Günümüzde artık bağırsaklar, “vücudun ikinci beyni” olarak nitelendiriliyor. Bağırsaklar neden insan sağlığı için bu kadar değerli? Mikrobiyotanın önemini kısaca anlatır mısınız?
Vücudumuzun en büyük enerji kaynağı yediklerimizdir. Normalde beynimiz, büyüklük açısından tüm vücudumuzun %2’ni oluşturur. Ancak beyin, vücudumuza besinlerle alınan enerjinin tek başına % 20’ni tüketen bir organdır. Bu nedenle ne ile beslendiğimiz beyin açısından çok önemlidir. Yani ağzımıza aldığımız her maddenin beyin üzerinde etkisi vardır. Mutluluğumuzu, neşeli yada depresif olmamızı, zevkli ya da zevksiz olmamızı, duygulu yada duygusuz olmamızı sağlayan dopaminin % 70’i, serotonin denilen hormonun %95’ bağırsaklardan salgılanmaktadır. Bu salgılar yediğimiz maddelerden etkilenen mikrobiyota ile direkt ilişkilidir. İnsanın yaşamını devam ettirebilmesi için gerekli olan savunma sisteminin %80-85’i bağırsaklarımızda yaşayan, kişiye göre sayısı 100 trilyon ile 160 trilyon arasında değişen, muhteşem canlı bir dünya ile sağlanmaktadır. Bu gün anlaşıldı ki, kanserlerin önemli bir kısmının oluşumunda, sadece %10’u soydan gelen mutasyonlarla gelişmektedir. Gerisi sonradan oluşan somatik, yani çevresel (beslenme, sigara, radyasyon, mikrobiyotadaki değişiklikler) mutasyonlarla ortaya çıktığı tespit edildi. Biz biliyoruz ki; bağırsak mikrobiyotası, oldukça kompleks, sayısı 100 trilyonu aşan, dinamik bir mikrobiyal topluluktur. Bunlar, metabolik, immünolojik ve savunma fonksiyonlarını bir denge içinde götürürler. İşte Muhteşm dünya dediğimiz 100-160 trilyonluk bu mikrobiyotadaki bu bozulmanın (dysbiosis), Bir çok hastalığın oluşmasında ve karsinogenezis dediğimiz kanser oluşumundaki bulmacadaki eksik parçanın, yeni bir OYUNCU olan mikrobiyotadaki bozulma olduğunu yeni tespit ettik. İşte kanser bilinmeyenindeki eksik parçanın mikrobiyota olduğunu ve mikrobiyotadaki bozulma ile hücre siklüsu bozulmakta, toksinlerin üretimi ile veya kanserojenik metabolik ürünler ile, ev sahibinin (host) inflamatuvar cevabını istediği yönde düzenleyerek, kansere yol açabilmektedir. Artık yapılan bir çok çalışmada da gösterildi ki, İntestinal mikrofloranın metabolik etkisi, bir çok kansere yol açmaktadır.Gerçekten de, Sirozda, Pankreas, Akciğer, Kolorektal ve karaciğer kanserinin oluşmasında, disbiyotik mikrobiyotanın rolü kesin olarak gösterilmiştir.
Modern yaşamda insanların çok sık karşılaştığı depresyonun esas sebebi büyük olasılıkla bağırsaklarımızdaki muhteşem canlı dünyadaki dengenin bozulmasıdır. Uzun zamandır “ben”liğimizin yalnızca beyinden oluştuğunu düşünüyorduk. Ama artık “ben” liğimizin oluşmasında bağırsakların ciddi rolü olduğunu biliyoruz. Yani vücudun 2.ci beyni bağırsaklarımızdır. Bağırsaklarımız aslında insandaki mental beynin dışında 2.ci DUYGUSAL BEYİNDİR. Bağırsaklarımız bizim, mutlu ya da mutsuz, neşeli ya da depresif, iyi yada kötü insan olmamızda, etkili olduğu için insan sağlığı için çok gereklidir.
Gaita nakli nedir, neden önemlidir ve nasıl yapılır? (Kimler yaptırabilir, alıcı ve verici neye göre belirlenir?).
Fekal mikrobiyota transplantasyonu (FMT), gaita transplantasyonu ve gaita nakli olarak ta adlandırılan bu işlem, sağlıklı bir donörden alınan gaitanın, çeşitli işlemlerden geçirilerek, gaita kısmı atıldıktan sonra, 100-160 trilyon civarındaki muhteşem canlı bir mikroflora kısmının, alıcının gastrointestinal sistemine (GİS) yerleştirilmesi işlemidir.
Gaita naklini, bilinci yerinde olan herkes yaptırabilir. Alıcıda yani hastada, gaitasında ve kanında çeşitli enfeksiyonlar olabilir, onların tedavisi yapıldıktan sonra gaita nakli yapılmalıdır. Donör, çeşitli testler ile sağlıklı olduğu teyit edilmiş, yakını yada herhangi 3. bir kişi olabilir. Cinsiyet fark etmez.
Gaita nakli hangi hastalıkların tedavisinde kullanılıyor? En çok dikkat çeken hastalıkları birer cümle ile anlatır mısınız?
En sık kullanılan endikasyonlar :
1- Çocukluk ve erişkinde C. Difficile’ye bağlı kronik psödomembranöz enterokolit ishalinde
2- Erişkinlerde Ülseratif Kolit ve Crohn Hastalığında
3- İrritable barsak sendromu- Spastik kolon
4- Kronik İSHAL / Kronik KABIZLIK
5- Kronik yorgunluk sendromu
Metabolik Hastalıklar
6- Tip-1 ve Tip-2 Diyabetes Mellitus,
7- Obezite,
8- Alkolik olmayan karaciğer yağlanması
9- İnsülin rezistansı
Nörölojik Hastalıklar
10- Multiple skleroz
11- Autism
12- Parkinson hastalığı
13- Miyoklonik distoni
14- Alopesi denilen saç dökülmesinde
15- İdiopatik Trombositopenik Purpura
16- Ateroskleroz ve İskemik kalp hastalığı
17- Kolelitiyazis (safra kesesi taşları)
18- Ailevi Akdeniz Ateşi (FMF)
19- Ağız kokusu (halitosis)
20- Astım
21- Artrit denilen eklem ağrıları
22- Ekzema
23- Fibromiyalji
24- Hay fever denilen bahar nezlesi / saman nezlesi
25- Hiperkolesterolemi
26- Duygu ve durum bozuklukları
27- Hepatik ansefalopati
28- Çöliyak hastalığı
29- Hashimato’s troiditi
30- Oksalik asit içeren böbrek taşları
Ayrıca
31 - Kolon polipleri ve kolon kanseri
32- Mide kanseri ve lenfomalar
Sizin MS tedavisinde gaita nakli ile ilgili çalışmalarınız var, bu çalışmalar ne aşamada?
MS ile ilgili olarak 26 hastaya gaita nakli yapabildik. Bu araştırma dünyada ilk araştırmadır. Hastaların özellikleri nedeni ile oldukça zor ilerlemektedir. Çünkü fiziksel engelli oldukları için, kolon temizlikleri çok zor olmaktadır. Bu araştırmada şu ana kadar 6 hastada çok ciddi düzelme gördük, 2 hasta yürüteci walkırı bırakarak duvara tutunup yürüyecek hale geldi.
Yöntem kanser tedavisinde veya kanserden korunmada kullanılıyor mu, özellikle hangi kanserler ve bununla ilgili yayın var mı?
Direkt olarak kanser tedavisinde kullanılacak seviyede ilerleme henüz yok. Ancak hastalıklı mikrofloranın kesin olarak kansere yol açtığı ispat edildi. Bu nedenle önleyici tedavi olarak kullanılması önerilmektedir. Şu ana kadar yapılmış çok çalışma var. Şu anda bir çok kanser tipinin oluşmasında etkili olduğu gösterildi. Sirozda, portal hipertansiyonda ve karaciğer kanserinde, pankreas, akciğer, kolon ve ağız kanserinde disbiyotik (hastalıklı) mikrobiyotanın etkili olduğu artık kesin olarak kabül edildi.
10- Gaita naklinin herhangi bir komplikasyonu var mı? (Alıcı ve verici açısından)
Verici açısından hiç bir komplikasyonu yok. Alıcı açısından uzun dönem komplikasyonları bilinmiyor ve bu konu ile ilgilenen 6-7 merkezin en çok merak ettiğimiz konuda budur. Akut dönemde alıcıda ateş enfeksiyon, bulantı gibi çok rahat kontrol edilebilecek hafif komplikasyonlar var.