iltasyazilim
FD Üye
GAFLETTEN KURTULMAK İÇİN…
GAFLET NEDİR?
Küçük bir çocuğun mutlu ve neşeli tavırları insanları imrendirir Çünkü, büyükleri için oldukça önemli olan, üzerinde uzun uzun düşündükleri, ciddi kararlar aldıkları, tepki gösterdikleri olayların onun için bir anlamı yoktur Örneğin, ne ekonomik krizler, ne doğal afetler, ne dünyada yaşanan savaşlar, ne de uygulanan zulümler onun için bir şey ifade etmez Etrafında olup bitenlerden habersiz bir şekilde acıkmak, susamak ve oyuncağını kaybetmek gibi nedenlerin dışında hiçbir şeyden huzursuzluk duymadan kendi dünyasında yaşar Huzurunun kaçmasına neden olan bu sebepler olmadığı sürece de şuursuzca uyumaya, oynamaya ve gülmeye devam eder
Ne var ki, birçok insanın her ne kadar ilk bakışta fark edilmese de şuur olarak bu küçük çocuktan pek farkı yoktur Bu şuursuzluk, Allah'ın ve ahiretin varlığı, kendisinin yaratılış amacı, ölümün mutlaka gerçekleşecek kesin bir gerçek olduğu, öldükten sonra her yaptığının hesabının Allah'a muhakkak verilecek olması gibi en önemli gerçeklerin kavranmasında yaşanır
İnsanların büyük bir çoğunluğu, Allah'ın açık ayetlerinden, emir ve yasaklarından habersiz bir şekilde, sadece kendi istek ve arzuları doğrultusunda yaşarlar Bu insanların, dünya nimetlerine sahip olmak, mutlu olmak, eğlenmek, nefsani arzularını tatmin etmek dışında başka bir istekleri yoktur Sadece dünyanın çekici süsüne ilgi duyar ve istedikleri şeylere sahip olmak için yaşamları boyunca çaba harcarlar En büyük sıkıntıyı ise, bu çabalarının boşa çıkması ya da ellerindekini yitirmeleri sonucunda yaşarlar
Oysa yalnızca kısa bir süre yaşadıkları dünya hayatı herşeyiyle bir gün sona erecektir Onlar ise, kendileri ve Allah'ın hoşnutluğundan uzak bir hayat süren diğer insanlar için hazırlanmış olan şiddetli ve ebedi azaptan habersizdirler Büyük bir korku ve sıkıntı duyacakları ahiret gününe doğru ilerlerken dünyanın geçici süsüne tutkuyla bağlanıp sadece dünyevi tutkularını kaybetmenin endişesini ya da üzüntüsünü duyarlar
İnsanların, Allah'ın açık delillerine, emir ve uyarılarına rağmen gösterdikleri bu şuursuz, kayıtsız ve ilgisiz tutumlarına gafletadı verilir
Allah her insan için bedeni de dahil olmak üzere, baktığı her yerde Kendi varlığını hatırlatacak türlü güzellikler ve nimetler yaratmıştır Hayatımızın her anı, gözümüzü çevirdiğimiz her yer, saymaya güç yetiremeyeceğimiz yaratılış mucizeleriyle donatılmıştır Bu gerçek Kuran'da şöyle bildirilmektedir:
Şüphesiz, göklerin ve yerin yaratılmasında, gece ile gündüzün art arda gelişinde, insanlara yararlı şeyler ile denizde yüzen gemilerde, Allah'ın yağdırdığı ve kendisiyle yeryüzünü ölümünden sonra dirilttiği suda, her canlıyı orada üretipyaymasında, rüzgarları estirmesinde, gökle yer arasında boyun eğdirilmiş bulutları evirip çevirmesinde düşünen bir topluluk için gerçekten ayetler vardır (Bakara Suresi, 164)
GAFLET HALİ
Gaflet hali, üstte de kısaca tanımladığımız gibi, kişinin, Allah'ın ve ahiretin varlığından habersiz olması ya da haberi olduğu halde bu bilginin gerektirdiği bilinç ve sorumluluğu, davranış şeklini göstermeyerek, kayıtsız ve umursuz bir tutum içinde bulunmasıdır Gaflet hali kimi zaman iman eden bir kimse için kısa süreli, geçici bir unutkanlık ya da dalgınlık şeklinde olabildiği gibi kimi zaman da Allah'a iman etmeyen ya da O'na ortak koşanlarda olduğu gibi tüm yaşamlarını ve yaşamlarının her ayrıntısını kaplayacak derecede derin olabilir
Dünya üzerinde pek çok insan, yaratılış amacını düşünmeden, nefsinin arzularıyla oyalanıp boş ve yararsız işlerle uğraşarak şuursuzca yaşamını sürdürür Gününü gün etmemantığıyla, sadece dünyadaki nimetlerin en iyisine ve en fazlasına sahip olmayı hedefler Onun için önemli olan, dünyaya bir daha mı geleceğizdüşüncesiyle bu zamanı en iyi şekilde değerlendirmektir Bu yüzden de yaşadığı zaman dilimine sadece, kendince en fazla zevki ve eğlenceyi sığdırmaya çalışır Öleceğini bilir, ancak öldükten sonra kendisini bekleyen ebedi azaptan habersizdir ya da Allah'ın üstün gücünü kavrayamadığı için bu azabın şiddetini düşünmezOysa bu azabın şiddeti Kuran'ın pek çok ayetinde tarif edilmektedir (Detaylı bilgi için bakınız, Harun Yahya, ÖlümKıyametCehennem, Kültür Yayıncılık) Bu ayetlerden bazıları şöyledir:
O zulmedenler, azaba uğrayacakları zaman, muhakkak bütün kuvvetin tümüyle Allah'ın olduğunu ve Allah'ın vereceği azabın gerçekten şiddetli olduğunu bir bilselerdi (Bakara Suresi, 165)
Artık o gün hiç kimse (Allah'ın) vereceği azab gibi azablandıramaz Onun vuracağı bağı hiç kimse vuramaz (Fecr Suresi, 2526)
İçine atıldıkları zaman, kaynayıpfeveran ederken onun korkunç homurtusunu işitirler Öfkesininşiddetinden neredeyse patlayıp parçalanacak Her bir grup içine atıldığında, bekçileri onlara sorar: Size bir uyarıcı gelmedi mi?(Mülk Suresi, 78)
Çılgın ateş olarak cehennem yeter Ayetlerimize karşı inkara sapanları şüphesiz ateşe sokacağız Derileri yanıp döküldükçe, azabı tadmaları için onları başka derilerle değiştireceğiz Gerçekten, Allah, güçlü ve üstün olandır, hüküm ve hikmet sahibidir (Nisa Suresi, 5556)
Gaflet içindeki insanların çoğu Allah'ın varlığını bilir, ancak O'na kesin bir bilgiyle iman etmez, teslim olmazlar Bu nedenle de hayatlarındaki her zorlu ve sıkıntılı olayda, tevekkülsüzlüklerinden dolayı derin bir acı ve üzüntü duyarlar En küçük sıkıntıların bile, hayatlarını alt üst etmeye yettiği bu kimseler toplumda karamsar, mutsuz ve bunalım içindeki insan tiplerini oluştururlar
Oldukça boş ve yararsız işlerle geçirdikleri uzun zamanları yoğunluk, meşguliyetolarak nitelendirirler Bu boş yoğunluklarınedeniyle de kendilerini önemli ve yeterli hissederler Oysa bu yoğunluk, gaflet içindeki insanın şuursuzluğunu körükleyen boş bir oyalanmadan başka bir şey değildir İnkar edenlerin boş oyalanmaları ayetlerde şöyle tarif edilmektedir:
O inkâr edenler Müslüman olmayı nice kereler dileyecekler Onları bırak; yesinler, yararlansınlar ve onları (boş) emel oyalayadursun İlerde bileceklerdir (Hicr Suresi, 23)
Gaflet, Allah'ı ve ahiret gününü unutmuş insanları çepeçevre sarmış sinsi bir hastalık gibidir Bu, insanın zihnini uyuşturan, aklını örten bir hastalıktır Bu uyuşukluk ve şuursuzluk içinde insan kendisini kuşatan ve bekleyen gerçeklerin farkına varamaz Bu nedenle gaflet halindeki insanlar görebilme, duyabilme gibi duyulara sahip olmalarına rağmen, gördüklerini ve duyduklarını değerlendirme, muhakeme etme yeteneğini kaybetmişlerdir Çünkü kendilerini saran gaflet akıllarını örtmüştür Gaflet içindeki insanlar tüm zamanlarını nefislerinin sınırsız isteklerini tatmin etmek için sarf ederler, başka bir şey düşünmezler İstek ve tutkularını, tüm benliklerini adadıkları birer ilah edinmişlerdir Onların durumu Kuran'da şöyle bildirilir:
Kendi istek ve tutkularını (hevasını) ilah edineni gördün mü? Şimdi ona karşı sen mi vekil olacaksın? Yoksa sen, onların çoğunu (söz) işitir ya da aklını kullanır mı sayıyorsun? Onlar, ancak hayvanlar gibidirler; hayır, onlar yol bakımından daha şaşkın (ve aşağı) dırlar (Furkan Suresi, 4344)
Gafletin önemli özelliklerinden biri de kişinin gerçeklerden uzaklaşıp hayal dünyasında yaşamasıdır Örneğin gençler, sürekli gelecekle ilgili hayaller kurarlar ve zihinlerini yalnızca bununla meşgul ederler Kurulan hayaller sonucunda da sanki bu hayaller gerçekmiş gibi mutluluk duyarlar İleriki yaşlarda ise insanlar daha sınırlı hayaller kurarak, daha çok hatıralarıyla zaman geçirir ve bunlarla yaşarlar Çok kısa bir zaman içinde yakınlarına anlatacak pek çok anı bulabilir ve bunları dile getirirken o anki heyecan veya hüznü adeta yeniden duyarlar
Görüldüğü gibi gaflet içindeki insanların zihinleri, hayaller ve hatıralarla yoğun bir şekilde meşguldür Ama asıl düşünülmesi gereken ahiret günü, cennet ve cehennem gibi gerçekleri göz ardı ederler Bu insanlar ne fikirlerinde ne de kalplerinde Allah ile bağlantı halinde değildirler Gafil insan, gerçekleri, hayaller ve hatıralar arasında yalnızca istenmeyen, puslu ve karanlık bir kare olarak algılar ve gerçekler bir an aklına geldiğinde bunları düşünmekten vazgeçip hemen kendince toz pembe düşlerine geri döner
Gaflet, gözleri bozuk olan bir insanın, nesneleri ve insanları yalnızca puslu ya da karmaşık şekillerden ibaret görmesi gibidir Bu durumdaki insan, gördükleri hakkında detaylı bir bilgiye sahip olamaz Ancak gözlük taktığında, görüntü netleşir ve herşeyi en ince ayrıntısına kadar görebilir Artık görüntüdeki netlik sayesinde, gözlükler olmadığında ne kadar az gördüğünün, hatta göremediğinin tam olarak farkına varacaktır
Gaflet içindeki bir insan için de benzer ancak çok daha ciddi ve önemli bir algı eksikliği söz konusudur Gaflet içindeyken insanın Allah'ın varlığını, üstün izzet ve şerefini gereği gibi takdir edebilmesi mümkün değildir Ancak samimi bir şekilde kalben Allah'a yöneldiği, dua ettiği, tefekkür ettiği ve Allah'ın sınırlarına riayet ettiği zaman içinde bulunduğu gafletin boyutlarının farkına varacaktır Bunun sonucunda ise, gafletin neden olduğu kavrama bozukluğu Allah'ın izniyle kalkacak, gerçekleri açık ve net bir biçimde görüp kavrayacaktır
İnkar edenlerin gaflet hali
Allah'ın varlığını inkar edip, O'nun adının anılmasına dahi tahammül edemeyenlerin içinde bulunduğu durum, gafletin insanı dünyada sürükleyebileceği en son noktaya bir örnektir Tamamen inkar bataklığına saplanmış olan bu insanlar, Allah'ın sevmediği ve kınadığı, kötü, çirkin ve yanlış olan pek çok özelliği üzerlerinde barındıran kişilerdir
İnkar eden bu insanlar, isyankar, kibirli, bencil, asabi, yalancı, riyakar, dengesiz bir yapıda, her türlü kötülüğü yapmaya hazır kişilerdir
Menfaatleri söz konusu olduğunda annebabalarını bile tanımayan bu insanları dünya hırsı kaplamıştır İstediklerini yapmakta hiçbir engel tanımazlar Karşılarına çıkan engelleri aşmak için her türlü sahtekarlığı, ahlaksızlığı ve sınır tanımazlığı yapmakta bir sakınca görmezler
Vicdanlarını tam olarak örtmüş olan bu insanlar, merhamet, şefkat ve acıma duygularını da yitirmişlerdir Çevrelerine karşı her türlü duyarlılıktan yoksundurlar Sadece kendileri için yaşarlar Zihinlerinde nefislerinin bencil istek ve tutkularını tatminden daha önemli bir düşünce yoktur Gaflet onları öyle sarmıştır ki, kendileri Allah'ı asla anmadıkları gibi, Allah'ın adının anılmasına bile tahammül edemezler Bir Kuran ayetinde onların bu durumu şöyle ifade edilir:
Sadece Allah anıldığı zaman, ahirete inanmayanların kalbi öfkeyle kabarır (Zümer Suresi, 45)
Ahireti inkar eden bu insanlar, vicdanlarını rahatlatmak ve kendilerini temize çıkarmak için din aleyhinde konuşmalar yaparak diğer insanları da kendileri gibi inkara sürüklemeye çalışırlar Kendilerini bekleyen sonsuz azaptan habersiz olan bu insanlar yaptıkları kötülüklerin şuurunda değildirler Derin gaflet içindeki bu insanların durumu Kuran'da şöyle tarif edilmektedir:
Ahirete inanmayanlara gelince; Biz onlara kendi yaptıklarını süslemişiz, böylece onlar, 'körlük içinde şaşkınca dolaşırlar' İşte onlar; en kötü azab onlarındır ve ahirette de en büyük kayba uğrayanlardır (Neml Suresi, 45)
Andolsun, cehennem için cinlerden ve insanlardan çok sayıda kişi yarattık (hazırladık) Kalbleri vardır, bununla kavrayıpanlamazlar, gözleri vardır, bununla görmezler, kulakları vardır, bununla işitmezler Bunlar hayvanlar gibidir, hatta daha aşağılıktırlar İşte bunlar gafil olanlardır (Araf Suresi, 179)
Görüldüğü gibi, sonsuz azabın kendilerini beklediğini görmezlikten gelen inkarcılar kendilerini saran gaflet nedeniyle, Kuran'da hayvanlardan daha aşağı bir konumda tarif edilirler Kuran'ın tarifiyle, gafilolan bu insanların, hayvanlar gibi sadece yiyip içmek ve hoşlarına gideni yapmak dışında başka bir gayeleri yoktur Bir başka ayette de yalnızca dünyaya odaklanarak yaşamlarını sürdüren gaflet içindeki inkarcıların durumu şöyle tarif edilmektedir:
Onlar, dünya hayatından (yalnızca) dışta olanı (zahir) bilirler Ahiretten ise gafil olanlardır (Rum Suresi, 7)
Sadece dünya hayatını düşünerek hareket eden bu insanlar, her devirde kutsal kitaplar, peygamberler ve imanlı insanlar vasıtasıyla, kıyamet gününe ve mutlaka hesaba çekilecekleri gerçeğine karşı uyarılırlar
Yaptıkları kötülüklerin suç olduğu ve bu suçların karşılıksız kalmayacağı, ceza günü ile muhakkak karşılaşacakları hatırlatılır Eğer Allah'ın emir ve tavsiyelerini uygulamazlarsa, yeryüzünde bozgunculuk çıkaran, kötülüklerle dolu bir yaşam sürdürürlerse, bu durumda sonsuz cehennem azabını tercih etmiş olacakları kendilerine anlatılır Bu durumda söz konusu insanların Allah'ın uyarılarını dikkate alarak, bütün hal ve hareketlerini, bunların hesabını sorgu gününde verebilecekleri şekilde düzenlemeleri gerekir Ancak Allah her türlü uyarıya rağmen, bu çok açık ve net gerçeklere karşı kimi insanların kayıtsız kalabildiğini Kuran'da şöyle bildirmektedir:
İnsanların hesaba çekilecekleri (gün) yaklaştı Onlar, ise gaflet içinde yüz çeviriyorlar (Enbiya Suresi, 1)
Müşriklerin gaflet hali
İnsanların bazıları İslam'ı Kuran'a göre değil de çevrelerinden edindikleri kulaktan dolma bilgilerle, büyüklerinden duydukları, Kuran ile ilgisi olmayan uygulamalarla yaşarlar Oysa bu insanlar gerçekte İslam'ın özünden çok farklı bir dini yaşamaktadırlar Atalarından, geleneklerden kalma, batıl bir dini İslam adına benimsemişlerdir Bu yüzden, Kuran'ı okusalar bile batıl dinleri ile yorumladıklarından onu gereği gibi anlamazlar Kuran'da tarif edilen ve Peygamber Efendimiz (sav)'in sünnetinde örnekleri aktarılan gerçek imandan, mümin özelliklerinden tamamen uzak ve habersizdirler Onların bu durumu Kuran'da şöyle bildirilmektedir:
Ne zaman onlara: Allah'ın indirdiklerine uyundenilse, onlar: Hayır, biz, atalarımızı üzerinde bulduğumuz şeye uyarızderler (Peki) Ya atalarının aklı bir şeye ermez ve doğru yolu da bulamamış idiyseler? (Bakara Suresi, 170)
Onlara: Allah'ın indirdiğine ve elçiye gelindenildiğinde, Atalarımızı üzerinde bulduğumuz şey bize yeterderler (Peki,) Ya ataları bir şey bilmiyor ve hidayete ermiyor idilerse? (Maide Suresi, 104)
Onlara; Allah'ın indirdiklerine uyundenildiğinde, derler ki; Hayır, biz atalarımızı üzerinde bulduğumuz şeye uyarızŞayet şeytan, onları çılgınca yanan ateşin azabına çağırmışsa da mı (buna uyacaklar)? (Lokman Suresi, 21)
Ayetlerde açıkça bildirildiği gibi, bu insanlar Allah'ın emir ve yasaklarını Kuran'da emredildiği şekilde uygulamazlar Atalarının izinden giderler Ayetlerden bu tür kimselerin, doğru yoldan sapmış, şeytanın peşine düşmüş ve cehennem azabına doğru sürüklenen kimseler oldukları anlaşılmaktadır Bu insanlar atalarının dinini Allah'ın dinine, geleneklerini Allah'ın Kitabı olan Kuran'a tercih ettikleri için büyük bir şirk içindedirler Bağnazlık ve taassupları, enaniyet ve akılsızlıkları nedeniyle şeytan bu kişileri dinlerinde yanıltmış, onların doğru yolları üzerine oturmuş ve İslam adına çarpık bir din anlayışı benimsemelerine neden olmuştur
Müşriklerin yaşadıkları bu batıl din, Kuran'da tarif edilenden çok farklıdır Örneğin, yalnızca başları sıkıştığında ya da son derece çaresiz kaldıklarında, kimi zaman da dünya hayatının faydaları ve nefislerinin istekleri için dua ederler Kuran'da duanın nasıl tarif edildiğini, ne için ve nasıl dua etmeleri gerektiğini bildikleri halde gerçek anlamıyla uygulamazlar Şükretmeyi de tam anlamıyla yapamazlar, yalnızca, çok büyük ya da çok zor sahip oldukları bir şey için şükrederler Kuran'ı gereği gibi düşünmediklerinden her nefes alışlarında, yaşadıkları her saniyede şükretmeleri için kendilerine verilen sayısız nimet olduğunu göz ardı ederler
Böylelikle, Allah'ın varlığını bilmelerine rağmen, Allah'a ibadet edin ve O'na hiçbir şeyi ortak koşmayın(Nisa Suresi, 36) ayeti gibi, pek çok Kuran ayetinde Allah'ın, Kendisine şirk koşulmasını yasaklayan emirlerine muhalefet ederek şirk koşarlar O derece gaflet içindedirler ki, herşeyin alenen, eksiksizce ortaya döküldüğü, ahiret gününde dahi kendilerini kurtarabilmek için daha önce şirk koştuklarını inkar edecek derecede bir şuursuzluk gösterirler:
Onların tümünü toplayacağımız gün; sonra şirk koşanlara diyeceğiz ki: Nerede (o bir şey) sanıp da ortak koştuklarınız?
(Bundan) Sonra onların: Rabbimiz olan Allah'a andolsun ki, biz müşriklerden değildikdemelerinden başka bir fitneleri olmadı (kalmadı)
Bak, kendilerine karşı nasıl yalan söylediler ve düzmekte oldukları da kendilerinden kaybolupuzaklaştı (Enam Suresi, 2224)
Müşriklerin bu durumuna karşı iman edenler şöyle uyarılmışlardır:
'Gönülden katıksız bağlılar' olarak, O'na yönelin ve O'ndan korkupsakının, dosdoğru namazı kılın ve müşriklerden olmayın (O müşrikler ki,) Kendi dinlerini fırkalara ayırmış ve kendileri de parça parça olmuşlardır; ki her grup kendi elindekiyle övünüp sevinç duymaktadır (Rum Suresi, 3132)
Ayetlerden açıkça anlaşıldığı gibi, dinlerini fırkalara ayırmış müşriklerin içinde bulundukları sapkın durumu, övünç ve sevinçle karşılamaları, onların ne derece büyük bir gaflet içinde bulunduklarını göstermektedir Yaptıklarının yanlış olduğunu bildikleri, doğrulara şahit oldukları halde hakka yönelmez, kendi istek ve tutkuları doğrultusunda yaşamlarını sürdürürler
Şeytanın iman edenleri gaflete düşürme çabası
Şeytanın en büyük hedeflerinden biri, insanları Allah'ın yolundan saptırmak ve cehenneme sürüklemektir Onları olmadık kuruntularla meşgul ederek, akıllarını karıştırmaya ve sağlıklı düşünmelerini engellemeye çalışır
Mümin, aklı açık, şuurlu, herşeyi detaylı bir şekilde düşünüp isabetli kararlar veren, örnek davranışlar sergileyen bir ahlaka sahiptir Bu özellikler müminin imanının ve Allah korkusunun bir sonucudur Ancak, şeytan zaman zaman unutkanlığını, dikkatsizliğini ya da bilgisizliğini fırsat bilerek anlık da olsa mümini gaflete sürüklemek ister
Allah, Şeytan sakın sizi (Allah'ın yolundan) alıkoymasın Gerçekten o, sizin için açıkça bir düşmandır(Zuhruf Suresi, 62) ayetiyle müminleri bu tehlikeye karşı uyarır Hiç şüphesiz, şeytanın hileli düzeni pek zayıftır(Nisa Suresi, 76) ayetiyle de Allah, iman edenler için şeytanın sinsi planlarının geçersiz olduğunu müjdeler Bunu bilen şeytan, insanları saptırmaya yemin ederken, katıksızca, gönülden Allah'a iman eden ihlaslı kulları, bunun dışında tutmaktadır Kuran'da şeytanın bu yeminini içeren sözleri şöyle haber verilmektedir:
Dedi ki: Senin izzetin adına andolsun, ben, onların tümünü mutlaka azdırıp kışkırtacağım Ancak onlardan, muhlis olan kulların hariç(Sad Suresi, 8283)
Şeytan müminleri Allah'ın yolundan saptıramayacağını bildiği halde yine de vesvese vererek bir an için bile olsa kafalarını karıştırmaya, onları gaflete düşürmeye çalışır Müminlerin daha fazla ecir almalarını, Allah Katında daha yüksek dereceler kazanmalarını engellemeye çalışır
Örneğin, hayır yapacak bir kişiye bunu daha sonra yapabileceğini düşündürerek, o hayrı yapmasına engel olmaya çalışır Ya da, Müminlerden, özür olmaksızın oturanlar ile, Allah yolunda mallarıyla ve canlarıyla cehd edenler (çaba harcayanlar) eşit değildir Allah, mallarıyla ve canlarıyla cehd edenleri (çaba harcayanlar) oturanlara göre derece olarak üstün kılmıştır Tümüne güzelliği (cenneti) vaat etmiştir; ancak Allah, cehd edenleri (çaba harcayanlar) oturanlara göre büyük bir ecirle üstün kılmıştır(Nisa Suresi, 95) ayetinde belirtildiği gibi bazı müminleri Allah yolunda mücadeleden alıkoyarak, onların daha üstün dereceler kazanmalarını engellemek ister
Şeytan müminlerin, zorda, hastalıkta ve savaşın kızıştığı zamanlarda gösterebilecekleri bir anlık gevşekliği fırsat bilerek, onlara vesvese vermeye çalışır Allah insanı şüphesiz, zorlukla da denemektedir Zorluk, baskı ve sıkıntının yaşandığı zamanlarda insanların gösterdikleri tavırlar çok önemlidir Nitekim, Peygamberimiz döneminde sürekli onun yanında yer alan ve onunla birlikte savaşa çıkan müminlerden bazıları, savaşın kızıştığı zor zamanlarda gaflete kapılabilmişlerdir Bu hatalı davranışın haber verildiği ayet şöyledir:
Hani onlar, size hem üstünüzden, hem alt tarafınızdan gelmişlerdi; gözler kaymış, yürekler hançereye gelip dayanmıştı ve siz Allah hakkında (birtakım) zanlarda bulunuyordunuz (Ahzab Suresi, 10)
Allah, bu tür yanılgılar nedeniyle anlık gaflete düşen müminleri, tevbe etmeleri halinde bağışlayacağını Kuran'da müjdelemiştir Tevbe, hata yapan mümine tanınan çok büyük bir imkandır Kuran'da savaştan geri kalan üç müminin yaşadıkları pişmanlık ve Allah'ın onları bağışlaması şöyle anlatılmaktadır:
(Savaştan) Geri bırakılan üç (kişiyi) de (bağışladı) Öyle ki, bütün genişliğine rağmen yeryüzü onlara dar gelmişti, nefisleri de kendilerine dar (sıkıntılı) gelmişti ve O'nun dışında (yine) Allah'tan başka bir sığınacak olmadığını iyice anladılar Sonra tevbe etsinler diye onların tevbesini kabul etti Şüphesiz Allah, (yalnızca) O, tevbeleri kabul edendir, esirgeyendir (Tevbe Suresi, 118)
Hata yapınca, herşeyi kaybettim, bu durumu düzeltmem, telafi etmem imkansızşeklinde bir ümitsizliğe kapılmak da, şeytanın gaflete düşürmek için verdiği vesveselerden biridir Ancak mümin bu tür düşüncelerin şeytanın vesvesesi olduğunu bilir ve bu vesveselere kulak vermez Hemen Allah'a yönelir Tevbe ederek, gaflete düşmekten Allah'a sığınır
Müminlerin şeytanın vesveseleri karşısındaki bu tavırları Kuran'da şöyle bildirilir:
(Allah'tan) Sakınanlara şeytandan bir vesvese eriştiğinde (önce) iyice düşünürler (Allah'ı zikredipanarlar), sonra hemen bakarsın ki görüp bilmişlerdir (Araf Suresi, 201)
Müminler, kendilerini gaflete sürükleyecek boş kuruntulardan Allah'a sığınarak ve her an Allah'ı anarak sakınırlar Ayrıca Kuran'ı sürekli okuyup, ayetler üzerinde tefekkür ederek ve bol bol dua ederek anlık da olsa karşılaşabilecekleri gaflet tehlikesinden Allah'ın izniyle korunurlar
Gaflet halindeki insanların uyarılması
Gaflet içindeki insanlar Allah'ın kendilerine gönderilen peygamberler, elçiler, kitaplar ve uyarıcılar vasıtasıyla uyarılırlar Allah seçtiği, üstün bir anlayış ve nur verdiği elçilerini tarihin her döneminde hak dinden uzaklaşan ve gaflet içinde yaşayan kavimlere uyarıcı olarak gönderir Peygamberimiz de gaflet içindeki bir kavme uyarıcı olarak gönderilmiştir:
Babaları uyarılmamış, böylece kendileri de gafil kalmış bir kavmi uyarman için (gönderildin) (Yasin Suresi, 6)
Gaflet içindeki bu kavmin uyarılması için Allah, Peygamberimiz Hz Muhammed'i seçmiş, O'na kavmini uyarıp korkutma ve hak dini tebliğ etme görevini vermiştir Peygamberimize bu görevini bildiren ayetlerden biri şöyledir:
İş(in) hükme bağlanıp biteceği, hasret gününe karşı onları uyar; onlar bir gaflet içindedirler ve onlar inanmıyorlar (Meryem Suresi, 39)
Peygamberler ve uyarıcılar gönderildikleri toplumlara Allah'ın ve ahiretin varlığını, Rabbimizin üstün kudretini anlatmış, Allah'ın varlığının yerdeki ve göklerdeki delillerini göstermişlerdir Birçok tebliğ yöntemi kullanarak insanları Allah'a imana ve itaate davet etmişlerdir Oysa insanların çoğu, göklerde ve yerdeki sayısız harika sisteme ve düzene rağmen Allah'ın kudretini gereği gibi takdir edememiş, gaflet içinde Allah'tan yüz çevirmeye devam etmişlerdir
Örneğin Hz Musa kavmini, Allah'ın varlığını ve üstün kudretini gösteren birçok mucizeyle uyarmıştır Fakat kavmi tüm bu mucizelere rağmen, zulüm ve büyüklenmeleri nedeniyle inkarda diretmişlerdir Vicdanları kabul ettiği halde inkarda direten ve gafletlerini sürdüren bu tür kimselerin durumu ayetlerde şöyle tarif edilir:
Ayetlerimiz onlara, gözler önünde sergilenmiş olarak gelince dediler ki: Bu, apaçık olan bir büyüdürVicdanları kabul ettiği halde, zulüm ve büyüklenme dolayısıyla bunları inkar ettiler Artık sen, bozguncuların nasıl bir sona uğratıldıklarına bir bak (Neml Suresi, 1314)
Allah, insanları her an çeşitli vesilelerle uyarır Şu anda okuduğunuz bu yazı, imanlı bir kişinin sözleri, kişinin kendi vicdanı, basında çıkan ibret verici bir haber ya da yazı vasıtasıyla bu uyarılar insana ulaşır İnsanın duyduğu ve gördüğü herşey aslında Allah'ın dilemesiyle insanların karşısına çıkan, Allah'tan geldiğinin bilincine vararak değerlendirdikleri takdirde, onları Allah'a yönelten birer uyarıcıdır
Allah ayetlerinde, türlü vesilelerle uyardığı, gerçekleri hatırlattığı insanlara, kendilerini düzeltmelerini ve doğru yolu bulmalarını emretmektedir
GAFLET NEDİR?
Küçük bir çocuğun mutlu ve neşeli tavırları insanları imrendirir Çünkü, büyükleri için oldukça önemli olan, üzerinde uzun uzun düşündükleri, ciddi kararlar aldıkları, tepki gösterdikleri olayların onun için bir anlamı yoktur Örneğin, ne ekonomik krizler, ne doğal afetler, ne dünyada yaşanan savaşlar, ne de uygulanan zulümler onun için bir şey ifade etmez Etrafında olup bitenlerden habersiz bir şekilde acıkmak, susamak ve oyuncağını kaybetmek gibi nedenlerin dışında hiçbir şeyden huzursuzluk duymadan kendi dünyasında yaşar Huzurunun kaçmasına neden olan bu sebepler olmadığı sürece de şuursuzca uyumaya, oynamaya ve gülmeye devam eder
Ne var ki, birçok insanın her ne kadar ilk bakışta fark edilmese de şuur olarak bu küçük çocuktan pek farkı yoktur Bu şuursuzluk, Allah'ın ve ahiretin varlığı, kendisinin yaratılış amacı, ölümün mutlaka gerçekleşecek kesin bir gerçek olduğu, öldükten sonra her yaptığının hesabının Allah'a muhakkak verilecek olması gibi en önemli gerçeklerin kavranmasında yaşanır
İnsanların büyük bir çoğunluğu, Allah'ın açık ayetlerinden, emir ve yasaklarından habersiz bir şekilde, sadece kendi istek ve arzuları doğrultusunda yaşarlar Bu insanların, dünya nimetlerine sahip olmak, mutlu olmak, eğlenmek, nefsani arzularını tatmin etmek dışında başka bir istekleri yoktur Sadece dünyanın çekici süsüne ilgi duyar ve istedikleri şeylere sahip olmak için yaşamları boyunca çaba harcarlar En büyük sıkıntıyı ise, bu çabalarının boşa çıkması ya da ellerindekini yitirmeleri sonucunda yaşarlar
Oysa yalnızca kısa bir süre yaşadıkları dünya hayatı herşeyiyle bir gün sona erecektir Onlar ise, kendileri ve Allah'ın hoşnutluğundan uzak bir hayat süren diğer insanlar için hazırlanmış olan şiddetli ve ebedi azaptan habersizdirler Büyük bir korku ve sıkıntı duyacakları ahiret gününe doğru ilerlerken dünyanın geçici süsüne tutkuyla bağlanıp sadece dünyevi tutkularını kaybetmenin endişesini ya da üzüntüsünü duyarlar
İnsanların, Allah'ın açık delillerine, emir ve uyarılarına rağmen gösterdikleri bu şuursuz, kayıtsız ve ilgisiz tutumlarına gafletadı verilir
Allah her insan için bedeni de dahil olmak üzere, baktığı her yerde Kendi varlığını hatırlatacak türlü güzellikler ve nimetler yaratmıştır Hayatımızın her anı, gözümüzü çevirdiğimiz her yer, saymaya güç yetiremeyeceğimiz yaratılış mucizeleriyle donatılmıştır Bu gerçek Kuran'da şöyle bildirilmektedir:
Şüphesiz, göklerin ve yerin yaratılmasında, gece ile gündüzün art arda gelişinde, insanlara yararlı şeyler ile denizde yüzen gemilerde, Allah'ın yağdırdığı ve kendisiyle yeryüzünü ölümünden sonra dirilttiği suda, her canlıyı orada üretipyaymasında, rüzgarları estirmesinde, gökle yer arasında boyun eğdirilmiş bulutları evirip çevirmesinde düşünen bir topluluk için gerçekten ayetler vardır (Bakara Suresi, 164)
GAFLET HALİ
Gaflet hali, üstte de kısaca tanımladığımız gibi, kişinin, Allah'ın ve ahiretin varlığından habersiz olması ya da haberi olduğu halde bu bilginin gerektirdiği bilinç ve sorumluluğu, davranış şeklini göstermeyerek, kayıtsız ve umursuz bir tutum içinde bulunmasıdır Gaflet hali kimi zaman iman eden bir kimse için kısa süreli, geçici bir unutkanlık ya da dalgınlık şeklinde olabildiği gibi kimi zaman da Allah'a iman etmeyen ya da O'na ortak koşanlarda olduğu gibi tüm yaşamlarını ve yaşamlarının her ayrıntısını kaplayacak derecede derin olabilir
Dünya üzerinde pek çok insan, yaratılış amacını düşünmeden, nefsinin arzularıyla oyalanıp boş ve yararsız işlerle uğraşarak şuursuzca yaşamını sürdürür Gününü gün etmemantığıyla, sadece dünyadaki nimetlerin en iyisine ve en fazlasına sahip olmayı hedefler Onun için önemli olan, dünyaya bir daha mı geleceğizdüşüncesiyle bu zamanı en iyi şekilde değerlendirmektir Bu yüzden de yaşadığı zaman dilimine sadece, kendince en fazla zevki ve eğlenceyi sığdırmaya çalışır Öleceğini bilir, ancak öldükten sonra kendisini bekleyen ebedi azaptan habersizdir ya da Allah'ın üstün gücünü kavrayamadığı için bu azabın şiddetini düşünmezOysa bu azabın şiddeti Kuran'ın pek çok ayetinde tarif edilmektedir (Detaylı bilgi için bakınız, Harun Yahya, ÖlümKıyametCehennem, Kültür Yayıncılık) Bu ayetlerden bazıları şöyledir:
O zulmedenler, azaba uğrayacakları zaman, muhakkak bütün kuvvetin tümüyle Allah'ın olduğunu ve Allah'ın vereceği azabın gerçekten şiddetli olduğunu bir bilselerdi (Bakara Suresi, 165)
Artık o gün hiç kimse (Allah'ın) vereceği azab gibi azablandıramaz Onun vuracağı bağı hiç kimse vuramaz (Fecr Suresi, 2526)
İçine atıldıkları zaman, kaynayıpfeveran ederken onun korkunç homurtusunu işitirler Öfkesininşiddetinden neredeyse patlayıp parçalanacak Her bir grup içine atıldığında, bekçileri onlara sorar: Size bir uyarıcı gelmedi mi?(Mülk Suresi, 78)
Çılgın ateş olarak cehennem yeter Ayetlerimize karşı inkara sapanları şüphesiz ateşe sokacağız Derileri yanıp döküldükçe, azabı tadmaları için onları başka derilerle değiştireceğiz Gerçekten, Allah, güçlü ve üstün olandır, hüküm ve hikmet sahibidir (Nisa Suresi, 5556)
Gaflet içindeki insanların çoğu Allah'ın varlığını bilir, ancak O'na kesin bir bilgiyle iman etmez, teslim olmazlar Bu nedenle de hayatlarındaki her zorlu ve sıkıntılı olayda, tevekkülsüzlüklerinden dolayı derin bir acı ve üzüntü duyarlar En küçük sıkıntıların bile, hayatlarını alt üst etmeye yettiği bu kimseler toplumda karamsar, mutsuz ve bunalım içindeki insan tiplerini oluştururlar
Oldukça boş ve yararsız işlerle geçirdikleri uzun zamanları yoğunluk, meşguliyetolarak nitelendirirler Bu boş yoğunluklarınedeniyle de kendilerini önemli ve yeterli hissederler Oysa bu yoğunluk, gaflet içindeki insanın şuursuzluğunu körükleyen boş bir oyalanmadan başka bir şey değildir İnkar edenlerin boş oyalanmaları ayetlerde şöyle tarif edilmektedir:
O inkâr edenler Müslüman olmayı nice kereler dileyecekler Onları bırak; yesinler, yararlansınlar ve onları (boş) emel oyalayadursun İlerde bileceklerdir (Hicr Suresi, 23)
Gaflet, Allah'ı ve ahiret gününü unutmuş insanları çepeçevre sarmış sinsi bir hastalık gibidir Bu, insanın zihnini uyuşturan, aklını örten bir hastalıktır Bu uyuşukluk ve şuursuzluk içinde insan kendisini kuşatan ve bekleyen gerçeklerin farkına varamaz Bu nedenle gaflet halindeki insanlar görebilme, duyabilme gibi duyulara sahip olmalarına rağmen, gördüklerini ve duyduklarını değerlendirme, muhakeme etme yeteneğini kaybetmişlerdir Çünkü kendilerini saran gaflet akıllarını örtmüştür Gaflet içindeki insanlar tüm zamanlarını nefislerinin sınırsız isteklerini tatmin etmek için sarf ederler, başka bir şey düşünmezler İstek ve tutkularını, tüm benliklerini adadıkları birer ilah edinmişlerdir Onların durumu Kuran'da şöyle bildirilir:
Kendi istek ve tutkularını (hevasını) ilah edineni gördün mü? Şimdi ona karşı sen mi vekil olacaksın? Yoksa sen, onların çoğunu (söz) işitir ya da aklını kullanır mı sayıyorsun? Onlar, ancak hayvanlar gibidirler; hayır, onlar yol bakımından daha şaşkın (ve aşağı) dırlar (Furkan Suresi, 4344)
Gafletin önemli özelliklerinden biri de kişinin gerçeklerden uzaklaşıp hayal dünyasında yaşamasıdır Örneğin gençler, sürekli gelecekle ilgili hayaller kurarlar ve zihinlerini yalnızca bununla meşgul ederler Kurulan hayaller sonucunda da sanki bu hayaller gerçekmiş gibi mutluluk duyarlar İleriki yaşlarda ise insanlar daha sınırlı hayaller kurarak, daha çok hatıralarıyla zaman geçirir ve bunlarla yaşarlar Çok kısa bir zaman içinde yakınlarına anlatacak pek çok anı bulabilir ve bunları dile getirirken o anki heyecan veya hüznü adeta yeniden duyarlar
Görüldüğü gibi gaflet içindeki insanların zihinleri, hayaller ve hatıralarla yoğun bir şekilde meşguldür Ama asıl düşünülmesi gereken ahiret günü, cennet ve cehennem gibi gerçekleri göz ardı ederler Bu insanlar ne fikirlerinde ne de kalplerinde Allah ile bağlantı halinde değildirler Gafil insan, gerçekleri, hayaller ve hatıralar arasında yalnızca istenmeyen, puslu ve karanlık bir kare olarak algılar ve gerçekler bir an aklına geldiğinde bunları düşünmekten vazgeçip hemen kendince toz pembe düşlerine geri döner
Gaflet, gözleri bozuk olan bir insanın, nesneleri ve insanları yalnızca puslu ya da karmaşık şekillerden ibaret görmesi gibidir Bu durumdaki insan, gördükleri hakkında detaylı bir bilgiye sahip olamaz Ancak gözlük taktığında, görüntü netleşir ve herşeyi en ince ayrıntısına kadar görebilir Artık görüntüdeki netlik sayesinde, gözlükler olmadığında ne kadar az gördüğünün, hatta göremediğinin tam olarak farkına varacaktır
Gaflet içindeki bir insan için de benzer ancak çok daha ciddi ve önemli bir algı eksikliği söz konusudur Gaflet içindeyken insanın Allah'ın varlığını, üstün izzet ve şerefini gereği gibi takdir edebilmesi mümkün değildir Ancak samimi bir şekilde kalben Allah'a yöneldiği, dua ettiği, tefekkür ettiği ve Allah'ın sınırlarına riayet ettiği zaman içinde bulunduğu gafletin boyutlarının farkına varacaktır Bunun sonucunda ise, gafletin neden olduğu kavrama bozukluğu Allah'ın izniyle kalkacak, gerçekleri açık ve net bir biçimde görüp kavrayacaktır
İnkar edenlerin gaflet hali
Allah'ın varlığını inkar edip, O'nun adının anılmasına dahi tahammül edemeyenlerin içinde bulunduğu durum, gafletin insanı dünyada sürükleyebileceği en son noktaya bir örnektir Tamamen inkar bataklığına saplanmış olan bu insanlar, Allah'ın sevmediği ve kınadığı, kötü, çirkin ve yanlış olan pek çok özelliği üzerlerinde barındıran kişilerdir
İnkar eden bu insanlar, isyankar, kibirli, bencil, asabi, yalancı, riyakar, dengesiz bir yapıda, her türlü kötülüğü yapmaya hazır kişilerdir
Menfaatleri söz konusu olduğunda annebabalarını bile tanımayan bu insanları dünya hırsı kaplamıştır İstediklerini yapmakta hiçbir engel tanımazlar Karşılarına çıkan engelleri aşmak için her türlü sahtekarlığı, ahlaksızlığı ve sınır tanımazlığı yapmakta bir sakınca görmezler
Vicdanlarını tam olarak örtmüş olan bu insanlar, merhamet, şefkat ve acıma duygularını da yitirmişlerdir Çevrelerine karşı her türlü duyarlılıktan yoksundurlar Sadece kendileri için yaşarlar Zihinlerinde nefislerinin bencil istek ve tutkularını tatminden daha önemli bir düşünce yoktur Gaflet onları öyle sarmıştır ki, kendileri Allah'ı asla anmadıkları gibi, Allah'ın adının anılmasına bile tahammül edemezler Bir Kuran ayetinde onların bu durumu şöyle ifade edilir:
Sadece Allah anıldığı zaman, ahirete inanmayanların kalbi öfkeyle kabarır (Zümer Suresi, 45)
Ahireti inkar eden bu insanlar, vicdanlarını rahatlatmak ve kendilerini temize çıkarmak için din aleyhinde konuşmalar yaparak diğer insanları da kendileri gibi inkara sürüklemeye çalışırlar Kendilerini bekleyen sonsuz azaptan habersiz olan bu insanlar yaptıkları kötülüklerin şuurunda değildirler Derin gaflet içindeki bu insanların durumu Kuran'da şöyle tarif edilmektedir:
Ahirete inanmayanlara gelince; Biz onlara kendi yaptıklarını süslemişiz, böylece onlar, 'körlük içinde şaşkınca dolaşırlar' İşte onlar; en kötü azab onlarındır ve ahirette de en büyük kayba uğrayanlardır (Neml Suresi, 45)
Andolsun, cehennem için cinlerden ve insanlardan çok sayıda kişi yarattık (hazırladık) Kalbleri vardır, bununla kavrayıpanlamazlar, gözleri vardır, bununla görmezler, kulakları vardır, bununla işitmezler Bunlar hayvanlar gibidir, hatta daha aşağılıktırlar İşte bunlar gafil olanlardır (Araf Suresi, 179)
Görüldüğü gibi, sonsuz azabın kendilerini beklediğini görmezlikten gelen inkarcılar kendilerini saran gaflet nedeniyle, Kuran'da hayvanlardan daha aşağı bir konumda tarif edilirler Kuran'ın tarifiyle, gafilolan bu insanların, hayvanlar gibi sadece yiyip içmek ve hoşlarına gideni yapmak dışında başka bir gayeleri yoktur Bir başka ayette de yalnızca dünyaya odaklanarak yaşamlarını sürdüren gaflet içindeki inkarcıların durumu şöyle tarif edilmektedir:
Onlar, dünya hayatından (yalnızca) dışta olanı (zahir) bilirler Ahiretten ise gafil olanlardır (Rum Suresi, 7)
Sadece dünya hayatını düşünerek hareket eden bu insanlar, her devirde kutsal kitaplar, peygamberler ve imanlı insanlar vasıtasıyla, kıyamet gününe ve mutlaka hesaba çekilecekleri gerçeğine karşı uyarılırlar
Yaptıkları kötülüklerin suç olduğu ve bu suçların karşılıksız kalmayacağı, ceza günü ile muhakkak karşılaşacakları hatırlatılır Eğer Allah'ın emir ve tavsiyelerini uygulamazlarsa, yeryüzünde bozgunculuk çıkaran, kötülüklerle dolu bir yaşam sürdürürlerse, bu durumda sonsuz cehennem azabını tercih etmiş olacakları kendilerine anlatılır Bu durumda söz konusu insanların Allah'ın uyarılarını dikkate alarak, bütün hal ve hareketlerini, bunların hesabını sorgu gününde verebilecekleri şekilde düzenlemeleri gerekir Ancak Allah her türlü uyarıya rağmen, bu çok açık ve net gerçeklere karşı kimi insanların kayıtsız kalabildiğini Kuran'da şöyle bildirmektedir:
İnsanların hesaba çekilecekleri (gün) yaklaştı Onlar, ise gaflet içinde yüz çeviriyorlar (Enbiya Suresi, 1)
Müşriklerin gaflet hali
İnsanların bazıları İslam'ı Kuran'a göre değil de çevrelerinden edindikleri kulaktan dolma bilgilerle, büyüklerinden duydukları, Kuran ile ilgisi olmayan uygulamalarla yaşarlar Oysa bu insanlar gerçekte İslam'ın özünden çok farklı bir dini yaşamaktadırlar Atalarından, geleneklerden kalma, batıl bir dini İslam adına benimsemişlerdir Bu yüzden, Kuran'ı okusalar bile batıl dinleri ile yorumladıklarından onu gereği gibi anlamazlar Kuran'da tarif edilen ve Peygamber Efendimiz (sav)'in sünnetinde örnekleri aktarılan gerçek imandan, mümin özelliklerinden tamamen uzak ve habersizdirler Onların bu durumu Kuran'da şöyle bildirilmektedir:
Ne zaman onlara: Allah'ın indirdiklerine uyundenilse, onlar: Hayır, biz, atalarımızı üzerinde bulduğumuz şeye uyarızderler (Peki) Ya atalarının aklı bir şeye ermez ve doğru yolu da bulamamış idiyseler? (Bakara Suresi, 170)
Onlara: Allah'ın indirdiğine ve elçiye gelindenildiğinde, Atalarımızı üzerinde bulduğumuz şey bize yeterderler (Peki,) Ya ataları bir şey bilmiyor ve hidayete ermiyor idilerse? (Maide Suresi, 104)
Onlara; Allah'ın indirdiklerine uyundenildiğinde, derler ki; Hayır, biz atalarımızı üzerinde bulduğumuz şeye uyarızŞayet şeytan, onları çılgınca yanan ateşin azabına çağırmışsa da mı (buna uyacaklar)? (Lokman Suresi, 21)
Ayetlerde açıkça bildirildiği gibi, bu insanlar Allah'ın emir ve yasaklarını Kuran'da emredildiği şekilde uygulamazlar Atalarının izinden giderler Ayetlerden bu tür kimselerin, doğru yoldan sapmış, şeytanın peşine düşmüş ve cehennem azabına doğru sürüklenen kimseler oldukları anlaşılmaktadır Bu insanlar atalarının dinini Allah'ın dinine, geleneklerini Allah'ın Kitabı olan Kuran'a tercih ettikleri için büyük bir şirk içindedirler Bağnazlık ve taassupları, enaniyet ve akılsızlıkları nedeniyle şeytan bu kişileri dinlerinde yanıltmış, onların doğru yolları üzerine oturmuş ve İslam adına çarpık bir din anlayışı benimsemelerine neden olmuştur
Müşriklerin yaşadıkları bu batıl din, Kuran'da tarif edilenden çok farklıdır Örneğin, yalnızca başları sıkıştığında ya da son derece çaresiz kaldıklarında, kimi zaman da dünya hayatının faydaları ve nefislerinin istekleri için dua ederler Kuran'da duanın nasıl tarif edildiğini, ne için ve nasıl dua etmeleri gerektiğini bildikleri halde gerçek anlamıyla uygulamazlar Şükretmeyi de tam anlamıyla yapamazlar, yalnızca, çok büyük ya da çok zor sahip oldukları bir şey için şükrederler Kuran'ı gereği gibi düşünmediklerinden her nefes alışlarında, yaşadıkları her saniyede şükretmeleri için kendilerine verilen sayısız nimet olduğunu göz ardı ederler
Böylelikle, Allah'ın varlığını bilmelerine rağmen, Allah'a ibadet edin ve O'na hiçbir şeyi ortak koşmayın(Nisa Suresi, 36) ayeti gibi, pek çok Kuran ayetinde Allah'ın, Kendisine şirk koşulmasını yasaklayan emirlerine muhalefet ederek şirk koşarlar O derece gaflet içindedirler ki, herşeyin alenen, eksiksizce ortaya döküldüğü, ahiret gününde dahi kendilerini kurtarabilmek için daha önce şirk koştuklarını inkar edecek derecede bir şuursuzluk gösterirler:
Onların tümünü toplayacağımız gün; sonra şirk koşanlara diyeceğiz ki: Nerede (o bir şey) sanıp da ortak koştuklarınız?
(Bundan) Sonra onların: Rabbimiz olan Allah'a andolsun ki, biz müşriklerden değildikdemelerinden başka bir fitneleri olmadı (kalmadı)
Bak, kendilerine karşı nasıl yalan söylediler ve düzmekte oldukları da kendilerinden kaybolupuzaklaştı (Enam Suresi, 2224)
Müşriklerin bu durumuna karşı iman edenler şöyle uyarılmışlardır:
'Gönülden katıksız bağlılar' olarak, O'na yönelin ve O'ndan korkupsakının, dosdoğru namazı kılın ve müşriklerden olmayın (O müşrikler ki,) Kendi dinlerini fırkalara ayırmış ve kendileri de parça parça olmuşlardır; ki her grup kendi elindekiyle övünüp sevinç duymaktadır (Rum Suresi, 3132)
Ayetlerden açıkça anlaşıldığı gibi, dinlerini fırkalara ayırmış müşriklerin içinde bulundukları sapkın durumu, övünç ve sevinçle karşılamaları, onların ne derece büyük bir gaflet içinde bulunduklarını göstermektedir Yaptıklarının yanlış olduğunu bildikleri, doğrulara şahit oldukları halde hakka yönelmez, kendi istek ve tutkuları doğrultusunda yaşamlarını sürdürürler
Şeytanın iman edenleri gaflete düşürme çabası
Şeytanın en büyük hedeflerinden biri, insanları Allah'ın yolundan saptırmak ve cehenneme sürüklemektir Onları olmadık kuruntularla meşgul ederek, akıllarını karıştırmaya ve sağlıklı düşünmelerini engellemeye çalışır
Mümin, aklı açık, şuurlu, herşeyi detaylı bir şekilde düşünüp isabetli kararlar veren, örnek davranışlar sergileyen bir ahlaka sahiptir Bu özellikler müminin imanının ve Allah korkusunun bir sonucudur Ancak, şeytan zaman zaman unutkanlığını, dikkatsizliğini ya da bilgisizliğini fırsat bilerek anlık da olsa mümini gaflete sürüklemek ister
Allah, Şeytan sakın sizi (Allah'ın yolundan) alıkoymasın Gerçekten o, sizin için açıkça bir düşmandır(Zuhruf Suresi, 62) ayetiyle müminleri bu tehlikeye karşı uyarır Hiç şüphesiz, şeytanın hileli düzeni pek zayıftır(Nisa Suresi, 76) ayetiyle de Allah, iman edenler için şeytanın sinsi planlarının geçersiz olduğunu müjdeler Bunu bilen şeytan, insanları saptırmaya yemin ederken, katıksızca, gönülden Allah'a iman eden ihlaslı kulları, bunun dışında tutmaktadır Kuran'da şeytanın bu yeminini içeren sözleri şöyle haber verilmektedir:
Dedi ki: Senin izzetin adına andolsun, ben, onların tümünü mutlaka azdırıp kışkırtacağım Ancak onlardan, muhlis olan kulların hariç(Sad Suresi, 8283)
Şeytan müminleri Allah'ın yolundan saptıramayacağını bildiği halde yine de vesvese vererek bir an için bile olsa kafalarını karıştırmaya, onları gaflete düşürmeye çalışır Müminlerin daha fazla ecir almalarını, Allah Katında daha yüksek dereceler kazanmalarını engellemeye çalışır
Örneğin, hayır yapacak bir kişiye bunu daha sonra yapabileceğini düşündürerek, o hayrı yapmasına engel olmaya çalışır Ya da, Müminlerden, özür olmaksızın oturanlar ile, Allah yolunda mallarıyla ve canlarıyla cehd edenler (çaba harcayanlar) eşit değildir Allah, mallarıyla ve canlarıyla cehd edenleri (çaba harcayanlar) oturanlara göre derece olarak üstün kılmıştır Tümüne güzelliği (cenneti) vaat etmiştir; ancak Allah, cehd edenleri (çaba harcayanlar) oturanlara göre büyük bir ecirle üstün kılmıştır(Nisa Suresi, 95) ayetinde belirtildiği gibi bazı müminleri Allah yolunda mücadeleden alıkoyarak, onların daha üstün dereceler kazanmalarını engellemek ister
Şeytan müminlerin, zorda, hastalıkta ve savaşın kızıştığı zamanlarda gösterebilecekleri bir anlık gevşekliği fırsat bilerek, onlara vesvese vermeye çalışır Allah insanı şüphesiz, zorlukla da denemektedir Zorluk, baskı ve sıkıntının yaşandığı zamanlarda insanların gösterdikleri tavırlar çok önemlidir Nitekim, Peygamberimiz döneminde sürekli onun yanında yer alan ve onunla birlikte savaşa çıkan müminlerden bazıları, savaşın kızıştığı zor zamanlarda gaflete kapılabilmişlerdir Bu hatalı davranışın haber verildiği ayet şöyledir:
Hani onlar, size hem üstünüzden, hem alt tarafınızdan gelmişlerdi; gözler kaymış, yürekler hançereye gelip dayanmıştı ve siz Allah hakkında (birtakım) zanlarda bulunuyordunuz (Ahzab Suresi, 10)
Allah, bu tür yanılgılar nedeniyle anlık gaflete düşen müminleri, tevbe etmeleri halinde bağışlayacağını Kuran'da müjdelemiştir Tevbe, hata yapan mümine tanınan çok büyük bir imkandır Kuran'da savaştan geri kalan üç müminin yaşadıkları pişmanlık ve Allah'ın onları bağışlaması şöyle anlatılmaktadır:
(Savaştan) Geri bırakılan üç (kişiyi) de (bağışladı) Öyle ki, bütün genişliğine rağmen yeryüzü onlara dar gelmişti, nefisleri de kendilerine dar (sıkıntılı) gelmişti ve O'nun dışında (yine) Allah'tan başka bir sığınacak olmadığını iyice anladılar Sonra tevbe etsinler diye onların tevbesini kabul etti Şüphesiz Allah, (yalnızca) O, tevbeleri kabul edendir, esirgeyendir (Tevbe Suresi, 118)
Hata yapınca, herşeyi kaybettim, bu durumu düzeltmem, telafi etmem imkansızşeklinde bir ümitsizliğe kapılmak da, şeytanın gaflete düşürmek için verdiği vesveselerden biridir Ancak mümin bu tür düşüncelerin şeytanın vesvesesi olduğunu bilir ve bu vesveselere kulak vermez Hemen Allah'a yönelir Tevbe ederek, gaflete düşmekten Allah'a sığınır
Müminlerin şeytanın vesveseleri karşısındaki bu tavırları Kuran'da şöyle bildirilir:
(Allah'tan) Sakınanlara şeytandan bir vesvese eriştiğinde (önce) iyice düşünürler (Allah'ı zikredipanarlar), sonra hemen bakarsın ki görüp bilmişlerdir (Araf Suresi, 201)
Müminler, kendilerini gaflete sürükleyecek boş kuruntulardan Allah'a sığınarak ve her an Allah'ı anarak sakınırlar Ayrıca Kuran'ı sürekli okuyup, ayetler üzerinde tefekkür ederek ve bol bol dua ederek anlık da olsa karşılaşabilecekleri gaflet tehlikesinden Allah'ın izniyle korunurlar
Gaflet halindeki insanların uyarılması
Gaflet içindeki insanlar Allah'ın kendilerine gönderilen peygamberler, elçiler, kitaplar ve uyarıcılar vasıtasıyla uyarılırlar Allah seçtiği, üstün bir anlayış ve nur verdiği elçilerini tarihin her döneminde hak dinden uzaklaşan ve gaflet içinde yaşayan kavimlere uyarıcı olarak gönderir Peygamberimiz de gaflet içindeki bir kavme uyarıcı olarak gönderilmiştir:
Babaları uyarılmamış, böylece kendileri de gafil kalmış bir kavmi uyarman için (gönderildin) (Yasin Suresi, 6)
Gaflet içindeki bu kavmin uyarılması için Allah, Peygamberimiz Hz Muhammed'i seçmiş, O'na kavmini uyarıp korkutma ve hak dini tebliğ etme görevini vermiştir Peygamberimize bu görevini bildiren ayetlerden biri şöyledir:
İş(in) hükme bağlanıp biteceği, hasret gününe karşı onları uyar; onlar bir gaflet içindedirler ve onlar inanmıyorlar (Meryem Suresi, 39)
Peygamberler ve uyarıcılar gönderildikleri toplumlara Allah'ın ve ahiretin varlığını, Rabbimizin üstün kudretini anlatmış, Allah'ın varlığının yerdeki ve göklerdeki delillerini göstermişlerdir Birçok tebliğ yöntemi kullanarak insanları Allah'a imana ve itaate davet etmişlerdir Oysa insanların çoğu, göklerde ve yerdeki sayısız harika sisteme ve düzene rağmen Allah'ın kudretini gereği gibi takdir edememiş, gaflet içinde Allah'tan yüz çevirmeye devam etmişlerdir
Örneğin Hz Musa kavmini, Allah'ın varlığını ve üstün kudretini gösteren birçok mucizeyle uyarmıştır Fakat kavmi tüm bu mucizelere rağmen, zulüm ve büyüklenmeleri nedeniyle inkarda diretmişlerdir Vicdanları kabul ettiği halde inkarda direten ve gafletlerini sürdüren bu tür kimselerin durumu ayetlerde şöyle tarif edilir:
Ayetlerimiz onlara, gözler önünde sergilenmiş olarak gelince dediler ki: Bu, apaçık olan bir büyüdürVicdanları kabul ettiği halde, zulüm ve büyüklenme dolayısıyla bunları inkar ettiler Artık sen, bozguncuların nasıl bir sona uğratıldıklarına bir bak (Neml Suresi, 1314)
Allah, insanları her an çeşitli vesilelerle uyarır Şu anda okuduğunuz bu yazı, imanlı bir kişinin sözleri, kişinin kendi vicdanı, basında çıkan ibret verici bir haber ya da yazı vasıtasıyla bu uyarılar insana ulaşır İnsanın duyduğu ve gördüğü herşey aslında Allah'ın dilemesiyle insanların karşısına çıkan, Allah'tan geldiğinin bilincine vararak değerlendirdikleri takdirde, onları Allah'a yönelten birer uyarıcıdır
Allah ayetlerinde, türlü vesilelerle uyardığı, gerçekleri hatırlattığı insanlara, kendilerini düzeltmelerini ve doğru yolu bulmalarını emretmektedir