adanali
FD Üye
- Katılım
- Eki 20, 2019
- Mesajlar
- 2,792
- Etkileşim
- 0
- Puan
- 36
- Yaş
- 36
- Konum
- Adana
- Web sitesi
- bilgilihocam.com
- F-D Coin
- 69
Gayba İman Ne Demektir?
Gayb, “ gizli olan, görünmeyen” demektir. Kur’an-ı Kerim muttakilerden, yani takva sahibi müminlerden bahsederken onların en büyük özelliği olarak “gayba imanlarını” gösterir. “Onlar –o muttakiler- gayba iman ederler”( Bakara Suresi ,3) mealindeki ayet-i kerimeyi tefsir eden alimlerimiz, gayba imana iki şekilde mana verirler.
Birincisi, “Onlar görmedikleri halde, akli ve nakli delillere dayanarak iman ederler.” Diğeri ise, “Onlar gıyaben dahi iman ederler.” Yani münafıklar gibi sadece müminler arasında değil, gıyaben de Allah’a ve resulüne (asm.) iman ederler.
Gayb iki ayrı manaya gelir: Birincisi, hakkında hiçbir şey bilmediğimiz, yalnız Allah’ın malumu olan haller, hadiseler, alemlerdir ki, bunlar imana konu değildirler. İman, bu gayb için değil, ancak Kur’anın haber verdiği ve Peygamber Efendimizin (asm.), hakkında açıklamalardan bulunduğu gayb için söz konusudur.
“Bizce gayb, görülemeyen değil, görülmeyen demektir. Biz delilsiz olan gayba değil, delili olan gayb-ı makule iman ediyoruz.” (Hak Dini Kur’an Dili)
“Gayba iman” denilince akla ilk gelen, Allah’a ve diğer iman rükünlerine imandır. Bunlar hep gaybdır.
İnanmada ilk adım kalben tasdiktir. Bu tasdikin başlangıcı da anlamak. Beş duyu anlamaya, anlama da inanmaya yardımcı olur. Sadece beş duyunun sınırları içinde dolaşan, onları aşamayan insanlar, hükmen hayvanlıktan kurtulmuş değillerdir. His ile bilme, hayvanların sahası; hissini akla hizmet ettirip anlama, kavrama ve nihayet inanma ise insanın vazifesidir.
İnsan bir meyve ağacına bakmakta hayvanla müşterektir. O ağacın içinde harika bir fabrikanın çalıştığını, yapraklarında fotosentez olayının cereyan ettiğini, o meyvelerin bütün bir ağaçtan, hatta kainattan, süzülerek meydana geldiğini ise ancak o insan kavrayabilir.
Onun için, mutlak manada “insan” denilince, gayba iman eden “mü’min” hatıra gelmelidir.
İşte, o gayba inananlardır ki, nimette boğulmaz, mün’imi, yani o nimeti ihsan edeni tanırlar. Esere saplanıp kalmaz, o eseri yapan Halik’ı tanır ve bilirler. Gayba inanmayanlar ise, sofranın tabakları, kitabın yaprakları, yahut fabrikanın bölmeleri arasında dolaşıp duran bir böcek gibi, bu alem ve içindekilerden, hakiki manada, istifade edemez, hayatlarını zayi eder giderler.
Gayb, “ gizli olan, görünmeyen” demektir. Kur’an-ı Kerim muttakilerden, yani takva sahibi müminlerden bahsederken onların en büyük özelliği olarak “gayba imanlarını” gösterir. “Onlar –o muttakiler- gayba iman ederler”( Bakara Suresi ,3) mealindeki ayet-i kerimeyi tefsir eden alimlerimiz, gayba imana iki şekilde mana verirler.
Birincisi, “Onlar görmedikleri halde, akli ve nakli delillere dayanarak iman ederler.” Diğeri ise, “Onlar gıyaben dahi iman ederler.” Yani münafıklar gibi sadece müminler arasında değil, gıyaben de Allah’a ve resulüne (asm.) iman ederler.
Gayb iki ayrı manaya gelir: Birincisi, hakkında hiçbir şey bilmediğimiz, yalnız Allah’ın malumu olan haller, hadiseler, alemlerdir ki, bunlar imana konu değildirler. İman, bu gayb için değil, ancak Kur’anın haber verdiği ve Peygamber Efendimizin (asm.), hakkında açıklamalardan bulunduğu gayb için söz konusudur.
“Bizce gayb, görülemeyen değil, görülmeyen demektir. Biz delilsiz olan gayba değil, delili olan gayb-ı makule iman ediyoruz.” (Hak Dini Kur’an Dili)
“Gayba iman” denilince akla ilk gelen, Allah’a ve diğer iman rükünlerine imandır. Bunlar hep gaybdır.
İnanmada ilk adım kalben tasdiktir. Bu tasdikin başlangıcı da anlamak. Beş duyu anlamaya, anlama da inanmaya yardımcı olur. Sadece beş duyunun sınırları içinde dolaşan, onları aşamayan insanlar, hükmen hayvanlıktan kurtulmuş değillerdir. His ile bilme, hayvanların sahası; hissini akla hizmet ettirip anlama, kavrama ve nihayet inanma ise insanın vazifesidir.
İnsan bir meyve ağacına bakmakta hayvanla müşterektir. O ağacın içinde harika bir fabrikanın çalıştığını, yapraklarında fotosentez olayının cereyan ettiğini, o meyvelerin bütün bir ağaçtan, hatta kainattan, süzülerek meydana geldiğini ise ancak o insan kavrayabilir.
Onun için, mutlak manada “insan” denilince, gayba iman eden “mü’min” hatıra gelmelidir.
İşte, o gayba inananlardır ki, nimette boğulmaz, mün’imi, yani o nimeti ihsan edeni tanırlar. Esere saplanıp kalmaz, o eseri yapan Halik’ı tanır ve bilirler. Gayba inanmayanlar ise, sofranın tabakları, kitabın yaprakları, yahut fabrikanın bölmeleri arasında dolaşıp duran bir böcek gibi, bu alem ve içindekilerden, hakiki manada, istifade edemez, hayatlarını zayi eder giderler.