Geç Tunç Çağında Ticari Bir Kent UGARİT Ugarit Krallığı'nın hükmettiği alan günümüzün Lazkiye kentinin kuzeyinde ve güneyinde sahil boyunca uzanan sıcacık bir ovayı ve bölgeyi Asi vadisi ile iç bölgelerden ayıran, Suriye Alevileri�nin tanrısal dağı Cebel Ansariye'nin yamaçlarını kapsamaktadır Bu alanın, kuzeyde yerel mitolojide tanrı Baal'in yaşadığı yer olan Cebel Akra Dağı�nın yüksek kayalıkları ve güneyde de ovanın deniz ile yalıyar arasında boğulup kalmış olması, 2000 kilometrekareyi hiçbir zaman aşmamış bir çevrenin doğal sınırlarını çizmektedir Günümüzde Ras Şamra olarak tanıdık Ugarit kenti adı ilk olarak Ebla Arsivleri, Tellel Amarna mektupları ve Boğazköy'de ortaya çıkarılan Hitit yazılmış belgelerinde görülmüştür Lazkiye kentinin 10 kilometre kuzeyinde ve sahilden takriben 1 kilometre uzaktan yer alan Ras Şamra höyüğü 1929 yılında bir rastlantı sonucu keşfedilmiş ve höyüğün ana ikâmetgâh merkezi yeniden aynı sene Claude F A Schaffer başkanlığında Fransız bir ekip göre kazılmaya başlanmıştır 1939 yılına kadar süren incelemeler IIDünya Savaşı ile kesintiye uğrasa da 1948'de bitmiş başlar 1972 yılında HContenson tarafından yürütülen kazı, 1975'cilt itibaren ise Marguerite Youn idaresinde devam etmektedir Ras Şamra'da süregelen çalışmalar sonucunda şehrin mahalleleri, mabetleri, sur kalıntıları, büyük bir krali sarayı ve çok sayıda tableti bulunmuştur Lüzum kentin adının tespiti gerekse de önemi ve sürdürdüğü milletlerarası ilişkilerin boyutu, elde edilen yazılmış belgelerin zenginliği ve çeşitliliğinin bir sonucu olarak karşımıza çıkar Ugarit kazıları verileri ışığında, bu merkezde beş kültür katı tespit edilmiştir Burada Neolitik Dönem�den itibaren güvenilir stratigrafik evraklar elde edilmiştir Birincil yerleşim (V Kat), MÖ 7 binyıla ait küçük bir kasabadır Akeramik Neolitik Dönem�e tarihlenen bu katmanda çakmaktaşı endüstrisi, geç dönemlerinde ise hafif ve güneşte kurutulmuş çanak çömlek yapımı görülmektedir IV katın tamamı ve III katın bir kısmında ise Kalolitik Dönem izleri bulunur Bu dönemde kuzeydoğu ve doğudan ırksa gruplar gelmeye başlamıştır Keza Mezopotamya ve Akdeniz etkisi de kendini göstermeye başlar Erken Kalkolitik Devir baştan başa Kuzey Irak kültürleri etkisi, Hassuna ve Halaf boyalı çanak çömlekleri çoğu kez görülür Geç Kalkolitik Çağ�da da yeniden Mezopotamya etkisi başat olur ve özellikle de Ubaid etkin, monogrom, geometrik, boyalı çanak çömlekler olarak karşımıza çıkarlar Daha sonraki dönemlerde ise bakırdan yapılan birincil araçlar, çakmaktaşı endüstrisi ile rekabete girer III katın hemencecik üzerine eşit gelen Erken Bronz Devir (3 Binyıl) katmanlarında ise artı boyalı çanak çömlek görülmezken, burnished ware ile Anadolu etkisini yansıtan parlatılmış kırmızı kaplar uyarı çeker Erken Bronz Devir III�ün başlangıcıyla birlikte de metal işçiliği süratli bir gelişim sürecine girer Bu çağın ortalarında ise( MÖ 20001900 ) metal işçiliğinde uzman göçmenler gelmeye başlar Ras Şamra höyüğünün katları olan II ve I katmanlar da MÖ 2 binyıla yani Hitit ile Assur Ticaret Kolonileri Dönemi�ne denk gelmektedir Ras Şamra; ılıman Akdeniz iklimi baştan sona Suriye'nin iç bölgeleri gibi verimsiz olmayıp bol yağış bölge ve bunun sonucunda da verimli toprağa sahip bir coğrafyada yer almaktadır Bundan kaynaklı antik çağlarda üzüm ve zeytin yetiştiriciliği gibi tarımsal faaliyetlerde de gelişme gösterir Yakınındaki dağdan elde ettiği orman zenginliği ile de bu medenilik ahşap ve ahşap oymacılığında gelişme göstermiştir Ama esas zenginliğinin ve gelişmişliğinin aşağıda yatan ana etmen şüphesiz coğrafi konumudur Çünkü burası Kuzey Suriye'nin tek manâlı limanıdır ve Lübnan ile Filistin sahil kentlerinden daha büyük bir hinterlanda sahiptir Ayrıca Mezopotamya'dan başlayarak Halep, Kargamış ve Emar üzerinden gelen yolların doğal son durağını oluştururken Kıbrıs aracılığı ile de Ege dünyasıyla kolay bir iletişim noktasını meydana getirir Bilhassa 2 binyılın ortalarından itibaren ticaret ve milletlararası diplomaside Yakın Doğu'yu da içine bölge atılımları sonucu, Ugarit Bölgesi, gerek kara gerekse de deniz yolu ile Mısır'ı Hitit İmparatorluğu'na, Mezopotamya'yı da Miken Uygarlığı�na bağlayan geniş bir alışveriş ağının merkezi konumuna gelmiştirBu bölgede MÖ 8 binyılda bir köy resmileşmiş ve bu köyün yerini MÖ 3 binyıla doğru bir şehir almıştı En güzel konutların, Tanrı Baal ile Tanrı Dagan'a adanan büyük tapınakların ve takriben bir hektarlık bölge kaplayan krallık sarayının yapı edildiği 15 yüzyıl, kentin en aydınlık dönemi olmuştur Kenan diline yakın bir lehçeyle konuşan Sami�lerin yaşadığı Ugarit kenti; Mısır, Hitit, Hurri ve Mezopotamyalı tüccar, memur ve askerlerin yollarının kesiştiği bir ticaret alanıydı Fakat bağımsızlığına sahip değildi Diğer Kenan siteleri gibi zamanın dev imparatorlukları aralarında sıkışmış ve hepsine bağlılıklarını bildirmişti Ugarit, MÖ 1299'da Kadeş'te IIRamses'le karşısında karşıya gelen Hitit kralı Muvatalli'ye asker sağlamış, fakat benzer dönemde kendi sınırları içinde yaşamış Mısırlıları rahatsız etmekten de kaçınmıştı Ticaretteki sanatçı manevralarıyla da bu alanda ne denli becerikli olduğunu gösteriyordu Ugaritliler Akdeniz'in tüm ürünleri, ihraç edilen Lübnan kerestesi, denizcilerin dönüşte getirdiği maden cevherleri ve köleler de Ugarit�cilt geçiyordu Kendine özgü bir alfabe geliştiren bu kentte, Doğu'da kullanılan tüm dillerde yazılır, bilim adamları Sümer metinlerini kopya eder, yazıcılar Kenan ülkesinin mitolojik ve edebi metinlerini Ugarit diline aktarırdı Ugarit ticaretindeki başlıca mal grupları, ithal malların lokal gemi endüstrisi ürünlerini de içine almış ve bol miktarda fildişi kakma, tekstil, yağ ve şarap imal ediminden oluşmuştu Hem bu şehir nadide bulunan mücevherlerin ve metallerin, Kıbrıs'tan bakırın, İran'dan ise kalayın transfer olduğu bir merkez konumundaydı Burada lokal bir mülk olan hububatın ise ticari olarak o kadar öneminin olmadığı görülmektedir Keza kazılar sonucunda tacir bir sınıfın varlığı saptama edilmiş, çoğu evde ticari aktivitelerin gerçekleştirildiği ve yüksek rütbeli kişiler tarafından yönetilen uluslararası ticari firmaların olduğu görülmüştür bununla birlikte kraliçelerin de bu faaliyetlerde yer aldığı bilinmektedir Ugarit kenti, MÖ 3 binyılın sonlarından itibaren Mısır'la ticari ve dostani ilişkilerini geliştirmişti Ilk Tutmosis hanedanı firavunlarının Asya İmparatorluğu�nu genişletmeye başlamasıyla Ugarit, Mısır'ın ulaşabildiği alanın en kuzey ucunda olmasına rağmen herzaman, Mısır'a bağımlı bir büyük kasaba kimliğinden fazla, ticari bir karşılıklı kimliği ile kendini gösterir MÖ 1350'ye gelindiğinde manâlı bir ticari merkez olan Ugarit, bundan böyle Hitit denetimine geçer Fakat bu şart Ugarit kentinin ticari konumu ve barışçıl tutumunu değiştirmez Çünkü bu dönemde Ugarit kenti gerek Darı gerekse de güneyindeki SuriyeFilistin sahilleri baştan başa ticari faaliyetlerini sürdürmüş ve bu bölgelerle bağını koparmamıştır Zaten Hitit politikasına tarafından Hitit�e bağımlı bölgeler, Hitit hükümdarının koruması ve gözetimi altında görülüyordu bu nedenle de Hitit�in kurduğu ilişkiler daha fazla yönetsel anlamda olup, iç ilişkileri düzenleyici ve kendisine bağlı kalındığı sürece, sadık prenslerin ek kazanımlarla ödüllendirileceği bir anlayış üzerine kurulmuştu Nitekim Hitit hükümdarı Şuppiluliuma, MÖ 1350'lerde Ugarit Kralı II Nikmadu'ya şunları yazmıştı: Sen Nikmadu, eğer efendin Büyük Kralın sözlerini dinlersen ve ona sadık kalırsan, efendin Büyük Kralın sana bahşedeceği lütufları da göreceksin Ticari becerilerinin yanına, Hitit ve Mısır yetkililerine karşı politik cambazlıklarıyla da belli Ugarit, MÖ 13 yüzyıla gelindiğinde, Hitit dominantliğindeki fazla kayda değer ve varlıklı bir vasal kentdi Ancak Ugarit'in yıkımı bu zenginliği de beraberinde götürmüştü Bu yıkılışın yalnızca Ugarit'i etkilemediği, Anadolu, Suriye, Filistin, Yakın Doğu ve Darı 'a kadar uzanan bir etkileşim sürecini de beraberinde getirdiği görülür Çünkü MÖ 1200 'lerde, yeni yurt bulma amacını güden oysa daha sonraları bir yağma hareketine dönüştüğü belli ki denizden gelen halklar, yukarıda sanılan coğrafi bölgelerde gerek siyasi gerekse de ekonomik, kültürel ve teknolojik çoğu değişimin de nedenini oluşturmuşlardır Ugarit'in yıkılışı arkeolojik olarak ispatlanırken MÖ 13asır sonu ve 12 yüzyıl başlarına tarihlenen bir yazıtta da bu durum görülmektedir Yazıtta, düşman bir gemiden olan şahısların Ugarit kentini yağmaladığından bahsedilir Gerçekte deniz kavimlerinin Ugarit'cilt daha önce saldırdığı Alashiya (Kıbrıs), Ugarit'e bu saldırıyı bildirse de, Ugarit ordusunun askeri yardım için Hitit İmparatorluğu'na gönderilmesi nedeniyle kendini savunamadığı (bir fırının içinde bulunan tabletlerden de anlaşıldığı üzere) görülmektedir Kazıbilimsel buluntular sonucunda Ugarit'in, MÖ 12 asır başlarında imha edildiği ve MÖ 5 yüzyıla değin yerleşilmediği anlaşılması mümkün Ugarit devletinin ikinci kayda değer şehri olan Ras Ibn Hani'de benzer biçimde tahribe uğramış fakat bu şehire de tekrar yerleşilmemiştir Kuzey Suriye şehir devletlerinin en önemlilerinden biri olan Ugarit kenti, yukarıda değinilen ticari önemi ve faaliyetlerinin yanı sıra çoğu alanda da kendini göstermiştir Gelişmiş mimari yapısı, kendine özgü dili ile yazısı, ahşap ve ahşap oymacılğındaki becerileri, mitolojisi, tanrıları, sırça işçiliği ve müziği ile de bambaşka bir özgünlüğe sahiptir Ras Şamra Höyüğü yaklaşık 22 hektarlık bir alanı kapsar ve bu bölge üstünde kentin surları, yol sistemi, ihtişamlı sarayı, tapınak ve seçkin mahalleleri ile iskan alanlarını bakmak mümkündür Burada kayda değer bir mimari öğe olarak karşımıza çıkan saray yapısı, beş avlunun etrafında yer alan yüz değin odadan oluşmuş 6000 metrekareyi bulan oldukça büyük bir mimari yapıdır Bu sarayda beş önemli evraklar ortaya çıkarılmıştır Bu arşiv, uluslararası içerikli belgelerin korunduğu güney arşivi , Hitit kralları ile yapılan anlaşmalar, siyasi ve diplomatik yazışmalardan oluşmaktadır Orta Tunç Çağı�ndan itibaren Suriye saray mimarisinin karakteristik özelliklerinden biri olan, kral mezarlıklarının kral ikametgahı ile birarada bulunması da sarayın diğer ayırt edici özelliği olarak karşımıza çıkar Ayrıca sarayda atık su birleştirme sistemi gibi bir daha aşağı yapının bulunduğu da saptama edilmiştir Höyükte, Orta Tunç Çağı�ndan kalan iki tapınak kompleksi dikkat çeker Bunlar, Baal ve Dagan Tapınakları�dır Baal Tapınağı�nın içinde bulunan adak nitelikli gemi demirlerine bakılarak, Ugarit denizcilerinin bu tapınağa özel bir hürmet gösterdikleri düşünülmektedir Hatta Baal Tapınağı'nın denizden bakıldığında, fazla uzaklardan zeka görülebildiği de yapılan öneriler arasındadır Ugarit kentinin, akropolün kuzeyinde uzanan hain bölgesi ve güney kısmının tamamından oluşan bölümü, iskan alanlarını ve gösterişsiz evlerden oluşan semtleri içermektedir Bu semtlerde sarayda çalışan seçkin şahısların ve meslek gruplarının yanı sıra, metinlerde belirtilen kırk dek derslik ve meslek grubu da ikamet etmekteydi Bu semtlerde, saraydakinin tersine herhangi bir kanalizasyon sisteminin bulunmaması uyarı çekicidir İntremual olarak yapılan gömüler ise, Yakın Doğu'nun öteki bölgelerinde sık rastlanmasa da Ugarit konut mimarisinin bir özelliği olarak karşımıza çıkar Ugarit denilince akla birincil gelen unsurlardan bir diğeride kendine özgü bir dili ve yazısının olmasıdır Yapılan kazılar sonucunda, takriben MÖ 14 yüzyıla tarihlenen ve sayısı bini aşan kil tablet bulunmuştur Bu tabletlerde en fazla iki dile rastlanır; Akadça ve Ugaritçe Bu tabletler dört derece derece bir işlemden geçirilmekteydi Önce şekillendirilir ve düzleştirilirler, daha sonra da yazının niteliğine ast olarak ön hazırlık ( resmi yazılar için silindir mühür zorlama ) yapılırdı Mitolojik yazılar için ise tablet bir sicimle kolonlara ayrılır ve bu nedenle yazı çizime hazır olurdu Tabletler çoğunlukla doğal kurumaya bırakılırken, çok nadir olarak da ateşte pişirilmekteydi Yönetsel yazılar ufak listeler halinde çoğunlukla 10x5 cmlik tabletlere yazılırdı SümerBabil çivi yazısına dış görünüşleriyle benzeyen, lakin alfabetik olan bu yazıda yalnızca otuz göze çarpan vardır ve dahası kelime ayracı kullanılmıştır Bu işaretler daha geç dönemlerde ortaya çıkan, İbrani ve Fenike alfabelerinde olduğu gibi, sadece gürültüsüz harflerle ifade edilen harfleri yansıtırlar Fakat Ugarit alfabesinde üç tane de sesli harf kullanılmıştır Ugarit alfabesinin yüzlerce işaret yerine otuz değin harften oluşması bu dilin öğrenilmesini kolaylaştırmış ve daha çok insan kadar kullanılmasını sağlamıştır Bunun nedeni ise Ugarit�te yazının Mısır ve Mezopotamya gibi genelde dine yok, ticarete yönelik olmasıdır Her ne kadar işaretler çivi yazısıyla benzerlik gösterse de soldan sağa ve stylus ile kil üzerine yazılmalarından başka hiçbir ortak yanı yoktur Ama yazı, mitolojik betimlerde olduğu gibi iki kolonu geçmişse tabletlerin diğer tarafı ters yönde yazılmaktaydı Ugarit'te, Ugarit dili ve Babilce yazılı idareli içerikli belgelerin yanısıra iktisadi ve yasal içerikli özel arşivler, teoloji çalışmalarına kaynaklık eden mitolojik ve ayinleri anlatan metinler de bulunmuştur Bir BatıSami dili olan Ugaritçe ve alfabesi, Charles Virrolleaud ile Edouard Dhorme'nin çalışmaları doğru kısa zamanda çözülmüştür Bronz çağının ortalarında, bilhassa Akdeniz kıyı bölgelerinde bronz üstüne kaydadeğer endüstriyel araştırmalar göze çarpar Ugarit bu alanda adından bahsettirmiş olsa da veriler ancak Geç Bronz Çağına kadar aydınlatılabilmiştir Metalleri tedarik eden terimlerin Ugarit�in yerel sözlüğüne de kurulmuş olması, bu uygarlığın metal ticaretinde de kendini gösterdiğinin bir kanıtıdır Örneğin tlt (bronz), brr (teneke) sözcükleri metalürjinin lokal kültüre etkisini yansıtan işaretlerdir Altın ve gümüşün Ugarit dünyasındaki yeri işçilerin tanrısı olan KotharwaHasis mitolojisinde de görülür Bu mitolojide tanrı Baal için binalar, altından saraylar ve gümüşten evler yapıldığından bahsedilir Keza Geç Bronz Çağı�na ait kıymetli metallerle süslenen bronz eserlerde de tanrı Baal�in adı geçer dikkat çekici bir başka buluntu ise bir balta ucudur Törenlerde kullanıldığı düşünülen bu balta ucu üç metalden (bakır, altın, demir ) oluşur ve Ugaritli işçilerin işçiliği hakkında bilgi verir Hatta bu işçilerin çalıştığı şehirler krallık boyunca bir yaygınlık gösterir ve metal işçilerinin ait olduğu sosyal sınıf �� kralların adamları �� olarak adlandırılırdı Ugarit metinlerinde geneli Semitik kökenli olan yirmi değin metal işçisinin adı yer almakta ve bu merkezde metal işçiliğinin saray endüstrisi ile de ilintili olduğu anlaşılmaktadır Yönetsel yazılar, metal hammaddelerinin ayrıca dolaşımı hem de kullanımı hakkında veri verirken diğer buluntu toplulukları da yeniden bu konularda ki bilgileri desteklemektedir Örneğin metal ticaretinde Minet elBeida�daki buluntular sonucu Darı, Hitit, Ege ve Mezopotamya ile ilişkiler açıklığa kavuşmuş, Akropolis�te geçen bir av sahnesinin işlendiği altın tabaktaki ikonografiler doğru de kültürün yayılma alanı gözlenebilmiştir Yeniden Kamid elLoz ve Tell elAjjul gibi uzaktan olan yerleşimlerde ortaya çıkarılan kadınsı figürlerle donatılmış, şematik motif ve yıldız motifleriyle süslenen kolyeler, bu kültürün yaygın etkisinin bir sonucudur Kıbrıs ise bu dönemde Ugarit�e bakır karşılayan önemli bir merkezdir ve burada işlenen madenlerin Ugait�e satıldığı anlaşılmaktadır İnek derisine sarılmış külçe formundaki bakır ise, Akdeniz�deki milletlerarası ticaretin bir objesi olarak karşımıza çıkar Hatta bu ticaret Mısır�daki rölyeflere de yansımıştır Bu külçelerin bulunduğu yerler aralarında Girit, Kıbrıs, Uluburun ve Cape Gelidonya�nın Türkiye sahillerini sayabiliriz Arşivlerdeki mektuplar, Ugarit Krallığı�nın tamamlanmış metal nesneler ihraç ettiğini gösterirken, bunların işleniş ve teknikleri hakkında data vermemektedir Camdan yapılmış objelerin üretimi, Ugarit�te sanat eserlerinin bir endüstri oluşturmasında etkili olmuştur Burada görülen Mısır mavisi, sırça ve kilden yapılan seramiğin üzerine cam geçirilerek oluşturulan objeler Erken Bronz Çağı�nı göstermektedir Bu devir boyunca, faicence (işlenmiş ve palatılmış toprak mallar), cam ve Mısır mavisinin üretimindeki tekniklerde gelişmiştir Böylece kalite ve nicelikte bir gelişme yaşanır Üzerine sırça geçirilerek yapılan seramiklerin de MÖ 2 binlerde yapılmaya başlandığı ve başlıca maddesi kil olan bir bileşikle oluşturulduğu anlaşılmaktadır Bunlar Ugarit�te vazo formunda sadece yirmi tane bulunabilmiştir Ugarit sanatının kozmopolitik doğası ve tarzındaki farklılık çevre bölgelerle olan ilişkisini de ortaya çıkarır Örneğin Darı ile Ege bağlantılı formların yanına Akdeniz�in ve eksik da olsa Mezopotamya�nın doğu sahillerinin karakteristik özellikleri Ugarit cam işçiliğinde kendini göstermiştir Bilhassa faicence içinde hayvan şeklinde vazolar ve üstüne sırça geçirilmiş seramik şişeler Kıbrıs�ta bulunanlarla büyük benzerlik taşır Ege Denizi�nden Mezopotamya ya da İran�a uzanan etkileşim ise kadehler, çiçek taçları ve camla dekore edilen kolyelerde kendini gösterir Ticaret ve zanaat faaliyetlerinde kendine ait bir özgünlüğü yaratan Ugarit kentinin; köy ve şehir halkı şebekeleri, çeşitli merkezler arasındaki faaliyetlerinin dağılımı, bölgenin iktisadi ve yönetimsel organizasyonu gibi konuları yazılı kaynaklardan yola çıkılarak açıklanmaya çalışılsa da çevresinin kazıbilimsel araştırmalarının demin tamamlanmaması nedeniyle uzun zaman daha araştırılması gereken unsurları içermektedir
Türkiye'nin en güncel forumlardan olan forumdas.com.tr'de forumda aktif ve katkısı olabilecek kişilerden gönüllü katkıda sağlayabilecek kişiler aranmaktadır.