iltasyazilim
FD Üye
Garipçiler: Orhan Veli, Melih Cevdet Anday, Oktay Rıfat Horozcu ’nun oluşturduğu bir topluluktur
Onlara kadar şiir, bitmiş görülen kolay şeyleri anlatmalıydı Alaycı ve nükteciydiler Aydınları bırakıp halka yöneldiler Şiirde, ölçü, kafiye, bent gibi durumlar değil sayılmıştır Serbest şiir başat olmuştur
Dil, sürekli bir özleşme ve arınma çabasındadır Roman ve hikayede serim, düğüm, netice bölümleri umursanmamıştır Şairaneliğe kaçmadan, mecazsız yazdılar Soyut temalar yerine ekmek derdi, jurnal şeyler işlendi “ Konunun bayağısı yoktur, ancak işleyişte bayağılık vardır diye düşünürler
En çok görülen temalar: yaşama sevinci, tabiat sevgisi, çocukluğa dönüş, vefat, insan sevgisi, aşk
1941 yılından sonra Türk şiirinde görülen ve öncülüğünü Orhan Veli KANIK, MCevdet ANDAY, Oktay Rıfat üçlüsünün yaptığı edebiyat akımı Bu üç şair, şiirde sürüp gitmekte olan fazla duygusallığa, şairaneliğe, banal söyleyişe başkaldıran şiirlerini toplayarak Garip adında bir kitap yayımladırlar
Bu şiirlerdeki yenilikler nelerdi peki ? Bu şairler neye karşı çıkıyor, neyi başkalaştırmak istiyorlardı ? Garipçiler diye adlandırılan bu şairler, yeni bir şiir anlayışı getiriyor, şiirimizin yapısında köklü şartların değişmesi gerçekleştirmek istiyorlardı Onlara göre; şiirden uyak atılmalıydı Uyağın işlevi, ilkel insanın şiiri aklında tutmasından başka bir şey değildi Bugünkü insan ilkel olmadığına göre, uyağın işlevi kalmamıştı ve kaldırılmalıydı Uyakla beraber her türlü laf ve kasıt sanatı da bırakılmalıydı Gerçekte bu sanatların amacı, doğayı değiştirme, nesne ve varlıkları olduğundan başka bir şekilde göstermektir Bu yol bugüne kadar yüzlerce sanatçı kadar sınanmış, edebiyata bir şey kazandırmamıştır Bunun gibi, hece ölçüsü de, aruz ölçüsü de gereksizdir Ölçüye bağlanma yaratıcılığı engeller Keza şiir, duygudan fazla akla dayanmalı, duygunun yada duyarlılığın ürünü olan şairanelikten arındırılmalıdır Bu arındırma; müzik ve resim gibi öbür sanatlardan gelen tüm öğeleri de içermelidir Daha doğrusu, geleneksel şiirin benimsediği her şey, yeni şiirin dışarıya tutulmalıdır Şiirde önemli olan anlamdır Bu anlamda çoğunluğun tadına
varabileceği bir özellik taşımalıdır Bugüne kadar yalnız varlıklı kesimlere seslenmiş olan şiir, artık çoğunluğa seslenmelidir Bu bakımdan şiire özgü bir dil yoktur, halkın dilinde ve yaşamında yer alan her kelime şiire girer Bu fikirler Ilginç şiirinin niteliklerini de oluşturmuştur
Ölçüsüz, kafiyesiz, söz ve anlam sanatlarından soyunmuş, çıplak, yalın anlatımlı bir şiirdir bu Mısra örgüsü yönünden de öbür bir yapısı vardır Konusunu bayağı bir insanın yaşamından almıştır Dili de alışık şiir dilinden ayrılıklar gösterir Mesela nasır, pabuçgibi sözcükler şiire sokulmuştur Bu Nedenle şiirin dili yapaylıktan, kitapsallıktan kurtulmuştur Şiir tam olarak duyguya değil, akla dayandırılmış, şairanelikten olabildiğince uzaklaştırılmıştır Ilk Olarak yadırganmıştır bu davranış Alaya alınmış, tepkiyle karşılanmıştır Garipçiler'in şiiri Oysa bu alay ve tepki gitgide artarak azalmış, bu şiirin yandaşları çoğalmıştır Hececi, halkçı, öz şiirci ve serbestçiler arasından da bu akıma kayanlar çıkmıştır öte yandan bu yıllarda şiir yazmaya başlayanların tümü Ilginç şiirini örneksemişlerdir Bu örneksemeler arttıkça, kişiliklerin ayrılığını yansıtmayan, kumaşı aynı tezgahta dokunmuş tek alıcı bir şiir çıkmıştır ortaya Şiirsiz şiirüretmek ortak bir tutuma dönüşmüştür Bu cereyan 1950'li yıllara değin sürmüştür Yine De Orhan Veli ve öteki arkadaşları şairaneliği yıktıktan, oturmuş beğeniyi sarstıktan daha sonra kimi şiirlerinde aleyhinde çıktıkları öğelere her yerde dönmüşlerdir Çünkü girişimlerinin şiiri nasıl bir noktaya ulaştırdıklarının farkına varmışlarıdr Bu konuyla ilgili olarak Orhan Veli 1949 yılında şunları söylemektedir :
Şiirlerimizin yadırganışı yalnızca alışkın kalıpların dışına çıkışımızdan değil, çıkmak isteyişinden, bunda farklı bir keyif buluşundandı Gayretimizin nasıl bir sebebe ulaştığını anlayınca biz de yumuşar gibi olduk Gelgelelim, bu vesileyle şiire girmiş olan bazı şeyler, şiirin öz malı imiş gibi, yerleşti kaldı Bunlardan biri eski şiirin yüksekten konuşmasına karşılık, şiire sokulan, alelade konuşma; diğer taraftan eski şiirin büyük konularının, büyük heyecanlarının yanı başında yer alan, küçük alelade olaylar, minik alelade insanlardı Birincil niyat hiç bir şeyin şiir dışı kalmamasını sağlamaktı Lakin, bu yeni şiir yavaşça yayılıp bir çok kimse kadar tutulunca meslek değişti Genç okur yazarlar, hatta bu işle uğraşanlar, sandılar fakat şiir yalnız minik olayların, yalnız alelade bir dille anlatılmasından meydana gelir Böyle böyle bu basitlik, bu aleladelik şiirin bir tarafı, bir şartı oldu
Acayip şiirinin zahmetsizce tutunuşunda içerdiği kolaylığın büyük payı olmuştur Ayrıca bu şiir serbestçilerin şiiriyle de, kimi yönleriyle uyuşuyordu Çünkü, Garipçilerin gerçekleştirmek istediği, şairaneliği yıkma, çalışan geniş yığınların şiirini yaratma, ölçüye bağlanmama, günlük dile yaslanma, doğal ve doğru olma, insan ve toplum sorunlarına yönelme ilk olarak Nazım Hikmet almak üzere bağımsızlık şiire yönelmiş öbür şairlerinde peşinde koştukları özelliklerdi Buna karşın arasında kimi ayrılıklarda vardır Garip şiiri coşku ve hitabe havasından uzaktan bir söyleyişle; üstü kapalı, hiciv yazarı bir tutumla toplumsal sorunlara eğilirken; Nazım Hikmet ve onun çizgisinden ilerleyenler bunu açıktan, coşkuyla yapmaya girişmişlerdir
*1940'ta Garipçiler adıyla meydana çıkan topluluğun ortaya koyduğu bir sanat anlayışıdır
* Şiirde her türlü kurala ve belirtilmiş kalıplara karşısında çıkmışlardır
*Şiirde ölçü, kafiye ve dörtlüğe karşısında çıkmışlardır
*Şiirde şairaneliği, mecazlı söyleyiş ve sanatları kabul etmediler
*Süslü, sanatlı dile karşısında çıkıp sade bir dil kullandılar
*Şiirde o güne değin işlenmedik konuları ele aldılar
*Konuşma dili ile günlük bayağı konuları işlediler
*İşledikleri konular günlük hayattan basmakalıp insanların problemleri, yaşama sevinci ve hayattaki bir takım garipliklerdir
*Halk deyişlerinden yararlanmışlar, toplumsal yergiye yer vermişlerdir
Garipçiler: Orhan Veli, Melih Cevdet Anday, Oktay Rıfat Horozcu ’nun oluşturduğu bir topluluklardır *
Onlara kadar şiir, bitmiş görülen kolay şeyleri anlatmalıydı Alaycı ve nükteciydiler Aydınları bırakıp halka yöneldiler Şiirde, ölçü, kafiye, bent gibi durumlar değil sayılmıştır Serbest şiir başat olmuştur
Dil, sürekli bir özleşme ve arınma çabasındadır Roman ve hikayede serim, düğüm, netice bölümleri umursanmamıştır Şairaneliğe kaçmadan, mecazsız yazdılar Soyut temalar yerine ekmek derdi, jurnal şeyler işlendi “ Konunun bayağısı yoktur, ancak işleyişte bayağılık vardır diye düşünürler
En çok görülen temalar: yaşama sevinci, tabiat sevgisi, çocukluğa dönüş, vefat, insan sevgisi, aşk
1941 yılından sonra Türk şiirinde görülen ve öncülüğünü Orhan Veli KANIK, MCevdet ANDAY, Oktay Rıfat üçlüsünün yaptığı edebiyat akımı Bu üç şair, şiirde sürüp gitmekte olan fazla duygusallığa, şairaneliğe, banal söyleyişe başkaldıran şiirlerini toplayarak Garip adında bir kitap yayımladırlar
Bu şiirlerdeki yenilikler nelerdi peki ? Bu şairler neye karşı çıkıyor, neyi başkalaştırmak istiyorlardı ? Garipçiler diye adlandırılan bu şairler, yeni bir şiir anlayışı getiriyor, şiirimizin yapısında köklü şartların değişmesi gerçekleştirmek istiyorlardı Onlara göre; şiirden uyak atılmalıydı Uyağın işlevi, ilkel insanın şiiri aklında tutmasından başka bir şey değildi Bugünkü insan ilkel olmadığına göre, uyağın işlevi kalmamıştı ve kaldırılmalıydı Uyakla beraber her türlü laf ve kasıt sanatı da bırakılmalıydı Gerçekte bu sanatların amacı, doğayı değiştirme, nesne ve varlıkları olduğundan başka bir şekilde göstermektir Bu yol bugüne kadar yüzlerce sanatçı kadar sınanmış, edebiyata bir şey kazandırmamıştır Bunun gibi, hece ölçüsü de, aruz ölçüsü de gereksizdir Ölçüye bağlanma yaratıcılığı engeller Keza şiir, duygudan fazla akla dayanmalı, duygunun yada duyarlılığın ürünü olan şairanelikten arındırılmalıdır Bu arındırma; müzik ve resim gibi öbür sanatlardan gelen tüm öğeleri de içermelidir Daha doğrusu, geleneksel şiirin benimsediği her şey, yeni şiirin dışarıya tutulmalıdır Şiirde önemli olan anlamdır Bu anlamda çoğunluğun tadına
varabileceği bir özellik taşımalıdır Bugüne kadar yalnız varlıklı kesimlere seslenmiş olan şiir, artık çoğunluğa seslenmelidir Bu bakımdan şiire özgü bir dil yoktur, halkın dilinde ve yaşamında yer alan her kelime şiire girer Bu fikirler Ilginç şiirinin niteliklerini de oluşturmuştur
Ölçüsüz, kafiyesiz, söz ve anlam sanatlarından soyunmuş, çıplak, yalın anlatımlı bir şiirdir bu Mısra örgüsü yönünden de öbür bir yapısı vardır Konusunu bayağı bir insanın yaşamından almıştır Dili de alışık şiir dilinden ayrılıklar gösterir Mesela nasır, pabuçgibi sözcükler şiire sokulmuştur Bu Nedenle şiirin dili yapaylıktan, kitapsallıktan kurtulmuştur Şiir tam olarak duyguya değil, akla dayandırılmış, şairanelikten olabildiğince uzaklaştırılmıştır Ilk Olarak yadırganmıştır bu davranış Alaya alınmış, tepkiyle karşılanmıştır Garipçiler'in şiiri Oysa bu alay ve tepki gitgide artarak azalmış, bu şiirin yandaşları çoğalmıştır Hececi, halkçı, öz şiirci ve serbestçiler arasından da bu akıma kayanlar çıkmıştır öte yandan bu yıllarda şiir yazmaya başlayanların tümü Ilginç şiirini örneksemişlerdir Bu örneksemeler arttıkça, kişiliklerin ayrılığını yansıtmayan, kumaşı aynı tezgahta dokunmuş tek alıcı bir şiir çıkmıştır ortaya Şiirsiz şiirüretmek ortak bir tutuma dönüşmüştür Bu cereyan 1950'li yıllara değin sürmüştür Yine De Orhan Veli ve öteki arkadaşları şairaneliği yıktıktan, oturmuş beğeniyi sarstıktan daha sonra kimi şiirlerinde aleyhinde çıktıkları öğelere her yerde dönmüşlerdir Çünkü girişimlerinin şiiri nasıl bir noktaya ulaştırdıklarının farkına varmışlarıdr Bu konuyla ilgili olarak Orhan Veli 1949 yılında şunları söylemektedir :
Şiirlerimizin yadırganışı yalnızca alışkın kalıpların dışına çıkışımızdan değil, çıkmak isteyişinden, bunda farklı bir keyif buluşundandı Gayretimizin nasıl bir sebebe ulaştığını anlayınca biz de yumuşar gibi olduk Gelgelelim, bu vesileyle şiire girmiş olan bazı şeyler, şiirin öz malı imiş gibi, yerleşti kaldı Bunlardan biri eski şiirin yüksekten konuşmasına karşılık, şiire sokulan, alelade konuşma; diğer taraftan eski şiirin büyük konularının, büyük heyecanlarının yanı başında yer alan, küçük alelade olaylar, minik alelade insanlardı Birincil niyat hiç bir şeyin şiir dışı kalmamasını sağlamaktı Lakin, bu yeni şiir yavaşça yayılıp bir çok kimse kadar tutulunca meslek değişti Genç okur yazarlar, hatta bu işle uğraşanlar, sandılar fakat şiir yalnız minik olayların, yalnız alelade bir dille anlatılmasından meydana gelir Böyle böyle bu basitlik, bu aleladelik şiirin bir tarafı, bir şartı oldu
Acayip şiirinin zahmetsizce tutunuşunda içerdiği kolaylığın büyük payı olmuştur Ayrıca bu şiir serbestçilerin şiiriyle de, kimi yönleriyle uyuşuyordu Çünkü, Garipçilerin gerçekleştirmek istediği, şairaneliği yıkma, çalışan geniş yığınların şiirini yaratma, ölçüye bağlanmama, günlük dile yaslanma, doğal ve doğru olma, insan ve toplum sorunlarına yönelme ilk olarak Nazım Hikmet almak üzere bağımsızlık şiire yönelmiş öbür şairlerinde peşinde koştukları özelliklerdi Buna karşın arasında kimi ayrılıklarda vardır Garip şiiri coşku ve hitabe havasından uzaktan bir söyleyişle; üstü kapalı, hiciv yazarı bir tutumla toplumsal sorunlara eğilirken; Nazım Hikmet ve onun çizgisinden ilerleyenler bunu açıktan, coşkuyla yapmaya girişmişlerdir
*1940'ta Garipçiler adıyla meydana çıkan topluluğun ortaya koyduğu bir sanat anlayışıdır
* Şiirde her türlü kurala ve belirtilmiş kalıplara karşısında çıkmışlardır
*Şiirde ölçü, kafiye ve dörtlüğe karşısında çıkmışlardır
*Şiirde şairaneliği, mecazlı söyleyiş ve sanatları kabul etmediler
*Süslü, sanatlı dile karşısında çıkıp sade bir dil kullandılar
*Şiirde o güne değin işlenmedik konuları ele aldılar
*Konuşma dili ile günlük bayağı konuları işlediler
*İşledikleri konular günlük hayattan basmakalıp insanların problemleri, yaşama sevinci ve hayattaki bir takım garipliklerdir
*Halk deyişlerinden yararlanmışlar, toplumsal yergiye yer vermişlerdir
Garipçiler: Orhan Veli, Melih Cevdet Anday, Oktay Rıfat Horozcu ’nun oluşturduğu bir topluluklardır *