birbirinden farklı neticelere varmaları da gösteriyor ki, akıl kainatın bütün sırlarını çözmek için yeterli değildir Görme olayında gören bir gözle beraber bir ışığa da ihtiyaç olduğu gibi, gerçekleri görmek için de akıl gözüyle beraber vahiy güneşine ihtiyaç vardır
Akıl mı, yoksa vahiy mi?şeklindeki bir soru karşısında bir Müslüman vahyin rehberliğinde akılformülünü nazara verir Yani, ne akıldan vazgeçer, ne de vahiyden Aklına sahip çıkar, fakat özellikle metafizik konularda mücerret akılla yola çıkmaz, vahyin ışığında aklını kullanır
Metafizik konularda sadece akılla yol alanlar, gecenin karanlığında önünü aydınlatmaya çalışan ışık böceğine benzer Vahyin ışığında gidenler ise, gündüz aydınlığında uçan arılar gibidir
Aklın talebeleri olan felsefeciler tarih boyunca eksik olmamıştır Günümüzde de, felsefi konuların cazibesi pek çok insanı kendine çekmiş, antik çağdan günümüze uzanan binlerce yıllık zaman dilimi içerisinde onları bir ışık aramaya sevk etmiştir
Felsefecilerin bir kısmında gerçekten bazı hikmetli sözler, gerçeğe uzanan buluşlar olduğunu kabulle beraber, bu düşünen beyinlerin vahiy güneşine kapalı kalmamaları gerekir Yoksa, ömürleri ruhsuz, sönük, soğuk, hayatsız meseleleriyle geçip gidecektir
Şu noktaya önemle vurgulamak gerekir: Felsefe üzerine yapılan konuşmalarda genellikle “felsefenin, yukarıda saydığım üç koldan birinci ve üçüncü manaları nazara alınır İkinci manada, yani tabiatla ilgili aklî ilimler şeklinde de kullanılması daha az görülür Bu ikinci konuda akla büyük iş düşer Kainat kitabına İlahi ilim ve hikmetle yerleştirilen ince manaları araştıran bütün fenni ilimler felsefenin bu bölümüne girer Ben yukarıdaki açıklamalarımla daha çok birinci ve üçüncü anlayışlara hitap etmiş oldum
Felsefenin başlıca üç bölümü vardır:
1 Ontoloji (varlık)
2 Epistemoloji (bilgi)
3 Değerler Felsefesi (Etik (ahlak) ve Estetik)
Varlık felsefesi, Varlık var mıdır? Varlığın sebebi var mıdır? Eşyanın hakikati nedir? gibi sorular üzerinde durur
Bilgi felsefesi, Bilgi nedir? Eşya hakkında kesin bilgiye ulaşılabilir mi? Bilginin kaynakları nelerdir? Bilginin değeri nedir?gibi soruları ele alır
Ahlak felsefesi, ahlakın menşeini(temelini), kurallarını araştırır Estetik ise, sanatla ilgili meseleler üzerinde yorumlar yapar
Dikkat edilirse, felsefenin araştırdığı konularla, dinin ele aldığı meselelerin çoğu aynıdır Yani, bu konular, aynı zamanda dinin de konularıdır Ancak din bunları vahiy merkezli olarak cevaplandırırken, felsefe akıl merkezli olarak bunlara cevap arar
İslam dini, menşeinde vahye dayanmakla beraber, akla çok büyük önem verir Fakat aklı her şey olarak da görmez Zira, akla dayanan felsefecilerin birbirinden farklı neticelere varmaları da gösteriyor ki, akıl kainatın bütün sırlarını çözmek için yeterli değildir Görme olayında gören bir gözle beraber bir ışığa da ihtiyaç olduğu gibi, gerçekleri görmek için de akıl gözüyle beraber vahiy güneşine ihtiyaç vardır
Akıl mı, yoksa vahiy mi?şeklindeki bir soru karşısında bir Müslüman vahyin rehberliğinde akılformülünü nazara verir Yani, ne akıldan vazgeçer, ne de vahiyden Aklına sahip çıkar, fakat özellikle metafizik konularda mücerret akılla yola çıkmaz, vahyin ışığında aklını kullanır
Metafizik konularda sadece akılla yol alanlar, gecenin karanlığında önünü aydınlatmaya çalışan ışık böceğine benzer Vahyin ışığında gidenler ise, gündüz aydınlığında uçan arılar gibidir
Aklın talebeleri olan felsefeciler tarih boyunca eksik olmamıştır Günümüzde de, felsefi konuların cazibesi pek çok insanı kendine çekmiş, antik çağdan günümüze uzanan binlerce yıllık zaman dilimi içerisinde onları bir ışık aramaya sevk etmiştir
Felsefecilerin bir kısmında gerçekten bazı hikmetli sözler, gerçeğe uzanan buluşlar olduğunu kabulle beraber, bu düşünen beyinlerin vahiy güneşine kapalı kalmamaları gerekir Yoksa, ömürleri ruhsuz, sönük, soğuk, hayatsız meseleleriyle geçip gidecektir
Şu noktaya önemle vurgulamak gerekir: Felsefe üzerine yapılan konuşmalarda genellikle “felsefenin, yukarıda saydığım üç koldan birinci ve üçüncü manaları nazara alınır İkinci manada, yani tabiatla ilgili aklî ilimler şeklinde de kullanılması daha az görülür Bu ikinci konuda akla büyük iş düşer Kainat kitabına İlahi ilim ve hikmetle yerleştirilen ince manaları araştıran bütün fenni ilimler felsefenin bu bölümüne girer Ben yukarıdaki açıklamalarımla daha çok birinci ve üçüncü anlayışlara hitap etmiş oldum