nicebayan
FD Üye
- Katılım
- Ara 24, 2016
- Mesajlar
- 94,678
- Etkileşim
- 2
- Puan
- 38
- Yaş
- 36
- Web sitesi
- nicebayan.com
- F-D Coin
- 90
Francois Marie VOLTAIRE hakkında data,
Francois Marie VOLTAIRE biyografi
Gördük ancak hem Fontenelle ve ayrıca de Maupertuis evrensel dizgenin Tanrının varoluşunu sergilemekte olduğuna inanıyorlardı Montesquieu de Tanrıya inanıyordu Ve Voltaire de Adı sadece bir kurum olarak Katolik Kiliseye ve dinadamlarının eksikliklerine aleyhinde değil ama Hıristiyan öğretilere aleyhinde da sert ve alaycı saldırılarıyla birlikte anılmaktadır Yine de bu onun bir tanrıtanımaz olmadığı olgusunu değiştirmez
sonra adını M de Voltaire olarak değiştirecek olan François Marie Arouet (16941778) çocukluğunda Paris ’de LouisleGrand Jesuit kolejinde eğitim fark etti Bastille ’e iki ziyaretten sonra 1726 ’da İngiltere ’ye giderek 1729 ’a dek orada kaldı Ve İngiltere ’de kalışı sırasındadır ancak Locke ve Newton ’un yazıları ile tanıştı ve Felsefi Mektuplar ’ında açıkça görüldüğü gibi İngiliz yaşamındaki göreli özgürlüğe aleyhinde hayranlık duyguları geliştirdi25 Başka bir yerde Voltaire belirtir ancak Newton, Locke ve Clarke Fransa ’da baskıya uğrayacak, Roma ’da hapsedilecek, ve Lizbon ’da yakılacaklardı bununla birlikte, müsamaha için bu coşkusu 1761 ’de üç rahibin Lizbon ’da dinadamlarına aleyhinde olan hükümet tarafından yakıldığı haberini işittiği süre bunun onda yarattığı derin doyum duygusunu anlatmasının önüne geçemedi
Voltaire 1734 ’de Cirey ’e gitti ve orada o sıralar yayınlamamayı daha uygun bulduğu Metafizik Üzerine Inceleme ’sini yazdı Newton ’un Felsefesi başlıklı çalışması 1783 ’de çıktı Voltaire felsefi düşüncelerinin çoğunu Bayle, Locke ve Newton gibi düşünürlerden aldı; ve bu düşünceleri duru ve nükteli yazılarda sunmada ve onlara Fransız toplumunun anlayabileceği bir biçim vermede şüphesiz ki başarılıydı Fakat belirlenmiş bir derinliği olan bir filozof değildi Locke ’dan etkilenmiş olmasına karşın, bir filozof olarak onunla aynı düzeyde değildi Ve Newton üstüne yazmış olmasına karşın, kendisi bir matematiksel fizikçi değildi
1750 ’de Voltaire Büyük Frederick ’in çağrısı üzerine Berlin ’e gitti, ve 1752 ’de Maupertuis üstüne Doktor Akakia başlıklı yergisini yazdı Bu yergi Frederick ’in hoşuna gitmedi; ve filozof ile kral koruyucusu arasındaki ilişkiler gerginleştiği için, Voltaire 1753 ’de Berlin ’den ayrılarak Cenova yakınlarına yerleşti Önemli yapıtı Essai sur les moeurs 1756 ’da çıktı
Voltaire 1758 ’de Ferney ’de bir mal eldindi Candide 1759 ’da, Tutku Üzerine Inceleme 1763 ’de, Felsefe Sözlüğü 1764 ’de, Bilgisiz Filozof 1766 ’da, Bolingbroke üstüne bir çalışma 1767 ’de, Tanrıtanırcıların İnanç Bildirimleri 1768 ’de çıktı 1778 yılında oyunu Irëne ’in birincil sahnelenişinde bulunmak üzere Paris ’e gitti ve başkentte olağanüstü bir beğeni tufanı ile ödüllendirildi Lakin ilk sahnelenişin üzerine çok geçmeden Paris ’te öldü
182934 Beuchot yayımında Voltaire ’in toplu yapıtları takriben yetmiş deri oluşturur Bir filozof, oyun yazarı, ozan, tarihçi ve romancıydı Bir insan olarak şüphesiz ki pek yanı vardı Oldukça enerjik bir duyarlı taşıyordu; ve türe sorunlarında bir reform uygulaması için duyduğu arzu, karmakarışık güdüler tarafından esinlendirilmiş olsalar da belirlenmiş türel haksızlıkları millet oyunun gözleri önüne getirmek için gösterdiği çabalarla birlikte, muhakkak bir insanca duygu düzeyini gösterir Lakin bütününde alındığında karakteri özellikle hayranlık duyulabilecek bir türde değildi Kendini beğenmiş, kinci, kinik ve anlıksal olarak ilkesizdi Maupertuis, Rousseau ve daha başkalarına yönelttiği saldırılarının ona saygınlık kazandırdıklarını söylemek güçtür Ama hiç kuşkusuz karakter bozuklukları üzerine söyleyebilecek olduğumuz hiçbir şey yazılarında Fransız Aydınlanmasının tinini aydınlık bir biçimde toparlamakta olduğu olgusunu değiştiremeyecektir
Newton felsefesinin öğeleri üzerine çalışmasında Voltaire Kartezyenizmin direkt Spinozacılığa götürdüğünü ileri sürer ‘‘Pekçok insan tanıdım ki Kartezyenizm onları şeylerin enginliğinden diğer hiçbir Tanrının olmadığını kabul etmeye götürmüştür, ve, aksine, hiçbir Newtoncu görmedim fakat en sağın anlamda bir tanrıtanırcı olmasın ’ ’ ‘‘Newton ’un tüm felsefesi gerekli olarak herşeyi yaratan ve herşeyi özgürce düzenleyen bir EnYüksek Varlığın bilgisine götürür ’ ’ Eğer bir boşluk varsa, özdek sonlu olmalıdır Ve eğer sonlu ise, olumsal ve bağımlıdır Bir De, çekim ve devim özdeğin özsel nitelikleri değildirler Bu yüzden Tanrı göre getirilmiş olmalıdırlar Metafizik Üstüne Tahlil ’sinde Voltaire Tanrının varoluşu için iki uslamlama çizgisi önerir Birincisi sonsal nedensellikten yola çıkan bir tanıtlamadır Dünya bir saate benzetilir; ve Voltaire ileri sürer ancak, tıpatıp kolları zamanı bildiren bir saati gören birinin onun zamanı kullanmak amacıyla bir başka biri tarafından üretilmiş olduğu vargısını çıkarması gibi, Doğanın gözleminden de onun anlıklı bir Marifetli tarafından yapılmış olduğu vargısı çıkarılmalıdır İkinci uslamlama Locke ve Clarke kadar saptanan çizgiler üstünde olumsallıktan bir uslamlamadır bununla beraber, sonra Voltaire bu ikinci uslamlamayı bir yanlamasına bırakarak kendini birinciye sınırladı Felsefe Sözlüğü ’nde tanrıtanımazlık üstüne yazısının sonunda şunları söyler: ‘‘filozof olmayan geometriciler sonsal nedenleri yadsımışlardır; fakat reel filozoflar onları kabul ederler Ve, mükemmel tanıdık bir yazarın söylediği gibi, bir din hocası Tanrıyı küçük çocuklara bildirirken, Newton Onu bilgeler için tanıtladı ’ ’ Ve Doğa üstüne makalesinde yalnız başına alındığında hiçbir toparlama evrensel uyumu veya dizgeyi açıklayamaz diyordu ‘‘Beni Doğa olarak adlandırırlar, ama ben tamamen sanatım ’ ’
Fakat yine de Voltaire sonuna dek Tanrının varoluşuna duyduğu inancı sürdürmüş olsa da, dünyanın Tanrı ile ilişkisi üstüne görüşleri kesin bir değişime uğradılar İlkin öyle ya da böyle Leibniz ve Pope ’un evrensel iyimserliklerini paylaşıyordu Böylece Newton üstüne çalışmasında dünyadaki kötülük yüzünden Tanrıyı yadsıyan tanrıtanımazdan laf ederek belirtir ki,iyi ve iyilik terimleri ikircimlidir ‘‘Seninle ilişkisinde kötü olan genel dizgede iyidir ’ ’ Yine, kurtlar koyunları yer ve örümcekler sinekleri yakalar diye Tanrının varoluşu konusunda usun bizi götürdüğü vargıları bir yana mı bırakacağız? ‘‘Görmüyor musun fakat, aksine, sürekli olarak yenip yutulan ve durmadan her yerde üretilen bu sürekli kuşaklar evrenin tasarına girerler? ’ ’
bununla beraber, büyük acılar getiren 1755 Lizbon depremi Voltaire ’in dikkatini dinç bir biçimde musibet sorunu üstüne çevirdi Ve bu olaya tepkilerini Lizbon ’daki afet üstüne şiirinde ve Candide ’de dile getirdi Şiirde tanrısal özgürlüğü her yerde doğruluyor görünmektedir; lakin geç yazılarında yaratılışı zorunluğa bağlar Tanrı ebediyet içinde varolan birincil veya en yüksek nedendir Lakin etkisiz bir neden kavramı saçmadır Öyleyse dünya ebediyet içinde Tanrıdan doğuyor olmalıdır şüphesiz ki Tanrının bir parçası değildir, ve varoluşu için ona bağımlı olması anlamında olumsaldır Fakat yaratılış bengi ve zorunludur Ve kötülük dünyadan ayrılamaz olduğu için, o da zorunludur Öyleyse Tanrıya bağımlıdır; lakin Tanrı onu ortaya çıkarmayı seçmiş değildir Tanrıyı oysa eğer onu özgürce yaratmışsa kötülükten sorumluluk sahibi tutabiliriz
İnsana dönelim Philosophie de Newton ’da Voltaire, Locke ’u tanıyan pekçoklarının ona söylediklerine göre, Newton ’un bir zamanlar Locke ’a Doğaya ilişkin bilgimizin Tanrı için uzamlı bir şeye düşünme yetisini vermenin olanaksız olduğunu bildirebileceğimiz denli büyük olmadığını itiraf ettiğini belirtir Ve yeterince açıktır fakat Voltaire özdekselolmayan tözsel bir varlık olarak ruh kuramını geveze bir tahmin olarak görüyordu Felsefe Sözlüğü ’nde Ruh üzerine makalede ileri ‘tinsel ruh ’ gibi terimlerin sadece bilgisizliğimizi örten sözcükler olduklarını ileri sürer Yunanlılar duyusal ve anlıksal ruhlar arasına bir fark getiriyorlardı Lakin hiç kuşkusuz duyusal ruh diye birşey yoktur; ‘‘o senin örgenlerinin deviminden başka birşey değildir ’ ’ Ve usun yüksek ruhun varoluşu için bulabileceği tanıtlama alt ruhun varoluşu için bulabilecek olduğundan daha iyi değildir ‘‘Ancak inanç yoluyladır ancak onu bilebilirsin ’ ’ Voltaire burada kesinkes tinsel ve sonsuz bir ruh diye birşey yoktur demez Ama görüşü diğer bir yerde yeterince açık olarak ortaya koyulur
Ruhbilimsel bir anlamda insan özgürlüğüne gelince, Voltaire görüşünü değiştirdi Metafizik Üstüne Tahlil ’de özgürlüğün olgusallığını bilincin bütün kuramsal karşıçıkışlara direnen dolaysız tanıklığına başvurarak savunuyordu bununla birlikte, Philosophie de Newton başlıklı çalışmasında bir ayrım yapar Emin sıradan sorunlarda, beni şu değil ama bu yolda davranmaya yönelten hiçbir güdüm olmadığı zaman, umursamazlık özgürlüğünü taşıdığım söylenebilir Örneğin, eğer sola veya sağa dönme konusunda bir seçim yapabiliyorsam, ve eğer birini yapmaya içten hiçbir eğilimim ve ötekine karşısında hiçbir isteksizliğim yoksa, tercih kendi öz istencimin sonucudur Açıktır ki,‘kayıtsızlık ’ özgürlüğü burada oldukça sözel bir anlamda alınmaktadır Özgürlük olduğumuz tüm başka durumlarda kendiliğindenlik denilen özgürlüğü taşırız; ‘‘başka bir deyişle, güdülerimiz varsa, istencimiz onlar tarafından belirlenir Ve bu güdüler her zaman anlağın veya içgüdünün son sonucudurlar ’ ’ Burada bağımsızlık adda kabul edilir Lakin bu ayrımı yaptıktan sonradan, Voltaire şunları söylemeye geçer: ‘‘Herşeyin nedeni vardır; öyleyse senin istencinin de Öyleyse hiç kimse kazanmış olduğu son düşüncenin bir sonucu olması dışarıya isteyemez Bu yüzdendir fakat bilge Locke hür adını kullanmayı göze alamaz; özgürlük bir istenç ona bir kuruntudan diğer birşey gibi görünmez Kişinin istediğini yapma gücünden diğer hiçbir bağımsızlık tanımaz ’ ’ Kısaca, ‘‘kabul etmeliyiz ama özgürlüğe karşın karşıçıkışlara bulanık bir diluzluğuna başvurmaksızın yanıt atamak o kadar olası değildir; üzücü bir konu, öyle oysa bilge insan bunun üzerinde düşünmekten bile korkar Salt bir avutucu akıl vardır: kişi hangi dizgeyi benimsiyor olursa olsun, eylemlerimizin hangi yazgıcılık kadar belirlendiğine inanırsa inansın, tekrar tekrar yarı özgürmüş gibi davranacaktır ’ ’ Daha sonraki bölümde Voltaire ilgisizlik özgürlüğüne yönelik bir dizi karşıçıkış getirmektedir Felsefe Sözlüğü ’nde Serbest üzerine makalesinde Voltaire dairesel bir anlatımla bildirir ki kayıtsızlık özgürlüğü ‘‘onu yaratanların kendilerinde de bulunmayan birşey, yararsız bir sözcüktür ’ ’ Kişinin istediği şey güdü kadar belirlenir; ama kişi davranmada ya da davranmamada hür olabilir, şu anlamda oysa, yerine getirmeyi istediği eylemi yerine getirmesi gücü içinde olabilir ya da olmayabilir ‘‘İstencin değil lakin eylemlerin özgürdür; davranma gücün olduğu vakit davranmakta özgürsün ’ ’ Bilgisiz Filozof ’ta36 Voltaire özgürlük bir istenç düşüncesinin abuk subuk olduğunu ileri sürer; çünkü özgür bir istenç tatmin edici güdüsü olmayan bir istenç olacak ve Doğanın izlediği yolun dışına düşecektir Eğer ‘‘küçük bir hayvan, beş ayaklık boyuyla ’ ’ evrensel yasa egemenliği karşı bir kuraldışı olmuş olsaydı, bu fazla tuhaf olurdu Şansa yan olarak davranacaktı, oysa talih diye birşey yoktur ‘‘Herhangi bir bilinmeyen nedenin tanıdık etkisini anlatmak için bu sözcüğü yaratan biziz ’ ’ Serbest bilincine ya da duygusuna gelince, bu istencimizdeki belirlenimcilik ile tam olarak bağdaşabilirdir Kişinin istenen eylemi yerine getirmeye gücü olduğu süre dilediğini yapabilecek olduğundan daha çoğunu göstermez
Belirlenimciliği öne sürmesi Voltaire ’in ahlaksal yasa düşüncesini bir yanlamasına attığı anlamına gelmez Herhangi bir allah vergisi ahlaksal ilkenin olmadığı konusunda Locke ile anlaştığını bildiriyordu Fakat Tanrı kadar öyle bir yolda oluşturulmuşuzdur ancak, zamanın akışı içinde türenin zorunluğunu görmeye başlarız Doğrusu, Voltaire ahlaksal kanıların değişkenliklerine dikkati çekmeye alışmıştı Bu Nedenle Metafizik Üzerine Analiz ’de bir yerde erdem denilen şeyin diğer bir yerde bir kusur olarak görüldüğünü belirtir, ve ahlaksal kurallar da tıpatıp diller ve görenekler denli değişkendirler aynı zamanda ‘‘doğal yasalar vardır ki, ırk dünyanın her uygun bunlar konusunda uzlaşmak zorundadırlar ’ ’ Tanrı insanı vazgeçilemez belirli duygularla donatmıştır ki, bunlar, sonsuza dek sürecek olan bağlar olarak, insan toplumunun esas yasalarını yaratırlar Temel yasanın içeriği epeyce sınırlı görünmektedir ve esas başkalarını incitmemekten ve birinin komşusunu ahlaksızca incitmediği sürece hoşuna gideni yapabilmesinden oluştuğu söylenebilir Gene de, Voltaire nasıl daima deistik (veya kendi deyimiyle teistik) bir konumu sürdürmüşse, tekrar pek ahlaksal bir göreciliğe de hiçbir süre iyice teslim olmamıştır Pascal ’da bulunabilecek türde derin bir dinsel duygu şüphesiz ki Voltaire ’e özgü bir nitelik değildi; ne de yüksek bir ahlaksal idealizme inandığı söylenebilir Lakin tanrıtanımazlığı nasıl yadsımışsa, aşırı törel göreciliği de yadsımıştır
Voltaire ’in insan özgürlüğü ile ilgili olarak ruhbilimsel bir anlamda belirlenimci bir konumu benimsemeye başladığını söylemiştik bununla birlikte politik özgürlüğün de kararlı bir savunucusuydu Locke gibi, Devlet kadar hürmet duyulması gereken bir insan hakları öğretisine inanıyordu; ve, Montesquieu gibi, İngiltere ’de yürürlükte olan özgür koşullarına hayranlık duyuyordu Lakin politik bağımsızlık ile ne demek istediğini kavramak zorunludur Kafasında herşeyden önce bir us ve anlatım özgürlüğü vardı Başka bir deyişle, birincil olarak le plilosophelar için kazanılacak özgürlükle ilgileniyordu, en azından Voltaire ile anlaştıkları ölçüde Insanlar egemenliğini geliştirmeyi istiyor olma anlamında bir halkçı değildi şüphesiz ki bilimsel ve idareli ilerleme için gerekli olduğunu düşündüğü hoşgörüyü savunuyordu; ve tiransal despotizmden dehşet ediyordu Fakat Rousseau ’nun denklik konusundaki düşüncelerini alaya alıyordu, ve ideali filozofların etkileriyle aydın iyiliksever bir tekerk ideali idi Hayalperestlere ve idealistlere güvenmiyordu; ve mektuplaşmaları göstermektedir fakat onun görüşünde ayaktakımı—ki halkı böyle adlandırmak hoşuna gidiyordu—her zaman bir ayaktakımı olarak kalacaktı Serbest ve şımartma için daha iyi şartlar ve türel sorunlarda daha iyi ölçünler pekala Fransız tekerki aşağı da elde edilebilirdi, yeter fakat Kilisenin gücü kırılmış ve felsefi aydınlanma Hıristiyan inak ve boşinançların yerini almış olsun Voltaire şüphesiz ki hiçbir süre kurtuluşun halktan ya da şiddete dayalı bir ayaklanmadan gelebilecek olduğunu düşünmemişti Bu yüzden, gerçi yazıları Devir için zeminin hazırlanmasına katkıda bulunmuş olsalar da, Voltaire ’i Devrimi edimsel olarak alacak olduğu biçim içersinde istekle bekliyor veya bilinçli olarak onu geliştirmeyi amaçlıyor olarak sunmak büyük bir yanlışlık olacaktır Düşmanı tekerk yok lakin dinadamları sınıfıydı Montesquieu ’nün ‘güçlerin ayrılığı ’ ilkesini savunma anlamında anayasanın özgürleştirilmesiyle ilgilenmiyordu Ve aslında giderek denebilir ama dinadamlarının etkisinden kurtarılması anlamında tekerkin gücünün arttırılmasından yanaydı Bu yorumlar Voltaire ’in ilerlemenin bir düşmanı olduğunu imliyor olarak anlaşılmamalıdır Tersine, Voltaire ilerleme düşüncesinin en etkili yayıcılarından biriydi Fakat terim onun için usun egemenliği, ed anlıksal, bilimsel ve idareli ilerleme anlamını taşıyordu, politik ilerleme anlamını değil, eğer bununla demokrasiye veya millet yönetimine bir geçiş anlaşılıyorsa Çünkü bilimde, sanatta ve düşüncelere karşısında hoşgörüde ilerlemeyi geliştirmesi en mümkün kuvvet aydınlanmış tekerkin yönetimiydi
Montesquieu ’nün kuramlarının bu bölümde irdelenmiş olmaları olgusuna rağmen, Voltaire ’in tarih konusundaki görüşlerini tarih felsefesinin doğuşunu ele bölge bölüme bırakmayı öneriyorum
Notlar: Voltaire büyük bir hayranlık duymasına karşın Hume ile hiçbir zaman karşılaşmadı Kendi payına Hume da Fransız felsefeciye karşısında tutumunda öyle yakın olma göstermedi, gerçi Voltaire Ferney ’deyken ona Paris ’cilt olumlu bir mektup yazma konusunda inandırılmış olsa da
Fransız düşünürü Tüm aydınlanma düşünürlerince bu hareketin babası olarak kabul edilmiş olan François Marie Voltaire'ın çalışmaları, 16 ve 17 yüzyılda yepyeni bir kimlik şampiyon Doğal Hak anlayışının Protagoras'ın tarihsel sürece bakışını hatırlatan insan deneyiminin tarihsel süreçte tekrar tekrar gelişip, yetkinleştiği görüşü ile (aklın tarihsel evrimi anlayışı ile) birleşip burjuvazinin istemleri ve çıkarlarıyla çelişmeyen bir toplum ve devlet düzeninin kurulmasında kurumsal bir takviye durumuna gelişine örnektir
Voltaire'da öteki aydınlanma çağı düşünürleri gibi insan doğasına yaraşır bir düzenin, bir tek koşulla, aklın, batıl inançların insan üzerindeki egemenliğini kırmasıyla bilimin, korkunun, özlemsel düşünüşün ve baskının doğurduğu, abes inançları ortadan kaldırmasıyla kurulabileceğini söyler Buunla birlikte Voltaire'in din üstüne düşünceleri, özünde akla yatkın bir doğal din ya da doğadini anlayışından beslenen sıkı bir Hıristiyanlık eleştirisi veren ve evreni yarattıktan sonra, bir daha dönüp arkasına bakmayan bir tanrı tasarımı yaratıcı deizme karşılık gelir Fiilen kültürlü bir despotizm yönetimi ile kurucu monarşi yönetimi anlayışlarını birlikte sürdürmüş, aydınlanmış bir monarkın (tekerkin) yönetimini ideal bir yönetim tarzı olarak yaşamının sonuna değin savunmuş olan Voltaire'da din, halkın aydınlanmış bir seçkinler öbeği, açık fikirli bir azınlık tarafından yöneltilmesi düşüncesine Sokrates'teki entellektüel elitizmini akla getiriyor destek sağlayıcı bir öğedir
Voltaire toplumsal düzende sınıfların varlığını çok doğal karşılamış, zengin ve fakirlerin olmasının mecburi olduğunu söylemiştir Fakat, herşeye rağmen onun feodalizmin köleleştiren düzenine, keyfi yönetime, sansürü ve siyasal baskıya, kilisenin hoşgörüsüzlüğü ve dogmatizmine karşı istikrarlı direnişi ve aleyhinde çıkışı, onun sınıfsal soruna görüş açısındaki yetersizliğiyle gölgelenemeyecek denli takdire değerdir *
Francois Marie VOLTAIRE biyografi
Gördük ancak hem Fontenelle ve ayrıca de Maupertuis evrensel dizgenin Tanrının varoluşunu sergilemekte olduğuna inanıyorlardı Montesquieu de Tanrıya inanıyordu Ve Voltaire de Adı sadece bir kurum olarak Katolik Kiliseye ve dinadamlarının eksikliklerine aleyhinde değil ama Hıristiyan öğretilere aleyhinde da sert ve alaycı saldırılarıyla birlikte anılmaktadır Yine de bu onun bir tanrıtanımaz olmadığı olgusunu değiştirmez
sonra adını M de Voltaire olarak değiştirecek olan François Marie Arouet (16941778) çocukluğunda Paris ’de LouisleGrand Jesuit kolejinde eğitim fark etti Bastille ’e iki ziyaretten sonra 1726 ’da İngiltere ’ye giderek 1729 ’a dek orada kaldı Ve İngiltere ’de kalışı sırasındadır ancak Locke ve Newton ’un yazıları ile tanıştı ve Felsefi Mektuplar ’ında açıkça görüldüğü gibi İngiliz yaşamındaki göreli özgürlüğe aleyhinde hayranlık duyguları geliştirdi25 Başka bir yerde Voltaire belirtir ancak Newton, Locke ve Clarke Fransa ’da baskıya uğrayacak, Roma ’da hapsedilecek, ve Lizbon ’da yakılacaklardı bununla birlikte, müsamaha için bu coşkusu 1761 ’de üç rahibin Lizbon ’da dinadamlarına aleyhinde olan hükümet tarafından yakıldığı haberini işittiği süre bunun onda yarattığı derin doyum duygusunu anlatmasının önüne geçemedi
Voltaire 1734 ’de Cirey ’e gitti ve orada o sıralar yayınlamamayı daha uygun bulduğu Metafizik Üzerine Inceleme ’sini yazdı Newton ’un Felsefesi başlıklı çalışması 1783 ’de çıktı Voltaire felsefi düşüncelerinin çoğunu Bayle, Locke ve Newton gibi düşünürlerden aldı; ve bu düşünceleri duru ve nükteli yazılarda sunmada ve onlara Fransız toplumunun anlayabileceği bir biçim vermede şüphesiz ki başarılıydı Fakat belirlenmiş bir derinliği olan bir filozof değildi Locke ’dan etkilenmiş olmasına karşın, bir filozof olarak onunla aynı düzeyde değildi Ve Newton üstüne yazmış olmasına karşın, kendisi bir matematiksel fizikçi değildi
1750 ’de Voltaire Büyük Frederick ’in çağrısı üzerine Berlin ’e gitti, ve 1752 ’de Maupertuis üstüne Doktor Akakia başlıklı yergisini yazdı Bu yergi Frederick ’in hoşuna gitmedi; ve filozof ile kral koruyucusu arasındaki ilişkiler gerginleştiği için, Voltaire 1753 ’de Berlin ’den ayrılarak Cenova yakınlarına yerleşti Önemli yapıtı Essai sur les moeurs 1756 ’da çıktı
Voltaire 1758 ’de Ferney ’de bir mal eldindi Candide 1759 ’da, Tutku Üzerine Inceleme 1763 ’de, Felsefe Sözlüğü 1764 ’de, Bilgisiz Filozof 1766 ’da, Bolingbroke üstüne bir çalışma 1767 ’de, Tanrıtanırcıların İnanç Bildirimleri 1768 ’de çıktı 1778 yılında oyunu Irëne ’in birincil sahnelenişinde bulunmak üzere Paris ’e gitti ve başkentte olağanüstü bir beğeni tufanı ile ödüllendirildi Lakin ilk sahnelenişin üzerine çok geçmeden Paris ’te öldü
182934 Beuchot yayımında Voltaire ’in toplu yapıtları takriben yetmiş deri oluşturur Bir filozof, oyun yazarı, ozan, tarihçi ve romancıydı Bir insan olarak şüphesiz ki pek yanı vardı Oldukça enerjik bir duyarlı taşıyordu; ve türe sorunlarında bir reform uygulaması için duyduğu arzu, karmakarışık güdüler tarafından esinlendirilmiş olsalar da belirlenmiş türel haksızlıkları millet oyunun gözleri önüne getirmek için gösterdiği çabalarla birlikte, muhakkak bir insanca duygu düzeyini gösterir Lakin bütününde alındığında karakteri özellikle hayranlık duyulabilecek bir türde değildi Kendini beğenmiş, kinci, kinik ve anlıksal olarak ilkesizdi Maupertuis, Rousseau ve daha başkalarına yönelttiği saldırılarının ona saygınlık kazandırdıklarını söylemek güçtür Ama hiç kuşkusuz karakter bozuklukları üzerine söyleyebilecek olduğumuz hiçbir şey yazılarında Fransız Aydınlanmasının tinini aydınlık bir biçimde toparlamakta olduğu olgusunu değiştiremeyecektir
Newton felsefesinin öğeleri üzerine çalışmasında Voltaire Kartezyenizmin direkt Spinozacılığa götürdüğünü ileri sürer ‘‘Pekçok insan tanıdım ki Kartezyenizm onları şeylerin enginliğinden diğer hiçbir Tanrının olmadığını kabul etmeye götürmüştür, ve, aksine, hiçbir Newtoncu görmedim fakat en sağın anlamda bir tanrıtanırcı olmasın ’ ’ ‘‘Newton ’un tüm felsefesi gerekli olarak herşeyi yaratan ve herşeyi özgürce düzenleyen bir EnYüksek Varlığın bilgisine götürür ’ ’ Eğer bir boşluk varsa, özdek sonlu olmalıdır Ve eğer sonlu ise, olumsal ve bağımlıdır Bir De, çekim ve devim özdeğin özsel nitelikleri değildirler Bu yüzden Tanrı göre getirilmiş olmalıdırlar Metafizik Üstüne Tahlil ’sinde Voltaire Tanrının varoluşu için iki uslamlama çizgisi önerir Birincisi sonsal nedensellikten yola çıkan bir tanıtlamadır Dünya bir saate benzetilir; ve Voltaire ileri sürer ancak, tıpatıp kolları zamanı bildiren bir saati gören birinin onun zamanı kullanmak amacıyla bir başka biri tarafından üretilmiş olduğu vargısını çıkarması gibi, Doğanın gözleminden de onun anlıklı bir Marifetli tarafından yapılmış olduğu vargısı çıkarılmalıdır İkinci uslamlama Locke ve Clarke kadar saptanan çizgiler üstünde olumsallıktan bir uslamlamadır bununla beraber, sonra Voltaire bu ikinci uslamlamayı bir yanlamasına bırakarak kendini birinciye sınırladı Felsefe Sözlüğü ’nde tanrıtanımazlık üstüne yazısının sonunda şunları söyler: ‘‘filozof olmayan geometriciler sonsal nedenleri yadsımışlardır; fakat reel filozoflar onları kabul ederler Ve, mükemmel tanıdık bir yazarın söylediği gibi, bir din hocası Tanrıyı küçük çocuklara bildirirken, Newton Onu bilgeler için tanıtladı ’ ’ Ve Doğa üstüne makalesinde yalnız başına alındığında hiçbir toparlama evrensel uyumu veya dizgeyi açıklayamaz diyordu ‘‘Beni Doğa olarak adlandırırlar, ama ben tamamen sanatım ’ ’
Fakat yine de Voltaire sonuna dek Tanrının varoluşuna duyduğu inancı sürdürmüş olsa da, dünyanın Tanrı ile ilişkisi üstüne görüşleri kesin bir değişime uğradılar İlkin öyle ya da böyle Leibniz ve Pope ’un evrensel iyimserliklerini paylaşıyordu Böylece Newton üstüne çalışmasında dünyadaki kötülük yüzünden Tanrıyı yadsıyan tanrıtanımazdan laf ederek belirtir ki,iyi ve iyilik terimleri ikircimlidir ‘‘Seninle ilişkisinde kötü olan genel dizgede iyidir ’ ’ Yine, kurtlar koyunları yer ve örümcekler sinekleri yakalar diye Tanrının varoluşu konusunda usun bizi götürdüğü vargıları bir yana mı bırakacağız? ‘‘Görmüyor musun fakat, aksine, sürekli olarak yenip yutulan ve durmadan her yerde üretilen bu sürekli kuşaklar evrenin tasarına girerler? ’ ’
bununla beraber, büyük acılar getiren 1755 Lizbon depremi Voltaire ’in dikkatini dinç bir biçimde musibet sorunu üstüne çevirdi Ve bu olaya tepkilerini Lizbon ’daki afet üstüne şiirinde ve Candide ’de dile getirdi Şiirde tanrısal özgürlüğü her yerde doğruluyor görünmektedir; lakin geç yazılarında yaratılışı zorunluğa bağlar Tanrı ebediyet içinde varolan birincil veya en yüksek nedendir Lakin etkisiz bir neden kavramı saçmadır Öyleyse dünya ebediyet içinde Tanrıdan doğuyor olmalıdır şüphesiz ki Tanrının bir parçası değildir, ve varoluşu için ona bağımlı olması anlamında olumsaldır Fakat yaratılış bengi ve zorunludur Ve kötülük dünyadan ayrılamaz olduğu için, o da zorunludur Öyleyse Tanrıya bağımlıdır; lakin Tanrı onu ortaya çıkarmayı seçmiş değildir Tanrıyı oysa eğer onu özgürce yaratmışsa kötülükten sorumluluk sahibi tutabiliriz
İnsana dönelim Philosophie de Newton ’da Voltaire, Locke ’u tanıyan pekçoklarının ona söylediklerine göre, Newton ’un bir zamanlar Locke ’a Doğaya ilişkin bilgimizin Tanrı için uzamlı bir şeye düşünme yetisini vermenin olanaksız olduğunu bildirebileceğimiz denli büyük olmadığını itiraf ettiğini belirtir Ve yeterince açıktır fakat Voltaire özdekselolmayan tözsel bir varlık olarak ruh kuramını geveze bir tahmin olarak görüyordu Felsefe Sözlüğü ’nde Ruh üzerine makalede ileri ‘tinsel ruh ’ gibi terimlerin sadece bilgisizliğimizi örten sözcükler olduklarını ileri sürer Yunanlılar duyusal ve anlıksal ruhlar arasına bir fark getiriyorlardı Lakin hiç kuşkusuz duyusal ruh diye birşey yoktur; ‘‘o senin örgenlerinin deviminden başka birşey değildir ’ ’ Ve usun yüksek ruhun varoluşu için bulabileceği tanıtlama alt ruhun varoluşu için bulabilecek olduğundan daha iyi değildir ‘‘Ancak inanç yoluyladır ancak onu bilebilirsin ’ ’ Voltaire burada kesinkes tinsel ve sonsuz bir ruh diye birşey yoktur demez Ama görüşü diğer bir yerde yeterince açık olarak ortaya koyulur
Ruhbilimsel bir anlamda insan özgürlüğüne gelince, Voltaire görüşünü değiştirdi Metafizik Üstüne Tahlil ’de özgürlüğün olgusallığını bilincin bütün kuramsal karşıçıkışlara direnen dolaysız tanıklığına başvurarak savunuyordu bununla birlikte, Philosophie de Newton başlıklı çalışmasında bir ayrım yapar Emin sıradan sorunlarda, beni şu değil ama bu yolda davranmaya yönelten hiçbir güdüm olmadığı zaman, umursamazlık özgürlüğünü taşıdığım söylenebilir Örneğin, eğer sola veya sağa dönme konusunda bir seçim yapabiliyorsam, ve eğer birini yapmaya içten hiçbir eğilimim ve ötekine karşısında hiçbir isteksizliğim yoksa, tercih kendi öz istencimin sonucudur Açıktır ki,‘kayıtsızlık ’ özgürlüğü burada oldukça sözel bir anlamda alınmaktadır Özgürlük olduğumuz tüm başka durumlarda kendiliğindenlik denilen özgürlüğü taşırız; ‘‘başka bir deyişle, güdülerimiz varsa, istencimiz onlar tarafından belirlenir Ve bu güdüler her zaman anlağın veya içgüdünün son sonucudurlar ’ ’ Burada bağımsızlık adda kabul edilir Lakin bu ayrımı yaptıktan sonradan, Voltaire şunları söylemeye geçer: ‘‘Herşeyin nedeni vardır; öyleyse senin istencinin de Öyleyse hiç kimse kazanmış olduğu son düşüncenin bir sonucu olması dışarıya isteyemez Bu yüzdendir fakat bilge Locke hür adını kullanmayı göze alamaz; özgürlük bir istenç ona bir kuruntudan diğer birşey gibi görünmez Kişinin istediğini yapma gücünden diğer hiçbir bağımsızlık tanımaz ’ ’ Kısaca, ‘‘kabul etmeliyiz ama özgürlüğe karşın karşıçıkışlara bulanık bir diluzluğuna başvurmaksızın yanıt atamak o kadar olası değildir; üzücü bir konu, öyle oysa bilge insan bunun üzerinde düşünmekten bile korkar Salt bir avutucu akıl vardır: kişi hangi dizgeyi benimsiyor olursa olsun, eylemlerimizin hangi yazgıcılık kadar belirlendiğine inanırsa inansın, tekrar tekrar yarı özgürmüş gibi davranacaktır ’ ’ Daha sonraki bölümde Voltaire ilgisizlik özgürlüğüne yönelik bir dizi karşıçıkış getirmektedir Felsefe Sözlüğü ’nde Serbest üzerine makalesinde Voltaire dairesel bir anlatımla bildirir ki kayıtsızlık özgürlüğü ‘‘onu yaratanların kendilerinde de bulunmayan birşey, yararsız bir sözcüktür ’ ’ Kişinin istediği şey güdü kadar belirlenir; ama kişi davranmada ya da davranmamada hür olabilir, şu anlamda oysa, yerine getirmeyi istediği eylemi yerine getirmesi gücü içinde olabilir ya da olmayabilir ‘‘İstencin değil lakin eylemlerin özgürdür; davranma gücün olduğu vakit davranmakta özgürsün ’ ’ Bilgisiz Filozof ’ta36 Voltaire özgürlük bir istenç düşüncesinin abuk subuk olduğunu ileri sürer; çünkü özgür bir istenç tatmin edici güdüsü olmayan bir istenç olacak ve Doğanın izlediği yolun dışına düşecektir Eğer ‘‘küçük bir hayvan, beş ayaklık boyuyla ’ ’ evrensel yasa egemenliği karşı bir kuraldışı olmuş olsaydı, bu fazla tuhaf olurdu Şansa yan olarak davranacaktı, oysa talih diye birşey yoktur ‘‘Herhangi bir bilinmeyen nedenin tanıdık etkisini anlatmak için bu sözcüğü yaratan biziz ’ ’ Serbest bilincine ya da duygusuna gelince, bu istencimizdeki belirlenimcilik ile tam olarak bağdaşabilirdir Kişinin istenen eylemi yerine getirmeye gücü olduğu süre dilediğini yapabilecek olduğundan daha çoğunu göstermez
Belirlenimciliği öne sürmesi Voltaire ’in ahlaksal yasa düşüncesini bir yanlamasına attığı anlamına gelmez Herhangi bir allah vergisi ahlaksal ilkenin olmadığı konusunda Locke ile anlaştığını bildiriyordu Fakat Tanrı kadar öyle bir yolda oluşturulmuşuzdur ancak, zamanın akışı içinde türenin zorunluğunu görmeye başlarız Doğrusu, Voltaire ahlaksal kanıların değişkenliklerine dikkati çekmeye alışmıştı Bu Nedenle Metafizik Üzerine Analiz ’de bir yerde erdem denilen şeyin diğer bir yerde bir kusur olarak görüldüğünü belirtir, ve ahlaksal kurallar da tıpatıp diller ve görenekler denli değişkendirler aynı zamanda ‘‘doğal yasalar vardır ki, ırk dünyanın her uygun bunlar konusunda uzlaşmak zorundadırlar ’ ’ Tanrı insanı vazgeçilemez belirli duygularla donatmıştır ki, bunlar, sonsuza dek sürecek olan bağlar olarak, insan toplumunun esas yasalarını yaratırlar Temel yasanın içeriği epeyce sınırlı görünmektedir ve esas başkalarını incitmemekten ve birinin komşusunu ahlaksızca incitmediği sürece hoşuna gideni yapabilmesinden oluştuğu söylenebilir Gene de, Voltaire nasıl daima deistik (veya kendi deyimiyle teistik) bir konumu sürdürmüşse, tekrar pek ahlaksal bir göreciliğe de hiçbir süre iyice teslim olmamıştır Pascal ’da bulunabilecek türde derin bir dinsel duygu şüphesiz ki Voltaire ’e özgü bir nitelik değildi; ne de yüksek bir ahlaksal idealizme inandığı söylenebilir Lakin tanrıtanımazlığı nasıl yadsımışsa, aşırı törel göreciliği de yadsımıştır
Voltaire ’in insan özgürlüğü ile ilgili olarak ruhbilimsel bir anlamda belirlenimci bir konumu benimsemeye başladığını söylemiştik bununla birlikte politik özgürlüğün de kararlı bir savunucusuydu Locke gibi, Devlet kadar hürmet duyulması gereken bir insan hakları öğretisine inanıyordu; ve, Montesquieu gibi, İngiltere ’de yürürlükte olan özgür koşullarına hayranlık duyuyordu Lakin politik bağımsızlık ile ne demek istediğini kavramak zorunludur Kafasında herşeyden önce bir us ve anlatım özgürlüğü vardı Başka bir deyişle, birincil olarak le plilosophelar için kazanılacak özgürlükle ilgileniyordu, en azından Voltaire ile anlaştıkları ölçüde Insanlar egemenliğini geliştirmeyi istiyor olma anlamında bir halkçı değildi şüphesiz ki bilimsel ve idareli ilerleme için gerekli olduğunu düşündüğü hoşgörüyü savunuyordu; ve tiransal despotizmden dehşet ediyordu Fakat Rousseau ’nun denklik konusundaki düşüncelerini alaya alıyordu, ve ideali filozofların etkileriyle aydın iyiliksever bir tekerk ideali idi Hayalperestlere ve idealistlere güvenmiyordu; ve mektuplaşmaları göstermektedir fakat onun görüşünde ayaktakımı—ki halkı böyle adlandırmak hoşuna gidiyordu—her zaman bir ayaktakımı olarak kalacaktı Serbest ve şımartma için daha iyi şartlar ve türel sorunlarda daha iyi ölçünler pekala Fransız tekerki aşağı da elde edilebilirdi, yeter fakat Kilisenin gücü kırılmış ve felsefi aydınlanma Hıristiyan inak ve boşinançların yerini almış olsun Voltaire şüphesiz ki hiçbir süre kurtuluşun halktan ya da şiddete dayalı bir ayaklanmadan gelebilecek olduğunu düşünmemişti Bu yüzden, gerçi yazıları Devir için zeminin hazırlanmasına katkıda bulunmuş olsalar da, Voltaire ’i Devrimi edimsel olarak alacak olduğu biçim içersinde istekle bekliyor veya bilinçli olarak onu geliştirmeyi amaçlıyor olarak sunmak büyük bir yanlışlık olacaktır Düşmanı tekerk yok lakin dinadamları sınıfıydı Montesquieu ’nün ‘güçlerin ayrılığı ’ ilkesini savunma anlamında anayasanın özgürleştirilmesiyle ilgilenmiyordu Ve aslında giderek denebilir ama dinadamlarının etkisinden kurtarılması anlamında tekerkin gücünün arttırılmasından yanaydı Bu yorumlar Voltaire ’in ilerlemenin bir düşmanı olduğunu imliyor olarak anlaşılmamalıdır Tersine, Voltaire ilerleme düşüncesinin en etkili yayıcılarından biriydi Fakat terim onun için usun egemenliği, ed anlıksal, bilimsel ve idareli ilerleme anlamını taşıyordu, politik ilerleme anlamını değil, eğer bununla demokrasiye veya millet yönetimine bir geçiş anlaşılıyorsa Çünkü bilimde, sanatta ve düşüncelere karşısında hoşgörüde ilerlemeyi geliştirmesi en mümkün kuvvet aydınlanmış tekerkin yönetimiydi
Montesquieu ’nün kuramlarının bu bölümde irdelenmiş olmaları olgusuna rağmen, Voltaire ’in tarih konusundaki görüşlerini tarih felsefesinin doğuşunu ele bölge bölüme bırakmayı öneriyorum
Notlar: Voltaire büyük bir hayranlık duymasına karşın Hume ile hiçbir zaman karşılaşmadı Kendi payına Hume da Fransız felsefeciye karşısında tutumunda öyle yakın olma göstermedi, gerçi Voltaire Ferney ’deyken ona Paris ’cilt olumlu bir mektup yazma konusunda inandırılmış olsa da
Fransız düşünürü Tüm aydınlanma düşünürlerince bu hareketin babası olarak kabul edilmiş olan François Marie Voltaire'ın çalışmaları, 16 ve 17 yüzyılda yepyeni bir kimlik şampiyon Doğal Hak anlayışının Protagoras'ın tarihsel sürece bakışını hatırlatan insan deneyiminin tarihsel süreçte tekrar tekrar gelişip, yetkinleştiği görüşü ile (aklın tarihsel evrimi anlayışı ile) birleşip burjuvazinin istemleri ve çıkarlarıyla çelişmeyen bir toplum ve devlet düzeninin kurulmasında kurumsal bir takviye durumuna gelişine örnektir
Voltaire'da öteki aydınlanma çağı düşünürleri gibi insan doğasına yaraşır bir düzenin, bir tek koşulla, aklın, batıl inançların insan üzerindeki egemenliğini kırmasıyla bilimin, korkunun, özlemsel düşünüşün ve baskının doğurduğu, abes inançları ortadan kaldırmasıyla kurulabileceğini söyler Buunla birlikte Voltaire'in din üstüne düşünceleri, özünde akla yatkın bir doğal din ya da doğadini anlayışından beslenen sıkı bir Hıristiyanlık eleştirisi veren ve evreni yarattıktan sonra, bir daha dönüp arkasına bakmayan bir tanrı tasarımı yaratıcı deizme karşılık gelir Fiilen kültürlü bir despotizm yönetimi ile kurucu monarşi yönetimi anlayışlarını birlikte sürdürmüş, aydınlanmış bir monarkın (tekerkin) yönetimini ideal bir yönetim tarzı olarak yaşamının sonuna değin savunmuş olan Voltaire'da din, halkın aydınlanmış bir seçkinler öbeği, açık fikirli bir azınlık tarafından yöneltilmesi düşüncesine Sokrates'teki entellektüel elitizmini akla getiriyor destek sağlayıcı bir öğedir
Voltaire toplumsal düzende sınıfların varlığını çok doğal karşılamış, zengin ve fakirlerin olmasının mecburi olduğunu söylemiştir Fakat, herşeye rağmen onun feodalizmin köleleştiren düzenine, keyfi yönetime, sansürü ve siyasal baskıya, kilisenin hoşgörüsüzlüğü ve dogmatizmine karşı istikrarlı direnişi ve aleyhinde çıkışı, onun sınıfsal soruna görüş açısındaki yetersizliğiyle gölgelenemeyecek denli takdire değerdir *