Fethiye Efsaneleri ,Fethiye Efsanesi, Fethiye İle İlgili Efsaneler
LİKYA EFSANELERİ
Fethiyenin Osmanlı donemindeki adı Meğri Likyalılar ise kente Telmessos adını vermişler Kenti Guneş Tanrısı Apollonun kurduğuna inanılıyor Fethiye yada eski adıyla Telmessos Likya doneminde onemli bir kehanet merkezi Kehanet babadan oğula gecen bir ayrıcalık Telmessoslu kahinler kehanette bulunacakları zaman kayaların ustune cıkar Akdenizin mavi sularından ilham alırlarmış Belki de bu yuzdendir ki Fethiyeye ait efsaneler oldukca fazladır
TELMESSOS
Likyalılar yani kenti ilk kuranlar zamanında Telmessos olarak anılırmış kent demiştik Kenti korfezin bittiği yere, Guneş Tanrısı Apollon kurmuş Likyalı Tanrı Apollon, Finike Kralı Agenorun kucuk kızına aşık olmuş Cekingen ve utangac bu kucuk kızın yanına yaklaşabilmek icin kucuk sevimli bir kopek kılığına girmiş Apollon Bir tanrı olduğu icin olumlu bir insanoğluna sevgisini acıklamaktan cekiniyormuş Apollon Kıza bağlı sadık bir kopek olmakta bulmuş careyi Kız kendisine alışınca genc bir delikanlıya donuşmuş ve kızın sevgisini kazanmış, evlenmişler Bu evliliklerinden bir oğulları olmuş,adını da Telmessos koymuşlar Kenti kuran Apollon da kente oğlu Telmessosun adını vermiş
GEMİLER ADASININ PRENSESİ
Kayakoy yakınlarındaki Gemiler Koyunda eskiden genc kızlar dokudukları kumaşları yıkarlarmış Bu kumaş yıkama zamanı yorenin genc kızları icin bir eğlence, bir şolen niteliği taşırmış Genc kızlar, denize atılan kumaşlarla deniz icinde oynaşırlar, bir ucundan tutulan kumaşlar adaya kadar uzatılır, kimin kumaşı adanın karasına once değerse, onun muradı once gercekleşirmiş
Cok onceleri adada guzelliği dillere destan bir genc kız yaşarmış Babası kral olan bu kızın guzelliğini goren ulkenin delikanlıları, hemen kıza aşık olurlarmış Aşkları karşılıksız kalan bu gencler canlarına kıyarlarmış Kral bu duruma o kadar uzuluyormuş ki, en sonunda kızının halka gorunmesini yasaklamış Denizi cok seven guzel prenses babasının yaptırdığı ustu kapalı bir galeriden denize iner, yuzermiş
OLUDENİZ VE BELCEKIZIN OYKUSU
Fırtınalı bir gunde, Yediburunlar onlerinde bir baba ile oğulun gemisini yakalamış azgın sular, fırtınalar
Oğul bilirmiş buraları cunku Belcekız adında yorede yaşayan bir kıza sevdalıymış Kayalara yaklaşırlarsa bir koya girebileceklerini ve fırtınadan kurtulacaklarını soylemiş babasına Baba ise kayalara carpıp parcalanacaklarını, buralarda koy olmayıp yalcın kayalıklar bulunduğunu iddia eder dururmuş Aralarında oyle şiddetli bir itişkakış başlamış ki, baba tam kayalara carpacaklarını sandığı an, oğlunu bir kurek vuruşuyla denize atıp dumene gecmiş Bir de bakmış ki deniz donuyor, dumduz, carşaf gibi bir koya donuşuyor
Baba gemisiyle bu koya sığınmış Gemisi ve yukleri kurtulmuş ama oğlunun da olusune yanmış tutuşmuş Gunlerce yas tutmuş, denize ağlamış Gozyaşları, haykırışları boncuk boncuk kumsallardan sekerek karşı yamacları sarmış Belcekız sevgilisinin olduğunu duymuş ve kendisini denize atarak sevgilisine kavuşmayı duşlemiş O gunden sonra, Oğulun olduğu yere Oludeniz ve kızın olduğu yere de Belcekız denmiş
PINARA
Phoenix diye bir kuşun varlığına inanırlarmış eski Likyalılar ve bu inancın en yoğun şekilde yaşandığı yer ise Pınara imiş Likyada Likya inanışlarına gore, olen insanın ruhu başka bir canlıya, ozellikle de kuşa donuşur ucar gidermiş Vucudu ise kalırmış oylece Bir de bu inanışı olumsuzleştiren Phoenix adlı bir kuş varmış Rengarenk tuyleri, altın gibi parlayan kanatları, sevimli bakışları ile olumsuz bir kuşmuş Hep guneşe doğru ucar, yaklaşınca guneşin ışınları ile yanar, kulleri yere dokulur, dokulen kullerinden yeniden doğar ve guneşe doğru ucarmış Bu boyle olumsuzluğe doğru,sonsuzluk icinde devam eder, dururmuş Phoeniks gorunmeyen bir kuşmuş Bunun yerine olenin ruhunun gorunen, insana yakınlığı ile bilinen guvercin bicimine donuştuğu duşunulurmuş Ceşit ceşit renkleri, adları ile her guvercin olen bir insanın ruhuna burunur, gelir anıt mezara konar, orada yaşarmış Yaşadığı yer olmeden once yaşadığı eve benzemeli, aynısı olmalıymış ki yabancılık, zorluk cekmesin Bir kuş biciminde yaşamaya devam eden kral, kralice, soylu ya da herhangi bir kentli, anıtmezarından tum kentle birlikte yaşamını devam ettirdiği gibi,kentlinin aynı zamanda denetleyicisi, gozcusu durumundaymış Kentte yaşayanların iyi olmaları icin yardımcı olur, tanrılara yakarışlarda bulunurmuş
XANTHOS
Xanthos, Likya ulkesinin başkenti imiş Bugune kadar tespit edilebilenleri ile yaklaşık elli yada altmış kent devleti Xanthosa bağlıymış Aynı zamanda, Xanthos, Likya devletinin, Likya kulturunun merkezi durumunda imiş Tarihci Herodotun anlattıklarına gore; Pers ordusu başlarında komutanları Harpagos olduğu halde ,Xanthos Ovasına indiği zaman, Xanthoslular bitmez tukenmez kuvevtlere karşı, az sayıda gucleri ile dovuştuler ve yiğitlikte nam saldılar ama yenildiler Kadınlarını, cocuklarını, hazinelerini, kolelerini kaleye doldurdular Alttan ve yandan ateşe verdiler oyle ki yangın kaleyi yerle bir etti Bundan sonra birbirlerine korkunc yeminlerle bağlanarak, duşmene saldırdılar Savaşta tek kişiye varıncaya kadar, savaşarak olduler Bu ateşten yalnızca başka yerlerde bulunan Xanthoslular kurtulabildiler Onlar şehri baştan kurdular
ARAXA
Leto, Tanılar Tanrısı Zeusun aşkıdırSarı sacları topuklarını doven Letoya aşık olur Zeus
Capkın Zeusun Letoya olan aşkını farkeden, kıskanc eşi Hera, Letoyu rahat bırakmaz Buna rağmen Leto Zeustan hamile kalır Zeusun karısı Hera, Letonın Zeustan olacak cocuklarını doğurmaması icin elinden geleni ardına koymaz Tanrıca Leto, Heranın gazabından korunmak icin oradan oraya kacar En sonunda surgun yaşamı Likyada son bulur Eşen Ovasının batı ucundaki Patara kentinde bir ağaca yaslanarak ikiz cocukları Apollon ile Artemisi doğurur Doğan cocuklarını Heranın şerrinden korumak icin dağlara kacar Bir pınar başında cocuklarını yıkarken, cobanlar tarafından kovulur Daha sonra kurtların yol gostermesiyle, Xanthos Cayına ulaşan Leto,burada susuzluğunu giderir,cocukları Apollon ve Artemisi yıkarBurası Xanthos Irmağının doğduğu, ovanın kuzeyindeki Araxadır Bu sebeple, Xanthos Cayı, Likyalı tanrı Apollon ve Artemisin yıkandığı sular olarak kutsal sayılmıştır
PATARA
Kumlar altında kalan, istila edilmiş Patara Tanrı Apollon ve Tanrıca Artemisin doğdukları topraklar Akdenizin taşkın suları ve kumlar altında kalan limanlar, kıyılar ve ovalar
Nedendir bilinmez Denizler Tanrısı Poseidon kızmış bir gun Likyalılara, belki de sunaklarında kurbanlar kesilmediği icin Denizlerin, dalgaların, nefesi, hakimi imiş ya Poseidon, Likyalıları cezalandırmak icin, kukreyip cıkmış denizlerin dibindeki sarayından Ufledikce fırtınalar kopmuş, dalgalar tepeleri aşmış, ovanın icine dek girmiş Denizden karaya doğru gelen fırtınadan zayi olmuş tum Xanthos Ovasının urunu, bereketi
Fırtınalar boyle guclu, gunlerce devam etmiş ama Poseidonun ofkesi durulmak bilmiyormuş Likyalıların onderleri, anaları toplanmışlar, adaklar adamışlar sunaklarında kurbanlar kesmişler dinsin diye ofkesi Poseidonun Poseidon sakinleşmemiş, tum sahiller ve Patara kenti sular, kumlar altında kalmış
Telmessostaki kahinlere danışmışlar sonra, Tum kahinler bir araya gelmişler ve sonunda bir karara varmışlar Tum Eşen oVasının kızları, kadınları, Pataradan batıya doğru el ele tutuşup dizilsinler Yuzlerini denize donup, eteklerini kaldırarak, donlarını sıyırsınlar Utanan Poseidon uflemekten vazgecer, sarayına cekilir, Xanthos Ovası, Likya halkı da kurtulur demişler
Tum kentlere yayılmış bu haber Xanthos ovasının butun kadınları, kızları akın akın inmişler Patara sahiline Fırtınaya karşı gelmek cok zormuş ama onlar sıralanmışlar el ele kilometrelerce
Kadınlar dizilince sahil boyunca el ele, cıkarmışlar donlarını denize, Poseidon!a atmışlar Oylece beklemişler bir muddet Utanmış Tanrı Poseidon, bakamamış kadınlara kızlara, homurdanarak denizin dibindeki evine cekilmiş
Fırtınalar durmuş, deniz sakinleşmiş, ovadan cekilmiş, canlanmış Xanthos ovası Doğanın dirildiğini goren kadınlar cekilmişler ovanın iclerine, yerlerine yurtlarına doğru Kurbanlar kesilmiş Tanrı Poseidona, şenlikler yapılmış, yine neşelenmiş tum Işık Ulkesi halkı Ama Poseidonun kızdığı o gunden sonra iclerine dek gemilerin yanaştığı bir liman olan Patara kumlar altında kalmış Sadece kent girişinde tiyatro ve Likya lahitleri kalabilmiş gunumuze
TLOS
Eşen Cayını takip edip guneye doğru yonelince Yakakoy ve Doğer koyleri arasındaki Tlos antik şehrine ulaşılır Tlos kenti Xanthos, Pınara, Krafos ve Tlos kardeşlerden Tlos adına kurulmuş, zamanla Likyalıların altı onemli kentinden birisi haline gelmiş
Kazara avda kardeşini olduren genc ve yakışıklı Bellerophon ulkesini terk etmiş Gittiği ulkenin Kralının karısı Likya ulkesinin kralının kızı imiş Kadın bu genc ve yakışıklı delikanlıya gelir gelmez aşık olmuş ama aşkına karşılık bulamamış Hırsından şaşırmış ne yapacağını ve kral kocasına şikayet etmiş Bellerophonu namusuna goz dikti diye Kral konuğu olan yabancıyı oldurmek istememiş ve eline ustunde olum işaretleri olan bir mektup vererek Likya Başkentinin Kralı olan kayınpederine gondermiş genci
Likya Kralı damadının gonderdiği konuğu gunlerce ağırlamış şenliklerle toylarla Gunler sonra damadından gelen mektubu acmış Mektupta olayı anlatan damadı gencin oldurulmesi gerektiğini yazıyormuş Likya Kralı evine gelen konuğu olduremezmiş,yakışmazmış krallığına Sonunda kendince bir cozum bulmuş
Likya ulkesini tehdit eden bir canavar varmış Likya kralı ağzından alevler sacan, aslan başlı, keci govdeli, yılan kuyruklu bu canavarı oldurmesini istemiş Bellerophondan Hicbir şeyden habersiz olan genc kendisine turlu hurmet gosteren yaşlı kralı kıracak değil ya kabul etmiş bu isteği
Bellerophon gitmiş kahinlere danışmış Kahinler de gence tapınağa gidip orda bir gece gecirmesini soylemişler Tanrılara adaklar adamasını da tavsiye etmişler
Tapınakta uyuyan gencin guzelliğine dayanamayan Tanrıcalar ona Pegasusun gemini vermişlerPegasus ucan bir atmış,bakanı taşa ceviren yılan başlı kadının kesilen başının kanlarından doğmuş
Bu atı tanrıcalar, sanat perilerine vermiş ve Pegasus da sırtına sadece bu perileri ve sanatcıları bindirmiş bundan sonra
Belerophon, elinde tanrıcaların verdiği gemle Pegasusu aramaya koyulmuş En sonunda bir pınarın başında Pegasusu gormuş Gemi atın başına atmasıyla atın sırtına binmesi bir olmuş
Bellerophon, Pegasusla goklerden aşağı inerek canavar Şimeraya saldırmış Canavarla savaşı gunlerce surmuş Bellerophonun attığı okların kurşun ucları canavarın ağzından cıkan alevlerde eriyerek boğazını kapatmış ve canavar olmuş Likya Bolgesi de Bellerophon sayesinde bu canavardan kurtulmuş
Canavarı oldurdukten sonra, Likya kralı genci Amazonların ustune gondermiş Bu işi de başaran Bellerophon kendisine verilen daha bircok guc işi başarmış Bu sure icinde sucsuzluğu anlaşılan genci, Likya Kralı kucuk kızıyla evlendirmiş kendine damat yapmış
Kazandığı başarılardan başı donen Bellerophon bir sure sonra Olimposlu tanrıları kucuk gormeye başlamış Buna kızan Tanrılar da bir at sineği gondererek Bellerophonun atı Pegasusu sokmasını sağlamışlar Canı yanan at ustundeki genci şahlanarak ustunden atmış Goklerden yuvarlanan Bellerophon toprağa duşmuş, topal ve kor olmuş Bir muddet bu şekilde yaşadıktan sonra, kimseden habersizce olmuş
İşte Bellerophon ve tum kahramanlık hikayeleri Tlosta kaya mezarlarına oyulan kabartmalarla anlatılmış insanoğluna
HAYALET MAHALLE
İncirkoy yakınlarındaki Beykoy adlı mahallede İncirkoyden de once yaşanmıştır Kalabalık bir nufusa sahipmiş o donemlerde Vaktin birinde koye bir ermiş gelmiş, su istemiş koylulerden de onlarda bir bardak su vermemişler ermişe Kızmış ermiş, alınmış bu duruma Yedi evden ileri gidemeyin diye ilenmiş mahalle sakinlerine
O zamandan bu zamana koy boşalmış Beykoyde şimdi kimse oturmuyor Camii, evleri, sarnıcı ve belendeki musluğu ile hayalet bir şehir gorunumundedir şimdi mahalle Kullanılmayan evlerinin duvarlarında,ocaklıklarının icinde incir ağacları bitmiş
LİKYA EFSANELERİ
Fethiyenin Osmanlı donemindeki adı Meğri Likyalılar ise kente Telmessos adını vermişler Kenti Guneş Tanrısı Apollonun kurduğuna inanılıyor Fethiye yada eski adıyla Telmessos Likya doneminde onemli bir kehanet merkezi Kehanet babadan oğula gecen bir ayrıcalık Telmessoslu kahinler kehanette bulunacakları zaman kayaların ustune cıkar Akdenizin mavi sularından ilham alırlarmış Belki de bu yuzdendir ki Fethiyeye ait efsaneler oldukca fazladır
TELMESSOS
Likyalılar yani kenti ilk kuranlar zamanında Telmessos olarak anılırmış kent demiştik Kenti korfezin bittiği yere, Guneş Tanrısı Apollon kurmuş Likyalı Tanrı Apollon, Finike Kralı Agenorun kucuk kızına aşık olmuş Cekingen ve utangac bu kucuk kızın yanına yaklaşabilmek icin kucuk sevimli bir kopek kılığına girmiş Apollon Bir tanrı olduğu icin olumlu bir insanoğluna sevgisini acıklamaktan cekiniyormuş Apollon Kıza bağlı sadık bir kopek olmakta bulmuş careyi Kız kendisine alışınca genc bir delikanlıya donuşmuş ve kızın sevgisini kazanmış, evlenmişler Bu evliliklerinden bir oğulları olmuş,adını da Telmessos koymuşlar Kenti kuran Apollon da kente oğlu Telmessosun adını vermiş
GEMİLER ADASININ PRENSESİ
Kayakoy yakınlarındaki Gemiler Koyunda eskiden genc kızlar dokudukları kumaşları yıkarlarmış Bu kumaş yıkama zamanı yorenin genc kızları icin bir eğlence, bir şolen niteliği taşırmış Genc kızlar, denize atılan kumaşlarla deniz icinde oynaşırlar, bir ucundan tutulan kumaşlar adaya kadar uzatılır, kimin kumaşı adanın karasına once değerse, onun muradı once gercekleşirmiş
Cok onceleri adada guzelliği dillere destan bir genc kız yaşarmış Babası kral olan bu kızın guzelliğini goren ulkenin delikanlıları, hemen kıza aşık olurlarmış Aşkları karşılıksız kalan bu gencler canlarına kıyarlarmış Kral bu duruma o kadar uzuluyormuş ki, en sonunda kızının halka gorunmesini yasaklamış Denizi cok seven guzel prenses babasının yaptırdığı ustu kapalı bir galeriden denize iner, yuzermiş
OLUDENİZ VE BELCEKIZIN OYKUSU
Fırtınalı bir gunde, Yediburunlar onlerinde bir baba ile oğulun gemisini yakalamış azgın sular, fırtınalar
Oğul bilirmiş buraları cunku Belcekız adında yorede yaşayan bir kıza sevdalıymış Kayalara yaklaşırlarsa bir koya girebileceklerini ve fırtınadan kurtulacaklarını soylemiş babasına Baba ise kayalara carpıp parcalanacaklarını, buralarda koy olmayıp yalcın kayalıklar bulunduğunu iddia eder dururmuş Aralarında oyle şiddetli bir itişkakış başlamış ki, baba tam kayalara carpacaklarını sandığı an, oğlunu bir kurek vuruşuyla denize atıp dumene gecmiş Bir de bakmış ki deniz donuyor, dumduz, carşaf gibi bir koya donuşuyor
Baba gemisiyle bu koya sığınmış Gemisi ve yukleri kurtulmuş ama oğlunun da olusune yanmış tutuşmuş Gunlerce yas tutmuş, denize ağlamış Gozyaşları, haykırışları boncuk boncuk kumsallardan sekerek karşı yamacları sarmış Belcekız sevgilisinin olduğunu duymuş ve kendisini denize atarak sevgilisine kavuşmayı duşlemiş O gunden sonra, Oğulun olduğu yere Oludeniz ve kızın olduğu yere de Belcekız denmiş
PINARA
Phoenix diye bir kuşun varlığına inanırlarmış eski Likyalılar ve bu inancın en yoğun şekilde yaşandığı yer ise Pınara imiş Likyada Likya inanışlarına gore, olen insanın ruhu başka bir canlıya, ozellikle de kuşa donuşur ucar gidermiş Vucudu ise kalırmış oylece Bir de bu inanışı olumsuzleştiren Phoenix adlı bir kuş varmış Rengarenk tuyleri, altın gibi parlayan kanatları, sevimli bakışları ile olumsuz bir kuşmuş Hep guneşe doğru ucar, yaklaşınca guneşin ışınları ile yanar, kulleri yere dokulur, dokulen kullerinden yeniden doğar ve guneşe doğru ucarmış Bu boyle olumsuzluğe doğru,sonsuzluk icinde devam eder, dururmuş Phoeniks gorunmeyen bir kuşmuş Bunun yerine olenin ruhunun gorunen, insana yakınlığı ile bilinen guvercin bicimine donuştuğu duşunulurmuş Ceşit ceşit renkleri, adları ile her guvercin olen bir insanın ruhuna burunur, gelir anıt mezara konar, orada yaşarmış Yaşadığı yer olmeden once yaşadığı eve benzemeli, aynısı olmalıymış ki yabancılık, zorluk cekmesin Bir kuş biciminde yaşamaya devam eden kral, kralice, soylu ya da herhangi bir kentli, anıtmezarından tum kentle birlikte yaşamını devam ettirdiği gibi,kentlinin aynı zamanda denetleyicisi, gozcusu durumundaymış Kentte yaşayanların iyi olmaları icin yardımcı olur, tanrılara yakarışlarda bulunurmuş
XANTHOS
Xanthos, Likya ulkesinin başkenti imiş Bugune kadar tespit edilebilenleri ile yaklaşık elli yada altmış kent devleti Xanthosa bağlıymış Aynı zamanda, Xanthos, Likya devletinin, Likya kulturunun merkezi durumunda imiş Tarihci Herodotun anlattıklarına gore; Pers ordusu başlarında komutanları Harpagos olduğu halde ,Xanthos Ovasına indiği zaman, Xanthoslular bitmez tukenmez kuvevtlere karşı, az sayıda gucleri ile dovuştuler ve yiğitlikte nam saldılar ama yenildiler Kadınlarını, cocuklarını, hazinelerini, kolelerini kaleye doldurdular Alttan ve yandan ateşe verdiler oyle ki yangın kaleyi yerle bir etti Bundan sonra birbirlerine korkunc yeminlerle bağlanarak, duşmene saldırdılar Savaşta tek kişiye varıncaya kadar, savaşarak olduler Bu ateşten yalnızca başka yerlerde bulunan Xanthoslular kurtulabildiler Onlar şehri baştan kurdular
ARAXA
Leto, Tanılar Tanrısı Zeusun aşkıdırSarı sacları topuklarını doven Letoya aşık olur Zeus
Capkın Zeusun Letoya olan aşkını farkeden, kıskanc eşi Hera, Letoyu rahat bırakmaz Buna rağmen Leto Zeustan hamile kalır Zeusun karısı Hera, Letonın Zeustan olacak cocuklarını doğurmaması icin elinden geleni ardına koymaz Tanrıca Leto, Heranın gazabından korunmak icin oradan oraya kacar En sonunda surgun yaşamı Likyada son bulur Eşen Ovasının batı ucundaki Patara kentinde bir ağaca yaslanarak ikiz cocukları Apollon ile Artemisi doğurur Doğan cocuklarını Heranın şerrinden korumak icin dağlara kacar Bir pınar başında cocuklarını yıkarken, cobanlar tarafından kovulur Daha sonra kurtların yol gostermesiyle, Xanthos Cayına ulaşan Leto,burada susuzluğunu giderir,cocukları Apollon ve Artemisi yıkarBurası Xanthos Irmağının doğduğu, ovanın kuzeyindeki Araxadır Bu sebeple, Xanthos Cayı, Likyalı tanrı Apollon ve Artemisin yıkandığı sular olarak kutsal sayılmıştır
PATARA
Kumlar altında kalan, istila edilmiş Patara Tanrı Apollon ve Tanrıca Artemisin doğdukları topraklar Akdenizin taşkın suları ve kumlar altında kalan limanlar, kıyılar ve ovalar
Nedendir bilinmez Denizler Tanrısı Poseidon kızmış bir gun Likyalılara, belki de sunaklarında kurbanlar kesilmediği icin Denizlerin, dalgaların, nefesi, hakimi imiş ya Poseidon, Likyalıları cezalandırmak icin, kukreyip cıkmış denizlerin dibindeki sarayından Ufledikce fırtınalar kopmuş, dalgalar tepeleri aşmış, ovanın icine dek girmiş Denizden karaya doğru gelen fırtınadan zayi olmuş tum Xanthos Ovasının urunu, bereketi
Fırtınalar boyle guclu, gunlerce devam etmiş ama Poseidonun ofkesi durulmak bilmiyormuş Likyalıların onderleri, anaları toplanmışlar, adaklar adamışlar sunaklarında kurbanlar kesmişler dinsin diye ofkesi Poseidonun Poseidon sakinleşmemiş, tum sahiller ve Patara kenti sular, kumlar altında kalmış
Telmessostaki kahinlere danışmışlar sonra, Tum kahinler bir araya gelmişler ve sonunda bir karara varmışlar Tum Eşen oVasının kızları, kadınları, Pataradan batıya doğru el ele tutuşup dizilsinler Yuzlerini denize donup, eteklerini kaldırarak, donlarını sıyırsınlar Utanan Poseidon uflemekten vazgecer, sarayına cekilir, Xanthos Ovası, Likya halkı da kurtulur demişler
Tum kentlere yayılmış bu haber Xanthos ovasının butun kadınları, kızları akın akın inmişler Patara sahiline Fırtınaya karşı gelmek cok zormuş ama onlar sıralanmışlar el ele kilometrelerce
Kadınlar dizilince sahil boyunca el ele, cıkarmışlar donlarını denize, Poseidon!a atmışlar Oylece beklemişler bir muddet Utanmış Tanrı Poseidon, bakamamış kadınlara kızlara, homurdanarak denizin dibindeki evine cekilmiş
Fırtınalar durmuş, deniz sakinleşmiş, ovadan cekilmiş, canlanmış Xanthos ovası Doğanın dirildiğini goren kadınlar cekilmişler ovanın iclerine, yerlerine yurtlarına doğru Kurbanlar kesilmiş Tanrı Poseidona, şenlikler yapılmış, yine neşelenmiş tum Işık Ulkesi halkı Ama Poseidonun kızdığı o gunden sonra iclerine dek gemilerin yanaştığı bir liman olan Patara kumlar altında kalmış Sadece kent girişinde tiyatro ve Likya lahitleri kalabilmiş gunumuze
TLOS
Eşen Cayını takip edip guneye doğru yonelince Yakakoy ve Doğer koyleri arasındaki Tlos antik şehrine ulaşılır Tlos kenti Xanthos, Pınara, Krafos ve Tlos kardeşlerden Tlos adına kurulmuş, zamanla Likyalıların altı onemli kentinden birisi haline gelmiş
Kazara avda kardeşini olduren genc ve yakışıklı Bellerophon ulkesini terk etmiş Gittiği ulkenin Kralının karısı Likya ulkesinin kralının kızı imiş Kadın bu genc ve yakışıklı delikanlıya gelir gelmez aşık olmuş ama aşkına karşılık bulamamış Hırsından şaşırmış ne yapacağını ve kral kocasına şikayet etmiş Bellerophonu namusuna goz dikti diye Kral konuğu olan yabancıyı oldurmek istememiş ve eline ustunde olum işaretleri olan bir mektup vererek Likya Başkentinin Kralı olan kayınpederine gondermiş genci
Likya Kralı damadının gonderdiği konuğu gunlerce ağırlamış şenliklerle toylarla Gunler sonra damadından gelen mektubu acmış Mektupta olayı anlatan damadı gencin oldurulmesi gerektiğini yazıyormuş Likya Kralı evine gelen konuğu olduremezmiş,yakışmazmış krallığına Sonunda kendince bir cozum bulmuş
Likya ulkesini tehdit eden bir canavar varmış Likya kralı ağzından alevler sacan, aslan başlı, keci govdeli, yılan kuyruklu bu canavarı oldurmesini istemiş Bellerophondan Hicbir şeyden habersiz olan genc kendisine turlu hurmet gosteren yaşlı kralı kıracak değil ya kabul etmiş bu isteği
Bellerophon gitmiş kahinlere danışmış Kahinler de gence tapınağa gidip orda bir gece gecirmesini soylemişler Tanrılara adaklar adamasını da tavsiye etmişler
Tapınakta uyuyan gencin guzelliğine dayanamayan Tanrıcalar ona Pegasusun gemini vermişlerPegasus ucan bir atmış,bakanı taşa ceviren yılan başlı kadının kesilen başının kanlarından doğmuş
Bu atı tanrıcalar, sanat perilerine vermiş ve Pegasus da sırtına sadece bu perileri ve sanatcıları bindirmiş bundan sonra
Belerophon, elinde tanrıcaların verdiği gemle Pegasusu aramaya koyulmuş En sonunda bir pınarın başında Pegasusu gormuş Gemi atın başına atmasıyla atın sırtına binmesi bir olmuş
Bellerophon, Pegasusla goklerden aşağı inerek canavar Şimeraya saldırmış Canavarla savaşı gunlerce surmuş Bellerophonun attığı okların kurşun ucları canavarın ağzından cıkan alevlerde eriyerek boğazını kapatmış ve canavar olmuş Likya Bolgesi de Bellerophon sayesinde bu canavardan kurtulmuş
Canavarı oldurdukten sonra, Likya kralı genci Amazonların ustune gondermiş Bu işi de başaran Bellerophon kendisine verilen daha bircok guc işi başarmış Bu sure icinde sucsuzluğu anlaşılan genci, Likya Kralı kucuk kızıyla evlendirmiş kendine damat yapmış
Kazandığı başarılardan başı donen Bellerophon bir sure sonra Olimposlu tanrıları kucuk gormeye başlamış Buna kızan Tanrılar da bir at sineği gondererek Bellerophonun atı Pegasusu sokmasını sağlamışlar Canı yanan at ustundeki genci şahlanarak ustunden atmış Goklerden yuvarlanan Bellerophon toprağa duşmuş, topal ve kor olmuş Bir muddet bu şekilde yaşadıktan sonra, kimseden habersizce olmuş
İşte Bellerophon ve tum kahramanlık hikayeleri Tlosta kaya mezarlarına oyulan kabartmalarla anlatılmış insanoğluna
HAYALET MAHALLE
İncirkoy yakınlarındaki Beykoy adlı mahallede İncirkoyden de once yaşanmıştır Kalabalık bir nufusa sahipmiş o donemlerde Vaktin birinde koye bir ermiş gelmiş, su istemiş koylulerden de onlarda bir bardak su vermemişler ermişe Kızmış ermiş, alınmış bu duruma Yedi evden ileri gidemeyin diye ilenmiş mahalle sakinlerine
O zamandan bu zamana koy boşalmış Beykoyde şimdi kimse oturmuyor Camii, evleri, sarnıcı ve belendeki musluğu ile hayalet bir şehir gorunumundedir şimdi mahalle Kullanılmayan evlerinin duvarlarında,ocaklıklarının icinde incir ağacları bitmiş