En güzel sürprizler beklenmedik anda karşımıza çıkanlarmış dostlar bunu tekrardan anlamış bulundum. Konami’nin yaklaşık 2-3 hafta önce duyurup pek de beklemeden erken erişime soktuğu yeni oyunu GetsuFumaDen: Undying Moon işte bu yüz güldüren ilginç sürprizlerden. Hani kimin aklına gelirdi firmanın fi tarihinde yaptığı 2D bir platform aksiyon oyununu alıp günümüze yakışan bir remake yapacağı? Adamlar yapmış ama işte bize de anlatmak düşer.
Getsu Fuma’nın dünya kadar dertleri
Öncelikle ilk Getsu oyunu 1987 yılında sadece Japonya’ya çıkmış, ben oynamadım ama araştırdığım kadarıyla Castlevania tarzı bir oynanışa ve ilerleyiş sistemine sahip olduğu anlaşılıyor ki Castlevania o dönem Konami’nin en büyük markalarından biri ve benzer bir oyun daha yapmaları anlaşılır bir durum. O oyun başarılı da olmuş ama piyasaya niş kalmış ve günümüzde hatırlayan da pek az. Undying Moon ise o oyunun bir yeniden yapımı ama bu elden geçirme sadece görsellikle de sınırlı değil oyunun türü de değişip Roguevania diyebileceğim ilginç bir hibride dönüşmüş, aklıma gelen en yakın örnek Dead Cells bu noktada. Yani oyunda prosedürel yaratılan 2d bölümlerde ölmeden ilerleye ilerleye sona varmaya çalışıyorsunuz, tabii bu esnada bolca ölüyorsunuz zira bölüm sonu bossları değilse de bölüm içindeki çapulcu canavarlar hata affetmiyorlar. Ölünce de bağlı bulunduğunuz Getsu klanının merkezine geri dönüp tekrar en baştan başlıyorsunuz Rougelike oyunlardaki gibi. Ama zamanla topladığınız malzemelerle gelişip güçlenip yeni silahlar açıp sürekli daha ileri gitmeye de başlıyorsunuz yine Dead Cells’teki gibi.
Konumuzsa basit; 1000 yıldır uykuda olan iblis Ryukotsuki yeniden dünyaya gelir ve beraberinde bir canavarlar ordusu da dünyaya musallat olur. Zamanında bu arkadaşı buzlu hücresine yollayan Getsu klanının en genç üyesi olan Getsu Fuma da kendisine haddini bildirmek için seçilir ve zorlu yolculuğuna başlar ki bu esnada abisi Getsu Rando’yu arama gayesini de omzunda sırtlayacaktır. Bu sade konu tabii ki sayısız iblisi geldikleri yere göndermemiz için bir araç olsa da eski oyunun mirasını bu alanda da devam ettirmesi güzel bir durum ama tabii işin aslan payı dövüşlerde bu tarz oyunlarda âdet olduğu üzere.
Taktik maktik var
Siz Fatih Hoca’yı dinlemeyin arkadaşlar çünkü Getsu öyle bodoslama girip bam güm millete dalarak uzun süre sağ kalabileceğiniz bir oyun değil. Aksine tıpkı Dark Souls gibi her hamlenizi düşünerek yapmalı, elinizdeki tüm imkanları sonuna kadar kullanmalısınız zira bir kere ölünce her şey başa sarıyor elinizdeki para ve eşyalar uçuyor. Ama oynanış hızı ve taktik çeşitliliği olarak düşünürsek de epey zengin olduğu söylenebilir. Her bir döngüye başladığınızda oyun elinize iki adet silah veriyor bölümlerde ilerledikçe de yeni silahlar ve bombadır, ok yaydır, kunaidir gibi yan silahlar ediniyorsunuz. Elinizdekinden daha iyi silah gelirse değiştirip onunla devam etme şansınız hep var ve bu da oynanışı gayet dinamik tutuyor. Şimdilik hepsinin kendine has bir özel hareketi olan katana, dev bir sopa, çift hançer, Zırh yumruklar, mızrak ve Japon şemsiyesi var silah olarak.
Tabii şemsiye deyip geçmeyin, düşmanları sersemletip canı bitmeden bitirici hareket yapabilmenizi sağlayan bu silah benim bayağı bir hoşuma gitti. Tabii bu silahların bir de yetenek ağaçları var ve yolda bulduklarınızda rastgele olarak bazı yetenekler açık olabiliyor ki topladığınız eşyalarla siz de zamanla bunları açıp daha hazırlıklı başlayabiliyorsunuz döngülere. Oyuna zamanla daha çok silah ekleneceği yapımcılar tarafından belirtilmiş yani aynı bölümleri oynarken pek de sıkılmayacağınız bir yapı söz konusu. Bunun haricinde bir de kahramanımızı geliştirme yöntemleri var. Bazı özel düşmanlardan ve sandıklardan düşen ruhları toplayarak dört ayrı özelliğinizi de geliştirebiliyorsunuz.
Burada da güzel bir stratejik durum var. 1 ruh toplandığında ana silah, 2’de yan silah 3’te can arttırma 4’te sağlık iksiri ve 5’te silah özelliği açmaya yarayan özel ruhlardan elde ediyorsunuz. Ben başlangıçta genelde 3 numara olan sağlık arttırmanın ekmeğini bolca yedim. Yani 3+3 sonrasında silaha abanmak bir seçim veya iyi bir yan silah denk geldiyse bunu 2+2+2 olarak da düşünebilirsiniz. Bu dinamik oynanış bence Getsu’nun sürükleyiciliğinin de en büyük sebebi. Atıyorum 4 saat bile oynasam her döngü ayrı bir maceraya dönüşebiliyor. Oynanabilirlik gayet rahat olsa da özellikle düşmanlar bize vurduğundaki hitbox genişliği beni çoğunlukla üzdü diyebilirim. Kaçtığımı sandığım noktalarda darbenin gelmesi veya darbeyi hiç görememek çoğunlukla değerli can puanlarımı hiç etti. Oyun henüz erken erişimde olduğundan bu sıkıntının ileriki yamalarda düzeltileceğini umuyorum onun haricinde yapım gayet sıkı, gecikmesiz bir oyun deneyimi sunuyor.
Gözlerim kamaştı
Okami’yi bilmem bilir misiniz dostlar ama görsel stil olarak cidden bir milattı ve artistik görselliğin mihenk taşlarından da biri olarak kaldı günümüze kadar. İşte GetsuFumaDen de görsel olarak onun benzeri ama çok daha karanlık bir yoldan gidiyor. Eski Japon parşömen illüstrasyonlarından fırlayan şeytanlar, iblisler, oniler artık adına ne derseniz deyin hepsi bu stilin üst noktası diyebileceğim bir keskinlikle oyuna yansıtılmışlar. Biz önde savaşırken arka planda yer alan dünya da bir hayli canlı ve hareketli. Ateşin başında oturan iblisler, acayip, cehennemvari manzaralar, sisli dağlar ve kabaran dalgalar atmosferi inanılmaz güçlendirerek seyrine doyum olmayan bir görsellik yaratmış. Bazı bölümlerde önümüze gelen bulutlar oynanışa farklı bir heyecan katarken ateşe yaklaşmak her daim olduğu gibi burada da tehlike demek.
Tabii oyun bu Japon mitolojisinden esinlenme atmosfere sahip olunca düşmanlar da benim daha önce en az 5-6 oyunda gördüğüm skaladan pek çıkamamış yine ateşten bir çarkın içinde olan insan kafası şeklindeki düşman, yine tek gözlü toparlak adam, yine yılanlı ahtapotlu bosslar, yine Fujin ve Raijin derken beni görsel olarak şaşırtan pek az düşman gördüm oyunda. Ha bu elbette benim ziyadesiyle fazla Japon oyunu oynamamla da alakalı fakat daha geçen ay çıkan ve görsel olarak aynı konseptte olan World of Demons oyununda aynı rakiplerin daha iyi tasarımlarla karşıma geldiğini de belirtmeden edemeyeceğim. Oyunun şu anki düşman çeşitliliği gayet iyi ve hepsinin hareketlerini ezberlemek de çok zor değil. Bazıları sinir bozucu evet ama bu da bir eksi değil bizi daha iyi oynamaya sevk eden bir özellik bana kalırsa, bu yüzden Getsu benim açımdan çok önemli bir kriter olan düşman çeşitliliği dersini gayet iyi çalışmış durumda. Hani sıkılmıyorsunuz hiç, çünkü her bölümde gelen düşmanlar farklı farklı ve bulundukları habitatı iyi yansıtıyorlar.
Şu davula biraz az vurun gâri!
Görsellikteki bu çeşitlilik ve göz alıcılık maalesef müziklere pek yansımamış. Boss savaşlarındaki müzikler gayet güzel olsa da bölümlerdeki müziklerin aşırı tekrar etmesi ve sürekli bir gerilim atmosferi yaratması oyunun kozlarından biri olsa da ben gayet müziği kısıp arkaya DIR EN GREY’imi açıp keyfime baktım. Ha onlar gerilimi azalttı mı, hayır. Ama en azından oyuna daha bir yakıştılar ilginç şekilde, müzikleri onlar mı yapsaymış acaba? Müziklerin bu aşırı tekrarı ve tekdüzeliği özellikle kulaklıkla oynarken daha bariz ve rahatsız edici oldu benim açımdan. Geceleri komşularımı rahatsız etmemek için kulaklıkla oynarken kulağımda bam bam davul sesi olması fiziksel olarak da yorucu, zaten sürekli davul dinlemek istesem gider KODO açar keyfime bakarım ya da Ghost in the Shell’in muhteşem Making of a Cyborg’unu dinleyip tadında davul kullanımı nasıl olur tekrar hatırlarım. Kısaca Konami abiler lütfen şu bölüm müziklerine bir el atın ilerleyen yamalarda.
Vallahi de olmuş billahi de olmuş
Konami’ye özellikle Paçinko makineleri üzerinden bolca giydirsek de firmanın bu beklenmedik geri dönüşü bir oyuncu olarak beni epey memnun etti. Çünkü GetsuFumaDen daha ilk erken erişim gününde bile gayet tamam görünen, mekanikleri doğru dürüst çalışan ve içerik olarak gayet zengin bir oyun. Hades, Dead Cells, Forgone gibi oyunları sevenler kesinlikle kaçırmasın bu özgün Roguevania’yı. Geçmişin unutulmuş bir oyununu böylesi başarıyla geri getirmek her babayiğidin harcı değil ve Konami de bazı eksileri olsa da (ki rahatlıkla düzeltilebilecek şeyler) Undying Moon ile erler meydanına sıkı bir dönüş yapmış. Öte yandan madem bu kadar eskilere gittiniz gitmişken şu Castlevania’ya, Contra’ya, Silent Hill’e ve tabii ki Metal Gear Solid’e de değsin şu eliniz be Konami! Güldürün şu garibanları!
ARTILAR
- Bol çeşitlilik sahibi hızlı oynanış
- Taktiksel ve metodik şekilde oynamak gayet tatminkâr
- Görsellik ve animasyonlar muazzam
- Düşman ve boss çeşitliliği başlangıç için fazlasıyla yeterli
- Ses efektleri ve atmosfer güçlü
- Performans düşük sistemlerde bile hayli iyi
- Sıkı kontroller ve gecikmesiz oynanış
EKSİLER
- Bölüm müzikleri çok tekdüze ve yorucu
- Adamımızın hitbox’ı nerde başlayıp bitiyor belli değil
- Duvarların içinden geçen vuruşlar sıkıntı
- Bazı düşman silah dengeleri daha iyi ayarlanmalı
- Ufak tefek grafik hataları